Arama

Popüler aramalar

‘’R.Carlos kadar iyi...‘’

Kara Kartal, bir türlü bu kulvardan beklenen verimi alamıyor. İbrahim Üzülmez çok iyi niyetli bir futbolcu ama alternatifsizliği nedeniyle ve fizik gücüyle oynayan bir futbolcu olduğu için enerjisini tüm sezona yayamadığı zaman hem takımı hem kendini yıpratıyor... İşte Siyah-Beyazlılar’ın transfer gündemindeki Gilberto bu probleme son verebilir. İki sezondur Hertha Berlin’de top koşturan Brezilyalı yıldız özellikle Almanya’daki formuyla kendini farkettirdi. 9 sezon süren Brezilya Ligi macerası (Arada kabus gibi geçen bir sezonluk bir Inter deneyimi var) sırasında kimsenin dikkatini çekmeyen sambacı Hertha’daki ilk yılında mükemmel oynadı. Geçen yıl Almanya’da yapılan Konfederasyon Kupası’nda şampiyon olan Brezilya’nın sol tarafındaki değişmez isimdi. R.Carlos’un yorgunluğu sebebiyle alınmadığı kadroda performansıyla hiç de Real Madrid’li yıldızdan eksik olmadığını gösterdi. Gilberto’yu son 20 ay içinde 2 kez tribünden izleme fırsatı buldum. Biri Hertha’nın deplasmanda K.Lautern’i 2-0 yendiği Alman Ligi maçıydı. Ama Konfederasyon Kupası finalinde Brezilya’nın Arjantin’i 4-1 yendiği karşılaşmada tek kelime ile mükemmeldi. Düşünün Javier Zanetti ve Delgado (Bu Beşiktaş’ın gündemindeki değil, Cesar Delgado) gibi dünyanın sayılı iki sağ taraf oyuncusunun bulunduğu kanadı felç etti. Çok çabuk bir oyuncu ve bire birde geçilmesi çok zor. Topa sert ve aynı zamanda golü düşünüp, özellikle rakip savunmanın açık verdiği anlarda sürpriz çıkışlar yapıyor. Zaten Parreira da onu birçok ünlü yıldızın giremediği 2006 Dünya Kupası’nın 23 kişilik kadrosuna aldı. Bu oyuncu zor ama Roberto Carlos’u kupada keserse şaşırmayın. Ondan tek eksiği R.Carlos’un o müthiş şutları. Gilberto hem bek hem de orta dörtlünün sol tarafından görev alabilecek bir oyuncu. Yani Beşiktaş bu transferi gerçekleştirirse çok yönlü kullanabileceği bir sol kenar adamına sahip olacak.

31 Mayıs 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Altın jenerasyon‘’

Gerçi son dönemde Mülayim, Cafercan, Zafer, Arda, Özgürcan ve Uğur Uçar gibi oyuncular zaman zaman forma şansı yakaladılar. Ancak devre arası kampına kadar adı sanı pek geçmeyen Aydın Yılmaz, Konya’ya saniyeler kala attığı golle Türk futbolu için yeni bir umut, yeni bir ışık oldu. Kolay değil... 84. dakikada Hasan Şaş gibi dünyaya malolmuş bir yıldızın yerine oyuna gireceksin ve inisiyatif alıp, o vuruşu yapacaksın. Hem de Mevlana diyarına ‘ahlar-vahlar’ içinde giden, olumsuz hava ve saha şartlarında 1 puana bile razı olan Sarı-Kırmızılılar’ın şampiyonluk yarışındaki bu kaygan virajı hasarsız dönmesini sağlayacaksın. Kaldı ki, 17 yaşında Galatasaray’da ilk resmi maçına çıkan bir oyuncunun top kendine geldiğinde ayakları titrer...Sürati, tekniği, soğukkanlılığı ve özgüveniyle dikkat çeken Aydın Yılmaz, benim için yeni bir yüz değil. Galatasaray’ın Avrupa Şampiyonu olan ve ABD’nin Oregon eyaletinde yapılan Dünya Şampiyonası’nda onu izlemiştim. Cılız görüntüsüyle kendi takım arkadaşları ve rakiplerinin yanında dikkat çekiyordu. Hatta ben de bu çocuk bu takımda nasıl oynuyor diye düşünüyordum. Turnuvanın fiziki açıdan en gelişmiş takımı görüntüsüne sahip Cruz Azul ile oynanan karşılaşma öncesi de tribünde Altyapı Sorumlusu Ali Yavaş’a Aydın’ın Meksikalı rakipleri önünde fiziki açıdan dezavantaj yaşayabileceğini ima ettim. Çünkü Galatasaray’ın en irisi Özgürcan bile rakip oyunculara ucu ucuna denkti. O da bana “Sen merak etme Aydın onların hepsini devirir, hem de kendi pozisyonunun Türkiye’deki en iyi oyuncusudur” dedi. Gerçekten de Sarı-Kırmızılılar, 9. olarak bitirdikleri şampiyonada Galatasaray kritik Cruz Azul maçını kaybetmişti ama Aydın özellikle o kendinden oldukça üstün fizikteki rakipleriyle dişediş mücadele etmişti. Aslında bu genç yetenek o zamandan bağıra bağıra ‘geliyorum’ diyordu birçok arkadaşıyla birlikte... Peru’daki Dünya Şampiyonası’nda yine bu takımdan Erkan Ferin, Özgürcan, Serdar Kesçi, Harun Karadaş ile birlikte Ay-Yıldızlı formayla alkış aldı. Galatasaray’a hayırlı olsun. B Gençler ve Süper Gençler’de oynamadan PAF’a, oradan da A Takım’a geçen Aydın’ın idolünün Real Betis’li Joaquin olduğunu öğrendim. İspanyol yıldızı geçmesi Türk futbolunun da geleceği için önemlidir. Bu kadar yokluk içinde kıvranan Sarı-Kırmızılılar’ın elinde ‘Altın Jenerasyon’ var. Doğru değerlendirirlerse gelecekleri garantide. Bu noktadan sonra önemli olan biraz da zorunluluktan dolayı gençlere sarılmak mecburiyetinde kalan teknik direktör Eric Gerets’in ne yapacağı. Belçikalı teknik adam umarım bu yeteneklere gerektiği gibi sahip çıkar ve dünyanın en iyi savunma oyuncularından biri olmaya uzanan yolda kendisine de Standart Liege’de 18 yaşında A Takım formasının teslim edildiğini hatırlar...

24 Ocak 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI