‘’Hatalar kumpanyası‘’
Emenike ilgisiz
Emenike’nin özelliklerini pozitif yönlerini anlatmaya gerek yok. Ancak dün kendisini fazlasıyla gösteren ilgisizliğine de dikkat çekmeli. Sadece istatistik yapabileceği yerde oyuna katıldı. Onun dışında başka bir dünyada gibiydi. İsmail Kartal’ın onu oyundan alışı doğru, hatta attığı gole rağmen geç bile. Fenerbahçe bu sayede ilk yarıdaki gibi geri çekilmek zorunda kalmadı ama Mert’in büyük hatası ve Kadlec’in sakarlığı işi bozdu bu kez de. Fenerbahçe için üzücü haber: Volkan hem formunun zirvesinde değil, hem de ceza açısından güvenilmez ama Mert de çok gerilemiş. İki golde de fundemantal hatalar yaptı. Ancak ondan daha büyük hatalar yapabilen bir yedek kaleci, Aykut sahneye çıkınca, Hatalar kumpanyasında perde Fenerbahçe lehine kapanabildi.
Hakem sorunu devam ediyor
İlk yarıda tabanlara çıkmayan sarı kartlar... Erkan’ın Kuyt dalışına kırmızı yerine sarı çıkışı... Emre’nin ceza sahası içinde kendisini atışına çıkmayan sarı... Diego’nun verilmeyen penaltısı... Sow’un Emre Güngör’ü boğazından itişine gelen sade bir uyarı. Bu sezon da hakemlerin kafasında belli ki çok fazla düşünce olacak. Hakemlik öyle fazla düşünülerek yapılacak bir iş değildir.
İsmail Kartal’ın genel plandan kopmadan yaptığı arayışlar devam ediyor. Çizgiden çizgiye uzun toplarla akının yönünü değiştirme konusunda ısrarcı. Bu rakibin savunmasını gevşetmek için iyi bir yol. Ancak savunmayı gevşetip enine açıp, mesafeleri büyütünce araya arkadan ekstra adam sokmak şart. Zaten bu oyunun amacı bu. (Ve bu işi kralı da Diego. Ancak o dün yedekte başladı.) Eğer bunu yapmazsanız iki kanadı rakip kapatmış olduğundan tehlike yaratmak zorlaşıyor. Maçın başında Mehmet Topal alışık olduğumuzdan çok daha fazla oralara gidince Karabük savunması ve orta sahası onca kalabalıklığa rağmen kime koşacağını şaşırdı. Böyle golü buldular. O kadar kalabalık bir savunmada kaptırılan bir top sonrasında da olsa Kuyt’ın bu kadar rahat bir pas olanağı bulup Emenike’yi kaçırabilmesi bundan... Plan tam olarak uygulanınca sonuç geldi... Ve en azından St-Etienne deplasmanından moral olarak yıkımla ve yorgunlukla dönen Karabük çaresizliğe itildi.
Kuyt işi bitirebilirdi!
Ancak orta sahanın özellikle de Mehmet Topal’ın desteği kesildi ve akın sürekliliği sağlanamaz oldu. Halbuki 1-0 öne geçtikten sonra, geçen sene Fenerbahçe baskıya devam eder, maçı bitirmeye çalışırdı. Dün ilk yarı bitene kadar pozisyonsuz ve Karabük’ün hızlı çıkışlarına davet eden bir oyuna döndü iş. Bekir ve Mert’in ortak hatasından da gol geldi. İkinci devreyle gelen baskı ve Sow’un savunma hatasından yararlanarak attığı gol sonrası eğer Yiğit’in hatalı geri pasını Kuyt gol yapabilse işi bitirmek mümkün olabilirdi. Fakat Kuyt, daha büyük bir hatayla topu kaleciye verdi. Karabük maçta kaldı...
‘’Cevap Bruma mı?‘’
Galatasaray’ın geçen yılki deplasman kısırlığı ön ve arka ekibin birbirinden kopuk oluşundan kaynaklanıyordu. Mancini, Terim sonrası takımın defansif organizasyonunu geliştirmek için yaptığı hamlelerde ekibin ön ve arkasını birbirinden koparmıştı. Drogba, Burak ve Sneijder arkadan destek bekliyordu, arka ekip de onların geri koşmasını...
Bunun sonucunda Galatasaray, Mancini döneminde hep ön ve arka alan arasında 50 metrelik boşluklar bırakan bir takım olmuştu.
Selçuk ve Melo kayboluyordu bu alanda. Dün bu sıkıntının devam ettiğini gördük. Drogba’nın yokluğunda önde top tutabilme kapasitesinin de düştüğünü söylemek lazım. Ancak fark yaratan bir oyuncu vardı. Bruma’nın geçen seneye göre çok daha güçlü oluşu artıydı.Bursaspor takım şekli olarak standart bir Şenol Güneş ekibi olsa da işleyişi onun istediği seviyede değil. Yani özellikle önde yaptıkları baskı yeterli değil. Bu Galatasaray’ın özellikle ikinci yarıda Bursa akınlarından kontralar çıkarmasına meydan verdi.
Oyunu ileriye taşıdı
Ev sahibi kalabalık bir şekilde Galatasaray ceza sahası çevresine yığıldı ama akınların dönüşünde topu alan konuk ekip oldu. Bursa dönenleri toplayamadı. Bruma burada parladı işte. Golde Burak’tan aldığı topta verdiği pas son derece etkiliydi. Ancak bunun dışında da Galatasaray’ın oyunu ileri taşıyan iki yönlü en iyi adamıydı. Bu performansla belki de Olcan-Burak-Bruma üçlüsü en azından deplasmanlar için en iyi tercih olacak.
En iyi yere oyuncu aranıyor
Galatasaray’ın en çok oyuncu aradığı yer an itibarıyla en iyi olduğu yer. Stoperde Chedjou-Semih ikilisi uyum, form ve oyunu ele alış tarzıyla takımın Muslera’nın ardından en olgun ekibi. Sadece bu bile takımda futbola bakışın ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor. Baştan beri söylüyorum. Sorun Terim- Mancini-Prandelli geçişinde, kulüpte futbolun direksiyonunu ele alacak bir beynin olmayışı.
Holmen ve Belluschi
Şenol hocanın ne yapıp edip Holmen ve Belluschi’nin birlikte yer aldığı bir orta saha inşa etmesi şart. Türkiye standardının çok üzerinde bir ikili bu. Buraya Traore’yi de monte edebilirse başka bir durum olur tabii. Şenol Güneş’in merkezi yabancı kurması Bursa’nın standardını yükseltir. Dün ikinci yarıda yaşadıkları akınların dönüşlerini toplayamayışlarının ilacı bu ikili...
Yeni hakemlik mi?
Abitoğlu’nun kötü yönetimi umut kırıcıydı. Volkan Demirel’e verilen 3 maç ceza ve dün gösterilen sarı kartlar ise büyüklere açık bir şekilde var olan meylin azalması anlamına geliyor. Dünyanın her yerinde hakemler yüzde 60 büyüklere yakındır. Bunun ayarı Türkiye’de kaçtı. Ayarın bu sene tutturulacağını iddia ediyor TFF. Bakalım olacak mı?
Muslera fenomeni
Volkan’dan gelen 75’te çıkardığı topu anlatacak kelime az. Bir takımın en iyi oyuncusu kaleciyse elinizdeki hazine midir sorun mu bilinmez. Takımı ayakta tutuyor. Bu kesin. Ancak akadaşlarının performansının ona yaklaşması şart. Muslera geçen sene takımın en iyi oyuncularından biriydi. Bu sene açık ara en iyisi.
‘’Plan mükemmel ama kalite...‘’
Beşiktaşlı oyuncuların görev sadakati de aynı şekilde.
Kimseye bir şey söylemek mümkün değil. Ancak kabul edelim ki özellikle ön alan oyuncularının kalitesi yetmedi.
Mustafa ve Olcay’ın özellikle ilk yarıda son hamle kararları, çok iyi planın ve oyunun sonuç getirmemesine yol açtı. Hemen her seferinde geri döndüler. Rakibin yerleşmesine yardımcı oldular. Halbuki eksik ve dengesiz yakalayabilecekleri yeterince fırsat vardı. Şut çekmeden bitti ilk yarı.
Buna rağmen Arsenal’in öndeki hareketli dörtlüsüne alan bırakmamayı başardılar. Şahane bir alan paylaşımıyla çok az şans verildi Arsenal’e. Belki ilk maçtakinden dahi iyiydi plan. İlk ribauntta yani akın yenilemesinde golü bulmaları ise biraz şanssızlık biraz da Tolga’nın standardının altında kalmasındandı.
Nasıl olsa bir gol yettiğinden 1-0 aslında çok da önemli değildi ancak Arsenal oyuna daha iyi tutundu ikinci yarı başında. İlk yarıdan daha iyi top çevirip yordular Beşiktaş’ı. Ön alanda top tutamama durumu başladı böylece.
Oğuzhan, Demba Ba paylaşımına destek gelmeyince bir iki pozisyona daha girdiler. Ama bu kez özellikle Tolga iyiydi.
Özetle şunu söylemek mümkün Bilic’in planı çok iyi ve oyuncular da buna ellerinden geldiğince uydular. Mükemmele yakın bir seviyede. Ancak farkı yaratacak ustalık sergilenemedi. Bunun en iyi göstergesi Arsenal eksik kaldıktan sonra baskı kurulmasına rağmen çerçeveyi bulan şut bulunamaması.
Yetmedi...
‘’Fenerbahçe çok önde‘’
Galatasaray için 7 olabilir. Özellikle ön ve sağ tarafa. Fenerbahçe için ise orta sahaya ve merkez hücuma. Onlar için de 5 diyelim! Oyuna Fenerbahçe biraz daha önde olma niyetiyle girdi. Aslında Prandelli de bundan çok memnuniyetsiz değildi. Fenerbahçe savunmasının ağır ve yavaş olduğu yolundaki teşhisinin üzerine kurduğu startejide Sneijder’i oyun merkezi yapıp Olcan Burak ve Yasin’i hızla arkaya koşturmak istedi, çok yapamadılar. İsmail Kartal da Kocaman ve Yanal’ın stratejileri arasında kalmıştı. Bu melez oyunun dahi Galatasaray’ın çok önünde olduğunu söylememiz lazım. Hücum alanına gittiler. Eksik kalan orta sahayı yaklaştıramamaları oldu. Hücum üçlüsünün arkasında büyük boşluk oluştuğu için akın yenileyemediler. Ceza sahası içinde de çoğalamadılar. Şut şansı istenen yüzde de bulunamadı. Bulunduğu zaman istenen kalitede şutlar çıkmadı ve Muslera da hata yapmadı. Bir şansları da çok kötü oynayan Melo ve Selçuk’un takımı ileri taşıyamaması oldu. İkisi de döküldü dün... Sneijder ise yoktu... İkinci yarıda bu kopukluk belli oranda giderildi. Daha kalabalık yüklendiler ve tam hakimiyet sağladılar. Ama darbeyi vuramadılar.
Abitoğlu maalesef
İlk yarıda Veysel’in koluyla oynamasına korner vermesi ilginç. Telles’in Emre’nin bileğine basışına avantaj verip kart çıkarmayışı da. Bekir’in Burak’ın önünden koluyla aldığı pozisyonda ise Burak aleyhine verdiği faul de anlaşılmaz. Bu iki pozisyonda Telles ve Bekir kırmızılık. Ancak asıl ilginç olan genel idare tarzı. Hele onca duraklamaya maçı sadece 5 dakika uzatması... Hakemlikte ‘Aman başım ağrımasın’ baş daha çok ağrır halbuki.
Emenike ve Sow
Emenike’nin şahane fizik gücü baki. Ancak geliştirmesi gereken topla ilişkisi, pas ve dripling kalitesi gittikçe düşüyor. İkinci yarıda Muslera’yla karşı karşıya kaldığı iki pozisyondaki şutları bir tarafa... Topu sürerken çevre kontrolünü tamamen terk etmiş olması. Sow ise yine kilolu başladı sezona... Eğer onlar geçen seneki durumlarında olsa muhtemelen Fenrbahçe hücumsa çok daha etkin olabilirdi. Belki de bu sebepten ön direk arka direk paylaşımları hiç yapılmadı. Neredeyse kimse ön direğe koşmadı maç boyu.
Olcan-Yasin-Burak
Burak’ı mutlaka ayırmalı. Olcan’ın geçen senesi de onu klasman atlattı kuşkusuz. Ancak bu üçlünün birlikte Galatasaray’dan çok başaltı bir takımın hücum hattında dizilmesi daha beklenir bir durum. Bu ekip Şampiyonlar Ligi ve şampiyonluk yarışının merkezi olarak 3 gömlek yükselmeli...
‘’Devrimin kıyısında‘’
Khedira her an imza atabilir. Ne olursa olsun orta sahada çok ciddi sorun yaşamaları muhtemel. Beşiktaş ise Atiba’yla zenginleşecek. İlk maçın parolası; orta sahada üstünlük ve sürekli presti. İkinci maçta bunu yapmak çok daha mümkün. Bu şartlarda Beşiktaş kura çekildiğinde yüzde 25 olan şansını yüzde 40-45 bandına yükseltti diyebilirim. Hatta Bilic saha kenarında olsa Denizli’nin meşhur yüzde 51’ine ulaşabilirdi. Onu affedemiyorum. Eminim kendisi de 94. dakikadaki hatası sebebiyle kendisini affedemiyordur. Arsenal iç saha-dış saha farkı göz etmeden hemen hemen aynı oyunu oynamaya çalışan bir takım olsa da oyun hızını yükseltip oyunu iki kanada açmayı daha fazla deneyecek. Yine savunmaya gömülmeden orta sahanın göbeğini baskı altında tutmak Beşiktaş’ın planı olacaktır. Bunu yapabilirler. Oğuzhan ve Mustafa ilk maçtaki standardını korur. Olcay da biraz yükselirse tur mümkün. Ve bu çok ama çok büyük bir başarı olmanın ötesindedir... Bu kulüp için her anlamda devrim olur.
‘’Grupları şimdiden hak etmişlerdi...‘’
Biliç’in oyun sistemi de bu stratejiye dayalıydı. Kağıt üzerinde Sanchez ve Cazorla’nın etkili kanat akınlarıyla sonuca gidecek bir oyun gibi duruyor onlarınki. Ancak aslında göbekteki Arteta, Wilshere ve Ramsey’i devreye soktuğunda geniş bir alanda 6 oyuncuyla hücum edebilen, hatta savunma kanatlarını da işin içine sokabilen bir oyun.
Demba Ba gibisi yok
Ama Beşiktaş buna izin vermedi. Veli, Necip ve Oğuzhan, Atiba’nın yokluğunda Arsenal’in merkez orta sahasına iyi pres yapıp onları kaleye yaklaştırmadı. Sonuç olarak iş Santi Cazorla ve Alexis Sanchez’in bireysel becerilerine kaldı. Beşiktaş’ın başarısı sadece oyunu kesmek ve bu oyuncuları preslemekle kalmadı. Kapılan topları ileriye taşımakta da iyiydiler. Tabii bunda Demba Ba’nın rolünü özellikle vurgulamalı ve oyuncuyu övmeli.
Müthiş bir soğukkanlılıkla girdiği pozisyonlarda istediği vuruşları yapamadı ancak ileride üstlendiği pivot rolü olağanüstüydü. Beşiktaş uzun süredir bu kadar oyuna damga vuran bir santrfor istihdam etmemişti. İnsan dünkü oyunu görünce atamadıklarına daha fazla üzülüyor. Henüz santradan vurduğu şutu, Szczesny parmak uçlarından dışarı çıkarabildi. Belki top üreticisinin bundan önce piyasaya sunduğu, rüzgarda iyice yalpalayan top kullanılsaydı o golü kurtarmak imkansız olabilirdi. Sonra Oğuzhan’ın pasında gelişine sol ayakla vurduğu ve iki kez çalımlarla kaleye inip denediklerinden birinin gol olmayışı büyük şanssızlık.
Tek bir eksik vardı
İkinci yarıda oyuna hızlı ve etkili başlayan Arsenal’de Arteta’nın sakatlanması ise şans. Bilic’in çektiği ayarla, hakemin biraz kendine gelişi ve kırmızı kartı da rahatlıkla çıkarabilmesiyse bir teknik direktör başarısı. Dünkü iyi oyunda hemen herkesin rolünü pozisyon kaybetmeden yapışı önemli. Artık bir iki oyuncuya ekstra parantez açmalı. Mustafa Pektemek, bunların başında geliyor. Çok da alışık olmadığı bir pozisyonu, en az santrforda oynadığı kadar iyi oynadı. Yine zaman zaman topu almadan plan yapmayışının sıkıntısını çekti. Ama yine de çabası takdire değer. Onu tamamlayan İsmail’in oyunu da... Büyük bir soğukkanlılıkla bütün koridoru çok iyi kullandı ve rakibin rahat çıkmasını engelledi. Arsenal onun kanadından neredeyse etkili hiçbir akın üretemedi.
2-0 haksızlık olmazdı
Belki de bahsedeceğimiz tek eksiklik, rakip 10 kişi kaldıktan sonra içine düşülen bilinmezlik hali. Biraz daha risk alıp skor aramakla, sistemi bozmadan devam etmek arasında bocaladılar. Ancak bu normal. Sadakatle uydukları oyundan dönüp belki de sorun yaratabilecek bir sisteme geçmek riskliydi. Eğer bunu da yapabilmiş olsalar, zaten grupları şimdiden hak edeceklerdi. Ancak en azından oyunu ikinci maça bırakma başarısını gösterdiler. Şahsen karışık bir ruh halinde olduğumu da söylemem lazım. 1-0 ya da 2-0’lık bir sonuç, kuşkusuz haksızlık olmazdı.
‘’Savunmaya çekilme‘’
Arsenal kuşkusuz Mesut Özil'den bu yana yaptığı transferlerle artık daha kaliteli bir takım. Debuchy ve özellikle de Alexis Sanchez'in takıma katılması yetenek açısından onları bir üst seviyeye çıkardı. Ancak gelen oyuncuların akımın alışıldık oyununa henüz istenen seviyede uyum sağlayamadıkları da bizzat Wenger tarafından itiraf edilen bir gerçek. Beşiktaş ise Feyenoord karşısında uluslararası bir takım olduğunu ispatladı.
Standart Avrupa'ya taşındı
Hollanda ekibi her ne kadar özellikle savunmada kayıplar yaşamış, oldukça zayıflamış olsa da... Avrupa'nın en zor statlarındna biri olan De Kuip'teki son derece rahat oyun bize bunu gösteriyor. Büyük bir soğukkanlılık ve taktik sadakatle kazandılar. Bazı takımlar ligi silip süpürür ama uluslararası alanda tutulur. Beşiktaş öyle değil. Yerel standardını uluslararası sahneye taşıyabiliyor. Bu çok önemli. Tabii bugün başka bir standartla karşılaşılacak.. Ve bu takım biraraya geldiğinden buyana hiç bu standartla yüzleşmedi. Şimdi yepyeni bir seviyeye ‘merhaba’ diyecekler.
Serdar ve Motta'ya destek
Arsenal'in akının yönünü değiştirme hızı Feyenoord'la mukayese edilmez şekilde yüksek. Dolayısıyla Rotterdam'daki başarılı, kopmayan 8'li savunma bloğunun çizgiden çizgiye yekpare hareket hızının artması lazım.
Arsenal savunma beklerini de akına katarak 8 kişiyle hücum etmek istiyor. Özellikle Sanchez - Cazorla karşısında Motta ve Serdar'ı yalnız bırakmamak gerekir. Bu konuda Necip ve Veli'ye ekstra iş düşüyor . Ancak asıl önemlisi oyunu kuran Wilshere -Ramsey- Arteta üçlüsüne top yaptırmamak. Eğer oyunu geri çekilip onlara verirseniz iş zorlaşır. Geçen sene Arsenal'i takip edenler şunu çok iyi biliyor: Eğer topu sürekli olarak onlara verirseniz çizgiden çizgiye geniş alanda hücume edip, açılan savunmanın arasına dalmalarına da imkan vermiş oluyorsunuz. 5'li bir blok savunmanızın arasına sürekli saplanıyor. Bilic, bu yüzden savunmayı ceza sahası önüne kurmak yerine oyun merkezini, orta sahaya yaklaştırıp orada kalabalık olmayı tercih edecektir. Bu oyunda Atiba alternatifsiz. Maalesef oynasa da sakatlığı bu tempoya oyun içinde imkan vermeyebilir.
Dinamik oyuncu olacak
Oğuzhan ise muhtemelen kulübede hamle adamı olarak sırasını bekleyecek. Demba Ba'nın yanında sahaya çıkması muhtemel Mustafa da santrfordan ziyade orta sahayı destekleyecek dinamik oyuncu kontenjanından tercih edilecek. Arsenal'in savunmasında sorun var. Koscielny ve Mertesacker fizik olarak hazır değiller ama ikisinden biri mutlaka oynayacak. Demba Ba'nın fizik gücü ve zekasıyla bu sorundan yararlanmak mümkün. Bilic öncelikle Arsenal orta sahasını rahat ettirmemeyi, Ramsey ve Wilshere'ı baskı altında tutmayı isteyecek. Eğer Veli - Atiba ikilsi sahada yüzde 100'le yer alabilse bunu yapmak daha kolay olabilirdi. Ancak Necip de kart sorunu yaşamazsa bu işe odaklanabilir. Bu alanı rakibe kaptırma durumu olursa iş zor.
Hücuma topu aktarmamalılar
Savunmaya çekilip Sanchez, Cazorla, Sanogo/Giroud'ya topu aktarmalarını engelleyemezsiniz. Çünkü bu durumdasadece bu 3'lüyle değil, topu aktaranların da hücuma katılımıyla uğraşmak zorunda kalırsınız. Bu da 6 ila 8 oyuncunun katıldığı akınlar demek. Dolayısıyla iş orta saha direncine bağlı. Arsenal'e 'çok adamlı hücumları kolayyapıyoruz' rahatlığını vermemek gerekir. Beşiktaş bunu yapabilir. Bunu yapabilirse de tur umudu vardır.
‘’Fark olurdu!‘’
Slaven Bilic’in Feyenoord’un oyununu yavaşlatma planı son derece iyi işledi. Standart bir deplasman stratejisini Atiba yönetiminde üst düzeyde uyguladılar. Arkadaki 4’lüyle öndeki 5’li birbirlerinden hiç kopmadan kompakt bir şekilde hareket etti. Necip’in içinde olmaktan hoşlandığı bir oyun bu. Görev tanımı sağlam. Savunmadan kopmadan fazla hücum rolü olmadan işi götürdü. Olcay ve Kerim de savunmaya destek verince başta hafif sallanan, bir de saçma sarı kart gören Serdar da oyuna tutundu. Genç Hollandalılar’ın hızı düşük kalınca Beşiktaş’ı enden açamadılar. Lex Immers ve Te Vrede’nin kalitesi de Beşiktaş’ın bu sağlam 9’lu bloğunu göbekten delmek için yetersiz kaldı. Clasie de savunmanın önünde organize olmakla uğraştığı için Beşiktaş istediği gibi oynadı. Her yönüyle çok iyi işledi plan. Öyle ki 76’ya kadar Tolga yere yatmadı desem yetmez. Çünkü kaleyi bulan şut da olmadı. Kabul etmek gerekir ki Bilic, savunması tamamen değişen, gerileyen bu rakibe karşı oyun merkezi daha ileride bir oyun tarzı benimseyebilirdi. Bu riski almayarak doğru kararı verdi. Kuşkusuz Mustafa’nın çok erken bulduğu gol de bu oyunun uygulanmasına çok yardımcı oldu. Ancak kontra eksik kaldı. Bunu yapabilseler çok büyük bir fark ve tarihi bir galibiyet gelebilirdi.
Yine bitiremedi
Beşiktaş’ın geçen yıl kaybettiği maçların hemen hemen tamamında en çok dikkat çeken özelliği oyunu bitiremeyişleriydi. Evlerinde 3-0 öne geçtikleri Erciyes maçını dahi 3-2’ye getirip son saniyede verme noktasına gelmişlerdi. Yine öyle oldu. Turu bitirmekten Motta’nın saçma sapan bir penaltısıyla vazgeçtiler. Bir sorunu çözmek bu kadar uzun sürmemeli.
Patron Atiba
Oyunun iki yönünü bu kadar iyi oynamasının yanı sıra önemli olan güven aralığı. Her zaman ne alabileceğini bilerek sahaya sürebileceğiniz oyunculara ihtiyacınız var bu seviyede. Şapkadan tavşan çıkarmasını beklemektense her seferinde aynı ustalıkla basit iskambil numaralarını yapan bir sihirbaz. Aslında bize böyle yabancılar lazım.
Mustafa ve Oğuzhan
Oğuzhan’ın kafasında bir oyun planı yok maalesef. Olağanüstü bir yeteneği var. Ama Atiba’nın tersine ondan her seferinde şapkadan tavşan çıkarmasını bekliyoruz. Ancak Oğuzhan bazen basit bir numara dahi yapmadan sahneyi terk ediyor. Dün de savunma görevlerini yapmakla birlikte takımını kontratağa çıkarma yolunda hiçbir şey yapamadı. Mustafa’nın da benzer sorunları var. Top ayağınagelmeden aklında bir planı olmalı santrforun. Mustafa’nın ayağına aldıktan sonra bile bir planı olduğu şüpheli. Dün ilk golü attıktan sonra da her zaman olduğu gibi hep savaştı. Bu konuda hiç bir şüphemiz yok zaten. Ama belki de biraz daha az çırpınıp biraz daha akılcı olmalı.









































