Arama

Popüler aramalar

‘’İnşaat ve mühendislik‘’

Öyle görünüyor ki, Trabzonspor için sezonun ilk yarısı ‘inşaat’ ve ‘mühendislik’ çalışmalarıyla geçecek. İşin inşaat kısmı Akyazı Projesi... En azından hangi başkana nasip
olacağı konusunda bir kafa karışıklığı yok ama Muharrem Usta ve Bordo-Mavili futbolcuların çime ayak koyacağı tarih aylardır muamma. En son Adanaspor karşılaşması için bir tarih verildi,
bekleyeceğiz. Tabi bu arada Akyazı’ya taşınmak demek, geride bir tarih bırakmak demek. Avni Aker’e vedanın şehirde tam olarak anlaşılamadığını, damarlarda hissedilmediğini düşünsem de
şehrin sportif başarılar ve yeni statla beraber biraz daha havaya girebileceğini düşünüyorum. Ancak bu noktada Trabzonspor’u yönetenlerden sahada top çevirenlere kadar herkese büyük görev düşeceği de kesin.

Kördövüşü gibi

İşin mühendislik kısmının başında ise Ersun Yanal var elbette. Yeni takımdan ‘ideal’ kadroya geçişin bu kadar uzaması matematiksel yayılım dışında bir sistemden bahsedilememesinin en önemli sebebi oldu. Ancak bu konuda da sorumlunun Ersun Hoca’dan başkası olmadığı muhakkak. Hatta en muhalefetsiz çalışan başkanlardan biri olan Muharrem Usta’nın hem ekibinden hem de dışarıdan tepki çekmesinin sebebi durumundaki Ersun Yanal’ın artık mühendislik işlerini çözüp ince işlere başlamasının zamanı geldi de geçiyor.

İşte böyle bir harala-gürele içinde oynandı dün geceki Antalya maçı. Karşılaşma da böyleydi, kördövüşü şeklinde geçti. Planların değil, spontane işlerin ön planda olduğu bir 90 dakikada her 2 takım da uçlarda oynadı. Burada Antalya’yı bir adım öne geçirip skora yaklaştıran tek nokta, kaçırdığı penaltıya rağmen bulduğu erken goldü. Trabzonspor da bulabilirdi eşitliği, hatta fazlasını. Olmadı. Eğer yine bir büyük son dakika sürprizi olmazsa Avni Aker’e buruk bir skorla veda edildi.

22 Kasım 2016, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanmadı ama haklı‘’

Galatasaray maçında bambaşka bir Trabzonspor izletmişti bize Ersun Yanal ve öğrencileri... Oyun disiplinine sonuna kadar, sabırla bağlı kalan, bozulmayan bir Bordo-Mavili ekip vardı sahada. Tabi ki o gün Trabzon’un ‘ideal’ bir dakikada öne geçmesinin de rolü büyüktü o motivasyonda. Beşiktaş önünde de Yanal ve futbolcularının kazanmasının ya da en azından kaybetmemesinin yolu da aynı işleri kusursuz yapmaktan geçiyordu. Fakat bu kez Trabzonspor kendisi adına en ‘olmayacak’ zamanda üst üste 2 gol yedi, gardı düştü.

Karadeniz temsilcisinin tekrar bir geri dönüş yapması için gerekli olan dokunuşu ise Yusuf Erdoğan yaptı. Castillo’nun gölgesinde kalan ve kendi form grafiği sebebiyle sürekli tartışılan oyuncu, devre sonuna doğru attığı golle Ersun Yanal’ın da soyunma odasındaki konuşmasına yeni bir şekil verdi!

İkinci devrede Beşiktaş, Quaresma odaklı bir hücum etkinliğini tek alternatif olarak belirleyip oyunu zaman zaman o kanada fazla sıkıştırınca, Aboubakar da final vuruşlarını yapamayınca Trabzonspor, psikolojik olarak da oyun olarak da daha fazla cesaretlendi.

Belki skor değil ama ben inanıyorum ki ortaya konan mücadele ve ligin en iyisi olarak kabul edilen Beşiktaş’a karşı sergilenen futbol tavrı Bordo-Mavili taraftarları gururlandırmıştır.

Bu arada gecenin tek kaybedeninin Trabzonspor olduğunu da düşünmüyorum. Hakem mevzularını zaten işin bilirkişileri değerlendirir ama işin bir başka noktasına değinmeden olmaz. Quaresma’nın Yusuf’a hareketinin kart rengi açısından karşılığını geçiyorum ama bu gaddarlığı anlamak mümkün değil. Yaptığı hareketin farkında, olası sonuçlarının da. Yusuf’un ağlayarak stadı terk edişi sırasında Quaresma’nın en azından bir ‘sorry’si onu da gecenin kazananı yapabilirdi!

06 Kasım 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Jun Suk gerçekleri!‘’

Önemli kriterdir aslında futbol aleminde bir futbolcuyu Porto’nun beğenip kadrosuna alması, satmayıp kiralama seçeneğine yönelip, ‘patlama’ beklemesi. Ancak Jun Suk, geride kalan süreçte (Bundan sonra mucize yaratmazsa) adeta, “Porto da yanılır ağalar, beyler” dedirtti. Tamam, forvetin varlık göstermesi gerideki arkadaşlarınca desteklenmesine, organizasyon çeşitliliğine falan da bağlıdır ama Güney Koreli sanki arkasında Messi bile oynasa olmayacakmış gibi.

Öyle ki, “Lütfen git bir takım bul” denilen ve son dakikada kadroda kalan N’Doye onun yanında Ronaldo ayarında. Bunların tamamını Trabzonspor taraftarı biliyor elbette ama bilinmeyen ve biraz olsun rahatlatacak bir şey söyleyeyim o zaman...

Trabzonspor, Jun Suk’un bonservisini almak için Porto’ya çok dil döktü, ısrarcı oldu ama olmadı. Porto, opsiyonlu olarak kiraladı. Bordo-Mavililer, isterse öncelik hakkına sahip. İsterler mi!

Abi Trabzonspor

Bizim futbol gerçeğimiz topun 3 direğin arasından geçmesi üzerinedir. Çok istisna durumlar dışında bu iş icra edilemezse diğer her icraat boştur. Kimse doğal olarak iyi futbolları, baskılı oyunları hatırlamaz. Skorlardır belirleyici, saha dışındaki işleri destekleyici. Tam da bu noktada Trabzonspor’da saha dışında birçok gelişme yaşanırken saha içinde beklenen sonuçlar gelmediği için o hareketlilik çok geri planda. Kombine-loca satışı, isim hakkı görüşmeleri, yeni projeler, çözüm üretilen çözümsüz mevzular. Ya öteleniyor ya da ‘Gündem değiştiriyorlar’ eleştirisine yakalanmamak için anlatılmıyor. Ancak gördüğümüz, duyduğumuz birkaç eylem oldu ki, Trabzonspor’un Türkiye’de ‘Anadolu’nun abisi’ olma iddiasına yakışır.

Yönetici Gökhan Saral’ın başı çektiği, Başkan Usta dahil tüm arkadaşlarının peşinden gittiği işler... Engelli taraftarları misafir etmek, 15 Temmuz darbe girişiminin sembol ismi şehit Ömer Halis Demir’in ailesini Akyazı açılışına çağırmak, Demir’in ailesinin yaşadığı bölgenin amatör takımına omuz atmak... Yüzde 60’ını almaya hak kazandığı hasılat gelirinin tamamını Çorum Belediye’ye bırakmak... Çorum’da Trabzonsporlu futbolcuları ilk kez yakından görüp ağlayan taraftarını ailesiyle Avni Aker’e çağırmak... Bunlar artarak çoğalması gereken, anlatılmasından çekinilmemesi gereken adımlar.

Altyapı romantizmi

Trabzonspor’da yılların mevzusudur... Efsane işler yapan, dönemi için gerçekten de tarih yazıp Trabzonspor’u memleketin büyüklerinden yapan kadronun tamamının ‘Trabzonlu’, yani yerlinin yerlisi olma durumu. Üzerine bina edilir birçok sportif planlama eleştirisi. Tabii ki o eleştirilerin sahipleri de biliyordur devrin değiştiğini ama değişmeyen şeyler de yok değil. Bölgede futbola olan ilgi ve konu Trabzonspor olunca duran hayat gibi. Fakat son yıllarda çok azdır oralardan yetişip gelen. Tüm altyaş kategorilerinde yazılan destanlara rağmen. Üst yapı öncesi hazırlıklar 10 numara olsa da bir türlü A Takım’da altyapı değeri görmüyorsak bunun sebebi ne o takımın hocası ne de yetiştiricilerdir. Sebep büyük ölçüde planlama hataları, değişken hedefler... Bu sezon da ona kurban gitti. Hepsi yetenekli, Trabzon seviyesinin oyuncularıydı. Ancak olmadı. Bir hoca bu dengeyi sağlar, o cevheri işlerse en az şampiyonluk kadar destansı bir işe imza atmış olacak.

Akyazı’ya marş marş!

Artık gün sayılıyor taşınma için.
Avni Aker’e veda işine şu an pek uyanmayan, orada bir anısı olmadığı için kafasını taşlara vuracak Trabzonlular...
Akyazı’da yepyeni bir tarih başlatacak Bordo-Mavililer.
Açılış planları çok kapsamlı, sürprizler var ve o sürprizlerin tadını kaçırmamak için yazmak en azından tarih yaklaşmadan yazmak doğru olmaz. Çünkü halen üzerinde çalışıyorlar.
Bana göre çalışması gereken bir grup da Trabzonlu sanatçılar. Kazım (Koyuncu) olsaydı, Akyazı’ya bu takımı şarkısız, türküsüz, marşsız uğurlamazdı diye düşünerek, eli kalem tutan ünlülerin biraz bakması lazım bu konuya sanki.

03 Kasım 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kârdan zarar!‘’

Tuhaf bir maçtı. Tek kahramanı olan, antikahramanı bol!

Kahramanı kesinlikle Rizesporlu Kweuke’ydi. Sakatlığını daha tam atlatamamış, yüzde 60’larıyla oynuyor denilen golcü ceza sahası içinde her varoluşunda dağıttı Trabzonspor’u. Rize adına antikahraman ise kesinlikle Oğulcan’dı. İlk golün asistini yapan Rizeli, ikinci devrenin kırılma anında müthiş bir kontrada önce yeteneklerini inkar edecek işler yaptı, onun dönüşünde de penaltı! Uğur Demirok vardı Trabzonspor adına... Penaltıdan gol attı, Kweuke gibi bir devle boğuştu, arkadaşları da onu çok bozdu ama 2 golde de kendi kalitesine yakışmayacak pozisyon hataları yaptı...

1-1 sonrası sert fren

Maçı okumaya sondan başladık biraz ama günün başından belliydi karşılaşmanın kaderi. Mehmet Ekici’nin şutuyla Trabzonspor’un tartışılmayacak kadar net penaltısında Ekici duran top (!) hasretini bitirme şansı yakalamıştı ama olmadı. Vurdu, kaleci çıkardı, tamamlayarak golü yaptı.
Kweuke’nin de Fırtına’ya çok zorluk çıkaracağı ilk çeyrekte anlaşıldı. Zor pozisyondaki kafası direkten dönerken, Kamerunlu dakikalar 19’u gösterirken Oğulcan’ın ortasında Uğur’un yanından kafayla bu kez ağları buldu, durum 1-1 oldu. Bu andan sonra sadece skor değil, oyun da dengelendi, devre de o şekilde bitti.

Yanal’ın hamle oyuncusu yok

İdeal 11’ini bulan, sadece Castillo olsa Yusuf’un yerine oynar diye kadrosuna bakabileceğimiz Ersun Yanal, hamle oyuncusu olmadığı için ikinci yarıya da aynı kadroyla girdi. Rize de öyle... Bu durum, Trabzonspor’un çok net bir direkt 11 olmasa bile kulübe desteğine ihtiyaç duyduğunun bir kez daha örneğiydi. Son 2 maçta 2 hayati gol atan N’Doye, Rize önünde de ikinci devrenin 10. dakikasında müthiş bir fırsat yakaladı ama en iyi yaptığı işlerden biri olan kafa dokunuşunu tekrarlayamadı. Ve kırılma anları son yarım saatle beraber başladı. 64’te Rize, Trabzonspor’u çaresiz yakaladı, hızlı çıktı. Ceza sahasında Oğulcan topla buluştuğunda birçok Bordo-Mavili başını eline almıştı ki, yetenekli futbolcu öyle acemice bir işlerle vakit kaybetti ki, kimse inanamadı. O topun dönüşü daha da inanılmazdı! Trabzonlu Mustafa Akbaş’ın Rize ceza sahasında topu göğsüne alacağı anda gitti, olmayacak bir penaltıya imza attı.

Rize’ye omuzlarda giderdi

Fırtına’da penaltıyı bu kez Uğur kullandı, attı: 2-1. Ancak Trabzon için stres bitmedi. Rize risk alarak gelmeye başladı, Kweuke tehlikesi Avni Aker’i sardı. Oyuna sonradan giren Emrah’ın 83’teki ortasını tamamlayan Kamerunlu, günün adamı olmayı başardı. Heme bu andan 4 dakika sonra bir gol kaçırdı ki, atsaydı büyük ihtimalle Rize’ye kadar omuzlarda giderdi. Özetle normal şartlar altında 1 puan kâr olmasa da günü şöyle bir düşünen Trabzonlular için beraberlik kardan zarar diye yorumlanacaktır mutlaka. Rize açısından ise durum biraz daha net... Bütün Rize Kweuke için sağlık-sıhhat duaları etmeli.

31 Ekim 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kulübe ‘transfer' diyor‘’

İbanez’in ne Güray’ı ne de Mustafa Akbaş’ı zorlayacak durumda olmadığının...
Muhammet Demir, Ramil ve özellikle de Jun Suk’un Trabzonspor’un gol sıkıntısına derman olamayacağının...
Aytaç’tan yaratıcılık, ekstra bir iş beklemenin çok büyük bir hata olacağının...
Yani özetle, Trabzonspor’un ideal kadroya olmasa bile kulübesine mutlaka asları zorlayacak oyunculara ihtiyaç duyduğunun bir özetiydi Çorum Belediye maçı.
N’Doye, Onazi ve Ekici oyuna girene kadarki hücum çaresizliğini ‘kupa motivasyonsuzluğu’ ile açıklamak mümkün değil. Elbette kalkıp, ‘Galatasaray’ı yenen takım nerede?’ diye sorup 2 maçı karşılaştıracak değiliz ama Trabzonspor gibi ekiplerin en azından standart bir oyun kalitesine sahip olması gerekir diye düşünüyorum.

27 Ekim 2016, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bambaşka...‘’

İlk 7 haftada kötü oynadığı tüm maçları kaybeden, iyi oynarken bile kırılma anlarında çözülüp zayıf rakiplerinden fark yiyen bir Trabzonspor vardı karşımızda. Kaleci Onur dahil her futbolcu sadece psikolojik olarak değil, yeteneklerini sergileme açısından da potansiyelinin çok altındaydı. Ve en önemlisi, çok pozisyon bulduğu karşılaşmalarda bile skor yapamıyordu.

Castillo&Bero’ya rağmen!

Dün gece Galatasaray karşısında her şey farklıydı. Üstelik Castillo ve Bero gibi 2 belirleyici futbolcunun sakatlık sebebiyle oyundan çıkmak zorunda kalmasına rağmen. Önce 3. bölgede rastgele değil, bilinçli işler yaptılar, sonra da o hayati dokunuş geldi N’Doye’dan. Sonrası için Trabzon’un tarzına aşırı kontrol oyunu diyebilirsiniz ama bunu da Galatasaray gibi bir rakibe karşı kusursuz yapmak bile önemli, değerli.

Hatasız savunma...

Onur, rakibin tüm ekstra işlerinde eskisi gibi konsantre ve başarılıydı. Onun dışında savunma hattı da kusursuza yakın oynadı. Dün gece bir kez daha gördük ki, Durica’nın partneri Uğur Demirok’tur. Eren gibi mücadele etmesi zor bir santrfor karşısında müthişti. Sonuçta halen eksiklerine rağmen Trabzon’un aldığı İstanbul galibiyeti takıma hem matematiksel hem de psikolojik çok şey katmıştır.

23 Ekim 2016, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Golcün kadar varsın!‘’

Taraftarın, her açıdan dip yapmış takıma beklentilerin üzerinde desteği ve Bordo-Mavililer’in tribündeki coşkusu, hiç kuşku yok ki, oyuna Trabzonspor’un hızlı başlamasında en önemli faktörlerden biriydi. Artık ‘ideal’ kadroyu arayan Ersun Yanal’ın, Onazi ve Castillo gibi işe fark katacak oyuncuları dahil etmesinin Fırtına’ya ön bölgede daha fazla etkinlik kazandırmasını bekliyorduk. Castillo için bu üretkenliği sağladığını söylemek mümkün ama Onazi yine vasat altında kaldı ve sakatlanıp çıkması da daha fazla yorum yapmamızın önüne geçen bir durum oldu.

Jun Suk herkesi kitliyor

İlk 40 dakika Trabzon’un Akhisar yarı sahasında kaldığı bir bölüm olarak geçti Avni Aker’de. Bu tabloda Trabzonspor’un forveti, gol umudu Jun Suk’un hali belirleyiciydi. Haftalar geçti, takımın en fazla şans bulan yeni transferlerinden biri, ancak ilk gördüğümüzden bu yana 1 adım bile öteye gidemedi. Ne sırtı dönük ne yüzü kaleye bakarken ne de hava toplarında yine etkisiz elemandı Güney Kore’li. Maçın ilk heyecan uyandıran pozisyonu ise konuk Akhisar’dan geldi... Soyunma odalarına gidilmesine 5 dakika varken önce Rodallega vurdu, Onur tuttu, 1 dakika sonrasında da Zeki’nin kestiği topta Okay’ın şutu direği sıyırıp aut oldu. İlk yarıda Trabzonspor adına fark yaratan bir başka ismin de Mehmet Ekici olduğunu, fakat Jun Suk’un halinin herkesi çözümsüzlüğe ittiğini de söylemek gerekir.

Gerçek golcü dokunuşu...

İkinci yarıda Ersun Yanal’ın öğrencileri yine tek kale oynadı, üzerine skor getirecek net pozisyonları da ekledi. Ancak bu kez de sahneye bir dönem Trabzonspor’un efsane kalecileri arasına katılması beklenen, sonrasında bambaşka bir kariyer sayfası açmak zorunda kalan Akhisar kalecisi Fatih Öztürk çıktı. Hepsi net olmak üzere 49’da Mustafa Akbaş, 50’de Okay, 59’da Castillo, 70’de Mehmet Ekici, 75’te N’Doye, 82’de yine Castillo’nun gol girişimlerinde inanılmaz kurtarışlar yaptı. Burada Fatih’i överken, en az 2 pozisyonda gerçek bir ‘golcü’ dokunuşunun eksikliğini de göz ardı etmemek lazım.

Fişi Aytaç Kara çekti

Son 15 dakika maç Akhisar ceza sahasına yığılmışken Aytaç Kara’nın ikinci sarıdan atılması, hem Trabzon’un baskı sürekliliğini bitirdi hem de konuk ekibi nefeslendirdi. Aytaç itiraz etti 2. sarıya ama pozisyonda direkt kırmızı bile çıkabilirdi, yani isyanı son derece gereksizdi. O anlarda Mervan’ın 6 pas içindeki şutunu çıkaran Onur’un de kardeşi Fatih’e nazire yaptığını belirtelim. Özetle, yine olmadı. Bırakın kötü oynarken bile büyük takım refleksiyle kazanmayı, Trabzonspor en iyi oyununu oynarken bile kazanamıyor. Futbol özgüven yükseltici bir durum ama sorunların tamamının çözümü için yetmez.

17 Ekim 2016, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbolcular ne diyor?‘’

Herkesin merak ettiği, “Trabzonspor nasıl bu skorları alır, sıkıntı nereden kaynaklanıyor, takım içinde bir problem mi var?” soruları doğal olarak bizim de zihnimizi bir hayli kurcalayınca, ilk ağızdan öğrenme avantajımızı kullanıp futbolculara, “Ne olacak bu takımın hali?” dedik. Oyuncuların adı bende saklı olmak kaydıyla hem Trabzonspor camiasına umut olacak hem de yeni çözümler gerektiren yanıtlar aldım. İşte özeti...
- Takım içinde yenilerle-eskiler, yerlilerle-yabancılar diye bir sıkıntı, gruplaşma yok.
- Ersun Yanal’ın net ifadelerinden, forma dağıtım şeklinden ‘en mağdurlar’ bile en azından şimdilik şikayetçi değil.
- En çok dikkat çekilen nokta işin ‘psikolojik’ tarafı. Baskılı oynanan, pozisyona girilen maçlarda skor gelmeyince kırılan, bir de gol yenince dağılan özgüven en büyük problem olarak görülüyor.
- Yeni girilecek, Akhisar-Galatasaray (D)-Rize-Beşiktaş (D) virajından tüm kötü tabloya rağmen çekinmiyorlar, tam tersine bu tip maçların motivasyonu daha çok etkileyeceğini düşünüyorlar.
- Takımın deneyimlileri, yeni stattan hem umutlular hem de taraftarın olası kötü sonuçlarda gösterebileceği sert tepkinin özellikle yeni isimleri travmaya sokabileceğinden endişeliler.
- Özetle... Takım içinde sonuçlardan kaynaklı ağır bir stres ve baskı var ama düzeleceğine inanç da sıfırlanmış değil. Ancak artık tüm futbolcular ve Ersun hoca da en azından geçiş sürecinde takıma iyi futbolun değil, üst üste iyi sonuçların gerekli olduğunu net şekilde kavramış durumda.

Yanal’ın Trabzon’la sınavı

Her fırsatta şunu söyledi Ersun Yanal: Kenti tanıyorum, ne istiyor biliyorum...
O zaman Ersun hoca şimdi şunu da biliyordur ki, kentin istekleri ve beklentileri takımla örtüşmüyor.
Ve ben de şundan eminim ki, Ersun Yanal, kazandıkça kredisinin yükseleceği Trabzon’da şehrin en sıkılan insanı. Ama mevcut yapının düzelmesi için de en önemli figür.

Top 3 direkten geçmeyince...

- İsterseniz tarihin en önemli anlaşmalarını yapın, sponsorluktan tarihi rakamlar kazanın...
- İsterseniz geçmişe dönük tüm hesapları kapatın, kulübünüzü borçsuz, refah içinde yaşatın...
- İsterseniz geleceğe dair müthiş projeler üretin, 3-5 yılı şimdiden kurtarın...
- İsterseniz FİFA’dan teşekkür, UEFA’dan takdir alın...
Hepsi boş. Top 3 direği geçmediği sürece taraftardan alkış almak mümkün değil.

05 Ekim 2016, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI