‘’Rezalet‘’
Sarı-Kırmızılılar, alışıldığı üzere takım oyunundan uzak, orta sahası düşmüş ve ileri top taşıyamaz bir görüntüyle maça başladı. Antalyaspor ise rakibine önde basarak, savunmanın arkasına yerden derinlemesine atılan toplarla tehlike aradı. Kırmızı-Beyazlılar’da orta alanda Mbilla ve Enguene mücadelesi ve sürati ile Galatasaray savunmasını yıprattı. 15. dakikada Makoun, savunmanın arasına derinlemesine oynadı. Topla ceza sahası içerisinde buluşan Eto’o, düzgün vurdu ve golü yaptı: 1-0.
Devre beraberlikle bitti
Antalyaspor golden sonra da, topa hakim olmaya devam etti. 31’de Serdar Özkan ceza sahası sol çaprazından vurdu, yerden köşeye giden topu Muslera son anda kornere tokatladı. 35. dakikadan sonra ev sahibi takım geri çekilirken, temposunu da kaybetti. Galatasaray ise bu bölümde daha önde oynasa da, organize olamadı. 39’da ise sahneye Podolski çıktı. Alman yıldız sol çizgide buluştuğu topta, neredeyse sıfır noktasından şutunu çekti, savunmada Diego’ya çarpan top skora dengeyi getirdi: 1-1. Galatasaray bu golle, soyunma odasına 1-1’lik eşitlikle gitme fırsatı yakaladı.
Donk yine yaktı
İkinci yarıya iki takım da daha tempolu başladı. Riekerink ilk 45 dakikada aksayan Linnes’i kenara alarak, Koray’ı oyuna soktu. Semih’i, derbide de olduğu gibi, savunmanın sağında görevlendirdi. Bu değişiklik takıma katkı yapmadı. Çünkü Hollandalı hoca orta alanda mücadele etmeyen, ne defansa ne de hücuma destek vermeyen Yasin, Emre ve Olcan’ı oyunda tuttu. 53. dakikada ön direğe gelen ortaya Diego dokundu ve top arka direkteki Eto’o’ya geldi. Kafayı vuran yıldız oyuncu, takımını bir kez daha öne geçirdi: 1-2.
Hakem oyuna etki etti
Kafa vuruşundan önce, Eto’o’nun topa elle temas ettiğini, atlayan karşılaşmanın hakemleri Yaşar Kemal Uğurlu ve yardımcıları, oyuna etki etti. Galatasaray ise bu gole, 10 dakika sonra cevap verdi. 64’te Carole soldan ortaladı, ön direğe koşu yapan Umut, topa vurdu ve skora bir kez daha denge geldi: 2-2. Fakat 69. dakikada Donk’un kırmızı kartla oyundan atılması, işlemeyen orta sahayı, daha da düşürdü. 72. dakikada savunmanın arkasında topla buluşan Eto’o, Muslera ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda, sağdan koşu yapan Emrah’a oynadı. Emrah topu boş kaleye göndermekte zorlanmadı: 3-2. Son sözü ise uzatma ilk dakikasında Rıdvan söyledi ve maçın skorunu belli etti: 4-2.
Acı gerçekler
Ne bu oyuncu topluluğu, ne bu yönetim, ne de Florya’nın başına getirilen Mehmet Özbek; Galatasaray’ın kalibresinde değil. Galatasaray her anlamda kötü yönetilirken, birileri bundan utanç bile duymuyor. Elbirliği ile Galatasaray markasını yerle bir edenler, başarısını kutlasın!
‘’Kazanan Beşiktaş‘’
Güvenlik nedeniyle ertelen Galatasaray- Fenerbahçe maçı dün akşam Arena’da oynandı. Uzun süredir sakatlıkları bulunan Selçuk, Hakan ve Sneijder sahaya ilk 11 ’de çıktı. Fenerbahçe cephesinde ise Pereira ile tartışan Caner Erkin maça kısa bir süre kala kadro dışı kaldı.
Fener daha baskındı
Fenerbahçe mücadeleye hızlı ve etkili başlayan taraftı. İlk iki dakikada iki kez rakip kaleye gelen Sarı-Larcivertliler, Muslera’yı geçmeyi başaramadı. Galatasaray ise orta alanda etkisiz kalınca ileri top taşıyamadı. Savunmasını önde kuran Sarı-Kırmızılı takım savunmanın arasına atılan her topta sorun yaşadı. 6. dakikada ise Yasin soldan ortaladı Selçuk ceza sahası dışından voleyi vurdu, kaleci Volkan topu çizgi üzerinde kontrol etti. Bu pozisyon Galatasaray’ın gole yaklaştığı ilk ve tek pozisyon oldu, ilk yarı boyunca. 20. dakikadan sonra baskısını arttıran Fenerbahçe, rakip kalede ciddi ataklar yakaladı. Oyunu kenar çizgilere taşıyan konuk takımda 23. dakikada Nani soldan yerden gönderdi. Savunmanın müdahale edemedi top altı pas üzerinde Volkan Şen’in önünde kaldı. Volkan zor olanı yaptı ve topu üstten auta gönderdi. 20 ile 35. dakikalarda oyuna hükmeden Fenerbahçe, Galatasaray’ın takım halinde çok kötü savunma yapmasına skoru değiştiremedi. İlk yarı boyunca Galatasaray’da bir kez olsun bile yardımlaşmayan Selçuk ve Sneijder’ın uyumsuzluğu takımın el freni oldu. Fenerbahçe’de ise Volkan, Nani ve özellikle Van Persie biraz daha becerikli olsa golü bulmaları zor olmazdı. Tempolu geçen ilk yarı 0-0’lık beraberlikle geçildi. 41. dakikada ise Podolski’nin ofsayt gerekçesiyle geçersiz sayılan golü uzun süre tartışılacak cinstendi.
Pereira geç kaldı
İkinci yarıya iki takım da daha düşük tempoda başladı. İlk 45 dakikada ön bölgede daha istekli ve yetenekli olan Fenerbahçe’de pas hataları ve fiziksel düşüşler dikkat çekti. Galatasaray ise yine tam kapasitesi ile mücadele etti. İlginç olan kısım ise elinde bu kadar geniş bir yedek oyuncu seçeneği olan Pereira’nın değişiklik yapma konusunda geç kalması idi. Van Persie-Fernandao ve Volkan Şen-Diego değişikliklerini geç yapan Portekizli hoca oyunu iyi okuyamadı. Bir gerçek var ki gecenin en formsuz ismi Pereira’ydı. Son bölümlere doğru iki hoca da oyuncu değişikliklerine başvursa da tempoyu arttıramadı. Şampiyonluğu kovalayan ve kazanmaktan başka çaresi olmayan Fenerbahçe’nin her geçen dakika oyundan düşmesi ve refleks gösterememesi kalan haftalar için ciddi bir sıkıntı yaratacaktır. Oyuncular ile teknik direktör arasında güven duygusu sağlanamazsa Sarı-Larcivertliler’in sezon sonunda hüsran yaşaması kaçınılmaz. İkinci yarısı vasata bile yaklaşamayan derbi 0-0’lık sonuçla tamamlandı. Bu skor iki takımdan çok Beşiktaş’ın işe yaradı.
‘’11 içi boş forma!‘’
Ligi haftalar önce bitiren Galatasaray tek hedef olarak Fenerbahçe derbisi öncesi Çaykur Rizespor’u konuk etti. Sakat oyuncuların fazlalığı nedeniyle kadro kurmakta zorlanan Riekerink, savunmanın sağında Koray’a görev verirken orta ikilide Denayer ve Semih görev yaptı. Hollandalı hocanın forvet tercihi Podolski oldu.
Tam bir uyku hali
Karşılaşma son derece temposuz başlarken iki takım da özellikle orta alanda yokları oynadı. Sarı-Kırmızılı takımdaki tablo son haftaların aynısıydı. Yine herhangi bir oyun taktiği yok, yine sorumluluk almayan oyuncu topluluğu ve yine sürekli öylesine geliştirilmeye çalışılan ataklar. Çaykur Rizespor ise savunmasını ileride kurarak risk alsa da karşısında kendisini rahatsız edecek bir takım olmayınca sorun yaşamadı. Konuk ekip de topu son bölgeye taşıma konusunda başarısız olunca Muslera uzun süre sonra rahat bir maç oynadı. Sarı-Kırmızılı takımda orta alanda oynuyor görünen Emre, Yasin, Olcan, Chedjou ve daha sonra maça dahil olan Donk, koca 45 dakika boyunca üst üste iki olumlu pas yapamadı. Buna ek olarak Podolski sağlıklı yaşam koşusundan vazgeçmeyince, Galatasaray bırakın gol atmayı, gol pozisyonuna dahi giremedi. Son derece kalitesiz geçen ilk yarı 0-0’lık eşitlikle tamamlandı.
Primle, parayla olmaz
Galatasaray ikinci yarıya da aynı uyku haliyle başladı. Orta alanda bıkmadan usanmadan yana ve geriye paslar. Yalandan topu ileri taşıma çabaları. Fakat bir gerçek vardı ki sahada sadece on bir tane içi boş Galatasaray forması vardı. Bu formayı giyen ve bu kadar büyük paralar kazanan oyuncuların tabii ki yenilmeye puan kaybetmeye hakkı vardır. Futbolun doğası da budur zaten. Fakat bu kadar ruhsuz, kaçak ve vurdum duymaz olmaya kimsenin hakkı olamaz.
Tek çare uzaktan şut
Ceza sahasına girmeyen Sarı-Kırmızılı oyuncular için tek çare uzaktan atılan şutlardan medet ummak kaldı. 55’te Emre 25 metreden vurdu kaleci zor da olsa kornere çeldi. Bu Galatasaray’ın kaleyi bulan ilk şutu oldu. 72. dakikada Riekerink, sağlıklı yaşam koşusunu da yapmayı bırakan Podolski’nin yerine Volkan Pala’yı aldı. Maçın tek pozitif yanı da bu oldu. Rizespor ve Fenerbahçe maçları için ‘özel prim’ belirleyen yönetim ise durumun vehametini hiç anlamamış. Görünen o ki anlayacak gibi de değiller. Bitmiş ve tükenmiş oyuncu topluluğunu forma için savaşmaya para ile ikna edebileceğini düşünmek asıl yanlışın nereden kaynaklandığı gösteriyor. Bir gerçek var ki yönetiminden oyuncusuna kadar kimse Galatasaray’ın gerçek sorununu anlayamamış. Ellerinde kadın voleybol takımı ve erkek basketbol takımı gibi bütçesiz bir şekilde başarıya ulaşan iki örnek varken, futbol takımına para ile ruh katmak içler acısı bir durum. 89. dakikada Emre’nin golü ile Galatasaray öne geçti: 1-0. Fakat uzatmalarda Tuszynski, Muslera’nın ve savunmanın hatasını affetmedi ve skora denge geldi: 1-1. Bu gol aynı zamanda maçın da skoru oldu.
‘’Rahatsız edici rahatlık‘’
Milli aranın ardından, Eskişehirspor’a konuk olan Galatasaray, Sneijder, Selçuk, Chedjou, Olcan ve Sabri’den yoksun çıktı maça. Ligde kalma mücadelesi veren, ve belki de dönüm maçına çıkan, Eskişehirspor ise karşılaşmaya beklenin aksine vasat, isteksiz ve inançsız başladı. Aslında bu durum, sadece oyuncular için geçerli değildi. Bir futbol şehri olan Eskişehir’i, böylesi kritik bir maç öncesi, hiç bu kadar inançsız ve boş vermiş gördüğümü söyleyemem.
Kalitesiz ilk yarı
Bir Anadolu takımı kalitesi kadrosuyla karşılaşmaya çıkan Galatasaray, ayağa paslarla topa hakim olmaya çalıştı. Fakat Sarı-Kırmızılı takım topu bir türlü rakip yarı alana taşıyamadı. Eskişehir ise oyuna kanatlardan yön vermek istese de, orta alandaki pas hataları, takımın hızını kesti. 10. dakikada Bilal, Boffin’in ileride olduğu gördü ve 35 metreden vurduğu top ağlarla buluştu: 0-1. Bu futbol ve tempoyla zaten iki takımın da başka türlü bir şekilde skoru değiştirme şansı yoktu. Aslan’da Rodriguez, Linnes sürekli kaçak oynarken, hiçbir mücadeleye girmemekte itinalı davrandılar. Böylesi maçlarda aslında kimin bu formaya ileride katkı verip, veremeyeceği çok daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. İlk yarının son bölümünde ise Eskişihir’in biraz kıpırdanması gol için yetti. 40. dakikada Kaan’ın ortasında, Donk ve Semih’in ortaklaşa hatasında, Bokila ceza sahasında dokundu ve skora denge geldi: 1-1. Mantalite olarak sezonu çoktan bitirmiş Galatasaraylı oyuncuların, en ufak bir kıpırtıda teslim olması çok da şaşılacak bir durum değil. Çok net bir şekilde belli ki Sarı-Kırmızılı oyuncular çoktan kepenk indirmişler. Karşılıklı atılan gollerle ilk 45 dakika 1-1’lik eşitlikle sonuçlandı.
Es Es yüreğini koydu
Riekerink ikinci yarıya Umut-Tarık değişikliği ile başladı. Bu değişiklik sonrası, Podolski forvete, Tarık ise sağ kanada geçti. Galatasaray’da bu değişiklik kısa sürede etkisini gösterdi. 49. dakikada Emre, sağ kanattaki Linnes’e oynadı. Linnes bekletmeden içeri ortaladı, ceza sahasında kafayı vuran Yasin skoru bir kez daha değiştirdi: 1-2. Fakat bu gol, Galatasaray’ı değil Eskişehir’i şaha kaldırdı. 53’te Engin sağ kanattan içeri ortaladı, savunmayı aşan topa arka direkteki Nadir düzgün vurdu ve oyuna denge geldi: 2-2. Beraberliği yakalayan Es Es daha da cesaretlendi. 58’de Bokila sol kanattan çizgiye indi ve içeri gönderdi. Arka direkte Hadzic gelişine vurdu, takımını öne geçirdi: 3-2.
Carole, Linnes, Rodriguez...
Linnes ve Carole’ün kanatlarını, maden gibi işleyen Eskişehirspor, duracak gibi değildi. 68’de Kaan yine Linnes’in kanadından ceza sahasına girdi ve vuruşunu yaparak topu ağlara gönderdi: 4-2. Bu maç gösterdi ki, Galatasaray’ın yatırım yaptığı Carole, Linnes, Rodriguez kalitesi, değil bu camiaya, sıradan bir kulüp için bile yetersiz. Bir gerçek var ki; Galatasaray Florya’da tüm planları sil baştan yapmazsa, çok uzun süre şampiyonluk göremez. İlk iş Linnes, Rodriguez, Carole, Tarık ve Emre gibi isimlerle hiç vakit kaybetmeden yolları ayırmak. 90. dakikada serbest vuruştan Yasin’in ortasına Semih ceza sahasında dokundu ve skor 4-3’e geldi. Bu gol aynı zamanda maçın da skorunu belirledi. İkinci yarıda takım olan ve korkmadan yüreğiyle mücadele eden Eskişehirspor, rakibini 4-3 yenerek, hayati bir üç puan aldı.
‘’Kazanmak alışkanlıktır‘’
Antalya’da oynanan hazırlık karşılaşmasında İsveç’i 2-1 mağlup eden millilerimiz, Viyana’da Avusturya’nın konuğu oldu. İsveç maçı kadrosundan sakatlığı bulunan Hakan’ın yerine Ahmet’e forma veren Fatih Terim’in diğer bir değişikliği ise Volkan Şen- Hakan Çalhanoğlu oldu.
Gökhan-caner aksadı
Avusturya maça iyi başlayan taraf olsa da millilerimiz orta alanda çabuk toparlandı ve oyuna dengeyi getirdi. Ev sahibi takım, her iki kanadımızı etkili kullanırken, biz, orta alanda yaptığımız presle topa hakim olmaya çalıştık. Genel olarak oyunu iyi yönlendirsek de Caner ve Gökhan Gönül’ün gününde olmaması savunmamızı zor durumda bıraktı. Özellikle Gökhan’ın savunduğu kanadı ısrarla kullanan Avusturya, sonuca da ulaşmayı başardı. 22. dakikada Arnautovic sağ kanattan Gökhan’ı geçip içeri yerden ortaladı, Junuzovic bekletmeden vurdu ve rakip öne geçti: 1-0. Golden sonra oyunda tempo düşerken Avusturya topla daha fazla oynamaya başladı. Caner’in topla çıkışlarında yaptığı pas hataları topu ileri taşımamızı zorlarken Arda ve Hakan beklenen etkiyi yapamadı. Fiziksel yorgunluk her geçen dakika daha fazla hissedilirken savunmada kalmaya başladık. Fakat 43. dakikada Hakan kendisine yapılan faulde topun arkasına geçti. Son derece klas bir vuruş yapan gurbetçi yıldız topu ağlara gönderdi: 1-1. Bu gol aynı zamanda ilk yarının skoru oldu.
Ramazan’dan hediye
İlk yarıdaki aksaklıkların ve vasat oyunun farkında olan Fatih Terim, ikinci 45 dakikaya kötü oynayan Oğuzhan’ın yerine Volkan Şen’i, ilk yarıda fazlasıyla pozisyon veren Gökhan’ın yerine de Şener’i alarak başladı. Bu iki değişiklik savunmamıza direnç getirirken orta alanın da işini kolaylaştırdı. Arda ve Selçuk daha fazla sorumluluk alınca Avusturya ileri çıkmakta zorlandı. 57. dakikada Avusturya kalecisi Ramazan topu oyuna sokmak isterken yanlış bir pasla Arda’ya verdi. Arda bu hatayı affetmedi ve aşırtma bir vuruşla topu ağlara gönderdi: 1-2. Bu golden sonra iki takım da oyuncu değişliklerine gitti. Bu değişiklikler millilerimizin oyun anlayışını ve temposunu düşürmezken Avusturya biraz daha fazla oyundan düştü. Millilerimiz her ne kadar yorgun olsa da, futbol olarak çok da akılda kalacak bir oyun ortaya koymasa da sahadan galibiyetle ayrılmayı başardı. Fransa’da her zaman iyi oynamasak da böyle galibiyetlere ihtiyacımız olacağı kesin. Unutulmamalı ki galibiyet bir alışkanlıktır ve biz bu alışkanlığı büyük ölçüde edindik.
‘’Fransa'ya hazırız‘’
Euro 2016 öncesi hazırlıklarını sürdüren milli takımımız özel maçta İsveç’i Cenk Tosun’un golleriyle devirip, yenilmezlik serisini sürdürdü. Antalya’daki yoğun güvenlik tedbirleri altında başlayan mücadeleye hasta olan Hakan Çalhanoğlu ve sakat Burak Yılmaz dışında ideal kadromuzla çıktık.
Disiplinden kopmadık
Maçın hemen başında sahaya iyi yayılan Ay-Yıldızlılar oyunu kanatlara yaydı. Orta alanda Selçuk, Ozan ve Arda ile rakibi bozmayı başarırken, Caner ve Volkan’la topu ileriye taşıdık. Fakat boy ortalaması yüksek İsveç savunması yaptığımız yüksek ortaları kesmekte zorlanmadı. Zaman zaman sertleşen oyunun 21. dakikasında Guidetti ceza sahası içerisinde röveşatayı yaptı, Volkan köşeye giden topu son anda çıkardı. Bu pozisyon maçta o ana kadarki en net gol pozisyonuydu. 32. dakikada ise Ozan kafayla topu savunmanın arkasına gönderdi. Cenk’ten mermi gibi şutla gol Rakip savunmanın arkasına sarkan Cenk sert vurdu ve milli takımımızı öne geçirdi: 1-0. Bu pozisyonda topu iyi takip eden ve son derece düzgün bir bitirici vuruş yapan Cenk, turnuva öncesi forvet sorunu yaşayan milli takımımız için pozitif sinyaller verdi. İlk 45 dakika boyunca oyun disiplininden ve taktiksel anlayışından kopmayan Fatih Terim’in öğrencileri soyunma odasına 1-0 önde gitmeyi başardı.
Arda fark yarattı
Millilerimiz ikinci yarıya hücumsal anlamda çok daha etkili başladı. Özellikle Arda’nın oyuna ağırlığını koyması hücumsal zenginliğimizi artırdı. Her pasında, her topu kullanışında farkını ortaya koyan Arda, öyle gözüküyor ki turnuvaya damga vuracak isimlerden biri olacak. 49. dakikada Caner’in soldan ortasında Volkan topla buluştu. Ceza sahasında rakiplerine rağmen vuruşunu yapan Volkan’ın şutu kalecide kaldı. 52’de Volkan Şen’in derinlemesine pasında Arda topla sol tarafta buluştu, bekletmeden yerden içeri kesti. İlk golün sahibi Cenk altı pasta dokundu fakat top yan ağlarda kaldı.
Karakterli, güçlü bir oyun
56. dakikada Arda ara pasında topu Volkan’la buluşturdu. Volkan ceza sahası dışından istediği gibi vuramadı ve top az farkla yandan auta gitti. 74. dakikada ise ikinci yarıdaki ilk atağını geliştiren İsveç golü buldu. Duran top sonrası savunmamızın hatasını Granqvist affetmedi ve skora denge geldi. Fakat milliler mücadeleyi bırakmadı. 81. dakikada Selçuk serbest vuruştan ortaladı, Cenk ceza sahasında kafayı vurdu ve Ay-Yıldızlı ekibimiz, bir kez daha öne geçti: 2-1. Hazırlık maçı olmasına karşın son derece karakterli ve güçlü bir oyun ortaya koyan millilerimiz çok iyi bir performansla sahadan 2-1 galip ayrıldı. Özgüveni yerine gelen ve önemli bir kadro potansiyeli olan milli takımımız, İsveç sınavını başarıyla geçti.
‘’Galatasaray bildiğiniz gibi!‘’
Ligi ilk 4 sıra içerisinde tamamlamayı hedefleyen Galatasaray, İbrahim Üzülmez ile çok iyi bir çıkış yakalayan Gençlerbirliği’ne konuk oldu. Bir sonraki hafta Arena’da Fenerbahçe ile karşılaşacak olan Aslan’da Orhan Atik, hafif sakatlıkları bulunan Hakan, Sneijder ve Carole’u İstanbul’da bırakırken Chedjou ise kulübede yer aldı.
Volkan Pala olsa...
Karşılaşmaya savruk, dağınık ve takım olmaktan çok uzak bir görüntü ile başlayan Galatasaray bu hali ile yine şaşırtmadı. Orta alanda Selçuk, Bilal, Podolski, Emre ve Yasin bedenen olsa da ne kafa olarak ne de ruh olarak sahadaydı. Umut için ise artık fazla bir şey demeye gerek yok. Çok iyi bir insan ve hepsi bu! Haftalardır Galatasaray forveti olarak sahada yer alan bir oyuncunun bırakın gol atmayı, gol pozisyonuna bile giremeden yine sahaya 11’de çıkması Umut’un değil, teknik heyetin suçudur. 18 yaşındaki Volkan Pala, sahada olsa 33 yaşındaki Umut’tan ne kadar kötü oynayabilir ki? Gençlerbirliği ise topla fazla oynamasa da Galatasaray’ın üzerine etkili gitti.
Kanatları iyi kullanan ev sahibi takım savunmada da hata yapmadı. 16. dakikada Denayer ceza sahası içinde Stancu’yu düşürdü, hakem penaltı noktasını gösterdi. Topun arkasına geçen Stancu takımını öne geçirdi:1-0. İlk yarı boyunca oynuyor taklidi yapan Podolski, Umut ve Yasin takımları adına tek bir olumlu hareket yapamayınca Genlerbirliği ilk devreyi nde kapattı.
Fiziki yetersizlik
İkinci yarıda Galatasaray daha fazla ileri gitmeye çalıştı. Topla daha fazla oynayan Sarı-Kırmızılı takım, daha fazla risk alsa da bireysel performanslar düşük olunca tehlikeli bir atak geliştiremediler. Gençlerbirliği ise kontrataklarla tehlike aradı. El Kabir’in oyuna girmesi ile orta alandan daha hızlı çıkan ev sahibi, Stancu ve Djalma ile pozisyonlar buldu. 60.dakikada ceza sahası içerisindeki karambolde Selçuk’un şutunu Doğa’nın elle kestiği gerekçesi ile hakem bir kez daha penaltı noktasını gösterdi. Atışı kullanan Selçuk skora dengeyi getirdi: 1-1. Golden sonra ise Galatasaray’da fiziksel düşüş başladı. Cim Bom her ne kadar ikinci golü arasa da başta Umut ve Podolski olmak üzere ileri uçtaki futbolcular oyuna dahil olamadı. İki takımın karşılıklı penaltı golleri ile maç 1-1 sona ererken Galatasaray yine umut vermedi. Önümüzdeki hafta Arena’da Fenerbahçe maçında bu futbol oynanırsa, bir çok taş yerinden oynayacaktır.
‘’Bir darbe de Başakşehir'den‘’
Sezonu, Avrupa kupaları potasında tamamlamayı, hedefleyen Galatasaray ve Başakşehir, Arena’da karşılaştı. Aslan’da, sabah belinde ağrı hisseden, Muslera maç kadrosuna alınmazken, Donk karşılaşmaya yedek kulübesinde başladı.
Ruhsuz ilk yarı
Mücadeleye iyi başlayan taraf, konuk takım Başakşehir oldu. Kanatları etkili kullanan Abdullah Avcı’nın takımı, Galatasaray kalesine hızlı ataklarla gitti.
5. dakikada Mahmut, ceza sahasına gelen topta, iyi vurdu. Cenk’ten seken top, Edin Visca’nın önünde kaldı. Visca, düzgün bir vuruşla, takımını öne geçirdi: 0-1. Golden sonra, iki takımın da temposu düşerken, Başakşehir son derece başarılı bir savunma yapmaya başladı. Galatasaray ataklarında, savunma ve orta alandaki mesafeyi kısa tutan, konuk ekip, rakibinin ceza sahasına girmesini engelledi.
Bekir çizgiden çıkarttı
Bu plan karşısında, Sarı-Kırmızılılar’ın uzaktan şut atmaktan, başka çaresi kalmadı. 31. dakikada Linnes ortaladı, Yasin kafayı vurdu, Bekir son anda çizgiden çıkarttı. 33’te ise, Selçuk 25 metreden çok sert vurdu, Volkan son anda kornere tokatladı. 43. dakikada ise, Doka’nın ortasına, Mehmet Batdal kafayı vurdu, Cenk topu içeri tokatladı ve fark 2’ye çıktı: 0-2. Bu gol, aynı zamanda ilk yarının da skoru oldu.
Olcan ve Yasin
İkinci yarıya, Galatasaray daha önde oynayarak, başlasa da Umut ve Podolski sahada dolaşmaya devam etti. Başakşehir ise daha sert bir savunma yapamaya başlayarak, daha az ileri çıktı. Sarı-Kırmızılı takımda, Olcan ve Yasin sol kanadı etkili kullanmaya başlayınca, Başakşehir savunması, zor anlar yaşadı. 54. dakikada, Olcan soldan çizgiye indi ve yerden ceza sahasına ortaladı. Altı pasın dışında topla buluşan Yasin, farkı 1’e indirdi: 1-2. Bu golle moral bulan Aslan, daha fazla risk almaya başladı. 71’de ise, kornerden gelen topu, Başakşehir savunması uzaklaştırmak istedi. Önüne düşen topa, Yasin çok sert vurdu ve skora denge geldi: 2-2. Bu gol, Cim Bom’u hırslandırsa da, fiziken düşüş başladı.
Bir puanı kurtardı
Selçuk, Sneijder, Linnes ve Hakan ritmini iyice kaybedince, orta saha adeta düştü. Başakşehir ise orta alandan hızlı çıktığı ataklarla, rakip kaleye gitmekte zorlanmadı. 82. dakikada Visca, ceza alanında savunmanın hatasını iyi değerlendirdi ve sol çaprazdan düzgün bir vuruşla, takımını tekrar öne geçirdi.
86. dakikada ise, Umut ceza sahası içerisinde yerde kalınca, hakem penaltı noktasını gösterdi. Topun arkasına geçen Selçuk, sert vurdu ve maç 3-3’e geldi. Maçın büyük bölümünde, vasatı dahi aşamayan Aslan, ikinci yarıda attığı gollerle, bir puanı kurtardı.