Arama

Popüler aramalar

‘’Filmin başı çok korkunçtu‘’

Saracoğlu’ndan hem fiziksel hem psikolojik açıdan oldukça yıpranarak çıkan, eksiklerle dolu Gaziantep’in dün geceki gibi fırtına misali bir başlangıç gerçekleştirmesi pek beklenmiyordu.
Ancak Tolunay Kafkas’ın İnönü’deki 3-0’lık maçın ardından “Futbolda Neuchateller vardır” şeklindeki hatırlatması belli ki, ev sahibine bunu gerçekleştirmek için yeterli motivasyonu vermişti.
Beşiktaş, Kamil Ocak’ta kendisi için en korkunç senaryo ile başladı. Henüz 5. dakika geçilirken, Olcan’ın golü Siyah-Beyazlılar’ı olası bir şoka sokmak için yetti de arttı bile.
Antep özellikle sağ taraftan geliştirdiği ataklarla Beşiktaş’ı zor duruma sokarken, İsmail Köybaşı’nın savunmadaki yetersizliği bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi.
Antep, “İkiyi attı atacak” derken, Beşiktaş’ın imdadına eski bir futbolcusu yetişti.
O ana kadar rakibi rahatsız edemeyen Siyah-Beyazlılar, Serdar Kurtuluş’un ceza sahasında elle oynadığı pozisyonda kazanılan penaltıyı Simao’nun ağlara göndermesiyle rahatladı.
Almeida’nın golü finali kesinleştirdi. Antep’in eşitliği bulduğu pozisyondaki görülmeye değer vuruş, Beşiktaşlı taraftarlara “Ne atıyon, kupa şampiyonu mu ‘Olcan’” dedirtir, cinstendi.
Antep’te korku dolu başlayan çarşamba matinesi Beşiktaş için mutlu sonla bitti. Ancak olası bir Türkiye Kupası zaferi, müthiş bir rüzgarla sezona giren, devre arasındaki transferlerle bunu kasırgaya çeviren Siyah-Beyazlı taraftarları gerçek anlamda ne kadar mutlu edecektir, işte orada biraz durup düşünmek lazım.

21 Nisan 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Direksiyona şoför lazım‘’

Kupanın iki yarı finalistini karşı karşıya getiren karşılaşmada güzel futbol ve bol gol beklenmesi doğaldı. Böyle de oldu zaten. Finale çok yakın olmasından dolayı ligdeki konumunu çok da umursamaz bir tavır içerisinde olan Siyah-Beyazlılar beklenenin üzerinde diri ve etkili başladı mücadeleye... Ernst’in uzun pasında hareketlenen İsmail’in ortasına Simao’nun ceza alanı içerisindeki ‘temiz’ vuruşu ortalama bir santrfordan daha iyiydi. Bu golden sonra futbolcuların oluşturduğu sevinç yumağı takımda duygusal anlamda pozitif bir gelişmenin olduğunun göstergesiydi.

İkinci yarının başında İbrahim’in kafa golü Beşiktaş’ı derin bir uykuya daldırdı. Jedinak’ın mükemmel frikiği de Kara Kartal’ı bu uykudan uyandırmaya yetmedi. Buna Tayfur Havutçu’nun Bobo’yu oynatma sevdası yüzünden takımın kurgusunu değiştirme gafletine düşmesi de eklenince Gençlerbirliği eşitliği yakaladı. Özellikle sezonun ikinci yarısında hem futbol hem sonuç olarak belirgin bir yükseliş trendine giren Kırmızı-Siyahlılar, o kadar ucuza maç vermeyeceklerini attıkları Pektemek’in ayağından buldukları ‘derslik kontratak golüyle’ gösterdiler. Kalan dakikalarda ruh hali bozulan, sistemi sekteye uğrayan Beşiktaş’ın rakip kalede kurmaya çalıştığı baskı da nafile kaldı. Bu sonuç Beşiktaş’a çarşamba günkü kupa rövanşı öncesi erken bir uyarı oldu. Siyah-Beyazlılar, kazandıklarını sandıkları bir maçta 3 puan sevincini yaşayamadı. Finale çıktığını zannettikleri kupada da aynı sona uğramamaları için dikkatli olmaları gerek. Bu arada dünkü maç, Kartal’ın direksiyonuna usta bir şoförün geçmesinin gerektiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.

16 Nisan 2011, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Rüştü'nün elleri futbolun cilvesi!‘’

Beşiktaş adına harcanan sezonu kurtarmanın tek yoluydu, ligin flaş ekibi Gaziantep önünde alınacak net bir galibiyet... Çünkü Siyah-Beyazlılar da rövanşın ne kadar zor geçeceğinin bilincindeydiler. İki yabancı stoperin yokluğunda iş devşirme Aurelio’ya düşmüştü. Türkiye kariyerine forvetin arkasında başlayan Brezilya asıllı yıldız, defansın göbeğindeki performansıyla ne kadar efektif ve oyun bilgisi yüksek bir futbolcu olduğunu gösterdi.

Oyuna daha baskılı başlayan taraf konuk ekipti, beklenenin aksine. Gaziantep’in Beşiktaş’a göre iyi futbolu tam bir saat sürdü. Kırmızı-Siyahlılar 60. dakikaya kadar tam 7 gol pozisyonuna girdiler. Sosa’nın boş kaleye vuramadığı top hariç diğer pozisyonlarda ön plana çıkan isim Rüştü’ydü. Tecrübeli eldiven yaptığı kurtarışlarla dün geceki galibiyetin mimarı oldu.

Başlama düdüğünden itibaren ‘ne işim var benim burada’ havasında oynayan Guti’nin çıkmasından hemen sonra Beşiktaş’ın frikikten bulduğu gol kaderin bir cilvesi olsa gerek. O ana kadar sahada varlığı ile yokluğu pek belli olmayan Simao, İstanbul Belediye maçındaki vuruşu kopyaladı. Bu vuruş Antep’in direncini tamamen kırdı. Fernandes’in ortasına Almeida’nın kafası, Portekizli oyuncunun tipik bir golüydü. Schuster’in küstürdüğü daha yeni yeni kendine gelen Ernst’in füzesi, Karcemarskas’tan döndü, Simao tamamlayıp galibiyeti perçinledi. Siyah-Beyazlılar çok iyi oynamadıkları kendileri açısından sezonun en kritik karşılaşmasından net bir zaferle ayrılıp, final rezervasyonunu yaptırdı. Gaziantep gibi sezonun flaş ekiplerinden birisi karşısında elde edilen bu zafer aynı zamanda Siyah-Beyazlı camiada kaybedilen moral-motivasyonun yeniden kazanılması açısından çok önemliydi. Bu arada üç golün de Yeni Açık önündeki kaleye olması Beleştepe’ye gelen Beşiktaş sevdalılarına bu mutluluğu canlı seyretme imkanını verdi.

07 Nisan 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Scolari 2 yıl önce bitti!‘’



Disiplinden uzak, çağdaş futbol mantalitesinin dışından kalmış bir teknik adam Luiz Felipe Scolari... Brezilya Milli Takımı ile Dünya Şampiyonluğu yaşamış olması bile onu bu konuda sorgulanmaktan alıkoymaz. Eğer Beşiktaş temelleri sağlam bir bina inşa etmek istiyorsa, Brezilyalı teknik adam kesinlikle yanlış isim. Ama sırf Portekizce konuşuyor ve Q7 ile çetesinin dilinden anca o anlar mantığıyla göreve getirilecekse o zaman başka. Aslında 2009’da, yıllık 13 milyon Euro karşılığında Özbekistan’ın Bunyodkor takımının başına geçmesi, Scolari’nin bu işi kafada bitirdiğinin simgesidir. Beşiktaş’ın böylesine bir hocayı gündemine alması bile anlaşılabilir değil.

18 Mart 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Karar doğru isim yanlış!‘’

Oysaki ‘dünya takımı’ olabilmenin yolunun kadroyu yıldızlarla doldurmadan geçmediğinin bilinmesi gerekirdi. Gidilen yol, bir sistem oluşturulması, istikrar ve kararlılık gibi unsurlar gözönünde bulundurulmalıydı. Binanın temelini atması ve sonuna kadar inşaatın başında durması gereken kişi Bernd Schuster’di. Ancak Alman teknik adam, bu yolun yolcusu olmadığını daha ilk günden gösterdi, gerek eylemleriyle gerekse söylemleriyle... Belli ki, Beşiktaş’a birşeyler inşaa etmek için gelmemişti. Tavırlarıyla hep aklında başka bir şey, başka bir iş var ve Beşiktaş teknik direktörlüğünü lütfederek yapıyor gibiydi.
Beşiktaş’a baktığınız zaman takımda bir birlik-beraberlik olmadığını, takımdaşlık duygusunun gelişmediğini, sahada arkadaşı top kaybettiği zaman onun açığını kapatmak için çabalayan sadece birkaç ismin olduğunu görüyorsunuz. Bu özellikleri, ekibine kazandırması gereken kişi olan Schuster, futbolcularını motive etmek bir yana tam tersine konsantrasyondan oldukça uzak bir takım ortaya çıkardı. Tabi ki, teknik adamın seçimidir, kimi oynatıp oynatmayacağı. Ancak Ernst gibi bir futbol emekçisini göz göre göre yok etmesi kabullenilebilir bir durum değil.
Şimdi yönetimin Schuster’in ısrarla arkasında duracağı söyleniyor. Başkan Yıldırım Demirören’in, Alman teknik adamı gitmek istemesine rağmen tutma konusunda kararlı olduğu ifade ediliyor. Ancak burada da bir yanlış yapılıyor. Alınan tavır doğru ama yanlış isim üzerinde ısrar ediliyor. Beşiktaş Kulübü zamanında Vicente del Bosque veya Ertuğrul Sağlam gibi isimler üzerinde yapması gereken hamleyi Bernd Schuster üzerinde uygulamaya çalışıyor. Bu saatten sonra aklı hep İspanya’da olan Schuster’den Beşiktaş’a yar olmaz...

15 Mart 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bank Asya 1. Ligi uzaylılar mı yönetiyor?‘’

Ortalık toz duman... Demeç savaşları, karşılıklı fütursuzca atışmalar... Sahadaki futbol dışında ne varsa gündemde... Bunların hepsi futbolu çirkinleştiyor ve gerçek sporseveri, ekrandan, stadyumdan uzaklaştırıyor aslında...

Tüm bunlar bir kenara çok ilginç bir detay insanın kafasını kurcalıyor. Süper Lig’i de Bank Asya 1. Ligi’ni de aynı federasyon yönetiyor. Süper Lig’deki kaos ve karmaşa ortada. Şampiyonluğa oynayan ikisi daha iddialı konumda olmakla birlikte üç takım var. Bank Asya’da ise lider ile yedinci sıradaki Denizlispor arasında sadece 4 puan fark bulunuyor.

Süper Lig’de Bursaspor’un konumu baz alındığında 9.’lukta yer alan Kayseri Erciyesspor bile sezon sonunda ipi göğüsleme şansına sahip. Alt tarafta müthiş bir heyecan yaşanıyor. 2 takımın düşeceği ligde Diyarbakır’ın hali ortada. Son düşecek takım için altı aday sözkonusu.

Hak mahrumiyeti var ama...

Şimdi bu şartlar altında Bank Asya’da kan gövdeyi götürmesi lazım. Tamam belki diyeceksiniz ki, Süper Lig’de yayın ve tribün gelirleri, sponsorluk anlaşmalarıyla rant büyük. Ama Bank Asya 1. Ligde artık eskisi gibi değil. Maçların büyük bölümü devletin kanalından yayınlanıyor.

Ancak ne kulüpler arasında bir savaş ne de herkesin ağzına geleni konuştuğu, karşısındakini hiçe saydığı bir ortam var. Süper Lig’de başta ‘4 Büyükler’ olmak üzere neredeyse her hafta bir kulüp başkanı hak mahrumiyeti cezası alıyor. Bank Asya’da bu yüzden ceza yiyen bir başkan yok. Bu sezon Altay Başkanı Ahmet Taşpınar 30 gün, Diyarbakır’ın eski Başkanı Çetin Sümer ise 6 ay hak mahrumiyeti aldılar. Taşpınar, kulübün yöneticisi Fikret Koç’un oğlu Ferhat Koç’a askerlikten kaçmak maksadıyla usulsüz lisans çıkartılması, Sümer de sahte belgelerle sözleşmelerde TFF’yi yanıltmaktan suçlu bulunmuştu.

Hakemler konusu...

Aynı şekilde bir de hakemler konusuna değinmek gerekiyor. Süper Lig’de maç yönetenler, Bank Asya’da da görev alıyor. Orada da futbolun doğasında olan hatalar yapılıyor. Ancak bu kadar bağrış-çağrış olmuyor.

Örneğin Beşiktaş-Karabük maçının olay hakemi Mustafa Kamil Abitoğlu şampiyonluk mücadelesi veren haftanın en kritik karşılaşması Ordu-Mersin İdmanyurdu mücadelesinde düdük çalacak. Kimse de Abitoğlu ‘O maçı katletmişti, burada ne işi var?’ demiyor. İnsan bu örneklere bakınca “Acaba Bank Asya 1. Ligi’ni uzaylılar mı yönetiyor?” diye düşünmeden geçemiyor.

12 Mart 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Başlangıçlar önemlidir!‘’

Son yıllarda olmadığı kadar önemli bir avantajla ikinci yarıya başlayacaktı Trabzonspor... Gizli rakibi Beşiktaş, futbol ve gol şovla açılışı yapmıştı. Diğerleri ise pusudaydı... Bu nedenle Bordo-Mavililer’in Ankaragücü karşısında alacağı sonuç çok önemliydi. Mücadelenin ilk düdüğüyle hissedilir bir Trabzonspor baskısı oluştu... Özellikle sağ tarafta Yattara uzun zamandır olmadığı kadar coşkuluydu ve etkiliydi. Nihayet Gineli’nin sağdan getirdiği topta Jaja’ya meşin yuvarlağı sadece ağlarla buluşturmak kaldı. Ancak Ümit Özat erken uyandı ve sol tarafta perişan duruma düşen Murat Duruer’i oyundan çıkarınca, Yattara’nın etkisi de biraz kırıldı.

Trabzonspor yine ‘Umut’suz bir günündeydi. Bordo-Mavililer’in en önemli silahı birçok fırsatı cömertçe harcadı, birçok pozisyonda kolay olanı yapamadı. Hal böyle olunca futbolun değişmez kuralı ‘atamayana atarlar’ işledi. Eşitlik sayısının Bordo-Mavili tribünlerin artık gelenekselleşen kutlamasının dakikası 61’e denk gelmesi ve golü Trabzonspor’dan kiralık giden Gabriç’in atması kaderin bir cilvesi olsa gerek.

Ankaragücü önünde kaybedilen iki puan, matematiksel değeri dışında moral-motivasyon açısından da Karadeniz ekibini yaraladı. İstanbul’da önce kupa, sonra ligde iki kritik karşılaşmaya çıkacak olan Güneş ve öğrencileri, fire verme hakkını çok erken kullandı. Önlerinde şimdi çok ciddi iki sınav var ve bu maçlardan alacakları skorlar, gelecekleri açısından belirleyici olacak.

23 Ocak 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Festival!‘’

Kadronda Hugo Almeida, Guti, Ricardo Quaresma, Simao Sabrosa bulununca taraftar da 14 puan falan dinlemiyor, İnönü’yü tıka basa dolduruyor. Maç, başlama düdüğü çalmadan yıldızlarla bezenmiş Beşiktaş için kağıt üzerinde çok kolay gözüküyordu. Ancak fire verilmesi durumunda Kara Kartal için lig henüz 18. haftada bitme riski taşıyordu. Bernd Schuster hazırlık kampının iyilerinden Mert Nobre ile çift santrfora dönmüştü. Hal böyle olunca ön liberoda sadece Mehmet Aurelio’yu görevlendirince yeni transfer Manuel Fernandes ile Ernst kenarda kaldı. İnsanın Kartal’ın Alman işçisini kenarda gördükçe gerçekten içi acıyor...

Başlar başlamaz rakibini sağlı sollu ataklarla bunaltan Beşiktaş’ın Nobre ile bulduğu erken gol, gecenin bir festival şeklinde geçeceğinin belirtisiydi. Penaltıdan Guti ve İnönü’de taraftarı golle selamlayan Simao derken maç Kara Kartal için ilk yarıda bitti. Skor devrede 3-0 olunca ev sahibi doğal oyunu rölantiye aldı. Ama rölantiye aldığı 45 dakikada bile goller bulmasını bildi. Beşiktaş dün geceki futboluyla ofansif anlamda lige damgasını vuracağının sinyalini verdii. Maestro Guti gecenin tartışmasız yıldızıydı. Tüm atakları adeta tek başına yönlendirdi, 20’lik bir delikalı gibi koştu, ezberbozan paslarıyla konuk ekibi bitirdi. Simao, Almeida ve Fernandes birer yıldızdan çok futbol emekçisi gibi oynadılar, reisleri Q7 ise belli ki, işin ‘Show business’ yönünü üstlenmiş.

Herşeyin güzel olduğu gecede Beşiktaş açısından ufak gözüken ama ileride başına dert açabilecek bir problem vardı. Savunmada yerleşim hatası yaşayan Siyah-Beyazlılar’ın zaman zaman verdiği açıklar daha ciddi rakipler karşısında önemli sorunlar yaşatabilir. Buca önünde ter atan Beşiktaş gerçek sınavı önümüzdeki 1 haftalık süreçte Trabzon ve İstanbul Belediye ile oynayacağı maçlarda verecek.

22 Ocak 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI