Arama

Popüler aramalar

‘’Aslan'a kulak tıkacı!‘’

Neredeyse her hafta aynı şeyi söylüyorum, "Galatasaray en zor virajda" diye. Açlıkla geçen 2 seneden sonra oynanan futbol, alınan sonuçlar ve tüm istatistiklerdeki üstünlük Galatasaraylılar'ın aklına "Nazar"ı getirmiyor değil.

Puansal bir sıkıntı yaratmasa bile Fenerbahçe maçında alınacak ters bir sonuç şu ana kadar yakalanan güzel havadan şimşeklerle dolu fırtınalı bir iklime geçişe neden olacaktır. Bu sebeple Galatasaraylı futbolcular farklı galibiyet dolduruşçularının goygoylarına kulaklarını tıkamak zorundalar.

Önemli olan yenilmemek

Yeni Sami Yen'de kazanılacak bir Fenerbahçe derbisi rakibi şampiyonluk yarışından koparacaktır. Büyük ihtimalle ezeli rakipte yönetim ve teknik direktör değişikliğine de sebep olur. Sırf bu açıdan bile Galatasaraylılar için galibiyet çok cazip ancak şart da değil. Galatasaraylı futbolcular ve tribündeki taraftarlar sabırlı olurlarsa Galatasaray'ın galibiyeti gelecektir. "Biran önce golü atalım" mantığı ters tepebilir. Sonuçta sakinliğini koruyan bir Galatasaray, muhreşem taraftarının da yardımıyla sahadan istediği sonuçla ayrılır.

Takımda son durum

Belhanda için birkaç cümle etmemiz gerek. Taraftar ondan çok şey bekliyor. Sahaya yüreğini de koymasını dört gözle bekliyorlar. Selçuk ise kafasını başka işlerle meşgul etmediği zaman takımı yöneten gerçek bir kaptan oluyor. Aman kaptan sen ikişer tıkaç tak kulaklarına. Kulübedeki varlığın bile bu takıma lazım. Diğerleri bildiğiniz gibi; işini severek yapan profesyoneller ordusu.
Gomis için sezon başında "Yanlış ve zamansız transfer" diyen sözde Galatasaraylılar dillerini nerelerine sakladılar çok merak ediyorum.

Son bir cümleyle yazıyı bitirelim.

Önümüzdeki 4 hafta (Fenerbahçe, Trabzonspor D, Gençlerbirliği ve Başakşehir D) çok önemli. 4'te 4 şampiyonluğu, yenilmemek ise şampiyonluk yolunda çok büyük avantajı getirir.

15 Ekim 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hakemi yenmek!‘’

Galatasaray'ı rakiplerinden ayıran en büyük özellik; gerektiği zaman dengesiz hakemleri de yenebilecek kadar inanmış ve takım olabilmiş bir kadroya sahip olması.
Beşiktaş Fenerbahçe'ye, Fenerbahçe de Akhisar'a böyle bir kadroları olmadığı için boyun eğdi. Eski hakem dostlar hep söylerler, "Bir hakem istedi mi istediği takımı kazandırır". Maçın ortalarındaki 3 pozisyonda penaltı çalmayan Alper Ulusoy (ki Mariano'nun Seleznyov'a yaptığı net penaltı) 82'nci dakikada el çabukluğuyla düdüğünden penaltıyı çıkarıverdi. İnce ince doğramak böyle birşey. Hakem maç boyunca Galatasaray aleyhine çalmadığı düdüklerle hem kendini garantiye alıyor hem de puan farkının açılmasını engellemeye çalışıyor. Ya da isminden sözettirerek gündem olmak istiyor. Tam gözümün önünde ısınan Galatasaraylı futbolcular yardımcı hakeme saldırdılar büyük bir hırs ile. O da çaresizce penaltının sorumlusu olarak orta hakemi gösterdi. "Galatasaray'ın oyuna girememiş ve 40 dakikadır ısınan oyuncuları bu kadar hırsla hakeme saldırıyorlarsa nasıl olsa gol gelir" dedim yanımdakilere. 6 dakika sonra Maicon beni haklı çıkardı.
5-0'lık bir maçtan daha değerliydi Galatasaray için zor gelen bu galibiyet.

Çuvaldız takıma

Bir sürü laf ettik Galatasaray'ın karşısında duranlara. Takımın hiç mi kabahati yok! Başta Belhanda olmak üzere tüm takım öğrenmiştir herhalde gevşemenin sonunun yere yapışmak olduğunu. 2-0'dan sonraki laubali hareketler en azından Galatasaray gibi bir büyüğe yakışmıyor. Rakibe saygı duymak hem konsantrasyonunuzu diri tutar hem de centilmenliğinizin göstergesidir. Ayrıca düşmenizi bekleyen pusudakilerin hayal kurmasını bile engeller.

Sami Yen'in yolları tamam

Stat açıldığından bu yana bir karambol vardı. Girmek ne kadar zorsa çıkabilmek de o derece imkansızdı. Arabayla koltuktan nizamiye kapısı 1 saat sürüyordu. Cendere Yolu, Vadistanbul derken bu süre birkaç dakikaya inmiş. Keşmekeşten kaçan sosyetik taraftarın da stada geri döneceğini düşünüyorum. Şampiyonluk kovalayan bir takım yaratmak kadar önemli taraftarın konforunu düşünmek. 6 ay önceki yazımda şikayet ettiğim bu aksaklıklar tam manasıyla giderilmişse birşeyler yolunda gidiyor demektir. Ne de olsa en ağır dille eleştirirken yapılan güzel şeyleri de yazmak görevimiz.
"Rakibi küçümsememek, her zaman doğru olanı yapmak, gerektiği durumlarda hakemi doğruya yönlendirmek, çok çalışmak ve iyiliğinizi istemeyenlerin her köşe başında olduğunu unutmamak" bu günlük son cümlem olsun.

03 Ekim 2017, Salı 10:00
YAZININ DEVAMI

‘’En büyük görev taraftarın‘’

Mariano-Letovlevici, Feghuli-Yasin değişikliğini Tudor 64'üncü dakikada Sami Yen'de yapsaydı Galatasaray maçı çeviremezdi.

Taraftarın vereceği tepkiyle etrafa yayılacak müthiş uğultu sahada galibiyetten başka düşüncesi olmayan futbolcuların ayaklarını kilitleyecekti. Hep böyle oldu. Sabri, Arda, Burak ve Selçuk gibi duyguları diğerlerinden hassas yıldızların beynini durdurmayı başardı o müthiş Galatasaray taraftarının uğultusu. Galatasaray'da değişik bir durum var; Galatasaray için en ağır yazıyı Galatasaraylı yazarlarlar yazarlar, yönetime en ağır eleştiriler Galatasaray Divan Kurulu üyelerinden gelir ya da genel kurul üyelerinden. En ağır tepkiyi hepsinden önce Galatasaray için canlarını vereceğini söyleyen taraftar verir ayağından top kaçıran sabıkalı oyuncularına.

Belki de özgür ruhundan, belki de mafyöz yöneticisi bulunmamasından kaynaklanıyordur bu eleştiri serbestliği ancak durum aynen budur. Galatasaray'ın kurdu yine Galatasaraylılardır.

Tudor'un Z planı

Konumuza dönelim. Dün Tudor oyuncu değişikliği yaparken birçok arkadaşım "N'oluyor be" mesajları attılar. Bir arkadaşım taaa Arabistan'dan "Tudor koşan kazanır dedi" diye yazdı ve başlık önerdi bana "Tudor'un Z planı" diye. Bu saate kadar spor yazarlarınınki de dahil olmak üzere yapılan yorumlar içinde en kısa ve akıllı olan yorum sevgili arkadaşım Aşkın'ınki idi, teşekkür ederim.
Tutmayabilirdi Tudor'un planı, çeviremeyebilirdi Galatasaray maçı. Hatta üzerine 2 gol daha yiyebilirdi takım.

Fransız sistemiyle okudum, fransız hocalarımız bazen gidiş yolu doğru olduğu için yanlış cevapladığımız soruya tam puan verirlerdi. Önemli olanın doğru yolda olmanın kafamıza sokulma şekli olduğunu ileriki yıllarda anladık.

Tudor da Galatasaray'a çok yakışıyor. Bakmayın siz birkaç içten pazarlıklının Tudor'u itibarsızlaştırma çabalarına. Hem Florya'yı hem de takımı çok iyi idare ediyor. Galatasaray'ın teknik direktörü gibi davranıyor; risk alması gerektiğinde sonucu düşünmeden cesurca alıyor o riski. Doğru yolu hep kazanmak. Eyyam yapıp kredi biriktirmiyor. Her elde rest çekip tüm varlığını ortaya sürüyor. İkincilik hedefleri arasında değil ve yakışıyor Galatasaray'ın başına. Ali Sami YEN bu kulübün kurucusu. Takımın da tek amacı yenmek olmalı.

Hakemlere dikkat!

Son 20 senedir hakemler tarafından kayırılmıyor Galatasaray. Adil yönetim karşılaştığı en iyi muamele. Fırat Aydınus da iyi bir yönetim gösterdi. Ancak birgün önce Beşiktaş ile oynanan maçta Ali Palabıyık'ın neredeyse galibiyeti hediye ettiği Fenerbahçe olsaydı Bursa'nın karşısında! O kadar çok penaltı kokan ancak olmayan pozisyonlara aynı cesaretle "Penaltı değil" kararını verebilecek miydi. Bu durum sanırım birçok futbolseverin kafasındaki soru işaretidir.

Siz hiç rakip kulübün başkanına kibar hırsız diyen Galatasaraylı yönetici gördünüz mü. Hakemler de Fenerbahçe'den işte bu yüzden çekiniyorlar. Kendinden olmayanlara karşı büyük baskı yapıyor Fenerbahçe Camiası. Tribünde en ağır el hareketlerini yapan asbaşkanları bile var.

Galatasaraylılar centilmenliklerinden asla vazgeçmeyip rakiplerine doğru yolu göstermek zorundalar. Taraftarından başkanına yazarından camiasına kadar.

En çok doğruyu yapmak yakışıyor Sarı Kırmızılı renklerin yanına.

25 Eylül 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Riva gerçeği‘’

Galatasaray, Riva'daki arazisini Emlak Konut'la yaptığı gelir ortaklığı anlaşmasıyla paraya çevirmeyi başardı.

Geçtiğimiz günlerde imzalanan anlaşmayla Galatasaray 3-4 yıl içinde yaklaşık 2 milyar lirayı kasasına koyacak. Yapılan anlaşmadan elde edilecek gelir her ne kadar 800 milyon lira civarında görünse de Emlak Konut'un projeleri planlanandan 2 ila 4 kat daha fazla kâr getiriyor. Galatasaraylılar şunu bilmelidirler ki 13 Eylül 2017'de yapılan anlaşma yeni bir çağ başlatmıştır. Son 30 senede duymaya alıştığımız "Galatasaray'ın borçları" diye başlayan haberlerin de sonu gelmek üzere.

Nereden nereye

"Dereyi görmeden paçaları sıvama" dediğinizi duyuyorum. Yüklenici firma Yılmaz İnşaat'ın peşinatı yatırmasıyla birlikte Galatasaray'ın kasasına 50 milyon lira daha girdi. Ve bu para ile banka borcu ödeniyor hem de vadesinden önce. Bu operasyonla kulüp erken ödemeden kaynaklı 8.5 milyon liralık faiz kazancı elde ediyor. Belki bu paralar Galatasaray'ın büyük borcu yanında çok şey ifade etmiyor olabilir.

Ben olaya başka bir gözle bakıyorum.

Sarı Kırmızılılar daha düne kadar vadesi gelen borçlarını ödeyebilmek için tefecilerin peşinde koşarken bugün itibariyle vadesinin gelmesine 1.5 yıl olan banka borcunu ödüyorsa birşeylerin değişmeye başladığını düşünmek yanlış olmaz. Bu durumda yönetim taahhütlerini tutarsa birkaç yıl içinde "Borç" ve "Galatasaray" kelimeleri aynı cümle içinde kullanılmayacaktır. Başkan Dursun Özbek Riva ve Florya gelirlerini borç ödemenin dışında kullanmamaya söz verdiği gibi mecburdur. Camianın kendisinden borçları sıfırlamak ve şampiyonluk dışında başka da beklentisi yoktur.

Şampiyonluk demişken

Çölü allayıp pullayıp vaha görüntüsünde satan Emlak Konut'un başarısız projesi yok. Doğal bir orman olan ve içerisinde doğal bir gölü bile bulunan Riva'yı da fevkalade bir şekilde pazarlayacaktır.

Bu süreçte de Galatasaray şampiyonluklar kazanmak zorunda. Futbol takımları artık kulüplerimizin amiral gemisi olmaktan çıktı, neredeyse tüm ordusu oldu. Futbolda iyiysen herşeyin iyi; kazanacakları şampiyonluklarla bu projeye destek vermek zorunda Sarı Kırmızılı futbolcular.

Florya da aynı şekilde Emlak Konut tarafından değerlendirilecek. Takım da bu süreçte Şampiyonlar Ligi'nde toplayacağı puanlarla Galatasaray'a gönül vermişlerin yüreklerine kulübün de kasasına mutluluk pompalayabilirse yakın gelecekte rakipler gerçekten Real Madrid ve Barselona olacaktır.

18 Eylül 2017, Pazartesi 12:40
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan'ın en tehlikeli virajı‘’

Futbol ekibi; hocasından futbolcusuna, direktörlerinden doktorlarına rakiplerine korku saldı mı?
- Saldı, hem de en iç titreteninden.
Takımda herşey yolunda gidiyor mu?
- Gitmez mi! Baklava börek.
Arkadaşlık üst sınırda görünüyor mu?
- Neredeyse askerlik anıları bir.
Taraftar memnun mu?
- Vallahi maçtan sonra mutluluktan ağlayanı gördüm.
Yönetim dört köşe mi?
- Olmaz mı! Kombineleri sattılar sıra boştaki localarda.
Görüntü mükemmel, koy bir kahve, yak bir sigara Mayıs ayını bekle. Nasıl olsa rakibini sahada parçalayan bir takımın var. Ne kötü niyetli hakemler ne de düşman federasyon seni yolundan çeviremez, güçleri yetmez, değil mi?
- Çok haklısın dokunamazlar bu seyretmeye kıyamadığım takıma.
Eğer yukarıda yazılanlar gibi düşünüyorsan gerçek bir Galatasaraylısın. Düşündüklerinde de çok haklısın. İşte bu düşüncelerin kafalarda oluşmaya başladığı an en tehlikeli viraja girmişsin demektir. Dikkat etmezsen bir anda frensiz, tepetaklak aşağı gitmeye başlarsın.
Gelin hep beraber ne yapmalıyız ne yapmamalıyız bir düşünelim.

Futbolculara

Milyonların gönlünü 15 günde fethettiniz. Son yılların en ısıran takımı olduğunuzda herkes hemfikir. Buraya kadar sorun yok, bir sonraki aşama tehlikeli.
Medyasından kankasına, menacerinden çantacısına herkes seni öve öve çalışamaz hale getirecek, çalışmana gerek olmadığına, en büyüğün sen olduğuna, el yumruğunun sana işlemediğine seni ikna etmeye çalışacaklar. Burada aklını kullan; havaya girme, yakalanan takımdaşlık duygusunu lüzumsuz egolarla bozma, teker teker değil, biraradayken güçlü olduğunu yumruğuna bakıp düşün. O kırılgan parmakların birleşince nasıl demir bir yumruğa dönüştüğünü aklından çıkarma. Önce taraftara sonra da hocana saygın hiç değişmesin. Oyundan çıkarken su şişelerini tekmeleyen, formanı fırlatan olma, bugünkü gibi, Gomis gibi taraftarın sevgisine alkışlarınla cevap veren ol.
Çalış, çalış, çalış...
Başarı kapılarını açacak başka bir anahtar yok. Ya akıllı ya da yok olursun. Aklın yolundan ayrılma, en önemlisi sakın şımarma. Olmadan oldum diyenlerle dolu vasatlar ordusu. Hazır seçilmişler takımını oluşturmuşken, bozmayın bu ahenki canım kardeşlerim. Türk Futbolunu bir adım ileri götürmek inanın sizlerin elinde.

Yönetime

Bu kadar adam boş yere eleştirmedi sizi, hâlâ da eleştirmeye devam ediyorlar. Şunu unutmayın, eleştirilmediğiniz hiçbir gün olmayacak. Bu eleştirilerden yararlanmak olmalı ilk alacağınız ders. Sonrası zaten kendiliğinden gelir. Geçtiğimiz 2 yılda yaşananları gözünüzün önünden bir geçirin; son kararları alırken ve görevlere insanları seçerken yaptığınız hatalarla yüzleşebildiyseniz ne âlâ.
En basit örnek yol arkadaşı olarak seçtiğiniz Sayın Levent Nazifoğlu. Son divan toplantısında sanırım kendisinin hatalı bir seçim olduğunu ispat etti. Sizce hatanın büyük bölümü kimde? Göreve gelende mi getirende mi!
Bir de en önemli konu var!
Florya tam yolundayken aman oralarda fazla dolanmayın. En iyi yönetici en az konuşanıdır, en iyi yönetici başarıyı paraya çevirendir, en iyi yönetici sözünde durandır. Hazır takım kendi halinde şahaneyken siz de kulübün mali sıkıntılarına derman olun ki mayıs ayında çifte sevinç yaşasın camia.

Camiaya

Bugün Galatasaray'ı yönetenler içişlerle uğraşmaktan rakiplerle, içten pazarlıklı federasyonla didişmeye vakit bulamadılar. Mayısa kadar bi durun arkadaşlar, olmazsa hep beraber çullanırız üstlerine.

Taraftara

Son haftalarda ne yapıyorsan aynen yapmaya devam et kardeşim.

30 Ağustos 2017, Çarşamba 17:30
YAZININ DEVAMI

‘’Florya'dan utanın‘’

Zamanı kendine göre ayarlayamayan işkollarından biri de gazetecilik. 20 yıllık sevgili çalışma arkadaşım Can Tongo 34 yaşındaki kızkardeşini ani bir şekilde kaybetti. İnsan böyle günlerde bir kenara sinip yalnız kalmak istiyor. Acımız çok büyük. Arkadaşım büyük bir üzüntü içindeyken çalışmak zorunda olmak güç.
Aynı şekilde bir yazıda arkadaşlarımı, merhabalaştıklarımı, el sıkıştığım, inanıp güvendiğim insanları eleştirmek de güç.
Mesleğin cilveleri diyelim ve Galatasaray'a dönelim.

Amaç bağcıyı dövmek

Hafta içi yapılan olağanüstü divan toplantısına bir grup tanıdık hazırlıklı gelmiş. Tartışmaya değil divanı dağıtmaya gelmişler. Konuşmacıların bir bölümünü ilk defa gördük. Konuşmalarını ise duymaz olaydık. Galatasaray ahlakına uymayacak şekilde mesnetsiz ithamlarla, kürsüye para bırakma densizliğinden tutun da Galatasaray Başkanı'na terbiye sınırları dışında hitap etmeye kadar türlü rezillik yaşattı o bir grup üye. Mehmet Helvacı'yı, Başkan'ı korumakla itham ettiler.
Bakın kardeşim Galatasaray'da başkanlık koltuğuna oturan kim olursa olsun kendisini korumayı bilir. Kimsenin hamiliğine ihtiyacı yoktur, olsa zaten oturamaz o koltuğa.

Bir daha "Akıllıolsaray"

Geçen hafta "Akıllıolsaray" diye yazdım. Birçok üyeden olumlu geri dönüşler aldım. Çok değerli ağabeylerim özel olarak aradılar ya da mesaj attılar "Doğru yazmışsın" diye. Özü "Mayıs 2018'e kadar başta bu yönetim var, transferleri de yaptılar. Eğer Galatasaray'ın tarafındaysan bu tarihe kadar destek ver. Vermezsen de ortalığı Sarı Kırmızı menfaatler gereği bulandırma" idi anafikir. Bunun tersine hareket etmenin nelere yol açtığını divanda gördük.
Bir de çok önemli mektepli mektepsiz tartışmaları var. Söyleyecek iki lafı olmayanların başvurdukları cankurtaran konu. Ne sebeple olursa olsun bir daha mektepli-mektepsiz konusunu gündeme getiren, konuşmasının arasına sıkıştıran benim gözümde haindir.

Galatasaraylılık bu kadar basit mi!

Başka nedenler olduğuna inanmak istemiyorum. Ancak gelen haberler maalesef bu yönde. Detaya girmeyeceğim; mevcut yönetimi ve Başkan'ı eleştirmeye başlayan üyelerin birkaçının sebebi çoluğunun, çocuğunun, arkadaşının Galatasaray'da işten çıkartılmasıymış. Doğru ise bin kat ayıp.

Cavanda'yı kim aldı!

Başkan'ı en ağır ve uygunsuz dille eski yol arkadaşı Levent Nazifoğlu eleştirdi. Söylediklerinin doğruluğu tartışılır ama söyleyiş şekli tartışılmaz. Dayısı ve unutulmaz eski yönetici Ergun Gürsoy, Levent Nazifoğlu'nun söylediklerine en fazla üzülendir diye tahmin ediyorum. Sayın Nazifoğlu kürsüde söylediği gibi kendisini bitirmiştir. Eleştirdiği Başkan'dan daha maharetli değildir, Cavanda'yı kendisi transfer etmiştir! Her ne kadar 'stili' böyle olsa da, bu hitap şekliyle Galatasaray'da yeri yoktur. Yolu açık olsun.

Florya daha da iyi olacak

Hep aksayan Florya bu kez ışık saçıyor. 1 ay öncesine kadar birbirlerini görmemiş gençler topluluğu 2 haftada taraftarı zevkten 4 köşe etti. Cuma akşamı oynanacak Sivasspor maçı için yıllar sonra bana bilet talebi geldi. Sanırım bu maçta boş koltuk kalmayacak. Bu tabloda payı olan tüm Florya personelinin eline sağlık demezsek biz de ayıp etmiş oluruz.
Takımın yaş ortalaması 27.9, hocası ise 41 yaşında. Divandaki itiş kakışçıların neredeyse çocukları yaşındalar. Çok az antrenmanla çıktıkları maçlarda ezeli rakipler de dahil olmak üzere tüm Süper Lig ekiplerine oynadıkları futbolla korku saldılar. Kazanacakları bir kupa, geçecekleri bir turla kavgalara bahis konusu olan transfer bonuslarının kat ve kat fazlasını kazanacaklar.
Lütfen biraz sağduyu ağabeylerim. Aynadaki yansımanızdan vazgeçtim, Florya'daki bu gençlerden utanın ve susun.

20 Ağustos 2017, Pazar 15:30
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaraylılık‘’

Sarı Kırmızılılar lige beklenenden de iyi başladı. Neredeyse yıllar sonra ilk defa stat çıkışında asık suratlar, sinirden edilen küfürlerden uzak bir insan topluluğuyla beraber otobüsümüze yürüdük. Dönüş yolunda, Galatasaraylılar Cemiyeti'nin maç günleri Levent'teki dernekten kaldırdığı otobüste bu kez neşe vardı. Kardeşlerim ve ağabeylerim ile yıllar sonra stattan futbola doymuş olarak Cemiyet'e döndük. 8 yaşındaki oğlum Aslan da eve gidene kadar Gomis'in ve Belhanda'nın gollerini anlattı. Futbolu bu kadar öğrendiğinin ilk defa farkına vardım. İnsanın çocuğunun büyüdüğünü izleyebilmesi gerçekten müthiş yoğun bir duygu.

Neticede takımın oyunundan herkes memnun. Golleri, saha içi dağılımları, 60'ıncı dakikadan sonra yorulan takımı herkes yazacaktır. Ben size maçın görünmeyen yanlarını aktarmaya çalışacağım.

Ücrete dahil olanlar

Futbolcunun ücretinin içinde taraftarı memnun etmek de var. Kenarda ısınırken tribünün o bölgesinde bulunan taraftarlarca yapılan çağrılara uymak da o ücrete dahil. Özellikle Selçuk, Yasin ve Sinan bu çağrılara uymadıkları gibi alaycı gülüşlerle onları bağırlarına basmak isteyen taraftarlarla bir nevi dalga geçmeleri Galatasaray kariyerlerinin sonunu getirmiştir. 20-30 saniyelik bir sıcaklık orada bulunan taraftarların belki de hayatları boyunca unutmayacakları anılar arasında yerini alacaktır.

Şu asla unutulmamalıdır; futbolcular topluma örnek olmak zorundadırlar. Bu da aldıkları ücretin karşılıklarından biridir.

Tevazuyu rehber, kibiri ise defterinde barındırmayan Tevfik Fikret ve Metin Oktay gibi isimleri bünyesinde bulunduran camiaya yakışmıyor bu tür haller. Birileri bu arkadaşlara Galatasaraylılığın ne demek olduğunu öğretse hiç fena olmayacak.

Saygı duruşu saygısızları!

Ülkemiz zor günler geçiriyor. Neredeyse hergün bir şehit haberiyle güne başlıyoruz. Futbol ailesi de pankart, tezahürat ve saygı duruşuyla bu acıyı biraz olsun dindirmek için uğraşıyor. Ancak kaş yaparken göz çıkarıyoruz. Saygı duruşu kutsaldır; o esnada saçını, başını, oranı buranı kaşımayacaksın. Kafanı baykuş gibi bir o yana bir bu yana çevirmeyeceksin. Altı üstü 1 dakika başını öne eğip duracaksın, o kadar.

Burada kulüplere çok büyük görev düşüyor. Yüzbinlerce gencin içinden sıyrılabilmek için hayatlarının öğrenme yaşlarını salt futbolla geçiren bu çocuklara yardımcı olmaları gerek. Belki fizik, matematik öğrenmek için geç kalınmış olabilir ancak hal ve gidişi düzeltmek hâlâ çok mümkün.

15 Ağustos 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Akıllıolsaray!‘’

Bu sezon bitene kadar Dursun Özbek başkanlık koltuğunda oturacak. Tepkiler, imza kampanyası ve istifa davetleri bir işe yaramadı; Özbek hâlâ başkan. 3 yıllık süresi de 2018 yılının mayıs ayında sona eriyor. Başka bir deyişle seçime 9 ay kalmış.

Futbolda transferlerin çoğu yapıldı. Şu an göreve gelecek yeni bir yönetimin bu alanda hareket imkanı da yok denecek kadar az. Hal böyle olunca gerçek Galatasaraylılar'ın mecbur kaldıkları nokta, mevcudu desteklemekten başka çarelerinin olmaması. Mutlu sona ulaşmak adına desteklemiyorsan bile eleştirip kösteklemeyeceksin. Galatasaraylılar için bu sezonun adı "2017-18 Galatasaray Akıl Sezonu" olmalı.

Mayıs 2018 çok önemli

Terazinin kefelerine 2018 mayısında bakmalı. Sportif başarıyı yakalayamaması, yetersiz insanlarla yola çıkması, eleştirilere kulak tıkaması, proje ve icraatlarını yeterince anlatmaması Özbek'in kredisini çabuk tüketti. İşi çok zor; yeşil sahada olası bir kötü gidiş yapılan iyi işleri de siler.

Başkanın göreve gelirken taahhüdü, "Galatasaray'ın borçlarını sıfırlayacağım" olmuştu. 9 ay boyunca yine virajlarla dolu yolda birçok sınavı olacak Başkan'ın. Kızgınlıklara kapılmadan, sonuca odaklı beklentileri olmalı gerçek Galatasaraylılar'ın. Mayıs 2018'de hedeflerden uzakta kalırsa zaten camianın depolarında bolca bulunan katran-tüy piyasaya çıkar.

Birlikten güç doğar

Her Galatasaraylı takımının şampiyon olmasını ister. Tarafların büyük bir bölümünü de bundan başka birşey ilgilendirmez. İlgilendirmemeli de zaten. Genel Kurul üyelerinin durumu da farklı değil. Çoğunluk için şampiyonluklar ve Fener galibiyetleri yeterli. Avrupa'da alınan başarılı sonuçlar ise kadayıfın kaymağı.

9 aylık sürede üyeler, taraftar ve yönetimin hiçbir zaman olmadığı kadar birliğe ihtiyaçları var. Konu şampiyonluk değil, konu borçların eritilmesi değil, konu topun çizgiyi geçmesi değil, konu sportif hiç değil.

Konu Galatasaray'ın geleceği.

Gerçek Galatasaraylılar bu 9 aylık sürede kişisel düşüncelerini bir kenara bırakıp topyekün Galatasaray'ın menfaati için kenetlenmeli. Başkan adayları eleştirilere ara vermeli, yöneticilerin eskisi de susmalı yenisi de! Divan ve genel kurullar bir süreliğine acımasız eleştirileri unutmalı, taraftar da stadı doldurmalı.

Galatasaray'ın bu hassas dönemeci atlatabilmesinin başka yolu yok.

Herkes akıllı olmalı!

08 Ağustos 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI