Arama

Popüler aramalar

‘’El Sakar!‘’

Mısırlı Türkiye’ye “El Saka” diye geldi, “El Sakar” adıyla dönecek! İyi futbolcu da, öyle zamanda öyle sakarlıklara imza atıyor ki. Dün gecede baskı nedeni bir arıza, ardından ikinci arıza! Şükür yerde ve penaltı. Nonda ve 1-0... Fazla bozulmadı Konyalılar, alışmışlar demek ki! Özellikle soldan Neca, sıkça etkili gitti, Fransız Sabin de hiç tekin değildi. Takımı için de tekin değilmiş! Böyle kırmızı kart görmek, hangi profesyonelin kitabında var?
A.S.Y. elden gitti ama çocuklar babasının evinde gibi... Lincoln, Uğur, Nonda ve Şükür mükemmel işler yapıyor, Allah var, diğerleri de hiç eksik kalmıyor. Dantela zerafeti futbol üretimleri ve yine Nonda 2-0... Ardından da Carusca 3-0... Konya ne olduğunu anlamadan Galatasaray 3’ü bulmuş. Böylesi güpür kalitesi paslaşma, çabukluk ve baskı farkı farkettirdi. Orkun da El Saka’nın kafa vuruşunda, ‘kalitem var’ dedi, şık kurtarıştı.
Kalli’nin yaşını diline dolayanlara, ‘Sahada kendisi değil, beyni koşacak’ demiştim. Bu iddiamın realiteye geçmesi adına, ilk işaretlerin verildiği gecedir dün gece. Herkesin işini yaptığı ve izleyenlerin de keyif aldığı bir Galatasaray izlendi diye düşünüyorum. Şimdi ‘El Saka’nın hatası, Konya’nın eksik kalması’ diyecekler mutlaka, olur... O iş ‘Mürvet halamın şapkası olsaydı, amcam olurdu’ tesellisi. Futbolu böyle eveleyip gevelemeden oynayan Galatasaray, zorlansa bile, her rakibini aşar.
İkinci yarının iki önemli rengi Uğur ve Barış’tı. Uçar Şükür’e kaymaklı ekmek kadayıfı nefasetinde bir asist yaptı 4-0... Kral çıktı Karan girdi, Şaş asisti ve Ümit skoru 5’ledi. Bir de Şaş’ın kendisi çaktı, etti 6...

17 Eylül 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tehlike geride!‘’

Takımın kademe anlayışında büyük arıza var. Servet çabuk adamlar karşısında sıkıntı yaşıyor; magirus gibi! Bouzid ise hazır değil. Lincoln ve Linderoth doğru seçim; Tomas’ın gönderilme kararı da öyle. Ancak; Emre Aşık, Orhan Ak, Cihan Haspolatlı ve Necati kalmalıydı.

Her yıl Ramazan ayında belirgin bir düşüş yaşayan Galatasaray’da, Kalli orucu serbest bıraktı. Bu durum Sarı-Kırmızılı ekibe yine sıkıntı yaratır mı?Futbol, ağır ve devamlılık isteyen bir spor. Futbolcu dengeli beslenmek zorunda. Fizik-güç-kazanım çalışmaları, insan bedeninde tuz ve mineral kaybı nedenidir. Bu eksikleri zamanında giderme yolunu seçmezseniz, güç kazandığınızı zannederken, var olanı da kaybedersiniz. Bu gerçeği en iyi bilmek zorunda olanlar da elbette profesyonel sporcular. Futbolcu; bırakınız orucu, normal günlerde dahi kontrollü ve bilimsel beslenmeli. Aksi halde performansı mutlaka yetersiz olacaktır. Kalli, deneyimli ve üstelik çok da akıllı bir teknik adam. ‘Oruç yasak’ diyerek neden toplumu karşısına alsın? ‘Oruç serbest’ dedi ve topu sahadakilerin eline bıraktı. Bence de doğrusunu yaptı. Gücünü koruyan, hatta artıran oynar; kaybeden iftarını açıp maçlara evinden bakar!

Arda ile Sabri’nin ardından Şükür de Milli Takım’da sakatlandı. Karan’ın formsuzluğu da göz önüne alındığında, Feldkamp’ın hücumdaki tercihi nasıl olmalı?Galatasaraylı sporcular, antrenman eksikliği veya güç yetersizliği nedeniyle değil, darbeye bağlı sakatlıklar yaşadı. Açıkçası tekme, tepme, ısırma türü şeyler yani. Öngörülen süre beklenmeden tekrar sahaya dönebilirler diye umuyorum. Karan formsuz değil, kafası karışık. Düşünce karmaşası ayaklarda pranga nedenidir. Bu sorunu atlattığı gün, mükemmel işlere imza atar. Şükür, uzun süreli sakat etiketi taşımadı hiç. Konyaspor maçına yetişebilir. Kırığı yoksa elbette. Sonra Nonda yok mu Nonda? Milli maçta çok iyi olduğu söyleniyor. Bu karşılaşma lig için de mükemmel bir hazırlık olmuştur sanırım. Galatasaray gol atma yolları değil, yeme arızaları nedeniyle sıkıntı çekiyor. Şaş, Barış, Ayhan, Lincoln gibi gol yollarında etkili isimler de var zaten.

Servet gerek Milli Takım’da, gerekse Galatasaray’daki performansıyla endişe veriyor. Bir de hiç izleyemediğimiz Bouzid var. Savunma kurgusu değişmeli mi?Servet’in zaafiyeti belli: Çabuk adamlar karşısında sıkıntı yaşıyor. Yol bulduğunda, hızlı olmasına karşın bu becerisini devreye geç sokabiliyor. Eski Magirus otobüsler gibi yani! Magirus’leri de kaldırana kadar akla karayı seçer ama yolu tuttuğu zaman da kralına nal toplatırdınız. Bana endişe veren Servet değil, kademe anlayışı arızaları. Galatasaray’ın bu konuda büyük eksiği var. Bouzid’in henüz hazır olduğunu düşünmüyorum. Son milli maça kaptan çıkmış ama gemisini batırmış! Yenilen iki gol var ve iki hatanın mucidi de o... Feldkamp, istenilen kıvama getirmek için daha çoook uğraşmak zorunda. Acele ederse takımın kıvamı bozulur, hatta tribünler dahi bozulur! Pişmemiş ya da haşlak ürünlere pek tahammül olmaz çünkü futbolda.

Polat, sadece 1.4 milyon Euro farkla, çok daha kaliteli bir takım kurduklarını açıkladı. Bu, gerçekten de gerekli ve başarılı bir operasyon muydu?
Bu açıklamada önemli bir ayrıntı var; bonservisler hariç 1.4 milyon Euro! Galatasaray’ın en önemli eksiği neydi, Hagi’den beri? 10 numara. Başka? Perez gitti gideli sağ arka... Sonra? Çok yönlü bir ön libero. Yani? Lincoln, Linderoth lüzumlu, Bouzid şimdilik lüzumsuz gözüküyor. Emre Aşık, Orhan Ak, Cihan ve Necati kalmalı, 31 yaşında 3 yıllık sözleşme öneren ve astarı yüzünü geçen Tomas gitmeliydi. Doğrularla, yanlışlar harman oldu. Milli statüsündeki futbolcu, mutlaka kazanılmalı. Sporcuyu değerli kılmak kulübün işi ama Galatasaray bu konuda özürlü. UEFA Kupası’nı kazanan ekip nasıl tarumar edilmişti? Polat’ın rakamlarla net vurguladığı vaziyetin kabul görmüş hali için, şampiyonluk ve Avrupa’da başarı şart. Topu topu 4 bin kombine alan taraftarın bir an önce davranması da bir başka şart.

14 Eylül 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sentesi bozuk!‘’

Ay-Yıldız’lı ekibimize bakıyor ‘bunların sentesi bozuk!’ demekten başka çare göremiyorum. Böylesi ince, üstelikte önemli ayarın bozulması büyük problem. Düzeltemezsin bir türlü. Hele hele beyin gibi kıvrımın bol olduğu bir mahaldeyse! Bu ekip var olan potansiyelini örnekleyemediği gibi, üstelik tersin tersin gidiyor. Futbolcular sağ ayaklarına sol, sağ ayaklarına da sol krampon mu giymiş acaba? Hadi diyelim ki öyle. Biraz dikkatle dahi doğru yere gidebilecek top böylesi de ters üretimlerle, yuvarlak olduğuna pişman edilmezki!
Macarlar aman aman bir takım değil öyle... Ama bu halleriyle bile, bizimkilerden daha derli toplu ve akıllı işlere imza attılar. Allah’tan gol atamadılar. Tek pozisyonumuz ilk yarının son anındaydı. İşte bu vaziyet bizimkilerin hali pür melali. Çabukluk, tempo, mücadele, pas, çalım, pozisyon yok. Çok uzattım! İşin özü futbolun hiçbir gerekliliği yok. Bu vaziyet kişilerin delik deşik edilmesiyle çözülemez. Sosyolog, mentör, psikolog belki de pedagog şart. Hani ‘futbolcu çocuktur’ derler ya! Oradan mı başlamalı acaba?
Kahveci aylardır yoktu. Dün gece de yoktu! Emre girdi sonra. Canlılık getirdi. Getirdi de doğru pas gereği henüz yerine gelmedi. Beklenecek ve gol atılırsa sevinilecek! Yalanlarla dolu futbolumuzun, yalandan sevinci yani. İskoç ‘beni kandıran futbolcudan nefret ederim’ demişti. Belgeledi. Rakibin mayından farksız adamı dışarı! Macar tel maşa Nacar’dır artık.
Kayserili Gökhan mahareti stop ettirdi 1-0, bir de Aurelio 2-0, sonra da Halil 3-0. Oynadığımız futbol da sıfır. Sentenin düzeltilmesi şart yani!

13 Eylül 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Utanmak sıkılmak!‘’

Rahmetli babam, “Utanmak sıkılmak bilmeyen insan gül gibi yaşarmış” diye söylenirdi, sinirlendiğinde. Ne kadar haklıymış. Hele hele şu medya alemine girdikten sonra daha da iyi anladım babacığımın serzenişini. Gerçekten utanmak sıkılmak bilmiyor ve gül gibi yaşamayı da beceriyor bir kısım medya mensubu. İçlerinde Borat tiplemesine rahmet okutturacak modellerden, kulüp başkanlarına borç takıp dolandıranlara, tıp doktorlarının içindeki tüm pislikleri temizlemesine karşın kalbi ve yüreğini paklayamadıklarına, ne ararsanız var.
Türkiye, Malta karşısında başarılı olamadı ve berabere kaldı. Olamaz mı? Futbol bu. Her sonuca gebe. Ama öyle bir yangın ki, sanki kıyamet koptu. Arkadaşlar ben, ömrünün en güzel yıllarını grup sonunculuklarını izlerken geçirmiş bir futbolseverim. Daha 15 sene öncesine kadar Malta ve benzerlerinden ne farkımız vardı bizim? Sanki o günleri hiç yaşamamış, futbol felaketlerini okumamışız gibi, ağzı olan konuşuyor. Birkaç yazar ve radyo, televizyon yorumcusu dışında aklı başında bir yoruma, öneriye rastlayan var mı? Kahve ağzıyla milli maç eleştiriliyor.
Bu ülkeye en büyük kötülüğü Mustafa Denizli, Fatih Terim, Şenol Güneş gibi teknik adamlarla, Hakan Şükür, Tugay Kerimoğlu, Rüştü Reçber, Alpay Özalan, Arif Erdem, Ümit Davala ve dönemin daha birçok yıldızı yaptı. Futbolumuzu yukarılara taşıdılar çünkü. 40 sene Macar zaferi masalı yutturulan milletin gözünü açtılar, ufkunu yücelttiler çünkü. Daha dün Yunanistan’a evinde 4 atan, bugün de Malta karşısında berabere kalabilir. Almanya evinde Dünya şampiyonu olamadı da ne oldu, kıyamet mi koptu? Sadece Terim ve Şükür’ü eleştirme ucuzluğuyla nereye varılır? Ne kinmiş be! Dinmedi gitti.
Kültürünü geliştirme yolunda çaba göstermeyen toplumlar için kolay yol, kelle alma seçimiyle orgazm olma. Yanlışlara yanlış pencereden bakar ve yine yanlış tedavi metodları uygularsanız, sadece futbolun değil, ülkenin de battığına şahit olursunuz. Kurtuluş Savaşı döneminde M.Kemal Atatürk vardı çok şükür, ama şimdi öyle bir önderin esamesi bile yok. Türkiye için çalışan, ömür veren ve ülkesini sevenlere küfür için köşebaşlarını tutmuşlar da çok. Yandık yani!

11 Eylül 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ekrem Karaberberoğlu‘’

Yurdum insanları vardır pek sesi çıkmayan, reklamı da olmayan. Ama onlar öyle mübarek işlere imza atmış, Türkiye gelişimine öylesine katkı yapmışlardır ki, paylaşmak şart. Niçin? Doğru adamlar ve doğru işlerden insanlarımızın haberdar olması, toplumun iyiye yönlenmesi için. Her başarı şan, şöhret ve para getirmez fakat öyle bir huzur, onur ve ruh dinginliği getirir ki... İşte bu servete paha biçilemez.
Ekrem hoca bu kahramanların futbol standındaki duayeni. Sevgili babacığımın çocukluk arkadaşı, bir Boşnak Bey’i. Onu dünya nimetleri değil, dürüstlük ve futbolcu üretim sevdası yönlendirdi. Yüce Yaradan da çok az kuluna nasip olabilecek bir sevgi ve saygınlıkla ödüllendirdi. Bu gerçeğe bir kez daha şahit oldum, Milli Takım’ın Riva kampında. Başta Fatih Terim, Oğuz Çetin, Hakan Şükür ve Tuncay Şanlı olmak üzere, konukseverlikleri nedeniyle tüm dostlara teşekkürler. 81 yaşındaki bir teknik adamın en anlamlı ödülüydü Riva’daki sevgi, saygı yoğunluğu. Yaşamımın en güzel dönemlerinden biri, kendisiyle beraber Sakaryaspor alt yapısında çalıştığım günlerdi. İki spor adamının duruş, yapı ve dürüstlük ilkeleri, namus tutkuları yaşamım boyunca dikkatli olmamı sağlamıştır. Babasız büyümeme karşın anneciğimin otoritesi yanında Ekrem hocam ve basketbol koçum Abhaz delikanlısı Atilla Tapşın’ın katkıları, serserilik yolunda tökezleme nedenimdir! Sağ olsun var olsunlar. Okşayan(!) elleri de dert görmesin. ‘Cennetten çıkma’ denilen dayak sosyal yaşamımızdan çıktı, yaşam da raydan çıktı. Hiç kimse beni faşistlikle suçlamasın. Bu realitenin iğdiş edilmesi, dönem defolarında en önemli etkendir. Hak eden hak ettiği muameleyi görmeli. Acımasızca değil, usulünce, ince ince! Ekrem hocanın nush ve tekdirle baş edemedikleri, üçüncü aşama uygulamasını yaşar ve iki tokat, bir şutla kendine gelirdi. Ehhh... bu uygulama maliklerinin Türk Milli futbol takımı yıldızları olduğu da düşünülecek olursa, ne denli doğru üretim yapıldığı da ortaya çıkar.
Ekrem Baba’nın vurduğu yerde gül bitmese de, futbolcu bitti yani!

08 Eylül 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanlış eylem!‘’

Vestel Manisasporlu’lar yanlış eylem yaptı! Kim anlayacak siyah mendili? Çuval geçireceklerdi başlarına. Üzerinde de yazacaktı ‘Hepimiz TFF, hepimiz MHK’yız’. Olayların yorumlanışı ve ceza... Hayır! infaz şekli, payitaht maliklerinin kafalarında çuval olduğunu düşündürüyor. Hakemliğin taammüden katline ‘çıt’ çıkaran yok. Hayret!
Vestel mükemmel yön değiştiriyor, şener kesiyor ve Holosko bırakıyor 1-0. Servet’e sallamak en kolayı ama kademe nerede be birader? Aguş aganın tahtaperdesi gibi durulmazki orada. Holosko’yu ben mi tutacaktım yani! Sonra Bulak Cim Bom’u iyi çözmüş... Çorba çıkacak yerlere doğru topu salıyor ve mutlaka pozisyon da buluyorlar.
Gol sonrası daha etkili oynadı Galatasaray. Anlaşıldı ki, Lincoln vuruşlarını kurtaracak kaleci de var ülkede. Vahi Öz sağ olsa, ne der di? ‘Afferim oğlum Ufuk, Aykut sana da bravo.’ Dvornik şükür’ü kucağına almak istedi, beceremedi düşürdü! Abitoğlu çekti kulağını, penaltı. Karan ve 1-1.
Bir yanlış eylem de şükür’den! Attı 1-2. Atmayacak, futbol Miki Maus’larına malzeme olmaya devam edecekti. Cim Bom ceza alanı önü, hamam göbek taşı sanki! Kaçmışlar... Selçuk kaçmamış. Çaktı 2-2. Nonda da biraz oynadı, karşılıklı gidip gelmeler ve beraberlik. Kaybedene yazık olurdu zaten.

03 Eylül 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Semerleme!‘’

D-Smart teknolojik yeniliklerle donanımlı, mükemmel altyapısını hazırladıkça telaşlandılar. Semercinin ‘semerleme’ çabaları da aynı döneme rastlar... İnternet gazetecisi, sanki Çukurova Grubu’nun sesi... Hayır! Semerlemecisi.
Önce Galatasaray üzerinden gitti, sonra sadede geldi! İnsanları ne sanır bunlar? Mesele basit oysa; Doğan Grubu, paralı izlenen kanalları bedava izletiyor. Lig ihalesini kazandığında da ‘daha çok insana daha ucuza futbol izlettireceğim’ diyor. Bonfile parası verip sakatat almayacağımız bir sistem. Neresi kötü bunun?
Serbest piyasa koşullarını savunanlar, rakip çıkınca panikte. Futbola katkılarınız oldu. Oldu da bir başka kurum ‘ben daha fazla katkı yapacağım’ dediğinde karalama kampanyası niye? Sözleşme tarihi bitimi sonrası ile ilgili, hakemin çaldığı uzatma düdüğü(!) doğruysa telaşa gerek yok ki! Rekabet Kurulu ve TFF haklı uygulama yaptıysa yasal süre beklenecek zaten. Hiç kimse gelip, zorla yayın yapmayacak ki! Bu gergin hava bana bir takım hukuksal arızalar olduğunu düşündürüyor. Kendinden eminler böylesine panik içine girmezler. Semerci, sapla samanı karıştırmış. Digiturk, futbol yayın haklarını tapusuyla satın mı aldı, süresi belirli ihale mi kazandı?
Oysa UEFA Kupası, yurtdışı maçları birden fazla kurum tarafından yayınlanabilir. Çünkü yabancı kulüp hakkını EBU istediğine satmakta serbest... Yanıltıcı haber üretenlerin etik anlayışlarına da dikkat gerek! Sonra dijital kutu sanki her yerde bedava da, D-Smart’ta parayla! Telkom’un kara trenden farksız kutusuna 275 USD vermiştim yıllar önce, 400 milyondan fazla para. Eee... şimdi yepyeni teknoloji kaç para semerleme uzmanı? Digiturk ve Turkcell elele futbola çok kazandırdılar. Hatta herkese kazandırdılar! Kim inkâr edebilir ki? Evet, rekabetten söz edenler şimdi rekabetten kaçıyor ve semerleme kampanyasına girişiyor. Zannediyor ki, millet uyuyor. Müşteri daha iyi ve ucuz hizmet verip üzerine de kaliteyi ekleyene gider.

01 Eylül 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zafer haftası‘’

Bu hafta Türkiye için zafer haftası oldu. Önce Beşiktaş, hemen ardından Fenerbahçe, Erciyesspor ve de Galatasaray. 30 Ağustos Zaferi eşliğinde şahane futbol ziyafeti. Geçmişin kalelerimizi doldurup, kanımızı donduran sonuçları, şimdi sevinç vesilesi galibiyetlere dönüştü.
Galatasaray, rakibinden çok üstündü. Bu vaziyet başlama düdüğüyle belgelendi. Ama Cim Bom, atacağı kadarını atamadı. Neden? Son vuruşlarla ilgili sıkıntı var da ondan. Kalli’nin elinde de kumanda düğmesi yok ki... Olsa ‘bip’, doğru adama pas. Bir ‘bip’ daha ve gol! Büyük taarruz benzeri.
Çatır çatır gidiyor Sarı-Kırmızılılar. Ama telafata veriyor. Oysa basitleştirseler oyunu, kaliten belli, teknik kapasiten var. Neden pıtır pıtır top dolaştırmıyor da, fizik kavgaya girişiyorsun be birader, sakatlanmak için mi?
Lincoln, harikalar kumpanyası gösterisi ve Karan süslemesi, 1-0. Fark gelir derken, Song, ‘gong’ diyor, Orkun ne yapsın? Penaltı! 1-1 oldu. Neyse, Şükür hemen attı, 2-1. Gol vuruşu harika da, Kral kaleciyle karşı karşıya kaldığında neden atamıyor, Sermet Şükür?
İkinci yarı tempo gitti, nasılsa tur geçildi mi? Belki kafalar Manisa 90 dakikasına gitti! Cim ‘Bom’ dedi, artık ‘bom bili bom’ deme zamanı. Fakat bilinsin ki, Galatasaray’ın savunması arızalı. Servet düzeldikçe, Song bozuluyor! Onarılır inşallah...

31 Ağustos 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI