‘’Galatasaray yarışın dışında kaldı‘’
Heyecanlı bir derbi oldu. Tansiyonu, atmosferi yüksek ama yine de maalesef futbol açısından vasatı aşan bir oyun olmadı. Galatasaray Kadıköy’de oynadığı taktikle orta alanı kalabalık tutup, kontrataklarla gol bulma çabasında olan taraftı. Bu sefer bu taktik tutmadı. Çünkü iyi mücadele etmelerine, iyi savunmalarına rağmen ofansif anlamda Galatasaraylı oyuncular bir şey üretemedi. Özellikle büyük beklenti içinde oldukları Misimovic ve Pino ikilisi fazla ortada gözükmediler.
Servet’ten büyük hata
Bunlara orta sahada oynayan diğer oyuncular çok fazla destek veremeyince Galatasaray Servet’in yaptığı çok önemli bir hatayla Trabzonspor’a boyun eğmek zorunda kaldı. Galatasaray’ın oynadığı oyunu çoğu kişi beğense de beğenmedim. Özellikle Servet’in yaptığı bireysel hata Galatasaray’ın mağlup olmasına neden oldu. Milli takım seviyesine gelmiş bir oyuncunun böyle bir hata yapması beni şaşırttı. Trabzonspor’a gelince; Oyuna çok iyi ve agresif biçimde başladılar. Önde pres yapıp Galatasaray’a çok fazla topla oynama imkanı vermediler. Ama onlar da kalabalık Galatasaray defansı ve orta sahasını göbekten delmeye çalışınca pozisyon üretemediler.
Şuursuzca saldırdı
Böyle oynayan, göbeği kalabalık tutan takımlara karşı pozisyon bulmak için kanatları kullanmak lazım. Çok iyi kanat oyuncuları olmasına rağmen Trabzonspor rakibini göbekten delmeye çalışınca zevk vermeyen bir oyun ortaya çıktı. Golü yedikten sonra Galatasaray oyun anlayışı ve disiplinini kaybedip şuursuzca rakibinin üstüne yüklenmeye başladı. Böylece arka bölümde inanılmaz açıklar verdi ve Trabzonspor bu açıklardan yararlanıp ikinci golü buldu. Trabzonspor’da Egemen, Jaja, Engin ve Umut’un performansı mükemmele yakındı diyebiliriz. Her iki takımı da mercek altına aldığımız zaman Trabzonspor Galatasaray’dan çok daha oturmuş bir görüntü verdi ve bunun neticesinde maçı kazandılar.
Tebrikler Şenol Güneş
Bu sonuçtan sonra Galatasaray’ın ligdeki şampiyonluk ümitleri iyice azalırken Trabzonspor hem liderliği kaptı hem de çok önemli bir rakibini zirve yarışının dışına itti. Trabzonspor son senelerde yakalayamadığı şampiyonluğu bu takım ve bu oyun anlayışıyla yakalayabilir. Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş ve takımı tebrik etmek lazım.
‘’Zorlanmadan kazandılar...‘’
Fenerbahçe kaldığı yerden devam ediyor. Oyunun neredeyse tamamında rakibine karşı üstün oynayan Sarı-Lacivertliler, çok da kendini zorlamadan, zorunlu oyuncu değişikliklerine rağmen kolayca 3 puan kazandı. Oyunun vasatı aşmadığı karşılaşmada Fenerbahçe erken elde ettiği skor avantajını karşılaşmanın sonuna kadar koruyunca rahat bir galibiyet aldı. Bu galibiyette özellikle Semih ve Gökhan Gönül’ün katkısı çok fazla. Bunlara da Alex’i de eklemek gerekir. Bu üçlü gecenin rengini değiştirdi.
Gökhan çok iyi oynadı
Özellikle Gökhan’ın olduğu kanadı çok etkili kullanan Sarı-Lacivertliler, buradan yaptığı ataklarla Eskişehirspor defansına çok zor anlar yaşattı. Ancak Eskişehirspor, Fenerbahçe’nin bu ataklarına karşı koymakta hayli zorlandı. Teknik adam değişikliğinin ardından son maçlarda çıkış içinde olan Es Es, Şükrü Saracoğlu’ndaki karşılaşmada varlık gösteremedi. Beklenenin altında bir performans sergileyen Kırmızı-Siyahlılar, çok da direnemeden mağlubiyete razı oldular. Bu mağlubiyetteki en önemli etken, Eskişehir orta alanı ve defansıydı. Takım savunmasını iyi yapamadılar ve arkada çok açık verdiler. Beraberinde de Fenerbahçe zorlanmadan pozisyon buldu. Formda oyuncularıyla da gol bulmuk da zorlanmadı.
Sol kanat çok aksadı
Sarı-Lacivertli takımda ise aksayan taraf sol kanattı. Caner Erkin tam anlamıyla sol bek değil. Sürekli olarak aklı hücumda. Buna Bilica da eklenince, Fenerbahçe ciddi hatalar yaptı savunmada. Nitekim Bilica’nın defansta yaptığı inanılmaz bir hata sonucu, ev sahibi kalesinde golü gördü ve Eskişehirspor kısa süreli olsa da umutlandı. Her şeye rağmen Fenerbahçe için kolay bir gece oldu. Sarı-Lacivertliler oyun temposunu fazla yukarıda tutmadı. Zaman zaman Bursa’daki oyun kalitesini çok aradık.
İlk iki sırada bitirebilirler
Bundan sonrası için Fenerbahçe’nin zorlu maçları atlattığını söyleyebiliriz. Aykut Kocaman’ın öğrencileri seri bir galibiyet yakalarsa, ligin ilk yarısını ilk iki sırada bitirebilir. Tabii bunun için sakat olan oyuncuların da bir an önce takıma dönmesi gerekir.
‘’U dönüşü!‘’
Beşiktaş iki farklı 45 dakika oynadı. Kötü başlayıp, rakibe çok fazla direnemedi. İlk yarıyı kötü bir oyunla mağlup kapattı. Bunun nedeni Schuster’in kazanamayacak bir kadroyla maça başlamasıydı. Ama devre arasında hatasını anlayıp Tabata’yı oyundan alınca Beşiktaş’a bir canlılık geldi. Zaten beraberlik de Schuster’in bu hamlesiyle geldi. Ofansif olarak daha iyi oynayan Beşiktaş arka arkaya pozisyonlar bulurken, rakibin 10 kişi kaldığı bölümde Nihat’la öne de geçti ve kontrolü eline aldı. Ardından iki üç çok net pozisyonunu cömertçe harcadı. Başlangıcı iyi olmayan mücadelenin ikinci bölümü Beşiktaş adına çok daha olumlu geçti. Şunu söylemek lazım; Tabata bu tür maçlarda Beşiktaş’ın sorunlarına çare olacak bir oyuncu değil. Bunun yanında Ersan da stoper bölgesinde çok sırıttı.
Savunmada sıkıntı var
Beşiktaş’ın savunmacıları çok kademe hatası yapıyor. Araya atılan dikine toplarda rakip oyuncuları Hakan’la karşı karşıya bırakıyorlar. Porto kontratak futbolunu çok iyi oynayan bir takım. Çok kolay pozisyon buldular. Bu Beşiktaş’ın en büyük zafiyetiydi. Schuster görünüşe göre çok sabit fikirli bir hoca. Bazı oyuncular yeterli performans gösterememesine rağmen hala bu isimlerle devam etmesi Beşiktaş’a oyun içinde zor anlar yaşatıyor. Orta alanda yapılan pas hataları sonra kalesinde çok tehlike yaşadı Siyah-Beyazlılar....
Ligde rotasyon şart
Beşiktaş buradan aldığı bir puanla lig için moral depoladı diyebiliriz. Ama bu maç oyuncuları fiziki olarak etkileyecektir. Hafta sonunda Beşiktaş’ta bir rotasyon şart gibi görünüyor. Genelde oyuncuların mücadelesini beğendim. İyi savaştılar ama Beşiktaş kendi içinde çok sorunları olan bir takım. 4-5 oyuncusu takıma katkı yapmıyor. Bu da kazanmalarını zorlaştırıyor. Schuster’in takıma yeni bir güç kazandırması lazım. Artık kadroyu sabitlemesi, en azından iskeleti bozmaması lazım. Bu gruptan Porto ve Beşiktaş çıkacak gibi duruyor ama devamında Kartal’ın işi hiç kolay gibi görünmüyor. Bence Beşiktaş’ın lige dönüp şampiyonluğu kovalaması çok daha iyi...
‘’Böyle maçları kazanmak zordur‘’
Bu tür maçları oynamak gerçekten zordur. Özellikle arka arkaya alınan mağlubiyetlerden sonra çıkılan karşılaşmalar beklenenden zor olur. Dün akşam da dediğim gibi bir karşılaşma oldu. Beşiktaş kötü oynadı. Orta alanda ve defansta inanılmaz hatalar yaptılar. Özellikle oyunun son bölümünde Sivasspor’un beraberliği sağlaması işten bile değildi. Ama gece için iyi olan tek bir şey vardı; o da üç puan. Böyle maçlarda üç puan kazanmak çok önemlidir. Oyuncuların moralini yükseltir, motivasyonunu artırır. Ama dün akşam net olarak gördüğüm bir şey var: Beşiktaş her geçen gün takım olarak gerilemeye devam ediyor. Özellikle yıldız diye lanse ettiğimiz oyuncuların maalesef sadece isimleri kalmış. Bu yıldızların tekrar futbola başlaması lazım. Tabii bu teknik direktör Bernd Schuster’in işi, bizim işimiz değil. Takımı nasıl toparlayacaksa bir an evvel toparlamalı. Çünkü her an iş işten geçebilir.
Şansıyla kazandı
Beşiktaş’ın en kötü yeri defansı. Sezon başından beri futbolcular bu bölgede inanılmaz hatalar yapıyor. Beşiktaş kazandıysa dün akşam şansının yardımıyla kazandı. Ama her zaman şans yanında olmaz. O yüzden oyuncular ve teknik ekibin bir an önce toparlanması lazım. Büyük ümitlerle sezon başında kurulan takım, alınan önemli yıldızlar var ama maalesef Beşiktaş futboldan yoksun. Bir kez daha uyarıyorum: Bir an önce toparlanmalılar. Özellikle takım olarak oyunu çok geniş bir bölümde oynadıkları için alan daraltıp, rakibi sıkıştıramıyorlar. Böylece rakipler çok kolay pozisyon bulabiliyorlar Beşiktaş’a karşı. Sivasspor ise ligde kötü durumda olmasına rağmen iyi niyetle mücadele ediyor. Teknik direktör değişikliğinin de takıma bir hareketlilik getirdiği ortada. Bana göre hak ettikleri bir puanı alamadılar ama teknik direktör Rıza Çalımbay ile bir ruh yakaladıkları ortada.
‘’Üç puanı kaptılar ama...‘’
Galatasaray, Kadıköy’deki mücadelesinin verdiği motivasyonla oyuna çok iyi başladı. Sarı-Kırmızılılar ligin flaş takımı Antalyaspor karşısında gerçekten çok iyi mücadele etti. Özellikle ilk yarıdaki arzulu oyun, güvenini kazanmış Galatasaray’a üç puanı getirdi.
Pino’daki değişime dikkat
Hagi’nin iki maçtır rakip savunmanın üzerine korkusuzca gönderdiği Pino’nun etkili futbolu, bu galibiyetin ilk yarıda gelmesinde büyük etkendi. Galatasaray’ın dün geceki galibiyetini daha önemli kılan faktör, Antalyaspor’un Süper Lig’in güçlü ekipleri arasında yer alması... Puan durumuna bakıldığında bile Mehmet Özdilek ve öğrencilerinin 10 haftalık periyotta yaptıkları net biçimde görülüyor. Halen Galatasaray’ın üstündeler. Puan tablosundaki yerlerini hak ettiklerini ikinci yarıdaki oyunlarıyla da ispatladılar. Bunun neticesinde oyunun kontrolünü ele geçirmeyi başardılar. Antalya’nın dinamik oyununu ve pozitif futbolunu takdir edip, tekrar Galatasaray cephesine dönelim...
Galatasaray kimliğini buluyor
Sezon başından bu yana sahaya karakterini yansıtamayan Galatasaray belki de Hagi ile gerçek kimliğine büründü. Son iki haftada aldıkları 4 puan belli ki Sarı-Kırmızılı oyunculara iyi bir motivasyon sağladı. Halen beklediğimiz seviyenin altında olsalar da kazanmasını bildiler. Yine de sorunlar bitmiş değil. Hagi’nin devre arasında bu takıma takviye yaptıracağını düşünüyorum. Sakatlar iyileşse de Rumen hoca mutlaka yeni oyuncular isteyecektir.
İyi oynamadan kazandılar
İki maçtır tek forvet oynayıp, rakip savunmaları sarsan Pino’ya da ayrı bir parantez açalım. Galatasaray dün akşam onun performansı sayesinde kazandı desek yanlış olmaz. Tüm bunlara karşın Galatasaray’ın çok iyi oynamadan kazandığını da unutmayalım. Antalya dün akşam çok net fırsatları harcadı. Biraz şanslı ve becerikli olsalardı, mağlup olmazlardı. Özellikle ikinci 45’te ev sahibi taraftarların üreğini ağzına getirecek pozisyonlara girdiler. Futbollarından dolayı onları da tebrik etmek lazım.
‘’Miroslav Stoch neden çıkarıldı?‘’
Çok güzel bir maç oldu. Gerçekten son zamanlarda seyretmeye hasret kaldığımız mücadelelerden biriydi. Güzel olmasının en büyük nedeni ise her iki tarafın da sahada kazanmak için olmasıydı. İki taraf da tüm güçlerini ortaya koydular. Özellikle Fenerbahçeli oyuncuların mücadelesi ve maç kazanma arzuları çok iyiydi. Ertuğrul Sağlam Bursaspor’un oyun sistemini biraz daha değiştirmiş. Daha önce rakibe pozisyon vermeyen, agresif oynayan, takım savunmasını çok iyi yapan Bursaspor bu maçta hücum oyununu tercih ettiği için orta saha ve defansında önemli açıklar verdi. Ama Fenerbahçeli oyuncular iyi oyunlarını üç puanla süsleyemediler. Bunun karşısında özellikle Bursaspor hücum oyununun artılarını gördü ve Sercan ile yakaladığı iki net pozisyondan yararlanamadı. Sercan bu pozisyonlarda tüm Bursasporlular’a saç baş yoldurttu.
Tabii bu skor Fenerbahçe’ye çok yaramadı. Fenerbahçe’nin bu mücadeleden üç puanla ayrılması gerekiyordu aradaki farkı kapatmak için. Maalesef istedikleri sonucu alamadılar. Bunun neticesinde ligde lidere fazla yaklaşamadılar. Ama ortaya konulan futbol gerçekten ümit vericiydi. Stoch’un olduğu bölge belli bölümlerde çok iyi işledi. Oyunda kaldığı süre içinde iyi bir futbolcu olduğunu gösterdi Slovak yıldız.
İkinci yarıda Aykut Kocaman’ın onu çıkarmasına bir anlam veremedim. Alex ile birlikte en önemli futbolcusu oldu Fenerbahçe’nin. Bunun yanında Emre Belözoğlu ve Yobo mükemmel oynadılar. Ama Alex ve Stoch ile bu iki oyuncunun da çabası Fenerbahçe’ye üç puanı getirmedi. Şu net olarak görüldü ki Fenerbahçe rakiplerine karşı üstünlük sağlamakta zorlanıyor. Çok zengin bir kadroya sahip olan Fenerbahçe’nin Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ın en az 13-14 oyuncusunu hazır tutması lazım. Bazı oyunculardaki eksiklik net olarak ortaya çıkıyor.
Bursaspor bu ofansif oyun anlayışıyla iyi bir takım görüntüsü verdi ama genelde de rakibe bolca pozisyon verdi. Sağlam maçı erken bitirmek isteyince ikinci yarıda attığı golle birlikte beraberlikle yetindi. Ancak bu oyun Bursasporlu oyuncuların benimsediği bir
futbol değil. Bursaspor rakibe pozisyon vermeden, bekleyerek oynayan ve bu şekilde kazanmak isteyen bir ekip. Bu oyun anlayışı futbolculara biraz ağır geldi.
‘’Beşiktaş'tan aynı senaryo!‘’
Beşiktaş bildiğiniz gibi. Yine aynı futbol, yine aynı senaryo. Yine Schuster’den enteresan bir kadro. Tabii bunun sonucunda da doğal olarak sonuç da enteresan. Bir gerçek var ki Kayserispor daha iyi takım. Dün akşamki oyunda iyi mücadele eden Kayserispor’du, kazanma arzusuyla oynayan Kayserispor’du, daha çok koşan Kayserispor’du. Dolayısıyla maçı hakeden tarafta Kayserispor’du. Bu skor çok da sürpriz olmadı, beklenen bir skordu.
Kaybetmeye alışmıştı
Çünkü Beşiktaş son haftalarda kaybetmeye alışmıştı. Beşiktaş’ın oynadığı oyun hiçbir şekilde kazanmayı hak edecek bir oyun değildi. Özellikle orta saha ve hücum hattında Beşiktaşlı oyuncuların kaybettiği toplar ve defans oyuncularının yaptığı hatalar Beşiktaş’a maçı kaybettirdi. Kayserispor ise sahada kazanmak için her şeyi yapan taraftı. Takım savunmasını çok iyi uygulayan Kayserispor, orta sahadaki agresif oyuncularının kazandığı topları ileriye aktardığı zaman Beşiktaş defansına çok zor anlar yaşattı. Oyunun son bölümünde yorulup konsantrasyonunu kaybedince Beşiktaş ofsayt diye durakladığı bir anda golü yiyerek ligde beklemediği bir duruma geriledi. Böyle zor bir deplasmanda Onur ve Nihat ile başlamak Schuster’in yaptığı en büyük hataydı bence.
Nihat ve Onur çok sırıttı
Nihat çok formsuz, hiç oynamaması gerekirdi. Onur ise çok yetenekli olmasına rağmen böyle ağırlıkta bir maçı kaldıracek tecrübede değil. Her iki oyuncu da oynadıkları süre içerisinde çok sırıttılar. Beşiktaş hemen hemen 90 dakikalık bölümde oyun kurmakta çok zorlandı ve özellikle orta saha ve hücumdaki oyuncuları topla buluşturamadılar. Ben tam olarak Beşiktaş’ın ne oynamaya çalıştığını anlayamadım. Herhalde Schuster de ne oynatmaya çalıştığını anlamamıştır. Schuster hala Türkiye ligini anlamış değil. Burada futbolun nasıl oynandığını anlamış değil. Ve böyle giderse anlaması da zor olacak.
Kayserispor’a tebrikler
Kayserispor takımını ve teknik direktörü Şota’yı tebrik etmek lazım. Çok iyi bir ekip olmuşlar. İşin enteresan yanı ne oynadığını, ne yapmak istediğini bilen bir ekip. Furkan ve Hasan Ali’yi çok beğendim. Bu oyuncular ileride çok iyi yerlere gelecektir. İnşallah Milli Takım Teknik Direktörü Hiddink de bu oynucuları görmüştür. Türk futbolunun böyle yetenekli oyunculara özellikle bu dönemde çok ihtiyacı var.
‘’Alex sahada olunca!..‘’
Hiç de beklediğimiz gibi bir derbi olmadı. Fenerbahçe’nin üstünlüğünde geçeceğini beklediğimiz karşılaşma, Galatasaray’ın agresif oyunu ve Hagi’nin takımı önde kurması nedeniyle çok farklı bir görüntü sergiledi...
Hagi’nin sistemi, bir bakıma dengeleri alt-üst etti. Kadro olarak kağıt üzerinde Fenerbahçe’nin üstün gözüktüğü karşılaşmada, ‘Galatasaray, Fenerbahçe’den daha çok pozisyona girdi’ desek yanlış olmaz. Ancak bu noktada Kocaman’ın Alex tercihi de çok önemliydi. Çünkü Alex’in tek artısı yoktu, takımını 10 kişi bıraktı. Tecrübeli olabilir, ama derbide gerçekten etkisizdi.
Alex etkisiz kaldı
Alex’in etkisiz kalmasıyla birlikte Galatasaray orta sahada bütün ikinci topları toplamaya başladı ve kontrataklarla pozisyon bulmayı başardı. Ancak bu noktada da sağ kanattan bozma Pino’nun son vuruşlardaki etkisizliği ön plana çıktı. Derbide net bir şekilde gördüğümüz buydu...
Kadıköy’den puan aldılar
Hagi’ye gelince... Takımın başına geçmesiyle birlikte Galatasaray’da büyük bir motivasyon sağladığı ortada. Ayrıca Hagi takımını motivasyon olarak çok iyi hazırlamış. Bu kadar eksiğe ve olumsuz ortama rağmen Kadıköy’den puanla çıkmasını bildiler.
Volkan’ı kutlamak gerek
Fenerbahçe’de ise durum farklı. Sarı-Lacivertliler, teknik direktör Aykut Kocaman’ın geniş alanda oyunu oynama sevdasının cezasını çekti. Özellikle dar alanda etkili olan Stoch ile Dia maçın büyük bölümünde sahada yoktu. Kanatları kullanmadılar, orta sahanın ortasında Galatasaray’ın mücadeleci orta saha oyuncularına takıldılar. Ayrıca Yobo ile kaleci Volkan’ı da kutlamak gerek. İki oyuncu da gerçekten iyiydi.
Galatasaray moral buldu
Bundan sonrası için Galatasaray moral depoladı, Fenerbahçe ise inişli-çıkışlı grafiğine devam etti. Aykut Kocaman, kadrosundaki yetenekli isimleri maksimum performansta kullanamadı. Alex’le başlaması hataydı; Konya’da kazanan takımı bozmasa, bugün skor farklı olabilirdi...