Arama

Popüler aramalar

‘’Boy aynası!‘’

Kıskandım mı? İmrendim mi? Bilemiyorum. Ben de soyundum. Paçalı deniz şortumu giydim ve boy aynasının karşısına geçtim. Şişindim. Faça daha şortta bozuldu. Bacaklar hem kuru üstelik de kısa olunca, paça boyu diz kapaklarıma geldi ve tüm cazibe gitti. Göğüslerim sanki Allah’tan silikonlu gibi ama onlar da göbek üzerinde yerleşikti. Bel zaten traktör şamreli. Hımmm... Demek ki, insanlar yedisinde neyse yetmişinde de o. Çünkü ben spor yaparken de bedenim asla taviz vermemiş, dikdörtgen konumunu ısrarla muhafaza etmişti.Hazır ayna karşısına geçmişken İsmet abinin önerisini de realiteye geçirdim. Dişlerimi gıcırdatıp, aynı anda acı acı gülümsedim. Bunu yaparken ilginç bir şey daha oldu. İnsan istemi dışında gözlerini patlata patlata bakmak zorunda kalıyor. Biraz demoralize oldum. Aynadan vazgeçip gazetelere bakmaya karar verdim. Giyindim.Hani demiştim ya “İnsan yedisinde neyse yetmişinde de o!’ Gheorghe Hagi... Adam gerginlik yaratıp, mutlulukların içine etmeye bayılıyor. Üstelik bu eylemi özellikle işler iyi giderken icra ediyor. Koskoca camiayı ateşe atıp, kavurmaktan da çekinmiyor. Onca uyarı ve iyi niyet gösterisine karşın, bildiğini okuyup zarar veriyor. Galatasaray’ı bunca senede öğrenmemiş olması mümkün değil. Hımmm demek ki, huyu yani tehlikeli ikinci kişiliği zapt edilemiyor. Yazık. Galatasaray’a değil, kendine yazık! Akıllı adam damlayla biriktirip 40 yaşında yakalamak üzere olduğu şansı bir değil, iki değil onca tekmeyle yitirir mi? Topa iyi vurabilmek sahada büyük prim yapar da kurumlara vurmak camialarda ne yapar?Ciga 40’ından sonra bari şunu öğrenmeli... Galatasaray kadrosu sadece yeterli değil, fazla bile. Ulusal başarılara imza atmış, değeri kanıtlanmış onca futbolcu başka kaç kulüpte var. Üç büyüklerde teknik adam olmakla diğerlerinde bulunmak aynı şey mi?Bakar mısınız... Daha geçen hafta yere göğe sığdırılamayan Cem Deda sonuç Fenerbahçeliler’in işine gelmeyince nasıl infaz edildi. Hele hele Bülent Yavuz. Olmayan penaltıda, Rize’nin infazında susmuştu, baktım hemen konuştu! Öffff...Tekrar soyundum ve boy aynasının karşısına geçtim. Dişlerimi gıcırdatıp acı acı gülümsüyor ve şu kellenin altında Gölge Adam benzeri bir vücut düşlüyorum. Olmayacak duaya amin ama, hiç olmazssa sinirlenip delirmiyorum. Deneyin. İyi gelebilir!NOT: Spor dünyamızın duayenlerinden ağabeyimiz Osman Solakoğlu’na tanrıdan rahmet camiasına, ailesine ve sevenlerine sağlık ve sabır diliyorum.

07 Şubat 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dört dörtlük...‘’

Gaziantepspor kendinden çok emin, hatta gereğinden fazla emindi. Adeta cahil cesaretiyle Galatasaray gibi cinlerle bezeli rakiplerin üzerine gidemezsiniz. Yoksa çarpılırsınız. Evet Sağlam’ın kadrosunda da yetenekli, üst düzey adamlar var. Var da; daha on fırın ekmek yemesi gerekenler de var.Hakan Şükür... Şükür adı gollerde yok. Fakat hemen her pozisyonda kaptanın müthiş etkinliği var. Necati öyle güzel yerlere öyle güzel zamanda gidiyor ki... Zamanlamanın kitabını yazsa bestseller olur. Conceiçao her geçen hafta daha mükemmel. Oyunun çok bölümünde sahne aldığı gibi, gole adını yazdırmaya da başladı. Attığı Hasegiç destekli olsa da güzeldi. Çünkü başından itibaren golü aramış çok da istemişti. Ayhan pürüzlüğe yeltenmedikçe hem sevimli, hem de çim güzeli. Evet o da ağlarla buluştu.Lazarov ‘İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara’ deyimine sarıldı. Penaltı veya ceza vuruşu aradı! Cihan’ı yakacaktı olmadı. Sonra bir başka eski takım arkadaşı Orhan’ı yaktı. Penaltı ve 4-1.Evet Hasan Kabze, Arif Erdem ve Hakan Yakın da oyuna girmiş, Hagi farklı galibiyetin lezzetine yenileri de, ortak etmiştir. Hele hele Kabze... Ergün’ün harika topuna çok güzel geldi 5-1.

05 Şubat 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Eski kaşar!‘’

Ya eski kaşarlar? Kendisi değil tadı kalır damaklarda... Ne rahatsızlık verir ne de rayihası kalır ortada! Baki kalan o kubbede -afedersiniz midede- bir lezzet bir yaşanılası keyiftir. Ekşime, gaz, hak getire!Fenerbahçe- Rizespor karşılaşmasını izlerken, nedendir bilmem, ‘Eski kaşar’ aklımdaydı hep. Canım mı çekmişti acaba? Yooo hayır. Mükellef bir sofradan yeni kalkmıştım. Öyleyse neydi bana eski kaşarı düşündüren? Belki de Kadıköy’ün bereketli ve zengin çeşitli çarşısı! Öffff... Spor yazısı yazma niyetindeyken gurmeliğe soyundum. Okura haksızlık bu!Rıza Çalımbay’ın muhteşem iş disiplinini çatır çatır örnekleyen Rizeli emekçilerin üretimleri iki bakan tarafından katledildi. Yok canım... Rizeli Başbakan’ın bakanları değil, TFF ve bağımsız MHK’nın saha içi ve tribün bakanlarınca! Ceride - i Kanarya’nın vakanüvistleri de, gönüllerinin sultanı üç puanı kapınca çıt çıkarmadı. En azılı hakem eleştirmenleri dahi takacak kulp bulamadı. Kulp takılmayacağından emin olan, bağımsız(!) MHK görevlileri ne yapmış? Erol Ersoy 7.5, Birol Budan 7.6, Cem Satman 8.4...El insaf. Rizespor’un direncini çat diye kırmanın ederi bu mudur? Verecektiniz üçüne de 10’ar puan. Analarının ak sütü gibi! O sütten, yine kaşar yapar, tazesini Galatasaray’a, eskisini de Fenerbahçe’ye yedirirlerdi... İyi mi?TFF Galatasaray’ı olabildiğince cuma, Fenerbahçe’yi de pazar günü oynatıyor. Neden? Sarı- Kırmızılılar cuma namazına gidip bol bol dua etsin ve o güçle kazansın diye. Bu düzenleme, Cim Bom’a açık destektir! Öyleyse Kanarya’nın maçları da cumaya alınmalı, mübarek günlerden nasiplendirilip uğradıkları haksızlık önlenmelidir.Suat Usta meselesi gündemde... Fenerbahçe Cemahiriyesi haklı. Yıllar önce Aziz Yıldırım Sakaryaspor’a bir Brezilyalı satmış ve mukaveleye şerh koymuştu; ‘Bu çocuğu bize karşı oynatmazsanız. Vallahi de, billahi de küserim!’İlanlar görürsünüz... Bilmem ne waks firmasında aracınız ısıya, güneşe ve her türlü darbeye karşı korunur. Duyarsızlaştırılır... Bir Hollanda firması, ‘Van Hooijdonk’ aynı işlemi Fenerbahçe medyasına yaptı. Ama fahiş bir yanlışı vardı. ‘Kaliteli Türk medyası’ değil, ‘Kaliteli Kanarya medyası’ diyecekti... Onlardaki kalite, diğerlerinde nerdeeeee? Yalayıp yuttular ve sustular.Eski kaşar bir bilseniz nerelere yarar!

02 Şubat 2005, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hayvanlık öldü mü?‘’

Aslında Rab’bimin eşsiz varlıkları, hayvanların günahını alıyorlardı ama şükürler olsun fazla uzatmadılar! Onlar da yaya kaldı artık. Haydi şimdi el ele yepyeni bir konsepte...Türkiye’de siyaset, ekonomi ve benzeri şeyleri düşünen, konuşan ve yazanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin son halini nasıl anlatabilecek? Beşiktaş’a haksız yere çektirilen ceza türü uygulamayla, tüm kirlileri yıkamak mümkün mü? Spor yazarları ‘Tribünlerde yaşananlar toplumun aynasıdır. Acilen eğitim, kültür değerleri ön plana alınmalı, bu eylemin bir oyun olduğu belletilmeli’ derken; salt futbol düşmanlığına soyunanlar, şimdi de ‘Partiler üç kongreliğine kapatılmalı!’ demek zorunda mı kalacak?Babası parti kongrelerinde, kaçak yapı yıkımlarında, arsa talanında, avanta rantında dövüşen çoğunluğun çocukları da stadyumlarda, bedava bilet peşinde ve güç belgeleme gösterilerinde dövüşecek elbette.Neyse... Galatasaray Yönetimi, kulüp çıkarları adına ilkeli ve sabırlı davranmış, iç işlerini deşifre etmesine karşın, Hagi’yi iş başında bırakmıştır. Teknik direktörün marifetleriyle ilgili ‘Her doğru doğru mudur?’ demiştim. Şimdi Canaydın yönetiminin hoşgörüsü de doğruyken yanlış oldu. Neden? Konyaspor karşılaşması sonrası yapılan Hagi açıklaması büyük bir terbiye özürüdür, şımarıklıktır, haddini bilmezliktir, Galatasaray’a hakarettir. Doğru adam, yanlış anlama varsa galibiyetin arkasına saklanmaz. Çıkar hemen konuşur. Daha önceki basın toplantısını dikkatle gözden geçirirseniz, geçmiş zaman kinlerinin filizlendiğini göreceksiniz. Bu yanlışa camia daha ne kadar tahammül etmeli?Olan biteni düşünüyor ve Rumen teknik adamın Galatasaray’ın büyüklüğünden habersiz olduğu kanaatine varıyorum. ‘Hagi’ olduğu için hak edip gelmiş. Madem o denli beceriklisin, Romanya Milli Takımı’ndan neden gittin? Bursa da ne ettin? Bir 3. Lig takımını Süper Lig’e taşısana... Hadi Hagi... Kolay değil mi?Galatasaray Konya’da iyi oynamamış, galibiyeti Ergün marifeti, Mondi seddi, Şükür fedakarlığı, Necati becerisi, Konyalılar’ın da beceriksizliği getirmiştir. Uğur, Arda, Zafer ve diğer yavru aslanların arkasındaki altyapı ordusunu, teknik adam fedakarlıklarını ve Ali Yavaş çabasını nasıl görmezden geliriz. Sen tüm Galatasaray camiasının emeklerini cebine koy, tepe tepe harca... Sonra? Var mı yağma?Galatasaray hak edene hakettiği muameleyi yaptığı için Galatasaray olmadı mı? 100. yılın ve birkaç maçlık başarının değil, geçmişi adına Hagi’ye sabrediliyor fakat Rumen hoca anlayamıyor. Kulübüyle kavgayı seçiyor, ikinci ve tehlikeli ruhu baskın çıkıyor.Konya konuşmasından sonra, Gheorghe Hagi Galatasaray’ın olmazsa olmazı değildir artık.

31 Ocak 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kıran kırana‘’

Ali Şen, “Tecrübe maliyeti en pahalı değerdir” der daima. Ne denli haklı olduğu dün bir kez daha örneklendi. Sakaryaspor, iki farklı önde bitireceği ilk yarı sonunda, 2-1 yenikti. Evsahibi penaltıyı kaçırdı ama Ali Tandoğan attı. Sakaryalılar akıl almaz golleri kaçırdılar ama Mustafa Özkan attı. İkinci yarıda da aynı film vizyonda. Yeşil - Siyahlılar kaçırıyor, kimbilir belki de şanssızlığını yenemiyor, göz göre göre 3 puan gidiyordu. Fatih Ceylan şahane bir gol attı da ev sahibi beraberliği kurtardı.Peki kazanamaz mıydı? Kazanabilirdi, olmadı. Makasi Sakaryaspor’a çabukluk getirdi. Aynen Youla gibi. İlk yarıda sağ kenarda üst üste iki delik bulan deli fişek, birinde gol attırıp, diğerinde penaltı yaptırdı. Sakaryalı Burak da, çok etkili oynayıp, rakip savunmayı dağıttı. Ama, yakalanan şanslardan arkadaşları faydalanamadı.Hakem Vedat Yüksel her gördüğünü çalan, göremediğinde yardımcısından medet uman kimliği ile iyiydi. Mustafa Yalçınkaya kaçırdığı ofsaytlarla ve hiç katkı yapmamasıyla Yüksel’i sıkıntıya sokarken, Özgür Çetiner mükemmeldi. Baki Mercimek de, penaltı kabahati ve ikinci yarıdaki taban gösterisi nedeniyle iki sarıdan gitmeliydi, Doğan kararıyla değil!Sonuç: Aklı olan Sakaryaspor ve Gençlerbirliği’nin futbol gösterilerini asla kaçırmaz.

30 Ocak 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ergün'e şükür!‘’

Yeşil - Beyazlılar çok transfer yapıp, güçlü bir kadro oluşturmuş. Oluşturmuş da, şunu unutmuş; Günümüz futbolu, mücadele etmeyen, savunma işlerine girişmeyen aynı takımdaki iki kişiyi taşımaz. Bunlar kim? Ben söylemiyorum, Susiç bulsun. Koskoca ilk yarı Zafer Biryol’a tek top dahi inmedi. Nedeni?Ayhan Akman, maçın henüz başında ayağındaki topu çaldırıyor. Üstelik bir de dönüp seyrediyor. Bu pozisyonun sonucu Galatasaray, ya gol yeseydi? Atamadı Konyalı. Sonra Ayhan, hakeme dikleniyor, Hagi de kenardan gaz veriyor. Olmaz. Ayhan Akman bu işleri de, lüzumsuz yere ortamı germeyi de bırakmalı.Uğur, Galatasaray’ın sadece bugünü değil, üstelik de yarını. Yürekli, gözüpek, kuvvetli, akıllı... Rabbim nazardan saklasın. Conceiçao keyif veren futbol ünerleri izletti dün gece. Song, Tomas ve Mondi Cim Bom’daki Çin Seddi! Hele hele Mondi... Ona da şükür. Çok kurtardı, çok...Necati’nin attığı gol, tek kelimeyle posterlik, Cem Deda’nın pozisyona yön vermesi ise Uluslararası dersliktir.Galatasaray ikinci yarı ecel terleri dökmüş, fakat 3 puanı da kurtarmayı bilmiştir.

29 Ocak 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’www.sportift.com‘’

Mesele şudur. Burhan Öçal dünbeleğini konuşturur, Neslihan hanım da bir başka vurgulu çalgıda ritm tutmaya çalışırken, aniden karar değiştirdi ve kendini Öçal’ın müziğinin büyüsüne kaptırdı. Ben böyle bir olasılığı beklediğim için koltuğa sıkı sıkı yapışmış, boynumu uzatmaya da hazırlanmıştım. Bu şekilde ev ahalisi istifimi bozmadığımı zannedecek, bense doya doya çiftetelliyle samba arası sallanmayı izleyecektim. Kör talih! Neslihan’ın beliyle kalçasını içeren bölüme www.sportift.com yazan bant girdi, sonra bir de tanıtım! Benim tüm hazırlıklar güme gitti. Su içmeye gider gibi yapıp, bandın arka tarafını görmeye çalıştım... Hava! Ben şimdi kime kızmalı, kimi protesto etmeliyim? Burhan Öçal öyle güzel çaldı ki, genç kadın dayanamayıp oynamaya başladı. Sezilerim de zaten beni dikkat etmeye çağırmıştı. Demek ki, çalan, oynayan ve izleyenden yana hata yok. Öyleyse problemi kim çıkardı? Elbette yönetmen. Güzelim gösteriyi bir zamanlama hatasıyla berbat etti. Geleneksel alışkanlığımız, işin kolayına kaçıp, yönetmeni değil, Neslihan’ı protesto etmeli. Hatta Digitürk’e şikayet dilekçesi bile göndermeliyim. Bizde adet böyledir. İş yapanı, garibanı, bir de danayı boğazlamaya bayılırız biz. İnsanları çok sevdiğimizi söyler, aslında hiç sevmeyiz. Şey... Güçlü olanı severiz. Kısacası kokuşmuş kültür değerlerinin esiriyiz biz.Neslihan hanımın raksını seyredemediysem, toplumun, kültürün bu işte ne günahı var! Hele hele böylesine şikayete ne hakkın var da diyebilir, haklı da olabilirsiniz. Ama olay kafamı burmuşken, İzmit’teki rezalet de üstüne gelmez mi! İyice dağıldım.Merak ediyorum. Petre valizini alıp Romanya’dan kendimi geldi? Ona bir milyon dolardan fazla parayı kim verdi? Kim istedi, kim beğendi? Galatasaray her aklına esenin forma giyip sahaya çıkabileceği bir yer mi? Bu çocuğun saha içinde pas verecek adam bulmakta çektiği sıkıntıyı futbolu bilenler yer mi! Tribündeki kalabalığın yaptığı etik mi? Çok sordum yine. Neyse... Yönetmen seçimleri ve hatalarının faturasını Petre’ye, Neslihan’a veya başka üretenlere, emekçilere çıkarıp, yanlışlardan arınmak mümkün mü? Değil. Başka yolları aramanın zamanı geldi de geçti bile.Digitürk ve Galatasaray’ın yönetmenleri, zamansız girilen tanıtım bandı veya oynatılan sporcu nedeniyle ektiğini ne gün biçer bilemem. Ama Galatasaray taraftarları ektikleri zehir ve kötülük tohumlarının faturasını başarısız saha sonuçlarıyla kısa sürede öder.Demedi demeyin!

24 Ocak 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Huzura doğru‘’

İlk yarıda Bursalılar’ın iki serbest vuruşu Mondi’de kaldıysa, sebep kalecinin iyi yer tutması kadar, topun gönderilmek istenen değil, kendi arzu ettiği yere yönlenmesindedir.Bursaspor’un daha olumlu ve etkin gözüktüğü dakikalarda Hakan Şükür tehlikesini kornerle önleyen Serdar Kulbilge, Şaş’ın köşe vuruşundan gelen topunda çaresiz kaldı. Şükür de kafayı yapıştırdı: 1-0. Golden sonra kontrol Bursalılar’da, ikinci yarıda da yine aynı manzara. Üstelik bu kez tapulu arazisine mekan kurmuş evsahibi rahatlığındadır Kalpar’ın talebeleri.Sarı-Kırmızılılar takım halinde iyi oynamadı. Ama fırsat bu fırsattı. Sözde taraftar, faturayı Petre’ye çıkardı. Ayıp. Galatasaray forması giydiği müddetçe sahadaki hiçbir futbolcuya bu şekilde davranamazsınız. Yapılan Petre’yi protesto etmek değil, takıma dinamit koymaktır. Bu ekibi başarılı kılacak olanlar giden değil, kalan emekçilerdir şüphesiz.Galatasaray taraftarları, ne verirse onu alacak. Sevgi ve destekse, başarının karşılığı şampiyonluğu, ekilen kin tohumlarıysa bozgunun ta kendisini. Hepsi bu.Huzura doğru değil, muzura doğru giden ikinci yarı, Galatasaraylılar adına hem ayıp, hem de yanlış oldu.Galatasaray zorla da olsa turu atlamış, gecenin en karlı ismi ise hakem Tolga Özkalfa olmuştur. Neden mi? Bu mükemmel yönetimin, ardından kalfalık biter, ustalık gelir.

23 Ocak 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI