Arama

Popüler aramalar

‘’Biraz sağduyu!‘’

Galatasaray başkanı yangına körükle gidemezki, zaten ateşin göbeğinde ve paçaları tutuşuk vaziyette. Cim Bom hakem marifetleri sonucu ‘Lig müteveffa’sı olmasaydı, belki körükle koşanlardan biri olurdu Polat ama ‘O şimdi can derdinde!’
Beşiktaş’ın oluşturduğu kadroya saygı duymamak mümkün değil. Fakat aynı duyarlılığı Yücel İldiz ve ekibi için de örneklemek zorundayız. Daha da doğrusu, emeğe ve doğru uygulamalara saygı duymak en doğrusu. Hakkı gasp edilen Karabükspor oldu. Oğuz Sarvan ve Yüksel Okçuoğlu’nun doğrular için çırpındığını ve yanlışlardan da uzak durmak için nasıl gayret içinde olduklarını biliyorum. Ama aşağılara bakmaları ve mutlaka revize etmek zorunda oldukları arızalar olduğunu da biliyorum.

Serdar Adalı’nın verdiği gözdağı yersiz ve zamansız oldu bence. Hele hele yaklaşan derbi öncesinde. Futbolumuzda camialarını değil, kendini korumak için yangına körükle giden yönetici modeline uygun bir örnek oldu Adalı. Örnek ama kötü bir örnek. Eğer doğruların yanında olmazsanız, yarın haklı olduğunuz meselelerde dahi sıkıntı yaşarsınız.
Bayındır’ın ‘Yangın, benzin, körük’ gibi terimlerini dinleyince, Vatan gazetesinin 25 Şubat 2011 Salı gününün 25. sayfası geldi aklıma. ‘Lütfen biraz sağduyu’ başlığı yanısıra bir çok katıldığım yaklaşımı ve şöyle bir serzenişi var Bayındır’ın ‘Günah keçisi belli;hakemler ve MHK... Ne kolay değil mi?’’Vurun abalıya’’ Yıldırım, Polat ve Adalı’nın hataları da sıralanmış! Sonra da ‘Asist kralı’var. Haftanın takımı ‘Galatasaray’. Gol krallığına gidenlerin başında yine Alex var. Haftanın oyuncusu da var ‘Juan Culio’ Hemen yanında da ‘Haftanın teknik direktörü ‘Tolunay Kafkas’ var. Sonra? Zurnanın ‘Zort’ dediği kısım var! ‘Haftanın hakemi: NE YAZIKKİ YOK!’ Bir ‘Günah keçisi!’ dahi bulamadığın haftada arabası devrilenlere, ‘Biraz sağduyu’ değil de ‘Baki sabır’ dileseydin keşke Tayfun.
‘Sağduyu’ sadece yöneticilere değil, herkese gerekiyor bence...

11 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Polat haklı...‘’

Galatasaray’ın yine iğdiş edilmesi sonrası yazmıştım ‘Mahmudiye suyu kimine damacanayla, kimine damlayla!’ diye. Doğrulandı!

Galatasaray’ın puanlarının gaspı, zirveden nasıl koparıldığının fotoğrafı. Polat haklı ama geç kaldı. Kelle alınacağını ilk düdükle sezen futbolcu, yönetim suskunluğunu da görünce iyice salar. Sonra kimi çiçek toplar, kimi demet yapar.

Biraz dikkatli olunup, davaya sahip çıkılabilseydi, Galatasaray şampiyonluğun en kuvvetli adaylarından biriydi. ‘Halamın şapkası olsaydı, amcam olurdu!’ gibi bir şey ama öyle işte, öyle bir şey. Polat ‘Aday Fenerbahçe’ demişti de, sanmıyorum! Çünkü ‘Gerçek aday, müthiş ikilinin ajandasında gizli!’ Aziz Yıldırım yine ‘Oda mı basalım?’ söylemleri arasına sıkıştırılacak ve aradan civciv mi çıkacak, kuş mu çıkacak?

Sanırım kuş türleri içinde ‘Kartal veya Kanarya’. Balıkta da ‘Hamsi’ bulunmayacak... 4 büyükler başkanları, birbirinize gireceğinize, etrafınıza bakın ve “Ne kokusu var?” anlayın!’

Galatasaray hakemlerin engellediği 7 müsabakasını kazanabilse, kaç puan kazanırdı? ‘21!’ E verilen ceza ne? Yine ‘21’ Yani Polat’a verilen ceza kazanılması olası puanla müsemma. Hakkaniyetli davranmış TFF! Polat’ın Aziz Yıldırım’la olan dostluğundan ortak çabayla vergi indirimi gelir. Stancu meselesinde de, Romanya’da kaç ‘Stancu’ soyadlı futbolcu var öğrenilmeli. Bu işi üreten kişi ‘Mersin’e gelecekti’ denilen 300 binlik Stancu’nun ilk ismini içeren evrağı ortaya çıkarsın, hatta söyleyebilsin de gerçeği görelim!

Üfürükten tayyarelerle uğraşırken, Jumbo’lar uçup gidiyor da, haberiniz yok!

08 Şubat 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Erol Taş...‘’

Oysa beyazperdenin üstlendiği görevi en iyi yapan neferlerindendi de, esas çocuk olamadı! Çok star kaydı gitti, Taş, taş gibi kaldı.

Galatasaray’ın bir değil, iki Erol Taş’ı var, Sabri ve Servet. Bu iki milli işini iyi yapar, mücadele eder, kerhen forma giymez ama nedendir bilinmez, ikisi de yaranamaz.

Her şey öyle güzeldi ki, stadyum, taraftar, hava, tabela, Sabri, Servet ve elbette takımın tamamı. Ne zamana kadar? 3-0 öne geçene kadar. Sonra? Edmundo döneminden pasajlar ve yine çıtır çıtır yenilen goller. Şunu da merak ediyorum aslında!

Hagi beğenmediğimiz Hagi’yse, ilk yarının Hagi’si hangi Hagi? Peki 3-0’dan 3-2’ye gelinen dakikalarda neredeydi, yoksa o ara Corc’mu gelmişti? Sıyırmak işten değil arkadaş!

Karaköy’de köprü üstünde ‘Uskumru’ bekleyen balıkçının, ‘Baba Torik’ yakalamasından farksızdı Lorik’in golü. Sabri’nin Kofana için salladığı kaşık oltası, Lorik’in oltasına değil de kafasına vurdu ve ‘Baba Torik’ bir gol oldu. Sonra Stancu’nun şık, Kewell’in şahane golü geldi 3-0...

Sahanın her alanını malı gibi kullanan futbolculara, muhteşem tribün desteği de katılınca, seyrine doyum olmayan bir Sarı-Kırmızı süreç yaşadık. Sonra? Eskişehirspor da boş ekip değil ya! İkinci yarı Aslan tempo düşürdü, onlar yükseltti ve Eşer’in golü geldi 3-1... Zapata bir zaparta da Ümit karan’dan yedi 3-2.
Baros yine Baros’luğunu göstermese, baştan yaşanan tüm mutluluklar bitecek ve herkes evine yine perişan vaziyette gidecek.

4-2’lik 90 dakikanın çok iyi analiz edilmesi ve böylesi güzelliklerle, öylesi defolar bir arada nasıl olup da istihdam ediliyor, mutlaka çözülmeli. İstirham ediyorum yahu!

07 Şubat 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Akord!‘’

İnce veya kalın saza gittiğinizde, konser öncesi ‘Dın-dın-zooort-dın-dın’ gibi, sinir bozucu sesler duymak zorunda kalırsınız ya! Hani ‘Akord’ dedikleri şeyi... İşte Kazım’ın golüne kadar, Gaziantep’teki Galatasaray’ın durumu da benzeriydi. Cim Bom’un akordu tutana kadar, sıkıntılıydı vaziyet... Üstelik Yankaya ‘Düz ve kaya’ gibi bir hakem olunca da, sallayamadım birader!

Tolunay Kafkas’ın da hakkını teslim etmek gerek. Kafkas halk dansları topluluğu tempo, disiplin ve çabukluğu yaşam biçimi olmak üzere Gaziantep’te. Futbolcu seçimleri güzel, daha nerede olduğunu bile henüz anlayamamış Zapata’ya, zapartayı yediren Cenk çok çok güzel. El Yasa’nın golü de öyle. Yine Cenk’in 3’üncüsü de öyle!

Stancu’nun Galatasaray’ı öne geçiren golü gelince ‘Tamam’ dedim akord tuttu. Ama o da ne? Yine ‘Bam’ teli patladı Cim Bom’un. El Yasa ayağından önce beraberlik ve Cenk’ten bir cengaverlik 3-2. İbrahim Kızıl bu sefer turnayı değil de, Frankfurt’u gözünden vurmuş! Bu genç böyle sık sık gole giderse, milyon Euro’ları kasasına koyar. Bravo. Adam petrolden de anlıyor, futbolcudan da. Beton ve inşaat işine girmez inşallah. Branş ziyadeliği farkıyla sollar yoksa tüm rakiplerini!

İkisi Avustralya, üçü Romanya, bir kısmı Etiler, kalanı Bebek tarafından toplanmış Galatasaraylı futbolcular, daha vakitlice Florya semtine gelirlerse, bu takım iş yapabilir. Bu konuda gerekeni ya yapacaklar, ya da yapacaklar.

Ne Galatasaray’ın, ne de Galatasaraylı’nın tahammülü kalmadı artık böylesi aymazlığa. Polat’ı da yaşayanlar değil, mezardaki başkanlar bile gelse kurtaramaz sonra valla.

04 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kaderi yazmak...‘’

Galatasaray-Bursaspor müsabakası hakem defolarıyla süslenip, pazar akşamı da yanlışlardan ‘Tak’ kuruldu! Çok bilen(!) hakem eskileri, kime yakınsa hatalarına ‘Bravo’ derken, sevmediklerine vurdu da vurdu. Şu anda alayınız kazanır gibi ama ya futbolumuz geleceğine, döşediğiniz onlarca dinamit lokumu! Vebali yok mu?

Galatasaray’ı eleştirelim elbette. Ya Bursaspor ne yaptı? 2-0 kazandıkları müsabaka resmen Yıldırım hediyesi. ‘Ufuk’ demem! Futbolcudur, tabii hata yapacak ama gereği gibi de çalışacak. Çalışmıyor genç adam. Zaten ağırdı, İstanbul havasına girince ‘Buharlı marşandiz’e döndü. Bu kısma sorumlular bakacak.

‘Kaptan’ diyeceğim de, diyemiyorum. Çünkü Kaptan’a kim bakacak? Hakemlere de TFF bakacak ama bakmadığı gibi hataları örtbas edecek yöntemler peşine düşüyor! Vaziyet dört dörtlük ‘Ev yapımı tadında limonata ve Mahmudiye suyu’ kriterleri. Bakalım ne zaman ödenecek, bu sulu karışımların bedeli?

Bursaspor 90 dakikası başlar başlamaz, Galatasaraylı futbolcular öylesine dövüldü ki, Yıldırım tamamını görmezden geldi. Nasıl görmez yılların cin’i? Yol verdi ve sonrada bizzat kendisi yıldırım gibi çarptı, bitirdi! Hem ofsayt, hem de el yapımı limonata gibi gol Bursaspor’u ferahlatırken, Aslan yine takla! Yıldırım’la salınan elektriğin negatifi konuğa, pozitifi ev sahibine. Bu tür kazanma hırsı, sarıp sarmalamasın hiç kimseyi. Hele hele inançlı bildiklerimi! Bırakın da kaderi ‘Yüce Yaradan’ yazsın...

Sevgili Ömer Morovaoğlu; Mekanın cennet, rahmetin bol olsun inşallah. Uzun yıllar aynı ocaktaydık. Köşende her daim işinle uğraşır, varlığını pek hissettirmezdin ama yokluğun fena halde belli oldu be Ömer kardeş...

Zorlu derdine çok sevdiğin küheylanlar gibi direnip, Rabb-ı’mız emrine boyun eğdin. Kaderi biz yazamıyoruz... Yazamıyoruz da, yazdığını zannedenler var ama... Ne kadar yalan bir dünya. Ta!

02 Şubat 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Pes yani!‘’

Galatasaray kendi içinde zaten karışık, bir de hakem parmağı ‘Yandı gülüm keten saray!’ İyi başlamışlardı oysa. Bursaspor da öyle! Önce Ali’nin volesi Emre’ye, ardından bir vole de Ömer’den Barış’a ve Türk asıllı, Alman formalı pert. Top da kenarda seviniyor ‘Bu voleler yi ki bana gelmedi!’ Yıldırım mı? Bakıyor! Önce Stepanov, sonra da Miller’ın eli! Batalla nerede? Yandaki görmedi, Ufuk da yardım etti ve ev sahibi Miller’la 1-0 yaptı. Ufuk bir de ufuktan geleni kapamadı, ‘Al sana 2-0.’ Bu sefer de iyi oynarken, Yıldırım çarptı Galatasaray’ı!

Ankaralı ikinci yarıda iyice gazaba geldi ve kimde Sarı-Kırmızı forma varsa, çarptı devirdi! Ayhan morgda, takım yoğun bakımdadır artık. Bunun adı hakem adaleti değil, ‘Garabeti’ olmalı. Polat ve kalan arkadaşlarının da iflası. Olur da bu kadar mı olur? Aslantepe neredeyse ‘Kartaltepe’ olacak, hakem vaziyetleri ortada, elbette vaziyet de ortada.

Galatasaray tarihinde böylesi etkisiz ve yetersiz bir başka yönetim görülmüş müydü acaba? Geçmişte Aslan’ı doğramak için çok okkalı olmak gerekirdi, Polat misyonu sonunda, Aslan’a herkes aslan kesildi, şimdi doğrayan doğrayana.

‘Recep Tayyip Erdoğan’a özenti bir tavırda liderlik ve otorite dersi vermeye kalkan Polat’ı, dün gece Yıldırım fıslattı. Üzerinde emanet elbise gibi duran otoriter hallere, tokat niteliğindeki ilk cevaptır bu... Başkasına yakışan hal, sende komik oluyor. Seni neden hiç kimse uyarmıyor Ednan? Şimdi moda ‘Ev yapımı tadında limonata’ ve elbette ‘Mahmudiye suyu kriterleri!’ Bakalım sonunda ne olacak halleri?

30 Ocak 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Eski tas eski hamam!‘’

Gerçekten öyle. Uzun zamandır kaybolan futbol iştahı, kazanılmış yeniden. İşte bu! Galatasaray taraftarının beklediği de bu. Tempo, hırs, kazanma azmi ve elbette mücadele. Sen gerekeni yap da, Allah görür sonunda.

İşte buyrun! Üst üste 3 mükemmel top alışverişi ve Servet; 1-0. Ali Sami Yen TT Arena’da atılan ilk gol. Yani tarihi bir gol. Hakkı haksızca gasp edilen Servet’e, Yüce Yaradan’ın ikramı olmalı bu. Sabri ve Barış’ın katkılarını da görmezden gelemem. Gol organizasyonunda değil, 90 dakikanın tamamı aslandılar. Ayhan’ın yükü çok ağır, kimilerinin iki misli yol yapmak zorunda. Acaba tüp mü taktırsa? ‘Romanya tarikiyle yeni bir Kapuska daha mı gönderildi acaba?’ diye düşünenleri yanıltan bir Arjantinli, ümit ışıkları hamili bir Rumen ve bizden de Yekta... Galatasaray iyi yolda. Neden böyle düşünüyorum? Çünkü iştahı görüyorum, iştahı. Bu vaziyet sadece futbola dönük kalırsa, oldu gülüm keten helva! ‘Haydi Ufuk yakala’ -Dış ses Corc-’Bravo’ -Yine Corc- Ufuk kritik topu’ yakaladı ve müsabaka kazanıldı.

3 Büyükler 3’er puanla başlarken, hem sevindiler, hem de ‘Bu iş ilk yarıdaki gibi olmayacak!’ mesajı verdiler. Güzel.

24 Ocak 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İçi beni dışı seyirciyi!‘’

Hani demiştim ya ‘Mardan Stadyumu futbol için viagra değerlerinde’ diye... Meğer stadın içi beni, dışı seyirciyi yakarmış! İçi viagra, ama dışı da şap! Olimpiyat Stadı hadisesi gibi bir durum yani. Jandarma’nın gayreti olmasa içerisi bomboş, trafiği dolu stadyumda oynanırdı müsabaka.

Topu stadyumların oynamadığı gerçeğini de yaşadım dün gece. Antalyaspor da, Fenerbahçe de ı-ıh! Öyle bir ilk yarı ki, Gökhan ve Alex’in topla buluştuğu anlarda tat alıyor, sonra ‘Acaba ne olacak?’ diye bakıyorsunuz. Koskoca 40 dakika ittir-kaktır giderken, Gökhan Gönül öyle bir iş yaptı ki, tüm gönülleri aldı. Evet, bu gole ‘Bravo’ demek ve alkış için şu veya bu renklere gönül vermek değil, sadece futbolu sevmek yeter. Helal olsun Gökhan’a ve şahane slalomu artı topa vuruş güzelliğine. Uzun yıllar unutulmayacak bir goldü bence.

Fenerbahçe 1-0 öne geçtikten sonra, Antalyaspor hareketlendi. Bu hareketlilik ikinci yarı da devam etti de, Alex’e sökmedi. Brezilyalı topu gaibe karıştırıyor ve neredeyse ‘Zayi’ ilanı vermek gerekiyor. Sonra da öyle ara pasları ki, ‘Eşek’ olsa anlar da! Niang futbolcu! Fakat Fenerbahçeliler’in beklediği performansı bulamadıkları bir futbolcu. Zaman zaman saç-baş yoldurdu. Aslına döner inşallah. Çıktı ve yerine Dia...

Zor deplasmanda kazanılan 3 puana sevinilmeli, ama Fenerbahçe’nin örneklediği futbol değerleri de, irdelenmeli.

23 Ocak 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI