Arama

Popüler aramalar

‘’Ne Trabzon ne Trabzonspor!‘’

Kötü sezonu bir Avrupa biletiyle bitirme fırsatını son 4 maçında aldığı 3 puanla tekrar yakalayan Trabzonspor için en gerçek rakibi Başakşehir dünkü karşılaşma haliyle çok kıymetliydi.

Fakat puan cetvelindeki bu matematiksel durumla takımın ve kentin duygularının pek örtüşmediği bir 90 dakika izledik. Trabzon’daki futbolseverlerin artık maç seçtiğini biliyoruz ama seçmesi gereken mücadelelerden birine de bu ilgisizlik gerçekten anlam verilebilir gibi değildi. Ya kazanması halinde bile takımlarının son 6 haftada kendilerini heyecanlandırma ihtimaline inanmıyorlar ya da tümden umutsuzlar.

İdeal ‘kadro’-ideal ‘takım’ farkı

Futbolcuların da pek maçın havasında olduğunu söylemek mümkün değildi!

Sadece amatörce yenen gol için söylemiyorum, genel anlamda da Bordo-Mavili oyuncular pek olması gereken heyecanı taşımıyordu. İdeal kadro ile ideal takım arasındaki fark da bu olsa gerek. Belki son günlerde artık Trabzonspor tam kadro çalışmaya başladı, dün de Hami Hoca’nın elinde ideale en yakın kadrolardan biri vardı ama ‘takım olma’ noktasında yaşanan sorun yine en büyük rakipti.

Ne iyi futbol ne de bireysellik

Bu tip mutlaka kazanılması gereken maçlarda takımlardan muhteşem futbol beklenmemesi gerektiği gerçeğinin farkında olsak da Trabzonspor’un ‘kazanma refleksi’ gösterecek işler ya da bir emek harcadığını da söyleyemeyiz. Birkaç anlık performansın ve birkaç ekstra zorlayan ismin dışında kalitesinin çok uzağında bir Bordo-Mavili oyun daha izlediğimizi söylersek Trabzonspor’u sezon boyu takip edenler ne dediğimizi daha iyi anlayacaktır.

Eller ayaklara dolaşıyor

Olması gereken tüm büyük takım reflekslerinden uzak kaldığınız bir maçta rakibiniz de Başakşehir gibi ne yaptığını bilen, ezberi kuvvetli bir ekipse o zaman beraberlik için üzülmek lüks dahi olur. Bir kez daha tuttuğunu düşünerek heyecanlandığı hedefi elinden kaçıran Trabzonspor’un kalan haftaları yine çok dalgalı geçecek. Tekrarlıyorum; ne yönetimin ne de teknik heyetin işi hiç kolay değil. Görünen o ki futbolcuların akıl karışıklığı tavan seviyede ve o karışıklık ellerini ayaklarına doluyor.

11 Nisan 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yalan dünya!‘’

Trabzonspor’da başkanın en etkili olması beklenen, futboldan ve global piyasalardan anlayan yöneticisi Nevzat Aydın da tıpkı Muharrem Usta gibi sosyal medyayı son derece aktif kullanıyor.
Ancak son dönemlerdeki aktiviteleri genellikle ‘yalanlama’ içerikli. Oysa ki, adı ‘dahi’ye çıkmış, dünyadaki futbol piyasasını ve böyle geçiş dönemlerindeki her türlü futbolcu-yönetici-teknik adam-menajer hareketliliğini çok iyi bilmesi gereken bir ismin enerjisini ve harflerini çok daha titiz kullanması gerekir.

Trabzonspor’un, olursa bir şekilde Hami Hoca’yı farklı konumlandırarak, olmazsa birlikte çalışmaya ikna ederek yeni bir isim baktığı biliniyor. Sadece bu da değil elbette transferdeki hareketlilik. 50. yılında şampiyonluk hedefiyle kadro kuracak bir takımın mevcutları da dikkate alırsak en az 7-8 transfer yapacağı da kesin. E öyleyse, istediğiniz kadar kendinize özel izleme-araştırma ekibi kurun, özel çalışın, mutlaka düşündüğünüzün 8-10 katı isimle muhatap olacaksınız.

Son örnekten yola çıkarsak, böyle bir ortamda kalkıp gazeteci yalanlamak (Üstelik Yunus Emre Sel asla gelişigüzel haber yapacak, buna ihtiyaç duyacak biri değildir) hiç akla yatkın değil. Çünkü bazen yöneticinin kendisinin bile bilmediği-haberinin olamayacağı gelişmeler olabilir. Böyle bir parlak ismin adını böyle yıpratmaması gerekir. Koskoca yalan dünyada birbirimizi kırmaya gerek yok!

Kiralıkların hepsi transfer

Bordo-Mavililer, geçen sezon başında kadroda düşünmediği bazı oyunculara şanslar vermiş, isteyeni istediği yere kiralık yollama seçeneğini ya da bonservisle ayrılma opsiyonunu sunmuştu.
Gidenler de oldu, oynamadan para kazanmayı seçenler de.

Gidenler için o zaman ‘kazanacaklar’ demiştik. Kazandılar.

Başta Osmanlı’dan Uğur Demirok ve Kayserispor’dan Zeki Yavru olmak üzere çeşitli kulüplere gidip oynamayı, sahada konuşmayı seçenler şimdi Trabzonspor’a çok daha güçlü dönecek.

UEFA anlar mı?

Başkan Muharrem Usta, UEFA ile yapılan ilk görüşmelerden sonra, “UEFA bizi anladı” şeklinde ifadeler kullanmıştı. Trabzonspor özelinde söylemiyorum ama şu bir gerçek ki, UEFA’nın sizi anlaması için önce sizin, bizlerin UEFA’yı gerçekten anlaması gerektiği kesin.

Diyor ki UEFA özetle; alacak-verecek işinde sporcum-teknik adamım çok mağdur oldu, artık izin vermeyeceğim.

Diyor ki UEFA özetle; ben bu işi senin federasyonuna emanet etmem, çünkü ilişkileriniz kötü.

Diyor ki UEFA özetle; senin yöneticilerin hovarda, cebindeki para gibi harcamaktan çok uzaktalar.

İyi niyet, yeni yönetim olma ve 4 ay gibi sürede yapılanlar, stat ismi ile tesis satışı gibi beklentiler de tabi ki önemli. Fakat UEFA gerçekten de Trabzonspor’u anladıysa bu, ceza almamaktan daha değerli.

09 Nisan 2016, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Teknik direktör Muharrem Usta!‘’

Trabzonspor Yönetimi şekillendiğinde fikrine çok önem verdiğim kişilerden, Sadri Başkan döneminin önemli ismi Mahmut Aksu, “Öyle bir yönetim ki, içinde geleceğin en az 3-4 başkan adayını içinde barındırıyor. Çok kaliteli kişiler var. Eğer Muharrem Başkan bu ekipten üst düzey verim alırsa hem kendisi çok rahat çalışır, hem de Trabzonspor kazanır” demişti. Yavaş yavaş tanıyoruz yönetimini ve tanıdıkça da bu söze gerçekten hak veriyorum. Eski Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Trabzonspor’a dair pozitif niyetinden muhaliflerinin bile şüphe duyacağını sanmam. Ancak görev süresi boyunca birlikte çalıştığı gerek yönetici-gerekse profesyonel isimlerin (istisnalar hariç) yetersizliği, destek yerine köstek oluşu Hacıosmanoğlu’nun en büyük sıkıntısı olmuştu. Şimdi Usta oluşturduğu ve hep ‘biz’ diyerek altını çizdiği ekip adına gerçekten şanslı. Asım Örem, Nevzat Aydın, Mehmet Yiğit Alp, Ahmet Çubukçu, Önder Bülbüloğlu gibi as kadro başta olmak üzere kadrosu futbol takımından daha sağlam. Burada Usta da bir nevi yönetimin teknik direktörü. Hacıosmanoğlu, tarihin en iyi kadrosunu kurmasına rağmen o kadroyu ‘takım’ haline getiremediği için sıkıntılar yaşadı. Şimdi Usta’nın da ekibinde çok iyi bir ‘kadro’ var. Başkan bu kadrodan iyi bir ‘takım’ havası ortaya çıkartırsa 50. yılda işi çok kolaylaşır.

Akyazı ve Vodafone Arena kıyaslaması

Yapımı, şartları, maliyeti ve ekonomik beklentisi kıyaslanmaz elbette ama en azından duygular biraz benzemeli en azından böyle tarihi anlar öncesinde. Beşiktaş taraftarının, camiasının yenilenen eski evine ne kadar hasret duyduğu, bu stadın kendilerine ne kadar büyük katkı yapacağına olan inancı her şekilde net. Ancak Trabzonspor camiasında böyle bir heyecana tanık değiliz. Yönetim için çok önemli, o kesin. Çünkü buradan ciddi bir isim hakkı ve ekstra kazançlar gelecek. Şimdi diyeceksiniz ki, tarihlerin yazıldığı Avni Aker’in son sezonunda heyecan duymayan taraftar, yıllarca girip çıkacağı yeni stada niye heyecanlansın! Ortada bir eksik var o kesin. Fakat bu inşaat-teknoloji eksikliği değil!

Muhammet için büyük şansı

Muhammet Demir’in Trabzonspor’u tercih nedenleri arasında Fransa 2016’nın önemli rol oynadığını biliyoruz. Ancak başlarda, sakatlığı, genel ruh halinin ona da yansıması derken hayal kırıklığı yarattı. Şimdi Trabzonspor’un ruh hali daha rahat, stresi daha az. Hocasının da ona pozitif baktığını biliyoruz. Tüm bunlar, Muhammet’in A Milli Takım forması, Ay-Yıldızlı takımın da yeni bir forvet kazanması için büyük fırsat.

Hami hocanın durumu

Zor gerçekten. Kendisi için kısa süre önce övgüler yağdıran, ‘dostlarının’ şimdiki tavrına mı... 1.5 yıllık imza attığı sözleşmenin imzası kurumadan her gün bir aday ismi okumak zorunda kalmasına mı... Yönetimden de bu konuda tatmin edici bir açıklamanın gelmemesine mi kızmalı, üzülmeli? Üstelik üzülecek pek vakti de lüksü de yok. Bazıları, “Bilerek seçti” diyebilir ama Trabzonspor’da efsane olmuş bir ismin ya da isimlerin bu kadar fütursuzca harcanması normal midir?

05 Nisan 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya fragman ya sezon finali‘’

Trabzonspor için sezonun herkes adına en sıkıntılı haftalarına girmiş bulunmaktayız. Yönetim ile teknik heyet, en azında puansal-turnuva hedefinden kopmuş takımdan gelecek sezon çıkarımları yapmaya çalışıyor, bir şekilde böyle bir atmosferdeki oyuncuları motive etmeye uğraşıyor.

Futbolcular, biraz da kendi eserleri olan ama şimdi handikap gibi duran tabloda belirsizliğin içinde durumunu-konumunu belirlemeye çalışıyor. İşin en büyük mağduru ise hiç kuşku yok ki taraftar. Küstü olmadı, sevdi olduramadı. Sanırım şu an için tek tesellileri daha kötüsünün olamayacağı düşüncesi. İşte bu camia ruh hali ile çıkılan her maç bazen gelecek sezon fragmanı kimi zaman da sezon finali tadında geçiyor.

Mandıralı iyi iş çıkardı

Dünkü Gaziantepspor mücadelesi de onlardan biriydi. Kadronun potansiyeli ölçüsünde işler yapıp ‘takım’ olabildiği anlarda Bordo-Mavililer farkını ortaya koydu. Konsantrasyonun yitirildiği anlar ise... Her ne olursa olsun işin fragman kısmındaki aktörler gelecek adına Trabzonspor için gerçekten çok kıymetli. Kendi ölçütünün gerisinde kalsa da, Ekici, Yusuf, Cavanda, Marin, Güray başta olmak üzere şekillenecek iskelet yönetimin de en büyük avantajı. Ve yine her ne kadar çok ciddi kadro ve kişisel sıkıntılarla uğraşmak zorunda kaldığı için gerçek bir mesleki sınav veremese de Hami hocanın da zor anlara rağmen iyi iş çıkardığını söylemek gerekir.

Oyuncular karar verecek

En azından ideale yakın kadrolarla oynattığı-oynatmaya çalıştığı oyun artık bir kişilik kazanmış durumda. Sonuçta Antep’te Trabzonspor’a sıkıntılı günlerde en azından Avni Aker havasını etkiyecek bir galibiyet gerekiyordu, oldu.

Trabzonspor taraftarı için gelecek haftaki maç gelecek sezonun umut dolu fragmanı mı olur yoksa sonu gelen dizinin sezon finali mi, işte buna da yine Bordo-Mavili oyuncular karar verecek.

03 Nisan 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Muharrem Usta nabız yokluyor‘’

Trabzonspor’da yeni yönetimin Hami Mandıralı tercihinin haklı sebepleri vardı... Sadi Hoca’nın üzerine yapışan-yapıştırılan ‘geçici’ durumu arayışın temeliydi. Arayışlar içinde Mandıralı’nın öne çıkması da normaldi;
- Çok daha vasat bir kadroyla çalıştığı son dönemde iyi izler bırakmıştı.
- Tribünler, kent, yerel medya gibi belirleyiciler arasında önemli kredisi vardı.
- Başkanın rüyası olan Lucescu olur da gerçekleşirse birlikte çalışabileceklerini açıklamıştı.
- Camianın idollerinden biriydi, kimse ‘Ne alaka?’ diyemezdi.

HAMİ HOCA ÖLÇÜLEMEZ

Hami hocanın tercihinde öne çıkan bu faktörler şu an için de geçerliliğini koruyor. Sadece kağıt üzerindeki iyi kadro ile takım olarak neler yapabileceğini gösteremedi. Çünkü geldiğinden bu yana yaşanan sakatlık-ceza handikapları öngörülebilir boyutları aştı. Böyle bir atmosferde hem yaraya pansuman yapıp, kanı durdurmanın hem de hastayı hemen ayağa kaldırıp koşturmanın ne kadar zor olacağını yine en iyi Başkan Usta bilir. Peki, Hami hocanın 1.5 yıllık sözleşmesi dururken bu hoca defteri nereden, niye açıldı?

BELİRLEYİCİ TEK DEĞİL

Çünkü başkan yeni sezonun hem ekonomisini hem de sportif geleceğini planlamaya çalışırken, camianın nabzını sıcak ve sürekli elinde tutuyor. Elbette her şey UEFA’nın tavrına, ekonomik olarak kasaya girecek (stat, gayrimenkul ve oyuncu satışı) rakamlara bağlı. O nedenle de ne çıkıp çok net bir şekilde, “Hami hoca ile sözleşmemiz var, başka bir arayış yok, olmaz da” diyor, ne de “Evet arayış var, aklımıza yatarsa neden olmasın?” seçeneğini devreye sokuyor.

BEKLENTİ GERÇEKLİĞİ

İsimleri yalanlamıyor, kamuoyundaki karşılığını, hangi ekonomik hesaba uyacağını ölçüyor... O nedenle bundan sonraki süreçte de ortaya çıkacak, çok ütopik ya da rahatsız edici olmadığı sürece hiçbir teknik direktör isminin yalanlanacağını düşünmüyorum. Bu doğru bir strateji mi derseniz... Şu an bunu bilmek için gelecek sezonun değil, sezonların real beklentisinin ne olduğunu bilmek gerekir. Şampiyonluk tabi ki her zaman Trabzonspor’un bulunduğu yarışlarda hedeftir ama camiayı yönetenlerin bu kulübü sevenlerin tek beklentisinin şampiyonluk olmadığını da bilmesi gerekir. Eğer öyle olsaydı şu an belli bir yaş üzerinde Trabzonsporlu olmaz, o kent çoktan futbol dükkanını kapatmış olurdu.

27 Mart 2016, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Taksim'deydim...‘’

En sevdiklerimle...

Ölüm acılarını yaşamaktansa ölmeyi tercih edeceklerimle...
Defalarca, aynı sokaklarda.

Evet, dün değil ama defalarca Taksim’de, dün ağladığımız sokaklardaydım, yüz binlercemiz gibi. Uzakta olunca bazı şeylerin başımıza gelme ihtimalini daha düşük gördüğümüz gerçeği bir daha tokat gibi çarptı yüzümüze. Orada olabilirdik!

Şimdi bu olaylar olmamış gibi aynen devam etmek de, sürekli ne olduğunu ve olabileceğini düşünüp hayatı zindan etmek de mümkün değil.

Şükredebileceğimiz çok şeyin olduğu bir toprakta yaşıyoruz ama coğrafyasıyla olmayınca kimyasıyla bu kadar uğraşılan başka bir memleket de yoktur.

Artık amasız, fakatsız cümleleri, çapsız siyaset ve muhalefeti memleket sevdalıları bir kenara bırakmalı. Kişi, parti ayrımı bitmiştir. En cahilimiz ile en kalifiye insanımızın, en zengin ile fakirin riskleri eşitlenmiştir.

Ötekileştirmeden, insanca yaşamak için insanca tartışarak, konuşurken ve dinlerken yutkunarak çözmeliyiz meselemizi.

Yoksa... Bu işin yoksası yok!

Böyle günlerde gerçekten konsantre olamadığımız, işimiz gereği mecburiyetten baktığımız, havasına asla giremediğimiz maçı da bu seferlik biraz es geçiyorum. Trabzonspor ile Sivasspor defalarca oynadı, yine oynar. Skorları unutabiliyoruz ama acılar yüreğimize kazınıyor.

Hayatta, yemekten, içmekten, eğlenmekten, maçtan ve hatta para kazanmaktan bile keyif almak için huzur şart.

O huzura ermek dileğiyle...

20 Mart 2016, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu kadar olur!‘’

Mersin maçında kazanmanın sadece kendi oyununu oynayabilme, daha cesur davranabilme adına bir özgüven getireceğini söylerken tam da dün geceyi kastediyorduk. Çünkü bir hayli uzun zamandır bambaşka kadrolar, teknik adamlar ve sistem diyebilir miyiz bilmiyorum ama denemelerle mücadele eden Trabzonspor’un 1 maçla bambaşka bir iş çıkartmasını beklemek büyük bir hayalcilik olurdu. Belki çok tekrar olacak ama Bordo-Mavili taraftarların alışması gereken durum şu: Trabzonspor sezonu böyle bitirecek, bir maç gönül alarak bir maç kahrederek, bazen ne hissedeceğinizi bile karıştırarak!

Ezberi olmayan bir takım

Bu duygu karışıklıklarının oluşmasının ve bundan sonra da sürecek olmasının sebebi, Trabzonspor’un genel problemleri. Birbirini ezberleyen bir kadro olmasını bir kenara bırakın, kimsenin birbirinden haberi yok. Bu kadar birbiriyle iletişimi zayıf, kağıt üzerinde kadro ama sahada takım olamayan bir ekibin Beşiktaş gibi ezberi fazla rakibe karşı çok uzun süre direnmesi bile işin pozitif yönü.

Bu seviyede mazeret olmaz

İşin bizler, yani eleştirecek, röntgen çekecek insanları için en sıkıntılı yanı ise şu anki tablo için ne futbolculara, ne teknik heyete ve hatta yönetime bir fatura çıkartamıyor olmamız! Çünkü futbolcuların da, teknik heyetin de, yönetimin de sorduğunuzda mazeretleri çok! Bu kadar ciddi kontratların olduğu, bu kadar büyük şevkle gelinen noktalarda bir mazeret olur mu derseniz işte iş tam da burada kilitleniyor. Artık Trabzonspor’da çalışan, oynayan ve yöneten, daha doğrusu bu seviyeye gelmiş hiçbir birey mevcut tablodan duyduğu sıkıntıyı kurduğu cümlelerin ya da hayatının öznesi yapamaz. Yine çünkü, bu seviyeye gelmiş insanlardan problemleri çözmesi, problemin değil çözümün bir parçası olması beklenir!

16 Mart 2016, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mesele 3 tl değil, Trabzon'un ruh hali!‘’

Futbolun Trabzon kadar çok konuşulduğu, takımın durumunun kentin ekonomisini de, ruh halini de Trabzon kadar etkilediği bir şehir bizim memlekette yoktur. Hatta biraz ileri bile gidebilirim, Trabzonspor’u eskiden şehir buralara taşımıştır ama şimdi Trabzonspor şehrin en büyük markasıdır. Bu şehirden Trabzonspor’u çıkarırsanız elinizde sıradan bir kent kalır.

Hal böyleyken doğal olarak insanlar ‘futbol şehrinin’ bu tribün reaksiyonuna bir anlam veremiyor. Kısa alanda tamamını anlatmak elbette zor ama birkaç ana nokta var. Biri 2010-2011 sonrasındaki buhranın ardından kentin dinamiklerinin ‘bölünmüşlükten’ bıkması ve herkesin bir saf tutması; bir başkası da takımın sportif olarak kendi heyecanını sahadakilerde bulamaması.

Para verseniz gelmez!

Yani mesele aslında biletin fiyatı değil. Bu atmosferdeki, bu ruh halindeki insanı bileti 3 liraya çekmeyi bir kenara bırakın, üzerine 33 lira da verseniz stada getiremezsiniz. Fakat ne zaman ki o taraftarlar, sahada Trabzonspor’un markasını, heyecanını, hedeflerini taşıyan bir takım ve camia bütünlüğü hisseder o zaman rakamların değeri ortadan kalkar...

Kötü oyun, önemli skor

Aslında buna en güzel örneği de Mersin hocası Ümit Özat verdi maçtan önce. “Ne olursa olsun Trabzon Trabzon’dur. Eksiklerine rağmen sahada milyonlarca Euro’luk bir takım olacak” sözleri Trabzonlular’ın içinin dolmasını beklediği bir tespitti. Dün gece de birazcık kıpırdanma kritik bir dönemde kafaları çok rahatlatıp ayakları daha iyi oynatacak bir sonucu beraberinde getirdi. Belki kaybettiği birçok maça oranla daha kötüydü ve tesadüf bir golle kazandı Bordo-Mavililer ama büyük takım refleksini sahaya yansıttı ve iyi yardımlaştı, iyi konsantre oldu, rakibinden çok koştu ve istediği oldu.

Bünyeye ilaç etkisi

Alınan sonuç elbette her şeyi değiştirmeyecek, puan cetvelinde pek yerinden oynatmayacak ama iyileşme gereken bünyeye ilaç etkisi yapacak. Mersin İdman Yurdu’nu ise Ümit Özat’ın dokunuşundan sonraki süreç sebebiyle hep takdir ettik. Ancak çok hayati bir maç kaybettiler. Artık kafa olarak işleri çok daha zor olacak.

11 Mart 2016, Cuma 23:30
YAZININ DEVAMI