‘’Derinden etkiler‘’
Melo olmadığı zaman sadece enine değil, dikine tandem de bozuluyor. Hamza hocanın burada vereceği karar, sadece bu seneyi değil, teknik direktörlük kaderini de etkiler. Birinci tercih Hamit olacağından, pamuklara sarılıp saklanması lazım.
Selçuk-Melo ikilisi 4 senedir Galatasaray makinasının ana motoru. İkisinden biri olmadığı zaman, sadece enine değil, dikine tandem de bozuluyor. Birinin yokluğu diğerini, savunmayı, hücumu, kanatları etkiliyor. Melo’nun en az 2 ay olmaması, Galatasaray’ı derinden etkileyebilir. Hamza hocanın burada vereceği karar sadece bu senenin kaderini belirlemez, onun teknik direktörlük kaderini de etkiler. Eldeki oyuncular arasında Emre ya da Yasin’in
kullanılamaz olduğunu düşünüyorum. Birinci tercih her zaman Hamit’tir. Bayern Münih, Real Madrid görmüş bir oyuncu, oyun bilgisi açısından belki Melo’dan da ileride olabilir. Bu yüzden sakatlıklarla sık sık karşılaşan Hamit’in pamuklara sarılıp saklanması gerekiyor.
Yılın sürprizi olabilir
Elde bir ihtimal daha var. O da en son akla gelen: Dzemaili. Zannedildiği kadar kötü bir oyuncu değil. Hatta vasatın bayağı üzerinde. Ancak içine düştüğü ruh hali, yabancı sınırlamasının onu dışarıda bırakması, çözümsüz bir krize yol açtı. Şimdi Melo yokken, yabancı sınırı biraz olsun rahatlayacak ve Dzemaili vazgeçilmez olduğunu hissedebilir. Eğer bu mesaj ona doğru şekilde verilebilirse, İsviçreli yılın en büyük sürprizi olabilir.
‘’Alper'siz ve santrforsuz olmadı‘’
Güray’ın olağanüstü golü, Alves’in ofsaytı ayarlayamayışıyla geldi. Bu, kuşkusuz Mert’i paralize eden vuruşun değerini düşürmez. Mükemmeldi.
Bundan sonra Fenerbahçe savunması, 80’e kadar buna yakın bir hata yapmadı. Mehmet Topal’ın, standart üstü toplarlayıcılığı sayesinde tabii. Roberto Carlos’un orta sahada kurduğu 6’lı dinamik bloğun yaratması muhtemel top kapma ve baskınları engelledi. Ancak Alper’siz Fenerbahçe’nin driplingle mesafe kateden oyuncusu olmayınca baskı geçikti. 25’ten sonra 6’lı bloğu kırıp 3. bölgeye yerleşebildiler. 13’de Emenike’nin yarım metreden kaçırdığı inanılmaz pozisyondaki organizasyon istisnaydı. Ceza sahası çevresine yerleştikten sonra ise sabırla top çevirdiler. Duran toplarda hava toplarını alamadılar ama az da olsa pozisyon çıkardılar. Ceza sahasına driplingle girecek, dar alanda iş yapacak oyuncu eksikliğiyse bakiydi. İkinci yarıda Emenike, sol kanada geçene kadar bu sorun devam etti. 41’de Meireles’le gelen harika gol, çizgiden çizgiye atılan toplarla genişletilen Akhisar savunmasına karşı bulunan 3. şanstı.
En iyi tercih Webo
Emenike sola geçince onun dripling becerisiyle Gökhan, iki kez çok net pozisyona girdi. Emenike, merkezde ne kadar olmuyorsa bu tip oyunlarda kanada geçince de o kadar etkili oluyor. Bu kesin... Tercihlerinde her zaman doğruyu yapmıyor belki ama santrforluğundan çok daha ileride olduğu kesin. Peki! Kim santrfor olmalı? diye sorarsanız bunun cevabı yok. Kağıt üzerinde Webo’nun eldeki en iyi tercih olduğunu hep söylüyorum. Fakat fiiliyatta o da oldukça paslı.
Altın madalya alır...
Bu, çok yorucu oyunun, özellikle dripling işini üstlenen bekleri yorgunluktan perişan ettiğini söylemek lazım. Değişiklikler Fenerbahçe orta sahasını iyice yumuşattı ve bekler çöktü. Akhisar’daki değişiklikler ise kontrayı güçlendirdi. 80’den sonra net pozisyonları ve golü Akhisar buldu.
Bir hakem notu: 49’da Custodio’nun Mehmet Topal’ın yüzüne tüm vücuduyla vuruşunun kırmızıdan başka karşılığı yok. Hakemin Portekizli’ye ikinci sarıyı dahi göstermemesinin yanında yüzde 99 gollük bir akını da kesmesiyse kombine hakem hataları konusunda altın madalya alır.
‘’Bilic savruluyor‘’
Perşembe akşamı Beşiktaş’ın hücum oyuncuları ceza sahasına girmek konusunda çok çekingendiler. Psikolojik bir engel vardı sanki. Dün de bunun etkileri devam ediyordu. Töre ve Demba Ba’nın takımda olmayışı da bunda etkili oldu kuşkusuz. Burada herkesin aklına gelen soruyu deşmek lazım. Perşembe en belirgin sorun Gökhan’ın kaleye uzak kalmasıydı. Bursa maçını çeviren adam perşembe kaleye uzaktı, dün akşam ise sahada bile değildi.
Töre neden yok
Gökhan Töre gerçekten bu kadar dinlenmeye ihtiyacı olabilir mi? 23 yaşında bir oyuncu çok iyi oynadığı bir Bursa maçından sonra neden önce kaleye bu kadar uzak bırakılır ve dün de sahada olmaz. Bilic’in bu takımı getirdiği yerin önemini ve alınan yolun uzunluğunu biliyorum. Fakat durmak neden?
Gökhan’ın yedek olmasına karar verilmiş olsa dahi, maç öncesi Demba Ba’nın oynamayacağı belli olduğu anda Töre yeniden 11’e yazılmalıydı. Eskişehir’in uzun bir savunması ve sertleşebilen bir orta sahası var. Cenk’in çok iyi oynadığı ve hatta farkı engellediği maçta yediği golün ardından Es Es’in savunma öncelikli bir oyuna geçmesi de sürpriz değil. Fakat Bilic’in buna yine tepki vermeyişi çok ilginç.
Planı doğru yapamadı
Sonradan döndüğü 3’lüye yakın savunma eğer portföyde varsa Motta baştan dışarda kalmalıydı.
Ba yoksa Gökhan kesinlikle 11’de olmalıydı. Diego ve Yumlu’nun merkezinde olduğu bir savunmanın altıpasa yerleşmesini Pektemek sahadayken istemezsiniz. İstememelisiniz.
Bilic planı doğru yapamadı, kaderini ele alamadı. Olayları yönetemedi peşinden sürüklendi. Hep geriden geldi.
Çok kritik bir virajda savrulmaya başladı Beşiktaş. Önüzümdeki 15 günde çok şey değişebilir.
‘’3 gol atmak için oyna‘’
“İlk maçta ortaya konulan futbol doğruydu ancak savunmada ve orta sahadaki soğukkanlılık ileri uçta yakalanamadı. Olimpiyat’ta kompakt bir hücüm oyun ortaya konulursa gol bulmak sorun olmaz”
1-0 çok zor bir skor. Hele de Sturridge, Sterling, Ibe gibi oyunculara sahip bir takım karşısında.
Bu tip bir takıma karşı Beşiktaş’ın 2. maçta da dengeli bir oyun oynaması mantıklı görünebilir. Ancak Beşktaş’ın iyi yaptığı bu değil. Siyah Beyazlılar önde oynadıklarında baskılı olduklarında fark yaratıyorlar. İlk maçtaki oyun doğruydu ancak savunma ve orta sahadaki soğukanlılık hücumda yoktu. İkinci maçta bu olmalı. Akın sürekliliği önde baskı ve soğukkanlı bir oyun. Olcay’ın Ba’ya verdiği pas dışında
ayakları ileri gitmedi neredeyse. Böyle olmaz. Töre kaleye çok uzaktı. Böyle de olmaz.
Beşiktaş kompakt bir hücum oyunu oynayıp sakin sürekliliği sağlamalı. Bunu yaparsa sorun kalmaz. Gol bulunur. Yenecek bir golün 3 gol gerektireceğinden çekinmek yerine 3 gol atacak bir oyun lazım. Çünkü herhalükarda atmanız gereken gol sayısı 2.
Bu arada Motta’nın olmayışı Beşiktaş için avantaj. Orada bir sol bek var zannedip ona göre oynamaktansa 10 kişi oynayıp ona göre tedbir almak daha iyi olabilir.
‘’Cebinde bombayla dolaşmak‘’
‘Henderson ve Allen’a yakın oyna. Stoperlerden top almalarını engelle... Liverpool, kanattan gelirken mutlaka Olcay ve Gökhan geri koşsun.
Rakip oyun kurarken Sosa ve Demba Ba rahatsız etsin. Topu alınca sakin kal, en uygun pası bekle. Çünkü rakip, alan savunması açısından pozisyon sadakatine sahip ancak çok yırtıcı değil.’ Bu oyun 35’de Olcay’ın harika pasında arkaya sarkan Demba Ba’nın net pozisyonda kötü vuruşuyla kaçırdığı gole kadar rakibi durdurdu. Oyunu almalarına asla izin vermedi. İngiltere’de geçen yıl şampiyonluğu kılpayı kaçırmış bir efsaneye karşı ilk maça böyle başlayabilmek olağanüstü. Hep söylüyorum. Beşiktaş’ın oyunu konvertibl. Yani Antep’te işleyen model Londra’da, Liverpool’da da işliyor. Yerel olanla uluslararası olanda fark yok. Dün bunu bir kez daha gördük.
İlk yarıda eksik kalan, Beşiktaş’ın, Liverpool’un 3 uzun stoperinin oluşturduğu duvar karşısında tedirgin kalmasıydı. Olcay, Gökhan (bir tek o sonradan atlattı) ve Sosa normalde yaptıkları dalışlara yeltenmediler. Yüksek bir duvar bu hat. Psikolojik üstünlük sağladılar.
Ba’nın kaçırdığı golden sonra Beşiktaş’ın sol kanat zaafını da kullanmaya başladılar. Motta çok formsuz ve Ibe da burayı iyi kullanarak zorladı. Ancak Beşiktaş alan savunması bozulmadı. Baskı yediler, gedik vermediler.
Olcay dururken, Sosa’yı çıkartmak
İkinci yarıda çizgiden çizgiye hücumu genişletip maçın başında beklenen baskıyı yaptı Liverpool. Ama Cenk-Pedro anlaşmazlığında Lallana’nın boş kaleye atamadığı dışında üretim yoktu. Beşiktaş oyunu kilitlemeyi başardı. Kuşkusuz Rogers’ın Coutinho’yu çıkarması da buna yardım etti. Bilic’in ev sahibine yardımı ise Olcay dururken Sosa’yı çıkarmak ve Töre’yi kaleye bu kadar uzak tutmak oldu. Skorun Motta’nın manasız penaltısıyla şekillenmesi ise çok bilinen bir sürpriz. Onunla oynamak cebinde pimi çekilmilş bombayla dolaşmak gibi.
‘’Melo'dan öncesi ve sonrası‘’
Galatasaray’ın 10. dakikada Melo’nun sakatlanıp oyunu terk etmesine kadar oynadığı oyun bir çeşit rüya. Rakibin gücünü bir kenara bırakırsak, Hamza hocanın öğrencileri 4-6-0’ı çok iyi bir şekilde uyguladılar.
Burak mı santrfordu, Sniejder mi? Yasin mi sağdaydı, Bruma mı? Öndeki 6’lının Olcan Adın’dan da destek alarak yüklenişleri, pozisyonların geçişken olduğu bir oyun yarattı. 2 verilmeyen penaltı yarattılar (ki Yasin’in maruz kaldığı bir gün önce Kerim’e çalınanla birebir aynı ve net bir penaltıydı), 3 de gol geldi. İlki, yerleşim açısından riski ortadan kaldıran iyi bir duran top işiydi. Diğerleri ise Yasin’in pasörlüğünde şahane iki vuruş; Snijder ve Burak’tan...
Büyük takımlar böyle oynamalı
Bu oyun iştah artıran bir tür. Her oyuncunun skora yakın oluşunun yanı sıra veya buna bağlı olarak, pas opsiyonunu artıran bir hareketlilik vardı. Melo’yla Selçuk’u ceza sahasına yaklaştırdılar. Hatta Koray ve Chedjou’yu da. Büyük takımlar evlerinde böyle oynamalı işte.
Melo sonrası ortaya çıkan ise çok manidar. Yine Emre Çolak’ın merkeze gelişi 1 dakika sonra Balıkesir’in Aykut’un kırmızısıyla eksik kalmasına rağmen tıpayı açtı.
Etkin pres olmayınca...
Bu tip bir oyunda orta saha oyuncuları önde ve etkin bir presle oynayamazsa sonuç vahim oluyor. Pozisyon geçişkenliğinin yarattığı keyif terse dönüp pozisyon kayıplarına dönüyor. Tabii bunun eksik ve ligin dibindeki bir rakibe karşı oluşu ilginç. Yanlış anlaşılmasın, Galatasaray bu bölümde de pozisyon buldu. Ancak çok geri koşmak zorunda da kaldı. Gol dışında Balkes’in 2 de net pozisyon bulduğunu söyleyelim. Bir kez direk, bir de Muslera meziyeti onları durdurdu. Tabii Ermin Zec’in oyuna girişi de bunda etkiliydi.
Galatasaray bu yarışta olacaksa gelecek haftalarda Selçuk-Melo ikilisi hiç bozulmamalı. Hep bildiğimiz dün bir kez daha okuduğumuz ders bu...
‘’Zemine rağmen mükemmel‘’
Bu iki harika takımı, bu korkunç zemine mahkum edenler utanmalı. Bu korkunç zemine rağmen oyun iştahını kaybetmeyen oyuncular ve hocaları da istedikleri kadar övünebilirler.
Çok kolaylıkla bu şartlardan sıkılabilirlerdi ve biz de bu harika maçı ve finali seyretmeyebilirdik. Seyrettirdikleri için müteşekkiriz.
Ramon Motta uyuyakaldı
Açıkça söylemek gerekirse zeminden daha çok etkilenen Bursaspor oldu. Kendi evlerinde halı gibi bir zeminde oynuyorlar. Orta sahaları ince işlere daha yatkın. Afalladılar. Oyun iştahları kesilmedi ama oyun akışkanlığını düştü. Beşiktaş ise haftalar süren düşüşün ardından yükseldi. Sosa-Veli-Atiba’yla oynadığı zaman zaten başka oluyorlar. Dönenleri toplamak ve baskı yaratmak konusunda üstüne yok bu hattın... Bursa orta sahası, Volkan’ın yokluğunda Ozan’ın sağ kanada gidişiyle topa istediği gibi hükmedemeyince oyunu Beşiktaş aldı. Gol ise Bursa’dan geldi.
12. dakikada Bakambu’yla Bursa’nın bulduğu golde verilen açık tamamen Motta’nın uyumasıyla alakalı... Orta sahada taçı attıktan sonra meydana gelen karambol ve Josue’nin Fransız’a attığı derin pasta Motta uyuyakaldı. İşi Atınç’a bıraktı. Hata, genç stoperin değil onun. Ev sahibi gole rağmen durmadı. Ancak baskıdan değil, Atınç’ın uzun pasına Sosa’nın olağanüstü pivot performansından buldular golü. Beşiktaş yine durmadı ama Harun da çabuk pes etmedi. Oğuzhan’ın karta çok yakın Veli’nin yerine girişi ve Bursa’nın son 20 dakikalardaki klasik düşüşü birleşince baskı seviyesi ve akın sürekliliği arttı.
Sonda önce Gökhan, sonra Ozan’ın şahane golleri ve penaltıyla oyun zirveyi buldu. Bu final bu maçı her şeye rağmen çok isteyen tüm oyuncuların bize hediyesi.
Güneş’in peşinden gitmek lazım
Şu açık. Eğer Bursa bu yatırımına devam ederse önümüzdeki dönemde yeni bir şampiyonluk hayal olmaz. Güneş’in peşinden gitmek lazım.
Ancak öyle olmayacaksa Şenol Güneş’in İstanbul büyükleriyle çalışma vakti çoktan geldi de geçiyor.
Bu arada 62’de Fernandao’nun kırmızısı pas geçildi. Pedro, 10 santim kısa olsa ve o taban boynuna gelmiş olsa kimse sormazdı bile. Oyuncu tabanla topa giderken gittiği yere bakmakla yükümlüdür. Görmemek bahane değil. Penaltı ise doğru ancak Kerim’in düşmeye hazır oluşu da kararı kolaylaştırdı.
‘’Selçuk girdi 5 oldu‘’
Bu utanç verici zemin için fazla teknik ve orta sahası fazla yumuşak bir takımdı Fenerbahçe.
14. dakikaya kadar Emenike ile bir gol ve Sow’la net bir pozisyon buldular. Emenike’nin golünün önemi: Kuyt’ın arkaya attığı topla buluşabilmesi ve tekte yaptığı vuruş... Ayağına isteyen sonra geçen oyuncu o... Bu kez dar alanda farklısını yaptı!
Sonra Alper ile Selçuk, Meireles yerine Sow, Diego ve Emre’yle oynamanın verdiği sıkıntı ortaya çıktı.
Antep, Fenerbahçe orta sahasını sürekli geri koşturdu. İlk yarı itibarıyla en çok koşanlar hep Fenerbahçe orta sahasındandı. Boy uzadı.
Özellikle Caner-Sow kanadından Antep çok rahat geldi.
Son 3 sezondur ilk kez...
Muhammet ve Murat’la yüzde 100’lük pozisyonlar buldular. Mert, kalesinde değilken dahi kaçırmayı başardılar.
Devre sonuna kadar İsmail Kartal’ın müdahale etmeyişini cezalandıramadı ev sahibi. Dördü çok net, 7 pozisyon buldular yarım saatte. Üç sezondur Fenerbahçe’nin bu kadar büyük açıklar verdiğini hatırlamıyorum. Hele de böyle bir başlangıçtan sonra...
Kartal’ın devre arasındaki Selçuk-Diego değişikliği, dramatik bir sonuç doğurdu. Sow, manasız geri koşulardan kurtuldu. Caner, daha rahat çıkmaya başladı. Ve ilk yarıda Fenerbahçe sol kanadını yıpratan Antep, burayı tutan iki oyuncunun gazabına uğradı. Sow, Caner ve Topal sırayla yaptıkları asistleri Kuyt ve Sow (2) tamamladı.
2. yarı itibarıyla Fenerbahçe’de eleştirilebilecek az şey var. Ancak bunlardan birinin Egemen oluşu önemli. O döndüğünden bu yana Fenerbahçe’nin takım boyu kısaldı. Pozisyon vermemeye başladı ancak dün ilk ayrıda bunun dışında bir durum vardı. İkinci yarıda ise Egemen’in penaltı ve kırmızı karta çok yakın durması herhalde iğneyle sahaya çıkmasına yol açan sakatlığından olmalı. En kötü günlerinden birindeydi...









































