Arama

Popüler aramalar

‘’Fare dağ oldu!‘’

Galatasaray tartışmalı bir olağan mali genel kurul yaşadı. Yönetim istediği ibrayı alırken çok eleştirildi. Ancak Başkan Dursun Özbek ve ekibi çok nazik bir konuyu olabilecek en hatalı şekilde yönettiler.

Bir zamanlar devletin, hükümetin, yargının, askerin, polisin, eğitimin, sporun içinde çöreklenmiş FETÖ'cüler çok da sürpriz olmayan bir şekilde ülke yönetimine el koymaya kalktılar. Kanlı bir süreçten sonra darbe bastırıldı. Darbeciler de her yerden kazınmaya başlandı. "Kurunun yanında yaş da yanıyor" en büyük endişe olmuştu. Bu durumdan Galatasaray Camiası da nasibini aldı. Yargı mensubu, gazeteci ve eğitimci birçok isim görevinden uzaklaştırıldı; bazılarının başına çok daha kötü şeyler geldi. Teker teker de masumiyetleri gün yüzüne çıkıyor. Umarım bu süreçte tüm masumların hakkı en kısa sürede geri verilir.

Bu aşamaya geldikten sonra bana göre en aşağı son 10 yıldır terör örgütü olan FETÖ'yle son krizi Galatasaray Genel Kurul üyeleri yaşadı.

Hakan ve Arif yanlışları

İkisi de iyi futbolcuydu ancak siyasi yaklaşımları nedeniyle camianın büyük bir kısmı tarafından sevilmiyorlardı. İlk hata o zamanki yönetimlerin. Tarikatlarla, cemaatlerle ilişkisi olanların biletini hemen kesmediler. İkinci hata ise tarikatlarla, cemaatlerle ilişkisi olan isimleri kulübe üye yapmaktı. Belki de dünyanın en zor üye olunan kulübü Galatasaray. Üyelik başvurusunda bu futbolcuların tarikatçılığı dikkate alınarak reddedilmeliydi. Popülist kararlar her zaman zarar verici olmuştur.

Sonra ne oldu!

Galatasaray birikmiş devasa borcunu ödeyebilmek için en basit yolu seçti ve devlet kurumlarıyla anlaştı. Bunun detayları bugünün konusu değil. Siz bağımsızlığınızı yitirirseniz sizi yönetmeye de birçok talip çıkar. Hükümet de Galatasaray'ı birçok konuda zorlamaya başladı. İhraçlar da bunlardan biri.

Genel kurul üyelerinin büyük bölümü o gün şöyle düşündü:
1 - Yönetim hükümete teslim oldu.
2 - Üzerimizde baskı var, ihraçlar diretiliyor.
3 - Yönetim bu krizi gerektiği gibi idare edemedi.
Bütün bunların bileşimi üyeler üzerinde "Siyasileri hemen atalım, İsmail Demiriz tarikatları sokan isim takıma, gitsin. Hakan ve Arif de tepkimiz olsun, ihraçlarını onaylamayalım" fikrini ön plana çıkardı. Hakan ve Arif'in ihraçları da onaylanmadı. Ancak bunları onaylamayanlar FETÖ'cü oldukları için değil hükümetin diretmesine ve yönetime olan tepkilerinden dolayı onaylamadılar.

Yönetim ne yapmalıydı!

1 - Bu oylamayı asla genel kurula taşımamalıydı.
2 - İhracı başka bir yolla sağlamalıydı (uzlaşma, istifaya zorlama).
3 - Herkes tepene binmeden aidat bahanesiyle ihraç etmeliydi ki neticede bunu yapmaya mecbur kaldılar.
4 - Gözünün üzerinde kaşın var diye ihraç etse bile bugünkü durumdan daha zararlı olmazdı.

Buradan anlaşılıyor ki Başkan Dursun Özbek'in kurmayları pek bir işe yaramıyorlar. Hatta yaptıkları açıklamalarla krizleri kaosa çevirebiliyorlar. Başarı ekip işidir; ne yazık ki bu ekip Galatasaray'a 15 numara küçük geldi.
Şu anda çok zor bir sürecin hemen başında Galatasaray Camiası. Hükümet-FETÖ savaşında piyona çevrildi. Hükümet tüm hatlarıyla baskısını gösteriyor, Hakan bunca yıl ekmeğini yediği ve sevdiğini iddia ettiği kulübünden istifa ederek Galatasaray'ın elini rahatlatmak yerine yasal haklarını arayacağını söylüyor, yönetimin tüm işleri devletle; dolayısıyla hükümetle. İşi çok zor Galatasaray'ın. Bu krizi iyi yönetemezse akla bile gelmeyecek şeyler olabilir. Aman dikkat, tüm camia en azından bu kriz için bir kereliğine tek yumruk olmalı.

Akbabalara gün doğdu

Boyunlarında her zaman bir tasma ve o tasmanın ucunda da ip vardır. Kim tutarsa o ipten ona göre havlarlar. Para ve popülerlik adına çiğnemeyecekleri değer yoktur. Böyle durumlarda ortaya çıkarlar. Bazen bu sizin komşunuzdur bazen de bağımsız ve özgür olması gereken basındır. Onlar tarafından övülmek istemezsiniz, onların iğrenç yakıştırmaları aslında sizin büyüklüğünüzdür; asla muhatap olmamak gerekir.

27 Mart 2017, Pazartesi 14:20
YAZININ DEVAMI

‘’Tudor da fıs çıktı!‘’

Galatasaray, Trabzonspor maçına çıkmadan önce lider Beşiktaş'ın 8, ikinci Başakşehir'in 6 puan gerisindeydi. Bu iki takımın da 1 maçı eksik. Muhtemelen bu 2 takımla olan puan farkı daha da açılacak. 1 takımla yarışsan şans var ama 2 takım sana bu kadar fark attıysa şampiyonlukta en ufak şansın kalmamış demektir. Hedef 2'ncilik olsa bile işin çok çok zor. Durum bu şekil olunca yapabileceğin tek şey Avrupa Kupaları'na katılabilme hakkını elde etmektir.

Neden mi?

Mali disiplinsizlik nedeniyle zaten UEFA'dan yasaklısın. Artık tek hedef budur. Sarı Kırmızılı renklere gönül verenler belki kızacaklar ama artık tek hedef bu kaldı; ki verilecek yeni cezayı eritebilesin. Anlayan anladı!

Trabzonspor hak etti

Bu yazıyı sadece Galatasaray üzerine yazmak haksızlık olur. Trabzonspor kazanmak için her şeyi yaptı. Galatasaray da kaybetmek için!

Son yıllarda olmadığı kadar aciz kalıyor Sarı Kırmızılılar ezeli rakipleri karşısında. Riekerink'i takımın başına getirdiysen geleceği düşüneceksin. Tudor'u getirdiysen başka türlü düşüneceksin. Ancak Galatasaray Yönetimi maalesef hep aynı şeyi düşünüyor; "Sportif başarı gelirse övünürüm, olmazsa da mali disiplin derim". Bunu kimse yemiyor artık. Mali felaket için hafta içini bekleyelim.

Bu akşam işimiz mevcut başkanın kardeşi aracılığıyla hiç beceremediği futbol!

Taraftarı delirttiler

Ne yaptıysa olmadı bu yönetim. Taraftarları bile yanlarına çekemediler. Aldığım duyuma göre barış için devreye taraftarın en çok inandığı isim olan Haldun Üstünel'i bile kullandılar. Sevgili kardeşim Haldun'un etkisini ilk iç saha maçında göreceğiz. Umarım başarılı olmuştur. Ancak bu kadar olumsuzluğu tek başına yok edemez diye düşünüyorum.

Ne biçim bahane!

Maç sonrası açıklamasında Galatasaray'ın büyük umutlarla başa getirdiği atletizmci hocası İgor Tudor da kendini bitirdi. Uzun zamandır duran toptan yenilen gollerde sıkıntısı olan Galatasaray'ın bu problemine Hırvat hoca, "Biz 5 kişilik hücumcu ekibi bekliyorduk, 7 kişi gelince şaşırdık" mazeretini öne sürdü. Ben kendi adıma "Hede len" diyorum. Demek ki kaza eseri 9 kişi korner atışına gelse rakip, gol yemekten başka çaresi kalmayacak koskoca Galatasaray'ın. Planlar bu kadar küçük takımı yönetmek üzerine olamaz. Tudor'u bence ya Kalamış'a, ya Ada'ya, ya Galatasaraylılar Derneği'ne ya da taraftarın arasına 5 dakikalığına sokmak lazım. O zaman bu dev camianın hedeflerini öğrenir.

18 Mart 2017, Cumartesi 23:05
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray'da gerçekler‘’

Mart ayı olağan divan kurulu toplantısında Başkan Dursun Özbek 25 Mart'taki mali genel kurulda bir sakatlık olmaması için geçen dönem Galatasaray için ne kadar sıkı çalıştıklarını anlattı. Ancak benim kafam biraz kalındır, değişik anlar; arkadaşlarıma sordum, onların da kafaları benimkinden farklı değilmiş. Bu arkadaşlar hem de her fırsatta acımasızca eleştirilen liselilerden!

Gelelim kafamın takıldıklarına
- Florya ve Riva, Emlak Konut'la ortaklık kurularak satılmamış, yatırım ortaklığı yapılmış. Bunu biliyoruz da; Florya ve Riva artık Galatasaray'ın mı? Hiç sanmıyorum. Kendi tabirleriyle, "Gitti son kurşun", umarım iyi nişan alınmıştır!
- Toplam borç 1 milyar 831 milyon TL, alacaklar ise 641 milyon lira. Yani ne zaman ve nereden geleceği belli olmayan alacakları eklesek bile alacak-verecek farkı 1 milyar 190 milyon lira. Kur farkı, kriz, ihtilal girişimi taraftarı pek ilgilendirmiyor. Yapılan her şeye rağmen borç yine artmış.
- Hedeflenen hiçbir şey tutmadığı gibi gelir-gider de evdeki hesaba uymamış; 106 milyon gelir hedeflenmiş ancak 82 milyon lira gelmiş. 110 milyon gider hedeflenmiş 158 milyon lira harcanmış. Yani yıllık zarar 72 milyon lira. Almayacaksın o zaman Rodrigues'i, Linnes'i. Seneye takım yine annemizin liginde belli ki. Maalesef elin oğlu da bakmıyor kur farkına, kalkışmaya falan!

Neden Denizbank!
- Emlak Konut'tan alınan 508 milyon lira 342 olarak Denizbank'a kırdırıldı. Ben bu halimle daha fazla kar ederek kırdırırım o kadar parayı. Sonra da cebimdeki parayla istediğim ipoteği kaldırırım. Denizbank'a 166 milyon lirayı neye karşılık verdi Galatasaray. Şeffafız ama kırdırma neden böyle ağır şartlarla oldu bize kimse anlatmadı hâlâ, gerçi soran da olmadı. Bu da olayın daha korkunç yanı. 3-5 kişi soruyordu böyle soruları, onlar da sustu ya da verilen payelerle susturuldu herhalde!
- Hangi krediler kapatıldı o da açıklanmadı şeffaf Galatasaray'da. İkinci el bilgilerle "Riva ipotekleri ödendi" diye duyduk, umarız doğrudur. "Bir dakika sürmedi ödenen borçları anlatmak, gayrımenkul ortaklığının ne mükemmel olduğunu ise tam 28 dakika dinledik! Yine de bütünün içindeki tek iyi haber bu. Galatasaray bir yerlere bir şeyler ödedi!
- Geçen senenin yıldızı mağazacılık, bu sene 10 milyon lira zarar etmiş. Olmaz ki kupa falan almazsan kâr mâr!

En çok borçlanma 2016'da
- Bilançoya ve anlatılanlara bakınca en çok borçlanma yapılan yıl 2016.
- 2017 bütçesi 35 milyon lira zarar hedefi ile yapılmış. 2016'nınkinde 5 milyon lira zarar hedeflenmişti 72 milyon lira zarar edilmiş. Kaba hesap 14 kat yanılmışlar. 2017'de acaba bizleri ne bekliyor!
- Başkan dedi ki, "Önemli kararları alırken size soracağım". KAP'ta yayınlananlara göre Galatasaray sermaye artırımı yapacak. Sanırım kimseye sorulmadı! Bir kalemle 100 milyonlar oradan oraya gidiyor; insan sormaz mı böyle önemli bir konuyu kendisini başkan seçen üyelerine!
- Sahada da durum parlak değil. Liderden 10, ikinciden 6 puan geride Galatasaray. Oynadığı futbolla 3'üncülüğü bile haketmiyor. Federasyon karşısındaki acizliğiyle de Galatasaray böyle yönetimi! Baksanıza, kaç gün geçti, başkan yardımcısının haftalar sonra alınan 3 puan sevinciyle söylediklerini çözebilmiş kimse yok!

Özetle...
Divan kurulunda çizilen pembe resmin aslında kapkara bir tablo olduğunu rakamlar net olarak gösteriyor. Sanırım mali genel kurul sıkıntılı geçecek. Galatasaray genel kurul üyelerinin zekalarını sınayanlar hep hüsrana uğramışlardır.
Amacımız bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Mali genel kurulda başkan yukarıdaki belirsizlikleri iyi anlatamadan, hangi parayla hangi borç ödendiğini açıklayamadan açılış konuşmasını tamamlarsa sağladığı kasa kolaylığı da kefaletleri de görünmez olur.

09 Mart 2017, Perşembe 14:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sıra yönetimde‘’

Altyapı uzmanlığıyla belki de Galatasaray'ın geleceğini şekillendirebilecek Riekerink, Galatasaray etiğine çok da uymayan bir şekilde kapının önüne bırakıldı. Şampiyon olma hırsı Galatasaray'ın değerlerini ayaklar altına almak için asla mazeret olamaz.

Her şey unutuldu ama Kayserispor'un futbolcusuyken ayartılıp 6 ay futbol oynayamayan Ali Turan'ın etik dışı transferi unutulmadı. O zamanki Adnan Polat yönetimi bu konu yüzünden çok eleştirilmişti.

Tudor'un takımın başına getirilmesi de çok farklı değil. Futbolda tüm işler çok profesyonel; sağdan sola dönmek milyon Euro. Ama bu acımasız çarkın içinde Galatasaray'ın etik değerlerden uzaklaşmayarak Türk Sporu'ndaki öncülüğünü göstermesi gerekiyor.

Hangi Anadolu şehrine gitseniz en sevilen takım Galatasaray. Bu sevgiyi şehrin takımının futbolcusu ya da hocasını ayartarak elde etmedi Galatasaray.

Federasyonun kara adamları
Tarihin en beceriksiz, yanlı ve artniyetli federasyonu ile karşı karşıya Türk Futbolu. Ve bu federasyon tüm kurullarıyla Galatasaray'a kötülük yapmak için yarışıyor. Hakemler de bu lanetin en uç noktası.

Başları ağrımasın diye kararsız kaldıkları pozisyonlarda lehte yerine aleyhte yanlış yapmayı tercih eden hakemler lig başından bu yana Galatasaray'ı rahat bırakmadılar. Hakem hatalarıyla kaybedilen puanları eklesek şu anda kötü futboluna rağmen lider Galatasaray'dı. Koskoca Galatasaray yağmurda ıslanmış küçük bir çocuk gibi bir köşede zırıl zırıl ağlayarak bu kasıtlı hataları engelleyemez.

Öyle bir ses çıkartır ki UEFA'sı FIFA'sı işi gücü bırakıp durumu düzeltmek için Türkiye'ye koşar. Ne federasyon kalır ne de Beşiktaş'ın şampiyonluğu için uğraşan Yıldırım Demirören. Ancak Galatasaray'ın başında bunu başarabilecek çapta bir yönetim yok. Federasyona tepkiyi tweet seviyesine indirdi 500 küsür yıllık dev!

Hakemlerin adil yönetimine tabii ki ihtiyacı var Galatasaray'ın ancak küme düşme potasındaki takımlar önünde düştüğü aczi de görmezden gelmek tarafsızlığa uymaz. Puan kayıplarını tamamen hakem hatalarına bağlayan yönetici ya da profesyonellerin yeri ise tribünde, amigoların yanıdır.

Galatasaray demokrasidir
Bir cümle de kendimden. Son zamanlarda o kadar çok duydum ki şu lafı, "Yönetimi eleştiriyorsun diye GSTV'deki işinden oldun". Eleştirdiğim için bu çiğliği yapacaklarını sanmıyorum.

Galatasaray demokrasiyle yönetilir, tek adam diktasıyla değil. GSTV'de ne yapıyorsam fahri olarak yaptım, bundan sonra da öyle olacak. Yönetim olarak dedikodu üreteceğinize orada profesyonellere maaşlarını zamanında ödeyin yeter!

Mali konularla birlikte bu yazıya konu olmuş aksaklıkları kısa sürede düzeltemezse; bavulu ele alma sırası yönetime gelecektir.

20 Şubat 2017, Pazartesi 11:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hava kuvvetleri!‘’

Galatasaray'ın en büyük problemi olmadık zamanlarda kolayca gol yemesi. Hiçbir takım Galatasaray'ı kendi sahasına hapsedip, üstünlük sağlayarak puan almadı. Rakibin Galatasaray ceza alanına çoğu zaman şişirerek havadan gönderdiği toplar golle sonuçlanınca Sarı Kırmızılılar puanlar kaybettiler. Gazetemizin istatistik uzmanı Aslıhan Çil'in rakamları gerçeği ortaya koyuyor. İşte Galatasaray'ın yediği goller:
Kafa ile: 10
Penaltı: 2
Ayak ile: 6 (hepsi ceza alanı içinden)

Beceriksiz stoperler

Anlaşıldığı gibi ceza alanı içindeki hava toplarında bir zafiyet var. Göbekte yer alan (Semih, Serdar, Chedjou, Hakan, Koray ve Ahmet) isimler belli ki ya zıplayamıyorlar ya da yer tutma ve zamanlama hatası yapıyorlar. Defanstaki bu sıkıntı orta sahayı da olumsuz etkiliyor. Topu kaptırmamak adına yana ve geriye yapılan paslarla durumu idare etmeye çalışan orta saha Selçuk'un da form düşüklüğüyle rakibi cesaretlendiriyor. Kabak da yeterli beslenemeyen forvetin başına patlıyor. Oysa ki Türkiye'nin hücum gücü en yüksek olan takımı da Galatasaray. Eren, Podolski, Bruma, Yasin, Sneijder, Sinan ve Selçuk rakiplerin korkulu rüyası olabilecek kapasiteye sahipler. Yeter ki oyunu orta saha-defans yerine orta saha-hücum bölgesine yığabilmek. Böyle yapabildiği maçlarda Galatasaray gole kolay ulaşarak rahat ve farklı galibiyetler aldı.

Oyunun boyu kısalmalı

Bu saatten sonra Thiago Silva, Sergio Ramos ya da Gerard Pique'yi kadrosuna dahil edemeyeceğine göre Galatasaray ne yapmalı!

Öncelikle mevcut stoperlere yedikleri goller gösterilmeli; yüzlerce kez hem de! Mutlaka yenilen goller analiz ediliyordur ancak takımın da üzerine yapışan "Ben mükemmel oynuyorum, onların hatası" hastalığı derhal kazınmalı. Stoperlere zıplama antrenmanları yaptırılmalı ve maç boyunca diri kalmaları için ekstra çalıştırılmalı. Başta Selçuk olmak üzere tüm orta sahaya mecbur kalmadıkça, oyun kurmak için geri pas yapmaları yasaklanmalı. Sen koca Galatasaraysın; gol atabilmek için rakibi üzerine çekmeye ihtiyacın yok. Yine Galatasaray defansını ileride kurmalı, oyunun boyu en fazla 40-50 metre olmalı. Böylece hem defans hem de hücum hattı boşa enerji harcamamış olacak. Tabii ki bu durumda ani ve hızlı ataklara da bir çözüm gerekecek. Böyle bir futbolun riskleri var ancak bol gol atabilen bir Galatasaray bu sorunun altından kalkabilecektir. Ayrıca taraftarını da deli etmeyecektir. İnanın taraftarın en sinir olduğu şey yenilmek değil; orta sahada amaçsızca vakit geçirerek yenilmek! Göze hoş gelen futbol takımının taraftar ve hoca üzerindeki kredisini de artıracaktır.

11 Şubat 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Son damla!‘’

Çizgi roman kahramanı Tex Willer'in meşhur bir lafıdır, "Bardağı taşıran son damla asla en suçlu olan değildir". Başakşehir mağlubiyeti de son damla oldu Galatasaray' için. Çuvaldızı başkasına batırmadan önce iğnenin görevini yerine getirelim. Bireysel ele alırsak; en iyi kadro Galatasaray'da, hoca az yardımla mükemmel olabilir. Kaldı ki dünya devi Dick Advocat'ın 4 puan önünde. Riekerink bey değilse Advocat ne değil! Yönetimin iyi niyetinden ise kimsenin şüphesi yok.

Ruhsuzlar ordusu

İşte tam burada koca bir ANCAAAAK gerekiyor. Futbolcuların birkaçı dışında ruhları tükenmiş. Geri pas izlemekten taraftar bıktı. Orta sahada artık Selçuk'un yeri yok. Yerine kim oynarsa oynasın daha iyi. Arkadaşlarını da ruhsuzluğa sürüklüyor. Florya idare edilemiyor; Mehmet Özbek'in (birader) içinden Ali Dürüst, Levent Nazifoğlu'ndan da Abdürrahim Albayrak çıkmadı maalesef. Florya futbolcular tarafından yönetilen bir yere dönüşmüş. Bağırıp çağırmayla disiplin sağlanmaz. Cepleri para dolu, 20'li yaşlarında ve eksik eğitimli erkekler topluluğunu ancak akılla yönetebilirsiniz.

Yönetimin en büyük derdi para! Buna rağmen taraftara şirin gözükmek için transfer yapıyor! Nerede hani Rodrigues? Neden ilk 11'de değil? Diğerlerinden daha iyi değilse neden alındı?

Maddi konular ise tam bir hayal kırıklığı. Elde kalan otel, Emlak Konut ile imzalanan ve sonu belli olmayan anlaşma. Bu anlaşmayla elde edilen garanti paranın kırdırılarak kuşa döndürülme uğraşlarını ise başka bir yazıda inceleyeceğiz.

Yeter Demirören yeter

Beşiktaş taraftarı bu sloganla kovdu Yıldırım Demirören'i.

Gezi Parkı olayları zamanında stadlardaki hükümet aleyhinde yapılan tezahüratları engellemesi ve şike temizliği" için göreve bizzat zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından getirilen Yıldırım Demirören, Türk Futbolu'nu katlederken en büyük yarayı da Galatasaray'a açtı. Hakemlerini Mete Kalkavan kılığında Galatasaray maçlarına göndererek en kritik anlarda Sarı Kırmızılılar'ı kurşuna dizdiriyor. Çalınan puanları eklersek çok kötü oynamasına rağmen ligin tartışmasız lideri Galatasaray'dır. Galatasaray Yönetimi futbol seyircisini statlara gitmekten soğutan ve korkutan Yıldırım Demirören'i koltuğundan indirmek için var gücüyle çalışmalıdır. Kısa vadede ise Mete Kalkavan değil yönetmek için, bir daha Galatasaray maçına seyirci olarak bile girememelidir. Aksi Galatasaray Yönetimi'nin aczi olacaktır.

05 Şubat 2017, Pazar 12:30
YAZININ DEVAMI

‘’Üyelerin gündeminde farklı konular vardı‘’

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, olağanüstü Divan Kurulu toplantısında, Riva ve Florya projeleriyle ilgili söylentilere kızgın bir şekilde yanıt verirken, “Bu, atacak son kurşunumuz. Buradan elde edilecek gelirle kulübün mali durumunu kurtaramazsak, elimizde başka çare kalmıyor” dedi, elde edilecek gelirin 1.5 milyar lira dolaylarında olabileceğini söyledi. Başkan, birçok konuda daha açıklamalarda bulundu. Ancak üyelerin kafalarında başka soru işaretleri vardı. Özellikle yılan hikayesine dönen Ada davası, geçmiş dönemlerde yapılan yolsuzlukların araştırma sonuçları, lisede yapılamayan toplantılar konusu. Bunlara yönetimden ne yazık ki bir yanıt verilmedi. İşte üyelerin yanıtlarını beklediği sorular:

Ada: Halen süren mahkemede

Galatasaray’ın avukatlarının pasif kalması. Geçtiğimiz günlerde yapılan duruşmada seçilen bilirkişilerin tamamının Galatasaray aleyhinde rapor yazması. Yapılan itiraz neticesinde de yeni oluşturulacak bilirkişilerin İTÜ profesörlerinden oluşturulmasına mahkeme başkanının karar verdiği. Ve bu bilirkişilerin harita mühendisi, mimar ve inşaat mühendislerinden oluşacağının detaylarının açıklanmadığı gibi Ada konusundaki soruların cevapsız kalması divan üyelerinin tepkisini çekti.

‘Vahim durumlar var’

Yolsuzluklar: Başkan seçilirken söz verdiği; “Geçmişteki tüm usülsüzlükleri bağımsız bir firmaya araştırtıp, gereğini yapacağım” vaadine Özbek’in uymadığını ifade eden üyeler, “Bu araştırmanın sona erdiğini biliyoruz. Başkan’ın bunları bizimle paylaşması gerek. Son 20 yıldır olanları biz de biliyoruz. Başkan’ın bir an önce bunları ifşa etmesi gerek” şeklinde yakındı. Buna karşın Özbek’in, “Çok vahim durumlar var. Bunların açıklanması Galatasaray çok zarar verir” diyerek konuyu geçiştirdiği öne sürüldü. Lise’de yapılamayan toplantılar: Turcan Bolayır ise tüm üyelerin sıkıntısını dile getirdi. OHAL nedeniyle Galatasaray Lisesi’nde Divan Kurulu toplantılarına izin verilmediğini dile getiren Bolayır’ın, “Okulumuzda birçok toplantı yapılmaktadır. 4 Aralık’ta Eğitim Vakfı’nın ödül töreni, geçtiğimiz hafta sonu da Divan berat töreni yapıldı. Divan toplantılarının yeri lisemizin bünyesindeki Tevfik Fikret Salonu’dur. Lisemizdeki diğer toplantılardaki gibi kapıda isim listesi oluşturarak pekala Divan toplantıları da yapılabilir. Yetkililerin ve Divan Başkanımız İrfan Aktar’ın bu konuya çözüm bulmalarını istiyorum” sözleri büyük alkış aldı.

Tüzük değişikliği

Kürsüye çıkan Disiplin Kurulu Başkanı Celal Emon, bir an önce yeni tüzüğün üye alımı değişikliğiyle yürürlüğe girmesi gerektiğini belirterek, “Sırada bekleyen ve liseli olmayan 700 kadar çok değerli üye adayımız var. Ya tüzük hemen yeni haliyle uygulansın ya da bir kereye mahsusen bekleyen değerli insanları üye yapabilmenin yolunu açmalıyız” dedi.

Sinan Kılıç’a tepki

Toplantının sonlarına doğru söz alan Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın babası ve eski yöneticilerden Sinan Kılıç’ın kürsüden, “Galatasaray’a bu kolaylıkları gösteren Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a çok teşekkür ediyorum” sözlerine üyeler, “Devlet başkanı değil Cumhurbaşkanı” tepkisini verdiler. Kılıç ise, “O benim için devlet başkanıdır” diyerek sözlerinde ısrar etti ve cılızlaşan tepkilerle kürsüden indi.

20 Ocak 2017, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne Arabistan'ı!‘’

Galatasaray Futbol Takımı Suudi Arabistan'a maç yapmaya gitti. Amaç Suudiler'le iyi ilişkiler başlatmakmış.

Yapılacak sponsorluk anlaşmasıyla elde edilecek gelir ne olursa olsun Galatasaray gibi kapısı modern dünyaya açılan bir camiaya yarar getirmez, camia böyle bir yerden gelecek parayı sindiremez.

Fikri, irfanı, vicdanı hür!

Bu kulüp ülkenin işgal altında bulunduğu yıllarda Ali Sami Yen ve arkadaşlarının özverileriyle kuruldu. Sonraki yıllarda ise okul müdürü Tevfik Fikret'in "Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür" sözleriyle ayakta kalmaya devam etti. Ülke bağımsızlığını kazanırken zor yıllar yaşandı. Batılı düşünce tarzını destekleyen aydınların sayesinde Türk Sporu bugünlere gelebildi. Tevfik Fikret o baskıcı yıllarda öğrencilerini almaya gelen padişahın adamlarına okulun kapısı önünde dikilerek, "Çocuklarıma ancak benim cesedimi çiğneyerek dokunabilirsiniz" cevabıyla tarih yapraklarındaki yerini şerefli bir şekilde aldı.

Arap sermayesine hayır

Varoluşu o günlere dayanan Galatasaray Camiası çok farklıdır, ilericidir. Ben Galatasaray Futbol Takımı'nın Suudi Arabistan'a maç yapmak için gitmesini onaylayacak bir tek genel kurul üyesi tanımıyorum. Tepki çok büyük; hele hele bu seyahatin nedeni olarak yansıtılan sponsorluk anlaşmasına kimsenin onayı yok. İnsan hakları, laiklik gibi evrensel değerlerin bulunmadığı bir ülke sermayesinin kulübe girmesine kimsenin gönlü razı değil. Üstelik Arap sermayesinin cazip rakamlarından kurtulabilmek için İngiliz kulüplerinin UEFA ve FİFA ile paralel verdikleri mücadele de önümüzde. Petrolden kazanılan milyar dolarlarla hücum eden şeyhlerin gelecekte kulüp yönetiminde söz sahibi olma istekleri de kapıdaki başka bir tehlike.

Isı değişimi çok tehlikeli

Takımı Arabistan'a götürmek sportif açıdan bakarsak büyük bir risk. 0 dereceden 27 dereceye giden futbolcuların gidiş ve dönüşte ısı farkından dolayı sıkıntı yaşamamaları ise bir şans. Bu yolculuk sportif açıdan hiçbir yarar sağlamamıştır. Henüz çözülemeyen sponsorluk anlaşması da camia tarafından yönetimin günün şartlarına uyum sağlama çabası olarak algılanmaktadır. Bu durumu yönetimin dikkatine sunmak hala çalışan bir gazeteci olarak görevlerimden biridir.

Yasin kanayan yara

Yasin'in inanılmaz çıkışına alkış tutanlar arasında neredeyse en öndeyim. Hamza Hoca ile kazandığı ivmeyi bugüne kadar getirdi. Takımın en fazla gol atanı. Ancak idman ve maçlardaki hırçın ve gereksiz hareketleriyle herkesi çileden çıkardı. Galatasaray'ın büyüklüğünün, hatta kendisinin nerede olduğunun farkında değil. Her gün, "Daha fazla para istiyorum" diyerek takım arkadaşlarıyla kazancını kıyaslaması ve yöneticilerin başını ağrıtması en kibar dille etik değil. Daha fazla veren varsa oraya git, yoksa da işini yap. Bu kez de affedildi ancak affedilmez seviyeye gelmesine çok az kaldı.

12 Ocak 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI