‘’Özkalfa'ya dikkat!‘’
Dün akşamki karşılaşmanın orta hakemi Tolga Özkalfa, ilk 45 dakikanın bitiş düdüğünü çaldığında skor 1-0 Beşiktaş lehineydi. Sahadaki oyuncular bu süreçte sakin, gayet centilmen bir görüntü sergilediler. Tartışılacak kritik bir pozisyon da yoktu. Beşiktaş ilk yarıda yüzde 70’lerin üzerinde topa hakim olup, yan paslarla arada bir gol pozisyonu yaratımaya çalışıyor, bunlardan birini de Sidnei’nin kafasıyla istediğini alıyordu. Ancak hal böyleyken seyirciden hakeme müthiş bir tepki geldi. Bunun nedeni ise şuydu: Ankaragücü yarı alanında Güven, Quaresma’ya faul yaptı. Top ise Fernandes’e geldi. Ama Fernandes topla oynamıyordu. Avantaj yok, seyirci ıslıklıyor. Herkes Tolga Özkalfa’nın faul çalmasını bekliyor. Fakat Tolga Özkalfa’dan avantaj kararı geliyor. Çalsana kardeşim!
43. dakikada Kağan, Simao’nun dizine doğru ayak tabanıyla sert bir hareket yaptı. Faulü çalıp şaşkın şaşkın etrafa bakınırsan, böylesine kolay giden maçı bir anda gerip, sonrada tepkiyle soyunma odasına gitmek zorunda kalırsın. İkinci devreye Ankaragücü golle başlayınca oyun tempo kazandı. Maç sertleşince hakem açısından daha zor bir hal almaya başladı. Ankaragücü’nde Tisdell ile Uğur Uçar’a çok gereksiz sarı kartlar gösterdi. Sonrasında oyundaki hakimiyeti elinden iyice kaçıran Tolga Özkalfa, Uğur Uçar’a 2. sarıdan kırmızıyı ve Egemen’in koluyla bilerek oynaması nedeniyle çaldığı serbest vuruşta ikinci sarıyı göstermedi. Benden söylemesi... MHK’nın yerinde olsam bu Tolga Özkalfa’ya çok dikkat ederim.
‘’Penaltı doğru, kırmızı yanlış‘’
Lig öncesinde MHK başkanı Yusuf Namoğlu TV kanallarında bu yıl ikili mücadelelerde özellikle dikkatsiz ve kontolsüz hareketlere sıfır tolerans ve kart olacak demişti. İkinci haftada en dikkat çeken aksaklıklar, ne ilgniçtir bu pozisyonlarda yaşanmaya devam ediyor. İlk dakikada Fink’in Selçuk’un ayak tabınına basmasının karşılığı sarı kart olmalıydı. 14. dakikada Samsun ceza sahasında Baros ve Bahia’nın vücut vücuda mücadelesinde faul da penaltı da yoktu. 43. dakikada Selçuk, Fink’i hem elini hem de ayağını kullanarak yere indirdi. Bu pozisyon da sarı kart olmalıydı. 54. dakikada Mustafa Sarp’ın golle sonuçlanan kritik pozisyonunda ofsayt yok. Yardımcının kararı yerinde oldu. 74. dakikada Samsun ceza alanında ilginç bir pozisyon yaşandı. Takım arkadaşından seken topu Ahmet Şahin eline aldı. Burada kaleciye pas yok. Ancak devamında Elmander, Ahmet Şahin’in önünde ellerini açarak en direk vuruş bekledi. Kaleci de direkt Elmander’in üzerine gidip, sportmenlik dışı bir hareket yaptı. Penaltı yüzde 100 doğru. Ancak kırmızı kart yanlış. Çünkü hareketin şiddeti yok ancak sportmenlik dışı bir hareket, bunun karşılığı sarı kart olmalıydı. Penaltı atışında ise vuruşun kesinlikle tekrarı gerekirdi. Çünkü neredeyse diğer oyuncular vuruş yapılmadan önce Selçuk’la aynı hizaya gelmişlerdi.
‘’Halis Özkahya iyi başladı‘’
Üç gün öncesinden bazı kesimlerin, ‘Fark yemezse iyidir’ diye yorum yaptığı Trabzonspor, Şampiyonlar Ligi’ne dünya devi İnter’i devirerek başladı. Uzun bir aradan sonra, Büyükşehir Belediye maçıyla Avni Aker’de seyircisiyle buluşan Trabzonspor’un tribündeki taraftar sayısı kadar olmasa da, onun yarısına yakınının da dışarıda olmasını beklerdik. Statta yer yer boşlukların görülmesi bir futbol şehri olan Trabzon’a hiç de yakışmadı.
Maçın özellikle ikinci yarısı hızlı ve tempolu oynandı. Bu yarının büyük bir bölümünde Trabzonspor’un istekli olduğunu gördük. Volkan Şen’in önemli ve büyük maçlarda oyuna heyecan katacağını söylemek lazım. Büyükşehir Belediye’de geçen haftanın yıldızı Webo’nun, 86. dakikada attığı goldeki sakinliği ve ustalığı kadar, aynı pozisyonun devamında yardımcı hakemin devam kararı da mükemmeldi.
Hasagiç’in alışkanlığı
Kenan Hasagiç’e ise ayrı bir parantez açmak lazım! Geçen yıldan sürdürmüş olduğu alışkanlık olan ve oyun kurallarında belirtildiği gibi, ‘bir oyuncunun giydiği kısa kollu formasının altından, başka renk fanila giyemez’ yasağına bu maçta da uymayarak kafasına göre takıldığını gördük.
Halis Özkahya ise oyunun genelinde iyi maç yönetti. Çok ciddi hata yapmadı. Gösterdiği kartlar da yerindeydi. Ancak geçen hafta da gözlemlediğimiz topsuz alanlarda yaşanan bazı ihlallerin yardımcıları ve 4. hakem tarafından tespit edilemediğini bu maçta da yaşadık. Örneğin 79. dakikada oyunun durmuş olduğu bir esnada Tolga’nın ceza alanı çizgisi yayının olduğu noktadaki Webo’nun yanına kadar gidip bu oyuncuyu itmesi gibi...
Bu pozisyonlarda hakemin sırtı dönük olduğundan pozisyonu süzmesi pek de kolay değildi. O zaman
devreye yardımcı ya da 4. hakemin girmesi şart.
Son olarak, her ne kadar teknolojik bir hata da olsa, Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden bir takımın sahasında artık elektrik tesisatı ilgili aksaklıkların olmaması gerekiyor.
‘’3 büyük yanlış!‘’
Maçın henüz başlarında, iki takım tarafından gerçekleştirilen karşılıklı ataklar, pozisyonu bol olacak bir maçın adeta habercisi gibiydi. 23. dakikada Gaziantepspor ceza alanında Baroni’nin ortasında, top, kolu açık Dany’nin dirseğinden döndü. Net penaltıyı vermeyen Bülent Yıldırım seviyesindeki bir hakemin daha sakin olması gerekirdi. Ancak o, Alex’in yanına doğru gelmesini sert bir biçimde sarı kartla cezalandırdı. 26. dakikada bu kez Popov Fenerbahçe ceza alanında Ziegler ile Yobo’nun arasında kaldı. Yobo’nun, Popov’un ayağına yaptığı darbe de açık bir penaltıydı. Ancak bir önceki pozisyonun etkisi altında kalması, Bülent Yıldırım’ın bir kez daha penaltı çalmasını engelledi.
Dany’nin müdahalesi temiz
Uğur Boral’ın pasında Alex’in attığı ilk golde ofsayt yoktu. Bir başka kritik pozisyon da 69. dakikada yaşandı. Alex’in Gaziantepspor ceza alanına gönderdiği harika ara pasında, Dany ile Bienvenu vücutları birbirine yapışık, topa doğru hareketlendiler. Dany kayarak topa müdahale etmek istedi ancak topa da rakibe de herhangi bir hamlesi olmadı. İlk yarıda iki net penaltıyı es geçen Bülent Yıldırım, düdüğünü olmayan penaltı için çaldı. Bu düdükle, dün akşam Kamil Ocak Stadı’ndaki tartışılacak pozisyonların çoğalmasını sağladı. Bu penaltı sonrasında Dany’e gösterilen sarı kart ise oyun kurallarının öngördüğü şekildeydi. Çünkü top kaleden uzak ve yana doğru açılmıştı.
Yıldırım ilk maçta düştü!
Özellikle oyun içerisindeki kural dışı hareketler ile oyuncuların birbirleriyle girdiği ikili mücadelelerin çoğunun da hakem üçlüsü tarafından ayırt edilmediğini gözlemledik. Örneğin Semih ile Sezer’e gösterilen gereksiz sarı kartlarda olduğu gibi. Sonuçta sezona Gaziantepspor-Fenerbahçe maçıyla ‘merhaba’ diyen Bülent Yıldırım’ın, pek de iyi bir açılış yapamadığını gördük.
‘’Heyecana dönüş‘’
Maçın ilk 45 dakikasında İnter’in kullandığı köşe vuruşu 7 ve girdiği 3-4 gol pozisyonuna karşı Trabzon’un ne korneri ne de gol pozisyonu vardı. Ancak topla oynama yüzdelerine baktığımızda yüzde 50 yüzde 50 olması, İnter gibi dünya futbolunda dev sayılacak bir rakibe karşı istenilen, arzu edilen oyun planının yansıtılması ile oldu. İlk yarıda Zokora, ikinci yarıda Colman’ın topa basarak pas yapmaları İnter’in kurmak istediği baskıyı ve oyun hakimiyetini köreltti. Özellikle Tolga’nın kendine duyduğu özgüvenle beraber, kurtardığı yüzde yüz gol pozisyonlarından sonra, Halil’in füze gibi direkten dönen şutunu Celustka’nın akıllı takibi ve uzak köşeye şutu golle sonuçlanınca, Trabzonspor hem Şampiyonlar Ligi’ne müthiş bir başlangıç yaptı hem de futboldan soğumuş, futbola küsmüş Türk halkını da futbola tekrar döndürmüş oldu.
Hakeme gelince, özellikle ilk 10 dakikada vermiş olduğu görüntü oyunu oynatmaya yönelik olup, güçlü olana prim verme anlayışıydı. Böyle olunca hem topun oyunda kalmasına hem de oyundaki mücadele gücüne katkı sağladı ve kural dışı hareketleri de kartlarıyla cezalandırdı. Sonuçta Trabzon’un 3 puanla döndüğü bu maçta İsveçli hakemin gördüğünü çalması buna bir katkı sağladı diyebiliriz.
‘’Caner'in pozisyonu penaltıydı‘’
Fatih’in girdiği iki pozisyondan biri var ki, ‘topu dışarı at’ desen zor atardı. Fakat tebrik etmek lazım, zor olanı becerdi! Özellikle deplasman takımı olarak İstanbul’da girdiğin pozisyonları değerlendiremezsen,
bir anda kalende golü görüp
evine de puansız dönersin.
Oynanan futbol mu! Çok kötüydü. Ha, belki seyirci yoktu, o yüzden konsantrasyon sağlanamıyor denebilir. Doğru. Fakat buna alışık değili miyiz! Nereden bakılırsa bakılsın, bir sezonda her takım bir kaç maçı seyircisiz oynamıyor mu!
Yunus Yıldırım için zor olmayan bir maçtı. Doğrusu oyuncular da işini kolaylaştırdı. 30. dakikada Dia, Orduspor ceza alanında topu önüne almak isterken kaydı, düştü. 40. dakikada bu kez Dalma Fenerbahçe ceza alanında kısa mesafede Selçuk’un dizine çarpıp düştü. İki pozisyonda da penaltı yoktu. Fakat 77. dakikada Caner ceza alanına girip topu Stancu’dan kurtardığı anda bu oyuncu elini yana doğru açarak Caner’in topa gitmesini engelleyip, düşürdü. Net penaltıyı çalmayan Yıldırım belli ki,
bu yıl da kendisiyle özdeşleştirilen penaltı kararlarında daha çok tartışılacağının sinyallerini ilk karşılaşmadan vermiş oldu.
‘’Eski tas, eski hamam‘’
Değişen ne var diye baktım durdum ama çok sevdiğim bir türkünün sözleri aklıma geldi. Eski tas, eski hamam. İşte Beşiktaş da bu türkünün sözleri gibi bıraktığı yerden devam ediyor. Quaresma çok yetenekli, göze keyif veren bir oyuncu. Ama ayarı bozuk saatli bomba gibi, ne zaman, nerede, ne yapacağı belirsiz.
İlk 45 dakikada Eskişehir’den çok Bünyamin Gezer’i zorladı durdu. Quaresma 23. dakikada Eskişehirli oyuncunun arka tendonuna çok sert bir hareket yaptı. Hafta içinde hakemlere verilen seminerde ‘Bu yıl UEFA, özellikle arkadan rakibe çok sert hareketlere sıfır tolerans uygulanmasını istiyor’ denildiği aklıma geldi. MHK başkanının hakemlere verdiği en son talimatta da bu hareketlere taviz verilmeden kırmızı kart gösterilecek dediğini hatırlıyoruz. Sarı kart Quaresma veya kırmızıdan kurtarılan Quaresma, bu kez 40. dakikada umut vaat eden bir pozisyonda rakibine arkadan çelme taktı. Sadece faul kararı çıktı. Bünyamin Gezer sezonun ilk haftasında bu kuralı cesurca uygulasa diğer bütün hakemlere önemli bir örnek olup, önlerini de açmış olacaktı. Ama o fırsat kaçtı. Şimdi yukarıda söylediğim türkünün sözleri yine aklıma geldi. Hakem kararlarında da belli ki yine bir standart olmayacak.
Eee o zaman onlar için de eski tas eski hamam...
‘’Ofsayt yanlış, penaltı doğru‘’
Başarılı futbolcu, topun daha fazla bizde kalması için çabalayarak, bir taraftan elleri ile takım arkadaşlarına da sakin olması yönünde uyarılar yapmaya başladığını gördük. 10. dakikadan sonra Milli Takım’ın aklına pas yapmak gelince, oyunun temposu da düştü, rakibin hızı da kesildi. Maç, 1 puan üzerine bütün oyun planlarını kuran Milli Takım’ın istediği şekle geldi. Grupta 2’nciliğin büyük ölçüde belirlenebileceği bu maça UEFA, iyi bir hakem görevlendirerek, Platini’nin de karşılaşmayı izlemesiyle verdiği önemi göstermiş oldu.
Hakemi hiç konuşmayacaktık ama...
İspanyol Mayenko’nun doğru zamanlardaki kararları oyunun gerginleşmeden kendi halinde gitmesini sağladı. Özellikle son dakikalarda yaşanan iki kritik pozisyon olmasa, belki de hakemi hiç konuşmayacak olacaktık. 23. dakikada Guus Hiddink’in ceketini çekerek, Burak’a penaltı beklediği pozisyonda rakibini çeken Burak’tı.
50. dakikada Yekta’nın arkadan kayarak rakibine yaptığı faulde, önce oyunu avantaja bırakan hakem, avantajın kaybolduğunu görünce faulü verip Yekta’ya sarı kart göstermesi doğruydu. 84. dakikada maçın iki kritik pozisyonundan biri yaşandı... Topla buluşan Harnik ofsaytta değildi, golün iptali yanlıştı. Bu kez
89. dakikada Burak, rakip ceza alanı içerisinde topla buluşup kaleciden kurtulmaya çalıştığı anda, ayaklarına yapılan dikkatsiz hareket sonunda yerde kaldı. Hakemin verdiği penaltı ve kaleciye gösterdiği sarı kart yerindeydi.