‘’Geç oldu!‘’
Komisyon üyelerinin olumlu veya olumsuz görüşleri masa üzerine yatırıldıktan sonra çoğunluk Riva’nın değerlendirilmesi gereği kararına varmış. Bu görüşe genel kurul üyeleri de ezici çoğunlukla katıldığını seçim sonunda beyan etti. Dün Tevfik Fikret Salonu’nda yine farklı görüşler, öneriler ve fikirler sahne aldı. Olumlu veya olumsuz tüm değerlendirmelerin dikkate alınması gerekliliğini düşünüyorum. Ne Hayri Kozak ne Taner Aşkın, Galatasaray’ın zararını isteyen, başarılı olmamasını dileyen kimliklerdir... Ayrıca bu ikilinin son 10 yılda işaret ettiği tüm tehlikelerin kulüp tarafından yaşandığını unutmayalım ve söylemlerini, noktası virgülüne kadar dikkate alalım. Bundan sonraki gelişmelerin takibinde ışık olacak, kesinlikle faydası da ortaya çıkacaktır.Prof. Oğuz İmregün belki dikkatlerden kaçan ama bence son derece önemli olan bir cümleyi üyelerle paylaşmıştır. Galatasaray’ın bu denli borçlanmasında, sıkıntıların yaşanmasında yöneticiler kadar bu işlere ‘evet’ diyen azalar da sorumludur. Hiçbir yönetim kendi kendine aldığı kararlarla borçlanmadı. Senelerce aynı şeyleri yazmadım mı... Hatta Faruk Süren yönetiminin ibra edilmemesi gereğini dahi bu sütunlarda paylaştık. Eğer kongre gerekeni yapsaydı, suyun nereden kaçtığı yıllar önce tespit edilir, belki de bu hale gelinmezdi.Şimdi ne olacak? Riva’nın Canaydın Yönetimi tarafından değerlendirilmesi meselesi, komisyonun muhtelif yöntemler önerdiği bir proje olarak kabul edildi. Bu yaklaşımlar içinde en akılcı olanı Türkiye’yi, Türk insanını, Türkiye piyasasını ve şartlarını en iyi bilen kurumla çalışmak olmalı. Yabancı katılımcılarla başarılı olunabileceğini düşünmüyorum. Öyleyse, TOKİ ile olası işbirliği en akılcı yöntem olacak ve kar payı ortaklığı Galatasaray’ın daha fazla kazanmasını sağlayacaktır. Herkes uzmanı olduğu işi yapmalı. Galatasaray’ın kendi başına Riva arazisini pazarlaması veya inşaat yapması, kısa süreçte yarar sağlamaz. Bu konuyla ilgili altyapının olduğunu veya oluşturulduğunu sanmıyorum.Özhan Canaydın ve yönetimi, kongrenin sağladığı güvene layık olacak. Anlaşmaları yapmak ve en kısa zaman diliminde kulübü düzlüğe çıkarmak zorunda. Ayrıca olumlu veya olumsuz görüş bildiren tüm kulüp azalarının da fikirlerinden istifade etmek mecburiyetinde. Yani bu şansı ille de iyi kullanacaklar. Mecburlar...
‘’Berlin panterleri‘’
Evet Şeren'in evlatları konumundaki, Türkler analarının ak sütü gibi hakettikleri sıfatı, her birimde zirvelere taşıyor.Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu ve diğer renk tutkunları birlik olmuş, Türkiye'nin değerlerini her platformda doğru temsil yolunda... El ele, gönül gönüle Ay-Yıldızlı ülkünün peşinde. Helal olsun. Berlin Türkiyemspor Başkan'ı Ahmet Yeşildağ'ın davetlisiydik. Yeşildağ'lar ailece Anavatan'a hizmet aşkının, onurunun peşinde. Yılmaz Aras gibi, gurur vesilesi bir 'panter'i tanıma onurunu yaşadım. Iğdırlı kardeşim dünyanın en büyük bayrağını, Ağrı Dağı zirvelerine dikip, üç ülkeden izlenecek bir harikanın oluşması arzusunda. Hasır Lokantaları zincirini kuran ve kazandığı kuruşu dahi Türkiye'de yatırım için değerlendiren Mehmet Aygün, Laz Ali, Alper ve daha nice Berlin Panterleri...Evet, Türkiye için çalışıyor ve başarıyorlar. Gurbet ellerdeki milyonlarca vatandaşımız gibi. Başka? Seminerler, tanıtımlar ve muhtelif sosyal etkinliklerle ülke realitelerini ve insanımızı doğru değerleriyle anlatıyorlar. Başka? Spor yarışmaları ve destekleriyle, gençlerimizi yanlış istikamete değil, doğru yaşam biçimine yönlendiriyorlar. Emek verip yetiştirdikleri onlarca gencimiz, liglerimize renk katıp, güzelliklere adını yazdırıyor.Cumartesi ve pazar günleri Berlin Panterleri'nin düzenlediği 'Atatürk Kupası' maçları var. Riva kongresi ve Rizespor maçı nedeniyle gidemiyorum. Fakat Fatih Terim, Oğuz Çetin, Müfit Erkasap'ın katılacaklarını öğrendim. Sevindim. Gurbetçilerimize uzaktan gönül desteği değil, katkıda bulunmanın doğru resmidir bu birliktelik.Pekiii... Bizler buralarda ne yapıyoruz? Utanmazca, sıkılmazca birbirimizi yiyoruz. Özellikle Fenerbahçe vakanüvistleri... Tek emel, tek amaç Fenerbahçe'nin şampiyonluğu. Bu uğurda saf, bakir vatandaşları dahi birbirine düşürme eyleminden taviz vermiyor, her fırsatta provokasyon yapmayı da ihmal etmiyorlar. Doğrular bir şampiyonluk uğruna bu denli saptırılır, böylesine yanlı olunur mu be birader? Ayıp denilen birşey var. Şu olan biteni gördükçe 'Yerin dibine batsın şampiyonluk' demek yanlış mı? İnsanların düşman kutuplar haline getirildiği yerde, olmaz olsun ama Galatasaray ama Fenerbahçe ama diğerlerinin anamızın ligi zaferi.Merak ediyorum, acaba dünyanın neresinde bir futbol oyunu adına bu denli acımasızlık ve çirkinlik var. Spor adamı olduğum halde, bazı spor sayfalarını ve bilinçli saptırmaları, yalanları okumaktan midem bulanıyor. Bu rezillikler silsilesine kim 'dur' demeli? Ülke futbolunu yılllarca yönetip, dünya platformunda hiçbir kalıcı yere oturtamayanlar, işi iç kavga ucuzluklarıyla medya zirvesine taşıyor belki. Ya sonrası?Felakete gidiyoruz, umurları değil, üstelik çanak tutuyorlar... Yazık.Yurt dışında Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor forması giyip renk ayrımı yapmadan tribünlere dolan gurbetçilerimizden utanalım hiç olmazsa. Onlar binlerce kilometre uzakta değerlerimizi ve ulusal birliğimizi layıkıyla muhafaza ederken, bizler ne yapıyoruz? Düşünsenize...
‘’Papermoon'da mı?‘’
Evet futbol müthiş bir çekişme, harika bir yarış. Hele hele Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki... Bu doyumsuz rekabetin en güzel resmi de tarafların birbirini kızdırması. Küfür, kafir olmadan, hakaret etmeden... Zaman zaman büyük keyif aldığımı da itiraf ederek, Fenerbahçeli dostları kızdırmaya çalışıyorum. Galiba başarıyorum. Kızgınlıklarını belirtiyor ama insan kalitelerinden de asla ödün vermiyorlar. Saygı ve sevgilerimi sunmak isterim kendilerine. Özellikle Ali Atan, Arif Tuncel, Tuncay Özkara, Esra Fidan, Hayri Paçalı, Olcay Giray, Umut Tandoğan, Hasan Basri, Remzi Özgüç, Adnan Sarıpınarlı gibi okur dostlarıma... İçtenlikleri, nezaketleri ve yazım kaliteleri nedeniyle...Düşündüren postalar arasında eğitim ve kalite süzgecinden geçmiş olanların çokluğu, ülkemin geleceği adına da umutlandırıyor beni. Güldürenler yok mu? Var. İşte o dostlardan biri bakınız ne yazmış? Aynen aktarıyorum...“Yazdıklarınızın hangi birine ne diyeyim ki... Bir kez daha gördüm ki, evet tahsil önemli bir konu, cehalet ise çok ama çok kötü bir şey, evet cahilsiniz, tahsiliniz yok ama aynı zamanda küstahsınız da, koç holding te uzun yıllar üst düzey yöneticilik yaptım ve ilk öğrendiğim tekrarı olmayan başarının tesadüf olduğu idi, o övündüğün başarının tekrarı nerede, sigma olumuc la ilgili olarak hiç utanmadan cehaletinizin verdiği cesaretle yazıyorsunuz ama harita da yerini kimsenin gösteremeyeceği tromso yani 5 ormancı 4 balıkçı ve 2 eskimodan oluşan takıma elenmenizden bahsetmiyorsunuz, evet anlıyorum tahsil yapamamanızın verdiği o çok derin aşşağılık kompleksiyle yanıp tutuşuyorsunuz, yanın da, sadece bunu yapabilirsiniz, benim bir gecelik bahşişim sizin maaşınızdan daha fazla, bu aşşağılık kompleksi ile ömrünüzün sonuna dek saçmalarsınız zaten...son söz olarak şunu yazacağım, sadece ama sadece bir zavallısınız... Öyle de kalacaksınız... ercument yucel’Sayın ercument yucel’e(!) sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Nihayet imlası, benden de felaket bir tahsilliyle karşılaşmış oldum. Umut Eken, Hüseyin Sakarya ve Hakan Can kulaklarınız çınlasın! Gördünüz mü? Beterin beteri var.Tekrarı olmayan başarı tesadüfmüş! Tesadüf-mesadüf Galatasaray başardı mı? Başardı. Allah herkese böyle tesadüfler nasibetsin. Elbette Fenerbahçe’mize de. Sigma Olomuc’la ilgili cehaletin verdiği cesaretle değil, tabeladaki 7 gerçeği nedeniyle, üstelik büyük üzüntüyle yazdım. Kanarya’nın Avrupa serüveni tekrarlanan başarılar(!) resmi geçididir. Haklısınız. Sonra Tromsö kadrosunda üç çiğ köfteci, iki lahmacuncu, iki ciğerci vardı. Sn. yucel unutmuş. İsmet Tongo ve Turgay Renklikurt şahit!Evet tahsil yapamadım ama gururum ve tertemiz yüreğim var. Sonra 25 yaşında 69 İmpalam da vardı. Sizin var mıydı? Caaaaaart! Kompleks sahibiyim. Özellikle Fenerbahçe kompleksim, evde de spor kompleksim! Bisiklet, koşu bandı, halter, yay vesaireden müteşekkil. Vatansever olarak Avrupa başarınızı istiyor, fakat üzüntüden sizler gibi serileceğimi de biliyorum. Ne yapalım kader.Neyse futbolu boşverelim de, sadede gelelim... Muhterem yucel, Allahaşkına söyleyin, nerede garsonluk yapıyorsunuz da, bir gecede maaşımdan daha fazla bahşişiniz oluyor? Papermoon’da mı?
‘’Nice yıllara...‘’
Sakarya’dan pehlivanlığını bildiğim Yaşar Güngör Şahin, günümüzün üst düzey polisi. Rütbesi ve pehlivanlık sıfatına uygun cüssesiyle, yürüyüşü nasıl halledecek diye merak etmiştim. Herkesten önde başladı ve bitirdi. Helal olsun. Vali Güler, Başkan Topbaş, Em. Mdr. Cerrah, Başkan Sarıgül, vatandaşlarla gönül gönüle ulus bilincinin, elbette birlikteliğinin bir kez daha örneklenmesi keyfini vizyona soktular. Tüm emeği geçen ve katkı yapanlar sağ olsun, var olsun.TFF Asbaşkanı Affan Keçeci ve BJK Asbaşkanı Murat Aksu’da yürüyüşe katılanlar arasındaydı. Keçeci, Polis Teşkilatımızın duayen statüsündeki müdürlerinden zaten. Bir ara TFF’nin Galatasaray’a futbolcu ödemeleriyle ilgili yardım yapıp yapmadığını sordum ‘Mart 15’ten itibaren Galatasaray’a yapılan herhangi bir ödeme yok. Bu dedikodular nereden çıktı anlamadım. Biz şu veya bu kulübün değil, tüm kulüplerin federasyonuyuz. Herkese eşit mesafedeyiz. Onlara elbette yardımcı olacağız, bu görev için için varız ama eşitlikten taviz vermeden, kural ne gerektiriyorsa öyle.’ dedi. Demek ki Galatasaray’a özel bir ödeme yapılmamış. Ne yapılmış? Canaydın ve yönetiminin özverisine haksızlık.Çocukluğumda herşeyin mevsimi vardı. Uçurtma, misket, çelik çomak, dandilik gibi. Adeta otomatiğe bağlanmışcasına zamanı geldikçe o oyun devreye girerdi. Şimdi bunlara birkaç yıldır yenisi eklendi. Fenerbahçeliler’in ‘Adalet istiyoruz’ oyunu! Nisan başında başlar, mayıs sonunda biter. Konya, Rize, Gaziantep adaleti(!) ve daha nicelerinde kulağının üzerine yatanlar, bahar mevsiminde uyanır ve adalet istemeye başlar. Adaleti canın istedikçe değil, gerektiğinde devreye sokarsan, dikkate alınırsın.Enis Berberoğlu bir başka palavrayı daha gün ışığına çıkarmış. FB yöneticisi Abdülkadir Kuşin, Nobre’nin sahada yaptığı kural dışı etkinliklere, farklı platformda dahil olmuş. Aston Villa’yı bir kalem hareketiyle saha dışına iten Kuşin, Nobre’yi aratmayan bu faullü girişimi sonucu! Fenerbahçe’yi dünyanın en zengin kulüpleri arasında 16’cı sıraya oturtuvermiş. Oysa Kanarya ilk 25 kulüp arasında bile yok. Berberoğlu’nu okuyunca şaşırmadım. Dünya’nın en büyük kulübü hikayesi gibi bir şey işte. Kadı köyünde büyük, Edirne’den ötede bomba! Aynen 16’ncı sıra hikayesi gibi. Aston Villa’nın nasıl liste dışına itilip, Manchester City’nin de aşağıya indirildiğini görmek için adres, dünkü Hürriyet’te Enis Berberoğlu’nun köşesine bakabilir veya http/ www. deloitte.com/dtt/cda/doc/content/Deloitte%20Football%20Money%20League%202006.pdf adresine başvurabilirsiniz.6S diye sözde dalga geçenlere sormak isterim ‘Brezilya takımından 6 gol yediği maçın topunu, müzesinde Harrinton Kupası’nın yanında sergileyen ve tarihi top’a baktıkça ‘Ahhh o 6 golü nasıl da güzel yemiştik, işte hatırası!’ diye böbürlenip, iç geçiren bir başka kulüp var mıdır acaba yeryüzünde? 6 etkisi ve sevgisi Botafogo gecesinde başlamış olmalı. Futbolda değil ama bu işlerdeki Dünya Şampiyonlar şampiyonluğunda Fenerbahçe’nin eline kimse su dökemez. Hakkını teslim ediniz.
‘’Devlete güvenin‘’
Ayrıca sportif yarışların içine de eşkıyayı sokmayın. Onların istediği de bu zaten. Askerimiz ve polisimiz sizlerin huzur ve güvenliği adına her an görevde. Merak etmeyin, güvenin.Diyarbakır hepimizin parçası, bir Türk şehri. Orada Türkiye için çalışan 100 binlerce Türk, Kürt vatandaşımız var. Kırmızı-Yeşilliler’i PKK eşkıyasını çağrıştıracak söylemlerle protesto etmeyin. Bayrağına, Cumhuriyeti’ne bağlı Ziya Gökalp’in hemşehrilerini de üzmeyin. Diyarbakırspor’da yurdun dört köşesinden futbolcumuz var. Onlara aklı selim dahi sahip çıkmazsa, kim çıkacak! Çocuklarımızı oyuna boynu bükük başlatmaya ne hakkımız var.Galatasaray daha ne olduğunu anlamadan golü yedi. Hadzıbegiç çok akıllıca bir iş yapmış. Topu iyi kullanan, yüksek tekniğini aklıyla birleştirip bir sürü de gol atan İlyas bu kez öyle bir top attı ki, rakip savunma çaresiz kaldı. Karambolde boşta kalan top ve 1-0 önde misafirlikteki evsahibi.Cim Bom yine iyi oynamıyor. Paslar ya vaktinden önce ya da sonra atılınca, Cumhur yönetimindeki savunma, daha ceza alanı önünde gol heveslerini kursaklarda bıraktı Cim Bomlular’ın... Cılız gelgitlerle oyalanan Galatasaray, Şaş’ın kornerinde Şükür’ün kafasından golü buldu: 1-1. İliç bu hafta da iyi. Şahane vurdu, Aktaş da mükemmel kurtardı. İki takım arasındaki deneyim farkı sırıtmaya başlarken, Şaş’ın usta işi pası ve yine Şükür’ün kafası: 1-2.Diyarbakırlılar ikinci yarıya da hücum düşünerek başlıyor ama Galatasaray öyle bir gol atıyor ki, şapkam olsa çıkarırdım. Necati’nin ‘bel kıran’ dedikleri ustaca aşırtması ve 1-3.Skor Cim Bom’u rahatlattı, sahaya daha iyi yayılmaya başladı. Sarı-Kırmızılıar bolca pozisyon buluyor, Diyarbakırsporlular da sanırım gelecek haftaları düşünüyor.
‘’Dikkat meselesi!‘’
Penaltı değilmiş. Başka? Nobre benzeri işler yapıyormuş! Yazık... Türk futbolunu Dünya’nın her köşesinde şerefle temsil eden, onca başarıya imzasını atan, İtalya ve İngiltere’de profesyonel futbol oynayan ve tek çirkinliğe dahi adı bulaşmayan bir emekçiyi Nobre gibi ne olduğu belliyle(!) aynı kefeye koyma gayretini, sıfatını dürüst insanlar koysun.Pazar günü Ahmet Çakar ve benden başka “Net penaltı” diye yazana rastlamadım. Çoğu kişinin kafası karışıktı. Saygı duyarım. Futbol bu, her yoruma açık olmalı. Fakat katılmadığın kararı infaz masası operasyonuna çevirmeyecek, vicdanlı olacak, Allah’tan korkacaksın. İnsanlık hali, dikkatinden kaçabilir. Bilgi özürlü de olabilirsin. Ya da yüreğin yetmeyebilir. Ama olana “Olmadı” deme yanlışını yapıp, üzerine de suçsuzu öldürmeye kalkmayacak, dürüst davranacaksın.Bir pozisyonu doğru süzebilmek için öncelikle topa değil, futbolcuların o bölgedeki aksiyonlarına bakılmalı. Bu gereklilik icra edilmezse, verilen karar da doğru olmaz. Fırat Aydınus havaya değil, doğru tarafa baktığı için, yapılanı görmüş ve penaltıyı çalmıştır. Basketbol maçlarında da yapılan gizli faul türleri çok olduğundan, iki kişilik hakem sayısı üçe çıkarılmadı mı... Zaman zaman üç basketbol hakeminin dahi beceremediğini Aydınus tek başına başardı. Yardımcısı da doğru seçimine katkıda bulundu. Helal olsun. Şu doğru karar için türlü yanlışlara dalanlara da helal olsun.Basketbol kültürünün futbol için de çok yararlı olduğunu söylemeliyim. Oyunu doğru izlemeyi öğretir. Bu nedenle hakem kararlarında pek yanılmam. Sonuçta da mutlaka haklı çıkarım. Gençlerbirliği örneğinde olduğu gibi. Neden? Çünkü havada uçan kuşa değil, topun düşmesi olası bölgedeki olayları izlerim de ondan... İyi niyetli olduğu halde bu basit gözlemi yapmayı bilmeyenler, öğrenmeli. Peki bildiği halde göz göre göre saptıran, çıkmaza sokup, ortalığı bulandıranlara ne önermeli. Azıcık insaf mı! Hele hele Toroğlu... Bak Erman sen benim dostumsun. Ama futbolculuğun ama hakemliğin ya da gazeteciliğin... Hiçbir platformda dürüstlüğüne kesinlikle toz kondurmam. Fakat son zamanlarda doğru kararlara dahi “yanlış” diyerek, tuhaf işlere soyunuyor, kafa karıştırıyorsun. Olmuyor. Her kesimin güvenini kazanmış olmak, en büyük servetindi. Şimdi bu varlıktan yemeye başladın. Aynı düşüncede sadece ben olsam, acaba diyeceğim. Ama genel değerlendirme benim söylediğim ve düşündüğüm gibiyse, işte o zaman sen “acaba” demelisin. Fırat Aydınus sen de böyle dikkatli, kararlı ve doğru devam etmelisin. Gelecek sen ve senin gibi gençlerin...
‘’Yırttık çok şükür!‘’
O dönem yöneticileri, birer muhteşem geçmiş zaman mimozasıdır. Kulübe katkı dışında ülküleri olmaz, bu nedenle iş hayatlarında kaybeder, genellikle de batarlardı. Büyük şansım, Şükrü Ersoy ve Ekrem Karaberber gibi dürüstlük sembolü iki teknik adamın rahle-i tedrisatından geçmiş olmam, Sermet Şükür gibi adam olacak futbolcuyu kakasından tanıyan birinin, her kelimesi ders uyarısına kulak asmamdır. Hasılatta iki buçuk lira açık var diye saatlerce gişecileri tadat eden İhsan Ayhan’ı kayınpederim diye stadyumda mecburi bekler, küfürden farksız bakan bezgin görevlilerin nazarlarını görmezden gelirdim. 25 sene muhasip üyelik yapan Ayhan, kulüp malına titrediği kadar, kendi malına titredi mi acaba? ‘Yahudi İhsan’ lakabı özel değil, yöneticilik yaşamı armağanıdır. Sporculuğum zamanı Balıkesir’e deplasmana gidiyoruz. M.Kemal Paşa’da yemek molası verildi. Menü köfte yanında salata, su ve tatlı. Bense yoğurt severim. Garsona söyledim, geldi. İhsan bey az sonra masanın başından seslendi: ‘Yoğurt yiyenlere salata, salata yiyene de yoğurt yok!’Futbolcu milletini çok severim. Neden? Kendi yeteneksizliklerimden onların kıymetini bilirim. Evelallah yürüyüş ve duruşlarından bile ne olduklarını da anlarım. Bu hasleti kazandıranlar da Şükrü ve Ekrem hocalarla Sermet Şükür olmalı. Tribünde zaman zaman heyecandan ölen taraftar ve İhsan bey de, kurum malına ve namusuna sahip çıkılmasıyla ilgili yaşanmış derslerin unutulmaz öğretmenleridir şahsım için.Evet... Gelelim günümüze. Zamansız ziyan edilen futbolcu, bence sokağa atılan milli servetten farksızdır. Bu nedenle tekrar kazandırılmaları için elimden geleni yapmaya çalışırım. Mesela Galatasaraylı Hamza. Futbolu bırakmış, Alanya’ya yerleşmek üzereydi. Israr ettim, Yozgatspor’a döndürdüm. Mükemmel oynadı. Konya’da unutulmazlar arasına girdi ve Beylerbeyi Kulübü’nde bıraktı. Sakaryasporlu Savaş, Ankaraspor’da büyüdü ve şimdi Sakaryaspor savunmasının temel direği.Emre Aşık’a telefon ettim bir gün; ‘Galatasaray’a gelir misin?’ ‘Koşarım’ ‘Tamam o zaman’ Doğan Sarıbeyoğlu büyüğümü ve Fatih Gökşen’i aradım. Özhan Canaydın’la konuşuldu. Prensipte kabul edildi fakat Bülent Tulun ve Gerets istemedi. Ardından Sinan Kalpakçıoğlu devreye girdi, daha sonra Erdal Keser bu konuyla ilgili argümanlarımı sordu. Anlattım; ‘Türk futbolu ve milli takım çok deneyimli bir yıldızını kazanma şansı bulur. Gerets tekrar kazandırmış olur. Şubat sahaların en kötü, sakatlıkların en yoğun zamanıdır. Mart ayı dert ayı, nerede ne olacağı belli olmaz. Sonra yıllarca milli takım ve Galatasaray’a hizmet vermiş bir değer de böyle kolay gözden çıkarılamaz. Size mutlaka lazım da olur faydalı da...’ Mesele Gerets tarafından da anlaşıldı ve Gökşen, Kalpakçıoğlu ikilisi de işi bitirdi.Cumartesi ASY’deki kritik gecede Emre’den daha heyecanlı biri vardı. O bendim. Bilirsiniz bu işlerde iyi olursa Allah’tan, kötüyse kuldan anlayışı geçer. Yırttık çok şükür!
‘’Yürek meselesi‘’
Risp’in Şükür’ün omzuna basması kusurlu harekettir. Düdük çalmayı gerektirir. Fakat Türkiye şartlarında bu işi ceza alanı içindeki harekette gerçekleştirmek yürek meselesidir. Genç hakem, Bülent Gökçü’den de yardım aldı ve penaltıyı çaldı. Necati’nin akıllı vuruşu; 1-0. ‘Önce para’ diyen Song evinde otururken forma ve elbette takım olma diyenlere helal olsun. Galatasaray olağanüstü mücadele ediyor ve tribünlere heyecan getiriyor. Iliç’i keyifle izlerken, ‘Be birader sezon başından beri neredeydin?’ demekten kendimi alamıyorum. Dün gecenin Sasa’sı gönüllerin paşası olmuştur. İsmail Güldüren’in rakiplerini ellemesi olağan işlerden sayılsa da(!) topu ellemesi sayılamazdı. Yine penaltı... Ve Necati adeta fotokopi makinası. Aynı köşeden; 2-0. Emre Aşık tam iki senedir bırakın takım arkadaşlarıyla oynamayı, çalışma şansı bile verilmeyen genç adamdır. Durdu durdu takımın en kritik maçlarından birinde yer buldu. Beşiktaş esareti sonrası Galatasaray semti adeta cezaevinden yeni çıkmış olmak gibi bir şeydi. Yürümenin dahi zor olacağı ortamda iyi durdu.İkinci yarı golle başladı. Gecenin paşası, Sasa, Hasan Şaş’ın asistine şahane vurdu: 3-0. Bu haftanın üçüncü maçını oynayan Cim Bom’da yorgunluk alametleri, Aşık acemilikleri doğal karşılanmalı. Emre, penaltıyı kurtaran, en az üç mutlak golü de çıkaran Mondi adına da deve kesmeli. Galatasaray’ın olmazsa olmazları olan ama bunu anlatamayan Hakan Şükür, Hasan Şaş ve Ergün Penbe lige pembe bakılan gecenin kahramanlarındandırlar. Tomas deneyimini ve kalitesini, Cihan, Ayhan, Volkan şahane mücadelesini sonuna kadar sahneledi. Bu çok zor gece futbol kavgası adına da zor, skor olarak kolay geçti. Son dakikalarda genç Uğur ve Aydın’ı da keyifle izliyor, Gerets yüreğine de ‘bravo’ derken tüm futbolcuların ders alınması gerekli, örnek mücadelesini kutluyorum.