‘’Partal ettin!‘’
Kibar adam ya! ‘Afedersiniz bayım!’ deyince, bıçkın önce ayakkabısına, sonra da adamın yüzüne bakıp ‘Pırıl pırıl papucu, partal ettin be abi’ cevabını vermiş!
Açık konuşmak lazım, Galatasaray’ın şu halinin, darmadağın iskarpinden farkı var mı? Yani Antalyaspor’a kabahat bulmamak lazım! Özdilek istikrarlı oynatıyor her daim de, Arslan zaten fena halde! Bülent Ünder ne yapsın? Milletin yıllardır eskitip kullanılmaz hale getirdiği parçalanmışı, birkaç günde cedid hale getirebilmek ancak ve ancak mucize. Sihirbaz değil ki Ünder.
Adnan Polat, giderayak bir yeni tarih daha yazabilirdi, olmadı! İsteyen ‘Galatasaray’ın şansı’, isteyen de ‘Antalyaspor’un şanssızlığı’ desin. Fark etmez! Gerçek olan şu ‘Kaliteli futbolcuları rezil etme müessesesine dönüşmüştür bu kulüp.’
Aksini mi iddia ediyorsunuz? Stoper gelip, hiç orada oynamadan giden Ali Turan ve neden gönderildiği bugün dahi muamma olan Necati Ateş’e bakın! Bir de milli takımlarda oynayıp, bu forma altında dökülenlere! Yönetemezseniz... Yönetirler!
Kalan müsabakalar için yapılması gereken şu olmalı, Galatasaray orta sahası ve savunma alanına sürat tahdidi tabelaları konulacak. 0rta alanına -10km.-, savunma bölgesine gelene de -5km.- tahdidi konulup, bu sürati aşanlar cezaya tabi tutulacak. Yok başka çare. Bu yaştan sonra kimi çabuklaştıracaksınız?
Özdilek çok akılcı oynattı ve dünyanın pozisyonunu da buldu. Erkan Sekman’ın şahane volesi ve Ateş’in 2 mermisi 3-0.
‘’İmalat hatası!‘’
Galatasaray kongre üyeleri de ‘İmalat hatası’ olarak değerlendirdiği Başkan ve kalan yönetimini geriye aldı! ‘Hız ve hırs’ ne kadar da tehlikeli tutkular? Israrda ya bir yerlere tosluyor, ya da pazar günki gibi oluyorsunuz!
Polat’a başına geleceklerle ilgili her türlü mesaj verildi ama kendisi ve yandaşları da ‘Aymazlığın daniskası nasıl olur?’ Örnekledi. Galatasaray başkanlık mertebesine kadar yükselmiş bir portre, başına gelecekleri hadi yıllarca görmedi! Ya kongre salonundaki havayı nasıl sezemedi? Tamam hatalı mamül olur da, tamamen mi olur? Bir kişi dahi Hayri Kozak ve Doğan Hasol’un mesajlarına uyanıp da ‘Sayın Başkan duayenlerin sözüne kulak verelim!’ demez mi?
Adnan Polat ve arkadaşları adına üzüldüm. Kendi kendilerini bu muameleye mecbur ettikleri için de kızdım. İçlerinde dostlarım var. Göz kararır da, bu kadar mı kararır be birader? Göreve başladığınız günden itibaren her türlü uyarıyı yaptık bu sütunlarda. Ama sizler ‘şakşakçılar, yayın organlarınızdaki beyaz çukulatalar, yalakalar’ kasidelerine kandınız ve soluğu hatalı imalat deposunda aldınız. Şimdi bir dahaki seçime kadar düşünün ve ne yapmanız, ya da yapmamanız gereğini iyice kritize edin. Önünüzdeki vakit uzun gibi gözükse de, yaşam boyutuna göre oldukça kısa. Zaten bu işler de şeylik! Alışkanlık gibidir, gün gelince ‘Hooop’ yine ortama! Ders alabildiyseniz ne ala, aksi halde Mualla.
Galatasaray camiası için önemli bir süreç başlıyor. Hiç kimse ‘Nasılsa hatalı üretimi geri aldık, bundan sonrası açık’ demesin! ‘Beterin beteri var’ sözünü de aklından çıkarmasın. Kulüpler eskisi gibi değil artık. Dört dörtlük bir rant kapısı. Bu nedenle çorbadan, pastadan, suşi’den nasibini almaya niyetli birçok adem hatta havva bile çıkar yine ortaya.
‘İmalat hatası’nı geriye çekme operasyonundan, daha zorlu bir dönem bekliyor Galatasaray camiasını. İyi düşünecek ve en doğru kararı verecekler. Aksi halde malı geri çekmek de kurtarmaz, marka biter, fabrika kapanır valla!
‘’İnce ayrıntı!‘’
Aksi halde mi? Solgun renklere bakmak zorunda kalırsınız. Arda’nın attığı şık gol sonrası, iki komşu bahçıvan geldi aklıma! Beraberce aynı tür fidan alıp, aynı değerlerde su, gübre katıyor, eşit zamanlarda çapalıyor ve benzer bakım yapıyorlar. Fakat birininki fevkalade gelişirken, diğerininki başlangıçta çok ümit vermesine rağmen soluyor, sararıyor. Neden?
Çünkü biri fidanının bakımına ilgisini, içten sevgisini de katıyor. Diğeri mi? Bu ince ayrıntıyı aklına dahi getirmediği gibi ‘Yahu şu hain fidanın tek eksiğini dahi bırakmıyorum ama vaziyete bak, bir çiçek bile vermedi’ diyerek negatif elektriğini acımasızca yansıtıyor. E bitkinin dahi ilgi, sevgi ve şefkat beklediği yerde, futbolculuk gibi zor bir sanatın sahibi beklemez mi?
Hiddink, Çetin, İpekoğlu ve TFF, yerden yere vurulan, acımasızca hırpalanan Galatasaraylı futbolcuları ilgileri ve sevgileriyle tekrar başarı platformuna doğru yola çıkardı. Benzer güzelliği Şenol Güneş Burak’ta başarmadı mı?
Yani demek istiyorum ki sportif ve skortif başarılar elbette çok çok önemli. Önemli de bu başarıları yakalamak için ince ayrıntılardan da haberdar olmak gerekli! İstediğiniz kadar bakın, sulayın, gübreleyin ama sevgi yoksa, çiçek de yok. Bitkinin dahi bu denli duygusal olduğu yerde, insan futbolcuysa daha da berelenir.
Fenerbahçe’nin bereketli fidanları Usta Semih, Müthiş Gökhan, Kahraman Volkan’a tüm arkadaşlarının uyum sağladığı bir güzel geceydi. Yine sarayın fidanlarına nobran davranan anlayışın da, ders alması gereken bir gece!
‘’Dr. Haydar Dümen‘’
Devayı belki sende bulurum. Hayatın pencereleri birbirine o kadar yakın ki, futboltif arızama çareyi buldun buldun! Bulamadın yandım, bittim, uçtum. Aman doktor derdime bir çare, çünkü sadece ben değil milyonlar oldu deli divane!
Sayın Dümen ‘tsunami’ gibiydik, bırak Türkiye’yi, Avrupa’yı bile dar getirir, bendimize sığmaz taşardık. Şimdiyse ‘kuru dere’ gibi yatağımızda dahi akamaz olduk, kuruduk. Kafayı üşüteceğim neredeyse. Geçenlerde yine “Kafayı üşüteceğim” diye dert yanan birine “Hemen annenin dizinin dibine koş. Ağlayarak anlat durumunu. Annen de biraz dövünsün” demişsin. Ben de hemen anneme koştum ama dövünmedi, aksine “Ulan bu kulüp nasıl böyle delik deşik hale getirilir?” dedi ve dövdü.
Hello Kitty’ye demişsin ya hani! “Tıpkı Fatih Sultan Mehmet’in güllelerinin Bizans surlarını döve döve delik deşip edip, parçalaması gibi!” Neredeyse aynısı olduk. Sur içi, sur dışı hiç farketmiyor, hep aynı akibet. Sonra Hello Kitty’ye verdiğiniz cevap da sanki yaşadıklarımıza delalet! Ne demişsiniz; “Mineden işittiklerinizi zara duyurmayacaktınız. Fitili o sözler ateşledi ve bundan sonra camiaya hesap verme durumunuz kalmadı. Sizin gibi ana kuzuları oldukça biz burada destan yazarız!” -Şey doktorcum Fenerbahçeli miydiniz siz?- “Çok konuşma söylediklerimi dinle! Geçmiş öykülerinizi de kara mizah gibi odanızın duvarına asarız. Buna yanlıştan doğruya varma yöntemi derler. Konuşmakla heveslenmekle bir şey olmazmış dersiniz. Nasıl olacağını da ciddi yerlerden öğrenirsiniz!” Valla biz çok ciddi bir müesseseydik de ne olduysa oldu doktorcum. “İyi oldu! Doğru söyleyeni Florya’nın 9 kapısından kovup, içeriye yalakaları doldurmayacaktınız” 7 kapı hocam... “Bi dünya döner kapı malikisiniz de farkında değilsiniz. Şimdi yine vızır vızır dönmeye başladılar bile!”
Bari bu yaşta bir şeyler öğrenmek mümkün mü Hocam? “Bu yaştan sonra elbette öğrenemezsiniz. Size deva bulamam.İnce ince bodruma inecek ve pek kimseye de görünmeyecek, iltihap kuruyuncaya kadar da bekleyeceksiniz. Kurursa tabii!”
‘’Mutlubahçe!‘’
Özgüvene okey de, oysa tedirgin olmaları gereken bir 90 dakika. Evinde yaşattığı taraftar baskısını, kendisi yaşayacak çünkü. Kanarya rehaveti, Cim Bom’a gol sevinci getirdi. Atan Kazım, ortağı da Santos(!) Topa bir çaktı Kazım, ring seferini tamamlayıp sahaya dönen plastik yuvarlak dedi ki ‘İşte bana böyle vurmak lazım.’ Galatasaray’ın pas trafiği İstanbul haline benzese de, gözlerini karartmış yola çıkmışlardı! Hırs, tempo, arzu, özveri, hamle üstünlüğü, alayı tam tekmil de, denge yok!
Dengesiz, mengesiz! İlk yarıyı önde kapatıp, taraftarlarını 45 dakikalığına da olsa mutlu ettiler ya! Kocaman müthiş bir hamle yaptı ikinci devre başlarken; Semih! Golcü golle başladı, bir tane de Alex de Souza attı ve buyrun 1-2... Şimdi kime istersen salla, ama Semih’in attığı pozisyonda seyreden yine savunma! Aynen Ankara’da attırdıkları gibi.
Aykut Kocaman doğru hamleleriyle, şarampole kaymış aracı yola çıkarmayı başardığı gibi, zafere de vardırdı. Corc’u ne ben söyleyeyim, ne de siz sorun. Şunu bilin ama! Sentesi kaymış bir yapının tüm faturasını teknik adama çıkartmak sadece gazı alır. Her müsabakada en az iki duran topa ‘Eyvallah’ diyen Cim Bom savunmasının, yıllardır izlenen yönetim kriterlerinin, mutlaka ameliyat edilmesi gerekir. Şimdi Sarı-Kırmızılılar ‘Kahırsaray’, Kanaryalar da ‘Mutlubahçe’ kriterlerinde; yola devam...
‘’Firiştek!‘’
Bahçeli’nin söylediğinin birçok benzerini de, Polat’a demiştim! Demiştim de ne oldu? Sadece Polat değil, camia da tepetaklak oldu. Zapartayı yediler yani! Hatta vaziyetle müsemma olsun diye de Zapata namıyla maruf bir de çikolata renkli kaleci getirdiler! Yılmaz Özdil yazmıştı ‘Çikolata renkli kalecilerden fayda gelmez, kalesine gol gelir!’ Ehhh Zapa(r)ta da haksız çıkarmadı Özdil’i... Çikolata renkli kaleci, çocukluğumuzda Adapazarı-Uzunçarşı’ya gelen satıcıların ‘Bu alat nedir?’ diyerek havada salladığı mıknatıslı tel üzerindeki topa baktığımız gibi bakıyor ve golü yiyor!
Işın Çelebi’nin ‘Beyazlar ve zenciler’ yakıştırması geldi aklıma ‘Çikolata renkli’ deyince. Aslında kulüpte çikolatalar bile iki renkli. Bildiğimiz renk olanı ve beyazı. Beyaz çikolatalar sporcu olarak değil, muhtelif birimlerde çeşitli işlerde hizmette. Görevleri de pembe yorumlarıyla Polat ve etrafını mutlu kılıp, huzurla uyumalarını sağlamak!
Bu lezzet G.S. tivilerinde, sitelerinde Polat’ı ve efradını tatlandırdı ama şekerlerini de fena yükseltti. Diyabet günümüzün en sinsi ve tehlikeli hastalıklarından biri. Tüm organlar arızaya geçiyor, sonunda iflas ve acıklı son. Başkan beyaz çikolatalara, sabi gibi kanmayacaktı. Kandı.
Cuma akşamı Galatasaray-Fenerbahçe arasında bir derbi daha var. Kanarya Aslan’ı Arena’sında gömerse tarih yazılmış olacak! İlk golü atan, ilk düdük çalan, ilk galibiyet ve ilk mağlubiyet! Kime? Fenerbahçe’ye! Polat ve efradı açılışta TOKİ Başkanı’ndan ilk ‘fırça’ yiyen Galatasaraylılar olarak tarihe geçmişti. Şimdi de Fenerbahçe’ye ilk yenilgiyle tarihe geçmesini sağlayanlar olurlar ve Florya’ya döndüklerinde de, beyaz çikolatalarıyla teselli bulurlar.
Acı olan ne? Kendi kulübüyle ilgili hiçbir öngörüsü tutmayan Polat’ın, Fenerbahçe ile ilgili olanının hızla gerçekleşmeye doğru yol alması. Ne demişti? ‘Fenerbahçe en büyük şampiyon adayıdır’ türü bir şey. Bilecek gibi valla!
Camia da firiştek gibi yıkılmaya devam o zaman...
‘’İlk '11'‘’
Müsabakanın sonucu ne olursa olsun ilk ‘11’ Galatasaray için garantiydi de! Derbi öncesi iyi futbol ve sonucun moral sağlayacağı da bir başka gerçekti. Öyle ya! Arena’da Fenerbahçe bir yense, yine tarihe geçecek. ‘Galatasaray’a yeni evinde yenilgiyi tattıran ilk kulüp! ‘Polat’ı ne ‘O’ ne ‘Şu’ ne de ‘Bu’ götürür ama mabetteki Kanarya yenilgisi götürür! Ankara’da izlediğim futbol değerleri, işte bu nedenle önemliydi. Görülen o ki Fenerbahçe ‘Aslantepe’de tarih yazmaya daha yakın!
Sarı-Kırmızılı orta alan ‘Nagehan Alçı’nın dekoltesi gibi açıkta kalmadı dün. Pino, Kewell ve Ayhan süsledi oraları. Ama bir Balta tüm gayretlerini paramparça ederken, Seşlak’a da Galatasaray’ı haşlattı! Tam 3 gol. Hele hele 2 tanesi ripiid gibi. Böyle bir aymazlık olur mu? Balta sezon başından beri ‘Nacak’ kriterlerinde, üstelik de ‘Çin’ işi nacak kriterlerinde ve sen bu defolu malda ısrar ediyorsun Corc. İleride mücadele edenlerin emeğinin yok edilmesini de seyrediyor, Galatasaraylılar’ı da kahrediyorsun.
Fizik zafiyeti zirve yapmış, temposunu kaybetmiş, beyni bitmiş adamlarda ısrar nedir, anlamak mümkün değil? Memlekette bir yabancı hayranlığı, hayret bişey! Mesut Bakkal adını değiştirip Happy Market mi yapacak? Hadi Mesut’un adı uydu da Hikmet Karaman ne yapsın? Hikmetius Karamanlius mu? Belki hakettiklerini kazanırlar o zaman! Bol gollü ve heyecan veren, sonunda da Galatasaraylılar’ı alışılmış üzere kahreden bir müsabaka oldu. Çok gayret eden, büyük emek verenler yanında; Galatasaray’ı kafasında bitirmiş olduğunu düşündüğüm adamlar karmasıyla, ancak 3 gol yenilirdi. Yediler de zaten! Bu takımın futbolcusu çok da kendi kulüplerinde değil, gece kulüplerinde performans harcamakla meşguller!
Camianın esas sorunu ‘3-5-2 veya 4-1-4-1’ değil, kaybolan Galatasaray ruhu ve disiplin kriterleri de, kimse farkında değil!
‘’Relaxla!‘’
İlker Meral sen de relaxla! İki penaltıyı yedin ama farketmez, şalvar düşmüş ‘G-String’ gözükmüş nasılsa!
‘Kısmeti olmayan hacı adayını, deve üzerinde yılan sokarmış’ derler ya! Dün gece de bu gerçeğin bir farklı versiyonu. Direkten dönen top, verilmeyen penaltılar iyice seyrelmiş tribünleri yine kahretti. ‘İstifa’ nidaları da Polat’a değil, şanssızlığa! Şu ‘Şansızlık’ artık istifa etsin de gitsin diyor vatandaş!
Dizilere dönüşmüş dramanın neyle ilgisi var peki? Galatasaray’ın geleneksel oyun anlayışı, temposu, dayanışması, başarısızlığa başkaldırı anlayışının zayi olmasıyla! Her müsabakada farklı anlayış, değişik kadrolar. Tutuculuğuyla nam salmış camia aynı isimlerle yıllarca sahaya çıktı ve istikrarı nam saldı. Ya şimdi? İki 90 dakika aynı adamları görebilene, ezbere Galatasaray’ı sayabilene aşk olsun. Yaz-boz tahtası kriterlerinin egemen olduğu yerde, kalıcı başarı olmaz.
Bol stoperli, bol forvetli ama oyun kurucusu unutulmuş ve birbirinden uzak adamlarla başarılı sonuç alamazsınız. Gitmesi gereken alanlara gitmeyenler, seyredenler ve ‘Bu gemi nasılsa batar’ diye kaçanlarla iflah olunmaz, salaha da varılmaz.
Ya Corc? Bu müsabakada dahi panik hali olmaz ki! Allah’tan Emenike yoktu, Hakan Özmert de alışılmış salvolarından birini salmadı. Zaten Karabükspor’da bildiğimiz gibi oynamadı, aksi halde dün gecenin sonu da hüsrandı.
Karabükspor Yönetimi’ne, camiasına, şehrine ve Yücel İldiz’e teşekkürlerimi, şükran duygularımı gönderiyorum. Rahmetli Esat Karaberber’in ailesine yapılan jest nedeniyle. Adamsınız adam...