Arama

Popüler aramalar

‘’Ne tazminatı!‘’

Herkes biliyor, Terim damatlarıyla kebapçı bastı. 10 gün kulağının üzerine yatan Federasyon 11'inci günde hocayı kovdu. Kovulduğunu da bizzat hocadan öğrendik, "İstifa etmedim" diye açıklama yapmak zorunda kaldı koskoca Fatih Terim. Nedir bu köşe kapmaca oyununun özü, isterseniz hep beraber sesli düşünelim.

10 günde ne değişti!

Hoca bir anda sinirlenip herşeyi kenara bırakarak, bir baba olarak ailesine sahip çıkıp mekan bastı.
Yanlış mı yaptı?
- Tabii ki evet.

Ne yaptığını iyice düşününce de Federasyon Başkanı'na gidip gereğini yapabileceklerini söylemiş. Başkan da hocanın boynuna sarılıp "Uzun süre daha yapacağımız çok şey var" diyerek sorun olmadığını hocaya söylemiş.
Buraya kadar doğru olmasa da "Türk Standartları"na göre çok garip bir durum yok.
10 gün sonra Federasyon Başkanı hocanın görevine "Baskı var, yıprandık" falan diyerek son veriyor.
Ne oldu daha vahim bu 10 günde?

- Hiçbir şey!
"Kimbilir kim kimi aradı da Federasyon Başkanı bu kararı almaya mecbur kaldı" fikrinden başka bir fikre sahip olanınız var mı aranızda?
- !!!

Zurnanın zırt dediği yer

Neyse, koskoca Milli Takım hocasız kalacak değil ya! Buraya kadarı da bizim standartlarımızın dışında değil.
Sonra bir tazminat hikayesi ortalığa döküldü ki işte zurnanın zırt dediği yer burası.

- Hoca tazminatını alabilmek için kovuldum demiş.
- TFF tazminat vermemek için hoca istifa etti algısı yaratmış.
- Tazminat maddelerinde karşılıklı eşitlik yokmuş, olsa hocanın tazminat alması normalmiş.
- Hoca tazminatı bağışlamalıymış ki bazı branşlarınız 10 yıl kurtulsunmuş.

Şimdi gerçeğe dönelim

Hoca kovuldu değil mi?
- Evet.

Neden kovuldu?
- Mekan basmaktan.

TFF, UEFA ve FIFA normlarının dışına çıkarak hocayla anlaşma imzalayamaz. TFF'nin bir kuruluş kanunu var. 21 maddesi olduğu için, işleyişi kolaylaştırmak adına bir de TFF Statüsü yapmışlar. Bu da yeterli olmayınca Etik Kurulu Talimatı oluşturulmuş ki ceza verilecek durumları eğip bükmek kolay olsun. Kulüp başkanlarını, yöneticilerini, futbolcuları hatta taraftarları istedikleri gibi susturabilsinler, futbolu futbolsuz bırakarak yönetebilsinler. Hocan mekan basarsa kullanacaksın o etik talimatları.
Neymiş o talimatlar?

Etik Kurulu Talimatları 10, 11, 12 ve 13'üncü maddeleri açıkça belirtmiş çalışanlarının yapamayacağı davranışları. Normal bir işyerinde tazminatsız işten çıkartmadır etik kurulu talimatlarının karşılığı. Federasyon federasyon olsa baştan bir karar alır ve bunun arkasında dururdu.

Bu baş döndüren karar değişiklikleriyle Milli Takım'ı hocasız, hocayı da tazminat peşinde koşan bir açgözlü kılığına soktular. Olayın özünden uzaklaştık; hoca tazminatını bağışlasın noktasına geldik. Ayıp değil mi bizlere!

Son bir tespit

TFF özerkmiş! Özerklik futbol enstrumanlarına baskı yapmak değil, dış seslere kulağı kapatıp bağımsız ve adil karar alabilmektir. Siyasetçi falan takmamaktır. Bu federasyondan böyle bir cesaret beklemiyorum ama bu kadar da olmaz ki! Kararı birkaç derece düzeltirsin ama 180 derece dönünce başlar da döner mide de bulanır!

01 Ağustos 2017, Salı 14:35
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan'ın büyük hedefi‘’

Galatasaray "transferin şampiyonu" apoletini taktı. Ancak hepimiz biliyoruz ki önemli olan sezon sonundaki şampiyonluk.
Maicon, Belhanda ve Gomis kağıt üzerinde iyi transferler olarak görünüyorlar. Teknik direktör Tudor'un isteği üzerine alınan bu futbolcular uyum sağladıkları takdirde Galatasaray'ı mutlu sona ulaştırabilecek kapasitede isimler. Satılan araziler ve şirket üzerinde yapılan ekonomik planlamalar (sermaye artırımı) ile nakit sorununa geçici de olsa çözüm bulan yönetim futbolda Başkan Dursun Özbek'in tabiriyle son kurşununu cömertçe harcadı.

Şampiyonlar Ligi'nde başarı

Türkiye'de şampiyon olmak prestij kazandırıyor. Şampiyonlar Ligi'nin anahtarı da şampiyonluk. Ancak bu ligde ilerleyebildikçe Galatasaray hedeflediği gelirlere ulaşabilir. Yani Galatasaray'ın transferleri aslında bu sezon için değil; hedefte gelecek sezonlarda içeride olduğu kadar Avrupa'da da başarı var. Yapılan harcamaların karşılığı ancak Şampiyonlar Ligi'nde elde edilecek başarılarla alınabilir.

Galatasaraylılar kenetlenmeli

Bu sezon Galatasaray için çok önemli. İhtiyaç duyulan mevkilere yerinde ve zamanlaması düzgün transferler yapıldı. Gomis'in golcülüğüne, Maicon'un toparlayıcılığına kimse laf edemez. Belhanda ise biraz daha farklı. Topla oynama sevdası çoğu zaman sıkıntı yaratıyor. Tudor'un disiplini altında bu huyundan vazgeçebilirse o da takıma son derece yararlı olabilecek bir isim. Daha bir maç bile oynamadan yorum yapmak sağlıklı olmaz. Hazırlık kampı, maçları ve UEFA Avrupa Ligi'ndeki öneleme maçlarından sonra hepimizin daha doğru düşünceleri oluşacaktır.
Galatasaray'a gönül verenlerin şu ana kadar yaşananları bir kenara bırakarak başarı için kenetlenmeleri şart. Sezon sonunda seçim var. O tarihe kadar büyük ihtimalle Galatasaray'ı Dursun Özbek ve ekibi yönetecek. Kimin ne hesabi varsa mayıs 2018'e kadar dondurması camia için en iyisi olacaktır. Seçim günü geldiğinde cezalar kesilir. Atılan son kurşunun hedefi bulması için gönül birliği yaparak tüm Sarı Kırmızılılar'ın çalışması en akıllı yol olacaktır.

01 Temmuz 2017, Cumartesi 12:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kurtlar Vadisi Milli Takım‘’

Ülkemizdeki gençliğin üzerinde büyük etkisi oldu Kurtlar Vadisi adlı dizinin. Düello kültürü yerine pusu kültürüne daha yakın olan toplumumuzu çok iyi yansıttı. Beline silah takanın, 3 kişi bir araya gelenin kuralları koyduğu dünyaya özellikle gençlik çok ilgi gösterdi. Uzayı keşif yarışına, büyük hadron çarpıştırıcısına, karşı madde bulunmasına özenmeyen gençlerimiz ne yazık ki fiziki gücü kutsallaştıran bu mafyavari dizinin zihniyetine körü körüne taptı. O eğitimsiz gençlerin babaları da boş durmadı; dizide ölen karaktere ciddi ciddi cenaze namazı kıldılar!

Uçakta kabadayılık

Milli Takım'ın uçağında yaşananlar da bu mafya kültürünün yansıması. Kendisi hakkında haber-yorum yapan ve yaptığı haberde en ufak bir hakaret bulunmayan gazeteci Bilal Meşe'ye yarı yaşındaki futbolcu Arda Turan ağza alınmayacak küfürlerle tekme tokat girişiyor. Hatta yanında olası ters bir durumda güç alabileceği takım arkadaşları da var. Bu arada Bilal Meşe kemerini bağlamış oturuyor. Foto muhabiri Vedat Danacı tutmasa, Arda linç edecek Bilal Meşe'yi. Akıl alır gibi değil!

Kaba kuvvet her yerde

İşte her gün çeşitli kılıklarda karşımıza çıkan, yasaları takmayan, cezayı kendi verebileceğine inanan, güçlü olduğunu hissettiğinde tepenize binen, zarar göreceğini anladığında arazi olan şahısların futbolcu kılığında olanı. Arda'nın olaydan sonra sosyal medyada yazdıkları ise tam bir komedi. Çaldığı minareye kılıf aramaktan başka birşey değil. Olmamış şeyleri öne sürüp riyakârlık yaparak hatasının üzerini örtmeye çalışmaktan başka birşey değil. Teknik Direktör Fatih Terim Milli Takım'dan kovmuş, umarım bu kez siyasi baskı uygulanmaz ve Arda o kutsal formayı bir daha sırtına geçiremez. Arda belki Bilal Meşe'ye birkaç küfür savurdu, birkaç da yumruk. Bilal Meşe ise ellerini arkasında birleştirerek Arda'ya hayatında almadığı kadar büyük bir ders verdi.

Spor basınının sınavı

Uçakta o kadar yönetici var, teknik heyet var, koruma var ve en önemlisi Fatih Terim var. Bu kavgayı önlemek için ellerinden geleni yaptıklarından eminler mi acaba!

Son söz de kendimize. Türk Spor Basını'nın kalitesi bu olayla ölçülecek. Yarım santim öne geçebilmek için bakalım önce hangi arkadaşımız Arda'yla konuşmaya kalkacak!

06 Haziran 2017, Salı 20:20
YAZININ DEVAMI

‘’Elden gitmesin de!‘’

Galatasaray Kulübü, tapusunu elinde bulundurduğu Ada’da kitabına uygun tekrar yapılaşabilmek için proje üretmek zorunda. Projesini genel kuruldan geçirmek zorunda. Ve o projeyi çok hassaslaşmış ilişkiler sürecinde belediyeye kabul ettirmek, gerekli inşaat ruhsatlarını alabilmek zorunda.

Çok uzun ve zorlu bir dönem bekliyor Galatasaray’ı yönetenleri. En azından zararın işletmeciden tazmin edilebilmesi için çalışma yapılmalı. Benim en büyük endişem ise karambolde Ada’yı da TOKİ’ye kaptırmak!

29 Mayıs 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ada'dan acı haber‘’

Galatasaray Adası'nın işletmesinin Memet Koçarslan'a geçtiği 2005 yılında başlayan tartışma, kavga ve davalarla dolu olan yılan hikayesi 28 Mayıs 2017 Pazar sabahı saat 07:00'de adaya çıkan belediye yıkım ekiplerince noktalandı.

İsterseniz Galatasaray Adası ile ilgili kısa bir hatırlatma turu yapalım.
Galatasaray Adası'nın ismini yozlaşan İstanbul gece hayatına uydurmak sevdasıyla önce buzADA sonra Suada yaptılar. İsim değişikliğinin sebebi ise sosyal tesis statüsünden çıkartılması ve halka açılmasıydı. Diğer kulüp taraftarlarının da Galatasaray Adası isimli bir yere gitmemeleri sağlanırken Galatasaray'ın birçok değeri de ayaklar altına alınmıştı. Bu duruma itiraz eden üyeler 2010 yılı mali genel kurulunda Koçarslan'ın işletmeciliğini noktaladılar. Genel kurul kararına rağmen Koçarslan yıkım sabahına kadar Ada'yı işletti. Onlarca davadan Galatasaray Kulübü'nün hukuk bölümünün gayrı ciddi tavırları sayesinde kurtuldu. Koskoca camiaya kafa tutarak, "Beni buradan çıkartamazsınız" dedi ve dediğini de yaptı. Süreçteki tüm başkanlar ve yönetimlerin bu gidişatta büyük hataları var.

15 yılda çözüm üretilemedi

Bu tartışmalar sürerken camia içindeki çekişmeler de Ada bahane edilerek tırmandı da tırmandı. Hukuki süreç de hep Galatasaray Kulübü'nün aleyhine işledi. Koçarslan tahliye kararını hep öteledi, yıkım kararlarını içeren davalar ise yıldırım hızıyla adliye koridorlarında dolaştı. En son yapılan yıkım durdurma itirazı ise reddedilince koca camianın Ada'sı yine tek kişinin korumasına kaldı. Geçen hafta başka bir gece kulübü yıkılan işletmecinin belli ki belediyeler üzerindeki gücü sona ermiş. İşin en acı bölümü de burada yatıyor zaten. Neredeyse 15 yıllık bir süreçte Galatasaray'ı yönetenler bu işe bir çözüm üretememişler.

İşin bir başka boyutu da Galatasaray gibi köklü ve büyük bir camiaya yasadışı örgüt muamelesi uygulanarak horozlar ötmeden baskın yapılmasıdır. Tarih bu yıkım emrini veren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı kara harflerle yazacaktır. Yıkım pekala da Galatasaray Spor Kulübüne bırakılabilir, kaçak binalar belediyenin istediği hale vandalizm olmadan getirilebilirdi.

Şimdi ne olacak?

Galatasaray Kulübü tapusunu elinde bulundurduğu Ada'da kitabına uygun tekrar yapılaşabilmek için proje üretmek zorunda. Projesini genel kuruldan geçirmek zorunda. Ve o projeyi çok hassaslaşmış ilişkiler sürecinde belediyeye kabul ettirmek, gerekli inşaat ruhsatlarını alabilmek zorunda.
Çok uzun ve zorlu bir dönem bekliyor Galatasaray'ı yönetenleri. En azından zararın işletmeciden tazmin edilebilmesi için çalışma yapılmalı.
Benim en büyük endişem ise karambolde Ada'yı da TOKİ'ye kaptırmak!

28 Mayıs 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Amiral battı!‘’

Galatasaray Türk Sporu'nda olduğu gibi Türk Futbolu'nda da hep önder olmuştur. Lokomotiftir, başarılı olduğu yıllarda milli takım da başarıdan başarıya koşmuştur. 2002'deki dünya üçüncülüğünü Türk Spor Tarihi'ne Galatasaray hediye etmiştir. Galatasaray'ın 2000'deki UEFA Şampiyonluğu'nun uzantısıdır 2002 dünya kupası üçüncülüğü. Örnekleri sayısızca artırabiliriz ancak konumuz Galatasaray'ın tarihi başarıları değil; bugün yaşadıkları.

Oğlumla ilk maç

Osmanlıspor maçına 8 yaşındaki oğlumla tam bir taraftar gibi gittik; ilk baba-oğul maçımız. Evden çıktık "gerçek taraftar" gibi minibüse bindik. Sonra metrobüs, sonra metro, sonra bir aktarma metro daha ve 15 dakikalık yürüyüşten sonra stada vardık. Sanayi-Seyrantepe metrosunu sanırım 20 dakikadan fazla bekledik. Çocuk sıkıldı ve bana, "Gerçek taraftar olmak zormuş baba" dedi ve yere çömeldi.

Taraftar yolunacak kaz değil

Stada giderken bir simit almıştık, oğlum yarısını yedi yarısını da maçı seyrederken yiyeceğini söyledi. Bileti okutup içeri girmek için yapılan üst aramasında yarım simite el koymaya çalıştılar ancak kararlı şekildeki, "Kimse çocuğumun elinden simitini alamaz" ifademle yarım simit ve ufak bir meyve suyunu stada soktuk. Sanırım stat içindeki büfeler iş yapsın diye bu uygulama.
1 liralık patlamış mısır 5 lira, 20 kuruşluk çay da.

Tamam ihale pahalı, işletmeci 15 günde bir kepenk açıyor ama Galatasaray taraftarı da yolunacak kaz değil. Makul bir fiyatla ihale açılır ve fiyatlar dışarıdaki büfe fiyatlarına çekilirse inanın herkes daha kazançlı çıkar. Şahsen bir sosisliye ben 10 lira vermem; verene de salak derim. İki hafta kimse alışveriş etmezse statta herşey yoluna girer ancak nerede o birlik beraberlik.

Neden yönetim istifa

Neyse maçı bitirdik, dönüş başladı. Seyrantepe istasyonundaki metro dolmuş, daha da doluyor, doluyor, doluyor, biraz daha doluyor; oksijen tükenene kadar. Tarife normal gün tarifesi sanırım. Zincirlikuyu'daki metrobüs de öyle, maçsız gün tarifesi. 10 dakikada bir yarı dolu araç geliyor.

Belediyeye "Maç var statta maç, seferleri sıklaştıralım biraz" diyen bir yönetici var mı acaba? Belediyeci bulan Galatasaray Yöneticisi'nin aklına taraftar değil kat hakkı, inşaat izni falan geliyor.
7 bin 100 kişinin gittiği maçta bile; metroda, metrobüste izdiham oluyorsa! Bir yönetici olarak bu durumu çözemiyor ve 5 tane ek sefer koydurtamıyorsan ya da umurunda bile değilse; o zaman sormayacaksın, "Tribünlerden neden 2-0 galipken bile yönetim istifa sesleri yükseliyor" diye.

Sevimli görünmek adına boyun eğmediğiniz kapı kalmadı. Taraftar sizi gol atamıyorsunuz diye değil, koskoca Türk Sporu'nun amiral gemisini flikaya çevirdiğiniz için kapı önüne davet ediyor.

20 Mayıs 2017, Cumartesi 18:25
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray itibarını kaybediyor‘’

Galatasaray bu sezon yaşadıklarıyla 536 yıllık köklerinin, 112 yıllık spor kulübünün milim milim kazandığı prestiji metre metre harcadı. Hovardalıktaki aslan payı tabii ki yönetimde.

Sakın yanlış anlamayın; yukarıdaki cümleyi ligde 4'üncülüğünün bile zora girmesi nedeniyle kurmadım. Fenerbahçe'ye yenildiği için de değil.

- De Jong'u emekliliğini geçirdiği tatil beldesinden, Sigthorsson'u tedavi gördüğü Reykjavik Devlet Hastanesi'nden transfer ettiği için...
- Sakatlığını Sağır Sultan'ın bile duyduğu Tolga Ciğerci'yi, sakatlıkları ya da sakatlandığını sanması nedeniyle yıllık ortalaması 10 maç olan Serdar Aziz'i transfer ettiği için...
- 250 bin euro bonservisli Rodrigues için PAOK'a 3.5 milyon euro veren, futbolcuya ise kendi ifadesiyle "Rüyasında bile göremeyeceği" maaşı (1 milyon 350 bin euro) verdiği için...
- Başta futbol şubesinin oyuncu tarama (Scout) ekibinin başı Emre Utkucan olmak üzere taramacı tüm profesyonellere taraya taraya bu futbolcuları bulmalarına rağmen hâlâ maaş ödemeye devam ettikleri için...
- Mali genel kurula siyaset karıştırılmasına izin verdiği için... Ve sonrasında hatayı hatalarla örtbas etmeye çalışırken herşeyi eline yüzüne bulaştırdığı için...
- Genel kurulda konuşma yapan Kadir Çetinçalı'yı kulüpten kovduğunu açıklıyor Başkan. Tüzüğü, etiği, hukuku ve en önemlisi Galatasaray değerlerinin tamamını parçaladığı için... (Üyelere sormadan kimseyi kulüpten kovamayacağınızı hadi siz bilmiyorsunuz, yanınızdakiler de mi bilmiyor? Kadir bu kulüpte üye olarak kalacak. İstediğiniz iddiaya girerim).
- "Bütün işlerim devletle" diyerek hükümetin her dediğini yaptığınız için... Üyelerin % 95'inin onaylamadığı siyasi görüşü kulübün içine soktuğunuz için...
- Kime şirin görünmeye çalıştığınızı bildiğimizi bilmenize rağmen; dini içerikli bir pankartı 40 bin kişinin ana avrat küfür ettiği stadın tribünlerine asılmasına izin verdiğiniz için...
- "Batacaktık" diyerek birçok icraat yaptınız. Camianın büyük bölümüne icraatlerinizle "Batsak daha iyiydi" dedirttiğiniz için...
Bu kulübün itibarı azalmıştır. Ancak büyük Galatasaray Camiası elbet bir gün silkinip eski itibar ve marka değerini bulacaktır. Yaşadığımız günler ise tarihe "Galatasaray'ın Fetret Devri" olarak geçecektir.

24 Nisan 2017, Pazartesi 13:30
YAZININ DEVAMI

‘’Metin Oktay‘’

Bazı futbolcular oynadıkları takımın adıyla anılırlar. O kulübe gönül verenlerin kalbinde yer ederler. Babalar, analar çocuklarına o futbolcunun adını verirler. Sonra da çocuklarının adıyla gurur duyarlar, çocuklar da, "Benim ismim şu futbolcudan geliyor" diye övünürler. Metin Oktay taçsız ama unutulmaz bir golcü, futbolcu ve kral. Futbolculuğunu, golcülüğünü hatırlamasak bile gönüllerdeki değerini hiçbir yere bırakamayız. Binlerce Metin biliyorum Metin Oktay'ın adını büyük bir gururla taşıyan.

Tanju mu? Hakan mı?
Daha sonra da birçok golcü geldi Galatasaray'a! Lafı uzatmadan söyleyeyim ne Tanju adı gördüm ne de Hakan; salt babaların Galatasaraylı efsane bir futbolcuya olan hayranlığından dolayı isim verdiği.
Vardır tabii ki ama "Metin" gibi değiller.

Kendilerini küçülttüler
Hakan malum, yasadışı bir örgütün üyesi olduğu için Galatasaray'ın son olağan genel kurulunu kaosa soktu. Futbolculuğunda da çok eleştiri aldığı bir tarikatla ön plana çıktı. Ne goller ne zaferler yaşattı Sarı Kırmızılılar'a. Ancak anıldığı nokta bu. Tanju ise hâlâ hiçbir golcünün atamadığı estetikte goller attı. Onun da yaşattığı zaferler var. Örneğin unutulmaz Neuchatel maçı. Ancak o da günümüzde, zamanında özel hayatında yaşadığı skandallarıyla anılıyor. Futbolu bırakınca iki isim de yargılanmamak için yurtdışına kaçmalarıyla gündeme oturdular. Biri terörden biri kaçak araba satın almaktan. Ama ikisini birbirlerine bağlayan başka ortak nokta var. İsimlerini büyüten kulübe üye olmalarına rağmen yıllık aidatlarını ödememek. Hakan kovulunca sallamadığı aidatlarını ödemek istediğini kulübe bildirmiş. Tanju ise üyeliğini askıya aldığını canlı yayında açıklamasına rağmen bu üyeliğin sürebilmesi için araya nüfuzlu bir isim sokmuş. Aklınız neredeydi be arkadaşlar bu güne kadar. Galatasaray için atan kalpler sizi unuttu, haberiniz olsun.
Diğer 2 bin 698 aidat hırsızı için de düşünceler aynı. Çok zor üye kabul eden Galatasaray sizleri kapının önüne koymakta yerden göğe kadar haklı, demagojiyi bıraksın herkes.

Son bir cümle
Metin Oktay o elim kazayı geçirdiği akşam Galatasaray'ın ona çok borcu vardı, onun ise Galatasaray'a bir kuruş borcu yoktu.

30 Mart 2017, Perşembe 14:30
YAZININ DEVAMI