‘’Dört dörtlük...‘’
Gaziantepspor kendinden çok emin, hatta gereğinden fazla emindi. Adeta cahil cesaretiyle Galatasaray gibi cinlerle bezeli rakiplerin üzerine gidemezsiniz. Yoksa çarpılırsınız. Evet Sağlam’ın kadrosunda da yetenekli, üst düzey adamlar var. Var da; daha on fırın ekmek yemesi gerekenler de var.Hakan Şükür... Şükür adı gollerde yok. Fakat hemen her pozisyonda kaptanın müthiş etkinliği var. Necati öyle güzel yerlere öyle güzel zamanda gidiyor ki... Zamanlamanın kitabını yazsa bestseller olur. Conceiçao her geçen hafta daha mükemmel. Oyunun çok bölümünde sahne aldığı gibi, gole adını yazdırmaya da başladı. Attığı Hasegiç destekli olsa da güzeldi. Çünkü başından itibaren golü aramış çok da istemişti. Ayhan pürüzlüğe yeltenmedikçe hem sevimli, hem de çim güzeli. Evet o da ağlarla buluştu.Lazarov ‘İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara’ deyimine sarıldı. Penaltı veya ceza vuruşu aradı! Cihan’ı yakacaktı olmadı. Sonra bir başka eski takım arkadaşı Orhan’ı yaktı. Penaltı ve 4-1.Evet Hasan Kabze, Arif Erdem ve Hakan Yakın da oyuna girmiş, Hagi farklı galibiyetin lezzetine yenileri de, ortak etmiştir. Hele hele Kabze... Ergün’ün harika topuna çok güzel geldi 5-1.
‘’Eski kaşar!‘’
Ya eski kaşarlar? Kendisi değil tadı kalır damaklarda... Ne rahatsızlık verir ne de rayihası kalır ortada! Baki kalan o kubbede -afedersiniz midede- bir lezzet bir yaşanılası keyiftir. Ekşime, gaz, hak getire!Fenerbahçe- Rizespor karşılaşmasını izlerken, nedendir bilmem, ‘Eski kaşar’ aklımdaydı hep. Canım mı çekmişti acaba? Yooo hayır. Mükellef bir sofradan yeni kalkmıştım. Öyleyse neydi bana eski kaşarı düşündüren? Belki de Kadıköy’ün bereketli ve zengin çeşitli çarşısı! Öffff... Spor yazısı yazma niyetindeyken gurmeliğe soyundum. Okura haksızlık bu!Rıza Çalımbay’ın muhteşem iş disiplinini çatır çatır örnekleyen Rizeli emekçilerin üretimleri iki bakan tarafından katledildi. Yok canım... Rizeli Başbakan’ın bakanları değil, TFF ve bağımsız MHK’nın saha içi ve tribün bakanlarınca! Ceride - i Kanarya’nın vakanüvistleri de, gönüllerinin sultanı üç puanı kapınca çıt çıkarmadı. En azılı hakem eleştirmenleri dahi takacak kulp bulamadı. Kulp takılmayacağından emin olan, bağımsız(!) MHK görevlileri ne yapmış? Erol Ersoy 7.5, Birol Budan 7.6, Cem Satman 8.4...El insaf. Rizespor’un direncini çat diye kırmanın ederi bu mudur? Verecektiniz üçüne de 10’ar puan. Analarının ak sütü gibi! O sütten, yine kaşar yapar, tazesini Galatasaray’a, eskisini de Fenerbahçe’ye yedirirlerdi... İyi mi?TFF Galatasaray’ı olabildiğince cuma, Fenerbahçe’yi de pazar günü oynatıyor. Neden? Sarı- Kırmızılılar cuma namazına gidip bol bol dua etsin ve o güçle kazansın diye. Bu düzenleme, Cim Bom’a açık destektir! Öyleyse Kanarya’nın maçları da cumaya alınmalı, mübarek günlerden nasiplendirilip uğradıkları haksızlık önlenmelidir.Suat Usta meselesi gündemde... Fenerbahçe Cemahiriyesi haklı. Yıllar önce Aziz Yıldırım Sakaryaspor’a bir Brezilyalı satmış ve mukaveleye şerh koymuştu; ‘Bu çocuğu bize karşı oynatmazsanız. Vallahi de, billahi de küserim!’İlanlar görürsünüz... Bilmem ne waks firmasında aracınız ısıya, güneşe ve her türlü darbeye karşı korunur. Duyarsızlaştırılır... Bir Hollanda firması, ‘Van Hooijdonk’ aynı işlemi Fenerbahçe medyasına yaptı. Ama fahiş bir yanlışı vardı. ‘Kaliteli Türk medyası’ değil, ‘Kaliteli Kanarya medyası’ diyecekti... Onlardaki kalite, diğerlerinde nerdeeeee? Yalayıp yuttular ve sustular.Eski kaşar bir bilseniz nerelere yarar!
‘’Hayvanlık öldü mü?‘’
Aslında Rab’bimin eşsiz varlıkları, hayvanların günahını alıyorlardı ama şükürler olsun fazla uzatmadılar! Onlar da yaya kaldı artık. Haydi şimdi el ele yepyeni bir konsepte...Türkiye’de siyaset, ekonomi ve benzeri şeyleri düşünen, konuşan ve yazanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin son halini nasıl anlatabilecek? Beşiktaş’a haksız yere çektirilen ceza türü uygulamayla, tüm kirlileri yıkamak mümkün mü? Spor yazarları ‘Tribünlerde yaşananlar toplumun aynasıdır. Acilen eğitim, kültür değerleri ön plana alınmalı, bu eylemin bir oyun olduğu belletilmeli’ derken; salt futbol düşmanlığına soyunanlar, şimdi de ‘Partiler üç kongreliğine kapatılmalı!’ demek zorunda mı kalacak?Babası parti kongrelerinde, kaçak yapı yıkımlarında, arsa talanında, avanta rantında dövüşen çoğunluğun çocukları da stadyumlarda, bedava bilet peşinde ve güç belgeleme gösterilerinde dövüşecek elbette.Neyse... Galatasaray Yönetimi, kulüp çıkarları adına ilkeli ve sabırlı davranmış, iç işlerini deşifre etmesine karşın, Hagi’yi iş başında bırakmıştır. Teknik direktörün marifetleriyle ilgili ‘Her doğru doğru mudur?’ demiştim. Şimdi Canaydın yönetiminin hoşgörüsü de doğruyken yanlış oldu. Neden? Konyaspor karşılaşması sonrası yapılan Hagi açıklaması büyük bir terbiye özürüdür, şımarıklıktır, haddini bilmezliktir, Galatasaray’a hakarettir. Doğru adam, yanlış anlama varsa galibiyetin arkasına saklanmaz. Çıkar hemen konuşur. Daha önceki basın toplantısını dikkatle gözden geçirirseniz, geçmiş zaman kinlerinin filizlendiğini göreceksiniz. Bu yanlışa camia daha ne kadar tahammül etmeli?Olan biteni düşünüyor ve Rumen teknik adamın Galatasaray’ın büyüklüğünden habersiz olduğu kanaatine varıyorum. ‘Hagi’ olduğu için hak edip gelmiş. Madem o denli beceriklisin, Romanya Milli Takımı’ndan neden gittin? Bursa da ne ettin? Bir 3. Lig takımını Süper Lig’e taşısana... Hadi Hagi... Kolay değil mi?Galatasaray Konya’da iyi oynamamış, galibiyeti Ergün marifeti, Mondi seddi, Şükür fedakarlığı, Necati becerisi, Konyalılar’ın da beceriksizliği getirmiştir. Uğur, Arda, Zafer ve diğer yavru aslanların arkasındaki altyapı ordusunu, teknik adam fedakarlıklarını ve Ali Yavaş çabasını nasıl görmezden geliriz. Sen tüm Galatasaray camiasının emeklerini cebine koy, tepe tepe harca... Sonra? Var mı yağma?Galatasaray hak edene hakettiği muameleyi yaptığı için Galatasaray olmadı mı? 100. yılın ve birkaç maçlık başarının değil, geçmişi adına Hagi’ye sabrediliyor fakat Rumen hoca anlayamıyor. Kulübüyle kavgayı seçiyor, ikinci ve tehlikeli ruhu baskın çıkıyor.Konya konuşmasından sonra, Gheorghe Hagi Galatasaray’ın olmazsa olmazı değildir artık.
‘’Kıran kırana‘’
Ali Şen, “Tecrübe maliyeti en pahalı değerdir” der daima. Ne denli haklı olduğu dün bir kez daha örneklendi. Sakaryaspor, iki farklı önde bitireceği ilk yarı sonunda, 2-1 yenikti. Evsahibi penaltıyı kaçırdı ama Ali Tandoğan attı. Sakaryalılar akıl almaz golleri kaçırdılar ama Mustafa Özkan attı. İkinci yarıda da aynı film vizyonda. Yeşil - Siyahlılar kaçırıyor, kimbilir belki de şanssızlığını yenemiyor, göz göre göre 3 puan gidiyordu. Fatih Ceylan şahane bir gol attı da ev sahibi beraberliği kurtardı.Peki kazanamaz mıydı? Kazanabilirdi, olmadı. Makasi Sakaryaspor’a çabukluk getirdi. Aynen Youla gibi. İlk yarıda sağ kenarda üst üste iki delik bulan deli fişek, birinde gol attırıp, diğerinde penaltı yaptırdı. Sakaryalı Burak da, çok etkili oynayıp, rakip savunmayı dağıttı. Ama, yakalanan şanslardan arkadaşları faydalanamadı.Hakem Vedat Yüksel her gördüğünü çalan, göremediğinde yardımcısından medet uman kimliği ile iyiydi. Mustafa Yalçınkaya kaçırdığı ofsaytlarla ve hiç katkı yapmamasıyla Yüksel’i sıkıntıya sokarken, Özgür Çetiner mükemmeldi. Baki Mercimek de, penaltı kabahati ve ikinci yarıdaki taban gösterisi nedeniyle iki sarıdan gitmeliydi, Doğan kararıyla değil!Sonuç: Aklı olan Sakaryaspor ve Gençlerbirliği’nin futbol gösterilerini asla kaçırmaz.
‘’Ergün'e şükür!‘’
Yeşil - Beyazlılar çok transfer yapıp, güçlü bir kadro oluşturmuş. Oluşturmuş da, şunu unutmuş; Günümüz futbolu, mücadele etmeyen, savunma işlerine girişmeyen aynı takımdaki iki kişiyi taşımaz. Bunlar kim? Ben söylemiyorum, Susiç bulsun. Koskoca ilk yarı Zafer Biryol’a tek top dahi inmedi. Nedeni?Ayhan Akman, maçın henüz başında ayağındaki topu çaldırıyor. Üstelik bir de dönüp seyrediyor. Bu pozisyonun sonucu Galatasaray, ya gol yeseydi? Atamadı Konyalı. Sonra Ayhan, hakeme dikleniyor, Hagi de kenardan gaz veriyor. Olmaz. Ayhan Akman bu işleri de, lüzumsuz yere ortamı germeyi de bırakmalı.Uğur, Galatasaray’ın sadece bugünü değil, üstelik de yarını. Yürekli, gözüpek, kuvvetli, akıllı... Rabbim nazardan saklasın. Conceiçao keyif veren futbol ünerleri izletti dün gece. Song, Tomas ve Mondi Cim Bom’daki Çin Seddi! Hele hele Mondi... Ona da şükür. Çok kurtardı, çok...Necati’nin attığı gol, tek kelimeyle posterlik, Cem Deda’nın pozisyona yön vermesi ise Uluslararası dersliktir.Galatasaray ikinci yarı ecel terleri dökmüş, fakat 3 puanı da kurtarmayı bilmiştir.
‘’www.sportift.com‘’
Mesele şudur. Burhan Öçal dünbeleğini konuşturur, Neslihan hanım da bir başka vurgulu çalgıda ritm tutmaya çalışırken, aniden karar değiştirdi ve kendini Öçal’ın müziğinin büyüsüne kaptırdı. Ben böyle bir olasılığı beklediğim için koltuğa sıkı sıkı yapışmış, boynumu uzatmaya da hazırlanmıştım. Bu şekilde ev ahalisi istifimi bozmadığımı zannedecek, bense doya doya çiftetelliyle samba arası sallanmayı izleyecektim. Kör talih! Neslihan’ın beliyle kalçasını içeren bölüme www.sportift.com yazan bant girdi, sonra bir de tanıtım! Benim tüm hazırlıklar güme gitti. Su içmeye gider gibi yapıp, bandın arka tarafını görmeye çalıştım... Hava! Ben şimdi kime kızmalı, kimi protesto etmeliyim? Burhan Öçal öyle güzel çaldı ki, genç kadın dayanamayıp oynamaya başladı. Sezilerim de zaten beni dikkat etmeye çağırmıştı. Demek ki, çalan, oynayan ve izleyenden yana hata yok. Öyleyse problemi kim çıkardı? Elbette yönetmen. Güzelim gösteriyi bir zamanlama hatasıyla berbat etti. Geleneksel alışkanlığımız, işin kolayına kaçıp, yönetmeni değil, Neslihan’ı protesto etmeli. Hatta Digitürk’e şikayet dilekçesi bile göndermeliyim. Bizde adet böyledir. İş yapanı, garibanı, bir de danayı boğazlamaya bayılırız biz. İnsanları çok sevdiğimizi söyler, aslında hiç sevmeyiz. Şey... Güçlü olanı severiz. Kısacası kokuşmuş kültür değerlerinin esiriyiz biz.Neslihan hanımın raksını seyredemediysem, toplumun, kültürün bu işte ne günahı var! Hele hele böylesine şikayete ne hakkın var da diyebilir, haklı da olabilirsiniz. Ama olay kafamı burmuşken, İzmit’teki rezalet de üstüne gelmez mi! İyice dağıldım.Merak ediyorum. Petre valizini alıp Romanya’dan kendimi geldi? Ona bir milyon dolardan fazla parayı kim verdi? Kim istedi, kim beğendi? Galatasaray her aklına esenin forma giyip sahaya çıkabileceği bir yer mi? Bu çocuğun saha içinde pas verecek adam bulmakta çektiği sıkıntıyı futbolu bilenler yer mi! Tribündeki kalabalığın yaptığı etik mi? Çok sordum yine. Neyse... Yönetmen seçimleri ve hatalarının faturasını Petre’ye, Neslihan’a veya başka üretenlere, emekçilere çıkarıp, yanlışlardan arınmak mümkün mü? Değil. Başka yolları aramanın zamanı geldi de geçti bile.Digitürk ve Galatasaray’ın yönetmenleri, zamansız girilen tanıtım bandı veya oynatılan sporcu nedeniyle ektiğini ne gün biçer bilemem. Ama Galatasaray taraftarları ektikleri zehir ve kötülük tohumlarının faturasını başarısız saha sonuçlarıyla kısa sürede öder.Demedi demeyin!
‘’Huzura doğru‘’
İlk yarıda Bursalılar’ın iki serbest vuruşu Mondi’de kaldıysa, sebep kalecinin iyi yer tutması kadar, topun gönderilmek istenen değil, kendi arzu ettiği yere yönlenmesindedir.Bursaspor’un daha olumlu ve etkin gözüktüğü dakikalarda Hakan Şükür tehlikesini kornerle önleyen Serdar Kulbilge, Şaş’ın köşe vuruşundan gelen topunda çaresiz kaldı. Şükür de kafayı yapıştırdı: 1-0. Golden sonra kontrol Bursalılar’da, ikinci yarıda da yine aynı manzara. Üstelik bu kez tapulu arazisine mekan kurmuş evsahibi rahatlığındadır Kalpar’ın talebeleri.Sarı-Kırmızılılar takım halinde iyi oynamadı. Ama fırsat bu fırsattı. Sözde taraftar, faturayı Petre’ye çıkardı. Ayıp. Galatasaray forması giydiği müddetçe sahadaki hiçbir futbolcuya bu şekilde davranamazsınız. Yapılan Petre’yi protesto etmek değil, takıma dinamit koymaktır. Bu ekibi başarılı kılacak olanlar giden değil, kalan emekçilerdir şüphesiz.Galatasaray taraftarları, ne verirse onu alacak. Sevgi ve destekse, başarının karşılığı şampiyonluğu, ekilen kin tohumlarıysa bozgunun ta kendisini. Hepsi bu.Huzura doğru değil, muzura doğru giden ikinci yarı, Galatasaraylılar adına hem ayıp, hem de yanlış oldu.Galatasaray zorla da olsa turu atlamış, gecenin en karlı ismi ise hakem Tolga Özkalfa olmuştur. Neden mi? Bu mükemmel yönetimin, ardından kalfalık biter, ustalık gelir.
‘’Paşa İsmail‘’
Çıracılar Caddesi’ndeyiz. Koskoca bir Amerikan arabası, direksiyonda İsmail ve yolun bir sağına, bir soluna savrulan kontrolden çıkmış otomobil... Ev ya da bahçe duvarlarına yapışıp, gözleri korkudan faltaşı gibi açılmış mahalle sakinleri... Suat, Şen kardeşler, Samim, Cezmi, Hami ve ben dut yemiş bülbüller gibi korkuyla ‘İplikçi Nedim’e bakıyor, 8 silindirli homurtuyu kazasız, belasız zaptetmesini bekliyoruz. Çok şükür hiçkimsenin canı yanmadan Dişçi İhsan Gökalp’in evinin önünde durabildik. Geçmiş yılların o korkulu günü taptaze anılarımda durur hep...Kaçamağın sonucu felaketle bitseydi, doktor Naci amca, oğlu İsmail’in ‘gay’ rolü oynamasına gerek bırakmazdı! Neyse... Yıllar su gibi geçti, gitti. O günlerde dört tekerlekli aracı doğru dürüst süremeyen Paşa İsmail, şimdi iki tekere hükmeder olmuş. Akşam Gazetesi’nde okuduğuma göre Şile’nin dağları, bayırları onunmuş. Bizim Çıracılar vakasının üzerinden yaklaşık 35 sene geçti. Hımmm... İnsanın iyi sürücü olması, işini kazasız belasız yapması için 25-30 sene lazım demek ki...Televizyonlarda ara sıra gördüğüm Levent Bıçakcı’nın tipini Paşa İsmail’e benzetirim ben. Ama bizimki insancıl, güleryüzlü, konuşkan, işinin ehli, esprili, insan kere insan numunesidir. Tipleri benzetince, insan ister istemez başka konuları da örtüştürüyor. Dört tekerli otomobili oradan oraya savuran İncekara, 25-30 senede işi kıvırıp iki teker üzerinde gitmeyi bile başardıysa, Bıçakcı da futbolumuzu senelerce sağa sola savurup, ondan sonra mı toparlayacak acaba? Vakit yok ki ama! Çünkü 2006 Dünya Kupası hemen kapıda.Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha sesleniyorum; Sayın Başbakan, sadece Almanya değil Avrupa’daki bütün Türk vatandaşları TFF’nin işbilmez yönetiminin yanlışlarının ve beceriksizliklerinin cezasını çekip acı yaşamak istemiyor. Gurbet ellerdeki herkes Türk Milli Takımı’nı bekliyor. En azılı Bıçakcı dostlarının dahi ‘Eyvah! Levent yanlış üzerine yanlış yaptı.’ ‘Bu kurum kaç başlı.’ ‘Futbolumuz yandı.’ diyorsa, felaketin boyutu da ortada demektir. Futbola yakın olan, yazan, konuşan, düşünen, tartışanların eveleyip gevelediği konuyu açık, net size yansıtıyorum. Bıçakcı ve ekibiyle Türk Futbolu’nun Almanya’da temsili mümkün değildir. Yeni bir federasyon kurulu oluşturmak ve Almanya trenini yakalamak ise mümkündür. Gerekli imzaların toplanarak acilen genel kurul yapılması, yeni yapılanmanın sağlanması şartıyla elbette... Siyaset, çıkmaza doğru giden Almanya realitesine duyarsız kalmamalı. Türkiye’de bu işi başaracak insanlar var. Daha fazla geç kalınmasın yeter.