Arama

Popüler aramalar

‘’Gezegen futbol...‘’

Bıkmışız meğer ‘langırt’ statüsündeki pozisyon gösterilerinden. ‘Gezegen futbol’ dememin, sebebi hemen her futbolcunun alanın tamamını kullanabilme özenidir. Tempo, çabukluk, bol pozisyon, mükemmel kurtarışlar futbol keyfini tetikleyen etkenlerdi.

Özgür Yankaya, hakemlikle ilgili büyük beklentilerimin olduğu yıldız adaylarından. Fakat dün gece MOBESE kameralarına takılan öyle işler etti ki. Mesela ‘öğrenilmiş şartlılık’ statüsündeydi sanki, Engin’e gösterdiği ‘sarı’. Kart dağıtımı outlet standartlarında olmamalı! Engin’in gördüğü kart nasıl kazaen outlet’e düşmüş marka ürün kriterlerindeyse, Abdullah’ın yaptığı faul de, ana mağazada satılan defolu maldan farksız, bir karttı!

MOBESE’ye takılacaklar arasında, Galatasaray savunma göbeği kazaları da var. Dikkaaat! Riera’nın önde oynadığından daha fazla hücuma katkı yaptığını, asistiyle Melo’nun gol atmasını sağladığını gördünüz değil mi? Çok şık bir kombinasyon ve 1-0. Daha önce de, Kayserispor’un Abdullah ve Amrabat’la gole yakın olduğu kombinasyonlar, Muslera’nın da piyasasını hakeden, şahane kurtarışları vardı.

Dün gece her seferinde doğru mekanlara giden Necati, sonucu göğüs farkıyla kaçıran atletler gibiydi. Çok minik nüanslarla geride kaldı. Bence kapatır o farkı. Sabri’nin toparlanma sürecini hızlandırdığını gördüm. Bu hal sahadaki performansına da, olumlu yansımış tabii. Kazım gitti Melo kendine geldi! Mevkileri farklı ama Altın Bidon oradaki açığı da örtme niyetindeydi sanki. Çatır çatır futbol mücadelesinde, iki taraf da gole yakın oynadı, Şota atamadı. Oynasa atardı! Elmander’in pozisyonunda Yankaya yine ‘yan’ yattı ve şahane 90 dakika 1-0 bitti.

12 Şubat 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Muslera çok para‘’

Ünal Aysal dönemi Galatasaray’ı duruş güzellikleriyle müsamma mükemmel işler üretiyor iddiamın, bir hoş resmi daha olmalı Muslera’nın transfer haberi. Transfer olur ya da olmaz ama konuşulan rakamlara bakıldığında telafuz edilen para, Galatasaray’ın bundan sonra futbolcularını 100’e alıp, 1’e sattığı dönemlerin sona erdiği müjdecisidir. İlk geldiği günlerde pek güven vermeyen kaleci, bana Simoviç’e duyulmayan güven duygusunu (!) anımsatmış, bu nedenle sessiz kalmayı yeğlememi sağlamıştı. İyi ki ‘elleri küçük!’ geyiğine saplanıp kalmamışım! Bu değerdeki adamın elleri küçük olsa ne yazar olmasa ne yazar?
Ünal Aysal güven veren, Galatasaraylı’nın geleceğe umutla bakmasını sağlayan bir Başkan profili örnekliyor. Adnan Öztürk’ün çok net ve doğru düşündüklerini paylaşması, eyyama alışanlarca pek hoş karşılanmasa da bence çok ihtiyaç duyulan bir Galatasaray gustosu örneği olmalı. Hele Kulüpler Birliği’ndeki duruşu. Herkes konuşurken iyi, Öztürk konuşurken kötü! Eyyam kriterleri göstergisi mi acaba bu? Abdürrahim Albayrak’ın dahil olduğu bir transfer görüşmesinin ardından duyduklarım da ayrıca bir başka mutluluk vesilesi oldu adıma. Söylenen aynen şu; ‘Sayın Albayrak öyle bir Galatasaraylı duruşu örnekledi ki, hayran olmamak mümkün değildi.’ Bu tür söylemlere şahit olmak hangi Galatasaraylı’yı memnun etmez? Evet Galatasaray Yönetimi’nde elbette çekişmeler, farklı düşünce ve seçimler olacak. Tek seslilik değil, çok seslilik üretime katkı yapar, bilirim. Sportif sonuçlarla ilgili sıkıntılar elbette yaşanacak, eğer yarışılıyorsa. Bu nedenle soğukkanlı olmak, eleştirilerinde endazeyi kaçırmamak zorunda Galatasaraylı. Chelsea karşısında yaşanan 5 gollü yenilgi alınan ders ve ardından gelen UEFA Kupası yaşanmış, muhteşem bir örnek olarak hatırlanmalı. Sakaryaspor da Boluspor’dan 7 gol yediğinde hemen o Şampiyonlar Ligi gecesi hüznü aklıma gelmiş ve Buca’ya büyük ümitlerle gitmiştim. Chelsea sonrası yaşanan Berlin zaferinin bir benzerini de Sakaryaspor’dan beklemiştim ama olmadı . Neyse Sakaryaspor UEFA şampiyonluğuna gitmesin de, hiç olmazsa olduğu yerde kalsın razıyım. Dualarını eksik etmeyiniz...

09 Şubat 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir de kanatlanırsa!‘’

Gaziantepspor’un dengesini bozacak hiçbir kenar girişimi yok. Hatta zorlayıp doğru dürüst koşu yapmalarını sağlayacak gayret de yok. Dany ve Emre az sağa, biraz da sola gitti ve adeta kucaklarına koşan tüm Galatasaray ataklarını kolayca önledi. Gaziantepspor golü daha çok düşünen, alanın tamamını kullanma niyetinde olan taraftı. Üstelik onlara yardımcı olmaya çalışanlar da vardı! Çok uğraştılar ama olmadı. Hani asker ocağında nöbette uyuyup silahını çavuşa kaptıran acemiler vardır ya, bu Sarı-Kırmızı formalıların da yaptıkları aynı!

İkinci yarı İmparator ortadakileri dahi kanatlandıran ve şaşkın ördek misali dolaşmalarına son veren, bir ferman mı çıkarttı ne? Çok şey değişmiş. Üstelik Popov’dan erken vurgun yemelerine rağmen! Melo, Selçuk özellikle de Engin’de pozitif yönde müthiş farklılık var. Bu hal Melo, Elmander girişimi, Necati patentli çok şık bir gol getirdi. Bu çocuğun niçin gönderildiğini anlamamıştım ama neden getirildiğini anladım! Golcü bu çocuk, hem de usta golcü. Kulakların çınlasın Polat, kimleri gönderdin? Ne Hakan Şükür bıraktın, ne Hasan Şaş, ne de Necati Ateş ve kimleri kimleri göndermiştin? Çok uğraşmıştın ama bitirememişsin! Yiğit Gökoğlan kanat hareketliliği getirdi, Riera da girdi. Ceyhun orta alana direnç getirdi. Ehhh 2. gol de gelmişti. Mevsim gereği yol şartları bozulunca en marka araçları bile Lada’nın zorladığını, hatta solladığını görürsünüz. Kırılgan olmamak, dik durmak lazım böylesi durumlarda.
Sonuçta hedefe varan yine marka olur. Hele bir de kanatlanırsa!

05 Şubat 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Karlar düşer!‘’

Düşer düşer ağlarım’ gelmez mi akla? ASY Arena’daki o sıkı kar yağışı esnasında. Dün gece hakemler ve sporcular ağlamadı, çatır-çatır bir mücadele izlememizi sağladı.İmparator sormuş ‘savaşı neden kaybettik?’ Komutan ‘barutumuz bitti!’ ‘Tamam’ demiş İmparator ‘başka şey söylemene gerek yok.’ Antalyaspor’un sahadaki en golcü adamı Deniz. 1 gol atmış. Anlayın yani Şifo Mehmet’in halini! Sonuç ne olursa olsun Şifo’ya, tek kelime dahi edilemez. Galatasaraylı futbolcuların gayretlerini görmezden gelme hakkım yok ama eksik yönler de çok. Özellikle pas trafiği, geri dönüşler sıkıntılı. Gerekli dikkat ve pas isabet zafiyeti gol çabalarını heba ederken, zamanında dönememek de gol yenilmesi nedeni oluyor. Mehmet Eren’in yola çıkışından, Emrah’ın golüne kadar geçen süreç tam bir savunma gafleti olmalı. Sarı-Kırmızılı taraftarlar rakip arkasından çaresizce koşan Galatasaraylı futbolcunun dramına katlanamaz! Ömer’in muhteşem kurtarışı sonrası, top Emrah’ın eliyle buluşunca, Volkan Narinç’in verdiği ama çalamadığı penaltıyı, İlker Meral çaldı! Melo da attı. Karşılıklı yoğun ataklar ve şiddetini arttıran kar yağışı altında devre 1-1.

Kar karayollarını, Deniz ve Ali Turan da gol yollarını kapattı. Sabri ve Baros’da gol trafiğini açmak için girdi. Daha bir etkindi Cim Bom. Bir etkinlik de Meral’dan ve Baros’a kırmızı! Engin’in kulakları mı çınlatıldı? Eksik kalan, asabı bozulan Galatasaray gayretleri ve yoğun kar nedeniyle hakemlerin azalan görüş mesafeleri! Saygı duyulası emek içeren, zor şartlardaki mücadele berabere bitti.

02 Şubat 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Haftaya çarpılmasınlar!‘’

İlk yarıda neredeyse ‘hiç’ denilebilecek kadar nadir Muslera civarına gelen, net gol pozisyonu olmayan Bursaspor, 50. dakikada bir geldi, pir geldi. Önce Batalla, sonra Sestak’ın adeta Galatasaray savunmasını haşlayan asisti ve Pablo Batalla’nın Sarı-Kırmızılı’ları şoklayan vuruşu 1-0. Sağlam ilk geliş ve gol. ‘Tek-tık!’ yani. İlk dakikadan itibaren iki tarafın da kazanmaya dönük iştahlı görüntüsü, karşılıklı gidip gelmeleri, ‘Harmandalı’ oynayan zeybek gibi fazla düşünmemeleri; kısır ve golsüz bir müsabaka izlemeyeceğimizi belli etmişti zaten.
Böylesi hareketlilikte becerisini, gol şansını kullanan taraf atar, maçı da alır gider. Bursapor’dan çok daha fazla sayıda Carson’a doğru yaklaşan Galatasaraylı forvetler, olması gereken zamanda, olmaları gereken yerde bulunamadıkları, yeterince de araştırıcı olamadıkları için golle buluşamadı. Terim de bu eksikliği seyretmedi ve yerinde değişikliklere gitti. Engin, Kazım, Yiğit Gökoğlan’la...
TFF’nin yaptığı en güzel işlerden biri de cezalı tribünleri çocuklara ve bayanlara açması. Tüm renkleri barındıran tribünler açıkçası çok hoşa gitti, beğenildi. Bu arada Lütfi Arıboğan’a o konuşmayı maletme gayreti de çirkinliğin daniskası olmalı. Arıboğan basketbolu bilir ama futbolu da bilir. Ne yapsanız ofsayta düşüremezsiniz! Lüzumsuz ve ayıplı bir gayret. Yiğit oyuna girdikten sonra gol gayretleri yoğunlaştı Galatasaray’ın. Kazım’ın da kale arkasındaki tribünde gıcık olduğu biri mi vardı bilemem? Oralara gönderdi her seferinde!
Cuma günü Sakaryaspor kalecisi Cüneyt’i bir methettim çocuk Boluspor’dan ‘7’ gol yedi. Çarşamba da Galatasaray’ı yere göğe sığdıramamıştım, geldi Bursaspor’a yenildi. E o zaman var bende bir uğursuzluk. Bu ara uçaklara doğru bile bakmasam, galiba iyi olacak!
Bursaspor tribünlerini, futbolcularını ve Sağlam’ı, çok beğendim kutluyorum... Aman sirkeyle yıkansınlar da, haftaya çarpılmasınlar!

29 Ocak 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Strateji ustası‘’

Eğer Fatih Terim’in keyfi yerindeyse, mükemmel bir strateji ustası olduğuna şahit olmak da hiç kimseyi şaşırtmamalı. Benzeri filmleri çok izlemiştim 1996-2000 yılları arası. Beklenilmeyen uygulamaları sahneye koyar; seyredene de, futbolcuya da, rakibe de, sallayana da feleğini şaşırtır. Geçmiş yıllarda Galatasaray’ın kadrosunu öyle bir değiştirmişti ki, gidenler dahil hiç kimse ne olduğunu anlayamamış, bakakalmıştı! Sonra UEFA Kupası’na da bakakalmıştı, herkes ‘acaba bu bir hayal mi, yoksa rüya mı?’ diye.
Dün gece de ‘geçmiş zaman mimozaları kokusunu’ anımsatan gecelerden biriydi! AB kriterleri gibi mutlak uyum gerektiren hafta arası müsabakalar zorunlulukları var. Olması gerekenler olmazsa, başarı da olmaz. Güçsüzlük, temposuzluk, bıkkınlık, yorgunluğa sığınma kolaycılığı habis ur gibi sarar bünyeyi. Genellikle futbolcular ve teknik adamlar bu tür bahaneler ardına sığınmaya çalışır, başarısızlık ‘sözde’ saklanır!
Terim dün gece tüm bahanelere set çekmeyi bildiği gibi, birçoklarınca sığınılacak liman olarak değerlendirilen ‘bahane’ kolaycılığını da galiba bitirdi. Zorlu bir hafta sonuna ancak bu kadar güzel hazırlanılabilirdi ve öyle de oldu.
Galatasaray’ın açıklandığında hemen herkesi şaşırtan kadrosu, genç Ankaragücü’nü 4 golle aşmayı başarmamış, gelecek adına da beklentileri büyüterek, umutları daha bir pekiştirmiştir. Arena’da rakibini mükemmel analiz ettiği gibi, elindeki kadroyu da doğru seçimlerle sahaya sürerek güven duyugusunu futbolcusuna ve taraftarına enjekte eden bir teknik adam profili izledik.
Başarıyı doğru stratejiler, deneyim, güven duygusu ve futbolcuların iştahını kabartacak tercihler sağlar. Fatih Terim de gördüğüm kadarıyla böylesi artı değerlerin tamamı ve sürprizleriyle haftaya mükemmel başlamıştır.
Ankaragücü’nün durumu da, Türk futbol kulüplerinin genel fotoğrafı olmalı aslında. Mutlaka görülmesi, irdelenmesi şart bir fotoğraf! Yönetim haltlarını örtbas etme adına, büyük özveriyle mücadele eden teknik kadro ve futbolcuları kutluyorum.

26 Ocak 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yeşil buz!‘’

Çünkü yemyeşil çim değil yeşil buz egemendi futbola dün gece. Bu vaziyette ayakta durabilmeyi becerene dahi ‘aferin’ demek gerek. Daha fazlasını örnekleyene de ‘şahane!’ Baros’un yokluğu Terim’in iç düzenini bozmuş. Oyun içi anlayış ve düzenini de elbette! Elmander kader mahkumu mu, yoksa Terim stratejisi mi? Yapayalnız, etkisiz. ‘Hürriyet, Dede ve Alper’in Eskişehirspor savunmasına büyük katkı yaptığını, hatta Diego’nun nargile molası verse aranmayacağını’ söylesem, abartmış olmam. Rahatı bulunca Galatasaray alanında canı nasıl istiyorsa öyle volta attı!

Kazım mı? Resmen aranıyor! Olur da bu denli gaibe karışmak olur mu Kazım? Artık ortaya çıkman lazım. Galatasaray’ın hücum kısırlığında Elmander’in tek başına kalması kadar, Kazım ve Engin etkisizliği de önemli etken olmalı. Sağ ön zayiden farksız olunca, Sabri de yalnız kaldı ve ev sahibi kapıyı hep o taraftan çaldı.İçeriye dalma girişimi de ters taraftan, Batuhan ve Kamara vasıtasıyla ama olmadı. Muslera’dır direnen!

Galatasaray’ın duran toplardan medet umduğu bir 45 dakikada, kısır taktik anlayışıyla pozisyon bulması mümkün değildi ve bulamadı. İkici yarı Sercan, ardından Yiğit taze kan... Bu arada Terim’in ilginç arayışları var. Var da Eskişehirspor orta alanı izin verirse! Operasyonu ele almış, Galatasaray göbeğini korseden farksız sıkıştırmış, tık nefes hale getirmişler. Pozisyon zenginliği Es Es’de. Galatasaray mı? Orta alan korseden çıkabilirse, sıkıntıdan da kurtulacak! Kurtulamıyor, cep telefonu kapsama alanı dışında kalmış Abüziddin bey gibi çaresizce dolanıyor!

Burhan Eşer’in kafa vuruşu da direği sıyırınca, Galatasaray tek puanı cebine attı. Sanırım buna da razıydı. Çünkü Terim adına; mutlak galibiyeti arzulayan futbol uygulaması ve gerekli taktik anlayış dün gecelik ‘Yeşil buz’ altına saklanmıştı galiba!

23 Ocak 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’'Bu kulüp'‘’

Konu aslında ‘o kulüp’ ya da ‘bu kulüp’ meselesi değil, yıllardır işaret ettiğim gibi Arda’nın olumsuz cenaha doğru yol alan kafa yapısı ve haddini aşan söylemleri meselesi.

İlk olarak Olimpiyat Stadı görevlilerine karşı davranışının yanlışlığını sizlerle paylaşmış ama ne yazık ki amacımı Arda’ya anlatmayı başaramamıştım! ‘Hiç kimse Galatasaraylılığımı yargılayamaz’ diyen Arda, maalesef farkına varamıyor! Çünkü şimdilerde Galatasaraylılığı değil, ‘adam’lığı yargılanıyor.

Bülent Korkmaz’dan söz etmiş! Büyük Kaptan’ın yaşadığı onca problem ve yaşattığı bunca başarıya karşın; Galatasaray ve Galatasaraylılar’ın yüreğini buracak, zoruna gidecek bırakın bir araba lafı, tek cümlesi, hatta kaş çatması bile var mı? O işte o nedenle Büyük Kaptan.

‘Bu kulüp’ tanımlamasından, ‘Canım Türkiye’m, canım Fenerbahçe’m’ gerçeğine geçelim! Lefter Küçükandonyadis bu doğruları hepimizin belleklerine işlemiş bir eşsiz insan. Birçok jenerasyonun Türkiye, Fenerbahçe ve futbol sevdalarına esin kaynağı olmuş bir kahraman. Adam gibi adam, gerçek yurtsever, olağanüstü sporcu ve yüreklerimize altın harflerle yazılmış büyük Fenerbahçeli.

Futbolu, Fenerbahçe’yi, Galatasaray, Beşiktaş’ı; Lefter’ler, Metin Oktay, Baba Hakkı, Coşkun Özarı, Gündüz Kılıç ve Süleyman Seba, Doğan Koloğlu, Can Bartu, Baba Recep, Turgay Şeren, Şükrü Ersoy, Ali Beratlıgil, Candemir Berkman, Talat Özkarslı, Şeref Has gibi has futbolcu, has insanlarla sevdik. Renklerimizi ayırdık belki ama gönüllerimizi asla. ‘Ne o bensiz olabilir, ne ben onsuz yapabilir’ şarkısı gibi sanki! Yüreklerindeki tevazu, bir zamanların İstanbul’u raconuna has beyefendiliklerine harman ettikleri o şahane kabadayılıkları hepimiz için hayranlık içeren, gıpta ettiren mükemmelliklerdi.

Fenerbahçe camiası imrenilesi vefa, birliktelik, içtenlik örneklerine bir unutulmaz ‘Ordinaryüs’ gününü de ekledi. Tüm renkleri harman eden, hepimizi buluşturan Lefter, veda ederken de sevgili ülkesine bir mükemmellik yapıtı daha bırakarak gitti.

Tüm sevdikleriyle, özlediklerimizle cennette buluşur inşallah. Toprağı bol, ülkeme hizmetlerinden Allah razı olsun.

17 Ocak 2012, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI