Arama

Popüler aramalar

‘’Mancini en iyi hocadır‘’

Geçmişteki yerel başarıları Galatasaray yönetiminin ilk tercihinin lig şampiyonluğu olduğunu gösteriyor. Şampiyonlar Lig’inde düşülen zor grup ve hala süren umuda rağmen Aysal’ın hedefi dördüncü yıldız ve Avrupa Lig’ine dönüşmüş gibi. Mancini’nin İtalya’da oynattığı futbolu fazla izleyemedim ancak Manchester City’nin, Manchester United hegemonyasına son verdiği sezonda maçlarından edindiğim izlenim olumludur. Elindeki kadronun parasal değerinin yüksekliği elde ettiği şampiyonluğu küçültmez. Her yüksek bütçeli takımın doğal olarak başarılı kazanması mümkün değildir. Kavga ettiği Balotelli ve Tevez tarafından bile saygı görmesi Mancini açısından olumludur. Galatasaray’da Balotelli türü çılgın, Tevez türü şımarık oyuncu olmaması Mancini’nin avantajıdır. Herkes Mancini değerlendirmesi için kendine göre ölçütler belirleyecek ve hoca’yı onlara göre notlandıracaktır. Benim acil ölçütüm, Terim ile bir türlü anlaşamadığımız Hamit Altıntop, Emre Çolak ve Nureddin Amrabat konusundaki tavrıdır. Galatasaray kalitesine uygun olmadığın düşündüğüm bu üç isimde gereksiz ısrar etmesi durumunda Mancini konusunda soru işaretleri uyanacaktır. Hamit fizik, Emre fizik ve oyun zekası, Amrabat ise oyun zekası açısından bir takımın ortalamasını düşüren oyunculardır. Amrabat’ın oyun zekasını bizzat Juventus maçında izleyen Mancini, diğer ikisi konusunda da kısa sürede karar verecektir. Bir de Eboue’nin saçma sapan uzun taçlarının bir kez bile kendi arkadaşına gittiğini görmedim. Ayrıca yere Mancini, Eboue domdom kurşunu ile vurulmuşcasına yere düşüp çırpınmasıyla paniğe kapılmasın, kendisi hemen ceylan gibi koşmaya başlayacaktır. Muslera’nın da son dönemlerdeki degajları giderek kötüleşiyor. Taffarel asli işine dönmelidir.

11 Ekim 2013, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Terim, bir gün mutlaka!‘’

Galatasaray’ı bugünlere getiren dört dalgadan Metin Oktay, Brian Birch dönemleri dışındaki ikisinin sahibidir. Tüm bunlara rağmen son ayrılışı hayırlı olmuştur. Terim’in Ünal Aysal ile gönül bağının koptuğunu, Galatasaray başkanlığı makamına olan saygısını eskisi gibi sürdürmediğini gösteren bir tabloyu aktarayım.

Real Madrid maçı öncesi Florya’yı ziyarete giden Aysal, Terim ile ayakta başlayan sohbeti sırasında oturacakları yere gelir. Galatasaray geleneklerini çok iyi bilen Terim başkan oturmadan kendisinin ayakta kalması gerektiği gerçeğini göz ardı ederek önceliği alır. Önce Terim oturur, sonra Aysal. Terim bunu planlı yapmasa bile bilinç altını ekranlara yansıttı.

Maç öncesi birlikte yemek yediğimiz dostlarım Haluk Sunol ve Deha Genç’e ikisi arasındaki ilişkinin bittiğini, artık kararın zamanını beklediğimi söyledim. Hatta muhtemel hocaları bile konuştuk. Ancak en azından devre arasına kadar ya da Estonya-Hollanda karşılaşmaları tamamlanmadan iki taraftan da hareketlenme beklemiyordum. İki haftada yaşananlar ise olayın ışık hızında ilerlemesini sağladı.

Galatasaray, Terim olgusunda bile başkan kulübüdür. Galatasaray’da son sözü başkan söyler. Aysal iş hayatı dışında belki de en önemli kararını verdi. Yaşanacak başarısızlıkta başkanlığını kaybedebileceğini bilerek buna yöneldiği için kendisine saygı duyarım. Terim için tercihini bir ölçüde kendisi yaptığından karalar bağlamıyorum.

Ulusal takım sürecini Göksel Gümüşdağ’ın değil, Abdurrahim Albayrak aracılığıyla Terim’in tersinden başlattığı bilgisi beni böyle düşündürüyor. Eldeki kadro olağanüstü bir yanlışla ehil olmayan ellere teslim edilmediği sürece Türkiye’de sorun yaşanmaz. Dördüncü yıldız mayısta formaya dikilir. Avrupa’yı ise bilemem. Onu yeni hocanın kalitesi belirleyecektir.

27 Eylül 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Enkazcı Terim-Ataman‘’

Başka takım taraftarlarının da benzer duygulara sahip olduğunu tahmin ediyorum. Fatih Terim’in Galatasaray’ın önünü kesmek için düzenlenen operasyonla göreve getirilmesine rağmen iki maçta aldığı sonuç gerçek bir enkaz kaldırıcı olduğunu kanıtlamıştır. Zaten zirvedeki teknik direktörlüğü konusunda daha da yükselmesine vesile olmuştur. Kafası kesik tavuk gibi herhangi bir sistemi olmayan takımdan Arda hariç herkesin net görev tanımına kavuştuğu, Arda’nın ise serbest oynadığı düzen oturtulmuştur. İkinci Mesut Özil vakası yaşamamak için Almanya’da doğru dürüst topa vurmayı beceren her oyuncunun forma giydiği bir takım hüviyetinden uzaklaşılmıştır. Türkiye’nin en iyi futbolcusu Selçuk İnan’a uygulanan ambargonun kaldırılması ile orta sahası ciddiyete kavuşmuştur. Takımların kalan maçları sonucunda ne olacağı bilinemez ama bir hafta önce sıfıra yakın Play-Off oynama ihtimali ciddi oranda yükselmiştir. Terim’in iki şapkasından birisindeki başarısı tartışılmaz ancak Galatasaray açısından sonucun ne olacağı konusunda Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi maçlarını beklememiz gerekecek.

Benzer bir tabloyu basketbolda yaşamak üzereyiz. Turgay Demirel’in yıllardır uyguladığı başarısız politikalar sonunda iflas etti. Cenk Akyol’a yapılan haksızlık sonucu tüm sempatisini yitiren takım tarihinin en büyük hezimetini yaşadıktan sonra Ergin Ataman’a teklif yapılması beklenmektedir. Demirel’in yıllara yayılan Ataman alerjisine rağmen koltuğunu kaybetmemek için bu hamleye başvurması komiktir. Ataman’ın yerinde olsam, Demirel’in başkanlığındaki federasyonda çalışmayı reddederim. Ancak burada da kimlerin devreye gireceğini bilemediğim için Ataman’ın hiçbir kararını eleştiremem. İnsanların özgür iradeleri ile düşünmeyecekleri gelecek planlamalarına zorlandığını hissedebiliyoruz. Umarım yakında Galatasaray erkek voleybol hocası Reşat Arığ’ın da kapısı çalınmaz.

12 Eylül 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Geçen sezondan iyi‘’

Aslantepe’de oynanan Antep maçını da sayarsak Galatasaray üç maçta beş puan toplarken şampiyonluğa ulaşılan geçen sezon aynı rakiplerden üç beraberlik çıkarabilmişti. Bu yıl Antep galibiyeti nedeniyle fazladan iki puan elde edilmiştir. Buradan tek başına Galatasaray’ı değerlendirmek çok doğru olmamakla birlikte fikir verebilir. Rakiplerinin puan durumunu da göz önüne almak zorunludur. Galatasaray’ın düşük formunun Şampiyonlar Ligi ile ilgili olduğunu zannediyorum. Fatih Terim Türkiye şampiyonluğunun elde edilmesinde fazla sıkıntı yaşamayacağını hesaplayarak takımını erken forma sokmak yerine Avrupa’yı dikkate almışa benziyor. Form planlamasının doğruluğunu Mayıs ayında görebileceğiz. Sezonun ilk üç maçını kısaca değerlendirdiğimizde Terim’in çok sevdiği kanat oyunlarının sıfıra yakın olduğunu görüyoruz. Ağır Hamit Altıntop, oyun zekası düşük Nureddin Amrabat ile kanat oyunu oynanmayacağı açık olduğu için üç maça kanatsız oyun planıyla çıkan Terim yönetime de derdini anlattı. Eldeki kadro ile çift kanatlı hücumun aynı anda yapılamayacağını bildiğinden Bruma’yı alarak en azından tek tarafı garantiye aldı. Bruma’nın hem sağ hem de sol kanatta oynayabilmesi maç içinde rakibin durumuna göre tercih yapma şansı doğurdu. Bruma’da hızı, tekniği ve gol vuruşu açısından bir sıkıntı göremedim. Tek endişem oyun zekası ve taktik uyumunun seviyesidir. Galatasaray takımında oynamak için gereken asgari oyun zekası varsa sorun yaşanmaz. Aksi durumda kangrene dönüşen Amrabat ve Emre Çolak’a yeni bir kardeş gelmiş olur. Bu da Galatasaray için kabus senaryosu anlamına gelir. Galatasaray için bence gelecekte en önemli transfer için ölçütü zeka olmalıdır. Son olarak Akhisar’da oynayan Uğur Demirok’un büyüyen oyunu ve geri dönüş başarısına dikkat çekerim.

06 Eylül 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Selçuk İnan dikkat!‘’

Selçuk, arap atı gibi sonrada açılan bir futbol yapısına sahiptir. Oynadıkça, haftalar ilerledikçe zirve yapar. Geçen sezon başı düşük formunu Melo’nun yokluğuna bağlayanlar olmuştu. Bu sezon ise yanında takımın halen en iyisi olan Melo’ya rağmen Selçuk düşük verimini sürdürüyor. Galatasaray’a geldiğinden beri yanlış hatırlamıyorsam ilk kez iki maç üst üste


90 dakikayı tamamlayamadan kenara alındı. Normal sezonda bu tablo kıyamet alametidir. Drogba’nın değiştirilmesi dikkatleri üzerine topladığı için Selçuk’un performansı dikkatten kaçtı. Selçuk’un içine atmasına rağmen frikiklerde etrafına toplanılmasından olumsuz etkilendiğini hissedebiliyorum. Ancak Selçuk bunu aşmalıdır. Bursa maçında ilk yarıda oynanan oyun sonuç beraberlik olduğu için havaya gitti. Galatasaray’ın oynadığı futbolun yanına yaklaşabilecek ikinci takımı henüz görmüyorum. Sistemi oturmuş, roller gerçekçi biçimde dağıtılmış başka takım yoktur. Galatasaray’ın sorunu artık yazmaktan bıktığım Hamit Altıntop’un yetersizliği ve Emre Çolak’ın artık olmayacağının teknik heyetçe içlerine sindirilememesidir. Bir çok arkadaşımdan duyuyorum; Hamit ve Emre’yi sahada görenlerin ruhu sıkılıyor. Teoride kimse bu futbolcuları teknik heyetten daha iyi tanıyamaz ama Emre’yi bebeliğinden beri, Hamit’i bir buçuk sezondur izleyen birisi olarak ikisinden de fayda gelemeyeceğini rahatlıkla görebiliyorum. En azından Hamit ve Emre konusunda futbolu Fatih Terim’den daha iyi anladığımı ve yorumladığımı iddia edecek hale geldim. Yerlerine oynayacak Engin, Kazım, Ceyhun Gülselam, Yekta Kurtuluş ikisinden de çok daha büyük katkıda bulunurlar. Terim bu ince ayarı yaparsa Galatasaray Türkiye’de güle oynaya şampiyon olur. Sarı-Kırmızılı takımın diğerlerince yakalanmasının anahtarı kendilerinde değil Hamit ve Emre’nin forma giydikleri dakikalarla ilintilidir.

30 Ağustos 2013, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Başka hoca mı kalmadı?‘’

Ülkedeki önemli pozisyonlardan birisini boşaltmak böylesine kolaydır. Avcı’nın ayrılması yalnızca futbol dinamikleriyle açıklanamaz. Hikayesini yakında öğreniriz. Operasyonun devamında TFF’nin, Dünya’da başka hoca kalmamış gibi Fatih Terim’e yönelmesi ise bence ulusal takımdan çok Galatasaray’a yönelik boyut taşımaktadır. Tüm maçlarını bile kazansa Brezilya’ya gitmesi mucizelere kalan bir takımın başına Terim’i getirmeye çalışmak manasızdır. Sezon başlar başlamaz Galatasaray’ın arayı rahatça açacağı görülerek Mayıs ayına yönelik planlar eyleme konulmuştur. Ulusal takım hocalığı ile takım hocalığını bir arada götürmek Terim’in her saniyesinin eleştiriye açık hale getirmekle eş anlamlıdır. Seçtiği, seçmediği futbolcular, saha içindeki tercihleri, vereceği her demeç için bombardımana hazır kıtalar beklemektedir. Terim kendisine çok güvenerek en azından nezaketen Mersin maçından sonra ciddi suçlamalarda bulunduğu Yıldırım Demirören ve ekibiyle her ne gerekçeyle olursa olsun çalışmamalıdır. İlke olarak çift şapkalı olmaya karşı çıkmasam bile isimler nedeniyle Terim öneriyi reddetmelidir. Sezon sonunda hem Galatasaray, hem Terim, hem de TFF oturup yeni bir değerlendirme içine girebilir. Benim aklıma çözüm olarak Yılmaz Vural geliyor. Vural kamuoyuna kendisinin verdiği ‘ağırlığı olmayan hoca’ izlenimine rağmen beğendiğim bir teknik direktördür. Çalıştırdığı takımlarla özellikle büyüklere karşı ciddi başarılar elde etmesinin altında ciddi bir emek vardır. Vural, tek tek maçlara en iyi hazırlanan hocadır. Elindeki zayıf kadrolarla, daha güçlülere karşı başarısının altında bu özelliği yatar. Vural’ın büyük takımda neler yapacağını hep merak ederim. Dört maç için Vural göreve gelsin, hem kendisi, hem de bizler nelere muktedir olduğunu görelim. Galatasaray da rahat bırakılsın!

22 Ağustos 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Muslera ile Sneijder‘’

Drogba dışında Muslera ve Sneijder’i de yazmalıyım. Sneijder konusunda derin bir itirazım var. Herkes geçen seneki Sneijder’ın performansının yetersizliğinden söz ediyor. Kesinlikle doğru değil. Sneijder yarı sezondaki oyunuyla Galatasaray’ın yükselişine büyük katkı vermiştir. Şampiyonluğun dönüş maçı olan Orduspor önünde oyunu çevirmiştir. Kayseri’de ilk golü atarak oyunu çözmüştür. Karabük’te filelere yolladığı gol, fiilen şampiyonluğun ilanıdır. Real Madrid zaferinin mimarlarındandır. Sneijder’in daha iyi oynayacağını öngörmek, geçen sezon yaptıklarını küçümsemeyi gerektirmez.

Muslera’ya gelince dünya’nın en iyi kalecisi olduğuna yönelik düşüncem artarak devam ediyor. Claudio Taffarel’in, Muslera’ya ekledikleri gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Geldiği günlerde ayaka degajları çoğunlukla rakibe giden Muslera giderek Oscar Cordoba’ya benzer hale geldi. İlk sezonunda hatırlayamadığım bir maçta peşpeşe beş degajı taca ya da rakibe giden Muslera yatık vuruşları ile hücum başlatır hale geldi. Ayrıca elini de çok güzel kullanmaya başladı. Deplasmandaki Schalke maçında Selçuk’a elle yolladığı pas, daha sonra Umut’un ayağında golle sonuçlandı. Arsenal karşısında Sneijder’e verdiği 50 metrelik top bir sonraki aşamada Drogba’ya ulaşınca Emirlikler Kupası Galatasaray’ın müzesinde yerini aldı. Son olarak Ceyhun Gülselam’a olan saygımı yazmalıyım. Arsenal önünde oynadığı futbolla Galatasaray orta sahasına hiç beklenmedik etkiler yapabileceğini gösterdi. Top kapması, isabetli pasları ve rakiplerini bozması ve Melo’dan öğrenecekleriyle Ceyhun sürekli kadroda yere alabilir. Engin Baytar’ın yanına eklenecek Ceyhun, Galatasaray’ın yerli havuzunun önemli parçası olabilir.

08 Ağustos 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’İstatistik Galatasaray diyor‘’

Terim ilk döneminde üç, üçüncü döneminde ise bir kez “Ertesi sezon” şampiyonudur. İkinci döneminde ise ikincililik ertesinde görevinden istifa etmiştir. Bunun çeşitli nedenleri olabilir ama benim gözlemleyebildiğim ilk neden oturmuş bir kadro ve ezberlerdir. Terim’in ilk dönemi ile üçüncü döneminin ortak özelliği, sağlam kadroya yapılan dikkatli takviyelerdir. Orta döneme ise bilhassa ikinci yılında panik transferler damga vurmuştu.

Panik transfer ile yanlış transfer arasında ciddi fark görüyorum. Panik transferlerde sürekli olarak arayışlara, ya tutarsa mantığına rastlıyoruz. Yanlış transfer ise futbolun doğasında vardır. Örneğin Yiğit Gökoğlan yanlış transferdir. Ali Lukunku, Cristian, Revivo ise panik transferlerdir. Geçen sezonun boş vermiş Engin’i kafasını futbola verdiği zaman neler olacağını iki aydan az bir sürede kanıtladı. Geçen sezon sonunda fiziken tükenmiş, vücudunu salmış Engin imzaladığı sözleşme sonrası, hazırlık döneminin en ciddi çalışanlarından olarak kendisini toparladı. Sezon başlangıcında Sneijder ile Galatasaray’ın en iyisidir. Malaga maçında rakibini iki kez Eray’ın koruduğu ceza sahasına kadar kovalayarak beni şaşırttı. Napoli maçının ikinci yarısında da gelişim çizgisini sürdürdü. Engin, Terim’in elini en fazla kuvvetlendirecek oyuncu konumuna gelebilir. Dany yenilen altı golün tümünde başrolde görünüyor. Ancak sağdan ve soldan gelen ortaların engellenememesi, Malaga maçında Eray’ın yaptığı penaltıda yanlışlıkla kendisinin cezalandırılması Dany’nin günahlarını biraz azaltıyor. Dany ince fiziğine rağmen geç form tutan oyuncu sınıfına giriyor. Ayrıca İngilizlerin ‘ball-watching’ dedikleri topu izlemekten rakibi unutma sorunu var. İlerleyen haftalarda Dany toparlanabilir.

01 Ağustos 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI