‘’Giresse sağolsun‘’
Yıldız oyuncu ne işe yarar derseniz Demba Ba’nın golünde olup bitende cevabı bulabilirsiniz. Ba müthiş bir frikikçi değil, serbest vuruşun kazanıldığı yer her ne kadar kaleye yakın olsa da aslında gol için ideal bir nokta değil. Çünkü barajın üzerinden kaleye topu indirmek çok zordur ve herkes bunu yapamaz. Kalabalık bir baraj var. Topun filelere gidebileceği az kanal var. Barajın içinden ya da solundan direk dibine vuracaksınız. Yakın ama aslında zor bir serbest vuruş. Ancak hem Gençlerli oyuncular hem tribündeki iki takım taraftarı hem de Beşiktaşlı oyuncular gol olacağına ikna olmuş durumdalar. Tribünde telefonlar çekime girmiş herkes Ba’yı yalnız bırakmış. İrfan Buz vuruşa bakamıyor bile. İşte yıldız oyuncu diye dost düşman herkesi gol olacağına ikna eden adama deniyor.
Oğuzhan düşünmeli
Maçın dönüm noktası bu. Ayak parmağındaki sakatlığı tam atlatamadığı görülse de bu berbat zeminde eline geçen fırsatı kullandı Senegalli. Beşiktaş, Alain Giresse’e müteşekkir olmalı. Şampiyonluk gelirse onu da kutlamalara çağrılmalı. Zira onu Afrika Uluslar Kupası’na çağırmış olsa burada 3 puan kolay değildi.
Maçın bir diğer kırılma noktasının da Oğuzhan - Kerim değişikliği olduğunu söylememiz lazım. Oyunun akışkanlığını bir tek oyuncu değiştirerek bu kadar artırmak önemli. Oğuzhan ise artık durup bir düşünmeli. Yabancı sınırı kalkınca işi en çok zorlaşacak olan o.
‘’Güzel ama sorunlu‘’
Sneijder’den full kapasite yararlanmak istiyorsanız oyunu hızlandırıp, direkt oynamak zorundasınız. Bununla bitmiyor. Emre’nin markaj altında fiziksel dezavantaj yaşamaması için de buna mecbursunuz, Bruma’nın özelliklerinden yararlanmak için de...
Hamza Hoca’nın bunu önemsediğini, ilk plana aldığını geldiği günden buyana biliyoruz. Ancak uygulamanın bu kadar iyi olduğunu görmemiştik. İlk yarıda Rize’yi sürklase ettiler.
Kimse topu gevelemedi, kimse topsuz oyunda hareketsiz kalmadı. Zaten oldukça eksik ve kafası karışık Rize savunması için ca sıkıcı bir oyun oldu. İlk yarı 5-0 bitebilirdi ancak santrfor hareketliliği konusunda büyük bir ders veren Umut, kontrol ve vuruş açısından amatör kalınca olmadı. Rize savunmasının değil bu hareketliliğe cevap vermek ofsayt
çizgisini oluşturmak konusunda bile sorun yaşadığını söylemek lazım. Sneijder 2010’daki performansındaydı. Bu tabloda Galatasaray’ın göz korkutucu oyununun, ikinci yarıda farklı bir skora gitmesi beklenirdi. Ancak Rizespor orta sahası Bruma ve Emre’nin yarattığı zaafı kullanarak rakip kaleye gitmeye başladı.
Selçuk tek başına kaldı
Melo bir klasik olduğu üzere stoperlerin arasına gitti. Bruma ve Emre top rakipte olunca kayboldu. Selçuk yine tek başına kaldı. Oyun yavaşladı. Rizespor Obraniak liderliğinde ilk yarıdaki Galatasaray kadar olmasa da net pozisyonlara girdi. Hikmet Karaman’ın Sercan’ı oyuna sürmesi de etki yaratan bir hamleydi. Galatasaray açısından sorun savunma olur diye düşünülebilirdi. Ancak asıl sorun orta sahada kendisini gösterdi. Çok kolay geçildiler. Peki Galatasaray’da baş gösteren bu sorunu Burak’la mı gidermek mümkün müydü?
Hayır. Bu riski nasıl aldılar? Hem Burak hem tıp ekibi hem hoca... Bursa deplasmanına hem Selçuk hem Burak’sız gitmek alınacak bir risk değil.
‘’Kritik ve rahat galibiyet‘’
Fenerbahçe şampiyonluk yarışı için belirleyici olacak olan 29. haftaya kadar evinde şampiyon olmayan takımlardan sadece Aksihar’ı konuk edecek. Yani bir hafta deplasman bir hafta derbiyle gidecek
finale. Fikstür dezavantajı denen şeye inanmam. Fakat bu tabloda en azından sevinilecek bir durum olmadığını söyleyebilirim. Dünkü maça bu resimden baktığımızda olumlu sayılabilecek bazı noktalar görüldü. Gökhan’ın her zamanki hali...
- Öncelikle bir kez topu elinden kaçırsa da Volkan özellikle yan toplarda güven veriyor. Geçen yıla oranla büyük bir düzelme var.
- Mehmet Topal gibi yeri dolmaz bir oyuncunun Selçuk Şahin tarafından ikame edilebilmesini sonuna kadar övmek gerekiyor. Selçuk’u beğenmeyebilirsiniz. Kabul ederim. Ancak bu kadar uzun süre ilk 11
oynamadan öngörülebilirliğini bu standartta tutabilen başka bir Türk oyuncusu sanırım yok.
- Topal ve Emre’nin olmadığı bir orta sahayla kağıt üzerinde son derece değerli bir orta sahayı uzun süre oyuna sokmamak çok önemli.
- Gökhan Gönül gibi belli bir standardı tutturan oyuncuları övmek zordur. Alıştığımız için övmeyi unutabiliriz. Gökhan dün bunun üzerine çıktı.
- Diego’nun kendisini rahat hissetiği ilk maçtı diyebiliriz. Uzun süren uyum süreci sanırım bitti. Çok zor olacak.
- Ve Kuyt... Bu kadartemiz iki şut için her şeyden evvel çok güçlü olmanız lazım. Sene sonunda onu gönül rahatlığıyla bırakmak zor olacak. İlk golde akının başında ve sonunda oluşu önemli. Bir de olumsuz noktalar var tabii.
- Form tutan Raul Meireles ve özellikle Egemen’in sakatlıkları takımı bu fikstür ve kadro yapısında zorlayabilir.
- Ve Emenike yaptığı asiste giden pas maalesef onu kurtarmıyor. Fenerbahçe’nin tek santrforu gol kaçırmadan maç bitirmez. Kartal çok sabırlı. Webo sakatsa (ki sonradan oyuna girdi), Kuyt’ı dahi oraya çekmeyi düşünebilirdi. Olmuyor...
‘’Cardozo varsa...‘’
İkinci yarının başında gole kadar oynanan 20 dakikalık oyun mükemmel bir Yanal uygulaması. İlk yarıda yapılamayan her şey vardı. İlk yarıda önde baskı yapacak bir düzen kurulamamıştı. Önde 6’lı bir ekip, 50 metre arkada 4’lü bir grup vardı. Ve bunların bağlantısı sağlam değildi. Adem ve Burhan kendi ceza sahası önünde topu ayağına aldığında 40-50 metrelik koşularla bomboş ilerleyebiliyordu. Halbuki bu oyunda savunma ve orta saha hücuma yakın ama derin olmalı... Rakibin kolay çıkamayacağı bir yapı gerekli. Hele de Cardozo’ya sahipseniz. Topu mümkün olduğunca çok orada tutmak lazım. Paraguaylı hiç boş hareket yapmıyor. Hep doğru pas, hep etkili dripling. Topu hep orada tutmak lazım. Böyle bir silaha sahipseniz belli oranda risk alabilirsiniz. Ancak ilk yarıdaki gibi değil. İkinci yarıda olduğu gibi boşluğu hücumla savunma arasında vereceğinize, savunmanın arkasına vermek lazım. Rakibi orta sahada rahat ettirmemek... Rakibin oradan çıkmasını zorlaştırmak. Trabzon 2. yarının başında 20 dakika bunu mükemmel yaptı. Böyle olunca özellikle Ekici’nin oyunu başka bir seviyeye çıkıyor. Geniş alanda sıradan bir futbolcu. Ancak bu önde oyunda, bir dünya klasına dönüşüyor. Şutları, ortaları, soğukkanlılığı. Bir de Erkan parantezi açmak lazım. İlk maçta 2 asist. Bu tip bir oyunda o da ne kadar etkili olabileceğini gösterdi. Belki de beni yanıltacak. O girdikten sonra kontrataklara da akıl geldi kuşkusuz.
‘’1 numaralı aday‘’
Benim 1 numaralı şampiyonluk adayım hâlâ Beşiktaş. Yüksek tecrübeli rakipleri bu sene Beşiktaş’ı geçse dahi, Siyah-
Beyazlılar önümüzdeki dönemde şampiyonluk şansını her yıl biraz daha artırır. Yeter ki yönetim bu yoldan dönmesin...
1- Opare çabuk takıma girer, Milosevic’in zamana ihtiyacı var
Süper Lig’de sezonun ilk yarısında tecrübe faktöründen dolayı derbi kazanamayan Beşiktaş’ın; Milosevic ve Opare transferleri doğru birer hamle mi?
Yüksek potansiyelli iki oyuncu alındı. Opare için şahane bir ikinci şans olacak. Uzun süredir bu seviyede forma giyemiyor oluşu Porto’da Danilo’nun arkasında kalışından... Eğer kafaca hazırsa çok çabuk takıma girer. Beşiktaş belki daha tecrübeli oyuncular arıyor olabilir. Ancak Opare maliyetinde ve potansiyelinde bir oyuncu bulduğunuzda denemek yanlış değil. Milosevic’in hemen takıma girmesini beklemiyorum. Zaten genel kanının tersine öncelikli ihtiyacın stoper ya da sağ bekten çok, orta saha olduğu kanaatindeyim. Beşiktaş derbileri kaybettiyse bunda tecrübe eksikliğinin rolü vardır ama asıl neden Bilic’in kendi işleyen stratejisine aykırı davranması.
2- Orta saha havuzunun genişmelesi lazım
Takıma orta alan transferi gerekli mi? Bu yönde çalışmalarını yürüten yönetim, hangi bölge için takviye yapmalı?
Orta saha oyuncu havuzunun genişlemesi sezon başından bu yana var olan bir ihtiyaç. Sosa transferi çok yerinde olmasına karşın sayısal olarak bu eksikliği çözmedi. Hatta bu ihtiyaç sağ bekten de öncelikli. Orada performanslarını tartışsanız da oynatacak birilerini buluyorsunuz. Ancak Veli-Atiba ikilisinin hiçbir alternatifi yok. Oğuzhan öngörülebirliği çok düşük bir oyuncu. Belki takımın en yüksek potansiyeli ancak hafta sonunda yüzde 90’lık mı oynar yoksa şüzde 10’luk mu bilmek mümkün değil. Böyle bir kumarla ne maça ne sezona çıkılır. Orta sahaya mutlak bir, hatta iki oyuncu katmak gerekiyor. Bunlardan biri hemen oynayacak seviyede olmalı. Evet, Tolgay Arslan bu seviye bir oyuncu. Ancak bu transferde Trabzonspor’un bir adım önde olduğunu biliyoruz. Onların da orta sahalarını yenilemeye ihtiyaçları var.
3- Bilic oyun stratejisinde kararsız kalmamalı
Bilic’in 4-2-3-1 oyun formasyonunda hücum hattında yalnız kalan Demba Ba’dan daha fazla nasıl verim alınabilir? Çift forvet sistemi, skor üretme açısından Beşiktaş’a daha faydalı olur mu?
Bilic’in oyun dizilişinde bir sorun yok. Zaten bu oyunda hücum kenarlarında ya da santrfor arkasında Mustafa ve Cenk’e forma verilen maçlar da oldu. Önemli olan Bilic'in oyun stratejisi. Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarında takımda ciddi eksiklerin de olmasıyla bir kafa karışıklığı yaşadı. Takımı çok geri çekmek istemedi çünkü ceza sahası içine top indirdiği zaman en çok pozisyon veren büyük takım Beşiktaş. Eksikler nedeniyle çok önde de basamadı. Çünkü takımına güvenemedi. İki maçta da takım çok arada kaldı. Fenerbahçe pasla rahat çıktı. Galatasaray da orta sahayı kalabalıklaştırarak aynı yolu izledi. Bilic’in arada kalması asıl sorun. Çünkü bu genç takım bu denge oyununa göre programlanmamış. Savunma öncelikli hızlı bir kontratak oyunu ya da önde baskıyla rakibin pas kanallarını doldurmak seçenekleri daha uygundu. Kararsızlık sorun oldu. Bilic, bizzat kendisinin yakaladığı bu seviyeyi unuttuğu zaman sorun yaşıyor. Sorun doğru strateji. Beşiktaş, bulduğu yolda yürümeli.
4- Fenerbahçe ve Galatasaray başarılı olabilir ama...
Ligde lider Fenerbahçe’nin 1 puan gerisinde bulunan Beşiktaş, ikinci yarıda şampiyonluk ipini göğüsleyebilir mi?
Fenerbahçe ilk 12 haftayı bir deplasman-bir derbi gitgeliyle oynayacak. Eğer yüksek tecrübedeki oyuncular bunun altından kalkarsa avantajı ele geçirir. Galatasaray’da sistemdeki değişiklik ve Hamza hocanın konuyu doğru ele alışı da bir yeniden doğuş şansı yarattı. Ancak yine de benim 1 numaralı şampiyonluk adayım hâlâ Beşiktaş. Orta sahaya transfer ya da Veli-Atiba-Oğuzhan’ın süreklilikleri bu şansı daha da artırır. Tekrar edeyim yüksek tecrübeli rakipleri bu sene Beşiktaş’ı geçse dahi, Kartal şampiyonluk şansını her yıl biraz daha artırır. Yeter ki yönetim bu yoldan dönmesin.
5- Necip'i alkışlayın, tebrik edin
Beşiktaş’ta Veli Kavlak’ın rakibinin kırmızı kartını iptal ettirmesinin ardından Necip Uysal’dan da fair playlik hareket gelmesi, kulübün marka değerini nasıl etkiledi?
Hiç gevelemeyerek, ‘derbide olsa yapar mıydı?’ ‘Şampiyonluk kaçsa ne olurdu?’ saçmalamalarına gerek yok. Alkışlayın, tebrik edin, doğrunun bu olduğunu söyleyin geçin. Bunları övün ki, çocuklar bunların övülmesi gereken şeyler olduğunu anlasın. İyiliğin aması olmaz.
‘’Hoca işi çözmüş‘’
Türk oyunculara, “Biz Galatasarayız, onlar bize tedbir alsın” mottosuyla yaklaşmak, her zaman işe yarayan bir Türk adedidir. ‘Küresel düşün, yerel davran’ taktiğini Hamza hoca iyi yerine getiriyor. Ancak kamptaki sakatlıklar takımı etkiler. Çözüm bulunmalı.
1- Sakatlıklar, hem bugün hem de uzun vadede takımın tamamını etkiler
Devre arası kampını Alanya’da geçiren Galatasaray, iki hazırlık maçında 3 sakat verdi. Turnuva seçiminde hata yapılmış olabilir mi? Burak, Semih ve Koray’ın yokluğu, Chedjou da Afrika Kupası’ndayken
sahaya nasıl yansır? Futbolu yönetenler lüks arabalarını düzgün olmayan yollara sokmazlar. Ama futbolcularının hangi zeminde oynadığının önemi yoktur. Daha da kötüsü futbolcular da lüks arabalarını kötü yola sokmaz. Ancak yıllardır bu tip zeminlerde oynar ama sesini çıkartmaz. Halbuki hemen her şeyin olduğu gibi zeminlerin de bir standardının olması şart. Türkiye, Özal döneminde çim zeminin önemine ikna olmuştu. Öncesi hep toprak, hep çamur. Ancak 30 yıl sonra sadece inşaat yapan bir spor sistemine sahibiz. Tribün ve tesis yapmayı biliyoruz. Ancak zemin ve sporcu konusunda bir gerileme var. Kulüpler ve sporcular bunları dert etmiyor. Sonuç da ortada. Bu sakatlıklar takımı kesinlikle etkiler. Savunma merkezinde tam da oturma sürecine girmişken yaşanan bu durum hem bugün hem de orta vadede takımın tamamını etkileyebilir. Şunu da söylemem lazım, bu standartta Türkiye Ligi’nden hemen alıp oynatabileceğiniz bir oyuncu yok. Adı geçen oyuncular alınmasın ama hiçbiri ideal seviyede oyuncu değil. Geriye Gökhan Zan kalıyor.
2- Hoca, basit direktiflerle rakip hakkında tedbirler alma yolunu seçmiş
Hamza hocanın, Yüzde Yüz Futbol’daki bir sözü dikkat çekiciydi. “Geldiğimden beri takıma hiç video izletmedim. Biz Galatasarayız, rakiplerin bize önlem alması lazım” dedi. Prandelli döneminde video izlemekten sıkılan oyuncular için, bu pozitif bir değişim midir? Öncelikle Hamza hocanın programda mükemmel bir performans çizdiğini söylemem lazım. Hem ilgi çekici hem de samimiydi. Çok açıktı... Bu çok önemli. Zira bu kadar şeffaf ama hatasız olmak özellikle takımdaki batılı oyuncuların kafasının rahat olmasını, doğru ilişki kurabilmesini sağlar.
Hocayı tebrik etmek lazım
Bu konuda da beni ikna etti. Oyuncuların Prandelli dönemindeki şikayetlerini haklı bulmamakla birlikte, hocanın bu bariz şikayeti ele alış tarzı önemli. Hoca, oyuncularla birlikte uzun analizler yapmak yerine, analizi yapıp, basit direktiflerle rakip hakkında tedbirler alma yolunu seçmiş. Gerçek bu. Ancak bunu özellikle Türk oyunculara ‘Biz Galatasarayız onlar bize tedbir alsın’ mottosuyla vermek her zaman iş yapan bir Türk adedidir. ‘Küresel düşün yerel davran’ Hamza hoca bunu iyi yapıyor.
3- Gökhan olayına gelince... Bence yönetimin Abdurrahim Albayrak’tan farklı karar alabileceği düşüncesindeyim
“Oyuncular sağolsun ‘alacağım yoktur’ kağıdı imzaladılar” açıklamasının yarattığı sıkıntı henüz geçmemişken, Gökhan Zan’ı medya önünde adeta bitiren Abdurrahim Albayrak’ın bu tür çıkışları, uzun vadede kulübe sorun çıkarabilir mi? Abdurrahim Albayrak sevilmek istiyor. Herkes tarafından. Dolayısıyla zaman zaman ortalama bir taraftar gibi konuşuyor. Önce Prandelli/Aysal hakkında söyledikleri
(Avrupa’da 4 takım çalıştırma hikayesi ve gönderemiyoruz ne yapalım!)... Ardından da bu örnekler. Albayrak oyuncular, taraftarlar ve hükümet tarafından sevildiği için 2 başkan adayı tarafından da istenmişti. Ancak şimdi belli oluyor ki, bu yetkiler ona biraz ağır geldi. Galatasaray Yönetimi Albayrak’ı kontrolsüz bırakmanın yarattığı sorunlarla yaşayacak. Bu kesin. Gökhan Zan olayına gelince... Ülkenin en iyi stoperlerinden olduğu konusunda şüphem yok. Ancak öngörülebilir değil. Sürekli ne olduğu bazen belli olmayan sakatlıklar nedeniyle onunla ilgili plan yapamıyorsunuz. Ancak ne olursa olsun bu kadar ihtiyaç varken ondan daha iyisini bulamazsınız. Ben, yönetimin Albayrak’tan farklı olarak onu yeniden takıma alma kararı verebileceğini düşünüyorum.
4- Türkiye Ligi’nde hemen alıp oynatacağınız o seviyede bir oyuncu yok
Transfer dönemi yerli bir stoperle kapanacak gibi görünüyor. Kamp döneminde Sneijder’in çok neşeli olduğu görüldü. En çok teklifin ise genç yetenek Sinan Gümüş’e geldiği ortaya çıktı. Kadrodaki fazlalıkların da birer birer gönderildiği göz önüne alındığında, mevcut kadro yapısı şampiyonluk yarışı için yeterli olur mu? Burak’ın sakatlığında Sinan Gümüş ve Bruma’nın dakika alması olası. Sinan yetenekli bir oyuncu. Avrupa piyasasında da tanınıyor. Potansiyeli yüksek. Sneijder’in Umut’un arkasında olduğu ama iki hücum kanadıyla oynayan bir takım görebiliriz. Stoper işine gelince... Tekrar ediyorum. Türkiye Ligi’nde hemen alıp oynatacağınız o seviyede bir yerli oyuncu yok.
‘’Fikstür avantajı yok‘’
Fikstür avantajı kavramanına inanmıyorum. Hele de Fenerbahçe’nin ikinci yarıda derbileri evinde oynuyor olmasının şampiyonluk yolunda belirleyici bir fark yaratacağına hiç... Ancak illa fikstürden
bahsedeceksek başka gerçeklere de bakmamız gerekir:
-Sarı-Lacivertliler’in 10 deplasmanı var. Ve bu rakiplerinden fazla.
-Evindeyse şampiyon olmamış sadece 4 rakibi olacak. Yani en azından kağıt üzerinde evinde mutlak kazanacağı planlanan maç sayısı az.
-Daha da ötesinde bu maçlardan sadece biri, belirleyici haftalarda oynanacak. 29. haftadaki Balıkesir maçına kadar sadece 21. haftada Akhisar’ı konuk edecekler. Diğer maçları Trabzonspor, Galatasaray, Beşiktaş ve Bursa’yla... Yani bir derbi, bir deplasman gitgeliyle geçecek 12 haftadan bahsediyoruz.
Dolayısıyla var olan fikstüre bir dezavantaj denemese de bariz bir avantajdan bahsetmek asla mümkün değil. Unutmamalı geçen sene Fenerbahçe şampiyonlardan Galatasaray ve Bursa’yı yenmiş, diğer iki maç berabere bitmişti. İlk yarıda oynadığı -her ne kadar zor maçlar olsa da- 7 deplasmandan 3 galibiyet çıkarabilmiş Fenerbahçe’nin bunun ötesine geçmesi gerekecek. İşin kilit noktası bu. Fenerbahçe için belirleyici olacak 29. hafta geldiğinde yarışta ya da geçen yılki gibi şampiyonluğu almış olması için vites artırması şart.
Tecrübe mi, yaş mı?
Bu gitgelde Fenerbahçe’nin en önemli silahı tecrübesi olabilir. Volkan 13, Egemen 14, Caner, Mehmet Topal ve Gökhan 8, Meireles ve Alves 11, Kuyt 12 ve Emre tam 18 yıldır büyük takım formasıyla mücadele etmeye alışık. Bu tecrübede bir takımın sadece Türkiye’de değil, dünyada eşi benzeri azdır. Ve yarım sezonluk zorlu bir mücadeleye çıkıyorsanız bu iyi bir silahtır. Kuşkusuz orta vadede hızlı bir yenilenmeye ihtiyaç olduğu kesin. Ancak bu büyük bir avantaj. Burada eksik kalan nokta gol ayakları anlamında tecrübe ve duygusal açıdan takımın oldukça gerisinde olması. Bu bir transferle çözülecekse adı geçen oyuncuların hemen tamamı çözüm olabilir. Özellikle Meier ve Dzeko’nun ekstra bir katkı vereceği kesin. Gomis içinse aynı iyimserlikte değilim. Çünkü Fenrbahçe’nin bir garanti golcüye ihtiyacı var, bir forvete değil. Sadece Emre, Caner ve Gökhan’ın pasları dahi Meier ya da Dzeko’yu bu ligde başka bir noktaya getirir.
Alper ve santrfor
İsmail Kartal’ın ligin son iki haftasında oturttuğu oyun, takımı öncekinden 2 kişi daha kalabalık yaptı. Emenike ruhen ve fiziksel açıdan Dünya Kupası yıkımın altında ezilmiş, yok olmuştu. Sow da çizgi oyununu Yanal dönemindeki seviyede yapmak bir yana rolününün dışına çıkıyordu. Çok içeri girerek Caner’e koridor yaratmanın dışında onu yalnızlığa itti. O da savunma kalabalıklarının arasında kayboldu. Alper devreye girip, Sow santrfra geçince iş değişti. Caner yardımcı buldu. Emre ve Raul’un yapamadığı delicilik işlerini üstlendi. Sow da net bir rol sahibi oldu. Gana’ya attığı son saniye golünden çok daha rahat pozisyonlar yakaladı ama gol atamadı. Ancak buna üzülmek saçma. Çünkü bunun öncesinde Fenerbahçe hücumcuları neredeyse demarke şut bulamadan maçları tamamlıyordu. İşi Kartal çözdü, geç de olsa... Tam raya oturmuşken aranın gelmesi büyük dezavantaj oldu.
Emre ve Egemen
Emre 16 lig maçında 13 kez sahaya çıktı. Bu Emre’nin kariyerinde az görülen bir yüzde. Bu boş bir performans da değil. Topal’ın dünya klasındaki varlığını tamamlayan bir akıldan bahsediyoruz. Eğer bu yüzde, ikinci yarıda da devam ederse sezonun en önemli oyuncusu olacağı kesin. Alper’in 11’e girmesiyle, Emre’nin kat etmesi gereken mesafe azaldı. Ayrıca topla ilişkisinde daha efektif açılım var. Onun varlığı ve performansı takım için çok önemli. Bunlardan biri de yerine konulmaz olan Egemen. Fenerbahçe’nin takım boyunu ayarlayan o. Takımı arkadan destekleyip yerinde müdahalelerle gereksiz ve yorucu geriye koşuların sayısını azaltıyor. O ve Emre olmazsa Fenerbahçe büyük sorun yaşar.
‘’Emenike satılsa kimse itiraz etmez‘’
Fenerbahçe ara transfer döneminde Emmanuel Emenike’yi satmalı mı?
Satılsa kimse itiraz etmez
Emenike bir destek santrfor olduğunda kendine koridor bulabiliyor. Yarım sezonda 2 gol atan Fenerbahçe santrforu olmaz. Bu tabloda satılırsa kimse itiraz etmez.
Emenike’nin santrforda, Sow’un solda oynaması Fenerbahçe’yi bu sene 2 kişi eksik yapıyor. Geçen sene bu durum farklıydı. Bu yıl Alper’in gösterdiği çok yönlü ofansif oyunu da bu denkleme eklemek lazım. Sow’un santrforda Alper’in orta sahada yer aldığı oyun şu ana için açık ara en iyi işleyen düzen. Emenike’nin kendisini içine hapsettiği duygusallık da performansını imha ediyor. Bunda Dünya Kupası’nda beklendiği zıplamayı yapamamış olmasının hayal kırıklığı da var tabii. Ancak büyük takım oyunculuğu bu kadar uzun süren duygusal krizleri kaldırmaz. Nijeryalı’nın haklı olduğu taraflar da var.
Kendisini en iyi ifade edebileceği pozisyon Fenerbahçe’de yok. O bir destek santrfor olduğunda kendisine koridor bulabiliyor. Geçen sezon Dünya Kupası öncesi ekstra bir çaba göstererek verilen görevin altından kalktı ama şimdi motive olacak bir şey bulamıyor. Bu tabloda Emenike gönderilirse kimse itiraz etmez. Yarım sezonda 2 gol atan Fenerbahçe santrforu olmaz. Güiza’nın dahi gerisine düştü.
Emenike giderse, Meier yerini doldurmak için doğru isim olur mu?
18 maçta 15 gol atabilir
Meier son 4 yılda beklenmedik bir çıkış yakaladı. Fenerbahçe’nin aradığı santrfor özelliklerine sahip. Bu transfer gerçekleşirse, 18 maçta 15 golü yakalarsa şaşırmam.
Alexander Meier 31 yaşında. Son 4 yılda beklenmedik bir çıkış gösterdi. Geç gelen bir ilhamla, çok çalışmayla kendisine bir yer edindi. Aslında hücuma dönük bir orta saha oyuncusu ama Fenerbahçe’nin aradığı santrfor özellikleri de var. Hem driplingi olan güçlü bir oyuncu, hem de Caner ve Gökhan’dan gelecek ortalarla buluşma konusunda ideal tercih. Frankfurt’un Bundesliga ilk yarısının
gol kralını bugün satma ihtimali ne bilmiyorum ama eğer bu transfer olursa 18 maçta 15 golü yakalarsa şaşırmam. Meier bazen çok net goller kaçırıp taraftarı deli de eder ama Fenerbahçe yıllardır öyle bir
santrforsuzluk yaşıyor ki kimsenin şikayet edeceğini sanmıyorum. Bu transfere özellikleri değil ama güvenilir performansı açısından yeni bir Kuyt alımı diyebiliriz. Fenrbahçe bu oyunu oynayacaksa en az 2 yıl iş görür.









































