Arama

Popüler aramalar

‘’Gecenin adamı Schuster‘’

Gecenin adamı Schuster

Soru şu; bir teknik direktör, bir maçı nasıl rakip takıma ikram eder? Herhalde, dün televizyonu başında olanlar ve stada giden Beşiktaşlılar bu sorunun yanıtını net olarak görmüşlerdir. Bugün Türkiye’de kime sorarsanız sorun, İstanbul Belediye’nin iki önemli özelliğinden bahseder: 1) Mücadele gücü yüksek bir takım. 2) Türkiye’de kontratak futbolu en iyi uygulayan ekiplerden biri. ‘Acaba Schuster hafta içinde rakibiyle ilgili kimseyle bilgi alışverişinde bulunmadı mı?’ diye merak ediyor insan.

Bazıları bu krediyi nereden buluyor
Rakibin ekmeğine yağ sürer gibi zaten kötü olan arka dörtlüyü orta sahaya kadar çıkartmak, göbekte saat gibi işleyen Necip-Ernst ikilisini bozup, Delgado’yu sahaya sürerek orta sahayı çökertmek, bu takımın birinci santrforu olan Bobo’yu 18’e almamak, göbekte oynaması gereken Guti’yi kenarda oturtmak... Herhalde bunlar Schuster adına söylenebilecek en kötü şeylerdi. Şunu anlamakta da zorlanıyorum. Bazı oyuncular ısrarla kötü oynarken bu kadar krediyi nereden buluyorlar? Schuster herhalde Türkiye’yi Katar filan sanıyor. Geçen haftaki Buca maçı Alman teknik adamı biraz aldattı sanırım.

İki teknik direktör arasındaki fark
Ligdeki her takımı Bucaspor gibi zannetti. Çok büyük bir yanılgıya kapıldı ve bana göre çıkardığı kadro ve oynattığı sistemle maçı rakibe hediye etti. Özellikle Nihat ve Hilbert’in bu kadar formsuz olmasına rağmen, bu kadar süre oyunda kalması beni oldukça şaşırttı.

Bernd Schuster, ilk yarı 0-0 bitmesine ve ikinci yarıda gol yiyeceklerinin sinyalleri açık açık gözükmesine rağmen gereken hamleleri yapamadı. Bunun karşısında Abdullah Avcı ise oyuna yaptığı müdahelelerle takımına maçı kazandırdı. Tabii Beşiktaş’ın defansif anlayışından da bahsetmek lazım. Ferrari ve Erhan’ın bu takımda oynayacak kapasitede olmadığını özellikle belirtmek istiyorum. Schuster heralde bu maçtan sonra bazı şeyleri çok farklı düşünecektir, öyle ümit ediyorum. Bir daha böyle bir kadroyla sahaya çıkacağını sanmıyorum. Maçları orta sahalar kazanır ve kaybeder. Dün gece Schuster’in saçma sapan tercihleri nedeniyle Siyah-Beyazlılar’ın orta sahası çok zayıftı ve maçın kaybedilmesinin en önemli nedeni de buydu. Biraz da İstanbul Belediye’den bahsetmek lazım. Mücadele güçleri çok yüksek ve çok hızlı atağa kalkıyorlar. Dün gece bu özelliklerini ortaya koyarak, maçı rahat bir şekilde kazandılar.

Not: Biz bu teknik direktörlere güvenmeye, Rijkaard gibi, Schuster gibi isimlere büyük paralar verip Türkiye’ye getirmeye devam edersek, ülke futbolumuzun bir yerlere gelmesi çok zor. Artık kendi değerlerimize sahip çıkmamızın zamanı geldi.

22 Ağustos 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu Fener PAOK'u eler‘’

Fenerbahçe yine beklediğimiz tempoda değildi. Hafta sonu Antalyaspor karşısında alınan galibiyet, herhalde oyuncuları biraz rahatlatmış. Ama oyuncuların da bu iki maçın çok farklı tempolarda oynandığını bilmesi gerekirdi. Bana göre Fenerbahçe’nin kalitesinde olmayan bir takım PAOK. Sadece agresif oynayarak Fenerbahçe’yi yıldırıp, sahadan galibiyetle ayrıldı. İlk 60 dakikalık bölümde rakibin agresif oyununa karşılık veremeyen Fenerbahçe, PAOK eksildikten sonra oyunun hakimiyetini eline alsa da bir türlü istediği pozisyonları bulamadı.

Eksikler çok hissedildi
Oyunda Emre Belözoğlu, Stoch ve Bilica gibi oyuncuların olmaması yenilgide büyük etkendi. Bilica ve Emre aslında tam bu oyunun aranan adamlarıydı. Genelde oyunu kendi alanında kabul eden Fenerbahçe kontrataklarla gol aradı. Ama bunu beceremediği için istediği pozisyonlara giremedi. Takım için şunu söylemek lazım. Aykut hocam; bu Caner’le fazla uğraşma. Senin aradığın adam değil. Onun haricinde Mamadou Niang’ın oyuna girdikten sonraki temposu umut vericiydi. Ancak Semih’i 45’te çıkarmak da bir o kadar yanlıştı. Fizik olarak temponun üst düzeye çıktığı gecede Alex kenara alınabilirdi. Ama Aykut hoca tercihini bu yönde kullanmadı. Onun haricinde Fenerbahçe’nin verdiği bir iki pozisyonda Gökhan Gönül’ün yaptığı acemice hatalar ön plana çıktı.

Rövanşta tempo yüksek olur
Netice olarak ben Fenerbahçe’nin ideal kadrosuyla PAOK’u eleyeceği düşüncesindeyim. Ama rövanş mücadelesinde temposu yüksek bir oyun olacaktır. Aykut hocanın buna hazırlıklı olması ve bu doğrultuda bir kadroyu sahaya sürmesi gerekir.

20 Ağustos 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe nihayet futbol oynadı!‘’

Kolay maçların futbolcusu Alex!

Sezona iyi bir başlangıç yapamayan Fenerbahçe Spor Toto Süper Lig’e çok iyi girdi. Niang ve Dia haricinde çıkabileceği en iyi kadroyla maça çıkan Aykut Kocaman herhalde bu karşılaşma sonrasında rahat bir nefes almıştır diye düşünüyorum. Sessiz başlayan gece Fenerbahçe açısından çok hareketli ve güzel geçti. Aslında korkulan bir müsabakaydı Antalyaspor maçı. Bu maçın Fenerbahçe açısından zor geçeceğini düşünüyordum ama geçen yılki Antalyaspor’u mumla aramak zorunda kaldım. Antalyaspor geçen sezona oranla çok şey kaybetmiş. Mehmet Özdilek’in çok uğraşması gerekecek Antalyaspor ile.

Fenerbahçe klasık 11’iyle başladı, Alex ve Semih herkesin arzuladığı bir hücum hattıydı. Doğrusunu söylemek gerkirse geceye damgasını vuran da bu ikili oldu. Fenerbahçe için farkıl olan şuydu: Ortada ve önde oynayan oyuncular rakip alanda Antalya’ya baskı yaptı ve kaptığı toplarla çok çabuk rakip kaleye indiler. Neticede Fenerbahçe Çok kısa sürede Semih ve Alex ile skor avantajını yakaladı. Bu ikiliye arka taraftan Mehmet Topuz, Stoch ve Cristian katılınca çok da zor olmayan bir gece yaşadı Sarı-Lacivertliler. Özellikle Alex dikine oynadığı zaman Semih’i çok kolay gollük pozisyonlara buluşturdu.

Aykut Kocaman’ın işi zor
Fenerbahçe arka tarafta Gökhan Gönül ve Dos Santos önde Mehmet Topuz ve Stoch ile birlikte kenarları çok iyi kullandı. Bu bize doyumsuz bir seyir zevki verdi. Bunda Antalyaspor’un vasat oyununun katkısı da çok büyüktü. Tabii şunu da söylemek lazım; Alex elbette çok yetenekli bir oyuncu. İşte bu maçlarda attığı ve attırdığı goller Alex’in özelliğini net biçimde ortaya koyuyor. Ancak Sambacı zor maçlara çıkınca yetersiz kalıyor. Fenerbahçe’nin oynayacağı zorluk derecesi yüksek maçlarda Brezilyalı’nın iyi şeyler yapacağını düşünmüyorum. Tabii dün gece Fenerbahçe çok erken skoru bulunca oyuncular da maçı rolantiye aldılar. İkinci 45 dakikak rolanti şeklinde geçti. Biraz kendilerin sıksalardı skor çok daha yukarılara çıkabilirdi.

4-0’lık skor Fenerbahçe açısından çok güzel bir başlangıç. Ama Niang ve Dia takıma girdikten sonra Aykut Kocaman’ın işi bir hayli zorlaşacak. Çünkü bu takımdan kimler çıkacak, o zaman belli olacak. Alex ile oynarsan ilerde çift forvet kullanamazsın. Şayet Alex’in önünde çift forvet olursa deafansta zaafiyet yaşarsın. Bu da ikinci ve üçüncü bölgede sıkıntı yaratır. Aykut Hoca’nın işi hiç kolay değil. Dün gece sezon başından beri seyrettiğimiz en derli toplu, futbolu futbol gibi oynayan bir takım sahadaydı. İşte Fenerbahçeliler’i sevindiren de buydu.

16 Ağustos 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her şeye rağmen 3 puan iyidir‘’

Temposuz bir oyun, kötü bir zemin... Bir de buna Bucaspor’un enteresan uyumsuz ve kötü takımı eklenince, oyun seyredilmez hale geldi. Bu nedenle Bucaspor’la başlamak istiyorum. Bülent Uygun’un işi gerçekten çok zor. Toplama bir takım konumunda Sarı-Lacivertliler. Geneline baktığınzda çok da iyi oyunculardan kurulu bir ekip görünümünde değiller. İzmir ekibini, ilk maçı olmasına rağmen beğenmedim. İleride çok sıkıntı çekeceklerinin izlenimini yarattılar Atatürk Stadı’nda dün gece.

Beşiktaş’a gelince. Oyunun başlamasıyla beraber Beşiktaş’ın bu maçı kolay kazanacağı ilk 10 dakika içerisinde belli oldu. Özellikle iki takım oyuncularının kalite farkı, her geçen dakikada daha net bir şekilde ortaya çıktı. Beşiktaş’ta oyuncular çok da kendilerini zorlamadan, kolay bir maç kazandılar ama takım performansı beni çok memenun etmedi. Lige çok daha hazır girmesi gereken Beşiktaş, beklediğim tempoda ve beklediğim oyun disiplininde değildi. Özellikle gözlerim Guti ve Quaresma üzerindeydi. Bu iki oyuncunun neler vereceğini merak ediyordum.

Quaresma fena değildi, Guti de ayağa paslarıyla dikkat çekti ve golün asistini yaptı. Ancak ben dün gece adına, daha iyi bir Beşiktaş bekliyordum. Kara Kartal 2010-2011 sezonunun açılış maçında daha tempolu bir oyun sergilemeliydi. Defans hattında Ferrari, kendisinden beklenen performanstan uzaktı. Pozisyonlarda rakiplerine oranla ağır ve arkada kaldı. Topa ilk basması gereken pozisyonlarda gecikti. Nihat ise sanki bu takımda bir fazlalık gibi görünmeye başladı. İleriki haftalarda tecrübeli oyuncunun yerinde başka bir ismi izleyeceğiz gibi geliyor bana. Beşiktaş bu sezon ligin en zayıf takımları arasında olacak gibi görünen rakibi karşısında çok da zorlanmadı. Ancak bu tempo, lig için yeterli değil. Bucaspor karşısında oynanan futbol tatmin edici dersek yalan olur. Genç Necip ise karşılaşma boyunca bitmek bilmeyen enerjisiyle takımın değişmez elemanı olacağını gösterdi ve maçın en iyi adamıydı. Attığı golle 3 puanı getiren Bobo ise zaten Siyah-Beyazlılar’ın değişmez isimlerinden. Beşiktaş’ı bekleyen en büyük tehlike, oyuncuların ‘Quaresma işi nasıl olsa bitirir’ düşüncesiyle hareket etmesi olacaktır. Takımdaki diğer oyuncuların Portekizli’nin sırtına yaslanması, genel performansı olumsuz yönde etkileyecektir. Aslına bakarsanız bizler de şu an için Quaresma’ya bağlı bir Beşiktaş izliyoruz. Genellikle yıldız oyuncusunun kanadını kullanmaya çalışan Beşiktaş 90 dakika boyunca oyunu bütün alanlara yaymalı.

15 Ağustos 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok da zor olmadı‘’

İlk maçın aksine Schuster çok önemli bir taktik değişiklikle maça başladı. Plzen’deki ilk karşılaşmanın ikinci yarısında Ernst-Necip ikilisi çok iyi oynamıştı. Bu maça da aynı şekilde başladı ve çok doğru bir karara imza attı Alman teknik adam. İki çok koşan göbek oyuncusuyla başlamak diğer futbolcuların da işini kolaylaştırdı. Bu iki oyuncu agresif bir şekilde mücadele etti ve rakibe topla oynama imkanı vermedi. Beşiktaş adına da oyunu tutan iki isim oldu.

Quaresma’ya gün doğdu
Bu iki ismin birlikte oynaması özellikle Quaresma’ya çok yaradı. Portekizli futbolcu ön tarafta rahat toplar buldu. Arka dörtlü de hatasız oynayınca Beşiktaş turu geçmekte çok da zorlanmadı açıkçası. Tabii Quaresma’nın estetik olarak attığı ve attırdığı gollere şapka çıkarmamak mümkün değil. Gecenin bir diğer önemli ismi de bana göre Necip Uysal’dı. Beşiktaş orta sahası için ne denli doğru bir tercih olduğunu gösterdi genç oyuncu. Tabii rakip önce 10; sonra 9 kişi kaldıktan sonra çok da yapacak bir şeyleri yoktu. Plzen de kalan dakikalarda mütevazı bir şekilde mücadele edip, evine döndü.

Tek ön libero olmaz
Bana göre Beşiktaş tek ön liberoyla oynayamaz. Kartal tek ön liberoyla oynadığı zaman özellikle birinci bölgede rakibe çok pozisyon veriyor. Dünkü mücadeleden sonra görüldü ki bu takımda banko olarak görünen iki isim var. Biri Quaresma diğeri de Necip. Özellikle Necip geçen seneye göre kendini çok geliştirmiş. Nerde durması, nerde topu alıp, geri vermesi gerektiğini öğrenmiş. Bir sene içinde futbol adına kendini çok ama çok geliştirmiş.

Schuster dünkü maçta şu şablonu ortaya koymaya çalışıyordu. Rakip sahada basan, hızlı atağa çıkan bir takım. Ama bu şekilde oynaması zor görünüyor. Guti geldikten sonra muhtemelen bu takımdan Delgado çıkacak. Beşiktaş böylece çok daha seyir zevki veren bir takım haline gelecektir. Ama Beşiktaş adına söylenebilecek en önemli şey Ernst’in yanında mutlaka bir yardımcının olması. Bu şekilde öndeki oyuncular daha rahat eder. Bu maçın çok fazla yorumunu yapmak istemiyorum aslında. Çok da fazla söylenecek bir şey yok. Dünkü maçta en fazla göze batan olay Quaresma’nın performansı ve Necip’in vazgeçilmez olduğunu göstermesiydi. Genç oyuncunun Schuster’in istediği seviyeye gelmeye başladığını görüyorum. Beşiktaş da her geçen gün çok daha iyi duruma geliyor. Ancak Alman hocanın oynatmak istediği şablonu oyunculara net biçimde yansıtması lazım.

06 Ağustos 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beklediğim Beşiktaş bu değil‘’

Beşiktaş, Viktoria Plzen maçının büyük bölümünde istediğimiz oyun şablonunu ortaya koyamadı. Geçen sezona oranla daha fazla rakip alanda oynamasını beklediğimiz Beşiktaş, rakibin pres yapan ve oyunu önde kabul eden oyunculardan kurulu olması nedeniyle etkisiz kaldı. Özellikle Quaresma beklenen performansını bir türlü sergileyemedi. Beşiktaş’ın kanatları neredeyse hiç işlemedi. Çek takımı göbeği kalabalık tutunca Nihat ve Nobre topla buluşamadı ve Beşiktaş rakibine art arda pozisyonlar vermeye başladı.


Ernst yalnız kaldı

Bundaki en büyük etken Ernst’in göbekte yalnız kalması, Delgado’nun da ona yardım edememesiydi. Hilbert’in içeriye gidip alanları kapatmaması da rakibin geniş alan bulmasında etkili oldu. Doğrusunu söylemek gerekirse Hilbert’in dün geceki performanısını da hiç beğenmedim.

Çek takımı çok kaliteli, çok iyi bir takım değildi ama sahada iyi işler yaptı. Kontratağa çabuk çıkıp, Quaresma’nın yardım etmediği dönemlerde İbrahim’in kanadından hayli etkili biçimde geldiler. Bunun neticesinde de Plzen art arda pozisyonlar bulmaya başladı. Beşiktaş, bana göre bu ofansif kadrosuyla maç kazanmak istiyorsa her karşılaşmada 3-4 gol atması lazım. Çünkü geri dönmekte oldukça zorlanıyor.

Çok pozisyon verdiler
Bunun neticesinde de doğal olarak rakibe çok pozisyon veriyor. Yani Beşiktaş’ta bu ofansif şablon bu kadroyla çok tutacak gibi görünmüyor. İlk bölüme baktığımız zaman, sahada en iyi oynayan oyuncu Hakan Arıkan’dı. Şayet Hakan Arıkan takımın en iyi oyuncusuysa takımda büyük problem var demektir. 44. dakikada gelen penaltı ise bana göre turun müjdecisiydi. İkinci bölümde Necip’in oyuna girmesi Beşiktaş’ın oyunda etkili olmasını sağladı. Necip sergilediği performansla takımının ayakta kalmasında büyük etkendi, rakibin baskısına hemen orta alanda cevap verdi.

Kartal turu garantiledi
Beşiktaş, artık bu skorla turu garantileyen takım oldu. Ama ben Beşiktaş’ın ortaya koymak istediği şablonu beğenmedim. Aslına bakarsak ben zayıf rakibi karşısında daha etkili bir Beşiktaş bekliyordum. Yine de Kartal zaman içinde toparlayacaktır diye düşünüyorum.

30 Temmuz 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe... Eyvah! Eyvah!‘’

Fenerbahçe... Eyvah! Eyvah!

Oyunu ve skoru aslında ayrı ayrı eleştirmek lazım. Skora baktığımız zaman Fenerbahçe’nin turu atlama açısından çok önemli. Ama oynanan oyun çok da skorun göstergesi değildi. Kağıt üzerinde ağır favori olan Fenerbahçe bu görüntüyü maalesef saha içine yansıtamadı. Rakibe göre çok daha güçlü olan taraf Fenerbahçe idi. Hem maddi, hem teknik kapasiteli oyuncular açısından çok daha güçlü bir takım Fenerbahçe. Ama 90 dakika boyunca oynanan oyun bunu bize göstermedi. Fenerbahçe bunu sahaya yansıtamadı.

Ne oynadı belli değil!
Ben Fenerbahçe’nin dün akşam ne oynadığını anlayamadım. Hem sistem olarak, hem oyun, hem de taktik anlayış olarak Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’ye ne oynatmak istediğini çözemedim. Özellikle Bekir ve Bilica’nın uyumsuzluğu, Emre ve Cristian’ın hiç oyunda olmaması Fenerbahçe’nin göbekten çok ağır darbe yemesine neden oldu. Kanatlarda oynayan Stoch ve Kazım’ın, Santos ve Önder’e hiç yardım etmemesi, Alex’in nerede olduğunun farkında olmaması, Gökhan Ünal’ın ileride çok yalnız kalması ve hiçbir şekilde destek görmemesi Fenerbahçe adına söylenebilecek negatif şeylerdi. Young Boys ise çok riskli bir oyun sistemi uygulayan, pozitif futbol sergilemeye, sahada iyi bir şeyler yapmaya çalışan ve 90 dakika boyunca sahanın tek hakimi olan taraftı. Ama herhalde söylenebilecek en önemli şey 90 dakika boyunca her şeyi yapıp çok şanssız olmalarıydı. Bu da tabii Fenerbahçe’nin şansı oldu.

Ağır fatura çıkabilirdi
Esas anlayamadığım konu Kocaman’ın Cristan ve Alex’e bu kadar uzun süre tahammül etmesi ve takıma hiç bir katkıda bulunmamasıydı. Fenerbahçe çok ağır faturayla dönebileceği Şampiyonlar Ligi ön eleme maçını büyük bir karla kapattı. Ama Aykut Kocaman’ın bu takıma ne oynatmak istedğine bir an önce karar vermesi lazım. Yoksa Fenerbahçe bu oyun, futbolcular da bu kafa yapısıyla çok büyük sıkıntı yaşarlar. Bu kadar zayıf bir takıma karşı bu kadar mahkum oynamak Fenerbahçe’ye hiç yakışmadı. Bu maçtan çıkarılacak çok önemli dersler var. İnanıyorum ki hem oyuncular hem Kocaman alınacak dersleri çıkarmışlardır. Yoksa bu takımın başırılı olması zor gibi gözüküyor.

Fenerbahçe adına söylenebilecek en önemli şey atılan gollerin güzelliği ve Stoch’un biraz daha ön plana çıkması. Dün gece Sarı-Lacivertliler’de övünülecek tek isim Stoch’tu. Fenerbahçe bu turu geçer ama bu sistem ve bu oyun planı devam ederse ileride işi biraz zor görünüyor.

29 Temmuz 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş için antrenman bile değil!‘’

Beşiktaş’ın dün akşamki rakibi Vikingur çok küçük bir takım. Kartal’a rakip bile olamaz. Son zamanlarda bu kadar zayıf bir takımla bu kadar güçlü bir takımın maç yaptığını görmemiştim. Dün akşam bunu da gördüm. Beşiktaş çok zayıf bir takımla oynaması nedeniyle aslında çok da yorum yapılacak bir görüntü çizmedi.

Konsantre olmak zor

Tabii bu tür maçlara oyuncuları konsantre etmek de zor. Ama benim bu maçtan beklentim skor veya tur değil çok daha farklı şeylerdi. Benim beklentim Beşiktaş’ın önümüzdeki sezon oynamak istediği oyun şablonuydu. Dün akşamki futbola bakarsak geçen sezondan farklı bir sistemle oynadığını söylemek lazım. Oyunu kendi alanında kabul edip, rakip alana daha hızlı çıkan bir Beşiktaş vardı sahada. Taktik olarak da şunu gördüm: Schuster önümüzdeki sezon takımı daha çok rakip alanda oynatmayı planlıyor. Beşiktaş dün akşam önümüzdeki sezon ofansif futbolu ön plana çıkartacak bir takım görüntüsü verdi. Ama şunu da söylemek lazım. Karşınızda öyle bir rakip vardı ki hangi sistemle oynarsanız oynayın o sistemi iyi yapmış görünecekti.

Quaresma büyük güç
Oyuncularla ilgili çok fazla bir kritik yapmak istemiyorum. Çünkü böyle maçlara konsantre olmak gerçekten zor. Ama şunu söylemeliyim ki Beşiktaş takımının oyun felsefesi anlaşıldı. Bu maçla ilgili olarak oyuncularla ilgili kritik yapmayı doğru bulmuyorum demiştim. Ama Quaresma için bir paragraf açmak lazım. Çok kolay adam geçen, ayaklarına sahip, hızlı ve kaliteli bir futbolcu. Bu da Beşiktaş için büyük bir artı. İsmail Köybaşı ve Quaresma’nın iyi bir ikili olacağını düşünüyorum. Bu müsabakayla ilgili en önemli konu ise Ernst ve Delgado’nun birlikte oynayamayacağıydı. Muhtemelen önümüzdeki günlerde Ernst’in yerine Guti gelecek. Beşiktaş’ın kimliği Guti geldikten sonra tamamen değişecek.

Delgado hemen gönderilmeli
Beşiktaş’ın Delgado ile yollarını bir an önce ayırması lazım. Siyah-Beyazlılar Delgado gibi bir oyuncuyu kaldıramaz. Bu benim kendi şahsi görüşüm. Bir de önümüzdeki sezon için Beşiktaş ofansif oynayacak dedik. Ama arkada iki tane ağır adamı var. Zapatocny ve Sivok arkada zayıf kalıyor. Kara Kartal eğer önde istediği baskıyı yapamazsa arka planda çok sıkıntı yaşar.

Süper bir kadro kuruldu

Bu sezon başı Beşiktaş Guti ve Quaresma ile gerçekten çok büyük hamleler yaptı. Kartal’ın bu sezon için iyi bir kadro kurduğuna inanıyorum. Bu oyuncular eğer kendilerinden beklenen performansı sergileyebilirse Beşiktaş önümüzdeki sezon Türkiye Ligi’nin en büyük favorisi olur. Bu kadro kalitesiyle Beşiktaş önümüzdeki sezon Avrupa’da da adından sıkça söz ettirebilir.?Ancak kalan süre içinde oyuncuların daha verimli hale gelmesi gerekiyor. Taraftara da önemli görevler düşüyor.?Takıma her zaman olduğu gibi destek vermeleri gerekiyor.

23 Temmuz 2010, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI