‘’Önünüze bakmayın!‘’
Hatalarınızı tespit edip, önlem almazsanız, Türk futbolu kısır döngüsünden kurtulamaz.Sezon bitti. Galatasaray şampiyon, Fenerbahçe ikinci ve Beşiktaş üçüncü. Lig boyunca mücadele eden, ter döken, emek veren herkese teşekkür etmek gerek. Kitleleri aylarca peşinden sürüklemek, heyecan fırtınaları yaşatmak, sevinçlere, hüzünlere boğmak az buz iş mi?Bu ülkede futbolcu ve teknik adamların profesyonel yöneticilerin yakaladığı trendi seçimle gelen amatör yönetimlerin yakalayabildiğini zannetmiyorum. Özellikle kulüp başkanlarının benmerkezci düşünce ve uygulamalardan vazgeçmeleri olmazsa olmaz şart. Özel işlerinizdeki başarınız kulüp yönetiminde de aynı paralelde gidecektir anlamına gelmez. Hele hele sporcu kadrosu oluşumuna karışmak, en büyük yanlışlardan biri. Futbolcu, fabrika işçisi kriterlerinde yönlendirilip, yönetilemez çünkü...Müthiş heyecanlı bir haftasonuydu. Sevinç ve keder duyguları iki büyük camia arasında gitti geldi. Ve şampiyonluk onurundan Galatasaraylı olan nasiplendi. Kötü huylarımızın en zararlılarından biri ille de bir kahraman ya da kurban yaratma fikri. Şu günlerde dehşetle izliyorum. Kaybeden taraftan kurban, kazanandan da kahraman yaratma peşinde bir anlayış egemen. Bu konuda en iştahlı kesim de maalesef medya.Gelin biraz akıl yürütelim. Appiah, Denizli’de direk dibi yerine kale içine vursa ne olacak? Fenerbahçe şampiyon, Daum dahi, futbolcular kahraman, yönetim muhteşem... Olmadı! Hemen plağın tersi!.. Yani aynı kriterler bu kez Galatasaraylılar için geçerli. Daum iş bilmez, futbolcular rezil, yönetim felaket! Yani kim kaybederse kaybetsin, aynı işkence aynı senaryo. Oysa uzun maratonu göğüs göğüse yaşayan ve sonucun netleşmesi son ana kadar süren bir yarışın iki kahramanı arasında böylesine uç değerler olmamalı. Yani? Biri rezil, öteki vezir statüsünde algılanmamalı. İki taraf hatalar da yaptı, mükemmellikler de... Sonuçta şansı olan kazandı.Şimdi üzüntülerin de sevinçlerin de rafa kaldırılması, çağdaş yaklaşımların gündeme gelmesi zamanıdır. Sadece önünüze bakarsanız, eski sezonun düş kırıklıkları ve zaferlerinin kırıntılarını; ileriye bakarsanız pırıl pırıl ışıldayan ve yeni sahibini bekleyen 2006-2007 Süper Lig Kupası’nı, hemen kapı önünde de başlamak üzere olan Avrupa podyumlarındaki yarışları görebileceksiniz. Hayat devam ediyor. Her gün yeni bir yaşamın başlangıcıdır. Geçmişten ders alalım ve o derslerden yararlanmayı bilelim. Her kazanım veya kaybetmenin az ötesinde yenilerinin olduğunu kabullenelim.Daum’u sadece saha sonuçları nedeniyle batırma arzusu nasıl yanlışsa, Gerets’i göğe erdirme çabası da o denli yanlıştır. Kazanım ve kayıplarda tekil değil, çoğul etkinliklere bakılıp, doğru değerlendirmeler yapıldığında çözüm daha kolay üretilecektir. Yönetici konumunda olanlar, doğru teşhis ve ameliyatları yapmadığı müddetçe sıkıntılar bitmez. Avrupa’da mı? Başarı hiç gelmez.Türkiye daha şık bir futbol sezonu ve henüz ilk basamakta düşülmeyen Avrupa platformunda yarış izlemeye layık bir ülke olmalı. Çağdışı sevinçler ve hüzünler, önümüze bakmalar dönemini aşmalı, doğru futbol kültürünü yakalamalıyız.
‘’Ne demiştim?‘’
Şampiyonlukları para, pul, olağanüstü transferler, isimler, ve medya baskısı değil, inanç kazanır. Bu inancı da Galatasaray’ın sezon başından beri örneklediğini inkar edecek var mı? Evet, Cim Bom haketti, çalıştı, azmetti ve kazandı. Helal olsun, şampiyonluk.Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş arasındaki muhteşem yarış, 100 yıldır sürmekte. Bazen biri kazandı, bazen diğeri. Kupalar kazandık, zaferler yaşadık. Ama neyi kaybettik? Saygıyı... Ne insanlık değerlerine, ne spor etiğine, ne de yarış denen şaheserin mukaddesliğine inanmadık. Başarıyı hep başka platformlarda aradık. Yanıldık.Galatasaray spor kültürünün, eğitim ocağının ve inancının yakaladığı şampiyonluk ders olacak niteliktedir. Bu dersten bazılarının mutlaka birşeyler öğrenmesi de gerekmektedir.Ben bu yaşıma geldim, böyle heyecan yaşamadım. Galatasaray, Kayseri’yi yeniyor ve tam 16 dakika Denizli’den gelecek şampiyonluk müjdesini bekliyor. Ne zormuş be! Ömrümde ilk kez yüreğimin patırtısını, kulaklarımla duymuş oldum. Oysa bugüne dek ne üzüntüler, ne sevinçler, ne gerginlikler yaşamıştım. Ama böylesine hiç rastlamadım. Evet, Aslan şampiyon. Fakat Fenerbahçeli camiayı da kutluyor, bu sportif heyecanın ebediyen sürmesini diliyorum. Ancak yanlışlardan arınılması gereğine de dikkat çekiyorum.Sporun akıl almaz yanlışlıklarına ve holigan anlayışına kurban giden sevgili Sakaryalı hemşehrime rahmet, ailesine başsağlığı diliyor, futbolun yurdumuza yaşattığı hüzünler adına da af diliyorum. Bilmem af arzumu duydu mu, kabul etti mi?
‘’Mesuuut ol sen!‘’
Boşuna değil aylardır cereyanı kesilmiş, 17 inç bilgisayar ekranı gibi, kararmış bir suratla köşenden bana bakıp duruyorsun. Boş ver yahu, rahat ol. Bak Hulki ağabey Kayserili falcıya baktırmış, Kayserispor ASY’de Cim Bom’u yeniyor ve şampiyonluğu Fenerbahçe kazanıyor. Bu arada Denizlispor da kümede kalıyor. Fala bak ve mesuuut ol sen.Ben falcı Zümbül’e gittim. Denizli’den Muğla’ya doğru giderken, yaklaşık 20 kilometre sonra rampanın solundaki mevkide ‘Kuyu falı’ bakıyor. Biraz tehlikeli ama değer. Tepe dikleme seni kuyunun dibine doğru sallıyor ve çevirdikçe çeviriyor. Başın döndükçe ortam renkleniyor ve sen naralar atarak sesleniyorsun. O da falın muhteviyatını açıklıyor. Önce sarı gördüm, az sonra kırmızı belirdi. İyice dönmeye başlayınca lacivert hakim olmaya başladı. Elimde değil naralar atıyorum ‘Sarııııı- Laciveeeert’, ulan ‘Kırmızı’ desene diye uğraşıyorum, mümkün değil. ‘Sarıııı- Laciveeert.’ Kuyudan çıktım bacaklarım titriyor ‘Zümbül abla ne olacak?’ ‘Fenerbahçe şampiyon olacak.’ Fala bak ve mesuuut ol sen.Aslına bakarsan Mesut, ‘Fenerbahçe Denizli’ye 3 atar ve şampiyon olur’ diye yazsam da, sen yine şarj olacak ve yazacaktın.’ Bu melun düşüncelere kanmayın. Ciddi olun, sakın gaza gelmeyin. Horoz kolay rakip değil’ diye... Böyle kritik dönemlerde size yazı beğendirmek olası değil Mesut. En iyisi yazmamak fakat ekmek parası, idare et be abi. Necati baba ne güzel yazmış. Bayıldım. Bütün doğru kriterler peş peşe. Ben yazsam dalga geçiyor diye yine bozulurdun, ama Necati baba haklı, yanlı federasyona, içten pazarlıklı bazı hakemlere, ittifak kurmuş rakiplerine rağmen mutlu hedeflere ulaşacak ve zirveye kurulacaksınız. Ne mutlu Fenerbahçeli’yim diyene. Necati babaya inan ve mesuuut ol sen.Bu arada Gerets “Fenerbahçeli futbolcuları tanımıyorum” demiş. Bu meseleyi açıklamak için tonlarca mazot yakan, ülkenin kısıtlı enerjisini harcayanlar var. Oysa Gerets’in açıklamasını açıklamak çok basit. Belçikalı teknik adam, Sarı-Lacivertli çocukları gerçekten tanıyabilse, iki maçta 5 yemez, 6 puan vermez, kupadan da elenmez, Vestel, Trabzon, Erciyes ve son olarak Denizli’den himmet beklemezdi.Onu boş verelim de Rus asıllı Natalia Hanikoğlu’ndan ders alalım. Voleybol Milli Takımımız’ın önemli ismi, aile meclisinden üç gün (bugün beşinci gün) önce çıkan bir kararla hamileliğini dondurmuş. Bu arada Kurtaran Mumcu da, çocuk yapılması kararından haberdar oluyor ve uyarıyor ‘Çocuk her zaman doğurulur, ama böylesi bir şampiyonaya her zaman katılınmaz. Kocanla konuş, bu kararınızı bir kez daha gözden geçirin’ demiş. Natalia da, ‘Madem ki, Milli Takım’ın bana ihtiyacı var. Öyleyse ben hamileliğimi dondurdum’ cevabını vermiş. Eşi Hakan Hanikoğlu da tam çocuk doğurmaya konsantre olmuşken, Milli Takımın başarısı uğruna aldığı böylesine bir karara saygı duyuyorum’ demiş.Galatasaray camiası ‘Şampiyon olma’, Denizlispor da ligde kalma kararını dondursun. Memleketin ali menfaatleri, huzuru için. Fenerbahçe’nin arzuları gerçekleşmezse çiçekler solar, kırmızı laleler morarır! Esnafın işi kötü gider, dünya mutsuz olur. Fenerbahçe şampiyon olmalı. Başka çare yok. Yeter ki mesuut ol sen!
‘’Boşuna değilmiş!‘’
Son becerisi(!) kanıtladı ‘Boşuna değilmiş!’ Samsunspor ve Diyarbakırspor adına teklif edilmesi düşünülen yasa, bilgisizlik silsilesinin bir başka versiyonudur. Eşitlik ilkesine, spor etiğine ihanetin de belgesidir üstelik.CHP her kaybettiği seçim sonrası, iktidarı nasıl talep edemezse, küme düşen kulüpler de alt kümeye indiklerinde, haketmeden tekrar yukarıda yarışmayı isteyemezler. Eksiklerini, gediklerini onaracak, hatalarını giderecek ve başarılı olurlarsa tekrar dönecekler. Samsun ve Diyarbakır kadar her ilimizin hakkı, en doğal da arzusudur Süper Lig’de yarışmak. Ama bu olgu için gerekli kriterler ve aşamalar vardır. Yeterli puanı toplayan gelir, toplayamayan gider.Baykal kriterleri uygulanacak olursa! En önce Çanakkale, sonra Sakarya, ardından Afyon, elbette Kahramanmaraş, tabii ki Şanlıurfa, düşmanın denize döküldüğü İzmir, efeler diyarı Aydın, serhat şehirleri Edirne, Kars, şehitlerimiz anısına Sarıkamış, Dadaş diyarı Erzurum, 4. büyük şehrimiz Adana, deprem mağduru Kocaeli, terör nedeniyle Hakkari ve Şemdinli, isimlerine hörmeten Akçakoca, Mimarsinan, Fatih, Bayrampaşa, Gedikpaşa, Lalapaşa, Kasımpaşa, M.Kemalpaşa, yoğurt üretimleriyle Silifke, Silivri, ayranıyla Susurluk ve daha niceleri Süper Lige taşınmalı. FİFA dışlanmalı! 100-150 kulüpten oluşan bir ‘Süper kere süper lig’ oluşturulmalı ve dünyaya örnek olunmalı!Siyaset uzmanları palyatif çözümler ve popülizm düşkünlüklerinden vazgeçmek zorunda. Türkiye’ye hizmet amaçları varsa, kitle sporlarını geliştirecek projeler üretip, kültür değerleri ve yarış ahlakının sağlanacağı, ulusal bilincin pekişeceği yöntemlere yönlensinler. Futbol üzerinden ucuz politika ve oy avcılığı girişimlerine değil.Deniz Baykal kötü örnek oldu, TFF’nin özerk yapısını unuttu, FİFA kurallarına uyum gerekliliğini de elbette.
‘’Galatasaray şampiyon...‘’
Bu denli nasıl emin olabildim? Erciyesspor karşısında kaybolan içgüven ve kazanılan 3 puana karşın soyunma odasındaki matem havası, çok önemli veri. Kanarya’nın yüreği bu stresi artık kaldıramayacak belli. Ya Galatasaray? Tren kaçtı denildiği zamanlarda bile, mücadeleden vazgeçmiyor ve ucu ucuna, şampiyonluk vagonunu yakalıyor. Ehhh şansı da yaver gidiyor.Medyanın temmuz şampiyonuyla, aynı dönemin dertlisi eşit puanda. Aslında haklıydı medya. En güzel stat, en müthiş kadro, en çok para, en fazla taraftar ve hep destek tam destek. Tüm bu avantajlar dünyası sakinleri ve itilmişlerle kakılmışlardan oluşan diğerleri. Hayrettir sezon sonu geldi, yine aynı puan, aynı heyecan.Galatasaray şampiyonluğu çok istiyor ama olmazsa hayatın devam edeceğini biliyor. Fenerbahçe mi? İkinci kupayı da boş geçtiğinde, patlayacağını biliyor! Baraj yıkılmasından farksız olur ortalık. Sel suları bile camiadaki yangını söndürmeye yetmez. İşte bu korku Sarı-Lacivertliler için en önemli sorun, beyinlerdeki pranga olacak, ayaklara da vuracak. Denizlispor da bu fırsattan yararlanacak. Bir kısım Fenerbahçeli, evsahibinin yenilse bile nasıl kümede kalabileceğinin formüllerini üretip kuçu-kuçu taktiği yapıyor. Ben Yeşil-Siyah’ı severim. Bu nedenle ‘Dost acı söyler’ geleneğine sadık kalıp uyarıyorum, ‘Fenerbahçe’ye yenildiğiniz an küme düşersiniz!’ Geçtiğimiz hafta çok sıkıntılıydım. Fakat santrası bile yapılamayan gol sonrası rahatladım. ‘Ballısaray’ bu işi bitirecek ve son Türk filmlerindeki senaryolar konseptine uygun olarak gelecek. ‘Fakir gencin zaferi’ yani... Pekiii Galatasaray oynadığı futbol değerleriyle şampiyonluğu haketti mi? Hayır. İlle de ‘Geliyorum’ diyorsa, kim ‘Hayır’ der? Mehmet Y. Yılmaz ‘Hakemler normal bir maç yönetirse Fenerbahçe, Denizli’yi yenecektir’ demiş. Aslında tam tersi! Hakemler normal yönettiği an ev sahibi kazanır. 15-16 puanı elle, kolla, yalandan penaltılarla toplayan Denizlispor değil ki, Fenerbahçe! Sonra Fenerbahçe’yi yenme amacıyla çıkan herkes kazandı, korkan kaybetti. Vestel Manisaspor, Ankaraspor ve Avrupalılar cesaret etti kazandı. Gerets korktu kaybetti. Bu örnekleri aklından çıkarma Nurullah Sağlam. Sağlam savunma, sağlam hücum ve 3 puan. Neden 3 puan? Gerets’in sağı solu belli olmaz, Kabze’yi yine tutmaz ve berabere kalabilir. Nurullah fakir sevindirmek büyük sevaptır, inançlı adamsın, yap bi hayır!
‘’Uykuda mısın?‘’
Tümer’in üst direğin hemen üzerinden dışarı giden vuruşu soruyordu: ‘Uykuda mısın sevgili yarim? Uyaaan, uyaaan uyan yar!’ Sonra Tümer baktı ki olmuyor, güzel uyandırdı! Sarı-Kırmızılı ekip, belki rakibinin kupa yorgunluğuna hörmeten, belki de hırslandırmama adına galiba, çok nezaketli başladı oyuna! Saidou ve İliç orta alanı çekip çeviriyor, diğerleri bakıyor. Hasan Şaş baş role soyunmuş da, bir türlü sahne almıyor. Necati mi? Sahada var ama, Aydınus’un başlama düdüğünden habersizmiş gibi dolaşıyor. Genç adam haftalardır oyuna konsantre değil nedense. Azıcık kıpırdasa gol kralı olacaktı, nasıl farketmez, anlaşılmaz. Galatasaray acele bir serbest atış ustası transfer etmeli. Serbest vuruşlar evlere şenlik yahu. İttir kaktır gol arayan, üstelik kötü oynayan Galatasaray’dan ille de şampiyonluk beklemek, pek hakkaniyetli gelmiyor bana açıkçası.Okşar gibi vurulan toplar içinde -goller dışında- tek dişe dokunuru, Sabri’nin 35. dakikada direğin dibinden çıkan şutuydu. Sonrası? Başı gibi vıdı vıdı. Düşünüyorum da şu Tigana ve Gerets keşke faal futbolcuyken gelselerdi Türkiye’ye! Bana göre teknik adamlıkları nafile. Aldıkları milyonlarca dolara karşın sahneye koydukları oyun beş para eder mi? Allah aşkına söyleyin.Necati’nin oyunda olmadığını ben taaa buradan görüyorum, kulübedekiler göremiyor. Demiştim ya! Penaltıyı da kaçırdı ve beni haklı çıkardı. Böylesine kritik gecede, böylesine kritik karavana! Helal olsun. 61’de Kabze girdi, belki de Gerets’in doğru yaptığı tek işti. Ama yetti mi? İki muhteşem golüyle fazlasıyla... İşin doğrusu şu; Galatasaray şampiyonluğu isteyen bir performans sergilemiyor. Beşiktaş da Beşiktaş gibi oynamıyor. Aslında sezon başından beri oynamıyor. O zaman yazacak ne kalıyor?İşin doğrusu, hakkaniyetli olanı şudur; ne Galatasaray ne de Beşiktaş lig şampiyonluğunu hak edecek bir üretim sergilememiş, Sarı-Kırmızılı olanların şansı biraz daha yaver gitmiştir. Hepsi o. Gerets’le devam edin, iyi olur çünkü böyle ballısını bulamazsınız!
‘’Vallahi vazgeçtim!‘’
Bu millet sadece Galatasaray ve Milli Takım sevinçlerinden bıktı artık, diğer kulüplerimiz de aynı trendi yakalaması lazım. Niçin? Türk futbolunun dünyadaki yerini gerçek anlamda alması için... Zidane’a ‘Fenerbahçe’mizi tanıyor musunuz’ diye sorulduğunda, ‘Galatasaray’da mı oynuyor?’ diye sormaması için... Ama artık bu talebimden vallahi vazgeçtim! Bu sezonla ilgili ümitlerim ve beklentilerim de fena halde yıkılmış vaziyette. Yine yok! Tam 23 senedir olmadığı gibi, bu kez de kazanılamadı. Bir nesil geldi gidiyor, yetti be! Bu çileye son vermek zorundasınız. Yurtdışıyla ilgili hiçbir talebim yok artık. Şu Türkiye Kupası’nı kazanın ve milleti kahretmekten kurtarın yahu. Bunca sefer avucunuzun içine kadar geldi, beceremediniz. Kupa finali bittikten kaç saniye sonra Fenerbahçeliler dışarı çıkmıştı biliyor musunuz? Süreyya, Elvan, Halil Mutlu (Pardon o halterciydi) Sermet Timurlenk, Cezmi Or, Muzaffer Baloğlu bile yavaş kalırdı. Ne hakkınız var buna?Dijital saatlerde enterasan bir diziliş oluşmuş geçen gece ‘010203040506’ gibi bir şey! Aynı sıralama için 1000 yıl daha beklemek gerekiyormuş. Peki Fenerbahçemiz’in Türkiye Kupası’nı kazanması için kaç yıl bekleyeceğiz? Dün bir fotoğraf göndermişler e-maille Fenerbahçe’nin kazandığı Türkiye Kupası’nı en son görenler’ diye... Cilalı Taş Devri resimleri. O zaman fotoğraf makinası var mıydı birader? Aptal mıyız biz inanacağız. Zaten topu topu 8 bin 395 gün oldu. Almış Cilalı Taş Devri’ne taşımışlar, bu kadar da abartı olmaz yani.Final maçları sonrası, 2. olan takım son yıllarda madalya törenine katılmıyormuş. Baktım 2. olan taraf hep aynı. Yani? Fenerbahçe! Eeee, kolay mı zannediyorsunuz. Onca emek ver, sonra finalde kal. Ha finale kalmışsın, ha finalde kalmışsın ne farkı var? Ben de olsam almam arkadaş. Millet kupayı alanı hatırlar, kaybedeni değil... O çileyi çekmektense, stadyumdan çeker giderim daha iyi. Kupanın ikincisi doğru yapmıştır, hiç kimse öküz altında buzağı aramasın. Demirören de Kanarya’nın üzüntüsünü saptırmasın. Kolay mı?Sevgili Selçuk Yula vurgulayıcı bir şey bulamadığı için kampanya açmış. Kanarya kupayı kazanınca Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un ortak yazacakları pankartla ilgili Fenerbahçe taraftarlarından fikir yardımı. Kaç kişi katılmıştır bilemiyorum ama, Selçuk’a birkaç öneri de benden... Pek vurgulayıcı olmasa da, idare eder belki...Beşiktaş 3-Fenerbahçe 2 Son Kupadan Beri Kaç Nesil Geçti?Dizi Dizi İnciyim, Her Şeyde Birinciyim, Sıra Kupaya Gelince Neden Hep İkinciyim?İnandık Çocuklar, Bizler İinandık! Ama Kartal İnanmadı.Dereyi Görmeden Paçaları Sıvama, Kupa Rüyasına da Yatma.Kara Kartal Dürüsttür, Merttir; Ondan Yanlış Bekleyen Namerttir.Canım kardeşim, sakın üzülme. Kupanın son fatihi olarak tarih, kimbilir kaç yıl daha seni yazacak. Gurur duy, gurur. Dereceye girebilirsem, hediyelerimi gönderirsin. Sonsuz sevgilerimle, baki selam ederim. O.D.
‘’Ah Güven vah güven!‘’
Bir ülkenin bütünlüğünü, ulus bilincini, dayanışma ve hoşgörüyü bitirmek isterseniz, güven duygusunu katledeceksiniz. Medya çanak tuttu, siyaset sapından tuttu, ehhh hakkını yemeyelim, bir kısım vatandaş da el tuttu ve bu hale geldik. Zaman güvensizlik felsefesini yeşertenlerin zamanıdır artık.Yıldırım Demirören ve Adnan Polat eşleriyle yemek yemiş. Ne var bunda? Keşke Aziz Yıldırım ve Özhan Canaydın da katılsaydı. Mükemmel örnek, şahane bir fotoğraf olmaz mıydı? Bakıyorum, en kulağı kesik mimliler bile öküz altında buzağı aramakta. Be birader adamlar iş bitirmeye niyetli olsa, böylesine dangıl dungul ortaklık bildirgesi mi açıklar! Yoksa hiç kimsenin ruhu bile duymadan bağlantı mı yapar? Karanlık operasyonu(!) ehillerinin ortalıkta gözüktüğünü gördünüz mü hiç? Karda yürür, izini belli etmez onlar. Kendi becerilerine(!) vakıf olduklarında her başka başarının altında da mutlaka buzağı ararlar.Şüphe ile desise kavramının egemen olduğu ihale tahsis vs... Ve ayak oyununa da bolca rastlanan günümüzde Demirören ve Polat, etik dersi vermek istemiş, fakat kafası karışıklar bu yemeği yine yemek(!) amacıyla kullanmıştır. Hepsi bu.Bugün yüzlerce kulübün ancak rüyasında görebileceği muhteşem bir Türkiye Kupası Finali var. Beşiktaş ve Fenerbahçe yakalamış bu şerefi. Ama olan bitene bakın, Demirören zemberek gibi gerilmiş. Yıldırım mı? Keyifle germeye devam ediyor. Futbol Extra Dergisi’ndeki röportajda resmen dalgasını geçmiş. Başarısının sefasını süren bir portrenin eğlenceli söylemleri ve kızdırması vardı, Tahir Kum’un röportajında. Eee hakkıdır başkanın. Stadı, futbolcu kadrosu ve gelir dengesi ile sollamış gitmiş. Bir kaç sene öncenin burnundan soluyanı, şimdi huzur içinde eğleniyor. Taraftarı ağlamıyor, gülüyor. O halde gereken ne? Canaydın ve Demirören’in derhal akılcı eylemlere girişmesi ve gelecek sezonun planlarını şimdiden realiteye geçirmesi, şarttır. Aksi halde seneye de aynı manzara!Bu arada Demirören ve Yıldırım’ın ülke huzuruna büyük katkı yapabilecekleri bir fırsat günüdür bugün. Gerilim politikası değil, spor hizmeti ürettiklerini belgeleme şanslarının en fazla olduğu gündür bugün. Hatta Özhan Canaydın’ı da davet edip, beraberce tek amaçlarının ülke sporuna hizmet olduğunu ilan etsin, bir milat başlatsınlar.Sayın Başkanlar, kucaklaşın. Yok olan güven duygusunu yeşertin. 100 yıllık yarışın uçuruma düşüp enkaz haline gelmesini önleyin. Aksi halde tarih sizleri kazanılan şampiyonluklarla değil, kaybedilen insanlık değerleriyle anacak. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’yi kavgalar mı, yoksa örnek rekabet mi büyüttü.Bu muhteşem olguyu katleden portre olarak anılmanın peşinde misiniz yoksa!









































