‘’Kral'ın şovu!‘’
Kış ayında Dünya Kupası resmen başladı. Favori çıktığı maçta Ekvador, -öncesinde çıkan rüşvet iddialarına nazire yaparcasına- Katar'a acımadı ve net bir skorla kazandı: 0-2. 22. Dünya Kupası'nda ilk kez ev sahibi açılışı kaybetti. Özellikle ilk yarıdaki futbolla Katar, hem grupta sıfır çeker hem de çok kart görür. İkinci devredeki gibi cesur olmaları şart; çünkü kaybedecek bir şeyleri yok. Fenerbahçeli Enner Valencia ise daha maçın başında kafayı vurdu, ofsayt sebebiyle golü sayılmadı.
Kupada penaltıdan bir ilk
Katar'da ağları havalandıran ilk isim olmakta kararlı olan kaptan Valencia, 15'te kalecinin müdahalesiyle yerde kaldı ve 16'da kupa tarihinde penaltıdan ilk açılış golünü kayıtlara geçirdi. Bu, Güney Amerika ekibinin Dünya Kupaları'ndaki ilk penaltı golüydü. 31'de sağdan Preciado ortaladı ve Valencia enfes bir kafa vuruşuyla ikinci kez ağları sarstı.
Delgado'yu geride bıraktı
Gecenin yıldızı olan; Milli Takımı'nın tarihteki en skoreri Valencia, toplamda 5 gole ulaştı ve 3 gollü Agustin Delgado'yu geride bırakarak ülkesinin bu kupa tarihindeki en golcüsü unvanını da elde etti. Rakibin sert faullerine de maruz kalan Valencia, ikinci yarıda girdiği bir ikili mücadelenin ardından 77'de oyuna devam edemedi. Hollanda ve Senegal'in olduğu A Grubu'nda Ekvador'un ilk maçını en zayıf rakiple oynayarak kazanması, gruptaki kaderini belirleyecek iki büyük sınavı öncesi kesinlikle ekstra bir avantaj olacaktır.
‘’Türkiye'nin ayak sesleri‘’
UEFA Ülke Katsayı Sıralaması'nda geçen sezonu 20. tamamladığımız için iki sezon sonrasındaki Avrupa Kupaları'na katılımımızı ilgilendiren 2022-23 sezonu, hayati derecede önem taşıyordu. 5 takımla başladığımız bu sezonda tek fireyi Konyaspor'la verirken, Fenerbahçe Avrupa Ligi'nde, Sivasspor ve Başakşehir de Konferans Ligi'nde gruplarından lider çıktı. Trabzonspor da Kupa 2’de üçüncü olarak Kupa 3'te yoluna devam ediyor. Tarihimizde ilk kez 4 takımla Şubat ayını göreceğiz.
Ne kadar teşekkür etsek az
Geçmişte bize puan kazandıran tüm takımlarımız gibi bu sezonki temsilcilerimize de ne kadar teşekkür etsek az. Onlar şu an ülke futbolunun geleceğini kurtarıyorlar. Bu haftaki 4 karşılaşmamızdan bonuslarla birlikte 3.600 gibi inanılmaz bir puan kazandık. An itibarıyla daha grup aşamasında 10.800 ile tarihimizde en çok puan topladığımız 2012-13'ü (10.200) geride bıraktık. UEFA'daki 55 ülke içerisinde; İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya ve Fransa'dan sonra bu sezon en çok puan toplayan 6. ülkeyiz. 20. başladığımız ülke sıralamasında toplamda 31.100 puanla genel tabloda 12.'liğe kadar yükseldik.
Eski günlere dönmek için
Açıkçası bu kadarını hayal bile etmiyorduk ama başardık! Gelecek sezon ne yazık ki Avrupa'da 4 takımla temsil edileceğiz ve Avrupa Ligi'nde takımımız olmayacak. Tekrar Avrupa'da 5 takımlı günlere dönmek ve 2024-25 sezonunda Süper Lig şampiyonumuzu direkt Devler Ligi gruplarına yollamak adına 2022-23'te en az 11. sırayı almamız şart. Bu hedefe çok yaklaştık ve hatta 10. sıraya bile gözümüzü diktik.
9 ülkeden biri konumundayız
Grup aşamasından sonraki eleme turlarında da gaza basmaya devam edersek, bu da mümkün. Çünkü en büyük avantajımız, listedeki tüm ülkeleri baz aldığımızda, '4 ve daha fazla takımla' yola devam eden 9 ülkeden biri olmamız. 31.785 puanlı 11. Sırbistan (Konferans Ligi Son 16 Play-Off'una kalan Partizan) ile 33.600 puanla 10.'luk koltuğunda oturan Avusturya'nın (Avrupa Ligi Son 16 Play-Off'una kalan Salzburg) Avrupa'da tek takımları kaldı.
Çok takım, çok puan demek
Arkamıza baktığımızda da 13. İsviçre'nin (Konferans Ligi Son 16 Play-Off'una kalan Basel) ve 15. Norveç'in (Konferans Ligi Son 16 Play- Off'una kalan Bodo-Glimt) de tek temsilcileri var. 14. Çekya'nın ise hiç takımı yok! Ülke Sıralaması'nda son 30 yılda en iyi derecemiz, 2000-01 sezonundaki 7.'lik! Türk Futbolu'nun bu yerlere ulaşmaması için hiçbir sebep yok. Yeter ki, bu sezon ve gelecek dönemde bu performanslarımızı 'çok takımla' devam ettirelim, Süper Lig mücadelesi sırasında Avrupa'yı ikinci plana atmayalım. Konu aslında çok basit; ne kadar çok takım, o kadar çok puan...
2023-24'te Avrupa Kupaları'na katılım (20. sırada tamamladık)
Lig şampiyonumuz: Şampiyonlar Ligi 1. ön eleme turu
Lig ikincimiz: UEFA Konferans Ligi 2. ön eleme turu
Türkiye Kupası şampiyonu: UEFA Konferans Ligi 2. ön eleme turu
Lig üçüncümüz: UEFA Konferans Ligi 2. ön eleme turu
2024-25'te Avrupa Kupaları'na katılım (Eğer 11. olursak)
*Lig şampiyonumuz: Şampiyonlar Ligi Play-Off
Lig ikincimiz: Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme
Türkiye Kupası şampiyonu: Avrupa Ligi Play-Off
Lig üçüncümüz: Konferans Ligi 3. ön eleme
Lig dördüncümüz: Konferans Ligi 2. ön eleme
(Not: (*) Şampiyonlar Ligi şampiyonu, söz konusu sezonda kendi liginde Kupa 1'e direkt gidiş biletini kaparsa bir sonraki sezonda 11. sıradaki ükenin şampiyonu da direkt gruplara katılmaya hak kazanıyor.)
‘’Güzel günler yakın!‘’
Avrupa Kupaları'nda tartışmasız tarihimizin en iyi haftalarından birini yaşadık. Nasıl sevinmeyelim ki; Avrupa Ligi gruplarında Fenerbahçe ve Trabzonspor, Konferans Ligi'nde de Başakşehir ile Sivasspor, sahadan zaferlerle ayrıldılar; ilk kez aynı günde Türk takımları 4'te 4 yaptı. Geçen sezonu 20. bitirdiğimiz için gelecek sezon UEFA'ya 5 yerine, 4 takım gidecek ve Avrupa Ligi'nde olmayacağız. İşte böylesine kritik bir dönemde UEFA Ülke Sıralaması'nda bu hafta 1.600 puan kazandık ve Danimarka ile UEFA'nın ihraç ettiği takımsız Rusya'yı geçerek 18.'likten 27.300 puanla 16. sıraya ulaştık.
4 yerine yeniden 5 takım
An itibarıyla gözümüzü ilk 15'in içine diktik. Eğer bu sezonu ilk 15'in içerisinde tamamlarsak, 2024-25'te tekrar 5 takımla UEFA'da olacağız, Avrupa Ligi'ne yeniden takım gönderebileceğiz ve de Devler Ligi'ne 2 temsilcimiz katılacak. Şu anda Fenerbahçe ve Başakşehir, gruptan çıkmayı garantiledi. Trabzon ve Sivas da umarız bir üst tur biletini kapacaklar. Dileğimiz, 4 takımımızın da Play-Off oynamadan, lider olarak direkt son 16 Turu'na yükselmeleri.
En formda ülkelerden biriyiz
Onların kazanarak devam etmeleri ve gruptan çıktıklarında alacakları ekstra bonuslar, Süper Lig şampiyonunun genelde direkt gruplara katılımını sağlayan 11. sıraya ya da daha yukarıya çıkmamızı sağlayabilir. Bu sezon Ülke Sıralaması'nın en formda ülkelerinden biriyiz. Ayrıca listede 10- 20 arasında en çok puan toplayan (7.000) ve en fazla takımla temsil edilen (4) ülke konumundayız. Eğer söz konusu sıralamada bu performansımızı fazla düşüş yaşamadan devam ettirebilirsek, sadece 2024-25 sezonunu değil, Türk futbolunun Avrupa arenasındaki geleceğini kurtarmak adına da büyük bir iş başarmış olacağız.
‘’Sarı lacivert baskı çemberi‘’
Fenerbahçe, Süper Lig'de son şampiyonluğunu 2014'te, son Türkiye Kupası'nı 2013'te kazandı ve Şampiyonlar Ligi gruplarında en son 2008-09'da mücadele etti. Böyle büyük bir kulübün hedeflerine bir türlü ulaşamaması, camiada haliyle büyük bir baskı yarattı. Bu panik ortamının içinde -elbette kombineleri tüketen ve 1 formanın 629 TL olmasına rağmen satış rekoru kırmasını sağlayan taraftarlar dahil- sağlıklı düşünmek ve karar vermek hiç de kolay olmamalı. Düşünün; yepyeni bir sezon, Jorge Jesus gibi büyük bir isim ve sezonun daha ilk resmi sınavında Dinamo Kiev'in Kadıköy'de attığı ilk gol sonrası stadın her yerinde hissedilen gergin atmosfer, Jesus'a yapılan eleştiriler...
Sakin kalamıyorlar
Sarı-Lacivertliler'i iyi bilen ve bu süreçte olayın içinde olan bazı önemli kişilere şunu sordum; Fenerbahçe'nin ana problemi nedir? Camiada bir baskı çemberi olduğunu ifade ettiler. Özetle, Başkan kötü sonuçlar üzerinden taraftarlarca baskı altına alınıyor, oyuncular ve teknik direktör de başkan ile tribünler tarafından yine aynı sebepten baskı görüyor. Başkanın etrafındakilerin yeteri kadar tecrübesi yok ve onun daha sağlıklı karar almasına, sakin kalmasına yardımcı olamıyorlar. Bu baskı çemberi sürekli dönmeye devam ediyor ve kötü sonuçlarla karşılaşıyorlar" dediler. Hemen ardından şunu sordum; Peki medya baskısı? Ortak yanıtları, "Medyayı kontrol edemezsiniz ama oyuncuları ve teknik ekibi onların baskısından koruyabilirsiniz..." oldu.
Akıllı uygulanamıyor
Elbette Fenerbahçe'nin, büyük takımlar içerisinde Türkiye'de çok farklı bir yeri olduğu kesin. Kulübün başarısı kadar başarısızlığı da çok fazla ilgi çekiyor. Her sezon hedef şampiyonluk ve gelen her hocadan bu bekleniyor. Proje oluşturuluyor ve sayısız transfer yapılıyor. Ancak daha sezon ortasında başarının gelemeyeceği anlaşılınca yönetim önce geçici hocayla günü kurtarıyor sonra da yeni teknik adam üzerinden 'büyük bir sabırsızlıkla' gelecek sezonun planlamasına o an başlıyor. Yani hiçbir plan, akıllı şekilde uygulanamıyor. Şu ana geldiğimizde ise Jesus yeni oyuncular alırken, geçmişten gelen şişen kadroda istenmeyenlerin gitmesi için büyük bir mücadele veriliyor.
İyi oyuncu yetmez
Saha içine bakarsak; oluşan büyük baskıdan en çok takım etkileniyor. Çünkü bu Fenerbahçe'ye sadece iyi değil, baskıyı kaldıracak oyuncular lazım. Örnek vereyim; Fenerbahçe'nin Emre Belözoğlu gibi, saha içinde takımın haklarını savunacak, sözü geçen, gerektiğinde diğer takım arkadaşlarını azarlayacak, onları motive edecek ve hocasının yardımcısı olacak tarzda lider bir futbolcusu yok. Bu yönetimin şu ana kadar en çok arkasında duracağı kişi olacağına inandığım Jesus elbette bir büyük lider ama Türk Futbolu için çok yeni bir isim. Başarı için bu baskı çemberini ondan ve oyunculardan uzak tutmak şart. Yoksa bundan sonra Guardiola ya da Klopp bile gelse, sonuç değişmez.
‘’Demek ki bunu hak ediyoruz‘’
Türkiye, 85 milyonluk bir ülke... Nüfus artıyor ama en popüler spor futbolda oyuncu yetiştirmeyi ve bakmayı beceremiyoruz. Milli Takım kadroları artık ya yurt dışında oynayanlardan ya da başka ülkelerde doğup büyüyen gurbetçi ağırlıklı seçiliyor. UEFA Ülke Sıralaması'nda 13'ten, 20. sıraya kadar geriledik. Milli Takımlar'ın her yaş kategorisinde hızlı bir düşüş var. A Milliler, Uluslar Ligi C Ligi'nde farklı galibiyetlerle moral buluyor, coşuyor. Ancak biraz bekleyelim, uçmayalım. Bu takımın, EURO 2024 elemelerinde ya da küme düştüğü B Ligi veya A Ligi'ndeki takımlara karşı neler yapacağına da bir bakalım.
Sorun bakış açısıymış
Gelelim Ümit Milli Takımımız'a... Tolunay Kafkas yönetiminde, bir önceki Avrupa Şampiyonası elemelerinde 6 takımlı grupta 4. olduk. Yeni dönemde bu kez 5'li grupta üçüncü olduk, yine gruptan çıkamadık. Ümitler, son 40 dakikayı 10 kişi oynayan Kazakistan'a bile gol atamadı. Kafkas, "Bu takımın turnuvayı 3. bitirmesi gerekiyordu ve 3. bitirdi. Bir hata ve sorun varsa, ülkenin genel bakış açısında var" dedi. Kendisini hiç eleştirmedi. Peki hocam, böyle olacağını biliyordun ama neden inanmadığın bu yola bir kez daha çıktın? 10 kişi Kazakistan'a gol atamamak da bakış açısının bir sonucu mu? Bunun izahı yok.
Koltuğu bırakmıyorlar
Neden bu ülkede, yapamayınca ya da başaramayınca, "Olmadı, başaramadım" demek bu kadar zor... A Milli ve U17 seviyesi hariç, yakın dönemde hangi finallere katılabildik. Bakın işte; Ümitler yine gruptan çıkamadı, U19'lar Avrupa Şampiyonası Elit Tur'da grupta sonuncu oldu. U17'ler, kupa hedeflediğimiz İsrail'deki Avrupa Şampiyonası'nda sıfır çekti... Almanya U21'de harikalar yaratan Stefan Kuntz'un, alt tarafa da el atmak istediğinden eminim. Ancak kimse koltuğunu bırakmak istemiyor.
Seslerini çıkaramıyorlar
Milli Takımlar'da 20 yıla yakındır çalışan hocalar var. Devrim mi yaptılar, inanılmaz işlere mi imza attılar? Hayır! A Milli seviyenin altında hocaların kimi yaklaşık 100 bin TL, kimileri 10 bin TL civarında aylık kazanıyor. Bir çoğu, 'Aman işimizden olmayalım' diye işini yapıyor. Kimilerinin tazminatı fazla, kimileri de araya tanıdıkları sokuyor. Çünkü görevi bıraksalar, nerede -bulsalar giderler zaten- iş bulacaklar. Çoğunluk pozisyonunu ve koltuğunu korumanın derdinde...
Jenerasyonlar yok oluyor
Bunun içine Türkiye'deki kulüplerin 'günü kurtarma' modelini de katarsak, olan yine gençlerimize oluyor... Ne yazık ki Türk futboluna, 2002 Dünya Kupası'nda 3.'lük yaşatan benzer bir jenerasyon bir daha çok zor gelir. İşte 1995 ve 2000 arasındaki iki jenerasyonun büyük kısmı yok oldu, gitti. 2005 doğumluların da başına ne gelecek göreceğiz! Kuntz'un dediği gibi, "Uluslar C Ligi'nde bulunuyorsak, bunu hak etmişizdir." Ben de ona bir ekleme yapayım; Demek ki Türk futbolu da, 'sonuna kadar' hak ettiği için bu durumda!
‘’Sıradaki gelsin‘’
A Milli Takımımız, Uluslar Ligi C Ligi Grup 1'deki üçüncü karşılaşmasında bu akşam, Lüksemburg ile deplasmanda karşılaşacak. Milliler, gruptaki ilk maçında Faroe Adaları'nı 4-0 yenmiş, ardından Litvanya'yı 6-0 (d) mağlup ederek hem bol gol atmış hem de kalesini rakiplerine kapatmıştı. Teknik direktör Stefan Kuntz, daha önce de oyuncularına söylediği gibi, yine takımından baskılı bir oyun ve iyi savunmayla farklı bir galibiyet almanın planlarını yapıyor. Ev sahibi, grupta bizim gibi ilk iki maçını da kazandı. Litvanya'yı 2-0 (d) ve son olarak Faroe Adaları'nı tek golle geçen Lüksemburg, Milliler'in üst üste en çok mağlup ettiği iki takımdan biri konumunda.
Üst üste 6 kez yendik
Ay-Yıldızlılar, Kazakistan'la birlikte onları üst üste 6 kez yenmeyi başarmıştı. 2022-23 Uluslar Ligi sezonunda çıktığı iki maçta çektiği 23 isabetli şutun 10'unu gole çeviren Türkiye (yüzde 43), bu turnuvada daha önceki 51 isabetinden yüzde 20 ile sadece 10 gol çıkarabilmişti. Kuntz ve futbolcuları, bu akşam 21.45'te Lüksemburg Stadı'ndaki karşılaşmada da işini şansa bırakmayıp, net bir skorla 3'te 3 yaparak, zirvede yalnız kalmak ve grupta rakipleriyle farkı açmak istiyor.
‘’C Ligi'nin faydaları!‘’
Öncelikle UEFA'nın, Uluslar Ligi organizasyonunu ve bu kupanın, ilgisi olmayan turnuvalarla 'zorla' düzenlenmiş bağlantısını bir kez daha adil bulmadığımı söyleyerek başlamak istiyorum. Siz, Dünya Kupası ya da EURO için elemelerde belki 1 puanla zirveyi ya da ikinci sırayı kaptırırken, Uluslar Ligi'nde başarılı ama elemelerde başarısız olan bir takıma Play- Off hakkının verilmesi, kesinlikle adaletsizlik. Ancak şu anki kuralı değiştirme şansımız olmadığı için bize faydası ve zararı nedir; ona bir bakalım...
Maksimum 3. torbadayız
Almanya'nın ev sahipliğini yaptığı EURO 2024 elemeleri grup kura çekimi 9 Ekim 2022'de çekilecek. Kura çekimi öncesi torbalar, Eylül 2022'de bitecek Uluslar Ligi'nde ülkelerin performanslarına göre belirlenecek. Biz B Ligi'nden, C Ligi'ne düştüğümüz için 6 torbanın yer alacağı kura çekiminde maksimum 3. Torba'da yer alabileceğiz. 1 ve 2. torbaların tamamını A ve B Ligi'ndeki takımlar dolduruyor. Bu arada C Ligi'ndeki 16 takım içerisinde FIFA Sıralaması'nda 43 ile en yukarıdaki ülke Türkiye. Bizi, 2 basamak gerimizdeki Slovakya takip ediyor.
Aynı kefeye koymayalım
Gruptaki rakiplerimiz Faroe Adaları 124., Litvanya 138. ve bizi zorlayacağını düşündüğüm tek takım Lüksemburg, 94. sırada. Her ne kadar hocamız Stefan Kuntz, Faroe'ye 4 gol atmayı, kağıt üzerinde Hollanda'nın, Belçika'ya 4 atmasıyla aynı kefeye koysa da tam tersi bana grubumuzda garip bir sonuç almamız anormal gelecek. Biz en kötü B Ligi takımıyız ama yaşadığımız gerçek de C Ligi. 2024'e ev sahibi Almanya ile birlikte EURO elemeleri gruplarında ilk iki sırayı alan 20 takım, direkt katılacak.
Gitmeyeni dövüyorlar...
Kalan 3 takım, finallere elemelerden katılamayan ancak şu anki Uluslar Ligi'nde 'öncelikle' A, B ve C Ligi'nde en başarılı olan 12 takımın yarı final ve final maçlarının ardından belli olacak. A ve B'deki takımların genelde direkt gittiğini düşünürsek ve Türkiye'nin, EURO elemelerinde olası bir ilk 2 dışında kalması durumu, Almanya bileti için güçlü bir ikinci şansımız olması anlamına geliyor. Umarız işimiz Uluslar Ligi'ne kalmaz ancak Avrupa Şampiyonaları'nın bu yeni gidiş formatını görünce ve içinde bulunduğumuz şu şartlarda Milliler'in 2024'e katılamamasını, aklımın ucundan bile geçiremiyorum. Çünkü bu formatta, bizim seviyemizdeki takımlar için inanın, 'EURO'ya gitmeyeni dövüyorlar' ifadesi, yanlış olmaz.
‘’Milli takıma hazır yıldızlar‘’
2002 Dünya Kupası'nda 3. olduğumuz kadroda sadece Yıldıray Baştürk, Muzzy İzzet ve Ümit Davala, Türkiye dışında doğan oyuncularımızdı. Aradan geçen 20 yıllık süreçte Türk futbolu inişli-çıkışlı bir dönem yaşarken, "Mesut Özil'i nasıl Almanlar'a kaptırdık?" sorusuyla birlikte müthiş bir 'Gurbetçi oyuncu avı' başladı. TFF'nin Almanya'da ofisi bile vardı. Artık başka 'Mesut'ları, onlara kaptırmayacaktık!
Terim'e gelen mektup
Ay-Yıldızlı formayı seçen ve seçecek olanlara her zaman sonsuz teşekkürler ancak Mesut'un yanı sıra İlkay ve Emre Can'ı kapan Almanlar'ın geriye dönüp baktıklarında; Hamit Altıntop ve Hakan Çalhanoğlu dışında gerçekten üzülecekleri üçüncü bir oyuncu olduğunu sanmıyorum. Ne yazık ki bu tercihlerde genelde ikinci opsiyon olarak kaldık. Hatta Mesut için babasının dönemin Milli Takım hocası Fatih Terim'e, "Oğlumu artık rahatsız etmeyin" ifadelerini içeren yazılı bir mektubu bile var!
Ferdi ve diğerleri...
En son Ferdi Kadıoğlu örneği... TFF yetkilileri, Fenerbahçe'ye gelmeden önce NEC Nijmegen'de oynarken ikna etmek adına babasının yanına kadar gittiler, "Şu an düşünmüyoruz. İleride bakarız" cevabını alıp, Ferdi ile konuşamadan geri döndüler. Ailesi sebebiyle oyuncu; Türkiye, Kanada ve Hollanda'dan birini seçebiliyordu. Kanada zaten uzaktı ve eğer istikrarlı şekilde turnuvalara giden Hollanda (U16'dan, U21'e kadar Ferdi'yi oynattılar), "A Milli'de de gel bizde oyna" garantisi verseydi, -Halil Dervişoğlu (Hollanda), Kenan Karaman ya da Kaan Ayhan (Almanya) gibi gibi...- daha iyi bir kariyer yerine yine bizi tercih edecek miydi? Bence etmeyecekti.
110'dan fazla oyuncu
Gelelim bugüne... U17 Avrupa Şampiyonası finallerine ne yazık ki puan alamadan veda eden Milli Takım'da 24 oyuncudan 13'ü yurt dışı doğumlu ve yabancı kulüplerden geldiler. Düşünün; 2005 doğumlu bu takımı oluşturmak için Türkiye'de 110'un üzerinde oyuncu denendi ama sadece 11'i (Arda Güler sakat olduğu için alınmadı.) turnuva kadrosuna girebildi. 85 milyonluk ülkede yerli futbolcu yetiştiremiyoruz ve bir yandan yabancı sınırı koymaya çalışarak, adeta zorla eldekileri oynatmaya çalışıyoruz ama hayatta da zorla güzellik olmuyor.
Golleri kim atıyor?
En basit şekilde Süper Lig'de bu sezon Gol Krallığı'nda ilk 16'da Türkiye'de doğan oyuncu (2'si Türk; Serdar Dursun (Almanya) ve Umut Bozok (Fransa), diğerleri zaten yabancı) yok; 17. sırada İzmit'li Kerem Aktürkoğlu var. Yabancılar da olmasa, acaba golleri kim atacaktı! Büyük takımlar, genelde ekonomik sıkıntı çektiklerinde ya da hedefsiz kaldıklarında evlatlarına sımsıkı sarılıyor; Bu arada kader ve şans faktörünü de unutmayalım! Türk futbolu için yerli diye bastırırken ve 600'e yakın Pro-Lisans'lı teknik direktör varken de A Milli Takım hocamızı yabancı (Stefan Kuntz) seçmek 'zorunda' kalıyoruz. Ligimizde artık Pro-Lisans'lı isimlere, 'yardımcı rolü' verip, diplomasından faydalanıyoruz.
Kuntz da güvenmiyor
'Ligimizde yerli daha çok olsun' derken, Uluslar Ligi'nde seviye anlamında bizden çok altta olan Faroe Adaları, Litvanya ve Lüksemburg'la oynayacağımız maçlar öncesinde seçilen kadrodaki 27 oyuncudan 13'ü bizim kulüplerden, 11'i Avrupa'dan gelme. Sebepli-sebepsiz; İrfan Can, Serdar Aziz ya da Mert Hakan Yandaş yok. Demek ki Kuntz da bu yapıya güvenemiyor. Anlatmaya çalıştığım şey; gurbetçi-yerli ayrımı yapmak asla değil. Futbolun 1 numaralı spor olduğu bir ülkede yetiştirme sayımız her geçen gün düşüyor ve başka ülkelerde yetişen Türk oyuncuları alarak adeta hazıra konuyoruz. Ancak klasik de bir söz var; Hazıra dağlar dayanmaz... Bakalım sonumuz, ne olacak!









































