‘’Dermander...‘’
İlk golde resmen var, ikincide de rakibe yaptığı hamlesiyle var. Daha ne olsun? ‘Hakem Abdullah’ depremi ve ‘Arena zemin arızası’ sonrası ağır hasarlı binadan farksız hale gelen Galatasaray, temelinin sağlam olduğunu kanıtladı. Kayserispor güçlü ekip. Hele hele Abramat, kaçtığı an eder hacamat! Topla buluşabileceği yolları iyi kestirmiş Terim. Semih’i de iyi keşfetmiş. Hacışakir sabunu gibi kalıplı, üstelik sert fiziği, çabukluğu, dikkati, Terim’in Semih’e güvenini boşa çıkarmadı. Onca darbeden sonra, ruh hali böylesi sağlam bir ekibi sahaya çıkarabilmek, üstelik deplasmanda güçlü bir rakibi yenmek zor iş. Başardılar.
Galatasaray’ın geçmiş zaman heyecanlarını sunmaya başlaması da, kazanılan 3 puan kadar güzel. Özellikle ilk yarı futbol değerlerinden mutlu olmayacak Galatasaraylı olmamalı. Bir ara bocaladılar ikinci 45 dakikada. Elmander baskısı Eren’i bunalttı, o bunalım da Selçuk’a yaradı, attı golünü. Selçuk sen de attığın gole yatma, temponu, verimini arttıracak çareler ara! Bu müsabakanın Dermander sonrası akılda kalması gereken ilki Ayhan, ikincisi Balta olmalı. Terim’in ormanı bile düz edecek hale getirdiği Balta, bir ara öyle ters düştü ki ‘eyvaaah fena sakatlandı’ demedim desem yalan olur. Neyse sağlammış. Muslera düşündürüyor bazen ‘yahu bu bizim Çaltıcaktan balıkçı Mustafa mı?’ diye. O da balıkları tuttu zanneder ama hep elinden kaçırır da! Aydın efesi ‘yeter artık baydın’ denmeden ayılmalı. Terim bir zamanların Davala’sını Yekta’dan üretmenin peşindeymiş gibi geldi bana. Güzel müsabaka, Cim Bom’a lazım mı lazım 3 puandı. Sakin havayı muhafaza adına!
‘’Abdullah yutmaz!‘’
Ujfalusi’ye çalınan ofsayt tamam. Evet ‘Bunu Abdullah yutmaz’ diyelim de, be birader Servet’in pozisyonuna ne diyelim? Top rakip kontroluna girmemiş, henüz havada ve Servet rakibin koluna asılıyor. Caaart diye kırmızı, olmadı! Sirkeci’deki olayın tutanağını, ‘Sultanahmet Meydanı’nda yaşanmıştır’ diye tutamazsınız. Yanlış olur. Arena sıkıntılı! Yollar taraftar, zemini de futbolcular için problem. Daha yola çıkarken Galatasaray’ın iki futbolcusunun birden sakata çıkmasında zeminin acaba ne kadar günahı var? Üst üste müsabakalar diyemem, Antalya’da gezinmişlerdi çünkü! Terim’in dünyası yıkılmadı da planı, programı yıkıldı! İlk yarı, iki sakatlık, bir kırmızı. Buyrun! ‘Fizik test’ programına.
İkinci yarı başı ve Bekir Ozan’da pert! Zeminin rengi bizi, içi üstünde top oynamaya çalışanı yakıyor anlaşıldı. Oysa müsabaka çok keyifli başladı. Gaziantepspor, bir start aldı maşallah. Üstelik ilk golü yemelerine rağmen yılmayıp, öne geçmeyi de başardı.
Melo, Kazım ve Selçuk alışverişi karlıydı 1-0. Topuktan da akıl çıkarmıymış? Çıkarmış ki Muhammed kaledekini terste bıraktı 1-1. Gaziantepspor’un mükemmel pas organizasyonu, önce Muslera’nın yüreğini, sonra kale direğini titretti. İpi mi? Popov çekti 1-2.
‘Fizik test programı’ demiştim ya! ‘Aslan yürek’ harekatı da varmış meğer. Yüksek tempoyla başladılar ve Elmander’le 2-2. Muslera çıkmasa 1, çıksa 2 kabahat! Bu seferkinde kart yemedi de gol yedi 2-3. Çok şık goller iki taraftan da. Çene tutamama kaynaklı sarılar da Galatasaray’dan. Diyadin menşeli bir sarı daha ve Sabri de dışarıda. Pes yani! Yanların mı ağrıyor Erman? Senin de ellerin mi Muslera? 2-4
9 Galatasaraylı’nın 10 numara mücadelesinde, nihai son Spartalı’larınkine benzedi. Aslında goller ve futbol adına mükemmel, hakemlik adına da berbat bir geceydi. Bu kadar kart, bir arada olamazki, sanki 52’lik desteyi geçti! Tebrikler Abdullah Ercan.
‘’Atalet iklimi!‘’
Akdeniz kıyıları anımsandığında, bolca keyif ve relaks olma hali gelir akla. Yaz mevsimi, hatta bir sonbahar gecesinde dahi, atalet iklimi egemen olabiliyor. Dün gece de hiç farketmedi ve sahadaki futbol da, uyuşukluk iklimi gereklilikleri neyse onu örnekledi. Sahada uyuştular, izleyenleri de uyuşturdular. Millet hiç günahı yokken, narkotik kontrolüne ‘organize suç’ ithamıyla sokulacaktı neredeyse! Hele hele ilk yarı, Akdeniz iklim kriterlerine sımsıkı bağlı bir futbol harikası (!) Evet öyle! Böylesi futboldan, sadece bir pozisyonun üremiş ya da türemiş olması harika değil de ne? Bu vesileyle şık ceketiyle sahadakilerden daha yoğun, dikkat çeken Menderes Türel’e de selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Zor bulunan, pek görülmeyene de, bir an görüldüğünde ‘harika’ demezler mi? Baros’un ortasında, Elmander’in vurduğu kafa ve kurt kaleci Ömer’in zaviyeye doğru harika uzanışı ilk yarının harikası değilse ne? Sonra Baros ‘kafama atın’ dedi, attılar. Çek yukarıda kafa atarken, aşağıda da adalesi attı! Bitti devre.
İkinci yarı başladığında, iklim gerekliliklerinin gereği neyse yine öyleydi tempo. Selçuk da Akdeniz’li ya! Ortamı ‘renklendirmek lazım’ dedi ve ayakkabısını değiştirdi. İki farklı renkte ayakkabı ve kısmi renklilik! Hiç yoktan iyidir. Sandaletten de! ‘Riera’nın pek elektriği yok’ derdim ya. Varmış! Deniz’i çarptı. Çünkü cereyan çarpmasından başka hiçbir etkinlik, Deniz’i o hale getiremezdi. Sonra zeminden kaçak akımın kaçmış olmasından başka hiçbir neden bulunamayacak pozisyona, yine düdük çalınınca, Terim gömleğini çıkarmaktan son anda vazgeçti. Boşu boşuna sarı kart görecek, haberi yok! Sonlara doğru bir harika da Antalya tarafı ve Muslera’dan! Sonra 90 dakika bitti. İyi ki bitti bu zamanda, bu nasıl bir atalet iklimi?
‘’Kolay değil!‘’
Terim’in bu konuda uygun adım gittiğini, üstelik beklenenden çabuk mesafe katettiğini düşünüyorum.
Sevdalısını önce tıknefes, sonra verem eden ve rakibi ille kendi alanında kabul eden miskin anlayıştan da uzaklaşıyorlar gün geçtikçe.
Engin çok konuşulan bir çocuk. Görülen o ki, yine konuşulmaya devam edecek, ürettiği şık futbol değerleriyle. Engin bu üretim bereketi ve daha kuvvetlenmesi gerekliliğinin peşini bırakmamalı!
Oyun anlayışında önceliği rakip alanda daha fazla bulunmaya veren Galatasaray, kalabalık Bursapor orta alanını çabuk ve çok pasla eksiltmeyi düşünmüş. Çabuk düşünüp, gerekli hız sağlanınca Engin dehası, Elmander becerisiyle 1-0. Diri, tehlikeli ve becerikli rakibe karşı kazanılan erken avantaj. Yorulana kadar avantaj tabii!
Göçek, Galatasaray lehine verilmesi gereken penaltıyı atladı. Eboue’nin kavalı daha nasıl ötecekti? Galatasaray bir ara yavaşladı, aksadı, Bursaspor canlandı ama dengeyi çoşan taraftar sağlamaya çalıştı. Olmadı! Buldular golü Serdar Aziz’le... Topu bekleyenle, gidenin farkıdır Aziz’inki, 1-1. Derslik bir pas organizasyonu Baros ve 2-1. Galatasaray 60’larda sırıtmaya başlayan fizik güç problemini çözdüğü gün tadından yenmez. E 13 futbolcusu milli takım kamplarında olunca, olacak o kadar tabii! Saha zeminini değil, Galatasaray’da gelişen, değişen oyun anlayışını, mücadele azmini beğendim dün gece.
‘’Hep aynı!‘’
Alman standartları bildim bileli hep aynı. Felsefe, tempo, oyun disiplini, kalite, istikrar ve Löw’ün hep aynı kesim saçları! Hans’ın saç modelinde bile zerre kadar ödün vermediği yerde, biz her seferinde bir başka modelde! Maç öncesi bilenik, düdük çaldığı andan itibaren de körelik. Başa bileyci başının kralları geliyor, gidiyor ama kalite temin edilemiyor. Hammaddeyi işlerken yapılan hatalar var demek ki!
Futbolun şık tarafı Almanlar’da, zaten top da çoğunlukla onlarda. Net iki gol pozisyonu da bizde. Bizde ama gol yok? Çünkü pozisyona hazır değil, aşırı bilenmekten de sürantrene vaziyetteyiz. Yine Hamit, sağda ve uygun pozisyonda. Vurmadı da sanki topu okşaladı! ‘Tühhh, bir fırsat daha kaçtı hayıflanmalı, cart, curt’ demeye kalmadı! Neuer eliyle alanının taaa soluna, oradan bir orta Gomez’e. Alman topu aldı, payton gibi sağına doğru şöyle bir sallandı ve hemen toparladı. Ama o sallantı yol üstündeki Servet’i dağıtmış, fren balatasını yakmıştı! Yaşanan karmaşadan Volkan da nasibini aldı ve 0-1. Gomez ‘kaçırdıklarınıza üzüleceğinize, yediğinize kahrolun’ mu dedi ne?
Yerli otomobil imal edip, marka yapacak ve Mercedes’le aynı yola koyacağız ha! Vazgeçin. Yüz senedir üretip, aynı otobana koyduğumuz, üstelik dünyaları harcadığımız futbolumuzun durumu ortada! Aynı sağlamlığı, çabukluğu, devamlılığı imkanı yok yakalayamaz, yine yaya kalırız.
Dün gece de koşuyoruz zannıyla sahaya çıktığımız ama Almanlar sayesinde yürüdüğümüzü farkettiğimiz yarışlardan birine daha şahitlik yaptık! 66’da Müller işi 66’ya bağladı 0-2. Balta’nın golü skor farkını kapattı da, kalite farkını? Asla! Başkalarını zaten kandıramıyoruz, bari kendimizi de kandırmasak, iyi olacak! İstikrarı sadece ‘istikrarsızlıkta’ becerenlerdeniz biz. Gökhan’ın daldığı penaltı ve 1-3. Geçmiş olsun!
‘’Gece operasyonu!‘’
Şaban Yıldırım; Sakaryaspor, Bursaspor, Çanakkalespor’da futbol oynamış, daha sonra teknik adam olarak Sakaryaspor’u iki kez üst lige taşımış genç bir spor emekçisi. Ya öteki? 40 yıl boyunca Sakaryaspor’un hiçbir etkinliğinde görmediğim, nereden çıktığını da iki senedir merak ettiğim reyting peşinde biri!
Suçu ne Yıldırım’ın? Sezon başında ‘küme düşer’ denilen takımı bir üst lige çıkarmak. Başka? Yöneticilere kefil olup, futbolcuların kalmasını sağlamak. Daha? Doğru, dosdoğru konuşmak, eyyamdan uzak durmak. Sonra? Sözlerini tutmayan yönetime, yapmaları gerekenleri ıvırmadan, kıvırmadan hatırlatmak. Futbolcularını satmamak! E bu kadar da suç bir arada olur mu? Eşine rastlanmamış şekilde alınacaksın tabii görevinden!
Şehirle ilgisi olmayıp, ne maddi ne de manevi hiçbir sorumluluğu olmayanların ve Sakarya’ya uzaktan bakanların yapacağı ne olacaktı ki? İşte bu buyrun!
Türk futbol tarihinin ‘sporcu fabrikası’ diye anılan kulübü şimdi ne halde ve yöneticilikten bi haberler görevde.
Neden gece operasyonu oldu? İki aydır uğraştıkları halde işi gündüz bitiremediler de, onun için! Süleyman Seba’nın yeğeni Sakaryaspor eski teknik direktörü Engin Korukır her erdemli spor adamına yakışanı yaparak planlarını fena bozdu, yönetim tezgahını iyot gibi açığa çıkarttı. Tezgahçılara takkelerini düşürtüp, kellerini açığa çıkardığı için Korukır’ı kutluyor.Şaban Yıldırım’a da sakın üzülme kardeşim ‘Allah doğrudan yana’ diyorum.
‘’Ankara güçsüz!‘’
Süper Lig’deki 4 kulübüyle ışıldayan Başkent’imiz, şimdi kalan 2 kulübüyle şu mesajı vermekte ‘Ankara güçsüz!’ Mazideki havaları, huzurları, bütünlükleri ve futbol ışıltıları kesinlikle yok, zenginlikleri de yok! Bu gidiş, şu an İzmir’in yaşadığı Süper Lig hasretine doğru yola çıkış işareti olmasın sakın? Ziya Doğan mevcutlardan tempolu ve dayanıklı bir ekip oluşturmaya çalışmış ama olmamış. İki ekip arasında tüm artı değerler Galatasaray lehine. Sarı-Kırmızılılar da, tez kullandı bu avantajı. 20 dakikada teslim aldılar Başkent’i. Yıllarca Anlaragücü’nün böylesi erken şoklar yaşadığını görmüş ama 90 dakika sonunda, unutulmaz başkaldırılarına da şahit olmuştuk. Bu yapıda, umudun zerresi bile yok.
Ankaragücü’nün acar futbolcusu Rayno gol atmak için çok iştahlı başladı ve attı. Attı da kendi kalesine! İlk tehlikeli pozisyonunda Muslera topu zorlukla önledi, ikincide kaleci kontrpiyede kaldı ama terste kalan Özden’di 0-1. Galatasaray geçmiş müsabakalara göre daha çok pas yapan, ‘rakibimiz ne yapacak acaba?’ diye seyretmeyen, çabuk düşünen, tempolu ve şık bir futbol gustosu seçmiş, yakıştırmıştı da. Hele hele Riera’yla tohumu atılan, Enginle filizlenen, Selçuk’la büyütülen ve Kazım’la meyve veren bir pozisyon var ki, şahane. Top kazanma, çabuk pas ve tamamı doğru seçimlerle kazanılan bir golün, mükemmel gösterisiydi adeta 2. sayı. İkinci yarı biraz kıpırdamaya çabalayan Ankaragücü ve neredeyse her oyuna girdiğinde bir penaltı kazandırmayı adet edinen Baros, 3-0 önde Galatasaray şimdi.
Sporseverler, özellikle de Galatasaraylılar için güzel bir pazar günüydü... Avrupa 3.’sü Bayan Voleybol Milli Takımımız, Litvanya’dan zaferle dönen Galatasaray Basketbol Takımı ve Ankara’da deplasman fobisini yok eden futbol takımı... Daha ne olsun?
‘’Farklı görüntü!‘’
Galatasaray farklı görüntülerinden birini daha izletti dün gece. Anlaşılıyor ki Terim düşlediği netliği elde edinceye kadar, daha birçok denemeye imza atacak. Aslında Arena çekimleri fena olmuyor da, mekan dışına çıkınca sevimsiz gölgeler beliriyor. Hem içeride, hem de dışarıda başarı ve netlik istenilen düzeyde olmalı oysa. Arıyorlar!
Eskişehirspor kazanırsa haftanın lideri olacak. Büyük moral avantaj! Tempolu başlayıp, üstelik pozisyon da buldular ama karşılarında da geçmiş haftalardan daha arzulu, azimli ve becerili bir Galatasaray buldular. Terim de her an oyunun içinde durunca, hiçbir sporcusu dışarıda durma fırsatı bulamadı! E bu hal de seyir ve skor keyfi olan bir futbol getirdi.
‘Top yuvarlak’ derler ya! Hem de yuvarlak kere yuvarlak! Zan’ın hatası Galatasaray’ın gol yemesiyle bitseydi, cam’dan beter paramparça edilirdi! Az sonra topa bir kafa çaktı, kahraman şimdi, 1-0. Sabri, iyi ki futbolcu olmuş da, kamyon şoförü olmamış! Yoksa her seferinde milleti katlederdi. İyi niyetle katlederdi!
Melo için ‘bidon’ demiş İtalyan’lar. Bidonları buysa ‘teneke’lerine de razıyız! Bidon savunmada var, hücumda var, nakliye işlerinde var, gollerde var. Daha ne olsun? 2-0...
Selçuk ve Engin topu süsleme becerileri, Riera ve Kazım etkinlikleriyle dikkat çekti. Balta ve Sabri’de bindirip te, indiremedikleriyle! Aykut’da bimem kaçıncı defa güven verdi de. Galiba yetmiyor!