Arama

Popüler aramalar

‘’En zor Salı!‘’

Şampiyonluğun lafı bile olmaz Fenerbahçe’nin küfürsüz tribün özlemini gerçekleştirmesi yanında. Sadece geçen sezon 5 milyon liraya yakın ceza ödemiş küfürden ötürü. İşin maddi yanı bu, manevi yönü ise (Fenerbahçe’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki misyonu ve tarihçesi düşünüldüğünde) zaten ölçülemez parayla.

Dolayısıyla dün akşam maçın başlamasından hemen önce Sayın Ali Koç’un tribüne çıkması, taraftarla etle tırnak olması ve muhtemelen onlarla küfürsüz tribün özlemini paylaşması futbolumuz adına insanın umutlarını suluyor resmen. Sanki artık aklı selim kaptanlık yapacak bundan böyle futbol ve kulüplerimize. En azından bunu umuyor ve diliyorum ben.

Cagliari öyle ya da böyle Seri A’nın köklü kulüplerinden. Savunma kültürüne de sahipler, kabul. Ancak Fenerbahçe’yle aralarında klas farkı var. Nitekim geçen sezon kıl payı kümede kaldı İtalya ekibi. İşte bu gerçeğe rağmen ilk golü ancak 51’de bulabildi Phillip Cocu’nun öğrencileri. Konuk takımın bariz hatası ve Alper’in çabukluk ve fırsatçılığı sayesinde tabi.

Biliyorum, santraforsuz oynuyor sarı lacivertliler. Valbuena istekli ama hala çok pas hatasıyla oynuyor bunu da biliyorum. Ancak Hollandalı teknik direktörün takım oyununu öncelik haline getirdiğini de unutmayalım. Dolayısıyla sadece golcüler golü atacak diye bir şey yok Cocu’nun takımında.

57’de kendisinin ve takımının ikinci golünü attı Alper Potuk. Fakat bu golde aslan payı Elif Elmas’ındı bence. Tam bir “Kalite” anlayacağınız Makedon futbolcu. Anlaşılan bu sezon büyük hazlar yaşatacak taraftara ve kısa süre içinde Avrupa’nın gözdelerinden biri olacak genç futbolcu.

Şurada 6 gün kaldı Benfica maçına. Üstelik deplasmanda oynayacak sarı lacivertliler. Tabi ki, belli olmaz, futbol sürprizler oyunudur. Ama dün akşamki maçı totalde değerlendirdiğimde içimden “ Allah yardımcınız olsun” demek geliyor. Umarım yanılırım tabi.

01 Ağustos 2018, Çarşamba 23:19
YAZININ DEVAMI

‘’Sonsuza kadar dostça!‘’

Özlediğimiz bu kadar çok şeye tanıklık yaptıktan sonra, Altınordu –Fenerbahçe maçını skor üzerinden değerlendirmek mahcup eder beni en hafifinden. Şiara bak; Sonsuza kadar dostluk. Güzelliğin bu kadarını hangimiz özlememişiz, söyler misiniz?

Sonra Atina’daki facia için “Acınızı paylaşıyoruz” pankartıyla çıkıyor takımlar sahaya. Sonra Uygar Mert, Yiğithan, Mahsun, Burak, Samed, Ahmethan…Tam 6 genç futbolcu ilk onbirinde Çubukluların.

Ve “Sonsuza kadar dostça” tohumları ekiliyor. Sayın Seyit Mehmet Özkan’ın “Kulüp ve Kurum” kavramını hayli yukarı çekmesine Sayın Ali Koç’ta katkı sunuyor. Gel de saygıyla eğilme güzelliğin böylesi karşısında.

Altını çizmesem ayıp etmiş olurum. Altınordu’nun teknik direktörü Sayın Hüseyin Eroğlu’nun (birikim ve bilgisine rağmen) bu kadar mütevazi şekilde işine odaklanması, domates biber yetiştirir gibi futbolumuza yıldız adayı gençler armağan etmesi de büyük bir alkışı hak ediyor her halde.

“İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu”…Bilgece değil mi? Altınordu’nun her birim ve tesisinde bu şiarla yetişiyor işte o küçük çocuk ama büyük futbolcu adayları.

İşin özü şu, dün akşam en çok bunlarla başım döndü benim futbol ve ülkem adına. Elbette iki takımın gençlerinde anılmayı hak edenler de yok değildi dünkü performanslarıyla.

Fenerbahçe’den Burak, Mahsun ve Samed Karakoç’u çok beğendim. Altınordu takımında ise en çok kaleci Erce, Yusuf Acer ve gurbetçi futbolcu Muhammat’i beğendim.

27 Temmuz 2018, Cuma 23:26
YAZININ DEVAMI

‘’Doktor ayağına geldi‘’

Durumun iç açıcı olmadığını tahmin edebiliyorduk. Ama bu kadar vahim olduğunu bilmiyorduk. Ağzım açık kaldı resmen Sayın Ali Koç’un 24 Temmuz’da FB TV’de yaptığı açıklamalar karşısında. Yazık, gerçekten çok yazık. Ne kadar bilinçsizce ve hatta sorumsuzca yönetiliyormuş meğer kulüplerimiz.

Fenerbahçe’nin borcu 621 milyon euro’ymuş. 2023’edek gelirlerine temlik koyulmuş. Gayri menkullerinin üzerinde 1,5 milyarlık ipotek varmış. A takım futbolcularına geçen sezondan kalan borç 81 milyon liraymış. İç karartıcı bir tablo resmen.

Açıkçası büyük bir şans yani Sayın Ali Koç’un 3 Haziran’da başkan seçilmesi Fenerbahçe. Aksi olsa Karşıyaka veya Eskişehirspor’un durumuna düşecekmiş resmen asırlık çınar.

Dürüst, şeffaf, ilkeli ve bilinçli bir başkan Sayın Koç. Hedef ve hayalleriyle heyecan yarattı kısa sürede.

Misal, küfürsüz tribün adına çelik gibi bir irade ortaya koyuyor. Kulübün bu sarmaldan kurtulmasının yolunun felsefe değişikliğinden geçtiğini tespit etmiş. Tıpkı “Küfürsüz tribün” gibi altyapı gençliğin de özlemiyle yanıp tutuşuyor Başkan. Daha şimdiden tüm bu özlemleri için adımlar da atmış zaten. Hele hukuki ve mali açıdan bağımsız şirketler tarafından denetlenme önerisi tam bir çağdaş yönetici tavrı resmen.

Bence bu aşamadan sonra Fenerbahçelilerin önceliği bataklıktan çıkmak için Ali Koç’a gereken her türlü desteği vermektir, olmayan paralarla transfer yapmayı değil, gelecek ve altyapı adına atılan adımları kutsamaktır.

Avrupa’da başarı, ligde şampiyonluk elbette özlem ve dileğidir taraftarın. Ama kulübün UEFA’dan lisans alma riski yaşaması, Finansal Fair Playlık olması da en hafifinden utanılacak bir durumdur gerçek taraftar adına.

Fotoğrafın bütününe baktığımda aklıma “İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş” deyimi düşüyor. Yani tam uçurumdan düşecekken kucaklayıp uzaklaştırıyor Sayın Koç oradan Fenerbahçe’yi.

Gerçeği söylemeliyiz. Tam da bu aşamada Başkan seçilen Sayın Koç’un Damien Comolli’yi sportif direktörlüğe, Sayın Comolli’nin de Phillip Cocu’yu görevlendirmesi ve bu üçlünün (100 küsur genç oyuncuyu daha şimdiden inceleme iradesi ortaya koyacak denli) gençliğe yönelmesi… Bütün bunlar şanstan öte kurtuluş muştusudur bence.

25 Temmuz 2018, Çarşamba 21:32
YAZININ DEVAMI

‘’Daha da iyi olacak‘’

Mehmet Topal yıllanmış şarap gibi. Barış Alıcı mı? Yetenek, zeka, fizikgüç, özgüven…her şey var maşallah. Eh, nede olsa Altınordu fabrikasından geliyor, Hüseyin Eroğlu tedrisatında geçmiş.

Elif Elmas ise yılbaşının büyük ikramiyesi gibi sanki. Hele 18. dakikada Valbuena’ya attırdığı gol. Futbol okullarında ders olarak gösterilecek türden bence. Nazar değmesin, ama bu yaşta özgüvenin böylesi, teknik futbol aklının bu kadarı…”Tüh, tüh, tüh maşallah” denilecek türden bana kalırsa.

Fenerbahçe adına sezon adına umut büyütmemize yol açan başka şeyler de var elbette. Bu kadar kısa sürede hem de Allah rızası için tek santrafor yokken elde oyunun iki yönünü de bu kadar pozitif oynayabilmek e hafifinden alkışı hak ediyor. Oyunun ve sahanın büyük bölümünü bu kadar eksiğe rağmen kontrol etmek hafife alınamaz her halde.

Phıllip Cocu’nun iyi bir lider ve analizci olduğuna götürüyor biz tanıklıklarımız. Hasan Ali bile evrim geçirmiş. Valbuena daha bir “Takım oyuncusu” gibi davranıyor. Barış Alıcı 40yıllık Fenerbahçeli gibi. Sorumluluk alıyor bu genç yaşına rağmen misal.

Ya Alper’in 32’de aldığı penaltı öncesindeki görüş, hız ve sorumluluk. Keza Mehmet Topal’ın o penaltının doğmasına yol açan usta işi servisi…Ama Giuliano’nun vuruşunda Feyenood’un kalecisi doğru yere hamle yapınca skor 3-0’da kaldı. Yani daha ilk yarıda 3 gol ve kaçan bir penaltı.

Bu da şunu gösteriyor; savunma sadece savunma oyuncularıyla yapılmadığı gibi gol de sadece forvet oyuncularıyla atılmıyor.

İkinci yarıda yenilen 3 gol benim için sorun değil. Zira belirleyici olan değişiklerden önceki Fenerbahçe’nin performansı, oyun anlayışı ve sahaya koyduğu iradedir benim için.

Açıkçası, forvetteki o derin boşluk nispeten dolarsa hayli haz yaşatacak sevenlerine büyük olasılıkla bu sezon Fenerbahçe.

21 Temmuz 2018, Cumartesi 23:04
YAZININ DEVAMI

‘’Ali Koç farkı‘’

Fenerbahçe, Beşiktaş veya Galatasaray’dan herhangi biri şampiyonluk mücadelesinin dışına savrulduğu sezonlarda ligin tadı hafiften kaçıyor, ülkemizin gerçeği bu.

Büyük kulüplerimizi “büyük” yapan çok neden ve faktör var. Ama bu faktörlerin en büyüklerinden biri de milyonlarca taraftara sahip olmalarıdır. Dolayısıyla taraftarlarıyla gönül zedelenmesi yaşayan için o sezon azaba dönüşüyor. Tıpkı geçen sezonki Fenerbahçe gibi yani…

Sayın Ali Koç’un Fenerbahçe’ye başkan seçilmesi en çok da bunun için önemlidir. Nitekim daha hazırlık kampı başlar başlamaz kırk binlere ulaştı Sarı Lacivertli kulübün kombine sayısı. Umut, heyecan ve inanmak bu denli önemlidir işte.

Doğrusu Sayın Koç da dersini iyi çalışmış, Fenerbahçe’nin eksik, yanlış beklenti ve özlemlerini çok iyi analiz etmiş ve en önemlisi de Fenerbahçe taraftarında büyük bir krediyle güven duygusunu yaratmış.

Kaç sezon sonra Şampiyonlar Ligi için ön eleme oynayacak ama ismi cismi belli bir tek transfer yapamadı bilindik nedenlerle. Fakat buna karşılık günü değil geleceği düşünerek gitti Damien Comolli’yi sportif direktörlüğe getirerek felsefe değişikliğine gitti. Kısa vadeli değil, uzun vadeli düşündüğünü kanıtladı Sayın Ali Koç.

Sayın Comolli de Avrupa çapında bir insan kendi alanında. Başkan ve sportif direktöre inanıyor görebildiğim kadarıyla taraftar. Zaten sportif direktörün şu ana kadar yaptığı transferlere baktığımızda nasıl bir vizyona sahip olduğu net olarak anlaşılıyor. Hele bir önceki gün yaptığı basın toplantısında sergilediği tavır ve sorumluluk anlayışına bayıldım resmen.

Nitekim bu kadar maddi sıkıntının içinde yapılabilecek en doğru transferleri gerçekleştiriyor gördüğünüz gibi Fransız futbol adamı. Barış Alıcı, Berke Özer, Ferdi Kadıoğlu. Çok yetenekli 3 pırıl pırıl genç… Bu ve diğer (Elif Elmas, Yiğithan Güveli, Oğuz Kaan gibi) genç oyuncuların da Phillip Cocu’yla büyük gelişme göstereceklerine inanıyorum ben. Bütün bunlar da Ali Koç farkını gösteriyor işte.

Paralar çarçur edilmiyor, takım süratle gençleştiriliyor, kulüp ve en önemlisi kulüple taraftar arasındaki gönül bağı yeniden güçlendiriliyor. Bu kadar kısa sürede az şey değil bunlar her halde. Sayın Koç’un her fırsatta “Küfürsüz tribün” özlemini dillendirmesi ve bu konuda irade beyan etmesi de ayrıca heyecanlandırıyor, beklentilerimi büyütüyor açıkçası.

18 Temmuz 2018, Çarşamba 20:52
YAZININ DEVAMI

‘’Sorun yapısal‘’

Fenerbahçe ve Galatasaray Şampiyonlar Ligi, Beşiktaş da Avrupa Ligi dahil olmak üzere gün sayıyorlar 2018- 2019 sezonu adına. Ama Fenerbahçe sadece Barış Alıcı ve Berke Özer’i transfer edebildi şu ana kadar. Galatasaray, Nagatomo ve Muğdat Çelik’i bonservislerini alırken Henry Onyekuru’yu da kiralayabildi ancak. Beşiktaş ise Dorukhan Tokgöz ve gurbetçi Güven Yalçın dışında adım atamadı transferde.

Şüphesiz, böyle eli kolu bağlı kalmanın ana nedeni geçmişte yapılan sorumsuzlukların ve doğal olarak UEFA’nın “Artık adımlarınızı denk atın, yoksa karışmam” tavrının zorunlu sonucudur.
Tabii, kaçınılmaz olarak kılı kırk yarıyor, hesap kitap yapıyor veya yapmak zorunda kalıyor kulüplerimiz. Ama bu bile yetmiyor ne yazık ki. Çünkü ülkemizdeki futbol ortamı ve iklimi hepten seçeneksiz bırakıyor kulüplerimizi.

Tamam, nedenlerden biri futbolumuzun dünya futbol piyasasında yeteri kadar göz önünde bulunmamasıdır. Ancak asıl neden dünyadaki imajımızdır bence. Avrupa’nın her hangi bir liginde 3’e oynayan futbolcu bizim ligimize gelirken 5 istiyor. Ama 5’e aldığımız futbolcuya her hangi bir Avrupa takımı 2’den faza vermiyor istisnalar dışında.

Başka sorunlarımız da var elbette. Nice yetenekli yıldız adayı futbolcumuz kaşla göz arasında sıradanlaşıyor ne yazık ki. Tarık Daşgün, Okan Koç, Mahmut Hanefi, Serdar Özkan, Sercan Yıldırım, sayfalar yetmez gerisini saysam. Üstelik futbolcuyu aşağı çekmek konusundaki hünerimiz ülkemizdeki yabancı oyuncular için de geçerli maalesef. Ortega, Van Persie, Milan Baros, Miroslav Stoch, Ailton, Kevin Campbell ve daha niceleri.

Misal, Oğuzhan Özyakup, Alper Potuk, Ozan Tufan ve Salih Uçan futbol değil yeteneklerini inkar için çabalıyorlar. Ya üst düzey futbolcu olarak Beşiktaş’ta düş kırıklığı yaratıp ama Rusya’da tekrar eski kimliğine bürünen Fernandes…

O halde ülkemiz futbolu ve liglerimize egemen olan iklim ve ortamda sorun var demek ki.
Bunun da en kestirme tanımı şudur; Futbolumuzun mental ve yapısal sorunu var. Yani, tuz kokuyor. E, tuz kokuyorsa oturup adam akıllı düşünmek ve ona göre adımlar atmanın zamanı gelmiş ve hatta belki de geçmiş demektir.

14 Temmuz 2018, Cumartesi 10:41
YAZININ DEVAMI

‘’Hayırlı olsun!‘’

Lefter Küçükandonyadis sezonu Süper Lig fikstürü çekildi. Hayırlı olsun. Dilerim futbolun ordinaryüsünün kişiliği gibi sevgi, saygı ve dostlukla bezenir 2018- 2019 sezonu.

Bu sezonun daha mücadeleci ve ama bir o oranda da saygı çerçevesinde geçeceğine inanıyorum. Başaktör konumundaki kulüplerimizin yeni başkanları daha bir sağduyulu çünkü. Sayın Ali Koç daha kongre süreci devam ederken bile her fırsatta saha dışındaki dostluğun da en az sahadaki mücadele kadar değerli ve önemli olduğunu dillendirdi. Sayın Mustafa Cengiz ezeli rakiplerini “Fenerbahçemiz, Beşiktaşımız” diyerek anıyor. Üst üste 2 şampiyonluk yaşayaınca az biraz baş dönmesi yaşasa da sorumluluğunu asla unutmuyor Sayın Fikret Orman. Sayın Ahmet Ağaoğlu zaten Avrupai bir kişilik. Dolayısıyla “Hoca” konumundakilerin bu hassasiyeti taraftarı da pozitif olarak etkileyecektir kaçınılmaz bir şekilde.

Rekabet, mücadele ve heyecanı tavan yapan bir sezon olacağını da öngörüyorum. Finansal Fair Play’den ötürü bazı kulüplerimizin hareket serbestisi kısıtlandı belki, ama diğerlerini de aklını başına topladı. Daha ince eleniyor artık atılacak adımlar. Menajerlere oyuncak olmamaya özen gösteriliyor. Doğru hocalarla çalışmayı önceleniyor ve gerekli transferler yapılmaya çalışılıyor bu sezon. Açıkçası güne oynamayan, popülizmi çöpe atmış başkanların sayısı arttı. Teknik direktörler cephesi de umutlandırıyor insanı. Phillip Cocu, Fatih Terim, Şenol Güneş, Abdullah Avcı, Ertuğrul Sağlam, Samet Aybaba başta olmak üzere çoğu deneyimli, iddialı, birikimli ve büyük hedefleri olan teknik direktörler çalışıyor artık kulüplerimizde.

Dolayısıyla yeni sezon adına iyimserim. Diliyorum ki, şad eder ruhunu Lefter Küçükndonyadis ve arkadaşlarının.

10 Temmuz 2018, Salı 10:36
YAZININ DEVAMI

‘’Maalesef!‘’

2010 Dünya Kupası Şampiyonu İspanya ve son şampiyon Almanya erken veda ettiler. 2016 Avrupa şampiyonu Portekiz de öyle. Futbolu kısır, sürprizi bol bir şampiyona açıkçası Rusya 2018. Ne diyeceğini, kime kızacağını bilemiyor insan böyle durumlarda.

Köroğlu: ”Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” demiş ya yüz yıllar önce. İşte o misal endüstriyel futbol piyasaya çıkınca da güzel futbol ve temaşa alıp gitti başını çaresiz olarak.

Maalesef gerçek bu ve maalesef irademiz dışında gelişiyor çok şey. Ancak böyle bile olsa, gerçekten kaçamayız.

Kendimizi kandırmayalım, Hatice önemini kaybetti, varsa yoksa netice artık çağımızın gerçeği. Yani, önemli olan kazanmak, hem de ne pahasına olursa olsun.

Keşke şampiyonluk kupası en çok gol atan, en çok topu oyunda tutan, en güzel futbolu oynayan, futbolcuları en çok koşan ve birlikte hareket eden takımlara verilse her turnuvada. Ama biliyorum ki, teselli ve düş olarak kalacaktır bu dileklerim, ihtiras ve hırsın esiri olmuş dünyamızda.

Bu acı gerçekle yüzleşince de Sayın Kocaman’ın “Doğru Futbol” terimi gelip çalıyor kapınızı işte. Sayın Aykut Kocaman bir entelektüeldir ve futbola tahminlerin ötesinde kafa yoran, farkındalığı yüksek teknik direktörlerimizin başında gelir. Açıkçası “Doğru Futbol” kavramı limanına gönül rızasıyla geldiğine inanmıyorum çok iyi tanıdığım Sayın Kocaman’ın. Ama gerçeklere uzun süre sırtınızı dönemezsiniz, vizyon ve sorumluluk sahibiyseniz.

Düşünün, Neymar gibi bir süper yetenek en küçük darbede kurşun yemiş gibi dakikalarca kıvranıp duruyor yerde. Oysa onun 10 katı tekmeler yerken sinek vızıltısına sayardı olup biteni Pele, Crufyy ve Maradona gibi kirlenmemiş dönemin yıldızları.

Endüstriyel futbolun dayatmalarından ötürü yetenek tarlası Brezilya bile artık o büyüleyici oyun tarzından ödün veriyor, Avrupai disiplinle oynamayı önceliyor teknik direktörleri Titi yönetiminde Rusya 2018’de.

Çünkü “Kazanan her zaman haklıdır” çağındayız ve maalesef gerçeği kabul etmek zorundayız. İçimize sinmese de.

04 Temmuz 2018, Çarşamba 22:43
YAZININ DEVAMI