‘’Adam olacak çocuk‘’
Geçen sezon Buca’nın yeni yetmesiyken bu sene koca Fenerbahçe’nin kurtarıcısı oluyor. Fenerbahçe adına büyük bir tabuyu yıkıyor aslında Aykut hoca. Kral Alex bile Türkiye’den giderken itiraf etmemişmiydi kulübün genç yıldız çıkarabilecek yapıda olmadığını. Ne değişti 6 ayda? Tabii ki mantalite değişti, beraberinde çehre değişti. Bu konuda en büyük alkışı hiç şüphesiz Aykut Kocaman hakediyor. İnsanların kader çizgileri bazen bir kurumun geleceğini belirler. Bunun en güzel örneğini bu sene Fenerbahçe yaşıyor. Düşünebiliyor musunuz bundan bir kaç ay önce, ilk yarının son maçında, Karabük yenilgisiyle Aykut hocanın mezarı kazılmıştı. O dönsün diye futbolcuları ayaklarına kapanırken taraftar dönmesin diye isyandaydı. Şimdi gelinen noktaya bakın. Aykut hocanın dönüşü Fenerbahçe’nin kaderini değiştirdi. Artık ışık saçan, oynayan, ısıran, isteyen bir takım. Türkiye’de üç kulvarda birden hedefe koşan tek ekip. Bu başarı fotoğrafında en büyük pay tartışmasız Aykut Kocaman’ın. Neden mi?
* Salih Uçan gibi, Fenerbahçe standartlarında yeni yetme olarak nitelendirilen bir gence sonuna kadar güvendiği için.
* Devre arasındaki doğru transfer hamleleriyle oyunun senaryosunu yeniden yazdığı için.
* Geniş oyuncu havuzunda herkese adaletli forma dağıttığı ve kadrosunu sürekli hazır tuttuğu için.
* Avrupa Ligi’nde yarı finale bir nefes kadar yaklaştığı için.
* Türkiye Kupası’nda hedefe doğru emin adımlarla yol aldığı için.
* Spor Toto Süper Lig’deki şampiyonluk yarışının en büyük aktörlerinden biri olduğu için.
* Ve tabii ki şartlar ne olursa olsun uruşunu bozmadığı ve nezaketinden ödün vermediği için.
‘’Nereden nereye!‘’
Son sıradaki Akhisar ve Elazığ ile aynı puanı (8) toplamıştı koca 17 maçlık periyotta. Şimdi bambaşka bir takım var ortada. Fenerbahçe ikinci yarıda oynadığı 5 deplasmanda 4 galibiyet elde etti, sadece Beşiktaş’a kaybetti. Şu anda ligin en iyi deplasman takımı görünümünde. Bu tesadüf değil.
Emre’nin katılımıyla Fenerbahçe bambaşka bir takım haline geldi. Belözoğlu, statü gereği Avrupa maçlarında oynayamıyor ama onun katkılarını futbolla sınırlı tutmak yanlış olur. Kaybedilmeye yüz tutmuş ruhu getirdi o. Artık Fenerbahçe Emre ve ruhuyla ısıran, arayan, zorlayan ve kazanan bir takım hüviyetinde. Dün gece de maça ilk 11’de başladı ve sakatlandıktan sonra ruhunu sahada bırakıp çıktı. Tıpkı geçen hafta Bursa maçında olduğu gibi.
Antalya deplasmanındaki Fenerbahçe’yi izlerken bir anda sahada Plzen’i görmüş gibi oldu. Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi’nde elediği Plzen’in iki Napoli maçını, iki de lig maçını izledim. Topu rakibe veriyorlar ve her bölgede kusursuz savunma yaparak kompak bir takım haline geliyorlar. Fenerbahçe, savunma dozunu her daim yukarıda tutamadı belki ama topun karşısında kalarak direksiyonun sahibi oldu.
Plzen maçının kahramanı olduktan sonra Salih’i Antalya’da sahada görmek gecenin en güzel detaylarından biriydi. Futbolcu güvenle gelişir, oynadıkça açılır. Salih de bu sınıfta. Antalya maçında kilidi açacak golü de attı. Her geçen gün üstüne koyuyor.
Fenerbahçe, Kadıköy’de kaybettiği Sivas maçından beri bünyesine uygun futbol oynuyor. Üçlü forvet hattı her maç üstüne koyarak ilerliyor. Sow, ligin ilk yarısında Fenerbahçe’nin sahadaki yalnız adamıyken yeni sistemde gol makinası haline geldi, son 4 maçta 5 gol kaydetti.
Fenerbahçe’de artık işler yolunda gidiyor. Antalya zaferi şampiyonluk yolundaki en kritik kazançlardan biri olacak.
‘’Salih'le tur daha keyifli‘’
Webo, takıma devre arasında katılmasına rağmen Fenerbahçe düzeninin en önemli parçalarından birisi oldu. Kendi attıkları bir yana, Sow’un da daha gelişmiş halini transfer etti takıma! Zaten amaç o değil miydi? Belhanda’yı alıp Sow’u takımın en önemli silahı haline getirmek istedi Aykut hoca ama olmadı, transfer yattı. B planı devreye girdi; Emre ile Webo geldi. Kesinlikle Fenerbahçe’nin çehresini değiştirdi bu ikili.
Dün gece Webo’nun yokluğunda Aykut hocanın sahaya sürdüğü 11 sezonun ilk yarısındaki eski model Fenerbahçe’ydi. Sow’u en öne atıp, arkasına Cristian’ı koydu Caner’i solda Kuyt’ı sağda kullandı. Webo varken forvet hattında yapılan oyun içi rotasyonlar maalesef Caner’li dizilişte gerçekleşmedi. Bu da sahasında oynamasına rağmen Fenerbahçe’nin Plzen’e hükmetmesine en büyük engeldi.
Topal’ın sakatlığı sonrası yerine Salih’in girmesi maçın senaryosunu değiştirdi. Selçuk stoperlerin arasında kaldı, Salih ise enerjisiyle ihtiyar Hovarth’ı çıkarmayıp, Cristian ile bağlantıyı sağladı. Fenerbahçe Webo olmamasına rağmen varmış gibi 4-3-3 görünümüne döndü.
Salih’in attığı gol gecenin en pozitif olayıydı, en az tur kadar önemliydi. Salih mecburiyetten oyuna girmek zorunda kaldı. Keşke maça 11’de başlasaydı, hocası ona güvenebilseydi. Bu çok derin konu.
Fenerbahçe’nin orta sahası, Emre yokken resmen yetenek fukarası. Selçuk çok limitli, Cristian kısıtlı, Topal kabuğunu kırmaya korkuyor. Geriye bir tek Salih kalıyor. Fiziği, yeteneği gerçek bir orta saha olduğunu gösteriyor. Bundan sonrası Aykut hocanın işi, Salih’i ne kadar oynatırsa karşılığını o kadar alır, daha doğrusu hep birlikte alırız Türk futbolu adına. Bakınız Plzen’deki Darida’ya. Eşsiz yetenek mi? Hayır. Ama oynadıkça büyümüş bir oyuncu. Plzen A Takımı’na çıktığında oynayamayacağını anlayınca, 2. Lig’den Sokolov’a giderek kendini geliştirdi. Şimdi hem Plzen’in hem Çek Milli Takımı’nın beyni. Salih de böyle olabilir, olmalı. Yeter ki, Topal-Selçuk-Cristian-Meireles-Emre ile rekabette hocası ona pozitif ayrımcılık yapsın. Yapsın ki, yazın Türkiye’de düzenlenecek U 20 Dünya Şampiyonası’nda Ay Yıldızlı formayla resital sunsun, gelecek sezon Fenerbahçe’nin de parlayan yıldızı olsun. Yapsın ki, sadece Emre’nin yerini doldurmak için kulübü 30 milyon Euro harcamak zorunda kalmasın. Her neyse, Fenerbahçe çok üst düzey oynamadığı bir seriyi zaferle bitirdi. Darısı bundan sonraki turlara. Rakipler çok daha zorlu olacak ama Fenerbahçe’nin de son sekiz takım içindeki en güçlü takımlardan biri olduğunu unutmamak gerek.
Stoper sorunsalımız!
Fenerbahçe’nin yediği golde Bekir’in yaptıkları daha doğrusu yapamadıkları Türk futbolundaki stoper sorunsalını bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Taç çizgisinde, telaş yüzünden kaptırdığı topu bir kaç saniye sonra kaleci Volkan Fenerbahçe ağlarından çıkardı. Az kalsın tur elden uçup gidiyordu. Bekir, A Milli Takımımız’ın da stoperi aynı zamanda. Abdullah Avcı son sohbetimizde Bekir’den hep sitayişle bahsetti. Peki sorun sadece Bekir’de mi? Hayır. Dört büyüklerin stoperlerine bakmanız yeterli hastalığı görmek için. FB: Yobo-Bekir, GS: Semih-Dany, BJK: Sivok-Ersan, TS: Giray-Bamba. Peki Milli Takım: Ömer Toprak ile yanındaki değişkenler. Yani yine bir yabancı! Güvenmiyoruz kendi yetiştirdiğimiz stopere. Mutlaka hata yapar diyoruz. Yapıyorlar da. O yüzden esas oğlanlar hep yabancı, bizimkiler figüran. Tehlikenin farkına varmak gerek artık. Bırakalım fiyakalı yıldız transferlerini, Türk futbolunda görünen en büyük sorun stoperler.
Böyle rekabete can feda
Galatasaray, Schalke’yi eledi. Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükseldi, nisan ayında Avrupa kapılarında olacak. Fenerbahçe Plzen’i eledi, Avrupa Ligi’nde çeyrek finalde, o da nisanda sınır ötesinde boy gösterecek. Bu gururu Türk futbol tarihinde ilk kez yaşıyoruz. Daha düne kadar kısır çekişmelerle rekabet eden iki ezeli rakibin şimdi Avrupa’nın son sekizine kalması müthiş bir başarı öyküsü. Umarım bu rekabet hep artarak devam eder.
‘’Haftanın kazananı‘’
Erken yenen golün ardından panik futboluyla baskılı oyun arasında çok ince bir çizgi vardır. Sabır bu ligde en çok da Fenerbahçe’nin sahip olduğu özellik. Kasımpaşa maçını çevirirken de, Plzen deplasmanında kazanırken de böyle oynadıkları için Bursa’ya karşı panik futbolundan uzak durdular.
Denge oyununda en önemli aktörler orta sahalardır, ama Aykut hoca 1-0 geri düştükten sonra her bölgeden maksimum verim aldı. Emre-Meireles-Cristian üçlüsü birlikte oynama pratiğini henüz kazanamamış olmalarına rağmen Bursalı meslektaşlarına karşı bariz üstünlük kurdular. Emre’deki değişim daha doğrusu gelişim Fenerbahçe’nin en büyük kazancı. Geldiği günden beri her maçta mutlaka iz bırakıyor. Attığı nefis gol bir yana sakatlanıp çıkana kadar topa hep en yakın oyuncuydu.
Sow dün gecenin büyük oyuncularından bir diğeriydi. İlk gol hariç kalanların hepsinin içindeydi. Senegalli’nin gol sezgisi müthiş. İsteseniz de kaleden uzak tutamıyorsunuz. Gerçi Webo’nun yokluğunda Semih’le aralarında kara kedi varmış gibiydi ama...
Bursa’ya gelecek olursak; Batalla Timsah’ın herşeyi. Böyle bir oyuncuya sahip olmak her antrenör için büyük ayrıcalık. Tıpkı Alex de Souza gibi. Arjantinli 10 numara, Alex sonrası gözlerimizin pasını silen nadir oyunculardan. Ertuğrul Sağlam’ın vazgeçilmeziydi, Karaman’ın da soyunma odasında tahtaya ilk yazdığı isim. Kadıköy’de en fark yaratan oyuncusuydu Bursa’nın. Sezon sonunda Rusya’ya giderse gerçekten çok üzüleceğiz, onun gibi bir futbol virtüözünü kaybettiğimiz için.
Fenerbahçe; Galatasaray ve Beşiktaş’ın puan kaybettiği haftayı üç puanla kapatarak sezonun en kritik galibiyetine imza attı. Bu üç puan belki de Fenerbahçe’nin tüm sezonunu kurtaracak.
‘’Kör dövüşü‘’
Avni Aker’de sezonun en yavan futbol performanslarından biri sergilendi dün gece. Ne Trabzon’un Kasımpaşa hezimeti sonrası düşme hattına yaklaşması, ne de Beşiktaş’ın fiyakalı Fenerbahçe zaferi ateşlemiş iki tarafı. Resmen kör dövüşü yaptılar, nereye koştuklarını ve ne yaptıklarını bilmeden.
Beşiktaş’ın limiti bu. Tek oyuncu çok şey ifade edebiliyor. Veli yokken başka bir takım oluyorlar, Necip’i mumla arıyorlar. Çoğu zaman, ‘Fernandes’i çıkar geri ne kalır ki?’ dedirtiyorlar insana. Ama takım gibi oynuyorlar.
Samet hoca elindekilerden maksimumu alıyor. Beşiktaş feda sezonu olmasına rağmen son derece pahalı bir kadroyla yarışın içinde. Sadece devre arasında takıma takviye amacıyla alınanlara bakmak yeterli bunun için.
Beşiktaş dünkü kötü dizilişi Elazığ’da test etmişti aslında. Oğuzhan ile Fernandes aynı anda sahada olduğunda orta sahada büyük fiziki düşüş baş gösteriyor. İkisi de teknik kapasitesi yüksek oyuncu, lakin onlar yan yana oynarken orta saha çok yumuşuyor. Bunu Yılmaz Vural Elazığ’da cezalandırdı, küme düşme hattındaki takımdan Milan performansı aldı. Dün gece de Tolunay Kafkas orta sahayı Zokora ve Soner Aydoğdu ile ele geçirdi. Ta ki, 66’da Holosko-Necip değişene kadar. Oğuzhan’ı sağa atıp, Necip’le orta alanda bir fazla oynamak Trabzon’un hızını kesti, yoksa ev sahibi takım maçı koparacaktı.
Trabzon için bu sezon da kayıp hanesine yazıldı. Bordo-Mavililer, Tolunay hocayla 3 kez yenilip, 2 defa kazandılar, dün gece de berabere kaldılar. Takımın içinde resmen kazan kaynıyor, suratlar asık, omuzlar düşük. Belli ki futbolcular çoktan kabullenmişler durumu, sezonu buruşturup çöpe atmışlar.
Artık yeni sezona bakmalı Tolunay hoca. Dün gece Soner’i sahada görünce çok mutlu oldum. Gençlerbirliği’nde son iki sezon ortalama 30 civarı maç oynayan 91 doğumlu genç yetenek neden Trabzon’un gelecekteki orta sahası olmasın?
Fuat Çapa, ilk sezon forvet arkası oynatmıştı onu, geçen yıl da savunması gelişsin diye ön liberoya koydu. Yetenekleri üst düzey, savunması da gelişim gösteriyor. Peki Soner’in Fener’in Avrupa Ligi’ndeki rakibi Plzen’in yeni yetmesi Darida’dan ne eksiği var? Bilakis fiziği daha güçlü. Ama biraz oyun pratiği kazanmalı. Plzen, Darida’yı bir sezon 2 .Lig’de Sokolov takımına gönderdi. O da pişti geldi, şimdi Çek Milli Takımı’nın banko oyuncusu.
Soner ise Gençlerbirliği’nin banko oyuncusuyken, Trabzon’a transfer oldu yedek kalmayı göze alarak. Tolunay hoca daha çok güvenmeli Soner’e, oynatmalı, düştüğünde sırtını sıvazlamalı. Daha çok güvenmeli ki, bu yetenek de heba olmasın.
Escude sakinliği!
Escude, açık ara Beşiktaş’ın en kariyerli oyuncusu. Ajax sonrası Sevilla formasıyla UEFA Kupası’nı iki kez havaya kaldırdı. Yaş kemale erip yüksek bir kontrat yakaladığı için Beşiktaş’a geldi. Dert etmiyor kendine oynamamayı. Böyle mi olmalı bu kadar kariyerli adamın davranış şekli? İstanbul’a gelene kadar takımlarında banko oynamış bir futbolcunun mağlubiyeti bu kadar içselleştirmiş olması bence büyük sorun. Eminim ki hocası ve arkadaşları Escude’nin bu davranışından övgüyle bahsediyorlardır!. Çünkü yabancı futbolcunun sorun çıkarmayanı makbuldür Türkiye’de. Ama keşke neden oynamıyorum diye isyan etse. Onun forma hırsı yüksek olsa belki de Ersan’ı bir vites yukarıda göreceğiz.
Ateşle barut yan yana durmaz
Tolunay hoca Trabzon’a geldiği gün, “Ben ateşim Trabzon barut. Ateşle barut buluştu.” diye üzerine yapışacak bir açıklama yapmıştı. Dün gece yedek kulübesinde ateş gibiydi. Zaman zaman tribünlerle diyaloğa girdi, bazen de kulübenin camlarını yumrukladı. Keskin sirke küpüne zarar diye boşuna dememiş atalarımız. Tolunay hocanın öfke kontrolünü sağlaması gerek. Tribünler zaten patlamaya hazır barut, son 5 maçta 3 kez yenilmiş oyuncuların dizleri titriyor. Bu kadar agresif bir Tolunay Kafkas fotoğrafının Trabzon’a
faydadan çok zararı olur.
‘’Denge futbolu‘’
Sahaya denge futbolu sergilemek için çıktığı her halinden belli olanAykutHoca, Topal’ın yanında Salih’in top kullanma yeteneğine değil Selçuk’un fizik gücüne ihtiya
Plzen ilginç bir takım. Kadrosunda F.Bahçe’deki yıldız tanımlamasına uyacak tekbir isim bile yok. Darida ve Horvat’ın önderliğinde takım savunmasınımuazzamyapıyorlar. Stoperleri çok öne çıkarıp,mesafeleri azaltarak4-2-3-1’i en ekonomik haliyle oynuyorlar. F.Bahçe karşısına, Limbersky sarı kart cezalısı olduğu için farklı bir kadroyla çıktılar. Sağ bek Reznik sol bekte, sağ açık Rajtoral ise sağbekte başladı. Plzen’in anahtarı Darida’da olduğu için Aykut hoca
Cristian ile o bölgeye baskı yaptı. Çek orta saha, stoperlerin arasına kadar girip top almaya çalıştığında bile ensesinde Cristian’ın nefesini hissetti. Buda Çek’leri alışık oldukları düzenin dışına itti.
Oyununüçte ikilik bölümügeride kalana kadar Aykut hocanın denge futbolu izleyenlere çok keyifli anlar yaşatmasa da,kupadaMayıs ayını görmeyi hedefleyenyönetim için mutlulukvesilesiydi. Kuyt-Webo-Sow üçlüsü kendi aralarında yer değiştirmeye başladıktan sonra F.Bahçe pozisyonüretimine hız verdi. Bir yokladı, iki yokladı, bastırdıkça bastırdı.Webo tamda Fener’e geldiği gündenberi en vasat futbolunu sergilerken Sow’unmüthiş çabasıyla bir santrfor için çocuk oyuncağı denecek türdenbir gol attı.
F.Bahçe,Meireles ve Emre gibi temel yapı taşları olmamasına rağmen tur biletini cebine koydu. Şayet çok büyükbir kaza olmazsa Aykut Kocamanve öğrencileri aradaki kalibre farkıyla çeyrek finale yükselir. Tur şimdidenhayırlı olsun.
‘’Plzen'i erken gol çözer‘’
Fenerbahçe, Avrupa Ligi son 16 eşleşmesinde Çek Cumhuriyeti’nden Viktoria Plzen’i elemek zorunda. Serinin ilk maçı yarın Plzen’in sahasında oynanacak. Çek futbolunun lokomotifleri Sparta ve Slavia’nın gölgesinde kalan Plzen, son üç yılda büyük aşama kaydetti. 2010-11 sezonunda ilk lig şampiyonluğuna ulaşan Viktoria’yı 5 yıldır Pavel Vrba çalıştırıyor. Geçen sezonu şampiyon Liberec’in 3 puan gerisinde tamamladılar. Sahalarında kolay maç kaybetmiyorlar. En son 2011 Kasım’ında Sampiyonlar Ligi’nde Barcelona’ya yenildiler. Bu yıl Avrupa Ligi’nde Arda Turan ve Emre’li Atletico’yu, 11 bin 700 kapasiteli statlarında stoper Prochazka’nın golüyle 1-0 yenerek grubu lider tamamladılar.
4-2-3-1 oynuyorlar
Çek Ligi’nde 18 maçta 38 puanla liderlik koltuğunda oturan Plzen, sahada 4-2-3-1 sistemini son derece ekonomik oynuyor. Pavel Vrba’nın öğrencilerinin oyun tarzı biraz buz hokeyi takımlarını andırıyor. Maça coşkulu başlıyorlar ve skoru bulduktan sonra topu rakibe verip, sonra da presle boğuyorlar. Oyunu dar alanda oynadıkları için 90 dakika fit kalıyorlar. Kaleci Kozacik, takımın en zayıf halkalarından biri. Defans dörtlüsü de risk alarak oynuyor. Sağbek Reznik ve solbek Limberski’nin hücum bindirmeleri Plzen’in artılarından. Stoperler Prochazka ve Cisovsky tempo fakiri olmalarına rağmen çok önde oynuyorlar. Eskişehirli Servet ve Diego gibi savunmayı orta yay civarında kurdukları için defans arkasına atılacak toplarda Sow, Webo ve Kuyt çok rahat pozisyon bulabilir.
Darida’ya baskı şart
Takım savunması çok üst düzey olan Plzen’in bireysel yetenekleri sınırlı. Takımın en etkili ve üretken oyuncusu Darida. Çek Milli Takımı’nın orta sahasında da dümene geçen Darida, geçen ay Manisa’daki hazırlık maçında Ay-Yıldızlı ekibimizi yıkan isimdi. Emre ve Meireles’in oynayamayacağı düşünüldüğünde Darida karşısında Mehmet Topal ve Salih’e büyük iş düşecek, her top aldığında göğüs göğüse temas şart.Ligde oynadıkları son Ostrava maçında Darida’ya ön sahada yapılan baskı sonucu kaybedilen topla basit bir gol yiyerek geri düştüler. Genelde skor olarak önde oynadıkları için golden sonra topu rakibe verip sağaçık Rajtoral ve solaçık Kovarik ile aralara sızıyorlar. Bir önceki turda Napoli’yi bu mantaliteyle kevgire çevirdiler. Ama Ostrava’ya karşı basit bir hatayla geri düştüklerinde panik futboluna dönüp puan kaybettiler. Şayet Fenerbahçe, perşembe gecesi ilk golü bulan taraf olursa farkı açma şansını da bulur. Tüm ayrıntılar düşünüldüğünde bireysel yetenekleri çok üst düzey olan Fenerbahçe’nin Sivas maçından beri Sow-Webo-Kuyt ile oynadığı üçlü forvet sistemi turu getirmeye yeter.
Darida’ya dikkat
Çek Milli Takımı ’nın yıldızı oyuncusu Darida, Plzen’in sahadaki lideri. Stoperlerin arasına girip top alıyor, oyun kuruyor, takım savunmasını başlatıyor. Tecrübe kazanması için bir sezon 2. Lig takımlarından Sokolov’da kiralık oynadı. Dönüşü muhteşem oldu. Plzen’de bu sezona damgasını vuran oyuncu. Muhtemelen önümüzdeki iki yılda büyük liglerden birine transfer olacak.
Bir bakışta Viktoria
Kozacik (Kaleci): 29 yaş, 24 maç, 3 sarı kart. Sezon başı Anorthosis’ten geldi. Vasat bir kaleci.
Reznic (Sağbek): 23 yaş, 26 maç, 3 asist. Banik Ostrava altyapısının ürünü. Çek Milli Takımı’nın da sağbeki. Stoper kökenli, oyuna katılmayı seviyor, hava hakimiyeti çok iyi. 2008’de U-19 Avrupa Şampiyonası’nın yıldızıydı. U-20 Dünya Şampiyonası’nda Aguero’lu Arjantin ile final oynayıp 2. oldular.
Prochazka (Stoper): 28 yaş, 28 maç, 4 gol, 1 kırmızı, 2 sarı. Hücum karakterli stoper. Yan toplarda Plzen’in en büyük silahı. Savunmayı çok önde kuruyor.
Cisovsky (Stoper): 33 yaş, 20 maç, 2 gol. Defansın sigortası. Oyunu en geriden kuruyor. Top kullanma yetenekleri sınırlı. Önde oynadıkları için defans arkası boş kalıyor.
Limberski (Solbek): 29 yaş, 28 maç, 8 sarı. Horvath yokken takım kaptanı. Sağ ayaklı ve hücum karakterli bir solbek. Milli takımda Kadlec’i kesti.
Darida (Orta saha): 22 yaş, 31 maç, 5 gol, 6 sarı. Takımın beyni, oyunu kuruyor, yönlendiriyor. Takım savunmasının fitilini o ateşliyor. Plzen’in Emre Belözoğlu’su.
Horvath (Önlibero): 37 yaş, 29 maç, 6 gol, 2 asist, 4 sarı. Eski Galatasaraylı ön libero. Temiz oynuyor, uzun top atmada usta.
Rajtoral (Sağaçık): 26 yaş, 27 maç, 6 gol, 1 sarı. Banik Ostrava’nın sağaçığında parladıktan sonra Plzen’e geldi. Petr Jiracek, Wolfsburg’a transfer olunca da Plzen’in sağ açığı oldu. Geçen sezon sağbek olarak da oynadı.
Kolar (Orta saha): 27 yaş, 18 maç, 6 gol, 2 sarı. Takımın 10 numarası ama savunma yönü çok güçlü.
Kovarik (Solaçık): 24 yaş, 3 maç, 1 gol, 2 asist. Jablenecek’ten ocak ayında alındı, takımın değişmezi oldu. Ortaları ve şutları etkili.
Tecl (forvet): 22 yaş, 3 maç, 2 gol. Jihlava’dan ocak ayında alındı. Hem santrfor hem sol kenar oynuyor. Napoli serisinin kahramanlarındandı.
‘’Fener, bir hamleyle mat oldu‘’
Beşiktaş’ta her şeyden biraz mevcut ama hiçbir şey tam değil. Başlama düdüğünden önce, Almeida, Oğuzhan, Cenk, Necip’in sakatlığı düşünüldüğünde Samet Aybaba’nın işi hiç de kolay değildi. Kalede McGregor ile başlağı için Escude’yi sahaya süremeyen Samet hoca, Toraman’ı orta sahaya atıp ligin en dirençli orta sahasıyla göğüs göğüse muharebeyi tercih etti. Toraman üretken bir oyuncu değil ama Emre-Meireles-Cristian üçlüsüne karşı Beşiktaş’ın direnç noktası oldu. Stoperlerin arasına girip açık kapattı. Veli, solda Olcay’ın sağda Holosko’nun kademelerine koşarken savruk görünse de doğru koşularla Fernandes’in enerjisini verimli kullanmasını sağladı. Bir buçuk yıldır üst düzey futboldan uzak kalan Niang ise oyun genelinde yalnızları oynasa da bir gol bir asistle maça damgasını vurdu.
Fenerbahçe belki de sezonun en kritik maçını kaybetti. Sivas’a yenildikleri maçtan beri doğru futbol oynayan Aykut Kocaman ve öğrencileri, Plzen öncesi lider G.Saray’a bir adım daha yaklaşma şansını da yitirdi. F.Bahçe maça yine alışageldiği üzere sağda Kuyt, solda Sow, önde de Webo ile başladı. Bu üçlünün kendi aralarındaki rotasyon Beşiktaş’ın başını döndürmeye başlamışken, Aykut hoca 72. Dakikada Cristian’ı orta sahadan alıp Caner’i sahaya sürdü. Meireles ile de Topal’ı değiştirip 4-4-2’ye döndü. Bu sistemi 5’li orta sahaya karşı oynamak zordur. F.Bahçe de orta saha üstünlüğünü bu hamleyle rakibine kaptırarak maçı kaybetti.