Arama

Popüler aramalar

‘’Ama usta...‘’

Grup birinciliğinden vazgeçeli çok oldu, bari ikinciliğe razı olalım diyoruz, ama galiba kendi kendimizi kandırıyoruz! Grup ikincisi olarak Play-Off şansı bulabilmek için kalan son 4 maçı kazanmak bile yetmeyecek sanki. Romanya-Macaristan berabere kalsın diye dua etmiştik, ama ‘Romanya kazansın’ diye başka dua edenler de olmuş galiba ve 2 gol atıverdiler hemencecik evlerinde. Biz de ilk yarım saat bocaladık, sonra Umut’la üzerimizdeki bulutları dağıttık 34 ve 40’ıncı dakikalarda. 3’üncü dakikada Umut’un attığı müthiş kafa akla hem ‘Gezi’ direnişini getirdi, hem de ‘Diren Türkiye’ inancını, ama dedim ya usta işler sadece bizim elimizde değil, yabancıların elinde! Romanya, Macaristan’ı geçtiği anda büyük avantaj yakalayacak, belki orada puan almamız dahi işe yaramayacak. Çünkü son müsabakamızda karşımızda moralli bir Hollanda bulunacak. Arada Estonya ile bilmem ne olacak? Yani usta uzun lafın kısası bu iş galiba olmayacak. Çünkü biz işimizi baştan sıkı tutamadık ve ipin ucunu kaçırdık!

Umut Bulut’un muhteşem çıkışı, Göhan Töre ve elbette Burak’ın devam eden yükselişi morallerimizi düzeltti, Nuri pek de beklediğimiz gibi değildi. Ama Gökhan yine gönülleri fethetti,
Caner az daha etkili ve gayretli olabilirdi....

Yani usta; eğer Romanya önümüze taş koymasa, avcı da avlanacağı mevsimi zamanında sağlama alsa her şey farklı olabilirdi. Ama olmadı!

07 Eylül 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’İçimizdeki düşman!‘’

Tüm kartpostallarda, anahtarlık ve benzeri hediyeliklerde çeşit çeşit kalp kompozisyonlarına rastlanır. Ama bu denli mutluluk ve sağlıklı yaşam simgesi bir varlığa da maalesef içimizdeki düşman gibi davranılır.

Bu zafiyet sadece bende değil, tüm insanlarımızda var. Kalplerimize karşı doğru ve hakkaniyetle davranmıyor, sanki içimizdeki düşmanmış gibi hiç acımasızca muameleden kaçınmıyoruz. E bedel de, pahalı oluyor tabii! Adapazarı ADATIP Hastanesinde açık kalp operasyonu geçireli bir yıl oldu. Galatasaraylı operatörüm Dr. Cüneyt Öztürk ve tüm Adatıp ekibine, emekçilerine teşekkürlerimi, şükran duygularımı gönderiyor, Yüce Rabbime hamd ediyorum. Emaneti tekrar verdi, tembih etti ‘vadeyi uzattım ama emanetime de hıyanet etme’ dedi.

İçimizdeki düşmana (!) iyi bakmak, sahip çıkmak zorundayız. Doktorlarımızın öğütlerini de yerine getirmek durumundayız yani.

Birçok gencecik insanımız teşhis ve ameliyat şansı bulamadan aramızdan ayrılıyor. Operasyonun bir nimet olduğunu bilmek zorunda olup, tedaviden kaçmamaya mecburuz kısacası. Hakikate sırt dönmek felaketi hızlandırmaktan ötesi değil, yaşamsal her platformda hatta futbolda!

TFF gerçeklerden kaçarak futbolumuzu tedavi edebileceği zannından zerre kadar vaz geçmiyor, sırtını bilime değil siyasete yaslayıp göz göre göre hastayı ölüme götürüyor. Bu meselede doktorluğa soyunan sınırlı bilgili ama şöhretli futbol ustalarının da büyük dahli var tabii.

Bu iş bilmez ve çağdaşlıktan uzak ayak oyunu ustası grubu, sporu sözde bildiğini zanneden iktidar siyasetçileriyle el ele verdiler ve zaten tepe taklak giden A Milli Futbol takımına, Galatasaray’ı da eklediler! Bundan sonraki süreçte Sarı-Kırmızılı kulübün başına gelecek problemlerin ve yaşanması olası sıkıntıların baş rol oyuncuları TFF, Recep Tayyip Erdoğan ve futboltif danışmanları olduğu kadar Ünal Aysal ve Fatih Terim de olacaktır mutlaka. ‘Star wars’ arası kapışmanın, baş karakter oyuncusu da, Bülent Tulun mu acaba?

Açık kalp ameliyatı hikayesinden, açık kalpli futbol sohbetine geldik! Vaziyete yandaş spor gazetecileri nasıl bakacak, bi bekleyelim hele!

04 Eylül 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zemin arızası!‘’

Sağlam karakterli bir spor yapımız, doğru ve gereği gibi planlamamız yok. Sağlıklı yönetim tarzımız yok. Uzun lafın kısası sözde bolluk, ferahlık, varlık içindeyiz ama taraftar kitlelerine sunulacak en basit futbol güzelliği ve temaşa keyfinin zerresi bile yok. Aksini iddia eden?
Eminim ki o da yok!

İlk 45 dakikada dikkatimi Tarık, Erkut, Aytaç gibi genç çocuklar çekti. Son derece de başarılıydılar. Tarık kanadını rakibe zehir ederken, 19-20’li yaşlardaki Erkut ve Aytaç da Sarı-Kırmızılı orta alanı adeta pert etti. Selçuk kayıp, Engin garip, Melo, Tarık’ı kovalamaktan bitik, Sneijder içerlerde bir yerde! Drogba gayretli ama Burak’ın kafası karışık belli. Galatasaray sanki ‘Bir garip Orhan Veli!’

Bu vaziyet neden böyle peki? Ivırmanın kıvırmanın gereği yok, Galatasaray havasını, konsantrasyonunu, işlerliğini ve kazanma azmini, yazık ki iç disiplinini kaybetmiş. Bir farklı hava soluyorlar sanki. Fatih Terim savaşçı mı, büyük reis mi, Türk Futbolu eş başkanı mı? Ne! İşte bu belirsizliği ve kavram karmaşasını hem Terim’de, hem de takımın bütününde gördüm. Beğenmedim açıkçası.

Orgeneral Özel de Genel Kurmay Başkanı ama onun yerinde olmayı asla arzu etmem açıkçası. Fatih Terim de futbolumuzun genel kurmay başkanı olmuş ama bence olmamıştır. Galatasaray için de, kendisi için de, Galatasaraylı için de olmamıştır!

Eskişehir’de renksiz, kokusuz, tatsız bir Galatasaray’ın, çatırtı hatta patırtıya doğru uygun adım giden ayak seslerini duydum sanki. Belki de bana öyle geldi, gezinti 0-0 berabere bitti!

31 Ağustos 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Blacksinek girmeseydi!‘’

Blacksea insanı Whitesea insanları gibi, acaba neden fevri davranır? Çünkü oraların bezdiren-bunaltan ısı şartları yok. Yöre insanını arızaya sokmaya neden olan bir kaç etkinlikten başka hiçbir şey yok yani. Çay alım fiyatı, finduk parası, misirin yeterince para etmeduğu gibi, futbolla ilgisi olmayan şeyler!

Blacksea insanı değer bulmayan kendi malını umur bile etmez ama futbolcusu istediği gibi değilse ve teknik direktör de o futbolcuyu çok beğense dahi, kralını bile tanımaz ve aklına geleni söyler. Kalbi tertemizdir kuşkusuz ama ağızdan çıkanları kuru temizlemeci Pakize teyze bile halledemez!

Dün gece işte böyle benzer bir olay oldu ve Volkan gözyaşları içinde soyunma odasına gitti. Açıkçası oturduğum yerde kalakaldım ve çok üzüntü yaşadım. Eminim ki tribünde o olaya sebep olan taraftarlar da, az soğuduktan sonra, en az benim kadar üzülmüşlerdir ama ok yaydan çıkmış bir kere.

Volkan iyi başladığı sezona Trabzon’da bir üzüntüyle merhaba dedi ama umarım genç adamın kırılan yüreği onarılır. Trabzon ilinde bu sevgi var biliyorum. Faruk Özak ağabeyimde ve Trabzonlu tüm dostlarımda 40 yıldır gördüm, şahidim. Aslında İki komşu şehir arasındaki şahane dostluğu ve iletişimi, futbol rengini yazmak için niyetliydim ama nerelere gittim? Beni bu seferlik affedin!

Rize topu mükemmele yakın kullandı, Rıza Çalımbay tapanca gibi bir ekip hazırlayıp futbol ortamına sunmak üzere, yenilgiye rağmen yürekli ve ataktılar. Puan alamadılar ama gönülleri kazandılar.
Trabzonspor’a Europa sahalarındaki hayranlığım tamamen devam ediyor, dün gece beklendiği gibi değildiler ama Rize’nin direnci ortamı dengeledi. Molouda müthiş bir gol attı, bir de müthiş kaçırdı! Tevfik Köse, gol işinde köse olmadığını ispat etti. Adrian da geceye golle girdi... Keyifli Blacksea futbol mücadelesine blacksinek misali bir gölge düştü tadımız kaçtı ama... Her şey düzelecek inşallah.

27 Ağustos 2013, Salı 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Var bir hikmeti!‘’

Üstelik ‘bu hırs, tempo, mücadele, çatırtı ve kazanma azminin galiba var bir hikmeti!’ diye düşünmedim desem de olmaz. Bursa’ya sadece Daum gelmiş ama Timsahlar külliyen farketmiş tango, lambada, salsa temposu Tayvan boksuna rahmet okutturacak değerlerde değişmiş. hayret bir şey... Dedim ya ‘bu ani dirilişin mutlaka var bir hikmeti!’ Futbolcu milleti entresan bir yapı, canı isterse abad eder, istemezse de per-i perişan eder. Bursaspor’lu futbolcular şehri abad, Galatasaray’ı berbat etme niyetiyle başladı oyuna ama öne geçen taraf Galatasaray oldu. Çatır-çatır mücadele çoşkulu futbol hemen herkesi mest ederken, uzun süredir mahmurluğundan şikayet edilen Hamit klasını konuşturduğu müthiş bir top götürdü ve Burak’a kullandı. Golcü öylesi güzel alıp, öylesi zarif dönerek o kadar ustaca vurup ağlara bıraktı ki, taraflı tarafsız herkes beğendi 1-0 Önde gitti Galatasaray soyunma odasına.

Bursaspor ikinci yarıya ilk yarı hırs ve kazanma arzusuna daha da fazlasını katmış olarak çıktı sahaya. Sadece forvet değil, zaman zaman stoper işleri de yapan ve her bulunduğu alanda etkili olan Drogba oyundan alındı, karşılığında Daum oyuna ‘Made in Bursa Enes’i kattı ve ‘hey 15’li 15’li Cim Bom yolları taşlı’ türküsü eşliğinde sabi Bursaspor’un golünü attı. Batalla amcasının da elini öpmeliydi aslında, asist çok şıktı çünkü. Galatasaray’ın rakip baskısına ‘gel-gel’ diyecek bir değişikliğe ve anlayışa ne maksatla büründüğünü çözmüş değilim. Zaten çözebilecek durumda olsam Milli Takım ve Galatasaray’ın başında ben, burada da Fatih Teriim olurdu değil mi? 1-1 bitti.

26 Ağustos 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’İstikamet yeni kupalar...‘’

Sevinçler, hüzünler yaşamla iç içe, Galatasaray tarihinin unutulmazlarından biri daha ebedi yolculuğa çıktı.. Reha Eken büyüğümüze rahmet, tüm Galatasaray camiasına baş sağlığı diliyorum.
Sakarya İlkokulu’nda okurken zaman zaman ‘tutum haftası’ düzenlenirdi sınıfta. İşte o günlerde annelerimizin marifetleri ortaya çıkar, sınıfa çeşit çeşit ürünler gelirdi. Ev yapımı reçeller, pestiller, kekler, börekler. Gaziantepspor’da Kızıl family ‘tutum haftası’ değil de, ‘tutum sezonu’ ilan etmiş galiba ama iş annelere değil de, Bülent Uygun’a kalmış! Zor ve oldukça mesuliyetli bir meşgale yani!
Galatasaray sezona ısınırken kazandığı 2 kupayla, camiasına mutluluk mesajları vermişti zaten. Terim’in takım içi ve dışı nasıl organizasyon yaptığı ve herkesi mükemmel hazırladığı, dün gece yine belgelendi. Balta’dan Sürmene bıçağı hassasiyetinde işler çıktı yine. Burak şahane bir sezonu daha müjdeledi. Attığı golü değil, oyun içi niyetini anlatmak istiyorum. Mükemmel özveri, pas, uyum, üst düzeyi yakalamış bir olgun genç adam hali. ‘Üst düzey ve olgunluk’ deyince neden aklıma Drogba ve Semih Kaya geldi? İkisi de müthiş özgüvenli, dengeli...
Galatasaray baskılı ve etkin götürdüğü oyunda o kadar şık hareketler örnekledi ki. Hele hele ilk golde. Drogba profesyonelliği ve ısrarı, Burak, Selçuk, Sneijder ve bence takımın bütünü var: 1-0. Penaltıdan kazanılan golün fotoğrafında da yine takım olmanın şık manzarası var, Burak ve 2-0. Her an gol üretebilecek yürekli bir rakip karşısında oynuyorsunuz, üstelik sezonun ilk gösterisi. Elbette hatalar olacak, evet savunma hatası var ama Muhammet’in de Allah’ı var. O kadar güzel bir gol attı ki, yediği golü Muslera bile beğendi.
Erman, Engin, Emre bizlerle ve tribünlerle hasret giderdi. Galatasaray’ı futbolu ve zevkle izlediğim insani meziyetler nedeniyle çok beğendim.

20 Ağustos 2013, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gana gana iç didi...‘’

Üfürükten tayyare hazırlık maçlarıyla Romanya karşısına hazırlanmayı planlayan milli takım, Avrupalı rakibe karşı önce Asya, hava uymayınca da Afrika’dan bir rakip buldu. Gana’nın dünya sıralamasında bizi neredeyse yarı yarıya katlamış olduğundan da haberiniz olsun bu arada. Onlar 27, biz de 57’nci sırada mıyız neyiz! Neyse apar topar getirilen bu topluluğa henüz 10. saniyede gol atıyorduk az daha Burak’la. Top az farkla dışarı gitti, sonra golcü bu kez affetmedi. Semih Kaya hemen her duran topta rakip ceza alanında pozisyon alıyor ve mutlaka da tehlike yaratıyor. Kornerden gelen topu ustaca asist haline getirdi ve Burak’ta affetmedi 1-0 ve dakika 7.

Gana’nın özellikle Mübarek’le kalemize doğru savurduğu birbirinden güzel atışlara şahit olduk, ikinci yarı attıkları gollere de! Özellikle fizik üstünlüğümüzün göze battığı bir ilk yarı izledik, ikinci yarı bu üstünlük bitince ne hale geldiğimizi de izledik!. E, bu üstünlüğün artıları da, eksileri de sahaya ve skora yansıdı tabii. Hamit’in sağ kenardan hızla çıkıp, Umut’un kafasına doğru attığı pasa, yıldız golcü enfes bir vuruş yaptı ve 2-0 öne geçtik 28. dakikada. Sonra devre bitti, ardından takımımızın pili de bitti ve Gana yakaladı 2-2’yi.

Burak kaleciyi de geçti ve çizgiye doğru indi ama ne Arda ne de ötekiler ‘Mehter Takımı’ misali pozisyona gelemedi, fırsatta kaçtı tabii. Arda mı? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim! Uzun lafın kısası ne Romanya, ne de ötekiler bu kadar kolay pozisyon vermez, Gana kadar da kolay gol fırsatı kaçırmaz. O nedenle kimse hayal görmesin ve masal anlatmasın.... Vaziyetimiz ‘avcı’ hikayelerinden beter oldu da, TFF hala dinlemeye bayılıyor!

15 Ağustos 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gana gana iç didi...‘’

Üfürükten tayyare hazırlık maçlarıyla Romanya karşısına hazırlanmayı planlayan milli takım, Avrupalı rakibe karşı önce Asya, hava uymayınca da Afrika'dan bir rakip buldu. Gana'nın dünya sıralamasında bizi neredeyse yarı yarıya katlamış olduğundan da haberiniz olsun bu arada. Onlar 27, biz de 57'nci sırada mıyız neyiz! Neyse apar topar getirilen bu topluluğa henüz 10. saniyede gol atıyorduk az daha Burak'la. Top az farkla dışarı gitti, sonra golcü bu kez affetmedi. Semih Kaya hemen her duran topta rakip ceza alanında pozisyon alıyor ve mutlaka da tehlike yaratıyor. Kornerden gelen topu ustaca asist haline getirdi ve Burak'ta affetmedi 1-0 ve dakika 7.

Gana'nın özellikle Mübarek'le kalemize doğru savurduğu birbirinden güzel atışlara şahit olduk, ikinci yarı attıkları gollere de! Özellikle fizik üstünlüğümüzün göze battığı bir ilk yarı izledik, ikinci yarı bu üstünlük bitince ne hale geldiğimizi de izledik!. E, bu üstünlüğün artıları da, eksileri de sahaya ve skora yansıdı tabii. Hamit'in sağ kenardan hızla çıkıp, Umut'un kafasına doğru attığı pasa, yıldız golcü enfes bir vuruş yaptı ve 2-0 öne geçtik 28. dakikada. Sonra devre bitti, ardından takımımızın pili de bitti ve Gana yakaladı 2-2'yi.
Burak kaleciyi de geçti ve çizgiye doğru indi ama ne Arda ne de ötekiler 'Mehter Takımı' misali pozisyona gelemedi, fırsatta kaçtı tabii. Arda mı? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim!

Uzun lafın kısası ne Romanya, ne de ötekiler bu kadar kolay pozisyon vermez, Gana kadar da kolay gol fırsatı kaçırmaz. O nedenle kimse hayal görmesin ve masal anlatmasın.... Vaziyetimiz 'avcı' hikayelerinden beter oldu da, TFF hala dinlemeye bayılıyor!

14 Ağustos 2013, Çarşamba 23:40
YAZININ DEVAMI