‘’İlk gol iptal olmalıydı‘’
Oyunun genelinde, yardımcıları, özellikle de Şahan Yılmaz’ı ilgilendiren kritik pozisyonların yaşandığı bir maç izledik dün akşam. Orta hakem Tolga Özkalfa ise bana göre bugüne kadar yönetmiş olduğu maçlardaki en iyi performansını sergiledi. İlk goldeki tartışılacak kararı ve sarı kartı olan Ayhan’a gösterdiği tavize rağmen...
Yardımcı Şahan Yılmaz da çok başarılıydı. Pozisyonlara gelecek olursak... Üçüncü dakikada, Ankaragücü yarı alanında orta sahaya yakın bir yerde Servet’in hareketine hakem faul kararı verdi. Ankaragücü oyuncuları oyuna çabuk başlayınca, topla buluşan Metin de golü attı. Bu pozisyona Galatasaylılar, ‘top hareket halindeydi ve ofsayt vardı’ diye itiraz etti. Metin, geriden çıktığı için devam kararı doğruydu. Ancak oyun kurallarında ‘Serbest vuruş esnasında top yere sabit olmalıdır’ der. Avantaj söz konusu olmayan bölgelerde bu belki de tolere edilebilir. Ancak bir takıma ciddi avantaj oluşturacak bir pozisyonda (dünkü pozisyon da öyle bir durumdaydı) Tolga Özkalfa’nın atışı tekrar ettirmesi gerekirdi. 60’da ani gelişen Ankaragücü atağında oyunu devam ettiren yardımcı, Sestak’ın Ankaragücü adına üçüncü golü kazandırmasına imkan sağladı. Aynı yardımcı, 1 dakika sonrasında yine ince ve kritik bir pozisyonda yine Sestak için bir kez daha ‘devam’ deyince, ceza alanı dışında topa eliyle müdahalede bulunan Ufuk Ceylan, bariz gol şansını bilerek engellemekten dolayı oyun dışı kaldı. Hem Ufuk un gördüğü kırmızı, hem de yardımcının kararları doğruydu. Yine 90+4’te, Başkent ekibinin kazandığı 4. gol kararı da yerindeydi.
‘’Yiğit'in golü ofsayt‘’
Barış Şimşek’in genel yönetimine baktığımızda, 54. dakikaya kadar maçı iyi götürdüğünü söyleyebiliriz. Haklı olarak da Tabata’ya gösterdiği kırmız kart sonrasında oyunun kontrolünü yardımcılarının da hatalı bayraklarıyla kaybetti. Bu hatalar skora da tesir etti. Pozisyonlara gelince... 4. dakikada Ernst’in Manisa ceza alanı içerisinde kaleye doğru giden cılız şutunda, Makukula kafasını eğerek müdahale etmek isterken, top koluna da çarptı. Bilerek ve isteyerek yapılan bir hareket değildi. Devam kararı doğruydu. Yine Manisa ceza alanına 30. dakikada bir korner atışında gönderilen top kolu vücuduna yapışık olan Yiğit’e çarptı. Bu pozisyonda da devam kararı doğruydu. 45+2’de Tabata ceza alanına 1 metre mesafede kendisini yere bıraktı. Hakem de aldatmadan dolayı sarı kart gösterdi. Aynı oyuncu 54’te Isaac’e kasıtlı bir şekilde, kontratağı önlemek için faul yaptı. Sonrasında gördüğü ikinci sarı kart doğruydu. 68’de Yiğit Gökoğlan, attığı gol öncesinde Murat Erdoğan topa vurduğunda, Beşiktaşlılar’dan bir adım öndeydi. Pozisyonunun ofsayt olarak değerlendirilmesi gerekirdi. 80’de seyircinin de baskısını hisseden hakem, normal bir ikili mücadele sırasında Eren’in Ernst’e yaptığı normal bir faulü sarı kartla cezalandırdı. Daha önceden kartı bulunan Eren de kırmızıyla oyun dışında kaldı. Hakemin gösterdiği ikinci sarı kart gereksizdi. 90+1’de ise Bobo’nun sayılmayan golünde, yardımcının ofsayt bayrağı doğruydu.
‘’Oğuz Sarvan'a soruyorum...‘’
Bakın Türkiye’deki maçlara oyunun sık sık faullerle durması neticesinde Avrupa liglerine göre kıyaslandığında topun oyunda en az kaldığı lig olarak göreceksiniz. Bunun en önemli nedeni futbolcular ve hakemler... İkili mücadelelere bakıldığında son yıllarda kıran kırana veya güçlü olanın ayakta kaldığı kaç tane pozisyon hatırlıyorsunuz? Eminim çok az sayarsınız. Aslında oyuncular artık ikili mücadelelerde o kadar fazladan faul beklentisi içerisine giriyorlar ki, en ufak bir temasta bile abartılı yere düşüşler, sakatlık olmuş izlenimleri veriyorlar. Bugünkü standartsızlığın ortaya çıkmasına da bu neden oldu diyebiliriz. Tabi ki hakemlerin sahanın bazı bölümlerinde bu hareketlere çok kolay veya farklı farklı düdükler çalmaları da göz ardı edilemez. Artık öyle bir duruma gelindi ki neredeyse oyunun her anında verilen faul kararları tek tek irdelenmeye başlandı. En son örnek Trabzon-Beşiktaş maçında yaşanan gol öncesindeki pozisyon gibi... Sonuçta neyin faul olup olmadığını kestirmek güçleşiyor.
Lig başladıktan 2 hafta sonra bir yazı yazıp Lig TV yorumcusu Markus Merk’in pozisyonları yorumlarken, hakem hatalı da olsa doğru olduğunu söylüyor demiştik. Böyle devam ederse Türk Futbolu da, hakemliği de büyük bir kaosun içerisine gider. Ancak o gün ligin başı olduğu için gördüklerimize bazı kesimler dikkat çekmedi, çekmek istemedi. Bugün bazı serzlenişler ve homurdanmaların başladığını görmekteyiz. İleriki haftalarda şampiyonluğun kızışmasıyla ve özellikle büyüklerin aleyhine olabilecek hakem hatalarına nasıl yorumlar yapılacak, merak ediyorum. Yine pozisyonu yorumlamaktan çok oyuncunun hatasını mı, yoksa deneyimiyle bu tip pozisyonların neden oluştuğunu mu dinleyeceğiz.
Sevgili Oğuz Sarvan’a bir sorum olacak. Özgür Yankaya, Beşiktaş-Antalyaspor maçındaki performansıyla maçın sonucuna tesir etti mi, etmedi mi? MHK Başkanı sıfatının dışında eski bir hakem ve eğitimci olarak cevap verirse daha memnun olacağım. Aynı hakemi, hemen başka bir maça atamak; genç ve kabiliyetli görünen bir hakemi kaybetmenin, hakemler tarafından ona karşı içsel bir düşmanlığın oluşmasına zemin harcamak değil midir? O zaman hep adaletten bahsediliyor, neyin adaleti?
‘’Webb iyi maç yönetti‘’
27. dakikada Almanya ceza alanı içersine ortalanan topa Neuer iyi zamanlama yaparak, yüksek gelen topu yumrukladı. Aynı anda arada kalan Servet’e de dirseğinin bir teması oldu. Servet’in sakatlık yaşaması tamamıyla oyun gereğiydi. 34’de Mertesacker-Tuncay mücadelesinde devam kararı ve hemen akabinde yardımcının Halil için bayrağını kaldırmayıp devam ettirmesi de doğruydu. 43. dakikada Müller’in kafa şutunda direkten dönen topu tamamlayarak, Almanya’nın golünü atan Klose ofsayt değildi. 45+3’de yine Mertesacker, Sabri’nin önünden topu müdahele ederek pozisyonun korner olmasını sağladı. Sabri ise penaltı bekledi. Hakemin kararı doğruydu. 53’de ilk yarıda olduğu gibi çok kritik bir pozisyonda yardımcı bayrağını yine kaldırmadı. Halil de çok önemli bir gol pozisyonunu kullanamadı. 56’da maçın hakemi avantajı gereksiz olarak abarttı. Oyunu devam ettirmişken, diğer odyuncuda topa hakim olup daha sonra kaybettikten sonra devam etirmesi gerekirdi. 79’da Mesut’un attığı Almanya’nın 2. golü öncesinde topla buluşmasında ofsayt yoktu. En son Dünya Kupası finalini yönetmiş olan maçın hakemi Howard Webb oyunun kontrolünü hep elinde tutup iyi maç yönetti. Aslında onun içinde zor bir maç olduğu söylenemez. Oyuncuların iyi niyetli olmaları ve dostluk havasını andıran yaklaşımları fazla olsa da genel görüntüsü ile hakem olduğunu oyunun her anında hissettirdi.
‘’Oyunu gereksiz yere uzattı‘’
Türkiye’deki oynanan futbola bakıldığında hemen hemen tüm maçlarda oyuncular girdikleri her mücadele sonrasında kendi lehlerine faul bekliyorlar. Öyle ki neyin faul, neyin faul olmadığını çözmek de zaman zaman zorlaşıyor. Bu standartsızlık hakemlerin yönetimlerine de yansıyor. Buna bir çözüm bulmak lazım. Yoksa böyle devam ettiği sürece içinden çıkılmaz bir hal alacağa benziyor. Maça gelince; Oyun hızlı ve yüksek tansiyonla başladı. Hakem maçın başlarında yorum çelişkisi yaşayınca kontrolü sağlamakta da bir süre zorlandı. Ancak 15. dakikadan sonraki bölümlerde bu kez oyuncular güçlerini gol bulmak için harcamaya başlayınca, Kuddusi de kendine gelmiş oldu. Karşılaşmanın 4. dakikasında Egemen, ayağını tehlikeli bir şekilde kaldırıp kayarak Guti’ye faul yaptı. Ancak faulun yanında sarı da görmeliydi. 9’da Selçuk’un önüne almak istediği topa Aurelio bilerek eliyle oynadı.
Bu oyuncu da sarı kart görmeliydi. 30’da ise Guti top önünde ilerlerken Engin’in ayak darbesi, tendonuna geldi. Bilerek yapılmış bir hareket değildi. Ancak dikkatsiz bir hareket ve karşılığı sadece faul olmalıydı. 44’te Trabzonspor ceza alanında yaşanan karambolde kendi takım arkadaşından gelen top, Egemen’in koluna çarptı. Devam kararı doğruydu. 51. dakikadaki gol öncesinde Ernst, ayağını Burak’ın koşu yoluna doğru uzattı. Sol ayağını kurtaran Burak, sağ ayağını kurtaramayınca düştü. Tartışılabilecek bir pozisyon. Ancak faul kararı doğruydu. Yine gol sonrasında Ernst, topa yükselmek için geç kalınca, daha erken yükselen Trabzonlular’ın altında kaldı. Gol kararı da doğruydu.
Sonuçta, özellikle son dakikaları oldukça heyecanlı geçen maçta, hakem genel olarak başarılıydı. Ancak son saniyelerdeki serbest vuruştan sonra oyunu bitirmeyerek maçın sonunun gerilmesine neden oldu. Kuddusi Müftüoğlu bu bölümde deneyimine yakışmayacak bir tarz sergiledi.
‘’Aydınus ilk 30 dakika sertliğe izin vermedi‘’
Fırat Aydınus, oyuna çok kontrollü başladı. Oyunculara yansıttığı ilk izlenim, ikili mücadelelerde rakibe temasların hafif dahi olsa düdüğünü çalacağı yönündeydi. Öyle de oldu. İlk dakikalarda epey fauller çaldı. Sert ve agresif savunma yapmak isteyen Gençlerbirliği takımının bu uygulamadan çok da hoşnut olmadığını gördük. Bu nedenle Başkent ekibinin verilen faul kararlarına itirazları da oldu. Fırat’ı uzun bir aradan sonra ilk kez bu kadar sakin ve özgüvenli gördüm. İyi bir hakem olan Fırat Aydınus, form durumunu ve moralini daha yukarılara çekerek, ligin yükünü çeken hakemlerden biri. Ancak önemli bir uyarıda bulunalım. İlk 30 dakika, en ufak bir temasa faul çalıp skor 2-0 olduktan sonra bu kez daha farklı bir yorum uygulaması kararlarını tartıştırır. Sonuçta yardımcılarıyla uyumu ve yardımcılarının ofsayt tetkikleri yerindeydi. Özellikle Fenerbahçe’nin 3. golünde yardımcı Serkan Akarca, şeklen ofsayt olan Santos’a bayrak kaldırmayıp geriden gelen Gökhan Gönül’ün topla buluşmasında oyunu devam ettirmesi örneklik bir pozisyondu. 50’de sarı kart gören Jedinak, 68’de tekrar sarı kartlık hareket yapınca yerinde bir kararla ikinci sarıdan oyundan atıldı. 52’de Selçuk, 54’te ise Emre’nin rakipleriyle girdiği ikili mücadelelerde sakatlık yaşamaları oyun gereğiydi. Yalnız 65’te barajı bozdu diye Gökhan’a gösterdiği sarı karta gerek yoktu. Gökhan, top oyuna girdikten sonra barajdan ileriye doğru fırlamıştı.
‘’Yanlış karar!‘’
Oyunun geneline baktığımızda son zamanlarda izlediğim en keyifsiz, zevksiz ve temposuz maçlardan biri oldu. Zeminin kötülüğü, diğer tarafta da karşı maraton tribününün inşaat halindeki görüntüsü, seyir keyfini kaçıran başka bir faktördü. Maçtaki pozisyonlara gelince; en önemli ve en kritik an 40. saniyede yaşandı. Lucas Neill, yandan kayarak Emenike’nin önündeki topa müdahale etti. Pozisyonda Neill’in niyeti, tamamiyle topla oynamak. Zeminin de kötü olması, hakemin yanılmasına etkide bulundu ki, Avustralyalı savunmacının topa müdahalesinden sonra Emenike’nin düşmesine, hatalı bir karar verdi.
Gol olmasa kırmızı
Ev sahibinin ikinci golünden önce İnsua’nın rakibine hareketi fauldü. Gol sırasında Barış kaleye giden topa eliyle dokundu. Ancak top kaleye girince, gördüğü sarı kart doğruydu. Eğer bu pozisyon gol olmasaydı, kartın rengi kırmızıydı. Maçın hakemi Aytekin Durmaz’ın genel yönetimine baktığımızda, bazı pozisyonlarda doğru ve yanlış fauller vererek, vasatın altında bir karşılaşma yönettiğini gözlemledik.
‘’Hakem fevkaladeydi!‘’
Tribündeki müthiş ambians maçın seyir zevkini yükseltmeye değer tarafıydı. Karşılaşmanın başında Rapid’li taraftarlar ve oyuncular belli ki en fazla Quaresma’ya konsantre olmuşlardı. Çünkü Quaresma oyunda kaldığı zamana kadar farklı, oyundan çıktıktan sonra ise daha farklı bir Rapid vardı sahada. Quaresma’nın sakatlanması elbette Beşiktaş için de izleyiciler için de şanssızlık. Ancak Holosko’nun oyuna girdikten sonra geriye daha fazla yardımcı olması saha üstünlüğünü Beşiktaş’a geçirdi. İlk yarının son 20-25 dakikası topa sahip olmak her zaman mümkün olmayabilir. Sadece top çevirip, sağa sola pas yerine, skor üstünlüğüne gidecek oyun çıkarmak gerekirdi. Beşiktaş’ta özellikle Toraman, Üzülmez ve Tabata’nın sinirli hareketleri gereksizdi. Bunun sonucunda da Toraman anlamsız ancak doğru bir sarı kart gördü. İkinci yarı gollerle başladı. Kademe hatasından kalesinde golü gören Beşiktaş, rakip kalecinin büyük hatasından yararlanıp golü atan Holosko, 58’inci dakikada bencillik yapmayıp, bomboş iki Beşiktaşlı oyuncuya pas verse ikinci gol 1 dakika sonra başa baş pozisyonda topa iyi vursa, belki de 63’üncü dakikadaki Bobo’nun golüne kadar tüm Beşiktaşlılar rahat bir nefes almış olacaktı. Beşiktaş’ın, uzun zamandır yaşadığı yıldız oyuncu boşluğunu Guti ile doldurduğunu da söylemek gerekiyor. Maçın Belaruslu hakemi Aleksei Kulbakov için tek bir şey söylemek lazım. Son yıllarda gördüğüm en iyi hakem. Oyunu kontrol, cesaret, disiplin ve avantaj uygulamaları fevkaladeydi. Beşiktaş’ın ilk golünde kritik bir pozisyonda kalecinin elindeki topu kaçırmasına cesaretle devam demesi, yine Bobo’nun kritik ofsayt kokan ikinci golünde oyunu devam ettirmesi öyle her hakemin kolay kolay verebileceği kararlar değildi.









































