Arama

Popüler aramalar

‘’Kusursuza yakın‘’

Londra’daki Tottenham performansından sonra Belgrad’taki Partizan galibiyeti Bilic ve öğrencileri adına önemli bir referans doğrusu. Beşiktaş dinamik bir tempo takımı. Bilic’in oyun mottosu ‘hareket’ üzerine kurulu olduğundan Tolga dahil sahadaki her Beşiktaşlı topu arkadaşının hareket yönüne oynamak zorunda. O yüzden Bilic ve öğrencileri bu sezon oynadıkları maçlarda (Bursa hariç) rakiplerinden daha fazla topa sahip oluyor, pozisyon üretiyor ve daha çok mesafe kat ediyorlar. Partizan’a karşı da düzenin dışına çıkmadı Beşiktaş. Bilic, stoperde Pedro’yu Ersan’a tercih ederek geriden çıkışlarda Partizan kontracılarınına yakalanmak istemedi. Beşiktaş hali hazırda kanat oyununu en iyi oynayan Türk takımı. Bu sezon Siyah-Beyazlı takımı Arsenal iki maçta 3, Mersin İdman Yurdu da ağır zeminde 80. dakikadan sonra sadece 1 kez kontrada yakalayabildi. O yüzden Partizan’ın tüm kontratak umutları daha maç başlarken tükenmişti. Bilic tıpkı Van Gaal gibi elinden gelse oyuncularının koşu yönlerini bile cetvelle çizecek kadar takımına hakim. Gökhan Töre ve Oğuzhan gibi doğaçlama oyuna yatkın isimler bile şablonun dışına pek çıkmıyor. Sanırım Olcay, Töre, Oğuzhan ve Demba Ba arasındaki iletişim yeni evli çiftlerde bile yoktur. Bu sayede dün gece Veli’nin 25 metreden attığı Marco Reus şutu dahil, Beşiktaş’ın kaydettiği her gol ince işçilikler barındırıyor. Beşiktaş bir macera takımı değil proje takımı. Bilinçli ve her pozisyonu planlayarak oynuyorlar. O yüzden Tottenham’ın gol atamadığı Partizan’ı dağıttılar, ligde de 4. yıldızın peşine düşen Fenerbahçe ve Galatasaray’dan öndeler.

24 Ekim 2014, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sneijder'in suçu!‘’

Prandelli'nin yardımcısı Gabriele Pini, basın toplantısında Dortmund'a karşı son 2 maçtaki taktiğimizle oynayacağız dediğinde kafalar allak bullak oldu. Tüm ekibin kafası karışık ya da Türk futbol kamuoyuyla dalga geçiyorlar. Hangi 2 maç? Erciyes maçı mı? -ki öyleyse kanat oyunu oynayacaksın.
Peki kastettiği Fenerbahçe derbisi mi? Merkeze bir fazla orta saha koyarak oyunu enine genişletmek mi?
Cevap: Hiçbiri...

Yakan top

Bir teknik adam formsuz olur, ülkeye alışamamış olabilir gibi bir çok mazeret ülkemizde kabul edilebilir gerekçelerdir. Ama rakip analizini hiç yapamamak işine saygısızlık sınıfına girer ki, buna dünyanın her futbol ülkesinde antrenör fiyaskosu denir. Hataları çok olmakla birlikte İtalyan hocanın en büyük defosu sanırım Dortmund'u analiz edememek. Oysa ki ortalama bir futbol analisti bile Dortmund'un bu sezon oynadığı resmi maçlara bakarak Prandelli'den daha iyisini ortaya koyabilirdi.

Dortmund'un en büyük silahı rakipteki toptur. Bu sezon Bayern Münih'i Süper Kupa finalinde yenerken, Arsenal'i Şampiyonlar Ligi'nde devirirken, Augsburg'u Bundesliga'da geçerken topu rakibine bıraktı ve en iyi yaptığı işi yani kontratak oyununu oynadı. Dortmund için en kolayı kaleye gitmek çünkü. Dortmund'a karşı şayet çok düşük kalibrede bir takım değilseniz topla az oynamak her daim avantajdır.
Prandelli, saatler kala Olcan, Bruma ve Veysel'i kadro dışında tutarak maçı kaybetti aslında. Çünkü Olcan da Bruma da ilk 11 başlaması muhtemel isimlerdi ve Dortmund'a karşı kanat savunmasında tahtanın en üstünde yer alması gereken oyunculardı.

Galatasaray bir bireysel yetenek takımı maalesef. Artı Terim ve Mancini dönemlerindeki kadar agresif bir takım degil. Çünkü Melo ile Selçuk çok formsuz. Geçen mayısa kadar kararttıkları ceza yayını bu sene kapatamıyorlar.

Prandelli'nin eseri

Dortmund'un en iyi yaptığı iki şeye yani şut ve kontrataklara davetiye çıkardı tüm bu hatalar zinciri. Abumeyang'ın attığı iki gol de klasik Dortmund kontratak şablonu, Selçuk'un eskortluğundaki Reus füzesi ise öngörülen bir durumdu.

Prandelli'nin Dortmund karşısında tercih ettiği 2 stoperi ile 2 beki paniğe yatkın oyuncular. Semih lig, kupa, Avrupa demeden 3 sezondur aralıksız forma giyiyor. Baskı karşısında paniğe kapılmamayı hala öğrenemedi. Ujfalusi ona sakin kalmayı öğretiyordu ömrü vefa etmedi. Keşke Semih bir yıl daha Çek stoperle oynayabilseydi. hem kendi hem Galatasaray kazanırdı. O yüzden Chedjou'nun performansı tatmin edici boyutlara çıkamıyor.
Galatasaray'ın bu sezonki hezimetleri maalesef Prandelli'nin eseridir. Sneijder, çıkıp iki olağanüstü gol atmadığı sürece İtalyan hocanın üreteceği bir çözüm yok.

22 Ekim 2014, Çarşamba 23:55
YAZININ DEVAMI

‘’Sneijder'in isyanı!‘’

Sahada Galatasaray adına doğru iş yapan belki de tek oyuncuydu Sneijder. Hollandalının iki uzak mesafe golü Prandelli'nin takım kimyasına aykırı mantalite tercihine düştüğü şerhti aslında.

Galatasaray kadro derinliği ve fiziksel açıdan Fenerbahçe'nin önünde. Buna rağmen Fenerbahçe'ye Ağustos'ta Süper Kupa finalini kaybetmek İtalyan hocayı kanat oyunundan soğutunca iki aylık vasat görüntü ortaya çıktı. Oysa ki Prandelli'nin elinde standart üstü kanat hücumcuları varken doğru formulü ancak ligin 5. Haftasında Erciyes'e karşı bulmuştu.

Derbiye çıkarken İtalyan hocanın, rakibin topla oynama yüzdesinin yüksekliğine kanıp orta sahada bir fazla oyuncu tercih etmesi neredeyse sonunu hazırlıyordu.

Fenerbahçe, ligin yaş ortalaması en yüksek takımı olmasının dezavantajını, birlikte oynama pratiğine dönüştürmeyi başarmış. Alves atılana kadar da oyunu elinde tuttu. İsmail Kartal TT Arena'dan puanla çıkmanın yolunun tempoyu düşürmekten geçtiğini iyi analiz etmiş. Sakatlanıp çıkana kadar Emre, sonrasında da Selçuk oyunun ritmini hep düşük tutarak Galatasaray'ın coşku patlamasına izin vermedi.

Prandelli'nin Dzemaili tercihi oyunun renginin sarıdan kırmızıya dönmesinin önündeki en büyük engeldi. Fenerbahçe bu ligin en iyi kanat oyunu oynayan iki takımından beri. Geçen yıl Beşiktaş'ın da önündelerdi. Mancini, kanat savunmasıyla oyunu orta alana çekmiş ve Emre'nin devre dışı kalmasıyla kazanmıştı. Prandelli, üç merkez orta saha oyuncusuyla oynamayı tercih ederek aslında Fenerbahçe'nin ekmeğine yağ sürdü. Üstelik de Emre erken devre dışı kalmışken.

Oyuncu değil kontratı gelişiyor

Alper'in sahada dripling yeteneği en gelişmiş Fenerbahçeli futbolcu olduğuna şüphe yok. Zaten onu Eskişehir'den İstanbul'a getiren de böylesine büyük bir maçta ilk 11 kapısını açan da buydu. Alves atıldıktan sonra Galatasaray'ın baskısını yine en iyi yaptığı şeyle yani driplingle kırmayı başardı.

Fakat Alper ve Alper gibi genç yaşta umut vaat eden futbolcu kardeşlerimizin sorunlarından bir tanesi gelişimlerine kafa yormamaları. Galatasaray deplasmanında her şey kontrol altındayken çok müsait pozisyonda vurduğu kafa şutunu Muslera kurtardı. Yükselen top Alper'in etki alanındaki seyrine devam etti. Fakat o sırada Alper kafası ellerinin arasında üzüntüsünü yaşadığı için pozisyonu kaçırdı. Çünkü kafasında tek plan var. Ama Marko Reus'un, Hazard'ın, Thomas Müller'in ikinci hatta üçüncü planları bile oluyor. Yerli futbolcuların oyun planına biraz kafa yormaları şart. Yoksa yabancı sınırlamasıyla futbolumuzu değil sadece yerli futbolcu arkadaşların kontratlarını geliştirmeye devam ederiz.

Uzun zamandır sadece futbol odaklı bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi izlemek doğrusu mutluluk verici. Prandelli gerçekten çok iyi bir insan. Kibar, medeni ve tam bir beyefendi. Maç bitiminde soyunma odası tünelinin başına giderek tüm Fenerbahçeli oyuncuların elini sıkması zaten bu derbinin saha dışı tansiyonunun neden düşük olduğunun göstergesi. Antrenörlüğü eleştirilse de centilmenliği ayakta alkışlanır.

18 Ekim 2014, Cumartesi 21:35
YAZININ DEVAMI

‘’Lider aranıyor!‘’

Vahid Halilhodziç'in elindeki kadronun geçen sezonla kıyaslandığında hayli önde olduğuna şüphe yok. Peki oyun olarak ortaya konan ne var derseniz, orada koca bir soru işareti bizi karşılıyor. Trabzonspor'a liderlik edecek, sahaya karakter koyacak oyuncu eksikliği net şekilde görülüyor. Olcan ile Adrian'ın liderlikleri mumla aranıyor. Oyun sıkıştığında inisiyatif kullanacak bir isme şiddetle ihtiyacı var Trabzonspor'un.

Vahid hoca kafasını saha içine olduğu kadar dışına da yoruyor. İnanılmaz bir gerginlik içinde. Bu kadar gerilim kendine de takıma da zarar. Başakşehir maçında oyundan atıldı, Legia karşısında da aynı agresifliği onu tribüne gönderdi. Doğrusu çok merak ediyorum hoca bu kadar gerginken sezon boyunca kaç maçı takımının başında tamamlayabilecek.

Sahada takım liderini arıyor, oyuncular kenara bakıp hocasını arıyor, taraftar kötü futbolun sorumlusunu arıyor. Yani Trabzon'da aranan şey belli: Lider! Liderin illa futbolcu olması gerekmiyor Halilhodziç'in bunu anlaması gerekiyor galiba.

Vahid hoca sanırım Fatih Atik'te kimsenin görmediği bir ışık görüyor. Sefa ve Yusuf gibi standart üstü iki kanat oyuncusu varken, Fatih'te bu kadar ısrar etmek Trabzon'un oyununu çok kötü etkiliyor.
Cardozo, Bordo Mavili takımın kadrosunda set hücumuna en yatkın oyuncu. Paraguaylı santrforu rakip 18'in içinde etkin kılabilmek için kanat oyuncularının taşıyacağı toplar kadar cepheden gelecek delici paslara da ihtiyaç var. Koca ilk yarı boyunca sağ açık Fatih Atik ile sol açık Waris'in Cardozo ile pas trafiği neredeyse bayram günü İstanbul kadar sakindi.

Trabzonspor Legia karşısında çok üstün oynadı, son 30'da istediği pozisyonları da buldu ama sahada liderini bulamadığı için topu kaleye dürtecek özgüvenden hep yoksundu.

02 Ekim 2014, Perşembe 20:50
YAZININ DEVAMI

‘’Çok kadın hiç kadındır!‘’

Akhisar mağlubiyeti tam bir antrenör yenilgisidir. İsmail Kartal yapamadıklarıyla, Mustafa Reşit hoca yaptıklarıyla geceye damga vurdu.

Koca bir ilk yarı boyunca Akhisar kanatlardan akıp gelirken İsmail hoca oyunu öylece izledi. Bruno Mzenga, Caner'e bir daha kariyerinde hatırlamak istemediği bir gece yaşattı. Sow'un oyun konsantrasyonu sıfır. Kuyt her şeyini borçlu olduğu atletik performansını artık kaybetmiş.

Devre arasında teknik adamlara ilk yarıyı analiz etmeleri için koca bir 15 dakika veriyorlar. İsmail hoca Trabzon'da yapamadığını, Gaziantep karşısında cesaret edemediğini Akhisar'da hayata geçirir diye düşünenleri hayal kırıklığına uğrattı doğrusu. Hocalar neden oyuncu değiştirmek için illa 60'ı görmeyi beklerler anlamış değilim. Biliç, Oğuzhan'ı 43'te oyundan alma cesaretini gösterdiği için taraftarından ve yönetiminden istediği krediyi alabiliyorsa İsmail Kartal da saha dışı kredisini pekala yeşil zemine taşıyabilmeli. Ama İsmail hoca yine büyük bir fırsatı kaçırdı. İlk yarı boyunca Mzenga karşısında Caner hata üstüne hata yaptı. Önünde oynayan Sow kaleye gidecek mecali kendinde bulamıyor. Kadlec-Sow değişikliği bağıra bağıra İsmail hocayı çağırıyor ama Kartal 60'ı görmeden değiştirmem diyor.
İlk yarı boyunca Fenerbahçe'nin arıza noktaları ışıklı panoda yanıyor, Bilal-Mzenga-Gekas üzerinden ikinci kontra golü de geliyor ama İsmail hoca hala 60'ı görmeden değiştirmem diyor. 64'te gelen ilk müdahale tam bir çaresizlik göstergesi. Alves çıkıyor Emenike giriyor. Öyle ya ne kadar çok forvet o kadar çok goldü değil mi?

İsmail Kartal'ın Akhisar karşısındaki oyuna hamleleri Teoman'ın bir bar filozofundan esinlenerek şarkılarına konu ettiği, 'Çok kadın hiç kadındır dostum yalnızlıktır yolun sonu' sözleri gibiydi. İsmail hocaya söylenecek en anlamlı söz bu olurdu sanırım: Çok forvet hiç forvettir hocam.

İsyan eden yok

Emre Belözoğlu'nun son dakika sakatlığı sanırım Fenerbahçe'de çok büyük bir açığı ortaya çıkardı. Emre yoksa yenilgiye isyan eden oyuncu yok. Akhisar 2'yi bulduğunda arkadaşlarını omuzundan tutup kaldıracak bir liderin yokluğunu aradı Sarı-Lacivertliler. İlginç olan şu, Emre bu sezon 4 resmi maç oynadı ve 4'ünde de maçın adamı seçilecek performans gösterdi. Emre her daim antrenörleri için çok önemli bir saha figürü. Ama Emre 2011'de 20, 2012'de 10 ve 2013-14 sezonunda 20 lig maçı oynaşabildi. Yani 34 haftalık lig maratonunun ortalama yüzde 40'ında yoktu. Bu sezon 34 yaşından 35'e yükselecek haliyle enerjisi bir seviye daha gerileyecek. Fenerbahçe'nin Emre'nin yokluğunda yeni bir lider bulamayışı en büyük sorun.

Akhisar'a kocaman alkış

Mustafa Reşit Akçay, geçen sezonun 7. haftasında Trabzonspor'un başında Kadıköy'e çıktığında bu gece oynanan oyunu kopyasını oynamıştı. Fenerbahçe'yi 6 savunmacı ile ceza yayı ile orta yaya sıkıştırıp, kontra oyununun kitabını yazmıştı. Bu gece Akçay, kitabına yeni sayfalar ekledi. Oyunu çirkinleştirmeden, tamamen geri çekilmeden, Bilal gibi nefis bir kontra kurgucusu, Mzenga ve Kenan gibi iki koşucu, Gekas gibi bir bitiriciyle; kontratak oyunu nasıl oynanırın dersini verdiler. 2 attılar ama Gekas ve son olarak Mehmet Akyüz ile iki katını da kaçırdılar.

28 Eylül 2014, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gol korkusu!‘’

Beşiktaş dinamik bir takım olmasına rağmen oynadığı son 7 maçta sadece 5 gol kaydedebildi. İlginç olan kazandığı maçlar da dahil hiç birinde birden fazla gol atamadı. Oyun olarak tatmin edici bir performansa ulaşsalar da tabelaya oynamadıkları sürece şampiyonluk yolunda kazalara uğraması kuvvetle muhtemel.
Beşiktaş düzgün zemin takımı. Fakat gelin görün ki, ligin başından beri 4 maçın 3'ünü kötü zeminde oynadı. Oyun mottosu hareket olan bir takımın, böylesi ağır zeminlerde ayakta kalması için çok ekstra katkıya ihtiyacı var. Biliç, bu katkıyı her maç yeni bir kahraman çıkararak alıyordu.

Biliç takımına hakim bir antrenör. Geçen hafta Oğuzhan'ı 43. dakikada oyundan alacaksın, ertesi gün oyuncun sana teşekkür edecek, hafta sonu yeniden 11'de sahaya süreceksin. Alex Ferguson, ManU'yu bıraktıktan sonra verdiği bir röportajda nasıl bunca yıl başarıyla yıldızlar topluluğunu yönettiğini anlatırken, "Futbolcular bir grup egosu büyük zengin genç insanlardır. Onları yönetmek zor iş" der. Futbolcu arkadaşların egolarının yüksek olması bilinen bir durum olmakla beraber bir çok antrenörün başı bu sebeple dertten kurtulmaz. Prandelli de İsmail Kartal da Vahid Halilhodziç de bunun sıkıntısını yakın geçmişte yaşadılar, ama Biliç oyuncularıyla böyle bir ego savaşının içinde hiç olmadı. Görünen o ki, Biliç'in elinde egolarından sıyrılmış bir oyuncu grubu var. Bursa maçının kaybedeni Oğuzhan'ın Eskişehir'e karşı ilk 45 dakika sahanın her yerinde oluşu bu savı güçlendiriyor.

Yaza düğün var


Olcay Şahan, bu sezon Beşiktaş'ın en fark yaratan oyuncularının başında geliyor. Beşiktaş'a geldiği günden beri 72'de 72 maçlara ilk 11'de başlayan Olcay bu sezon 4 lig maçının 3'ünde (Rize, Bursa, Eskişehir) gol attı. Müthiş bir istatistik, süper bir form, alkışlanası bir istikrar. Geçtiğimiz yaz nişanlandıktan sonra 'Nişanlım evlilik için 15 gol şartı koydu.' diyen Olcay böyle devam ederse, Beşiktaşlılar yaza düğün derneğe hazır olsun.

İki önemli bekini Galatasaray'a kaptırdıktan sonra defans hattının 4'te 3'ünü yenileyen Sağlam, geçen sezon az gol yiyen ama hedeflerinden uzak kalan takımının hücum yapısını değiştirdi. İlk 11'in 6'sını yenileyerek daha dinamik bir takım haline gelen Eskişehirspor, Bienvenu sonrası forvette stabilize yoldan otobana çıkmış gibi.
Eskişehir'in oyun mottosu direnç üzerine kurulu. Galatasaray'dan TT Arena'da puan alırken de Beşiktaş'ı Olimpiyat'ta bir puana razı ederken de dirençli oyunla bunu başardılar. Oyuna hükmetmeyi dert etmiyorlar. Topu Beşiktaş'a verip 90 dakika boyunca tehditkar bir takım oldular.

Hakemler zayıf halka

İki sezondur futbol coğrafyamızın en zayıf halkası maalesef hakemler. 17. dakikada Eskişehirsporlu savunmacı Oğuzhan'a arkadan müdahalede bulunuyor ve bir değil iki ayağına birden bariz şekilde basıyor. Top Beşiktaş'ta kaldığı için pozisyon doğal akışı içerisinde. Çağatay Şahan avantaj kuralını işleterek oyunun akıcılığına katkı yapıyor zannediyorsunuz. Ama 3-4 saniye sonra Serdar Kurtuluş sağdan bindirirken pozisyonu kesiyor. Dönüp Eskişehirsporlu savunmacıya sarı kart vermesi gerekirken geçiştiriyor. Yanlışlar silsilesi bununla son bulsa ne ala. Daha da vahimi geliyor. Beşiktaş'ın attığı golde ofsaytı süzemeyince Eskişehir tabelada geriye düştü.
28. dakikada Eskişehir atağında Erkan Zengin'in Funes Mori'ye attığı ince pas ofsayt değil. Pozisyonun devamında Mori golü yapıyor. Fakat yardımcının bayrağı havada, Eskişehir'in net golü boşa gidiyor.

27 Eylül 2014, Cumartesi 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Vahid hoca daha formsuz‘’

Vahid hoca hiç kusura bakmasın bu puan kaybı oyuncu tercihlerinden, hamlelerine kadar günahıyla sevabıyla kendisine yazar.

Halilhodziç, Metalist maçının son dakikasında attığı golden dolayı Papadopoulos'a kıyamamış belli ki. Forma adaletini göstermek adına Yunan stoperi sahaya sürünce de Medjani'yi değil Cardozo'yu yabancı halkasının dışında bırakmış. Tam da Cardozo'nun maçında hem de. Benfica'da yıldızını parlatan Cardozo'ya hocası Jorge Jesus'la kavgasına rağmen üst üste 2 yıl Avrupa Ligi finalini gösteren en önemli özelliği set oyununda takımı öne çıkaran en yetkin isim oluşuydu.

Vahid hocanın ön bölgede Sefa-Waris-Fatih Atik tercihleri ilk yarıdaki yavan oyunun müsebbibiydi. Bir kere kestirmeden söyleyeyim şayet Medjani ön libero oynamaya devam edecekse Trabzonspor bal yapmaz arı Zokora'yı bile mumla arar.

Başakşehir'in üç oynamaz orta sahası Mahmut, Sedat ve Murat Akın'a karşı tek bir hücum pası atamamış olması çok manidar sanki.

Yusuf, Fransızca öğrensin
Trabzonspor'da Vahid hocanın gelişiyle birlikte en çok Yusuf Erdoğan'a yazık oluyor. Geçen sezonun en iyi çıkış yapan üç yerli oyuncusundan biriyken nasıl oluyor da Vahid hocanın gözüne giremiyor doğrusu anlamak mümkün değil. Demek ki Halilhodziç'in kriterlerine göre yeterli gelişimi gösterememiş! İlginç gerçekten. Yusuf bu takımda banko oynar, hatta oynamalı. Waris çok özel bir yetenek. Görünen o ki, Ganalı sol açığın tapusunu aldı. Ama Yusuf'un hızından ve top kullanma becerisinden faydalanmak yerine Fatih Atik'i kullanması endişe verici. Takımda Fransızca konuşan 6 oyuncu da Vahid hocanın rotasyonunda kendine yer buluyor. Bence Yusuf da yetenekleriyle hocasını ikna edemiyorsa bir de Fransızca konuşmayı denesin. Kim bilir belki başarır.

Trabzonspor, sezon başladığı günden beri oyuna hükmedemiyor. Abdullah Avcı'nın üç oynamaz orta saha duvarına karşı rakip sahaya yerleşerek set oyununa geçemedi bir türlü. Oysa Cardozo tam da bunun için var. Paraguaylı santrforun önde top tutma becerileri Trabzonspor'un rakip alan yerleşimine büyük katkı sağlayabilirdi. 2.yarı başlar başlamaz Edin Visca'nın golü gelmese Cardozo'nun giriş dakikası da gecikecekti tahminimce.
Vahid hoca da en az eleştirdiği futbolcuları kadar formsuz. Kimse kusura bakmasın. Medjani bu derece dökülürken sahada kalıyorsa, Constant'ın yerine Ferhat Yazgan girip rakibe koridor açıyorsa, Cardozo maça 11'de başlamıyorsa, Yusuf kadroda kendine en son yer buluyorsa Vahid hocanın Sefa'ya verilmeyen faülde ortalığı yakıp yıkmaya hakkı yok.

Hakemler çok formsuz
Geçen sezondan bu yana Süper Lig'de futbolun en formsuz aktörleri maalesef hakemler. Fenerbahçe-Gaziantep maçında Gökhan Gönül'e çalınan penaltıyla başlayan yanlışlar silsilesi Başakşehir Stadı'nda da devam etti. Hakemlerden beklenen çok temel bir davranış biçimi var aslında. O da gözünün önündeki pozisyonu içine niyetini katmadan süzmesi. Sefa'nın düşürülme pozisyonunda kısa bir süre önce sürdüğü topun taça çıktığını göremeyen yardımcı hakem, aynı oyuncuya yapılan bariz faulü de görmezden gelince maçın rengi değişti. Maçın hakemi Halis Özkahya, Vahid hocayı attı, kaleci Onur'u ise atamadı. Maçı elinden kaçırınca sonuçları da saçma sapan bir yere gitti.

Şimdi asıl soru şu: Tribün terörünü bitirmek için getirilen Passolig sahaya atlayıp hakemi kovalayan futbolsevere! ne şekilde işleyecek?

22 Eylül 2014, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fener kazanıyor, Kartal kaybediyor‘’

60 dakikalık enerjileri varmış gibi oynuyor Emre Belözoğlu ve arkadaşları. Hareket kabiliyetleri iyice zayıflıyor, atletik performansı yaşıyla ters orantılı Kuyt bile saklanıyor. Bu da ilk saatin sonunda topu alan oyuncunun ellerinin yana açılmasına sebep oluyor. Geçen hafta Trabzon maçında, şimdi Gaziantep karşısında olduğu gibi.

Beyin ayaklara hükmedemeyince oyuncuların agresiflikleri birbirine yansıyor Fenerbahçe'de. Emre-Emenike gerginliğini en hafif haliyle böyle izah edebiliriz diye düşünüyorum. Futbolda alkışla yumruk arasında çok ince bir çizgi vardır. Sizi avuçları patlarcasına alkışlayan taraftar beyninin ayaklarına hükmedemediğini gördüğünde yumruğunu gösteriverir. Taraftar Emre'yi alkışlayıp Emenike'yi ıslıklayınca doğrusunu söylemek gerekirse Kartal'ın ikisini birden oyundan almasını bekledim. İsmail hoca Emenike ile takımın pas dağıtıcısı Diego'yu aldı. İsmail hoca ikisini birden oyundan alabilseydi gecenin yıldızı olabilirdi ama fırsatı kaçırdı. Zira Diego çıkınca pas dağıtım merkezi de sekteye uğradı.


Fenerbahçe'nin bu sezon ligde karşılaştığı rakiplerin önemli bir ortak özellikleri var. Karabükspor, Trabzonspor ve son olarak da Gaziantepspor toptan feragat edip savunma arkasına alan bırakmamayı birinci kurgu olarak icra ediyor.

Fenerbahçe son iki sezondur bu ligin en hareketli hücum hattına sahip. Sow de Emenike de uzayıp giden forvetler. İkisi aynı anda sahadayken rakip antrenörlerin birinci planı haliyle ön liberoları savunmaya gömerek bekleri mümkün olduğunca orta yayın gerisinde bırakmak.

İlk yarı temposunun yüksek oluşunda Gökhan Gönül ile Caner Erkin'in önemli payları var. Zira bu ikili bu sezon Erkan-Erdem (Karabük), Cristian Erikssen-Ankersen (Danimarka), Skulasson-Bjarnasson (İzlanda), Waris-Fatih (TS) gibi kanat oyuncularına karşı hiç de beklenen form düzeylerine çıkamamamışlardı. Gaziantepspor'un iki beki Koray ile Şenol Can tam da Caner ile Gönül'ün dişine göre. Oyunun temposunu ele almaları biraz da bu yüzden. Fenerbahçe beklerinden yeterli katkıyı alsa da 18 çizgisi içerisinde Gaziantep fazla alan bırakmadığı için oyun Webo'yu çağırıyordu.

Devre arası soyunma odasında antrenörler hamle yapmak için 15 dakikaya sahiptir. Koca bir 45 dakikayı analiz ederler ama çoğunluğu hamleyi yapmak için 60'ı görmeyi düşünürler. Oyunun arıza noktalarını tespit ettiysen neden 60'a kadar beklersin ki? Bunu bu sezon sıklıkla Prandelli yapıyor ve kaybediyor. Bunu İsmail hoca da yapıyor. Oyun bu kadar Webo'yu isterken neden soyunma odasından çıkışta tabelayı kaldırtma cesaretini göstermez ki hoca, merak ediyorum.

21 Eylül 2014, Pazar 20:50
YAZININ DEVAMI