Arama

Popüler aramalar

‘’Nefes nefese‘’

Deyim yerindeyse nefes nefese giden ve öyle de biten bir şampiyonluk yarışı izledik bu sezon. Düşünsenize, son haftaya girilmiş ve ama hala 3 takımın şampiyon olmak şansı var.
Öncelikle (19 Mayıs’ta) yani tarihi bir günde şampiyonluğa ulaşmış Galatasaray’ı kutluyorum ve bu başarının önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi’nde ülkemize yeni zaferler yaşatan bir bayrama dönüşmesini diliyorum.

Fenerbahçe’ye gelince. Çok kişinin aksine Aykut Kocaman ve öğrencilerinin Şampiyonlar Ligi’ne katılmayı garantilemesini önemli bir başarı olarak görüyorum. Sıradan Anadolu takımlarının bile devre arasında takviye yaptığı sezonda tek takviye yapamadı bildiğiniz gibi Fenerbahçe. Hem de en önemli oyuncularından Mehmet Ekici, Fernandao ve Janssen sakatken, hem de ilk yarının tamamında ahlaki yönden gördüğüm en zayıf karakterli Persie zerre katkı sunmazken. Dolayısıyla sarı lacivertlilerin dün akşamki maça şampiyonluk şansını sürdürerek çıkması bile alkışı hak ediyor bence.

Maça etkili başlayan taraf küme düşme tehlikesinden uzaklaşmış Konyaspor oldu dün akşam. Hem de Fenerbahçe, çift forvet ve Valbuena’yla maça başlamışken üstelik. Gerçeği söylemek gerekirse daha ilk yarı saatte skoru 3-0 yapacak denli de pozisyon buldular. Ama Volkan Demirel kalesinde devleşti resmen. Eh, karşınızdaki de sonuçta Fenerbahçe. Atamazsanız, atar. Nitekim devreyi 2-0’la bitiren Aykut Kocaman’ın öğrencileri oldu.

Elbette Volkan Demirel’in hakkını teslim edeceğiz. Yani başrolde Volkan vardı. Ama Soldado’nun orta sahaya yaptığı katkı ve Fernandao’nun ışıltılı performansını da yabana atmamak lazım.
Fernandao’nun kazandığı penaltıda atış için topu Soldado’ya bırakması ayrıca alkışlıktı. Takımdaşlık ve erdem budur işte. Bir golcü, tırnaklarıyla kazandığı penaltı atışını arkadaşına bırakıyorsa karakter ve özveri adına alkışı hak ediyor en hafifinden.

Belki bilmiyor ve görmüyoruz, kim bilir. Ama Soldado efektif bir orta saha gibi oynuyor, hatta Giuliano’yu bile aratmazken ve Fernandao da bu denli yararlıyken Sayın Kocaman neden Brezilyalıyı oyundan aldı, anlam veremedim. Çünkü o kenara alınınca 2 gol attı ve bir o kadar da kaçırdı nitekim Konyaspor.

19 Mayıs 2018, Cumartesi 21:57
YAZININ DEVAMI

‘’Son maça taşıdı iddiasını!‘’

Mucize kabilinden de olsa şampiyonluk şansını son haftaya taşıdı Fenerbahçe bu farklı galibiyetle. Eh, çıkmayan candan umut çıkmaz derler.

Futbolseverler açısından da aslında heyecanın tavan yaptığı bir sezonu yaşıyoruz gördüğünüz gibi. Düşünsenize (/Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor ve daha nice önemli camiaların temsilcisi) bunca kulübümüzün maddi ve manevi sorunların girdabında çırpındığı, Gençlerbirliği gibi bir takımın küme düştüğü sezonda Galatasaray, Fenerbahçe ve Başakşehir son haftaya girerken şampiyonluk için sahaya çıkacak.

İşte bu ahval içinde dün akşam sahaya çıktı Fenerbahçe. Ve neredeyse golle de başladı maça. Zaten kaşla göz arasında da 0-4’e getirdi skoru sarı lacivertliler. Ama özellikle ofansif girişim konusunda hiçte pes etmedi Ünal Karaman’ın öğrencileri ilk yarıda. Yani ellerinden ne geliyorsa yapmaya çalıştılar iyi niyetle.

Söylemeye gerek var mı, bilmiyorum, ancak böylesi maçlarda “Hedef” ve “Kalite” belirleyici faktör haline geliyor. En küçük bir hedefi kalmamış, maddi sorunları yumak halinde boğazına oturmuş Karabükspor bir tarafta, az da olsa şampiyonluk şansı süren Fenerbahçe diğer tarafta.

Kaldı ki, Fenerbahçe’nin şampiyonluk dışında Şampiyonlar Ligi’ne katılmak gibi çok önemli bir hedefi daha var hala. Yani hedefi olan, kalitesiyle rakibini ikiye, üçe katlayan konumda olan taraf ağır bastı ve averaj yaptı doğal olarak dün akşam gördüğünüz gibi. Bu da hedef ve hedefsizliğin önemini yenide anımsattı bize, özellikle de gençlerimize.
Maçın ikinci yarısında sadece 3 gol attı Aykut Kocaman’ın öğrencileri. Fakat evsahibi takımın kalecisi Ribka ve Fenerbahçe forvetlerinin kaçırdıklarını üst üste koysak bir çuval dolar taşardı her halde.

Fenerbahçe, Ziraat Türkiye Kupası Finali’nde yaşattığı düşkırıklığını unutturdu bu galibiyetle kısmen de olsa. Karabükspor’un dramı ise hüznümü yaşlandırdı, keşke böyle olmasaydı.

Tabi, Kage’nin oyunda kaldığı sürece sunduğu yetenek resitalinin altını da çizmeliyim. Teşekkürler Demokratik Kongolu, teşekkürler.

15 Mayıs 2018, Salı 06:32
YAZININ DEVAMI

‘’Kolay değil‘’

Evet, gerçekten kolay değil böyle maçları oynamak. Ligin boyu bu kadar kısalmışken, şampiyonluk iddianız üst seviyedeyken futbolcu da hoca da soğukkanlı kalmakta zorlanır doğal olarak.

Fenerbahçe ve Sayın Aykut Kocaman için bu zorluk zorluktan da öte maalesef. Malumunuz, transfer yapamayacak kadar sıkıntılı. Ufukta kıran kırana geçmesi muhtemel bir başkanlık yarışı var.

Değişik nedenlerle taraftar tribünleri terk etmiş, v.s, v.s. Ama gene de şampiyonluğa oynuyorsunuz. Kolay değil gerçekten iyi futbol oynamak, kolayca sonuca gitmek elbette böyle şart ve ortamlarda.

Zaten özelikle maçın ilk yarısında sıradanlaştı Fenerbahçe. Giuliano çırpındı fakat aynı dili konuşacak bir arkadaşını bulamadı yanına. Üstüne üstlük bir de hava yollarıyla gönderilince Soldado’ya atılan toplar, pozisyon fukarası olup çıktı koca Fenerbahçe.

Zaten ilk yarının ilk tehlikesini yaratan da evsahibi değil, Bursaspor’du. Şener’in ikramıyla topu önünde buldu Batalla, ama kalitesine yakışmayacak şekilde vurdu Arjantinli ve Volkan Demirel’den teşekkür aldı doğal olarak.

Pas hatası konusunda yarıştı bir ara neredeyse Josef, Mehmet Topal, Aatıf ve Alper. 34’te Josef’in yaptığı top kaybı ise Volkan’ın başını yakacak türdendi.

Sayın Aykut Kocaman gol atamak ve organize olmak sorununu çözmek için ikinci yarıya Valbuene’yla başladı ve iyi de etti. Ancak ısrarla havadan oynadıkları için Titi’yi yıldızlaştırdılar resmen. Valbuena’dan sonra Janssen’in de oyuna dahil olması kanatlardaki üretimini de arttırdı doğal olarak Fenerbahçe’nin. Ama gene de maçın ilk golü Bursaspor’dan geldi. Volkan’ın önde olduğunu çok çabuk gördü ve nefis vurdu Furkan, tribünler dondu tabi.

Titi’nin gördüğü kırmızı doğruydu bana göre. Performansı ne kadar iyiyse niyeti de o kadar kötüydü Brezilyalı futbolcunun. Rakip savunmanın en önemli oyuncusu kırmızı görüp Fernandao da oyuna dahil olunca ölüp ölüp dirildiği maçtan 3 puanla ayrıldı ve şampiyonluk iddiasını ve şansını sürdürmeyedevam etti sarı lacivertliler.

06 Mayıs 2018, Pazar 19:16
YAZININ DEVAMI

‘’İddiasında ısrarlı‘’

Şampiyonluk yarışındaki iddiasından bir milim geri adım atmıyor Fenerbahçe gördüğünüz gibi. Gerçeği söylemek gerekirse dün akşam ilk yarıda son haftaların en kötü Fenerbahçesini izledik. 31’de ilk golü bulan taraf olasına rağmen bu görüntü pek değişmedi. Bunun bir nedeni de Dirar’ın yokluğuydu galiba. Bir diğer neden ise Aatıf ve Alper’in oyunda fazla aksamasıydı. Alper biraz ayıp ediyor bence. Kendisine inanan ve güvenenleri mahcup etmekte ısrar, kumaşını da inkar ediyor.

Fenerbahçe’nin sol kanadında belki yeterince katkı sunamıyor ofansif yönden Hasan Ali. Ama haddini bilerek oynuyor en azından. Dün akşam ilk kez yapması gerekeni yapınca Giuliano’nun nefis pasını asiste dönüştürdü zaten. Asma bu golde Jozef’in takipçiliği, zamanlaması ve sakince topa dokunuşu da alkışı hak ediyor doğrusu.
Sayın Aykut Kocaman hayli aksayan Alper’le Aatıf’ı oyundan almakla yerinde bir müdahalede bulundu. Yerlerine giren Valbuena ve Janssen de hocalarını mahcup etmediler zaten. Tamam, maç kondisyonu sırıttı biraz Janssen’în belki ama rakip defansın başına hem bela oldu, hem de bunca zaman sahalardan uzak kaldığı halde gölünü attı. Valbuena’ya gelince. Bu yaştan sonra ancak bu kadar değişebiliyor işte. Adam topa aşık demek ki, elinde değil. Kusursa kusur. Ama bir de ofansif yönden takımına nasıl sınıf atlattığına bakmak lazım, öyle değil mi?

Sonuçta deplasmanlarda 3’er puan almayı alışkanlık haline getirdi Fenerbahçe. Ve şampiyonluk mücadelesindeki istek ve ısrarını sürdürdü dün akşamki Kasımpaşa galibiyetiyle. Bu da şampiyonluk yarışını hepten cazip hale getirmeye yetiyor futbolseverler adına kanımca.

29 Nisan 2018, Pazar 11:01
YAZININ DEVAMI

‘’En formsuz kim?‘’

Futbolumuzun paydaş veya aktörleri içinde yer alanların en formsuzu kim sahi? Hiç tartışmasız şekilde hakemlerdir ne yazık ki. Sezon boyunca yaşananları (hem de her sahadakileri) şöyle bir anımsayın lütfen. Neredeyse hakem hatasının öne çıkmadığı maç yok maalesef.

Üzülerek altını çiziyorum ama dün akşam da rol çaldı hakemlerimiz. Fenerbahçe 2-0 önde ve 3. golü atıyor Roman Neustatder. Yani farkı üçe taşıyacak ve belki de maç kopacak, Antalyaspor’un gardı hepten düşecek. Fakat “Buz gibi” bir gol hakem yanlışıyla güme gidiyor, Hamza Hamzaoğlu’nun takımı maça geri dönüyor.
Aykut Kocaman’ı bir çok açıdan eleştirebilirsiniz. Ama adaleti ve vicdanı konusunda tek ama tek olumsuz söz söylerseniz taş olursunuz. Benden söylemesi. Aatıf satılacaktı güya devre arasında. Faslı yıldızı on birin değişmezi haline getirdi Sayın Kocaman. Haklı da çıktı. Şu Fenerbahçe’de topun ruhundan en iyi anlayan ve meşin yuvarlağın neden hoşlanıp hoşlanmadığını fazlasıyla bilen futbolcuların başında geliyor işte gördüğünüz gibi Aatıf. 13. dakikada attığı golün öncesinde yaptıkları, benimsediği oyun anlayışı attığı golden de değerliydi bence ve alkışlıktı hepsi de. Çünkü takım ruhuna ve oyun disiplinine sadakat kokuyor oyunda kaldığı sürece yaptıkları Faslı futbolcunun.

Gol ve üçüncü bölgede kuryelik sözkonusuysa eğer akla gelecek ilk isim de Soldado’dur hiç şüphesiz Fenerbahçe’de. Sarı lacivertlilerin uzun farı sanki İspanyol futbolcu. Bir futbolcu ancak bu kadar yararlı olabilir takım oyununda doğrusu.

Giuliano çok öne çıkmıyor, mutlaka farkındasınız. Neden? Çünkü takım oyuncusu. Kendisine değil, takımına oynuyor. Dün akşam da öyle çokça adı duyulmazken, bir de baktı 2 asist 1 golün altına imza atmış Brezilyalı yıldız.

Devre arasında tek takviye yapılmadı ve üstelik Mehmet Ekici ve Janssen gibi en önemli futbolcularından yararlanamadı sezonun önemli maçlarında Aykut Kocaman. Buna rağmen son düzlükte şampiyonluk adayları içinde tuttu takımını. Beşiktaş’la oynanan kupa maçında futbol teröristlerinin provokasyonuyla uğradığı haksızlığı hatırlatmama da gerek yok her halde.

23 Nisan 2018, Pazartesi 23:48
YAZININ DEVAMI

‘’İşi ilk yarıda bitirdi‘’

Yetenek çok önemlidir futbolda. Ama futbol aklı ve pozisyon bilgisine de sahipse eğer futbolcu adı Soldado oluyor işte. Zaten pozisyon anlamında ilk yarıda dengede giden maçı Fenerbahçe’nin lehine çeviren ana faktör de buydu.

Şüphesiz, İspanyol yıldızın adının hemen yanına “Aatıf” adını da yazmazsak ayıp etmiş oluruz en hafifinden. Eski takımına karşı oyunun iki yönünü de çok yararlı şekilde oynadı Faslı futbolcu. Sadece ilk golü atmakla kalmadı, problem oluşan her yerde gerekli zamanda, doğru olanı yaptı.

Gerçeği söylemek gerekirse gerekçesi ne olursa olsun ilk yarıdaki istek ve oyun anlayışının tersi bir görüntüyle ikinci yarıyı oynamasını yakıştıramadım Fenerbahçe’ye. Tamam, Sivasspor tekin takım değil. Galatasaray, Beşiktaş, Başakşehir dahil nice takımı puansız gönderdi 4 Eylül Stadı’ndan, kabul. Ama gene de koca ikinci yarıyı böyle oynamak şık olmadı.
Şüphesiz bu görüntünün birden fazla nedeni vardı. Misal, evinde 2-0 geride oynamayı kabullenmedi Samet Aybaba ve öğrencileri. Hele Robinho da oyuna dahil olunca itiraz ete kemiğe büründü hepten evsahibi adına. Fakat bir diğer önemli neden de Fenerbahçe’nin skorun üzerine yatmak isteğiydi bence.
Doğrusu bu ya dua etmeli bence sarı lacivertliler Volkan Demirel, Roman Neustadter, Soldado ve Aatıf dörtlüsüne. Yoksa koca ilk yarıdaki o güzel futbol ve skor bile yetmeyebilirdi galibiyeti korumaya ikinci yarıda.

Hayır, şunu anlamakta zorlanıyor insan. Tamam, zor deplasman Sivas. Ama düşüşteler son haftalarda, bu da bir gerçek. Giuliano çok etkisiz kaldı, hem de uzun süre. Mehmet Ekici var, Alper Potuk var, Valbuena var. Yani eli kolu o kadar da bağlı değil Sayın Kocaman’ın. Dolayısıyla ikinci yarıdaki o sıkıntılı dakikalar ve negatif görüntü kabul edilir değil bence. Eğer dillere destan görüntüsünün yerinde yeller esiyorsa Ülker Stadı tribünlerinin bu sezon, bu tür bir görüntülerin de sorgulanması lazım enikonu.

14 Nisan 2018, Cumartesi 22:07
YAZININ DEVAMI

‘’Terim'in zor sınavı‘’

Taktik bu denli önemlidir işte. Bir hafta önce Yeni Malatyaspor’dan 4 gol yemiş ve küme düşmek ateşinin içine düşmüş Gençlerbirliği Galatasaray’ı yendi gördüğünüz gibi taktik denen olgu sayesinde. Neden? Çünkü sanılanın aksine bir diziliş meselesi değil, aksine rakibi enikonu analiz etmek, hangi futbolcusundan hangi görevlendirmeyle en büyük verimi alabileceğini öngörmek, rakibin en zayıf yanlarından yararlanmayı saptamak ve bu zaaftan yararlanabilmek gibi bir dizi şeyi hesaba katmasıdır teknik direktörün, taktik.

İşte Fatih Terim’in az ama Ümit Özat’ın çokça yaptığı tam da buydu pazartesi akşamı Ankara’da.

Elbette her takım her takımı yenebilir veya yenilmeyecek takım yoktur. Ama gene de sanki Sayın Terim, Sayın Özat kadar dersine çalışmamıştı Ankara’daki maçta. Fatih Terim’e yakıştıramadığım da budur zaten. Adeta taktik denen olguyu önemsemeyerek sahaya sürmüştü öğrencilerini sanki Gençlerbirliği maçında.

Bir kere Belhanda kritik maçların tamamında sıradanlaştı sezon boyunca. Keza haftalardır düşüş içinde Rodrıguez. Bu gerçeğe rağmen sorunu küçümsedi Fatih Terim ve çözüm üretmedi. Doğrusu işi oluruna bırakması, Sinan Gümüş kozundan yeterince yararlanmaması onun kariyerindeki bir teknik direktöre yakışmadı.

Oysa bu kadar kaliteli kadroların başına ayrıca milyon dolar- euro verilerek teknik direktör getirilmesinin ana nedeni de budur zaten.

İşte bu gerçekler ışığında gelip dayandı Galatasaray-Başakşehir maçı. Gerçeği söylemek gerekirse 15 Nisan Pazar akşamı oynanacak olan bu maç büyük olasılıkla şampiyonluk mücadelesini şekillendirecektir diye düşünüyorum. Doğal olarak teknik direktör faktörü öne çıkacaktır Pazar akşamki maçta.

Kadro derinliği ve kalitesi açısından baktığımız zaman avantajlı taraf Başakşehir’dir, bu tartışılmaz her halde. İş bu nedenle 15 Nisan akşamı Galatasaray’ın Fatih Terim’in birikim ve vizyonuna çok, ama çok ihtiyacı olacak Türk Telekom Arena Stadı’nda.

10 Nisan 2018, Salı 21:49
YAZININ DEVAMI

‘’Her problemin çözümü var‘’

Tek şutu ve pozisyonu yoktu ilk yarıda Fenerbahçe’nin. Uzunca süre kadroda düşünmedikleri ve ama ilerleyen haftalarda ilk onbirin değişmezi haline gelen Aaatıf’ın yokluğunu bile aradı sarı lacivertliler. Abartmıyorum, bunca yıllık spor yazarlığı kariyerim boyunca izlediğim en sıkıcı bir 45 dakikaydı her halde.

Osmanlıspor’un eleştirilecek, kınanacak yanı yok. Zira küme düşme potasının tam içindeler ve üstelik Kadıköy’de deplasmanda oynuyorlar. Doğal olarak dikkatli, kontrollü ve tedirgin oynadı İrfan Buz’un öğrencileri. Ama Sayın Kocaman ve öğrencileri için böyle bir mazerette sözkonusu değil. Ve maalesef, her fırsatta kendilerini yalnız bıraktıkları için (haklı olarak) sitem ettikleri 20 küsur bin seyirci önünde koca bir 45 dakikayı resmen çöpe attı Fenerbahçe.

Oysa her problemin bir çözümü vardır. Dolayısıyla her kadronun da oynayabileceği bir sistem ve futbol var. Yeter ki, yetkili kişi ve makam doğru düşünsün, doğruyu görsün ve uygulasın.
Açıkçası şu gerçeğin altını kalın bir çizgiyle çizmek zorundayız artık; Özgüven, kemer sıkmak, disiplin, prensip aklınıza ne gelirse her şeyin abartılmışı zararlıdır.
Sayın Aykut Kocaman’ın Valbuena’yı kendi prensiplerinden ötürü bu kadar uzun süre yok sayması bunun en güncel kanıtıdır sanırım.

Nitekim Fenerbahçe dün akşam ikinci yarıya Fransız yıldızla başlayınca ilk yarıdaki o fıtık eden görüntü tadında doyulmaz bir lezzete dönüştü. Tek futbolcu deyip geçmeyin. Bir futbolcu bazen iki yönde de takımın kimyasını değiştirir. Kanıt mı? Dün akşam ikinci yarıda oyuna giren Valbuena işte.

Hayır, her futbolcuyu zaman zaman oynatmayabilir pekala teknik direktörler. Ama, olayı takıntı haline getirmeden.

Kaldı ki, Valbuena Fenerbahçe’ye 32 yaşında geldi. Sayın Kocaman da onun böylesi bir oyun anlayışına sahip olduğunu biliyordu. Her halde bu yaştan sonra onun oyun anlayışını tepeden tırnağa değiştireceğini ummuyordu her halde.

Dolayısıyla kadrosu ffp nedeniyle yapılamayan takviyeler ve sakatlıklardan dolayı hayli sorunlu olan Sayın Aykut Kocaman’ın bazı konularda daha duyarlı davranması gerektiğine inanıyorum. Kaldı ki, Valbuena da sıradan bir futbolcu değil bilindiği gibi.

08 Nisan 2018, Pazar 21:57
YAZININ DEVAMI