Arama

Popüler aramalar

‘’Avcı İçgüdüsü‘’

Tekte topa vurmayı düşünen bir santrfor çok şey demek. İlk golü sol içle, ikinci golü kafayla attı. Ama asıl önemlisi 2. gol öncesince soldan gelen ortaya sağı ile voleye hazırlanırken, savunmanın araya girdiği pozisyon. Tekte, savunma ve kaleci daha dönmeden vurulan şutta kalite varsa kazanç büyük oluyor. Çok oturmamış, henüz ham bir hücum ekibi için, organize olmakta zorlanırken Samatta’nın katkısı büyük oldu. Şunu gördük kale hep aklında ve top gelmeden ne yapacağına karar verip uyguluyor. Buna avcı içgüdüsü denir. Henüz ham derken kastettiğim şeyi anlatmakta fayda var. Henüz Fenerbahçe’de hücum yönünde hemen söyleyebileceğiniz bir ikili yok. İyi, özellikleri olan oyuncular var ama rakipleri şaşırtan, hızla iş gören, ezbere oynayabilen, birbirini hemen en doğru şekilde gören herhangi bir ikili yok.

Destek santrfor yok

Bu bir bakımdan oyuncuların birbirine henüz tam alışamamış olmasından kaynaklanıyor. Ancak asıl önemlisi santrfor arkası/destek santrfor pozisyonunda tüm yolları bağlayacak bir merkez oyuncu olmaması. Ozan ve Mert Hakan henüz bu göreve uygun bir performans gösteremediler. Bu olmayınca kolay top kayıpları, gereksiz enerji sarfiyatı ve savunmada dengesiz yakalanma gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Kalabalıkken dahi pozisyon bulmak imkansızlaşıyor. Bu işi Perrotti mi yapacak? Yoksa başka bir aday mı? Sorun bu.

Sorunu çözmek için…

Bu sorunu çözmek bu savunma standardını hızlı bir şekilde oturtan Erol Bulut için orta vadede sorun olmaz. Bunu yapar. Ancak dün Sosa çıkıp Tolga oyuna girince buradaki problem daha da büyümesi üzerinde durmak lazım. Mert Hakan ve Tolga o kadar top kaybı yaptılar ki Gustavo arkalarını toplamak için ne yapacağını şaşırdı. Lemos’un kırmızı kartına yol açan hatalar zinciri de buradan başladı. Dün Samatta ve Altay’a birkaç kez teşekkür etmişlerdir.

04 Ekim 2020, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Plan değişmezse kilitlenir‘’

Erol Bulut’un planda temel bir değişiklik yapmaması durumunda 0-0’a kilitlenebilecek bir maç daha. Karagümrük’ün özellikle oyunun yönünü değiştirme konusunda ligin seviyesinin üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Kontralarda etkinlikleri yerinde ve yüzdeli bir takım. Başakşehir maçında 7’de 3 isabetli şuttan 2 gol çıkardılar. Gaziantep’e karşı 4 isabetli şuttan 2, Malatya’ya karşı ise 7’de 6 isabetli şuttan 3 gol buldular. Fenerbahçe’nin durumunun biraz tersine bir durum bu. Çünkü şut şansı da veriyorlar.

3 haftada rakipleri tam 50 şut buldular. Bu sıralamada Antep’le birlikte liderler. Fenerbahçe ise en az şut gören takım. Yani aslında Fenerbahçe’nin alan boşaltma konusunda hızlı davranması dolayısıyla demarke şut imkanı bulması onu lider karşısında öne geçirebilir.. Ve bu da özellikle seyircinin morali açısından önemli olacaktır. Büyüklerin tamamı krizdeyken bu yıl moral hemen her şeyden daha değerli.

03 Ekim 2020, Cumartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Başka bir plan lazım‘’

Galatasaray’ın sol kanadı sezona başlayan ve fark yaratan ekip değildi. Arda ve Saracchi’nin yokluğunda Linnes ve Babel kaliteden ziyade özellikleri açısından eksik kaldılar, takımı etkilediler.. Arda ‘Esas Çocuk’… Babel ise ekstralarda var, işin temelinde değil. Arda içeri kıvrıldığında Saracchi’nin koridoru kullanışı Galatasaray’ı farklı kılıyordu. Linnes o oyuncu değil.

Bu kadarla da kalmıyor: Arda hem tek pas oyunuyla oyunun iki yönünde geneli işleten, Belhanda’yı bile farklılaştıran dokunuşların sahibiydi hem de takımı saha içinde çekip çeviren uyarılarılarını da görüyorduk. Yani saha içinde teknik adamdı biraz da. Babel ise takımla pek ilgilenmez, kendi işini yapmaya çalışır genelde. Galatasaray bu sebeple oyuna edilgen başladı.

Hagi’ye çare bulamadılar

Tabii Rangers’ın temposu da zorlayıcı oldu. Hagi’nin savunma arkasına soğukkanlılıkla attığı topların tehlikeli olması bekleniyordu kuşkusuz. Çünkü hızlı ve arkaya koşu atan 3 pas seçeneği vardı her seferinde. Ama Galatasaray’ın buna çare bulamayışı şaşırtıcıydı. Rakibin hemen hemen tek planı bu ve duran toplar. Durum buyken Arda ve Saracchi’nin yokluğunda acaba Taylan-Etobo tandemini kullanmak daha doğru bir çözüm olmaz mıydı diye düşünmeden edemiyorum. Rangers’ın maçın iki yarısına da bu kadar etkili girmesini önleyemeyince ve çok rahat bir pozisyonlarda Hagi tüm savunmayı düşüren o pasları ve nihayetinde asisti bulduğunda bunu düşünmeden edemiyor insan.

Terim ve ekibi sezona gerçekten etkili bir planla başladı ve sonuç aldı. Ama Fenerbahçe maçından sonra dünü de yaşayınca acaba başka da bir plan yok mu endişesine kapılmamak mümkün değil. Dünkü sadece bir yenilgi değil aslında Türk futbolu için bir yıkım. Umarım bu dibe vuruş yeni bir başlangıcın startı olur.

02 Ekim 2020, Cuma 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Kalite yok enerji yüksek‘’

Beklendiği gibi Fenerbahçe, özellikle Ozan’ı Marcao’nun üzerine baskıya yolladı. Takımda genel olarak onun top kullanmasını engelleyerek Galatasaray’ı Luyindama’ya yönlendirdi. Her seferinde değil tabii ki. Zaman zaman 11 kişi çekilip Galatasaray’ın 2. bölgeden 3’e geçmesini blok olarak engellediler. Savunmada doğru kompakt bir oyun oynadılar. Galatasaray’da bu oyunu kuracak isimlerden Emre kötü günündeydi. Marcao ve Emre eksik kalınca istenen seviyede oyun hakimiyeti kuramadılar.

İlk yarıda topa sahip oldular ama bu Fenerbahçe’nin isteminin dışında olmadı. Arda ve Belhanda’nın sezon başından bu yana gördüğümüz tek top oyunu sekteye uğradı. Galatasaray sezon başından bu yana övdüğümüz gibi değildi yani. Fenerbahçe rakibinin pas opsiyonlarını oldukça azalttı.

Fenerbahçe daha gelişecek

Fenerbahçe henüz bir takımdan ziyade bir karma. Yeni kurulmuş değil, kurulmakta olan bir takım. Bu aşamadaki bir takım için savunma seviyesi çok yüksek. Zaman zaman oluşan kaçaklarda da Altay kritik kurtarışlarıyla direnç noktası oluşturdu. Öte yandan henüz kurulmakta olan bir takım ama oyuncu kalitesi yüksek. Bu kalite seviyesinin altnda bir hücum gücüydü dünkü. Bu gelişir. Geliştikçe de Erol Bulut daha cesur hamleler yapar. Ama o güne kadar Bulut, taraftarı heyecanlandıracak icatlara girmeyecek belli ki. İki taraf için de eksik kalan oyunda bireysel performanslara bakmak lazım. Valencia, Ozan, Lemos ve Altay Fenerbahçe’de, Luyindama ve Taylan ise Galatasaray’da ekstra enerji ortaya koyanlardı. Kalite farkı yaratan pek kimse yoktu.

28 Eylül 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Belhanda girdi maç çözüldü‘’

Galatasaray’ı bu sene farklı kılan 3 temel öge var:

1- Kompakt oyunu çok daha iyi yapıyorlar. Açılıp, kapanmalar tereddütsüz ve ezberlenmiş gibi duruyor.

2- Tek pas oyunu her anlamda çok etkili yapabiliyorlar. Savunmadan orta sahaya oradan hücum bölgesine aynı kararlılıkla...

3- Sprinte dayalı bir fizik çalışma yaptıkları çok belirgin şekilde görülüyor.

Gerçek kadro olsaydı...

Dün maçın başında Hajduk’un yaptığı ön alan presini aşmakta biraz zorlanmaları bu işleri üst düzeyde yapacak oyuncuların bir kısmının kenarda olmasındandı. Belhanda’nın bu yeni oyunda kendisini çok rahat hissettiği bir gerçek. Arda bu oyunda temel işlevi olan bir oyuncu. Emre hızlı uyum sağladı. Omar ve Saracchi’nin hızlarına eşlik eden top hakimiyetleri de işe yarıyor. Sahada Feghouli gibi geçtiğimiz 2 haftanın özel oyuncusu olsa da, bağlantı sağlayan tek pasçılardan Taylan dışında hiçbirinin olmayışı yukarıda bahsettiğim 3 temel faktörü daha düşük kalitede sahaya yansıttı.

Doğru planla değiştiler

Sahada olanların her biri teker teker asıl kadroya monte olsalar sorun çıkmayabilir ama hep birlikte olunca, topun hızı, genişleme/daralma hızı ve asıl önemlisi 2’den 3’e geçerkenki pasların etkinliği fark ediyor. Belhanda oyuna girdikten sonra ortaya çıkan kesin hakimiyetin ve ardından gelen 2 golün bir sürpriz olmadığını söylemeli. Geçen sene sahada ne yaptığını bilmeden dolaşan birçok oyucunun, kolay anlaşılır ve uygulanabilir bir planla nasıl doğru oyunculara dönüştüğünü görmek ilginç bir deneyim oluyor. Galatasaray’ın bazı defansif eksikleri var ama genel plan ve performanslar açısından çok doğru yoldalar.

25 Eylül 2020, Cuma 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Hücum yok umut var‘’

Hatay’ın geçen hafta Başakşehir’i düşürdüğü tuzak, Erol Bulut’un takımı için fazlasıyla tedirgin edici olmuş. Çok yavaş ve risk almadan top çevirip öncelikle kontra vermemek için oynadılar. Hatay, kompakt savunmadan vazgeçmeyince ilk yarıda neredeyse ‘kalesiz’ bir futbol oynandı. Fenerbahçe baskı için çok enerji harcadı ama alan/adam geçen pas denemekten imtina edince iş duvarla paslaşmaya döndü. Hem aceleci hem ağırdılar. Enteresan bir çelişki.

Sonucun altındaki neden...

Futbolun temel ilkesi top rakipteyken daralıp topa sahip olunca genişlemek. Daralmalarda çok iyiydiler ama açılırken hiç olmadı. Dolayısıyla bu kadar iyi çıkabilen bir takıma karşı hiç şans vermediler. Kalecisine hiç ihtiyaç duymadan bir maçı bitirmek de Sarı-Lacivertliler’in çok yaşadığı bir durum değil. Öte yandan üretim çok ama çok zayıftı. Son saniyede Sinan’ın kaçırdığı, akan oyunda üretinlen tek pozisyondu. Bu Fenerbahçe’ye yetmez? Özellikle de 8 dakika 10, 16 dakika 9 kişi oynamış bir rakibe karşı bir üçgen kurup ceza sahasına giremiyorsanız bunun altındaki nedenlere bakmak gerekir.

Moral bozucu...

Sosa-Gustavo-Caner ve Gökhan’a sahip bir takım bunu sadece uzatmanın son 2 dakikasında yapmamalı. Bunu çok önceden sağlayabilmeli. Fenerbahçeliler açısından bu moral bozucu olacaktır. Yeni kurulmuş değil, tam kurulmaması bir takım için savunmada bu kadara sağlam durmak gelecek için bir umuttur. Fenerbahçe orta sahasının merkezini değiştirecek. Bu tip maçlarda 3-5-2 oynayacak. Ben umut görüyorum.

22 Eylül 2020, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Konsantrasyon kazandı‘’

Başakşehir, oyun ezberinin dışında doğaçlama bir oyun oynadı. Ciddi bir konsantrasyon sorunları vardı. Galatasaray ise tam tersi. Belhanda’nın konsantrasyonu Visca’dan yüksekti desem herhalde genel resmi anlatmış olurum. Önce şunu söylemek lazım: Clichy’nin yokluğu sadece bir sol bek yokluğu değil. Geçen yıl takımın toplam zekasını yükselten, oyunu yönlendiren bir liderdi. Yerini Hasan Ali’nin doldurmasını beklemek saflık olur. Başakşehir; Hasan Ali/Berkay sol kanadıyla vasatın altına düştü. Terim’in öğrencileri de rakiplerini o tarafa yönlendirdi. Emre, Arda, Saracchi üçlüsü Visca’nın kanadını ilk yarıda tıkadı. Başakşehir hep soluna döndü. Penaltı sonrası Başakşehir oyun ezberinden tamamen çıktı. Mahmut ve İrfan, tanınmaz haldeydi. Tamamen kafalarına göre oynuyor gibiydiler.

Buruk, hamleleri yaptı ama...

Galatasaray ise Arda’nın saha içi liderliğinde kompakt kalmayı, birlikte hareket etmeyi bildi. Az enerji harcadılar, az geri koşmak zorunda kaldılar. Böyle olunca Belhanda dahi yıldızlaşabildi. Okan Buruk, bu durumu değiştirecek hamleleri bir oranda devre arasında yaptı. Hem sol kanadındaki oyuncuları oyundan aldı. Hem de Marcao’ya baskı yapmak üzere Crivelli’yi oyuna sokup 2 santrfora döndü. Galatasaray’ı hataya ittiler ama şansları iyi kullanamadılar. Orta sahanın merkezindeki konsantrasyon eksiliğini de tamir edemeyince dakika dakika taktik sadakatten uzaklaştılar. Galatasaray bu yarıyı çok iyi oynamasa da rakibinden daha kompakt ve diri kalabildi. Başakşehir ancak 85’ten sonra gerçek bir baskı kurabildi ama kale önünde çok beceriksizdiler.

21 Eylül 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Zoru kolay gösterdiler‘’

Hafta sonunun flaş isimleri Feghouli ve Arda kenarda olunca Galatasaray’ın topu kullanma dolayısıyla oyunu alma konusunda zorluk çekip çekmeyeceği önemli bir soruydu. Nihayetinde merkezde Taylan ve Emre’nin önünde Belhanda yer alacaktı ki bu üçlünün henüz ne bireysel ne de ekip olarak kendilerini ispat ettiklerini söylemek çok mümkün değil. Özellikle Marcao’nun geriden oyunu kurma konusundaki rahatlığı bu oyuncuları da rahatlattı. Haklarını vermek lazım ki tamamlanamayan akınlarda Bakü çıkarken doğru yer ve hamlelerle genellikle rakibi kesmeyi bildiler.

Babel maddi bir zarar

Özellikle Lawal’ın oluşturduğu tehditleri çoğunu boşa çıkardılar. Hem de Linnes ve Saracchi’yi net orta saha kanadı hatta çoğu zaman hücumcu olarak kullanmalarına rağmen... 30’dan sonra oyun Azerbaycan ekibine doğa gitmeye başladı ve bu bölümde özellikle Babel’in oyuna girmekten imtina edişinin Sarı-Kırmızılılar’ı topu ileride tutma hedefinde nasıl geri düşürdüğü açık bir şekilde ortaya çıktı. Beşiktaş’ta gösterdiği potansiyeli bir tarafa eğer oyuna böyle bakacaksa Babel’in kalması maddi manevi zarar.

Geçen seneki takım olsa...

Artı olan ise Emre’nin çok kullanışlı, çok pozisyonlu basit oyununu Sivas’ta olduğu etkinliğiyle Galatasaray’a taşımış olması. Çok rahat ve çok yararlı bir oyun oynadı. Marcao’nun da hem oyunu kurma hem de savunma anlamında çok fayda sağladığını söylemek lazım. Diagne’nin golcülüğü, Saracchi’nin hızı, Taylan’ın pozisyonunu doldurması oyununu dönüştürmesi de değerli. Ancak en önemlisi Neftçi Bakü’nün hızlı direkt oyununu sergiletmemek. Geçen seneki takım emin olun ileri geri çok zorlanırdı.

18 Eylül 2020, Cuma 06:58
YAZININ DEVAMI