‘’Otorite zaafiyeti‘’
Dünkü karşılaşmanın seyir zevki, özellikle Galatasaray’ın temposuz oyunu yüzünden oldukça düşüktü. Maçın en önemli pozisyonu, Antalya’nın 90+3’teki atağı ve Muslera’nın kurtarışıydı. Yunus Yıldırım’a gelince, böyle bir maçta en rahat kişi olması gerekirdi. Fakat bizim Yıldırım’a eleştirilerimiz olacak. Öncelikle oyunu oynatma isteği güzel de, bunun bariz faullere düdük çalmayacağı anlamına gelmemesi gerek. Örneğin, Sabri’nin tendonuna dikkatsizce basan Mehmet Eren’in pozisyonunda oyunu devam ettiren Yıldırım, 1 dakika sonra yine Sabri’nin sağdan Antalya ceza alanına girecekken Mehmet’in darbesiyle yerde kalmasına devam kararı verdi. Arka arkaya iki pozisyonun siniriyle Sabri de itirazını abartılı yaptı. Yıldırım da sadece uyararak geçiştirdi. Bir başka pozisyonda Baros’a yapılan net faulu çalmayan Yıldırım, 26. dakikada Eboue’nin Ali Tandoğan tarafından ayağını kaldırarak engellenmesine yine devam dedi. Ceza alanları içerisinde oyuncuların birbirlerini itme ve çekmelerine de oralı olmayan bir görüntüdeydi. Melo ve Musa Nizam’ın güreşi andıran mücadeleleri oldu. 53. dakikada İbrahim Dağaşan, kayarak ayak tabanıyla Riera’ya sert bir hareket yaptı. Bu darbenin ciddiyetini gören Ujfalusi, koşarak gelip İbrahim’e tepki gösterdi ve sarı kart gördü.
Sert bir hareket yapan İbrahim de sadece sarıyla kurtuldu. 90+2’de Gökhan Zan’ın topa kayarak hamlesinde eli doğal konumda ve yerdeydi. Gereksiz serbest vuruş kararı gelince Gökhan’ın da itirazı oldu. Sarı kart gösteren Yıldırım, Gökhan’ın itirazını daha abartılı şekilde sürdürmesine de sadece bakmakla yetindi.
‘’'Özkahya penaltıları atladı'‘’
Mersin İdman Yurdu 28 yıl aradan sonra Fenerbahçe’ye ev sahipliğini oyunun başında ısınırken sakatlık endişesi yaşayan Hakan Arıkan’ın 4. dakikadaki ikramı ile gösterdi. Sonrasında gayet kendi akışında giden maçta bu kez Halis Özkahya sahne almaya başladı. Önce 7. dakikada Ziegler’in ortasında kaleci Hakan topa dikkatsiz bir hamle yapıp Özer’e müdahalede bulundu. Bu hareketin karşılığı bir penaltı olması gerekirdi. Bu kez Nduka Fenerbahçe kalesini tam karşıdan gören bir noktada Bekir ile Baroni’nin ikili sıkıştırması ile yerde kaldı. Net bir faul. Ancak devamında lehine bir faul kararı verdi ki bunun faulle uzaktan yakından ilgisi yoktu.
En ciddi pozisyonlardan biri 41. dakikada yaşandı. Bekir ile Beto’nun normal ikili mücadelesinde gereksiz faul kararı sonrasında kullanılan atışta kaleye giden topa Bekir kolu ile beraber elini açıkça kullanıp, topla bilerek oynadı. Yüzde 100 penaltı ve Bekir’e de sarı kart olmalıydı. Fakat hakem gidip Moritz’e itirazdan sarı gösterdi.
İbrahim Kaş 53. dakikada Alex’in yüzüne acımasızca dirsek vurarak kırmızı kart görmesi gerekirken bir kaç dakika sonra Emre’yi arkadan tutup çekince ikinci sarıdan atıldı. 58. dakikada Zurita’nın elle kaleye gönderdiği pozisyonda gol iptali ve gördüğü sarı doğruydu. Ancak aynı Zurita 66. dakikada bu kez bir hava topunda Emre’ye kontrolsüzce dirseğiyle vurdu. Bu hareketin karşılığı da en az sarı olmalıydı. Hakemden sadece faul kararı geldi, Zurita da oyundan atılmaktan kurtuldu.
‘’Bunu da göremezsen!‘’
Hakem Hüseyin Göçek ne zaman önemli bir karşılaşma yönetse, ilginçtir maçtan çok daha fazla konuşulan isim oluyor. Bu müsabakada da bu özelliğini sürdürmeye devam etti. En büyük eksikliklerinden biri, ikili mücadeleleri iyi süzemeyip yanlış yorumlaması. Bu da oyuncuları, seyircileri ve yedek kulübelerini gereğinden fazla geriyor. Bu sıkıntılar, oyuna da yansıyor. O zaman da oyunun kontrolünü elinden kaçırıp, şuursuzca yanlış kararlar vermeye başlıyor. 30. dakikada Kazım, Bursaspor ceza alanında kayarak yere düşen Stepanov’un önündeki topu kontrol edip kale ile karşı karşıya kaldı. Pozisyonda Kazım’ın rakibine hiçbir teması yok. Ancak anlamsız faul kararı, Galatasaray adına çok önemli bir pozisyonu da engellemiş oldu.
Mânâsız ‘devam’ kararı
34’te Engin’e öyle bir ikili sıkıştırma yapıldı ki, bu çok net bir fauldü. Ancak devam ettiren Göçek, akabindeki pozisyonda Elmander’e gereksiz bir sarı kart gösterdi. 43. dakikada Eboue, Bursa ceza alanında Stepanov’dan topu kurtardığı anda, pozisyona kayarak gelen Stepanov iki ayağıyla direkt Eboue’ye dikkatsiz ve kontrolsüzce darbede bulunup bu oyuncuyu yere indirdi. Pozisyon yüzde yüz penaltı! Stepanov’a da sarı kart gösterilmesi gerekirken, yine manasız bir devam kararı çıktı.
Çok fazla koşmasın...
Galatasaray’da 58. dakikada ceza alanında kayarak pozisyon almaya çalışan Ujfalusi’nin eline çarpan topa devam kararı doğruydu. Ancak 61’de Batalla, yardımcıya yakın olan ceza alanı çizgisinden içeri girmek isterken, Hakan Balta kolunu uzatarak bu oyuncuyu engelledi. Bu pozisyona da hakemden devam kararı geldi. Zaman zaman kararlarıyla maçlarda neticeye direkt etki eden Hüseyin Göçek’e tavsiyem, çok fazla koşmak yerine, daha az efor harcayıp doğru kararlar vermesi.
‘’Kaleciye kırmızı, Beşiktaş'a penaltı‘’
Özgür Yankaya’nın deneyim ve tecrübe kazanması ile daha fazla maçlarda izleyeceğimiz hakemlerden biri haline geleceğini bekliyoruz. Şu ana kadar yönettiği maçlara baktığımızda sınıfı geçer not aldı. Ancak daha yolun başında olduğunu unutmamalı. Bu maçın belki de tek ve en önemli pozisyonu 78. dakikada yaşandı. Beşiktaş’ın kullandığı serbest vuruşta Kayseri ceza alanında topa yükselen İbrahim Toraman’a kaleci Gökhan, topla ilgisi olmadan iki yumruğu ile yüzüne şiddet içeren bir darbe yaptı. Bu hareketin karşılığında Beşiktaş lehine yüzde yüz bir penaltı kararı verilip, Gökhan’a da kırmızı kart gösterilmeliydi. Ancak pozisyonda devam kararı çıkınca hem Toraman’ın burnu kırıldı, hem de maçın kırılma noktası oldu. Dönen topta da Kayserispor ikinci golü buldu.
‘’Rasmussen'in kararları yerindeydi‘’
Maçta İlk 5 dakika günümüzdeki çağdaş futbolun göstergesi olan; istek, tempo ve hızı anımsatan bir oyun ortaya koyan Milli Takım, nasılsa meşin yuvarlağı filelerle buluşturacakmış gibi bir izlenim ortaya koydu. İlerleyen dakikalarda zamanla düşen temponun yerine de ayağa paslarla rakip kalede pozisyon aramaya başlayan Milliler, Hamit’in birkaç kez kaleyi şutlarla yoklaması dışında, ilginçtir ilk 45 dakikada izleyenleri hoplatacak veya zıplatacak tehlikeli olabilecek bir pozisyon bulamadı. İkinci yarıda da ilk yarıya nazaran pek değişen bir şey yoktu. Yalnız bir türlü Burak’ı ara paslarla rakip kaleye başa baş bırakma eksikliğini, sonradan oyuna giren Selçuk telafi edip giderince, en azından herkezin beklediği grup ikinciliği galibiyetle birlikte form düzeyi açısından kötü olan milli takıma, eleme maçı öncesinde moral oldu. Danimarkalı Rasmussen, oyunun genelinde iyi maç yönetti. Pozisyonlara çok yerinde ve doğru kararlar verdi. İki takım oyuncularının centilmence oyunlarıda onun işini kolaylaştırdı. Emrenin 53. dakikada ceza sahası dışından kaleye çektiği şut, kolu vücuduna yapışık olan rakibin eline çarptı, devam kararı doğru oldu. 55.dakikada Arda, rakip ceza alanında topu önüne almak isterken, rakip oyuncu adımını daha erken atınca, Arda da bu oyuncuya takılıp düştü. Bu pozisyonda penaltı yoktu, hakemin kararı doğruydu. Yine 57.dakikada serbest vuruş yapılmadan önce Burak, top oyuna girmeden tüm oyunculardan önde ve kaleye en yakın oyuncuydu. Dolayısıyla topla buluşup golüde atınca hakemin vermiş olduğu ofsayt kararı da yerinde oldu.
‘’Son zamanlarda izlediğim en iyi hakem!‘’
Hamit gibi deneyimli ve tecrübe sahibi bir oyuncu, penaltı noktasından ayağının dışıyla topa vurmaya çalışmamış olsaydı, maçın gidişatı da, havası da farklı olacaktı. Sonrasında Selçuk, topun altına girmeden vurabilse yine bir önceki havayı yine yakalama şansı doğabilecekti. Oynadıkları bütün maçları kazanmış, dünya futbolunda her zaman söz sahibi olan Almanya Milli Takımı aynen sistemi otomatiğe bağlanmış makine gibi, nereye nasıl oynayacaklarını gözü kapalı uygulayabilen bir takım. Yakaladıkları net pozisyonları gollerle sonuçlandırınca hem milli takımı strese soktular, hem de alışık olduğumuz son final maçlarındaki Azerbaycan maçına bizi bir kez daha endekslediler. Maçın İngiliz hakemine gelince... Bu maçta izlediğim hakem Martin Atkinson son zamanlarda milli maç düzeyinde gördüğüm en iyi hakemlerden biriydi. Maç boyunca oyuna hakimiyeti, oyunu kontrolü çok başarılıydı. Bununla birlikte, Gökhan Gönül’ün rakibine yapmış olduğu harekete çaldığı penaltı da son derece doğruydu.
‘’Bir doğru bir yanlış!‘’
Gaziantep-Beşiktaş mücadelesine hakem Halis Özkahya damgasını vurdu. 64’üncü dakikada Popov kendi yarı alanından topu aldı, bütün oyuncuları geçip, Beşiktaş defansının arkasına sarktı. Peşindeki Necip de arkadan bu oyuncunun formasını tutup çekmeye başladı. Ceza alanına yaklaşıldığı anda da düşmemek için direnen Popov’u yere indirdi. Hakem Halis Özkahya’nın ‘bariz gol şansını engelleme’den Necip’e gösterdiği kırmızı kart son derece yerindeydi. Daha sonra, bu kez başlangıcı ofsayt olan 83’üncü dakikadaki pozisyonda ise Sosa, Beşiktaş ceza alanına girmek isterken İsmail kontrolsüz bir darbeyle
ayağına vurduğu bu Antepli oyuncuyu yere indirdi. Bir önceki pozisyon kadar çok net görülmese de bana göre, hakemin ‘bariz gol şansını engelleme’ nedeniyle İsmail’i kırmızı kartla ihraç etmesi de doğruydu. Ancak unutmamalıyız ki pozisyonun başlangıcı ofsayttı ve yardımcı hakemin bunu tespit etmesi gerekirdi.
Topları çiğneyip durdular
Beşiktaş’ta Mustafa Pektemek kuvvetsiz, aynı zamanda çabuk değildi. Holosko ise çok koşuyor gibi görünmesine rağmen, çizgiye gömülüp, ne Ekrem’e yardım etti, ne de rakibe baskı yaptı. Fernandes ile Simao da ayaklarındaki topu çiğneyip durdular. Yalandan geriye, yana paslarla maçın içinde olduklarını göstermeye çalıştılar. Böylesine kötü bir Beşiktaş’ı başlarda mütevazılık gösterip, kendi yarı alanında karşılayan Gaziantep uyanınca 15-20’nci dakikalardan itibaren özellikle Ekrem’in kanadından tehlikeli olmasa da çabuk ve hızlı ataklar geliştirmeye başlayınca, Rüştü ile neredeyse bire bir oynamaya başladılar. Quaresma’nın eksikliğinin Beşiktaş’ta ciddi anlamda hissedildiği de bir gerçek.
‘’Fırat Aydınus standardı tutturdu‘’
Muslera, Rajnoch’un girdiği pozisyona geçit vermeyince o zaman bende Özden’e atarım deyip, ters bir kafa vuruşuyla topu kendi kalesine Galatasaray’ın 3 bininci golü olarak atıp adını da tarihe yazdırdı.
Melo hırslı ve yetenekli bir oyuncu. Göbeği kontrol edip, yaptığı paslarla Galatasaray’ın hücum gücünde etkili oldu. Ancak topsuz oyunlarda rakip oyuncularla gereksiz diyaloğa girmesi başına iş açacak gibi. Bundan önce bir maçta rakibine şiddetli bir hareketi hakemin gözünden kaçmıştı. Melo, hatta Kazım ile Baros’un Fatih hocadan ciddi bir uyarıya ihtiyaçları var. Galatasaray’a zamansız zarar verebilecek oyuncular. Her geçen gün Galatasaray takım oyununu daha iyi yansıtmaya başladı. Özellikle kontrataklardaki yardımlaşma bayağı göze çarptı.
Fırat Aydınıus’u bu maçta çok başarılı buldum. Kendine özgüveni, oyunu kontrolü ve sakinliği pozitifti. Standart kararlar verdiğini gördük. Örneğin 9. dakikada Ankaragücü ceza alanı çizgisi üzerinde Selçuk ile Kaan’ın omuz omuza mücadelesinde Selçuk yerde kaldı. Yine Galatasaray’ın ikinci golü öncesinde Engin’in benzer bir pozisyonda topu rakibinden alışı ve golle sonuçlanan bu iki pozisyondaki devam kararları yerindeydi. 84. dakikada Aydın’ın Baros’a yaptığı harekete vermiş olduğu penaltıda da haklıydı. Ona tavsiyemiz oyuncularla yaptığı konuşmayı kısa tutup, elini de oyuncuların omzuna koymaması. 89. dakikada Kazım’a göstermiş olduğu sarı karttan sonra bu oyuncunun devamındaki el hareketi ikinci sarı kartı gerktirmezdi. Normal ikili bir diyalog gibi algılanmalıydı. Nitekim öyle de algıladı.