Arama

Popüler aramalar

‘’Kem alatla kemalat olmaz!‘’

Dün Galatasaray muavin hattının arkadaşlarına gönderdiği ortalar, Suriye’den atılıp Ceylanpınar’a isabet eden havan toplarından farksızdı. Burak’ın hali de, Orta Doğu krizinden farksız oldu, bitmez tükenmez bir şeyden bıkkın adamın futbolu!

Kötü aletle güzellik olmaz sözünün en net örneğini izletti Sarı-Kırmızılı orta saha bizlere. Ne önde iş yaptılar, ne de arkada yattılar. Trans halinde uyur gezer bir futbolcu topluluğunu Mancini dahi dehşetle izlemiş ve ayakta uyuyup otel parası vermemelerine de şaşmıştır mutlaka.

Hamza Hamzaoğlu ve ekibini haftalardır anlatıyorum ama Mancini ne yapsın? Sinyor’un Türkçesi, benim de İtalyancam yok ki! Akhisar Belediye organize, haddini bilen, mütevazı ve çok dengeli bir takım. Emrah ve Güray’la kanatları iyi kullanıyor. Bizzat yine şahit olunduğu gibi Niasse aracılığıyla da gol buluyorlar. E, tabii bu durumda kalecin uyumayacak, savunman Güray’a halı saha netafeti sunmayacak elbettte!

Akhisar Belediyespor çok haklı olarak kazandı, Galatasaray da hak ederek helalinden yenildi. Drogba’nın alıştığımız çabaları yetmedi.

Galatasaray’da ciddi anlamda konsantrasyon eksikliği ve aksiyon arızaları var. Burak’ın Swiss ortamından, kendi hanesi ve baba kucağının sağlıklı motivasyonuna dönmesi şart. Yoksa dün gördüğümüz gibi Sonko’nun kucağında kalır ve hep düş kırıklığı yaratır. Sarı-Kırmızılı savunma, pozisyon hatalarını güçsüzlük gösterileriyle adeta ikiye katladı ve Akhisar Belediyespor havalarını resmen patlattı. 8x8’lik Uğur’lu çok çeker yani!

Roberto Mancini ve Tugay Kerimoğlu, ekibi toparlayıp beklenen düzeye ulaştıracaklardır kuşkusuz. Bu geçiş döneminde sakin ve sabırlı olmak gerek. Kem alatla kemalat olmaz, ustalar gelecek üzüntü bitecek!

07 Ekim 2013, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Forza Ragazzi‘’

Dün gece Macar hakem Victor Cassai’nin başlama düdüğünü çaldığı andan itibaren kendinden emin, güvenli, yetenekli ve fevkalade ölçüde de disiplinli bir Galatasaraylı sporcu topluluğunu izliyor olmanın mutluluğunu yaşadım. Samimi söylüyorum sonuç ve bizleri üzmeyecek bir skor elbette önemli ama böylesi bir ekibe sahip olma duygusu da önemli ve oldukça keyifli. Pas yaparak oyuna başladık ve rakip kaleye paslaşarak ulaştık. ‘Nasıl başlarsan öyle gider’ diye bir söz vardır ya, işte o deyiş aklıma geldi ve rahatladım. Gerçektende kontrollü ve doğru oynuyorduk.

Eboue, Chedjou, Semih ve Hakan Balta savunma gerekliliklerini en güzel şekilde yerine getirirken, Solda Riera, sağda Bruma, göbekte de Sneijder, Melo, Selçuk üçlüsü mükemmel bir savunma hattı oluşturuyor Juventus’a topu rahat kullanabileceği alan bırakmadığı gibi hücuma da pas yaparak çıkmayı ve topu rakip alana taşımayı başarıyordu. Zaman zaman Riera ve Bruma kanat değiştirdi, Semih maalesef sakatlandı ve yerine Gökhan Zan girdi ama oyun anlayışı ve Galatasaray’ın olumlu performansı etkilenmedi. Drogba kruvazör görevi üstlenmiş gücümüzdü bu 90 dakikada. Önce rakip savunmanın hatasını affetmedi ve Galatasaray’ı 1-0 öne geçirdi. Ardından da asistiyle sanırım tüm Türkiye’ye bayram ettirdi. Tabii golün sahibi Umut ve mutlu olayın içinde bulunan Selçuk da ihmal edilmemeli.
İlk yarıyı önde bitiren Galatasaray ikinci yarıya da aynı savunma anlayışıyla başladı ama karşısında da evinde mutlaka iş yapmak isteyen bir Juventus vardı, Torino’luların bu isteğine Macar Cassai’de destek verince, saçma sapan bir penaltı geldi. 1-1’e gelen vaziyet sonrası iyice yüklenen ve canlanan Juventus durumu 2-1’e taşıdı. İşte bu durumda kruvazör Drogba tekrar devreye girdi ve pozisyonu gole, Galatasaray’ı da beraberliğe taşıyan asiste imzasını attı. Umut ve 2-2. Galatasaray İtalya’da çok önemli işler yapmış, herşeyden önce sahada gerçek bir Avrupalı ekip gustosuyla, çok şık bir futbol gösterisini, İtalyan maestro eşliğinde İtalyanlara sunmuştur.

Galatasaray’ın olumlu geleceğinden emin olabilirsiniz. Bu sinyalleri çok net verdiler, tebrikler.

Maçın kırılma anı

Galatasaray belki de galip bitirebileceği bir müsabakayı Macar hakem Cassai’nin iş güzarlığı ve çaldığı outlet benzeri penaltıyla berabere bitirmek zorunda kaldı. Savunma futbolu ve disiplininden mükemmel örnekler sunan Galatasaray’ın bu denli ucuz bir penaltıyı hak etmediğini düşünüyorum. Juventus ev sahibi olmanın ve Made in İtaly markasının avantajını kullandı.

Maçın yıldızı

Maçın yıldızı değil aslında dünyanın yıldızı olarak kabul edilmeli Drogba. 35 yaşında bir futbolcu 20 yaşındaki gençlere taş çıkartacak performansı örnekliyor ve dünya çapında bir santrafor olmasına rağmen en kral stoperlere dahi taş çıkartacak savunma örneklerini sahneye koyuyorsa ne demeli? ‘Bravo Drogba büyüklüğünü gerçekten fazlasıyla hak ediyorsun’ demeli. 41 kere Maşallah... Da Drogba 41 gol mü atmıştı Şampiyonlar Liginde acaba?


Hayal kırıklığı

Ne olursa olsun bir büyük futbol markası Juventus. İtalyan futbolunun dev temsilcisi Galatasaray’ın akıl dolu ve disiplinli futboluna yıldızlarıyla el ele teslim oldu ve hakem delaletiyle Aslan’ın elinden kurtuldu. Gecenin hayal kırıklığı Juventus’un gecenin derinliklerinde meçhule doğru kayan yıldızları ve yıldız falıyla onları kurtarmaya çalışan Macar düdüktür.

03 Ekim 2013, Perşembe 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’İmparator Fatih Terim...‘’

Galatasaraylı futbolcular da bu tribün sevgisine yakışır bir futbol örneklediler özellikle ilk yarıda. Hele hele de Bruma. Eğer genç çocuk olağanüstü çabukluğu ve müthiş top kullanma yeteneklerine, bir de golcülüğünü ekleyebilirse bu çukulata renkli top sihirbazı tadından yenmez inanın. Galatasaray aklın almayacağı golleri Bruma, Burak ve Drogba ile peşpeşe kaçırırken, bu aralar performansından fazlaca şikayetçi olduğumuz Engin Baytar’ın ayağından olağanüstü süslü bir gol buldu. Az gayret, elbette dikkatle 5-6 gol farkıyla sonuçlanabilecek devreyi Sarı-Kırmızılılar sadece 1-0 önde bitirebildi. Bu da elbette tehlikeli bir gelişmeydi çünkü tek gol, maç sona ermedikçe futbol için hep riskti! Son derece atak ve golü arayan hatta ilk yarılarda mutlaka gol bulan yapıda olduğuna çokça şahit olduğum Rıza Çalımbay ekibi Rizespor, koskoca ilk yarı Muslera’nın yanına bile gitmedi. Belki de Rıza Çalımbay taktik anlayışı gereği, rakibin üzerine gitmek istemedi, liderliğe gitmek istedi.!

İkinci yarıya Rizespor sezon başından beri tanıdığımız, bildiğimiz kimliğine büründü ve oyunda dengeler değişti. Konuk sağlı sollu ataklarla geliyor, gol şansı direkten dönüyor ve üst üste tehlikeler üretiyor. İşte bu tehlikelerden biri kornerle savuşturuldu ama korner daha da fena oldu çünkü gol oldu 1-1 dakika 57 Tevfik Galatasaray savunmasının bir anlık duraklamasını affetmedi ve işi golle bitirdi. Beraberlik sonrası ev sahibi ataklarını da, gol fırsatlarını da devam ettirdi ama topu üç direğin arasından geçirmeyi bir türlü beceremedi.

Yine neler kaçtı neler?


Geçtiğimiz sezon Mersin İdman Yurdu müsabakasında Fatih Terim’in zıvanadan çıkmasına katkı yapan Ankara Bölgesinden Ali Palabıyık dün gece de Selçuk’un oyundan çıkmasına kırmızı kartıyla katkı yaptı. Haklıdır, haksızdır buradan kestiremem ama Galatasaray’ın oldukça zorlu bir döneme girdiğini tahmin edebilirim. Bu zor günlerin en önemli aktörleri futbolcuların oyunu istemeleri ve kazanma iştahları, hırsları, tempoları açıkçası beni umutlandırdı, güven duygularımı pekiştirdi. Gün Galatasaray camiasının tüm birimleriyle birlik, beraberlik, dayanışma günüdür. Dün gece böylesi gerekliliklerle ilgili her türlü işareti aldığımı düşünüyorum. Galatasaray eksikleriyle de, bir bütündür. Unutmamak lazım.

29 Eylül 2013, Pazar 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir zamanlar maziye bak!‘’

O sezon Bursaspor'lu Müfit'in, son dakikada kalecimiz Fiko'ya attığı kafa golü, yüreğimin derinliklerine saplanıp kalmış bir mermi gibidir bugün dahi. 1965'ten günümüze neredeyse 50. seneye doğru giderken, her sezon Bursaspor'u en az 2-3 kez izleme şansım oldu. Yeşil-Beyaz imajım her daim yere sağlam basan, orta alanında mutlaka bir değil bir kaç futbol ustası bulunan her açıdan sağlam bir takım gibi takım yapısıdır. Yani 'Bursaspor' denildiğinde ilk aklıma gelen futbolu bilen klas, taş gibi, güvenilir bir güzelliğin resmi olmuştur. Mustafa'sı, Ersel'i, Mesut'u, Sedat'ı, İrfan'ı, Vahit'i, Haluk'u, Yetiş'i, Hayrettin'i, İsmail'i ve tüm diğer saygı değer, büyük emekçileriyle.


Bu gece 50 yıl öncesinin canlı taraftar yapısının aynen korunduğunu izlerken, sahadaki futbol resminin soluk kaldığını gördüm. Açıkçası Akhisar Belediyespor kimliğinde, geçmiş zamanlar Bursaspor'u şık fotoğraflarından izler gördüm. Ne yaptığını bilen, kontrollü, ustaca yaptığı işlerle gönül çelen Bilal, Emrah, Güray, Uğur, Oğuz'lu Akhisarspor. Özellikle ilk yarı futbol adına beğenilesi ne varsa imalatçısı konuk ekip, rakibimiz acaba ne yapıyor diye bakan da Bursaspor oldu.

Bir yanda yere göğe konulamayan, Daum, diğer yanda Hamzaoğlu Hamza... Meşrebi ve yetenekleri henüz yeni yeni keşfedilmeye başlanan Hamza!

Bursaspor ikinci yarı daha bir gayretliydi ama becerisi sınırlı adam sayısı gereğinden fazla olunca, istediğin kadar uğraş olmuyor. 16 yaşında Enes var önde. Müthiş işler yapıyor bence. Son derece hareketli, umulmadık bölgelere giriyor, gole yakın duruyor ama Enes'e uyanan Batalla'dan başka bir yapı görülemiyor e tabii yetmiyor. Bizim Köylü Yusuf'un oğlu Batuhan girdi oyuna. Maşallah dedesi Köylü Mustafa Bursaspor'un lige çıkan kadrosunun golcüsü, Babası Yusuf Galatasaray'ın Rambo'su. Amcası Yaşar Sakaryaspor'un unutulmaz golcüsü ve Şimdi de Batuhan Altuntaş... Allah Enes ve Batuhan'ın yollarını açık başarılarını daim etsin inşallah.
Bursaspor belki dün geceyi kazanamadı ve müsabaka 0-0 berabere bitti ama bence geleceğini kazanma adına emin adımlarla ileriye doğru gidiyor. Sabır... Sadece sabır.
Akhisar Belediyespor sağlam karakter ve sabırlı duruşunun meyvelerini toplama yolunda emin adımlarla gidiyor fakat dik duruşunu ikin 45'lere de taşıması gerekiyor.

Oğuz Dizer

28 Eylül 2013, Cumartesi 09:00
YAZININ DEVAMI

‘’Son anları utanılası...‘’

Menajer dedim de! Aslında sahadaki futbolcuların bezirganları için bir özel tribün yapılmalı ve sahada sporcusu yanlış yapan menajer falakaya yatırılıp, mesai canlı yayınlanmalı. Bu kadar pas hatası, böylesi kaytarma ve akıl almaz golleri kaçırma, takımının fuzuli gol yemesine sebep olma; haydi falakaya. Dün gece futbolcusu yüzünden falakaya yatmayan menacer kalmazdı. Hakan Balta’nın kinden, Kurtuluş’a, oradan Engin ve ötekilere. Futbolcu piyasası döviz olarak arttıkça, oyunda tersi gelişiyor ve kalite gittikçe yerlerde sürünüyor. Mutlaka çare bulmak, işe başlardan başlamak lazım.

Galatasaray etkili gözüktüğü dakikalarda, Beşiktaş’tan 3 gol yiyebilir ve sevenlerini yine serseme çevirebilirdi. Devre Almedia’nın attığı golle bitti. Fakat 35 dakika oldukça yüksek tempo yapan Beşiktaş orta sahasının pil vaziyeti, sanırım tehlike sinyali verdi!

İkici yarı “Hocam benimle uğraşma, canım Düzyurt’ta oynamak istiyor” diyen Engin kulübede, Bruma sahadaydı. Genç Portekizli kendisine güvenenleri mahcup etmedi ve sonucu da olumlu etkiledi. Drogba’nın golüne ‘paraf’ atan oldu. Bir asistle Burak’ta geceye ‘paraf’ attı ama kaçırdıkları da unutulmazdı! Aynen düşündüğüm gibi Beşiktaş orta sahası Galatasaray’ın kalitesi karşısında patladı ve Fatih Sultan Terim’in sadrazamı Drogba derbiye mührünü bastı. Galatasaray 2-1 önde ve duraklamalar oynanırken Melo kırmızı kart gördü, ardından saha da, tribünler de karıştı. Sonrası mı? İnanın fena halde utanılası... Vah vah...

23 Eylül 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’'Bu bana ders olsun!'‘’

İspanyol daha oyunun başında Casillas’a bir koydu, kaptan pert oldu. Yani şunu demek istiyorum, adamların kendi takım arkadaşlarına dahi hoşgörüsü yok, hele hele rakibe hiç yok. Galatasaray kaçırdıkça onlar çatır çatır attılar. Sarı-Kırmızılılar’a Antalyaspor maçı gibi pozisyon üzerine pozisyon geldi, ama gol sevinçleri hep Real Madrid’e gitti. Çünkü Real’li forvetler defans hatalarını affeden modelde değildi.. Eboue sanki treni kaçırmış Abuziddin efendi gibi, vagona ucundan tutunayım derken, tepe üstü yere devrildi! İsco expres de gitti 0-1.

İşte bu golle ev sahibi de devrildi gitti. Be arkadaş bu kaçıncı Allahaşkına? Hep aynı noktada kaza yapan adamın ehliyetini iptal, şoförlüğünü men ederler yahu! Bütün emekler yine heba oldu gitti. Galatasaray gol peşinde koşar, tribünler ‘ah-vah’ ederken, Benzema süratle gitti ve affetmeyip 2’ledi. Adamlar kendi sahalarında kalabalık oynuyor, ama hücuma çıktığında da İspanyol rakkasesi gibi kendini tribünlere de, saha içindekilere de seyrettiriyor.

Sadece koşma azmini değil, benzer figür zenginlikleri ve çabukluğu bizler de edinmeliyiz artık! Ronaldo İspanya’dan kulaklarımıza kadar gelen kastanyet şakırtısına çok şık gollerini de ekledi ve 3 topuk sesi de Portekizli’den geldi. Benzema da Ronaldo’nun asistiyle 5’inciye eşlik etti, 6’ncı yine assolistten geldi. Biz de tribündeki toplu dualara eşlik ettik, ‘bu çile artık bitsin’ diye...

Galatasaray çok ciddi savunma ve stoper sıkıntısı çekiyor, sağ ve sol arka sıkıntısı da çekiyor. Bir de oyuna Umut’un girmesi lazımken Amrabat giriyor ve işler ‘veleddalin amin’ noktasına gidiyor. Ancelotti sehpadakine sormuş ‘son arzunuz?’ ‘Bu bana ders olsun’ demiş ipteki. Umut’la 1-6 bitti.

18 Eylül 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Metin Baba'mızın aziz ruhuna...‘’

Yoğun müsabaka programı gereği yapılan rotasyona rağmen, Sarı-Kırmızılı futbolcuların oldukça iyi oynadığını iddia etmem de yetmez. Çünkü soyunma odasına önde giden ekip Galatasaray değildi! Antalyaspor 20. dakikada rakip alana çok çabuk çıktı ve Tita önüne yuvarlanan topa bir vurdu vay baba, 1-0 önde Aybaba. Kırmızı-Beyazlı ekip çok forvetle sahaya çıkmayı uygun görmüş. ‘Bu anlayışı büyük ölçüde ayakta tutan Serkan ve Emrah oldu’ desem acaba diğer emekçilerin hakkını mı yemiş olurum? Özellikle Hakan, mükemmel işler yaptı Ferdinand, Emre, Mehmet Sedef ve Vederson da geniş alanlar kullanan rakip hücumculara karşı canla başla çalıştı. Amrabat’ın rakipte oynamasına rağmen kendilerine olabildiğince yardımcı olduğu da bir başka doğru! Galatasaray yediği gol sonrası sendeledi ve devre bitti.

İkinci yarıya Galatasaray yüklenerek, Antalyaspor da direnerek başladı. Umut ve Sabri’nin direnç, genç Bruma’nın çabukluk getirdiğini söylemeliyim. Neler kaçtı neler ve Drogba attı 1-1 oldu. Çok zevkli yürekli bir mücadele sahneledi iki takım futbolcuları da. Doğal olarak Bruma’yı daha dikkatle izledik ve attığı mükemmel şutun neticesini adeta nefesimizi keserek bekledik, Hakan’da inanılmaz güzellikte çıkardı. Her iki ekibin mücadelesine de saygı duymamak, dil uzatmak, beğenmemek büyük insafsızlık ve haksızlık olur. Böylesi sağlıklı, özgüveni çok, güçlü karakter örnekleyen sporcuların izlettiği futbola ve tüm emeği geçenlere saygılar, şükran duyguları ve teşekkürler. Taçsız Kral Metin Oktay Baba’mızın aziz ruhuna uygun şahane bir gala gecesiydi yani...

14 Eylül 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Resultante importante...‘’

Fatih Terim’in 10. dakikadan sonra, Latin ırklı Rumenlere korkunç bir sempati biriktirdiğini ‘resultante, importante’ şeklindeki artık kült olmuş hitap şekliyle de sadece bizleri değil, Latinler’i de büyülediğini düşündüm valla. Semih Kaya’nın ‘sarı’ kartıyla başladı müsabaka. Hatta bir de Caner’in talihli geri pası! Futbol alemine has bu vakalar ardından, Ay-Yıldızlı çocuklarımız oyunu tamamen eline aldı ve Svein Oddvar Moen’in devreyi bitiren düdüğüne kadar da bırakmadı. Burak’ın 10. dakikada kaçırdığı pozisyon sonrası attığı harika kafa golüyle 1-0 öne geçtik dakika 22’de. Sadece skor olarak değil, futbol düşüncesi, icraatı ve özgüven konusunda ev sahibini aştık gittik, Terim kumandasında ondan sonra. 90 dakikanın sonuna da rahat ve bir dolu fırsatla girdik ve Mevlüt’le de geceyi noktaladık 2-0.

Sevineceğim ama sevinemiyorum, çünkü A Milli Takımımızı bu hale getiren ve milleti ümitsizlik batağında süründürenleri affedemiyorum. Ülkemi hak etmediği kaoslara sürükleyen, midelerimizi bulandıranları da asla ve katta hazmetmiyor, futbol dünyamızdan silinsinler istiyorum. İsviçre-Avusturya günlerimiz heyecanlarını tekrarlamamızı sağlayan Fatih Terim ve ekibiyle futbolcularını yürekten kutlar, bittiğini zannettiğimiz Dünya Kupası rüyalarının gerçekten yaşanmasını dilerim. Resultante importante İmparatore....

11 Eylül 2013, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI