‘’Kelebek etkisi‘’
Beşiktaş’ın artık kazandığı maçlardan sonra bile ‘Nerede o geçen sezonun oyunu’ cümlesi kurmak sıradan hale geliyor. Şenol Güneş, ligin ilk yarısı bitmesine rağmen hala güvenli bir oyun standardı yakalayabilmiş değil. Kazandığı gecede bile en az üç farklı konuda eleştirilecek performans sergileyebiliyor Beşiktaş.
Stopersiz rakibe orta yapamamak
Rakip, stopersizlikten 4 bekle sahaya çıkmışken duran toptan pozisyon üretememek ve 90 dakikayı 27/4 orta isabetiyle tamamlamak Beşiktaş’ın sahada yaptığı en büyük yanlışlardan biriydi. Sağ bek Barış ile sol bek Musa’nın stoper tandemini oluşturduğu Gaziantep’in tüm ortaları doğru karşılayıp kontratağa çıkışları özellikle ikinci yarıda Beşiktaş’ın birçok defosunu ortaya koymaya yetti.
Acil hızlı stoper lazım
Beşiktaş, Gaziantep karşısında Gönül ve Tosiç’in koridor oyunuyla ilk yarının tamamını 2-5-3 formasyonunda oynayarak baskı kurmasına rağmen Rhodolfo’nun ağırlığından net 2 pozisyon verdi. Bu çok temel bir sorun. Beşiktaş stoperlerini yaya çıkararak riskli bir oyun oynuyor. Tabii bu oyunda defoları ortaya çıkaran Rhodolfo kadar Tolgay’dı. İlginçtir Beşiktaş’ta Oğuzhan ile Tolgay’ın aynı gün iyi oldukları maç bulmak imkansız hale geliyor. Penaltıyı kaçırmasına rağmen Oğuzhan vasatın üzerine çıkabildi. Ama Tolgay için aynı şeyleri söylemek zor. Tolgay’ın dönen topları alamadığı her an Beşiktaş için ‘kelebek etkisi’ başlıyor. Gaziantep’e karşı maçın tamamında verilen 4 net pozisyonun tamamı bu senaryoda gerçekleşti.
1-0’ı kötü oynuyorlar
Beşiktaş’ı geçen sezondan ayıran en temel özelliklerden birisi de 1-0’ı oynayamamak. Çünkü Güneş’in portföyünde rakip baskı yaparken kontratak kovalamak yok. Geçen sezonun ilk yarısı geride kaldığında Gomez ve arkadaşları tam 7 maçta 3 ve üzeri gol atmayı başarmışlardı. 41’de 1-0 geri düştükten sonra dönem dönem yüklenen Gaziantep’e karşı Aboubakar ve arkadaşlarının tek bir kontratak denemelerinin olmaması zaten bu sezonun özeti gibiydi.
‘’Sakin kalmak!‘’
Trabzonspor’da Fenerbahçe maçlarına yüklenen anlam malum... Ancak aşırı motivasyon ve telaşın bugüne kadar Bordo-Mavililer’e hiçbir şey kazandırmadığı ortada. O nedenle de kritik randevuda hem şehir hem de takım sakin kalmak zorunda.
Trabzonspor ve şehir Fenerbahçe maçlarına büyük önem veriyor ama istenen sonuçlar uzun zamandır gelmiyor. Temel faktörler nedir?
Aşırı motivasyon hep ters tepiyor
Fenerbahçe ile oynanan maçlara yüklenen anlam herkesin malumu. Gerek şehir, gerek yönetim, gerekse de takım için bu aşırı motivasyon 2011’den bu yana ters tepiyor. 5 yıldır Trabzon Fenerbahçe’yi yenemiyor, yenemediği gibi 6 Mayıs 2012’den bu yana rakibine gol bile atamıyor. Bugüne kadar aşırı motivasyon; telaş ve hezimetten başka birşey getirmedi Trabzon’a. Artık tarz değiştirmek, yeni bir sayfa açmak, yeni bir yöntem denemek şart. Fenerbahçe karşısında şehir de, takım da sakin kalmak zorunda. Başkan Usta’nın medeni söylemleri, Aziz Yıldırım’ı açılışa daveti en az Yanal’ın taktik tahtasına yazdıkları kadar önem arz ediyor. Şehir ve tribünler sakin kalmayı başarmak zorunda. Yoksa kaybedilen sadece 3 puan olmuyor, haftalarca stat kapanıyor ve olan yine Trabzon’a oluyor.
Pozisyon bulan ama gol sıkıntısı çeken bir Trabzonspor var... Bu, Fenerbahçe maçına nasıl yansır?
Santrforlar atmazsa sezon bitmez
Kağıt üzerinde iyi santrforlara sahip görünse de Trabzon için tehlike rakip ceza sahasında gizli. İlginçtir, Trabzonspor rakibin ceza sahasına en çok giren 3 takımdan biri olmasına rağmen pozisyonların sadece yüzde 6,9’unu gole çevirebilmiş. Bu, Trabzon ölçeğinde bir takım için belki de bir daha göremeyeceğimiz bir rakam. İnanılır gibi değil ama maalesef gerçek. Trabzon’un bu sorunu santrforlarından kaynaklanıyor. Ligin ilk 15 haftasında Trabzon santrforları 40 şut çektiler (N’Doye 18, Suk 15, Muhammed 7, Sheydaev 0) 18 kez isabet ettirdiler ama sadece 1 kez golü buldular. O da Galatasaray maçında N’Doye’un attığı gol olarak kayıtlara geçti. Oyunun odağında olmalarına rağmen gerek N’Doye, gerekse de Jun Suk beklentilerin çok altında. Fenerbahçe’ye karşı Skrtel’in yokluğunu değerlendirmek zorundalar.
Ev sahibi için pazartesi günkü karşılaşmada en kötü senaryo ne olur?
En kötü senaryo ilk yarım saatte geri düşmek
Trabzonspor’un Fenerbahçe’ye karşı son 5 yılda sahada yaptığı en büyük yanlış; aşırı motivasyon ve telaşlı başlangıçlar. Fenerbahçe, rakibinin aceleciliğini son 5 maçın 4’ünde ilk 30 dakika dolmadan gol atarak değerlendirmiş. Bu telaş Trabzon’a hiç yaramıyor. Trabzonspor bu sezon ilk golü yediği 7 maçı da kaybettiğine göre, Ersun hocanın taktik tahtasına yazacağı ilk madde ‘sakinlik’ olmalı. Fenerbahçe’ye karşı Trabzon’un başına gelecek en kötü senaryo ilk 30 dakikada gol yemek olur. Trabzon reaksiyonel bir takım olamadı bu sezon. 1-0 geride oynamayı beceremiyorlar. O yüzden geri düştüğü 7 maçı da çeviremedi. Advocaat’ın oyun modeli topun karşısında durmaya endeksli olduğundan Fenerbahçe için kontrataklar en etkili silah. Sakinliği unutup yüklenmek kanat savunması sorunlu Trabzon için felaket olabilir.
Orta sahadaki belirleyici isim Trabzonspor adına kim olabilir ve nasıl?
Ekici’yi korumak zorundalar
Fenerbahçe’nin bu sezon en büyük esprisi rakibin merkezine yaptığı baskı. Muhtemelen Alper, Mehmet Ekici’nin üzerine oynayacak ve Trabzon’un yetenek merkezini köreltmeye çalışacak. Yanal oyunun içerisinde Mehmet Ekici’yi korumak istiyorsa ona çalımdan ziyade pas seçeneği yaratmak zorunda. İstasyon olma ihtimali düşükse de N’Doye’un bunu yapması, Ekici’yi Alper’in perdesinden koruyabilir. Ekici, ceza yayı civarında santrfor desteği alırsa şuta yönelebilir. Tek başına 4 santrfordan daha çok (42) şut atan Ekici’yi hem santrforla ceza sahasına sokmak hem de dönen topta yaydan şut attırmak Yanal’ın öncelikli planı olacaktır. Trabzon için hali hazırda en mantıklı seçenek de bu zaten.
‘’Sow&Lens uyumu bozulmaz‘’
Lens ile Sow telepatik bir iletişim içindeyken Advocaat onları ayırmayacak kadar tecrübelidir. Van Persie oynayacaksa, Volkan Şen dışarıda kalır. Dick Advocaat, Martin Skrtel ile duran top savunmasını oturtmuştu. Onun yokluğunda, Trabzonspor için duran toplar önemli bir silah haline gelebilir.
Yemeyip içmeyip 10 numara alacaklar!
Fenerbahçe arkadaki sabit 7’li ile Antalya maçına kadar topun karşısında doğru duruyordu. Alper de artık standart oyuncu sınıfında olduğuna göre farkı yaratacak oyuncular Lens, Volkan, Sow, RvP, Aatif. Yani forvetler. 5 pozisyona girdiklerinde 3-0 yapabiliyorlar. Az ama öz atıyorlar, yüksek yüzdeyle oynuyorlar. Üretici bir orta sahası yok, hep kanattan giden bir takım olmak zorunda Fenerbahçe. Şampiyonluk için bu yetmez. Hücum portföyünü zenginleştirmesi şart. Oyunun yönünü değiştirecek, rakip yaya yuva kuracak, dönen toplarda bitirici şutları atacak. Fenerbahçe sahanın tamamında meziyetli bir takım değil, olmalı. Bunun yolu da iyi değil çok iyi bir 10 numara transferinden geçiyor.
Lens’in pasları mühendislik harikası
Fenerbahçe’nin mevcut oyun düzeninde kontrataklar en önemli silah. Gençlerbirliği’ne atılan 3 gol de Fenerbahçe oyununun tarifi aslında. Bu düzende en kritik rol Lens’in. Pasları ve ortaları mühendislik harikası. Lens ile Sow telepatik bir iletişim içindeyken Advocaat onları ayırmayacak kadar tecrübelidir. Trabzon’da illa Van Persie oynayacaksa dışarıda kalacak Sow değil Volkan Şen olur. Trabzon’da hem tribün hem saha baskısı olacağı kesin. İşte o zaman kontratak, öncelikli plan haline gelebilir. Volkan Şen topla vedalaşma zamanını ayarlayamadığı için kontratak planına uygun bir oyuncu değil. Lens ile Sow en çok da bu yüzden ayrılmaz.
Volkan’a yine çok iş düşecek
Volkan’ın geçen sezonun sonunda yaşadığı bel sakatlığı Monaco serisi ve lig dahil Fenerbahçe’nin koca bir sezonunu çöpe atıyordu. Kayseri ve Bursa kayıplarında da bu hissedildi. Advocaat’ın topun karşısında durma esasına dayalı oyun sistemi Kjaer ve Skrtel’in yardımıyla Volkan’ı ayağa kaldırdı. Demirel’i kalesine en az şut atılan kaleci yapmak bir savunma başarısıydı. Taa ki bu hafta sonuna kadar. Gençlerbirliği maçına çıkarken OPTA verilerine göre Volkan, 69.8’lik kurtarma yüzdesi ile 14. sıradayken, rakip kaleci Hopf yüzde 84.3 ile ligin birincisiydi. Ama sonuç; Volkan’ın 6 net kurtarışıyla Fenerbahçe 3-0 kazandı. Hopf formda bir kaleci, Muslera çok iyi bir kalecidir ama Volkan, Fenerbahçe için bir kaleciden fazlasını ifade eder. Trabzon ligde rakip ceza sahasına en çok giren ve şut atan 3 takımdan biri. Santrforları formsuz olsa da şut atanı çok. Önünde Skrtel olmadan oynayacak olmanın dezavantajlarını da katarsak Volkan’a çok iş düşeceği söylenebilir.
Skrtel yoksa tehlike var
Fenerbahçe, kalesine en az şut attıran ve az pozisyon veren bir takım olduysa bunda Skrtel’in payı çok büyük. OPTA verilerine göre sahipsiz top kazanma ve hava topu başarısında ligin ilk 2 sırasında olan bir figürün yokluğu Advocaat’ın oyun planını etkiler. Kadroda orijinal bir seçenek var mı? Yok. Advocaat pansumanla çözecek. Ya Neustadter ya da Mehmet Topal. Ama ilk seçenek daha ağır basıyor. Skrtel ile duran top savunmasını oturtmuştu Advocaat. Skrtel tehdidinden Gençlerbirliği, İrfan Can ile kornerleri hep arka direğe kesti, Ahmet Çalık tehlike çemberinin dışından kaleye gönderdi. Skrtel yokken, Trabzon için duran toplar önemli bir silah haline gelebilir.
‘’Sorun üretimde‘’
Beşiktaş için Metin-Ali-Feyyaz’lı yıllarda veya 100. yıl sezonunda oynanan güçlü oyun neyse Gomez ve Sosa ile geçen yıl oynanan futbol aynı değerdeydi. Güneş’in takımı, geçen sezon son derece akıcı bir hücum futbolu oynarken şimdi yakaladığı bir çok istatistiğin gerisindeydi. Beşiktaş geçen yıldan daha çok topa sahip olup daha çok pas yapıyor. Daha baskılı bir oyun oynuyormuş gibi görünüyor ama ceza sahası etkinliği son 4 maçta neredeyse sıfıra yakın. Pas ve topa sahip olma sayıları çok artsa da gol sayısında ciddi bir düşüş var. Bunun temel sebebi, Aboubakar’ın tarzı ve Oğuzhan’ın etkisizliği.
Aboubakar’a uygun oyun yok
Kasımpaşa’ya karşı Beşiktaş’ın sahada sadece bir kez başardığı kontratak oyununu geçen sezon; Töre, Sosa ve Gomez gözü kapalı yapıyordu. Aboubakar’ı tabelaya yönlendirmek istiyorsanız ona alan vermek zorundasınız. Fakat Beşiktaş, Kasımpaşa gibi bir çok rakibine karşı yüzde 60’ın üzerinde topla oynarken Aboubakar’ı dar alana mahkum ediyor. Bir kez alan buldu onda da golü hazırladı. Yani iş öyle bir noktaya gidiyor ki, Beşiktaş bir bardak süt için inek besleyen çiftçiye dönüyor. Aboubakar yüksek top indirmiyor, sırtı dönük oynayamıyor, dar alanda boğuluyor. Devre arasında buna çözüm bulması gerekecek Güneş’in. Ya Aboubakar’a alan yaratacak ya da onda ısrar etmeyecek.
Oğuzhan’ın tabela yapması şart
Geçen hafta Bursa’ya karşı maçı bitiren kadroya Quaresma’yı ekleyerek başladı Şenol Güneş. Bu baklava, 4-3-1-2’de en kritik yük, beklerin üzerine biniyor. Gökhan Gönül ile Adriano’nun önünü açarak konforlu bir koridor oyunu beklentisi içinde Şenol hoca. Bu tercih Tolgay ve özellikle Oğuzhan’a rakip sahada fazladan bir pas seçeneği sunmayı amaçlasa da temelde derin bir savunma zaafı doğuruyor. Kasımpaşa’nın attığı ilk golde bu çok net ortaya çıktı.
Kasımpaşa’ya karşı ligdeki ilk yenilgisini alan Beşiktaş için mağlubiyet 4 haftadır bağıra çağıra geliyordu zaten. Oğuzhan tabela yapmaz, Aboubakar oynamazsa, defansının bu kadar hata yaptığı bir maçı kazanmak için sadece hayal kurmak yetmez.
‘’Rıza Advocaat!‘’
Fenerbahçe’yi İngiltere’de oynadığı United maçından bu yana 7 lig, 3 Avrupa Ligi maçında Antalyaspor kadar bozan bir takım çıkmadı. Bu süreçte Mourinho dahil hiçbir antrenörün yenemediği Advocaat’ı yenebilmek için Rıza Advocaat olmak gerekti. Rıza hoca da o oldu. Advocaat gibi düşündü, Çalımbay gibi uyguladı.
Merkezde Zeki ve Yekta baskısıyla kazanılan toplar kanat forvetleri Danilo ve MBilla tarafından kaleye taşındı. Çok tanıdık bir düzen elbette bu. Düne kadar Fenerbahçe’nin en iyi yaptığı şeyi yaptılar. Eto’o ve Deniz’in, Kjaer ile Skrtel üzerindeki baskısı ise Fenerbahçe’ye henüz 12. dakikada 5. kez Volkan Demirel’e uzun vurması için geri pas yaptıran unsurdu. Bu baskı ilk yarıda Fenerbahçe’ye sadece 114 pas yapma imkanı tanıdı. -ki Advocaat ve öğrencileri adına bu sezonun en kötü rakamı...
Fernandao düzeltti ama...
Zeki ile Yekta’nın merkezdeki değişimli alan paylaşımı Alper’in maça intibakını engelledi. Fenerbahçe tam 10 maç aradan sonra bağlantı paslarını yapamaz hale geldi. Aslında Sow’u takımdan ayrı düz koşuya yönelten tam da bu düzendi. Sonrasında Yekta, Volkan Demirel’e uzaktan Sneijder golünü atınca senaryonun kahramanı belli oldu.
Alper-Fernandao değişimi ile 4-4-1-1’e dönen Advocaat bir fazla forvetle Sow’u oyuna dahil edebildi. Fakat Rıza Çalımbay’ın 87’ye kadar oyuncu değiştirmemesi taktiksel sadakati beraberinde getirdi. Fenerbahçe gibi fizikli bir takıma karşı bu büyük riskti ve Rıza hoca çözülmeden korktuğu için bu riski fazlasıyla satın alarak kazandı.
‘Hakemofobi’yi de yenmek gerek
Gelelim Avrupa Ligi’ne... Avrupa arenasında son bir yılda yaşadığımız büyük hakem facialarının bir izahı yok. En kritik maçlarda büyük hakem hatalarıyla elenip dönüyoruz, sonra derdimizi Marko Paşa bile dinlemiyor. Bu, ister istemez bir korku yaratıyor. Yani rahatlıkla ‘hakemofobi’den bahsedebiliriz. Eğer UEFA’nın adaletsiz hakem düzeni ateşkes ilan ederse Avrupa Ligi 2. turunda Fenerbahçe Krasnodar’a, Beşiktaş da Hapoel Beer Sheva’ya karşı favori. Osmanlıspor’un ise Olympiakos önünde en büyük avantajı oyun tarzı.
‘’Baskı var ama şut kalitesi sorun‘’
Caner ve Talisca sakatlandığından beri Beşiktaş’ın şut kalitesinde gözle görülür bir düşüş yaşandığı aşikar. Başakşehir’e 2, Fenerbahçe’ye sıfır isabetli şut atmasına rağmen yenilmediler, Bursa’ya karşı da 79’a kadar penaltı haricinde isabetli şutları yok. Şenol Güneş, Bursa’ya karşı merkezde Necip-Atiba ile başlayıp yüksek tempolara çıkmayı başarsa da pozisyon zenginliğinden bahsetmenin mümkün olmadığı bir ilk yarı izledik. Aboubakar iyi niyetli buna kimsenin itirazı yok. Fakat sahada çok temel bir duruş problemi yaşıyor. Lorient, 2 yıl Porto ve şimdi Beşiktaş... Sanırım kariyerinin en karanlık dönemini İstanbul’da yaşıyor. Özellikle rakibin kalesinin içinde oynanan maçlarda Aboubakar’ın kenara açılıp Cenk’i 6 pasa sokmak Beşiktaş’a önemli bir avantaj sağlayacak.
Kalenin içindeler ama şutları yok...
Beşiktaş’ın topa sahip olma oranları geçen sezonla neredeyse aynı. Ama Güneş ve öğrencileri Bursa’yı yenseler de çok önemli bir sorunla karşı karşıyalar; isabetli şut eksikliği... 79. Dakikada skor 2-0 Beşiktaş’ın lehine olmasına rağmen takımın isabetli şut sayısı sadece 2’ydi. Onlar da Cenk’in penaltıları.
Beşiktaş ideali arıyorsa 79 ile 81 arasına odaklanmalı. Yani koca maçta 2 dakikalık bölüm en doğru hücum ettikleri andı. Aboubakar, Cenk ve Oğuzhan’ın üst üste şut çekip Harun’un çıkardığı pozisyonlar. O şutlar Beşiktaş’ın penaltılar dışında attığı yegane isabetli şutlar. Hazine orada.
Bir Fabri eksikti!
Bursaspor bu sezon büyüklerle oynadığı maçlarda topu tamamen rakibe bıraktı. (FB %29, GS %35, BJK %31) Genel anlamda kalelerine çok rahat getiriyorlar rakibi ve Harun Tekin’in performansına göre kazanıyor ya da kaybediyorlar. Hamza hocanın kariyeri boyunca kalecilerinin yıldızlaşması tesadüf değil, oyun felsefesinin yansıması. Oğuz Dağlaroğlu, Muslera şimdi de Harun. Şenol Güneş’in ikinci yarı Olcay-Tolgay değişimi oyunun seyrini de değiştirdi. 46’dan itibaren 2-5- 3’e çevirdiler oyunu. Oğuzhan forvetin bir parçası oldu, Cenk ile Aboubakar rahat top aldılar. Sonrasında Oğuzhan merkezli kanatsız baklava 4-4-2. Gökhan Gönül ve Adriano’nun aynı anda rakip ceza sahasına girdiği minimum 5 pozisyon vardı. Gökhan Gönül Beşiktaş kariyerindeki zirveyi gördü. Öyle sahneler yaşandı ki 45 ile 70 arasında Bursa ceza sahasında bir tek Fabri’yi göremedik.
‘’Advocaat'ın Fenerbahçesi‘’
Futbolda antrenörünün şeklini alan takımlar başarı merdivenlerini adım adım çıkarlar. Mourinho’nun İnter’i, Guardiola’nın Barça’sı, Heynkes’in Bayern’i ya da Simeone’nin Atletico’su gibi artık rahatlıkla Advocaat’ın Fenerbahçesi’nden bahsedebiliriz. Topun karşısında çok doğru duran, merkezde kurduğu baskıyla oyunun dümenini elinde tutan ve çok zor gol yiyen bir Fenerbahçe’den.Maçın başından itibaren Fenerbahçe dağılmadan, birbirinden kopmadan ve pozisyon hatası yapmadan oynadı.
‘Bu orta sahayla bileği bükülmez’
Advocaat’ın Fenerbahçe’ye bu sezon en büyük hediyelerinden biri Lens ise diğeri de kesinlikle Josef de Souza. Pereira döneminde vasat bir orta saha oyuncusuyken Advocaat Fenerbahçesi’nin vazgeçilmezi olmayı başardı. Fenerbahçe, Volkan’dan Souza’ya kadar arka 7’liyi hiç değiştirmiyor. Oyun pratikleri geliştikçe iyice kemikleşen bir yapıya büründüler. Fenerbahçe, çok zor gol yiyen bir takıma dönüştüyse bunda kadro değişkenlerinin az olmasının payı büyük.
Volkan’daki değişim
Sezon başında Monaco, Başakşehir, Kayseri ve Bursa kazalarıyla ciddi mental kırılma yaşamıştı Fenerbahçe. Volkan Demirel’in o süreçte en azından faturanın KDV’sinden sorumlu olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değildi. Volkan’ın yükselmesi demek Fenerbahçe’nin yükselmesi demek. Bu konu tartışmaya kapalı bir konu bence. Feyenoord’a karşı büyük oynadı, çizgiden imkansıza yakın bir kurtarış yaptı. Volkan artık 36’sına merdiven dayamış bir oyuncu ancak 20’li yaşlarındaki kadar güçlü. Belli ki çok iyi çalışıyor ve daha da önemlisi takımın sahibi olduğunu arkadaşlarına hissettiriyor.
Bir Sow klasiği
Dünyanın en güzel şiirlerini okuduğunuzda içerisinde dağarcığınızda olmayan bir kelime olmadığını görürsünüz ama siz o şiiri yazamazsınız. İşte orası şairin yeteneği, kaleminin inceliğidir. Sadece gıpta edersin, eserden keyif alırsın. Sow’un attığı röveşata gollerini izleyen meslektaşları bence aynı şeyi hissediyorlardır. Senegalli golcü için United, Rize ya da Feyenoord farketmiyor sık sık röveşata deniyor ve atıyor. Bu, Sow için sıradan bir şey haline geldi. Son bir ayda attığı 5 golün 3’ü röveşatayla. Başkası için zor hatta imkansız olan neredeyse bir ritüel artık Sow adına.
‘’Skandallar gecesi‘’
Futbolda bazen bir yenilgiyle kupa gider, hatta derin kırılırsın sezon gider. Beşiktaş, Kiev’e gelene kadar Real Madrid ile beraber yenilgisiz tek takım olmayı başarabiliyorsa bunu fizik kalitesine ve oyuncuların direnç isteklerine borçluydu. Fakat Kiev’de garip şeyler oldu. Geçen sezon Fenerbahçe’nin Braga deplasmanında başına gelen İvan Bebek faciasının aynısı Beşiktaş’ın başına geldi. Artık Craig Thomson vakası olarak adlandırılacak bir hakem skandalına şahit olduk. Andreas Beck, Gonzalez ile koşarken rakibinin müdahalesiyle düşüyor. Yani senaryo doğal akışında gitse bu, Beşiktaş lehine faul. Fakat Gonzalez nefis bir aktörlük gösterisiyle 6. hakemi de işin içine çekerek penaltıyı alıyor. Sonuç, Beck’e kırmızı ve penaltı. Birincisi 6. hakem uygulaması dünya futbolundan kaldırılmalı. Zaten FİFA organizasyonlarında yok, UEFA da buna bir son vermeli. İkincisi ve daha önemlisi, üçlü cezalandırma bu sezon başı kaldırıldı. Hem penaltı hem kırmızı kart verebilmen için topla ilgin olmadan rakibe sert faul yapman gerek. Beck’in böyle bir durumu da yok. Neresinden bakarsan bak tam bir skandal bu.
Taçtan gol yersen...
Hakem rezaleti Beşiktaş adına senaryoyu değiştirdi. Bunu kabul ediyorum. Fakat tek bir hakem kararıyla tuzla buz olmak bu seviyede kabul görmez. Ortada hakem yokken Beşiktaş defansı taçtan gol yedi. Tosic dün gece kariyerinin en kötü performanslarından birine imza atmış olabilir. İlginçtir ki düne kadar Beşiktaş, 2016 yılı içerisinde Tosic’in stoper oynadığı hiçbir resmi maçı kaybetmemişti. Sırp defansın basit bir taç atışında Yarmolenko’yu döndürmesi, çizgiye indirmesi ve asistine yardım etmesi aslında Beşiktaş’ın direncini hakemden önce kıran en önemli unsurdu. Beck’in atılmasından iki dakika sonra aynı Tosic’in Fabri’den aldığı pası rakibe asist yapsın diye vermesi de bir başka fiyasko. Yani her yönüyle skandallarla dolu bir geceydi