Arama

Popüler aramalar

‘’Kolay goller‘’

İki İtalyan'ın sıcak seronomisi sonrası, oyun başladı. 4. dakikada hakemin göremediği mutlak bir ofsayt pozisyonu var ve az daha Galatasaray'a çok pahalıya patlayacaktı, Gareth Bale'nin yerden vuruşu kıl payı dışarı çıktı. karşılıklı gidip gelmeleri izliyor, Real Madrid'in daha kombine pas yaptığını ve kontrollü olduğunu görüyoruz. 20. dakikadan sonra daha önde basmaya ve yüreğimizi ortaya koymaya başladık. Bu hal rakibi inceden sindirirken, bizleri de kendine getirdi.

Umut, Ramos'u oyun dışı etti ve rakip 10 kişi kaldı. Çok çok umutlandığımız anda Bale'nin ayağından golü yedik, ama Umut'la da derhal karşılığını verdik. Bu pozisyonda Drogba'nın pası ve Umut'un ustaca vuruşu harikuladeydi.

Devre bitnceye kadar Galatasaray'ın iyi futboluyla ümitlendik ve şimdi ikinci devre planlarını konuşmaya başladık... Umut dolu bir Madrid gecesindeyiz yani...

İkinci 45 dakikaya Galatasaray kendinden çok emin başladı ve ilk andan itibaren rakip alanda, kendi evinin salonunda dolaşan delikanlı görüntüsü verdi. Bu başlangıçta Umut'un önde baskı yapma istek ve arzusunun büyük katkısı vardı. Bruma' nın tehlikeli atağını, ev sahibi kolay atlattı, çünkü top kimseye dokunmadan ters taraftan dışarıya gitti.
Hücumda mükemmel örneklediğimiz savunma anlayışını bir de kendi savunmamızda örnekleyebilsek çok güzel olacak, ama olmuyor. Bu savunma defoları bizlere şöyle bir nefes alma olanağı dahi vermiyor. Öyle bir gol yedik ki, tam evlere şenlik ve amatör kriterlerinde. Arbeloa adeta kendini unutturdu ve savunmamız arkasından belki de futbol yaşamının en kolay golünü attı. Evin içindeki delikanlı görüntüsü, kıymetli antika vazoyu kıran sakar delikanlı görüntüsüne dönüştü yani 2-1. Ancelotti ekibi eksik kalmasına rağmen savunmamız arkasına Arbeloa'yı başarıyla sarkıtıyor ve adam her seferinde ya ısırıyor ya da parça koparıyor. Bu iş taktik çözümden çok futbolcu zekası gerektiriyor ve orta alandan mutlaka takip edecek bir akıl gerekiyor. Oyun başından beri bekliyorum Mancini Dany ve Amrabat'a acaba ne vakit uyanacak diye? Eyvah ki eyvah Real Madrid ve Ancelotti daha önce uyandı ve Galatasaray'ın da 9 kişi olduğunu farketti. Şimdi de Di Maria tribünleri selamlıyor ve 3. golü de kalemize bırakıyor. Eray bu kadar kolay gol yenmez aslına bakarsanız Yeşildirek dahi böyle amatörce pozisyon vermez.

3-1'den sonra değişiklik yaptık ve Riera ile Sneijder'i oyuna aldık. Sahada dengemsi bir görüntü tabelada Real Madrid lehine + 2 gollük bir ağırlık var. Bizim üzerimizde mi? Vallahi tonlarca. Onca ümitlen ve hemen ardından fena halde golle yüklen, olur mu arkadaş. Bu komşu kapısı bana fena halde bir başka komşunun kapısını hatırlatıp sinirlerimi bozmaya başladı. İsco bir gol attı halı sahada ancak olur. İp gibi dizdi, sonra adeta 'atayım mı atmayayım mı?' dedi ve kalemizi İstanbul sonrası bir daha ziyaret etti 4-1.

Ben hükümete mutlaka 'Savunma Gelişimi' dershanesi açılsın diye dilekçe verecekken, onlar dershaneleri kapatıyorlar! Savunma Bakanlığı varsa mutlaka 'Savunma Gelişimi' dershaneleri de olmalı. En pahalı talebeler bizde, en kolay golleri yiyenler de bizde... Harbiden komşu kapısıymış Madrid'liler canı ne zaman istediyse kapımızı bile çalmadan girdi ve hedefine doğru gitti...

28 Kasım 2013, Perşembe 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Diren Galatasaray!‘’

Çakal Carlos gerçekten mükemmel bir takım oluşturmuş. Hücuma dönük yapılarına, beklenenden sert bir karışım; cin veya votka değil de sanki Tekila katmışlar! Bu alışılmışın dışındaki servis Galatasaraylılar’dan önce, genç Halis’i çarptı ve dağıttı! Önce Eboue’ye verilmeyen bir penaltı, olayın içinde kan da var. Fakat cinayete tam teşebbüs esas Dany’de gerçekleşti, havadaki topa bakan adama 2. sarıdan, kırmızı gösterip oyun dışı bırakmak yüksek düzeyde promil değil de neydi? Galatasaray uzun süre 10 kişi mücadele etti, herkes topu Carlos’un babasının zannetti! Top hep Sivaslılar’ın tekelindeydi. Bir ara Selçuk topu kazandı ve dikine mükemmel aktardı, Kral 1 attı 100 oldu. Tebrikler.

Sonra Galatasaray savunmasında ‘sana bu ehliyeti verenin ...!’ dedirtecek rezillikte bir kaza ve Cezayir’li Djebour’la 1-1. Üst üste akıl almaz savunma hataları ve Sarı-Kırmızılı kanatlar sanki yol geçen hanı. Ümit sık sık gol aramaya geliyor ve Burak’a salladığı tekme iyi ki tutmadı diye insanın dua edesi geliyor. Bence direk kırmızıyı rakip sahada hak eden Ümit, bu kez kendi sahasında yakalandı ve o da soyunma odasına yollandı! 3 korner 1 penaltı derler ya, bu sefer 2 direk 1 penaltı oldu. Dakika 36 Selçuk ve 2-1 oldu, devre de oldu. İkinci yarı Galatasaray daha derli toplu ve öne doğruydu. Eray, Melo, Riera ve Gökhan Zan’ın maşallahı vardı. Drogba’nın ayağında da at nalı mı var? Sanki penaltı değil de çifte attı, Allah’tan kimseye rastlayıp sakatlamadı! Tekila şişede durduğu gibi durmuyor, öyle olunca da Halis sahada adam barındırmıyor. Sarhoştan deli bile korkmuş ya! 2-1.

24 Kasım 2013, Pazar 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çanlar çalıyor...‘’

Sarı-Kırmızılı Kulübe karşı sinsice hazırlanmış planların, proje halinde sunumu aşamasının, muhtelif versiyonları vizyonda mı acaba? Futbol takımının sıkıntılı durumuna, basketbol şubesi de dahil oldu son günlerde.

Fatih Terim’le başlayan çatırtıya, futbolcuların kemik çatırtıları da eklendi ve Florya futbol tasarım merkezi değil, sakat onarım kliniğine döndü. İyi ki Sneijder Amsterdam’da tedavi oluyor ve şifası için Kıvanç Tatlıtuğ fedakarca destek veriyor. Semih Adana’ya sağlam gitti çürük döndü. Muslera’nın baş parmağı zaten ortada... E zaten takımın da durumu ortada! Kalecilerin kalan çifte ekürisi hiç oynamadan sakat.

Kerhen oynatılsalar bile, bu sefer Galatasaray kalesi sakat! Şarkıcı’nın sesini kesen, ardından da vokalisti bitiren arkadaşı kadroda bir saniye bile tutmam ve Anadolu Ateşi Grubuna gönderirim Aysal’ın yerine olsam. Daimi zıplamayla iflah olur belki! Futbolcularla, Başkan arasında bir garip yarış var sanki ama boşuna uğraşmasınlar, ihtiyar delikanlıyı asla yakalayamazlar. Almış başını gitmiş sayın Aysal;, malı, mülkü, tesisleri de acayip derecede hem güçlü hem de devasa olduğu gibi, kıskanılacak düzeyde de zengin doğal kaynaklara sahipmiş, çok yakınında olan ve iyi tanıyan kadim dostlarına göre...Futbolculara sesleniyorum ‘nazar etmeyin ne olur, çalışın belki sizin de olur!’ Neyse biz dönelim futbola, gelelim Florya’ya. Mancini bence bu savunmayla sakatta. 3 senedir bas bas bağırıyorum bu takımın belini düzeltin, omurgasını sağlam tutun diye ama Selçuk’ta ortadan kayboldu. Aslında şeklen orta yerde duruyor ama bilinen dirilik ve kuvvetinden eser bile gözükmüyor. Bu arkadaşlara birisinin hatırlatması lazım Kanuni Sultan Süleyman’ın hikayesini! Hayat asla bir dizi değildir, kaleci Fevzi’nin başına gelenler yanlış yaşamın acı bir delilidir.

Mancini’nin beni dinlemediğini ve Fenerbahçe tarif ettiğim takımla çıkmadığı için yenildiğini burada gündeme getirmeyeceğim bile. Bir süre basketbola bakmaya karar verdim. Yahu Erceg ne yapıyorsun sen? Sıfır katkıyla oynanır mı arkadaş? Domercant kadar Üstad Nusret iş yapmaz mıydı? Üstelik para da almazdı. Arroyo ve Mensah devreye giremediler ve Banvit’liler yenip gittiler. Ataman piliç çevireyim derken, yarkaya bile tav oldu ama olmadı. hakemlerin yaptığı da elbette olmadı. Muhterem Turgay Demirel, futboldan sonra basketbola da penetre etmek üzereyim, haberin olsun.... E mi? Eyvah kapıya da Çakal Carlos geldi!

19 Kasım 2013, Salı 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Adana kebap...‘’

Al mesela saat 18’e, hadi bilemedin akşam 7’ye. Rahat rahat süslenmeye! Şey, beslenmeye vakit kalsın yani. Gece yarısından sonra nereye? Evet gün kebap gibi başladı Adana’da ve Demirören, Terim’e ‘gel bu işi bugün bitirelim’ dedi. Kebap üzeri şalgamlar yuvarlandı ve 5+2’de karara varıldı. Konuya tam vakıf olmayan Ufuk Özerten ‘5+2 değil de, 3+5+2 oynasak daha iyi olmaz mı?’ deyince kaşlar çatıldı, yumruklar sıkıldı.

Demirören Group tüp gazdan sorumlu genel müdürü usulca durumu izah etti ve başkanla, hocanın asaplarının bozulması önlendi. Küçükköy kasabına nispet, 5+2 toplam 7 yıllık sözleşme imzalandı sonra. Şerbetten farksız ortamda gelişen olaylar, ardından 21’de hakem ‘düt’ dedi ve başladı oyun. Öncelikle şunu söylemeliyim, belirlenen hedeflere bu kadrodan gitse gitse 3-4 futbolcu gider. Farklı görevlerle gitme ihtimali olanlar daha fazla yani!

North İreland’ın neredeyse bana yakın kalecisi de öyle bir gol yedi ki, evlere şenlik. Stoperlerini de ne siz sorun ne ben söyliyim! En iyisi hiçbişey söylemiyim... Adem Büyük, Tarık Çamdal, Salih, İshak Doğan, toplu sünnet kıvamında! Pardon toplu halde A Milli oldular, günün en kebap mesajlarından biri de budur. Yıllar önce Almanya’da yine Terim komutasında benzer bir operasyon yapmış, ama hiç fayda sağlamamıştık, o günleri hatırladım Adana gecesinde... Açık söyliyim, yine hiçbir yere varamayız biz bu gidişle. Zaferin adı Mevlüt’le 1-0.

16 Kasım 2013, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Evinde rahat‘’

Mancini kendince oldukça tedbirli ve savunma donanımlı başladı derbiye. Marmaray kalabalığından farksız bir orta saha, 3 kişilik yerde tam 5 kişi, yani tam İtalyan işi! Savunma tedbirleri aslında fena da değildi yani. Üst üste iki şut Drogba'dan ve kaleci Volkan.

Fenerbahçe hücumlarında Semih Kaya yerinde müdaheleleriyle göz doldururken, havadaki elektrikten hiç etkilenmemesi gereken Chedjou sanki ara sıra tuhaflaşıyor! Fransız futbolu altın stoperi Yıldırım'ın 'dikkat et' uyarısından az sonra, Canerin soldan ortasına Eray'dan farksız uçtu ve topa dokundu. Öyle böyle değil, buz gibi penaltı. Drogba'dan evvel(!) topun başına gelen Emre köşeye orta şiddette vurdu, Eray doğru adrese uçtu ama boşuna uçtu. Fenerbahçe 1, Galatasaray 0.
Gol Fenerbahçe'ye sakinleştirici etkisi yaptı sanki. İlk dakikalarda gergin gözüken bir kısım Kanarya, daha bir rahatladı ve Bruno Alves ve Baroni daha sakin ve doğru oynamaya başladı. Fenerbahçe'nin iki arka kenarı Caner ve uzun süredir oynamayan Gökhan, Eboue ve Dany ikilisini kendi tarafına hem sokmadı, hem de onların bahçelerinde adeta çiçek topladı! Fenerbahçe 1-0 önde bitirdi yani devreyi.

Fenerbahçe ikinci 45 dakikaya Emenike ve az sonra da Baroni'nin Selçuk'a el ensesiyle başladı. Yine karşılıklı ataklar, yerini bulmayan paslar var iki taraf adına da. İnsan düşünüyor yani 'arkadaş tomarla Euro bu adamlara, şu topları ziyan etsinler diye mi veriliyor?' Bu arada Selçuk&Baroni didişmesi galiba bitti ve bu vaziyet tribündekilerin bile hoşuna gitti. Dostluk işte budur. Aslında arada bir tane gol de Galatasaray kaptırsa, ne kadar hoş olacak. Fakat Volkan, Egemen ve Bruno Alves hiç te benim beklediğim şekilde barışçıl mesajlar vermedi, hele hele Webo hiç, Baroni'yi zaten oldum olası sevmem. Ben Galatasaray'dan gol beklerken, golü onlar bize kaptırdı yani. Tüh!

Oysa maçın ilk korneri 58.dakikada Caner'in ayağından kullanıldı dersem, derbinin rengini çözersiniz sevdanın rengi gibi di mi? Aslında Galatasaray compact bir futbol oynuyor. O zaman da insan merak ediyor 'compact BMW parasına, neden 750 İ parası masraf ediliyor? Tek yönlü Ceyhun istirahate çekilirken, çok yönlü Engin 'hakeme ve rakiplere sataşmaması duaları' eşliğinde sahaya sürüldü.

Bir ofsayt yutturmacasında ofsayta düşen, Galatasaraylı savunma oldu maalesef. Emenike'yi aktif zannettiler oysa ceryanı kesikti Webo çevirdi, Baroni sektirmedi 2-0. Burada soruşturulması gereken Yıldırım değildir! Yani Bülent Yıldırım değildir! Galatasaray muavin hattı sakinleridir. Webo ve Baroni'nin sorumluları neredeydi arkadaş? Hımmm Selçuk kardeşimiz Baroniyle barıştı ya! Dost oldular diye bıraktı, Brezilyalı da golü attı. Hep derler ya 'Sambacıya güvenme, gelir atar kalene!'

Neyse Galatasaray'ın gol atmaya pek niyeti de yoktu zaten. Drogba biraz niyetliydi, sonra o da vaz geçti. Sonlara doğru Mancini'nin aklına Aydın geldi. Son dakikada Aydın sağdan geldi ve bu kez topallığı Mehmet Topal yaptı, ama Melo topallık öyle olmaz böyle olur diyerek topu Volkan'a teslim etti.

Fenerbahçe daha konsantre, daha doğru oynayan ve galibiyeti isteyen taraftı. Tebrikler.

10 Kasım 2013, Pazar 23:20
YAZININ DEVAMI

‘’Yenildik yani!‘’

Gislason sağ kanada doğru topla hareketlendi, o esnada içeri kat eden Riera’nın bölgesine Aydın’ın gelmesi gerekirdi ama gelmedi. Bomboş vaziyetteki Gislason nefis kesti topu ve jaluzi gibi dizili tam 7 Galatasaraylı’yı adeta kilitledi. Braaten savunma kalabalığının içinde çok şık bir vuruşla 1-0’ı sağladı. Bu pozisyonda adamını kovalamayan Aydın ve Siyamlı ikizleri hatırlatan Semih ve Chedjou’nun ifadesi alınmalı diğer 5 zanlı serbest bırakılmalı!

Golden sonra Galatasaray direklerini yoklayan iki, bir de Eray’ın adeta hayalarını feda ettiği çok riskli bir pozisyon var. 20. dakikadan sonra Galatasaray’ın baskısı ve rakip alanda daha çok bulunması hareketliliği başladı. Dirseğe çarpan topa penaltı itirazı, Aydın’ın rakibine değil havaya takılıp yatması ahlar vahlar ve Drogba’nın adeta sentesi bozulan pergeli ve devre bitti.

İleri derece kontrollü ve disiplinli Kopenhag, oyunu o kadar güzel kurdu ki Galatasaray kendisini hep hücum düzeninde zannetti ama hiçbir olumlu iş beceremedi. Çünkü ceza alanı civarına kadar gelmelerine izin veriliyor ama az ötesinde sanki etten bir duvar Galatasaralı futbolcuları engelleyip sersem ediyor! Melo’nun bir kez kaleye, bir kez de tribüne gönderdiği kafa vuruşu aynı statü dahilindedir. Baskı zannettiğimiz olay Kopenhag’ın müsaade ettiği çerçeve içindeki gelişmelerdir, ötesi hikayedir. Yenildik yani!

06 Kasım 2013, Çarşamba 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mor Muslera!‘’

Yıllar önce Coşkun Demirbakan çizgi üzerinde rakibine bacak arası atmış ve Teknik Direktör Necdet Niş kulübede kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılmıştı! Hemen kulübeye baktım Mancini memnun mu kızgın mı bilmem ama henüz ayaktaydı! Mor Muslera gösterilerine doyamadı ve ikinci bombayı da yaptı. Ardından alkışlar arasında şovunun bir farklı versiyonuna daldı ve 3. gösteri sahnesi esnasında Konyalı'lar Kaşık Havası tadında bir gol attı. Hemen her Muslera vakasında olay mahallinde biten Gekas topu Recep'e geçirdi ve genç oyuncu affetmedi 0-1. Konyaspor saha paylaşımı, özgüveni ve hücum anlayışıyla futbolseverleri mutlu edecek bir anlayışla sahadaydı zaten.

Ya Galatasaray? 'İyi değil, hatta kötüydü' desem abartmış olmam. Geçtiğimiz hafta orta alan futbolcularında gördüğüm pas sarsaklığı bu kez kaleciden en uca kadar bulaşmış takıma. Burak düşmekten acaip zevk aldığını adeta belgeliyor ve her önüne gelen düşüp kalkıyor. Bu boş işlere Abitoğlu gülüp geçtikçe de sinirleniyor. Olmaz tabii! Melo gayretliydi, ama yeter mi? 90. dakikanın sonunda ortaya çıkacak.

İlk devre Mor menekşe muhabbetinde ve Konyaspor'un 1-0 üstünlüğünde bitecek zannedilirken Umut'un ortasında Drogba ortaya çıktı ve beraberliği şahane bir kafa vuruşuyla sağladı. Santrasız gol Drogba'nın Mor Musleraya armağanı değil de, neydi?

Devre arasını iki ekip sanki bir arada geçirmiş ve galiba şu karara da varmış; 'olabildiğinde karşılıklı hatalar yapalım ve müsabakayı arızalar seronomisi haline getirelim!' Bu fikre uygun bir ikinci 45 dakika. Birbirlerine ikram paslar, lüzumsuz koşular, olmayacak işler ve daha neler neler! Hatta bir ara Sabri reyiz az daha kendi kalesine gol atıyor ve gemisini batırıyordu ama beceremedi! Daha sonra Galatasaray'ın baskısını izliyor ama gol etkinliğine rastlayamıyoruz.

Konyaspor hücumda pas yoğunluğu yerine, Mor Muslera modelinde bir hata arıyor yine. Aslında bizim futbol dünyamızda planlayıp gol atmaya uğraşacağına, bir kenarda rakip şaşkınlığı bekle çok daha fazla fırsat bulursun, gol de tabii. Gekas'ın bizim memlekette çözülemeyen büyüsü belki de bu sitem! Bekliyor, defoyu yakalıyor ve atıyor üzerine de mis gibi para kazanıyor.Helal olsun!

Bir başka bekleyen de Burak'tı. Sol kenarda, muavin hattında dolaştı ve uzun süre Konyaspor savunmasını çizgi halinde yakalamayı bekledi. İşte o fırsat ve Arena'da herkesin adeta nefesini tuttuğu asırlar boyu sürmüş gibi gelen an. Aydın'ın saldığı asist tadındaki topu aldı golcü, 'nefesine güvenen borazancı başı' dedi, gitti ve topu çok şık ağlara bıraktı 2-1. Bu gol sonrası Galatasaray'ın az daha etkin olmaya çalıştığını, ardından da işi 2-1'e bağlamaya uğraştığını izledik. Orta alanda başarılı olduğunu düşündüğüm Çolak çıktı, yerine Ceyhun girdi.

Şu gerçeği de akıllardan çıkarmamak gerek mevkiler, sistemler, isimler değişse de hatalar değişmiyor ve devam ediyor. Türk futbolu geleneksel hataları yabancılar tarafından da itinayla tekrarlanıyor. Galatasaray savunması top çıkaramadıkça kalecisine döndü ve oyunu istenilen düzey ve tempoya çıkarmayı sağlayamadı. 1 golle geri düşmenin sonrasında attığı 2 golle de maçı 3 puana bağladı.
Mancini'yi kritize etmek için devre arasını bekleyecek ve İtalyan'ın esas etkinliklerini yeni yılda göreceğiz diye düşünüyorum.

02 Kasım 2013, Cumartesi 01:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lale devri...‘’

Portakallar'ın futbolu da öyle. Bildim bileli kalite ve estetik zenginlikleri gündemdeydi, yine gündemde. Portekizli hakemin düdüğüyle birlikte ilk 20 dakika oyunu ele aldılar ve 90 dakikanın sonunun nasıl biteceğini, bize erkenden gösterdiler. Daha filmin başında sonunu görmüştük yani! Müthiş bir pas trafiği, telaştan uzak ve rahat. Özgüven limitleri oldukça yüksekte futbolcularının topla çok basit oynayan, arada da gönlüne göre süsleyen ve ince detaylarla rengarenk bezeyen peyzaj mimarları gösterisi izledik sanki. Volkan patlamasından farksız, yediğimiz bir de gol var, henüz 8. dakikada. Bu golün Hollanda’nın örneklediği güzelliklerle ilgisi yok. Robben sağ taraftan bir serbest vuruş kullandı, havadaki topa bizim futbolcularımız sıçradı ve tutturamadı. Volkan’da arkadaşlarım nasılsa kafa vurur diye sadece baktı ve top yerde sekerek ağlarımıza takıldı. İşte Volkan o anda bir daha patladı ve Türkiye altında kaldı! Sonra Ay-Yıldızlı takımımızın baskısına, heyecanına ve kaçırdıkları önemli fırsatlara şahit olduk. Bu işler tamamen konsantrasyon ve ön hazırlık devresi meselesi. Yani bizimkiler gole hazır ve motive değillerdi. Gençlik dönemimizin teknik adam ve futbolcuları bu tür müsabakaları şöyle tarif ederlerdi ‘bu maça müthiş bilendik!’ O bilenmenin tabelasına baktığımızda da, yıllarca maalesef hiç gülemedik...Bugün Kurban bayramımızdı danayı keseyim derken kendisini, hatta çevresindekileri doğrayan onlarca kasap hastanelik oldu. Biz de kurbanını kesme hevesindeki dengesiz acemi kasap gibi Hollanda’nın üzerine gittik ama beceremedik ve alayımız hastanelik olduk! İkinci yarı Türk Futbol Bilim Dünyası Ordinaryüslerine, çok bilenlerine, futbol konuşanlarına, mebus, muhtar ve ak kısım siyasilerine bir türlü beğendiremediğimiz Hollanda Milli Takımı 10 numarası Fenerbahçe’li Kuyt’la bir alevera yaptı ve Sneijder 2. golü de attı. 0-2! Ondan sonrası yine acemi kasabın kurbanını yakalama telaşesinden tamamen farksızdı ve Hollanda maçı 2-0, ümitlerimizin de tamamını aldı gitti. Aynı saatlerde hastane acil servisine getirilen bir kolu dirseğinden kesik kasap ‘henüz 61 yaşındayım öğrenmenin sonu yok milletim, ailem, komşularım rahat olsun ben bu işi öğrenecek ve eniyisini yapacağım’ dedi ve ardından da göz yaşlarını tutamadı...

Bizim hayattan öğrenmemiz gereken çok şey var ama önce yönetici kesimimizin öğrenmesi gereken çok şey var. Yalandan, dolandan, palavradan, eyyamdan, yandaşlık, yağcılık ve çıkarcılıktan kurtulmamız şart... 85. dakikada ve 0-2 gerideyken bile 5dakikada 3 gol atacakmışız gibi palavra rüzgarları estirenlerden de...

16 Ekim 2013, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI