‘’Dünyaları farklı‘’
Fenerbahçe’nin Advocaat sonrası uçmasını kimse beklemiyor elbette. Ama iki hoca arasında derin bir mantalite farkı olduğu aşikar. Evet dün gece maç kalitesi çok yüksek değildi belki ama kimse de eli kalbinde maç izlemedi. Fenerbahçeliler son bir yılda ne zayıf rakiplere karşı ne kötü oyunlar izledi. Grasshoppers’a karşı 2 maçta neredeyse pozisyon vermeden tur atladı. Bu önemli bir gösterge.
8 numara aranıyor
Her şeye rağmen Fenerbahçe’nin takımı öne taşıyıp oyunun yönünü değiştirecek iyi bir 8 numaraya ihtiyacı var. Bunu zaman zaman Ozan yapabildiğinde oyun kalitesi gözle görülür oranda yükseliyor. Ama bu pozisyon devamlılık istiyor. Ozan’ın bunu kafasına takması şart. Emre Belözoğlu gittiğinden beri Fenerbahçe o 8 numarayı arıyor zaten. Advocaat’ın çözmesi gereken ilk problem bu. Şayet oyunun yönünü merkezden değiştirecek futbolcuyu bulursa Stoch’un, Alper’in ve Salih’in faydasız driplinglerinin önüne geçebilir.
RvP’nin mazereti yok
Robin van Persie’nin bu saatten sonra mazeret üretme hakkı yok bence. Tamam, Vitor Pereira döneminde ileri sürdüğü mazeretler kabul edilebilir seviyedeydi. Ama onun istediği oldu, hoca gitti yenisi geldi. Artık bahane değil çözüm üretecek. Yoksa Advocaat’ın Başakşehir maçından sonra söylediği strateji ilk deplasmandan itibaren geçerli olacağa benziyor. Bu RvP için hiç de iyi olmaz zira Advocaat’ın tarif ettiği deplasman planında santrfor Emenike olur.
Stoch’un rakibi Stoch!
Stoch’un ilk Grasshoppers maçında 2 gol attıktan sonra Başakşehir maçında 11 başlamaması tartışılır. Ama eminim ki Advocaat’ı Stoch’la değil Volkan’la başlamaya iten Stoch’un kendisidir. Stoch’un yapacaklarını kendisinin dışında bilen tek bir canlı yoktur bu hayatta. 2008’den bu yana büyüklerin radarında olan bir oyuncunun bir türlü gelişememesinin başka bir izahı olamaz herhalde. Stoch yine golünü atar, ama sonrasını emin olun annesi babası bile bilemez, kendinden başka.
Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nde finali hedeflemeli. Gol ve asist sayısını çift hanelerin üzerine çıkaracak doğru sağ açık ve oyun kalitesini yukarı çekecek bir 10 numara ile bu hedef uzak değil.
‘’6 numara oyunu değiştirir‘’
Galatasaray, 2010’daki dibe vuruşun ardından ayağa kalkabildiyse bunda orta sahayı doğru planlamanın büyük rolü var. Sarı-Kırmızılı takım öteden beri Riekerink’in tarif ettiği gibi; bir defansif, bir pasör ve bir sihirbazın olduğu merkezle 4 yılın 3’ünde şampiyon olabildi. Geçen yılki Galatasaray’ın önceki 4 sezonla alakası yoktu. Tarifteki defansif orta sahanın yokluğu öyle bir boşluk yarattı ki, Selçuk’un yanında 9 farklı ön libero uğraştı dolduramadı. İki de teknik direktör düştü o çukura yine yetmedi. Galatasaray’a teşhis bir yıl önce konuldu; 6 numara yetmezliği var.
Diarra herkesi uyandırır
Riekerink’in aradığı ön libero Tolga Ciğerci değil, özellikleri gereği olması da zor. Yönetimin ne yapıp edip hastalığın kronik hale gelmesini önlemek adına bu 6 numarayı bulması şart. Bu takımın Lassana Diarra tarzında, oyunun merkezindeki enerji açığını kapatabilecek, top kazanacak, oyuna sertlik katacak bir 6 numaraya ihtiyacı var. Yoksa bu kara delik Selçuk’un pasörlüğünü törpülemeyi sürdürür, Sneijder’in sihirlerini yok eder.Bruma’yı M.United’a ve Beşiktaş’a karşı izlerken 2011/14 arasındaki Selçuk, Melo, Elmander, Burak iştahını görmek Galatasaraylılar’ı umutlandırıyordur.
Seviye Bruma olmalı
Sahadaki herkesten daha istekli. Riekerink, bir öğretmen gibi Bruma’yı toplantıda tahtaya kaldırıp arkadaşlarına örnek göstermeli. İşte çıta bu adam demeli. Sonra taktik konuşmalı. Podolski sakat, Riekerink solda Bruma sağda Sinan’la sezona başlayacak. Yarın Poldi döndüğünde kanatta kim oynayacak diye herkes birbirinin gözüne bakacak. Riekerink Josue transferini boşuna istemedi. Sinan ya da Podolski’den birini Eren’in yanında düşünmek Galatasaray’ın oyun portföyüne zenginlik katar. Yani Hollandalı hocanın kafasının bir köşesinde 4-4-2’nin olduğunu kestirmek güç değil.
Josue zenginlik katar
Josue, Galatasaray için önemli bir formül olabilir. Biz onu Bursaspor’da Batalla’nın yerine izlediğimiz için 10 numarayı üzerine yapıştırdık. Ama O, aynı zamanda iyi bir sağ kanat oyuncusu. Ocak 2016’da Braga’ya gittikten sonra Paolo Fonseca’nın 4-4-2’sinde can simidi oldu. Hatta Fenerbahçe’ye karşı oynadığı iki Avrupa Ligi maçında da sağ açıkta beklentilerin epey üzerine çıkmıştı. Galatasaray TT Arena’da 3-4 rakibi dışında net baskı oyunu oynar. Şayet Diarra standartlarında bir 6 numara alınırsa bu baskı oyunlarında Josue ile Sneijder’in aynı anda sahada olması bir zaaf değil zenginlik yaratır.
Chedjou'ya göre plan yapılmalı
Serdar Aziz hayli yüksek maliyetle transfer edildi. Bu kadar pahalı bir stoperden beklenti, geldiği takımın savunma beyni olmasıdır. Ama Galatasaray savunmasında tandemin lideri yine Chedjou olur. Serdar tamamlayıcı stoper. Tıpkı Semih Kaya gibi. Chedjou 6 yıllık Lille kariyerinde sadece Adil Rami ve Marko Basa ile oynarken Galatasaray’daki 3 sezonunda tam 8 farklı stoperle yan yana forma giydi. Serdar Aziz’le 9 olacak. Bu yıl sadece iç hat uçacak Galatasaray’ın Chedjou’ya güvenmesi ve yanına doğru stoperi koyması gerek.
‘’Fark var‘’
Her takım antrenörünün şeklini alır. Fenerbahçe’nin ana sorunu da Pereira’nın şeklini almasıydı. Portekizli hocanın en başından beri yenemediği egoları ve defansif kaygıları Fenerbahçe’nin en büyük rakibi oldu her daim. Pereira’nın çift 8 numara takıntısı bir sistem fetişizmine dönüşünce kazanan kaygılar, kaybeden Fenerbahçe oldu.
Dick Advoocat Fenerbahçe’si Pereira takımına oranla daha ofansif bir karakterde. En belirgin fark burada bence.
Topal’a yeni görev
Mehmet Topal’ın stoperlerin arasına gömülmeden öne oynamak için programlanması Fenerbahçe’ye yeni bir oyun kimliği kazandıracağa benziyor. Tabii burada Josef de Souza’nın saha dışında olmasının payı büyük.
Sahada Topal kadar fark yaratan bir diğer oyuncu Ozan Tufan oldu. Uzun top kullanmak beceri ister. Ozan’da bunun olduğunu biliyorduk ama prangalarından kurtulup atmıyordu ya da atması istenmiyordu.
Emenike’nin sağ kenarda oynamak istemediği çok belli. Ersun Yanal oynattığında da mutlu olmuyordu zaten. Dick Advoocat’ın basın toplantısında yaptığı sistem değerlendirmesinde 4-4-2 sinyali vermesi boşuna değil sanırım. Ozan’ın sağ kenara geçip Emenike’yi ikinci santrfor yapması oyun içinde önemli bir çözüm kaynağı olabilir.
Tribüne hareket gelir
Salih’deki gelişimin sürdüğünü görmek sevindirici doğrusu. Aatif’ın golünde de Stoch’un golünde de pozisyonun yaratıcısı Salih’ti. Topal ve Ozan’ın prangalarından kurtulduğu her maç Salih’i özgürleştirir.
Yeni bir hoca yeni bir sistem yeni bir oyun karakteri Fenerbahçe taraftarının kaybolan heyecanını da getirebilir. Sahi geçen sezon 30 bini aşkın kombine alan taraftar Pereira’ya tepkisini koymak için 9 binde kalmıştı, değil mi?
‘’Taktiksel intihar!‘’
Başarıda ısrar istikrarı, başarısızlıkta ısrar felaketi getirir. Fenerbahçe Yönetimi, geçen sezon hem şampiyonluğu hem Türkiye Kupası’nı taktiksel yanlışlarıyla kaybeden Vitor Pereira’ya ikinci şansı vererek başarısızlıkta ısrarcı oldu. Bu kulüp 8 yıldır Şampiyonlar Ligi gelirlerinden mahrum. Yine de rekabetçi kadrolar kuruyor ve yarışın içinde kalıyor. Şimdi bir sezon daha Şampiyonlar Ligi’nin uzağında kalacak. Yazık, gerçekten çok yazık. Monaco, zaafları olan bir takım. Bu takıma karşı 0-0’da skoru korumak adına 3-5-2 oynamak önemli bir strateji. Ama 2 farklı geri düştükten sonra, 4-3- 3’ü ezberden oynamayı bilen bu kadroyu iple bağlamak taktiksel bir intihardır. Pereira bunu yaptı.
3 top kaybı 1 gol
Futbol hatalar oyunudur palavrasını fazla dillendirmiş sanki Pereira takım toplantılarında. Futbol bu kadar hatayı kaldırmaz cümlesi Fenerbahçeli futbolculara uzun uzun anlatılmalı artık. Henüz 2. dakikada iki kez Wiel, bir kez de Ozan top kaybı yapıyorsa Monaco’ya getirdiğin avantajı yitirmeye mahkum olursun. Tamam, Ozan’a yapılan faul ama daha geçen hafta Kadıköy’de Manzano faciası yaşamış futbolcuların hakeme bu kadar güvenmemesi gerekir. Fabinho’nun Ozan’dan faulle aldığı topu aktardığı Falcao’nun nefis asisti maçın en estetik hareketiydi doğrusu. Ozan ve Hasan Ali daha ne olduğunu anlamadan Fenerbahçe 2-0 geri düştü.
Ozan ne zaman gelişecek?
Ozan Tufan dün gecenin en kötülerinden biriydi doğrusu. Orta sahaya kattığı enerji ‘sıfır’dı. Kaybettiği toplar Monaco’ya cesaret kazandıran ataklara dönüştü. Hele Fenerbahçe’nin yediği 3. gol, hatalar zincirinin son halkasıydı. 6 savunmacı 1 kalecinin arasında 3 Monaco’lu hücumcu yan toptan golü attığında herkesin müşterek hatası varsa en büyük pay göz takibindeki Ozan’a düşer.
Hakem iki taraf için de kötü maç yönetti. İlk golde Ozan’a yapılan faulü çalmadı, Hasan Ali’ye çaldığı penaltı çok basitti, Emenike’nin attığı gol ofsayta yakındı. Ama maç 2-1 giderken Mendy’nin eline çarpan top net penaltı. Devamında Wiel’in ceza sahasında düşürülmesi de öyle. Yani 30 saniye içinde iki penaltı var ve hakem hiçbirini vermedi. Ne hikmetse Braga faciasından bu tarafa Fenerbahçe’nin her maçında hakem skandalı yaşanıyor. Yazık...
‘’Fener turlar‘’
Fenerbahçe’nin Kadıköy’de Monaco’yu yenmesi tur için çok şey ifade ediyor. Değişen oyun sistemi ve Pereira’nın yeni taktiksel yazılımı Fenerbahçe’yi farklı bir takım haline getirdi. Geçen sezon 3 orta sahayla top hakimiyetine dayalı oyun oynayan Portekizli hocanın artık bambaşka bir senaryosu ve bambaşka kahramanları var. Kjaer, Emenike ve Salih bu filmin yeni başrol oyuncuları.
Çare: 3-5-2
Kadıköy’de olduğu gibi Monaco’da da Pereira’nın maça 3-5-2 ile başlamasını bekliyorum. Fenerbahçe temelde savunma kurgusunu değiştirmiş görünse de esasında hücumunu yeniden dizayn etti. Daha dikine oynayan bir Fenerbahçe var artık. Burada kritik soru şu: Pereira’nın 3-5-2’si mi Emenike’yi hayata döndürdü, yoksa Nijeryalı’nın formu mu Vitor Pereira’nın sistemini işler hale getirdi? Cevap her ikisi de.
Yan aktör Fernandao
Yeni sistemde topu 2. bölgeye Kjaer taşıyor. Kadıköy’de Monaco’ya atılan 2 golde de uzun pasları veren Simon Kjaer’di. Danimarkalı stoper bu gece atıcılığını sürdürürse işler beklenenden kolay olabilir. Bu oyun Kjaer, Salih özellikle de Emenike’ye endeksli. Fernandao ise iyi bir istasyon, sırtı dönük top aldığında takıma mesafe kazandıran santrfor rolünde. Yani oyunun yan aktörü Fernandao. Kjaer ve Salih’in defans arkası paslarına Emenike’nin vereceği reaksiyonlar ilk maç standartlarına çıkarsa Fenerbahçe, Monaco’da umduğundan fazlasını atabilir.
Taktiksel zenginlik
Pereira şayet 5’li orta sahayla oyunu tutamazsa elindeki hamle gücü meslektaşı Jardim’e göre daha yüksek. Geçen sezonki oyun ezberleri (4-3-3) Fenerbahçe için can simidi olabilir. Oyunun senaryosu Pereira’nın istediği gibi gitmez ve ilk yarım saatte gol yenirse Neustadter çıkar ve Hasan Ali geriye çekilerek Souza-Topal (Ozan)-Salih’li orta sahaya dönülür. Bu arada Mehmet Topal’ın 11’de başlamasını beklemiyorum. Zira Topal bir adale sakatlığı yaşadı ve böylesi yüksek tempo gerektiren maçta ilk 11 başlaması risklerin en büyüğü anlamına gelir. Emenike-Fernandao-Aatif’li forvet hattı ikinci yarıda bir başka kurtarma hamlesi olabilir.
İbre Fener’den yana
Son söz; Fenerbahçe, Monaco’dan daha hazır. Pereira’nın yeni 3’lü savunma kurgusu ve tehlike anında takımının geçen yılki oyun ezberi normal şartlar altında turu Fenerbahçe’ye getirebilir. Tabii İvan Bebek faciasının tekrarlanmaması şartıyla...
‘’Emenike etkisi‘’
Fenerbahçe formasından uzak kalmak Emenike’yi kendine getirmiş. Olağanüstü bir gücü var ve bunu dün gece defalarca gösterdi. Attığı iki gol bir yana defans arkası patlayıcı kuvvet koşuları Monaco’nun dengesini bozdu. Nijeryalı, içindeki diğer Emenike’yi dizginlediği sürece Fenerbahçe’nin en etkili transferi olabilir.
İlk golde Kjaer’in uzun pasını ısrarlı takibi ve rakibi avantajlıyken gücüyle golü yaratması tipik Emenike pozisyonu. Kimse Emenike’ye teknik bir oyuncu demez ama attığı ikinci golde topa yatışı alkışa değer. Sezon başı olduğundan hazır değil ve 70’te oyundan çıkmak istedi. İlerleyen süreçte fit olabilirse Fernandao ya da RvP ile başlayıp Aatif ile bitireceği maçlar Fenerbahçe taraftarını çok heyecanlandıracağa benziyor.
Salih’in gelişimi
Salih, Roma’da geçirdiği iki sezonda Rudi Garcia ve Spaletti’den önemli dersler aldığını gösterdi. Maça iyi başladı. Henüz 41. saniyedeki sol ayak şutu özgüven kokuyordu. Böylesi inisiyatifler sadece oyuncuya değil takıma da güven aşılar. Salih’in belirli dönemlerde oyuna kattığı aklı daha geniş süreçlere yayması Fenerbahçe’nin hücum kalitesini iki basamak yukarıya çekecek.
Buz gibi goldü
Maçın hakemi Manzano, küçük İvan Bebek gibiydi. Henüz 5.dakikada Salih’in ortasında Fernandao’nun kaleci De Sanctis’e müdahalesi yok. Aksine Brezilyalı forvet sırtından çok net çekiliyor. Güçlü ve iyi niyetli olduğu için pozisyonu zorluyor. Topa yerdeki müdahalesi temiz. Kalecinin üstüne düşen ise Monaco’lu savunmacı. Fenerbahçe’nin attığı buz gibi goldü. Ama hakem faul çaldı. Yanlış karar. Bununla kalsa iyi. Fenerbahçe’nin yediği golde Falcao’nun çıkışı ofsayt. Bayrak kalkmadığı için devamında kaleci Ertuğrul ile Skrtel’in sakarlığını golle sonuçlandırdı. Etti mi iki... Böylesi eliminasyon maçlarında iki gollük hata kelimenin tam anlamıyla ‘skandaldır’...
Hakemin hatalı yönetimine rağmen Monaco’ya karşı 2-1’lik galibiyet tur için yeterli olabilir. Ama bunun için orta sahanın daha üretken ve fit olması şart.
‘’Doğru atı bulmak zorunda‘’
Sow’un Arap yarımadasına satışını bir kenara koyarsak son 5 sezonda saha performansıyla hedefi vurduğu ya da satışından para kazandığı oyuncu yok denecek az Fenerbahçe’nin.
Meireles (10 milyon Euro’ya geldi - serbest), Alves (5.5 milyon Euro’ya geldi , bedelsiz gitti), Krasiç (7 milyon Euro’ya geldi - serbest), Serdar Kesimal (4.75 milyon Euro’ya geldi - bedelsiz gitti), Kadlec (4.5 milyon Euro’ya geldi - bedelsiz gitti), Bienvenu (4 milyon Euro’ya geldi - bedelsiz gitti), Diego (5 milyon Euro’ya geldi-bedelsiz gitmek üzere) ve tabii ki 13 milyon Euro’ya gelen Emenike...
Verimli topraklara sahip değilsen yağmurun kıymetini bileceksin. Fenerbahçe’nin artık savuracak parası kalmadı. UEFA kriterleri başının üzerinde dolaşıyor. Yatırım transferi bu noktada önemli bir çıkış noktası olabilecekken maalesef antrenör tercihlerinden dolayı Salih Uçan, Ozan Tufan gibi ürünlerin gelişimlerini tamamlayamıyor oluşları Fenerbahçe’deki kara deliği daha da büyütüyor.
Acil 3 transfer gerek
Geçen sezon Vitor Pereira ile kaçan şampiyonluğun götürüleri önümüzdeki sezon daha net ortaya çıkacak. Gökhan Gönül gitti, Caner gitti, Alves gitti, Nani gitti. 26-27 Temmuz’da Şampiyonlar Ligi ön elemesi oynayacak takımın hali hazırda idman yapacak oyuncusu yok neredeyse. Geçen ay Vitor Pereira’nın Fenerbahçe’de ancak Ali Yıldırım formülüyle kalacağını dikkatli futbolseverler bu sütunlarda okumuşlardı. Portekizli hocanın havalimanında bir Fenerbahçe taraftarının, “Transferler yapılacak mı?”, sorusuna karşılık, “O işlere ben bakmıyorum” cevabı, Yıldırım formülünü işaret ediyordu. Transfere kim bakıyor bilinmez ama Fenerbahçe’nin acilen sağ bek, sol bek ve stopere ihtiyacı olduğunu cümle alem biliyor.
Yeni sezonda Pereira’nın, verdiği garantileri yerine getirmesi şart. Emenike’yi, Salih’i ve belki de Stoch’u kullanmaktan şikayet etmemesi gerek. Tam tersi Salih’e dört elle sarılmalı. Yoksa bir yıl daha şampiyonluk ve Devler Ligi’nden uzak kalmanın faturasını ödemek zor olur.
‘’Hayali kahramanlar‘’
İspanya hezimetine neresinden baksak elimizde kalacak çok belli. Usturuplu bir şekilde anlatmaya çalışmak en güzeli.
Hayal kahramanlarımız var bizim. Kendi küçük futbol dünyamızın sisli ovasında dev gibi görünen kahramanlar. Sisteki silüetlerin hükmü rüzgar esene kadarmış. Perde kalkınca, dünyayı dize getirmesini beklediğimiz devler, gerçek hayatta devlerin dizine bile gelmiyormuş. Ne acı bir tablo. İhtiraslarımız var bizim, hamasetle coşan hırslarımız. Ama kifayetsizmişiz onu anladık.
Küsme Arda, dinle ve düşün!
Arda ürettiğimiz bir prototip, devamı olur mu bilinmez. Belki de hiç seri üretime geçemeyeceğiz. Popüler kültürümüzün son dönemde reytingi en yüksek figürü. Maalesef bu kültürde kahramanlık ile hainlik arasındaki makas çok dar. Tepe tepe kullandık Arda'yı, yedik bitirdik. Her markanın yüzü, televizyonlarımızın süsü yaparken zorlanmadık ki İspanya maçının küsü yaparken zorlanalım. İspanyol'lar rol çalmasınlar geçen ay Camp Nou'da ıslıkladıklarında protestoyu Türklerin aklına ilk düşüren onlardı. Şimdi yalandan sahip çıkmasınlar.
Bu ıslıklar yakıt olsun
Eleştiri bu işin parçası maalesef sevgili Arda. Sen kıymetlimizsin, beyimizsin, paşamızsın övgüleri ne kadar gerçekse ıslıklar da o kadar gerçek maalesef bu hayatta. Bence küsme buradan çıkaracağın dersler olsun. Bil ki bu ıslıklar sadece sana değil; formanın hakkını veremeyen tüm arkadaşlarına... Ve Fatih Terim'e...
Hakaret, küfür olmadığı sürece eleştirene niye eleştiriyorsun demek fotoğrafın tamamını görmemizi engeller. Sen yine kıymetlimizsin merak etme bu ıslıklar senin değerini düşürmez. Umalım ki, bu ıslıklar size yakıt olsun yine yolumuzu aydınlatsın tıpkı 2008'de olduğu gibi...
Gelelim İspanya maçına...
Beğenmediklerimle başlıyorum.
• Milli forma kombinasyonumuzu
• Milli Takıma yazılan marşların alayını
• Terim'in kanatsız oyununu ve ilk 11 tercihini
• Stoperdeki Topal'ı
• Arda'nın silik oyununu ve vücut dilini
• Ozan'ın saçlarını
• Topal'ın Nolito'ya asistini
Beğendiklerim;
• Es Es bandoyu
• 32'lik İniesta'nın 21'lik Ozan'a öğrettiklerini
• Hakem Maziç'in yönetimini
• Hala Çekleri yenip en iyi 3. olma ihtimalimizin devam etmesini. (Bunun için Rumenler ile Arnavut'ların berabere kalması, İsveç ile İrlanda'nın maç kazanmaması gerek)