Arama

Popüler aramalar

‘’Cumartesi...‘’

‘Hocam babam cuma günü öldü, acaba öbür tarafta nasıl karşılarlar?’
Hoca soruyor ‘Namazını kılar, dini vecibelerini yerine getirir miydi?’
‘Hayır ama babam cuma günü öldü’
Peki içki içer miydi? ‘İçerdi ama babam cuma günü öldü’
Yalan söyler miydi?’ ‘Söylerdi ama babam cuma günü öldü’
Hovardalığı var mıydı peki? ‘Vardı ama babam cuma günü öldü’
Hiç olmazsa kulübünü iyi yönetir miydi? ‘Başarısızdı ama babam cuma günü öldü’
Bari şampiyonluk kazanabildi mi? ‘Hiç kazanamadı ama babam cuma günü öldü’
Kulübün parasını ziyan etti mi? ‘Etti ama babam cuma günü öldü’
Sinirlenmiş hoca ‘Cuma günü ellemezler ama cumartesi iflahını bellerler!’
Demek ki görevlerini doğru dürüst yapmadığın zaman kurtuluş yok! Dünya aleminde böylesi yalakalık, şak-şak sistemi ve aymazlık kriterlerinde idare eder de, öbür tarafta infaz ‘Cuma günü’ münasebetiyle en fazla cumartesiye kadar bekler.
Gerçi günümüzde de henüz öbür tarafa intikal etmeden, kurum malını yanlış kullananların başına gelenlere şahit oluyoruz da, Allah beterinden korusun! Çünkü fatura ne cuma ne de cumartesi farketmeden saf ve bakir memleket evlatlarına çıkıyor. E bu vaziyette ‘Ayakta uyuyup, otel parası vermeme’ halinin faturası! Malına, mülküne hele hele kurumun olanlara sahip çıkmadığın an yapılan yanlışların tümünde hissedarsın! O zaman günaha ortak olmaktansa, sorumluluğunun gereklerini yapacaksın.
Geçmiş yazılarıma, şöyle bir baktım... Taaa 1996’da bu kulüp kasası tehlikeye gidiyor diye yazmaya başlamış ve çok çok iyi dostlarımla bile ‘Papaz’ olmuşum. Niçin? Yarın hocaya sorulduğunda beklenen ‘Rahat olun’ cevabının alınabilmesi için.
Yanlışlar silsilesi göz göre göre devam etti ve bu hale gelindi. Israrla da devam edilmekte. Galatasaray’ın bunca yıldır süren giden rahatsızlığını, defolarını sadece Sezgin ve Hagi’ye fatura ederseniz, daha da büyük felaketlere gidersiniz.
Bu gidişle gelecekte bir başka hoca ‘Eeeey cemat-ı müslimin bu kişiyi nasıl bilirsiniz?’ diye sormaz, ‘Bu cemaat-ı nasıl bilirdiniz?’ diye sorar. ‘Tarihte bir UEFA Kupası, bir de Süper Kupa kazanmışlığı vardı’ cevabı da kurtarmaz!

05 Mart 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fiş çekildi!‘’

Çoook önce söylemiştim ‘Doktor ne istersen yiyebilirsin’ dedi diye. Yediler ve yaşam ünitesine bağlı hale geldiler. Son anlarda direniş, titreme, ecel teri, yaşama bağlanma ümidi... Oysa bu son gayret, boşa gayretti ve ‘Fiş çekildi!’ Dün gecenin Galatasaray’ı sanki ‘Kurtalan ekspresi!’ Ucu başı belli değil. Birbirlerinden öyle uzak yer tutmuşlar ki, kavga bile edemezler!

Servet ve Ayhan her fırsatta ırgalanan iki iyi niyet sahibi. Dün gece en çok gayreti ikisi örnekledi de, cezasını görürler elbette! Fazla bekletmedi seyirci Kaptan’ını! Saklananlara ‘Şak-şak’ harbi oynayan Ayhan’a ‘Yuh!’ ayıptır, yazıktır, günahtır. Bloklar arası katar gibi uzun olunca, her seken ve dönen topu Kafkas’ın adamları karşıladı.

Üstelik Stancu çabalayıp, araştıran değil de, bakan pozisyonunda olunca sol kanat bırakın aksamayı, hiç yoktu. Baros her zamanki gibi etkili, Kazım mı? Son iki haftanın ‘Ne zaman başlayacak?’ diye bekleneni. Cana’ya ne demeli? Sanki mayın gibi! Arnavut’a kızıp, Ayhan’ı haşlıyorlar. Açık söylemeliyim ‘Galatasaray’ın sadece yönetim anlayışı değil, taraftar tutumu da çürük’.

Bu yapıdan da mutluluk değil hüzün üretilir. Aslında tribünler ektiğini biçiyor da, hiç kimse bu gerçeği irdelemiyor. Yaşasın ‘yalakalık’ kriterleri. Vaziyeti bu hale taşıyanları da ‘Allah nasıl bilirse öyle yapsın’ diyeceğim de, yapıyor zaten. Arada olan da harbi Galatasaraylılar’a oluyor.
‘Kurunun yanında yaş da yanar’ dedikleri mi bu? Böylesi kritik gecede gördüğüm tribün zafiyeti de, mesajın ‘Sessiz’ sesi mi?

Gaziantepspor akıllı oynadı, ikinci yarı baskı yiyor gibi gözükse de düşündüğünü uyguladı ve turu atladı. Tebrikler Kafkas, bravo Kızıl... İteklenen iki Galatasaraylı futbolcuyla, Galatasaray’ı geçtiniz ve ‘YÖNETİM’ ne demektir örneklediniz.

Helal olsun.

03 Mart 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aman avcı vurma beni!‘’

Avcı bunu yaptı. İlk yarı tek fişek dahi atmayınca, Zapata şahane! Niçin? Durduğu yere hiç top gelmedi de! Sabri’nin kalın asistini önce zaptedemeyen Baros, sonra bu vaziyeti avantaja çevirdi ve attı golü. Ardından Cim Bom’u ‘BAM BAM BAM’ yaptı Avcı! Belki de Aslan’ın çaresi, ‘Aman avcı vurma beni’ pankartıyla sahaya çıkmaktı! Akıl edemediler, vuruldular.

Galatasaray futbolcularının ‘Tork’u düşük, filtreleri tıkalı, debriyajları arızalı. Nedeni bakım standartları. Yanlış servise girip, her anlamda arızaya geçiyor sonra motoru kucağa alıyorlar! Belediyeli’ler mi? Jet yakıtlı araç performansı. Sarı-Kırmızılı ekip 10 numara yağ konmuş kamyon gibi önce inim inim inleyip, sonra dağılıyor.

Hagi, Stancu’yu sol kanatta değerlendirir ya! Bu işin nasıl yapılacağını Avcı, Gökhan Ünal marifetiyle gösterdi. Culio berbat kullandığı kornerlerden birine daha ‘Nereye gider acaba?’ diye bakarken top gitti ve Cim Bom ilk ‘BAM’ı yedi. Serkan’a ‘Nal nasıl toplanır?’ dersi veren Gökhan Ünal asistleri, Belediye adına ayazı ılıman ortama çevirdi. Aslan mı? Bu gidişle hep ayazda kalacak! Benzer modelde oynayan Kafkas, derin dondurucu ortamı solutur da!

Evet Gökhan Ünal’ın 2 asisti, İbrahim’in 2 BAM BAM’ı ve İsveçli Formen’in de ilk BAM’ı ve 3-1. Avcı’ya Şeytan’ın bacağını kırdırmak, Corc ve ekibine kısmet oldu. Böyle giderse daha çooook kısmetsiz, ziyadesiyle nasiplenir!

Bu ekip sentesini kaybetmiş. Bir çok değerlerini de! Arıza Corc, Tugay kaynaklı değil, yaşam bozukluğu kaynaklı.
E ne yapsınlar? Sayaçlı ‘Çip’ taktırıp, istiap haddini aşanı tutuklatırsınlar!

27 Şubat 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Birlik olalım!‘’

Hemen herkes kendi dar alanı çerçevesinde kaldı ve böylece camia dağıldıkça dağıldı. ‘Hizipsaray’ kriterleri geçerli şimdi! Defteri’nin dürülebilmesi adına plan, proje ve özel çaba üretildiğini düşündüğüm Corc Haci de, Özhan Abi’nin söylemine sarılmış dünün sohbetinde: Birlik olalım! Olmazlar, olamazlar. Çünkü Galatasaray’ı kurtarma değil, ‘Yol bulma’ kriteleri öncelikli. Kulisler yapılıyor, transfer komiteleriyle, futbol şubeleri oluşturuluyor. Başarı yolları bulunacak ya!

Bu yolu bulmanın en gerçekçi ve doğru yolu, doğru muhasebenin yolunu bulmaktır oysa! Galatasaray camiası bir türlü doğrunun ipine sarılmayı tercih etmiyor. Çoğunluk başarı kriterlerini futbol şubesi yönetiminde arayınca, kulübün iki yakası da bir araya gelmiyor. Önce muhasebe gereği gibi olacak, ardından da başarı yolu açılacak.

Kaç teknik adam geldi, kaçı gönderildi, bir dünya problem ve sırlarla? Hiç birinden ‘Tık’ yok. Niçin? Cepleri dolduruluyor ve giden suskunluğunu koruyarak, sıranın tekrar gelmesini bekliyor da onun için. Adnan Öztürk çok önemli bir konuya değindi ve daha işin başında riske girdi. Diyecekti ki ‘En büyük yıldızlar alınacak, marka hoca getirilecek’, ‘Denetleme kurulu işleri deşilmeyecek’. Başka? ‘Futbol işini tamamen profesyonellerle çözüme ulaştıracağım’ dedi. Matluba muvaffık bir söylem değil ki bu! Kulüpte futbol şubesi, transfer mransfer işlerinde bulunmak isteyen kaç grup varsa hepsinin nefretini kazandı şimdiden. Öztürk olması gerekeni söyledi ve yanlış yaptı!

‘Adnan Sezgin profesyonel değil mi?’ diye düşünebilir, haklı da olabilirsiniz. Bence tam profesyonel. Bir gün köşe yazarı, öbür gün televizyoncu, başka gün yönetim kovalayanı olmadı ki hiç. Tanıdım tanıyalı profesyonel futbol emekçisi. Başarılıdır, başarısızdır tartışılır ama rolden role soyunan biri olmadı hiç. Ayrıca başarısız yöneticiler için de, dört dörtlük bir paratoner!

Yani diyorum ki ‘Haci veya Sezgin’e bakarken, asıl kabahatliler görülemiyor ve devran önce kulüplerimizi, sonra da futbolumuzu iğdiş etmeye doğru koşarak gidiyor.’ Galatasaray’ın en büyük sorunu futbolculara verilip de tutulamayan sözler, ödenemeyen hakedişler ve zayi olan disiplin kriterleridir. Başarı yolu sağlam muhasebe ve güven duygusunu buram buram soluyan profesyonellerden geçer. Sezgin ve Hagi’nin aslanlara yem olarak sunulmasından değil.

26 Şubat 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Atamayana atarlar!‘’

Oysa orada vurulurdu. Kazım doğrusunu yaptı vurdu da olmadı. Daha sonra da mükemmel bir asistle, Galatasaray’ın bulmak için neredeyse ‘google’ye başvuracağı golü Culio’ya attırdı 1-0.
Oysa daha fazla pozisyon bulan taraf Bucaspor’dur, filelerinde topu gördükleri ana kadar. Sivasspor’un kaybetmesiyle Aybaba kazanırsa nasıl bir ‘Şambaba’ tadında avantaj yakalayacağını düşünüp, o hevesle kurmuştu oyununu. Direkten dönenler, ucu ucuna dokunulamayanlar ve kaçanlar. ‘Atamayana atarlar’ deyimi girdi devreye yine.
Hagi’nin ‘Başkan arkamda’ dediği günün ertesi, Polat ‘Paratöner’ini indirdi! E başındakinden dahi vazgeçen başkan portresi hemen herkesin kafasını karıştırmaz mı? Karıştırmış ki tribünler tenha, futbol değerleri fena ve neredeyse tüm görevlilerin de kafası karmakarışık. Şimdi de Galatasaray’da ‘Sıra kimde?’ dönemi! Herkes berbat, Başkan şahane ya! Şak şaaaaaak... Zapata’nın iki topa neredeyse ‘Bolu tüneli’ gibi uzadığını gördükçe aklıma çiçek yapma, demet bağlama işlerine dalmadan önceki Ufuk geldi. O da aynen öyle uzardı. Sonra bir uzandı kaldı! Bu arada Aykut’un günahı nedir çözebilen var mı? Cana kendinden 50 santim ötedeki rakibi dahi ofsaytta zannederken, kendisi ofsayt’a düşerek kart görüyor. Birisi söylemeli; rakip kendisinden geride değil, önde olduğunda ofsayt!
Bir başka ofsayt da toplara ‘Aparkat’ stilinde vuranlar. Her seferinde top tribüne yollanır mı be birader. Tribündeki taraftar can verecek, cinayet aleti ve sebebini hiç kimse çözemeyecek!
Galatasaray’ın her maçı zor oluyor ve Hagi’nin saçları da gittikçe bembeyaz oluyor. E boyatsın o zaman! Şak şaaaak....

20 Şubat 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Atasagun olsun...‘’

Galatasaray Kulübü’nün başkanlığı için birçok isim anılıyor. Hımm demek ki değişim var gündemde. Ünal Aysal ‘Görvden kaçmam’ derken, gelmiş geçmiş en büyük sporif başarıları yaşatan Faruk Süren’in adı da telafuz edilmekte. Cemal Özgörkey de düzenlediği toplantılarla durmun vahameti beraberinde adaylık meselesini gündeme değil de, dost sohbetlerine taşırken; önemli sayıda oy potansiyeli sağlayan Adnan Öztürk’ün de pek sesi sedası çıkmıyor!

Bir gerçeği paylaşmakta fayda var, Galatasaray’ın Milenyum zamanı başarılarını tekrarlaması bence imkansız. Aslında milli futbol takımımızın da! Çünkü o dönemin ne futbolcuları, ne Fatih Terim’i, ne de Lucescu’su var ortada. Uzun vadede de pek çıkacağa benzemiyor! Demek ki bir şeylerin sil baştan yapılması gerekli daha öncelikli işler var camiada!

Nedir bu? Kaderine terk edilmiş ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ kriterleri. Bir zamanlar herkesin gıptayla izleyip, sonra da birbirine anlattığı Galatasaray disiplini. Başka? Galatasaray camiasının geleneksel tutumluluğu ve kulübün zerresine dahi sahip çıkılması itiyadı. Tüm bu olmazsa olmazlar terk edildi uzun süredir. Yeniden kazanılması, yapılandırılması lazım. Oksijen gibi önemliydi bu değerler. Şimdi para sıkıntısı var zannediliyor, aslında Galatasaray’ın oksijeni tehlikede kimse fark etmiyor. Asıl sıkıntı budur, yüzyılların muhteşem camiası, değer erozyonuna uğrayıp, “Muhteşem Yüzyıl” ancak dizi filmlerde hatırlanacak hale gelmedi mi? Aziz Yıldırım önderliğindeki Fenerbahçe, geçmişin Galatasaray’ı olurken, tarihi yazanlar, eski dönemler Fenerbahçe savurganlığı yolunda. Ali Şen ve Aziz Yıldırım’ın peş peşe başkanlıkları döneminde kulüplerini hangi değerlere taşıdıklarına bir bakın. Bakın ama doğru bakın! Süper Kupa şampiyonu olmuş, Avrupa fatihi karşısında camialarını nasıl dik tuttuklarını ve bütünleştirdiklerini de düşünün. Sarı-Kırmızılı camianın nasıl dağıldığını ve değer erozyonuna uğradığını da!

Aslan’ın öncelikli ihtiyacı yıldız futbolcu, başarılı teknik adam profillerinden önce, unutulan değerlerin yeniden kazandırılması gerekliliğidir. Bu farklılığı sağlayacak ismin MİT eski müsteşarı Şenkal Atasagun olduğunu düşünüyor ve paylaşıyorum. Evet, eski örf, adet ve gelenekleri yeniden canlandıracak bir isme acilen gereksinim var. Bebek katili Apo’nun yakalanıp ülkemize getirilmesini sağlayan Atasagun’a bir TÜRK olarak tekrar teşekkür ederken, Galatasaray ıslahati için mükemmel bir başkan profili olacağından da emin olduğumu söylemek isterim.

Bir de şunu sormak isterim; Vatanımıza geldiği gün “Türkiye’nin hizmetinde olurum” diyen cani, nasıl oldu da devletimizle pazarlık yapar hale geldi?

19 Şubat 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Demokrasi!‘’

Madem neden futbol da yoktur? E o zaman olan bitene isyan da çoktur ama çözüm değil de niçin ‘Fırça’ çoktur?’ “Mahmudiye suyu ve ev yapımı tadında limonata” kriterlerinin canı ne isterse o lezzeti yaşatma keyfiyeti mi var?

Mahmudiye suyu gittikçe sertleşmekte! Oysa bu hal bünyede taş nedeni olur ve o taşlar büyüdükçe, sancılar artar. Sonra önce ‘Taşdelen suyu’ ardından da operasyonun seçim sandığında olanı gerekir!

Kendisini ne yıkılmaz zanneden modeller, ne imparatorlar, ne derebeyler gördü bu millet. Şimdi alayı nekahatta! Uçmak hiç yaramaz insanoğluna, Yüce Yaradan tepetaklak ediverir. Çünkü Hak Dini’nin hiç sevmediği şey kibirdir, cezası da kesilir. Yıldırım Demirören doğru konuştu. Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor camiaları büyüklüğünü unutma gafletine düşmeyecek ve temsilcilerine ‘Fırça’ atmaya yelteneceğine, fahiş hatalara çözüm üretecekti birileri.

4 büyüklerin olmadığı yer, amatör küme standartları az üzeri olur. Bu durumun öncelikle farkında olması gerekenler, ayakta uyuyor da otel parası vermiyor. Düşünce uyanırlar!

Tekrar söylüyorum Aziz Yıldırım’a kadar bakılması ve irdelenmesi gereken çoook yer var. ‘Koridor tepkisi’ne kendini kaptırıp birbirine düşen, toplu halde kan kaybeder, gerçekleri göremez. Birileri tehlikeli bir oyun oynamakta! Yıldırım geçiş dönemini üretilen baskılar nedeniyle suskunlukla geçirip, mayıs sonlarında feryad ediyor ama iş işten geçmiş oluyor. Adını da ‘Türk Futbolu kalkındı’ koyup, Ulusal takımın ne hale geldiğini görmediğimizi zannediyorlar. Birilerinin gözü kararmış ya! Herkesin karardı(!) Oysa 4 büyüklerin başarılı olamadığı yerde, ulusal başarı da olmaz. Düşmanlıkla da başarıya varılamaz.

Mahmud Güvener... Pardon! ‘Özgener idare-i fırçahattı’ TÜRK FUTBOLU’NUN talihsizliği de, kim farkında?

15 Şubat 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Haci zamanı karakteri!‘’

Karşılıklı peşrevlerle başlamıştı 90 dakika. Gelmesi gitmesi bol ve tempolu bir mücadele izleyeceğimizi düşünür ve ‘Ne güzel Galatasaray artık önde de basmaya başladı’ derken, arka tarafı unuttuklarını gördük! Henüz 5. dakika ve adresi yazan Tosun, bulan İsmail! Sol-sağ derken top Zapata’nın bir orasından geçmemişti, geçti! Şık bir apış arası ve 1-0 önde ev sahibi.

Galatasaray 25 dakika kadar, Gaziantepspor temposuna uydu ve sonra sadece skor değil, tempo olarak da geride kaldı. Eğri oturup doğru konuşalım; Kafkas daha bir hazır ve uyumlu hale getirmiş takımını. Hagi’nin zamana ihtiyacı var henüz. Mevcutlar, sakatlar, yeniler toparlanacak ya! Bu durum devamlılıkla ilgili sıkıntı nedeni oluyor tabii. Geçtiğimiz hafta kazanılan maçta dahi bir dolu başka alemlere gidiş- gelişler olmuş, işi müthiş Kazım asisti ve Baros deneyimi kurtarmıştı.

Sonra yine Baros tecrübesine baş vuruldu da, topu direkten dönen Culio oldu. Yekta’nın pası ve mükemmel bir şut Culio’dan ama gole tahvil olmadı. Cim Bom yoğun şekilde gidiyor ama arka bahçesinde de Popov ve Tosun oldukça tehlikeli oluyor.

Kazım bir tuhaftı dün gece. Çok şık hareketlerine tanık olduğum genç adam, dün akşam arkadaşlarına ‘Pas’ değil ‘Biber gazı’ atıyordu sanki. Belki arkadaşları boşa çıkmayı beceremedi, belki de Kazım ‘Şu maç bitse de gitsem’ moduna girdi!

Kim bilir? Belki de Galatasaray’ın tamamı aynı niyetteydi. Corc’un bu ekibe kazandırması gereken en önemli eksiklerden biri ‘Yenilgiye ve kaybetmeye isyan eden bir karakter’ olmalı. Hani o Haci zamanındaki karakter!
Aksi halde Kafkas bir tırpan daha atar ve ‘Ziraat Kupa’sı hasat şansı da, yani Avrupa kulvarı için son ümit de biter.

13 Şubat 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI