‘’Yağmur bereketi‘’
Galatasaray gelişim periyoduna baktığınız zaman, Okan Buruk’un çok önemli dört basamağı başarıyla hallettiğini görememek mümkün mü? Betimleme, bilgi toplama, olasılıkları tahmin etme ve kontrol mekanizmasını kontrolde tutma gibi geçerlilikleri devreye soktu ve şahsına münhasır realitesini herkese kabul ettirdi. Galatasaray teknik direktörü; kişisel futbol konseptini, saha şartlarını, yaşanılanı, imajı, teknik standartları, plan ve projelerini, elbette Aslanlar adına arzulananı önce cümlelere döktü, canlandırmayı da başardı. Dün gecenin yağmur bereketi tadındaki Galatasaray’ı, Okan Buruk’un her daim desteklenmesi gerek eseridir. Açıkçası Hatayspor müsabakasının zorlu olacağını düşünüyordum. Yanılmışım. Galatasaray ilk dakikadan itibaren oyunu tamamen ele aldı ve 4 golle maçı tamamladı. Erden Timur’u camiaya kazandırdığı büyük yeteceğinin yanı sıra çok doğru karakterlerle de, buluşturduğu için ayrıca şükran duygularımı göndermek isterim.
Keyif veriyorlar
Torreira‘nın oyun içindeki mücadelesi ve her topa doğru müdahalesi harikuladeydi. Muslera harbi kurtarışlarıyla yine şahaneydi. Mata daha da öyle goller atacak ve üstatlara yakışır üretimlerde bulunacak ki, anlatmaya doyamayacağız. İcardi asistte var pozisyonda var Arjantinli'de daha neler neler ve goller var. Kerem olağanüstü bir gol attı. Dubois’te ise bir futbolcuda ne beklersen vardı. Abdülkerim Allah Kerim maşallah yani. Sağ yanda da Boey ve Nelsson endişelere verdi son. Bu ekip futbol keyfi veriyor evvel Allah...
‘’Kadıköy hatırası!‘’
Galatasaray adına sorumluluğu üstlendiği günden itibaren, acımasızca eleştirilen Okan Buruk idi değilmi? Yere göğe konulamayan da Jesus! Bilumum mandepsi, oyun, plan, negatif programa yeltenen leşkerler; Fenerbahçeliler ve Ail Koç’tan beter burulmadıysa, şahsım hiçbir şeyden anlamıyor ve olan biteni zerre hissetmiyor demektir. Bravo Okan Buruk, sana inananların hiçbiri değil buruk, mutlu hem de çok mutlu. Galatasaray teknik direktörü oyun kurgusu ve santrafor hele hele Berkan tercihiyle, sahaya çıktığı anda; Aslanlar camiasına müsabakanın ne şekilde biteceği konusunda muazzam ümit, elbette pozitif enerji enjekte etti. Jesus planlarını da sürklase etti! Buruk projeleri neticesi, Fenerbahçe’nin buharlı trenden farksız savunması; Alper, Rashica, Kerem, Oliveira, Mertens gibi ustalar karşısında kaleci Altay’ı liberodan beter oyuna katmak zorunda kaldı.
Konsantrasyon, akıl, disiplin
Berkan öncülüğünde Dubois, Abdülkerim, Nelsson, Boey ve efsane Muslera 3 golle net olarak tescillenen liderlikle ‘Zafere Doğru‘ mesajını cümle aleme kabul ettirdi. Konsantrasyon, akıl, disiplin ve beceri posteri... İcardi içinse bir gol, bir asistlik katkısı için ‘Helal olsun Made in Arjantina’ diyorum. Durmak yok, devam Aslan... Kadıköy hatırası!
‘’Zafere doğru…‘’
Kadıköy’e zirvede gidecek olan Galatasaray, Fenerbahçe deplasmanından da; başarı serisini devam ettirerek Kadıköy’den lider dönme amacında. Amacında da ; Okan Buruk girdikleri pozisyonları, golle neticelendiremedikleri için buruk. Ama vaziyetten şikayetçi olan sadece Galatasaray teknik direktörü değil ki.. Tüm rakipler de dahil, hemen herkes, aynı dertten mustarip.
Burada dikkate alınması gereken mesele ; özellikle ikinci yarılarda rakiplere verilen pozisyonlar olmalı. Böylesi defolar debriyaj plakası kaçıran vasıta problemi gibi, kavrama kaynaklı devreye geç girme ve tempo arızaları üretir. Doğal olarak rakibin oyunu arzu ettiği gibi yönlendirip, Muslera cıvarında da adeta cirit atmasını da sağlar!
Sarı Kırmızılı ekibin golle sonuçlandıramadığı veya kalesinde yaşadığı pozisyonlarda, esas sorun; futbolcuların fizik ve mental eksikliklerinin sırıtıyor olmasıdır. Cimbom Kadıköy’de zafere doğru koşusunu arızasız sürdürmek istiyorsa, fizik ve moral kondisyonunu olabilecek en üst seviyede kullanmak zorunda!
Fenerbahçe Antalya’ da kadro güç yapısı tartışılacak rakibi karşısında dahi, kontrollü futbol sıkıntısı yaşadı. Kenarlardan neticeye gitme arzusuyla, rakibin sol yanı zafiyetlerinden istifade etti. Hemen aklınıza Aanholt ve bulunduğu yer geldi dimi? King de krallık ve egemenliğini kabul ettirme konusunda ısrarlı ! Jesus’un enerji kaynaklı Kanarya problemlerine, yaptığı değişikliklerle doğru çözümler ürettiğini hep gördük. Okan Buruk’un da Jesus formüllerİne gerektiği gibi cevap vermek zorunda. Bu verilere İsviçre’de UEFA sunumunda, Antalya’da ise İtalyan ve Fransız rakipler karşısında tanık oldum.
Aşırı motive ve gergin Fenerbahçe’nin, olmazsa olmazının sadece kazanmaK olduğu zorlu gecesinde; Galatasaray gerekeni yapacak ve arzu ettiği sonucu alacaktır.
Daha önce yaptılar. Yine yaparlar güveniniz.
‘’Evdeki hesap!‘’
Arzu ettiğiniz gibi kurgu yapın, çeşit çeşit hayallere dalın. Dalın ama hele hele futbolda; evdeki hesabın müsabaka ortamında kadük kalabileceğini, asla aklınızdan çıkarmayın! Ankaragücü ilk golü asistini yapan Emre; 69’da yüzde 100 gol fırsatını heba etmese acaba ne olurdu? Çünkü konuk ikinci yarıda Galatasaraylı’larca umulanın aksine, baskıyı arttırmış kontrolü ele almıştı. İyi top kullanan ve kanatlarda etkili olan futbolcularıyla çatır çatır mücadele etti Ankaralı’lar. Dakika 7’de Taylan’ın attığı nefis gol Muslera’nın çalışmadığı yerden gelmiş; Antalyalı Galatasaray markası apoletinin boşa olmadığını adeta haykırmıştı! Dün gecenin en iyilerinden biri de; Berkan’dır kesinlikle. Kuvvet, iyi niyet, dayanıklılık, hırs ve dinamizmiyle, örnektir. Galatasaray taraftarı da, dürüst genç adama mutlaka özgüven enjekte etmelidir.
Kıran kırana oyun
Rashica asisti, Barış Alper kafası beraberliği; Gomis’in ‘golcü santrafor nasıl olmalı?’ dersi 2-1’i getirdi. Muslera’nın Zahid vuruşundaki muhteşem kurtarışı da, sanırım 3 puanı elbette liderliği getirdi. Zorbay Küçük başarılı müsabaka yönetti. Ömer Erdoğan ve Okan Buruk da taraflı tarafsız herkesin saygı duyacağı kıran kırana bir futbol gösterisini sahneletti. Tebrikler... Şimdi de evdeki değil, Kadıköy’deki hesaba bakacak Galatasaray!
‘’Birşey var ama ne var?‘’
Tüm sporseverlerin günlerdir duymak isteyip, üstelik çok merak ettiği neydi? Pozisyon anında derhal açıklanması gereken, kritik vaziyetti tabii. Hadi o esnada gerekeni yapmadınız. Müsabaka ardından da ; kulak üstüne yattınız ve henüz kalkmadınız! Eeeey TFF ve MHK böylesi suskunluğunuzun sebebi ne? Olayda bir bityeniği var ama ne var !
Yoksa sizler de aynen benim gibi; Galatasaray’ın fena halde mandepsiye getirildiği kokusu mu alıyorsunuz? Öyle ya Aslan kükremiş giderken, çözülemeyen bir karambol, iptal edilen gol! Ve ardından TFF ve MHK’dan sessizlik ve medyadan yansıyan dedikodu, yalan dolan, algı yönetimi bol bol.
Büyük bir dolap dönüyor ve vaziyeti açıklamak zorunda olanlardan ‘tık’ çıkmıyor. Yayıncı kuruluş leşkerleri her fırsatta Galatasaray’a zarar verebilmek için adeta nöbet bekliyor! Bu arada sormak gerek Tugay Kerimoğlu’na da; ‘bu ortamda mutlu ve huzurlu musun usta, acaba ne düşünüyorsun ‘üçlü’ konusunda şahsına hiç yakışmayan, suskunluğun hususunda ?’
Ya Ali Koç ? Neredeyse dönemi sürecindeki başarısız Fenerbahçe’nin, küllî ve kadim beceriksizlikleri sebebi olarak, sadece Galatasaray’ı işaret edecek. Doğrudur siz de yarışın içindesiniz ama kabul ediniz ki ; Galatasaray da tepesinde. Üstelik yaşanan iptal kararı sonrası verilen gazla; bu meseleden en fazla zarar görecek günahsız konumunda.
Galatasaray camiası bu karanlık sahnenin en kısa zamanda ve aydınlanmasını bekleyen taraftır iyi bilinmeli, bellenmeli ! Sorumlular bari bundan sonra, uyumamalı nokta.
‘’Ne vardı VAR?‘’
4 Eylül Stadı'nın zemini felaketti, doğru. Doğru da Sivasspor’un ne diye iptal edildiğini, sebebini hiç kimsenin çözemediği; 50. dakikada attığı golde ne vardı VAR? Avrupa’da oynanan müsabakalarda VAR’ın müdahele sebebi alt yazıyla belirtilir. Peki biz Avrupa standartlarında mücadele etmemekte miyiz ve nerenin ligindeyiz arkadaş? Neyin neden olduğunun bilinmediği, böyle bir umarsızlık olur mu? Yazık! Bozuk para çok olunca, cepte ağırlık olmasın diye bir an önce tüketilmek istenir ya. Galatasaray da ilk 20 dakika bol miktarda bozuk pas saçtı! Mertens’ten başka herkes için zemin berbattı sanki. 26’daki Mertens golü de harikulade. 20’de Abdülkerim hayati bir müdahalede bulundu ve Sivasspor atağını kesti.
O andan itibaren Galatasaray sanki dirildi. İkinci yarı yediği beraberlik golü ve Çalımbay yüreği baskısıyla adeta entübe haldeki Aslan’ı yine Abdülkerim’in uzun mesafeden asisti, bir daha hayata döndürdü. Barış Alper Yılmaz’ın liderliği getiren golü ve Sivasspor 1-2 Galatasaray bitti. Okan Buruk ve ekibi; rakibin özellikle ikinci yarı çok iyi oynadığı zorlu müsabakadan 3 puan kazanarak, camiayı bayram ettirdi. Ettirdi de Sivasspor’un sayılmayan golü, herkesi adeta serseme çevirdi. TFF ve MHK kamu vicdanını rahatlatacak şekilde, açıklama yapmak zorunda nokta.
‘’Merci Gomis...‘’
Antalya kampında beğeniyle izlediğim Galatasaray, dün gece de; mutlu etti. Hele hele örnek sporcu, usta golcü Gomis, unutulmaz şairimiz Edip Cansever’in ‘Gül kokuyorsun’ şiirini ‘gol kokuyorsun’ formatında tekrarlattı bana. Okan Buruk Galatasaray’a hakkaniyet, huzur, dayanışma, paylaşım, sevgi ve mücadele azmi aşıladı. Bu olmazsa olmaz değerler; Aslan’ları savunma ve pozisyon değerlendirme konusunda titizlik ve özen şartıyla önce liderliğe ve zirvelere, taşır. Gomis kaptan olarak, armadanın başında. Böylesi kadir bilir teknik direktör erdemi, hangi sporcuyu fevkaladenin fevkinde motive etmez?
Son 30 dakika!
Kamp sürecinde genelde gördüğüm pozitif yapının İstanbulspor gecesinde de ASY NEF Stadyumu zeminine yansıması, elbette kaçınılmazdı. Ya son 30 dakika? Sorulmalı! Kaleci Okan’ın ıskasıyla yüreklenen İstanbulspor, kısa süre baskı yaptı. Daha sonra da Galatasaray’ın çok boyutlu düşünce ve futbol uygulamaları sistematiği devreye girdi. Kalite ve özgüven farkındalığının net olarak sahnelendiği anlarda Gomis’in 2 golü, direkten dönen vuruşları ve çok miktarda kaçırılan şanslar var. Rakibin ise savunma hatası neticesi, duran toptan attığı 1 gol var. Boşu boşuna sadece el kaldıranlar da var. Ethemi son anda kavuracaktı ha! Aman dikkat!
‘’Kara kutu!‘’
Futbol hepimizin nambır vanı. Vanı da! Acaba futbolseverler kulüplerin can çekiştiğinin farkında mı? Hesapsız kitapsız, uçuk paralar savurup borç rekorları kıran ve bırakınız ana parayı ; faiz yükünü dahi taşıyamaz hale gelen kulüpler ne vaziyette ? Bence batak halde ! Çoğu kulüp can çekişip, borç içinde yüzerken, Yüzme bilmediği bildiği halde, derin denizlere daldığı için, şimdi can simidi bekliyor.
Tüm kazancı hemen hemen Türk Lirası olan kulüpler, döviz bazında transfer sözleşmeleri yapınca; bütçelere binen yük ‘40 katır mı, 40 satır mı?’ Gözdağından dahi, çok çok beter hale geldi. Sadece 4 büyük kulübümüzün toplam borcunun 21 milyar liraya ulaştığından haberiniz var mı? Anadolu’daki birçok kulüp, futbolcu maaşları ödemesinde dahi, ciddi problemlerle baş başa.
O halde mümtaz kulüp başkanları ve yöneticilerine sormak gerekmez mi ‘madem yüzme bilmiyordun, neden çıktın kavak ağacına?’
Bankalar Birliği ile imzalanan borç yapılandırma anlaşması, kulüpler zaten yetersiz gelirlerini yüzde 25 ila 50 arasında banka buduyor! Kulüp gelirlerinin yetersizliği de; hesap, kitap bilmemekten kaynaklanıyor. Türk Lirası kazancına rağmen, harcamanı döviz bazında ve gereğinden gazla yaparsan, batarsın ! Futbolumuzun ‘Kara kutu’su bu hazin vaziyet. Kulüpler riyasetinin bir türlü uyanamayıp, uçar adım transfere ve kara deliklere koşması da bir başka felaket. Son birbuçuk yılda dört büyüklere transfer edilen futbolcu sayısı yazıyla yüzsekiz, rakamla da 108. Anlaşıldı ki sadece transferdir derdiniz!
Kayserispor başkanının feryadını acaba kim duydu? Sesi duymak için, tüm futbol kulüp yönetimlerinin el ele sahnede, vokal yapmasını mı bekliyorsunuz ? O vakit çok geç olacak uyarıyorum.