‘’Braga-Sivas hattı‘’
Gerçekten de bu gol oyunun temposunu üst seviyede tuttu. Nitekim ilk yarı boyunca top iki kale arasında mekik dokudu ve 45 dakikada 3 gole tanıklık ettik. Sivas erken gelen skor dezavantajına “Ben bu gole teslim olmam “ anlayışı ile karşı durdu. Sol kanatta Grosicki, Hakan Balta ile savunma aymazı Amrabat’tan oldukça faydalandı. İkinci yarıda Galatasaray tempoyu düşürdü , oyuna seviye ayarı verdi. Yekta’nın yarattığı Umut Bulut golü maçın Cim Bom adına kopma dakikası oldu.
Fatih hoca, zorunlu Muslera-Melo değişiklikleri dışında en radikal kararını Hamit’i kenarda bırakarak verdi. Bu değişimde Aydın Yılmaz’ın formayı arzulayan futbolunun da büyük rolü vardı. Amrabat ve Aydın ofansta kanatlarını iyi kullandılar. Amrabat ikinci yarıda savunmaya da gelerek bize soyunma odasında kulağının çekildiğini belgeledi! Yekta, profesyonellik anlayışını yetenekleri ile birleştirerek oynuyor. Riske girmeden, aklını kullanarak doğru işlere imza atıyor ve formayı aldığı maçlarda görevini eksiksiz yapıyor. Selçuk’a destek olmaya devam ediyor. Savunmada Dany göze battı. Çok doğru hamleler yaptı. Rotasyonun en merak edilen ismi Ufuk da kalede güven verdi.
Galatasaray’da büyük resmi ise 2 sayı makinesi tamamlıyor. Gerçekten de Umut Bulut ve Burak Yılmaz attıkları gollerle takıma katkılarını her geçen maçta artırıyorlar. Son vuruş ustalıklarını da geliştirerek skora direkt etki ediyorlar. Sonuçta Galatasaray ligde kritik haftalara girdiği süreçte değerli bir 3 puan elde ederek başladı. Zirveyi korudu.
(Bu arada Braga- Sivas hattı stratejisinin doğru bir tercih olduğu da kanıtlanırken düşünüp organize edenleri kutluyoruz.)
‘’Hisseden kazanır!‘’
İlk 3 maçta 1 puan, son 3 maçta 9 puan aldı. Üst üste 3 galibiyet elde etti. Hoca gruplardan çıkan ilk Türk teknik direktör ; Galatasaray ise Avrupa’da son 5 yılın en başarılı takımı oldu. Kulübün kasasına yaklaşık 31 milyon Euro girdi. Maçtan sonra oyuncular kendi işimizi kendimiz gördük derken sahaya çıktıklarındaki görüntüleri ise “Nasıl olsa Manchester kazanır” gevşekliğinde idi. Bu durumu farkeden Fatih Terim eminiz ki “Kaybettiğin zaman değil, vazgeçtiğin zaman yenilirsin” felsefesini devre arasında sert bir şekilde oyuncularına hatırlattı. Nitekim maç sonunda Burak Yılmaz’ın sözlerine baktığımızda da bunu gördük: “Fatih Terim ‘in bir bakışından ne demek istediğini anlarız. Hocamız ilk yarıda oynadığımız futbolun bize yakışmadığını söyledi. Sert bir konuşma yapıp takımı ateşledi. “ Sıcağı sıcağına konuşan Aydın Yılmaz ise gerçeğin altını çizdi: “Hocam bizi devre arasında haşladı!”
Evet; Fatih Terim adeta tek başına direndi, isyan etti, ama takımına da güvendi. Aydın ile Amrabat’ı her iki kanada aldığında çoğu kimse onu çılgınlıkla itham etmeye hazırlanıyordu belki de. Maç içinde sürekli diziliş rakamlarıyla oynadı. Saha kenarında yerinde duramadı. Ama vazgeçmeyen ruhunu sahadaki oyuncularına da aktarmayı başardı. Geriye düştü yılmadı. İnandı, istedi, aldı. Bu duruşuyla Türk futbolu ve Galatasaray tarihinde bir sayfaya daha zafer satırları karaladı. Futbolseverlere mutluluğu , camiaya da huzuru yaşattı. “Bu yıl gruplardan çıkmak başarıdır” sözünü sarfeden başkan Ünal Aysal’ın sözlerini de yerde bırakmadı. 90 dakika boyunca sürekli ayakta takımını ateşleyen gerçek bir lider gibi davrandı. Onun kenardaki bu tek kişilik isyanı oyuncularını da etkiledi, büyüdü çığ oldu , zafere dönüştü.
Şiarı “ Aslolan bırakmamaktır” olan Fatih Terim, bugün iç çekişmelerin yaşandığı, hırslara gem vurulamadığı bazı Galatasaray ortamlarını da kucakladı. Sıcak ve rahat koltukların değerini anlayamayanların sırtına ceketini astı. O nedenledir ki Rizzoli’nin son düdüğü çaldığında yere çöktü. Mutlulukla yorgunluğun karışımında.
‘’Kupa yolu‘’
Fatih Terim, Gökhan Zan, Ceyhun, Çağlar, Sercan ve Ufuk’a görev verdi. Hakan Balta stoperde Gökhan’a eşlik etti. Rakip Balıkesir, Arena’da oynamanın gururunu dirençli ve ciddi futboluyla süslemeye çabaladı. İlk 45 dakikada bunu sahaya net olarak yansıttı. Galatasaray bu direnci erken bulacağı bir gol ya da gollerle kırabilirdi ancak. Direnç ancak Aydın’ın golünden sonra kırılabildi. Bu tarz maçlarda rotasyon kadrosu olarak nitelendireceğimiz oyuncuların da kendilerini göstermek ve giydikleri formanın kalıcı olmasını sağlamak gibi bir misyonları var. Sercan, Gökhan, Ceyhun ama özellikle Aydın bu konuda istekli göründüler. Çağlar ise ne yazık ki Riera’dan neden sol bek yaratıldığını bize belgeledi.
Bu arada Fatih Terim etrafında bir bardak suda kopartılmaya çalışılan fırtınadan da söz etmek istiyorum. Terim, Türk futboluna kattıkları ve yaşattıkları ile bir dünya markası. Terim’i; yok şişe attı, yok orasına baktı, yok ona kolay sorular geliyor, bana çalışmadığım yerlerden soruluyor(!), basın toplantısında nereyi işaret etti gibi seviyesiz tartışmaların adamı yapmaya çalışmak sahneye konan çok ucuz bir oyun ne yazık ki. Bize göre bu planlı bir strateji. Aynı zamanda Terim’in vücut dilini tanımıyor olmak, onun karakterinde bu sığlığa yer olmadığını bilmemek. Açıkçası futbolun duayen emekçisi bu ucuz stratejileri hiç hak etmiyor.
‘’Meloslera!‘’
Özgür Yankaya’nın verdiği penaltı ve Muslera’nın kırmızı kartı sonrasında kaleye geçen Melo,hem penaltıyı hem de 3 puanı kurtardı.(Tabii Emre Çolak’ı da)Belki de sezona damgasını vuracak bir kalecilik örneği gösterdi bize.Önce hafif solunu gösterdi,rakibini yanılttı ve uçarak kurtarışını yaptı. O an sahada,kenarda,tribünlerde ve evlerdeki herkesten daha soğukkanlı durdu.Arzu etti ve istediğini aldı.Gitti sanılan 2 puanı kaptı.
90 dakikanın geneline baktığımızda Galatasaray çok iyi oynamadı belki ama Elazığ da 1 puanı alacak kadar oyunda yoktu.Bir şans golüyle de olsa öne geçen sarı-kırmızılı ekip ikiyi bulacak çok fırsatı harcadı.Penaltıdan önce Emre Çolak’ın laubali vuruşunda olduğu gibi.Nitekim Melo’ya sarılmaya koşanlar arasında genç oyuncu başı çekiyordu.
Manchester zaferinin ardından Fatih Terim, dün gece rotasyon uyguladı. Bu doğaldı. Sarı-kırmızılı ekip Elazığ önünde 30 günlük süreçte sekizinci resmi maçını oynuyordu. Bu maçlara ilave olarak bir de milli maç oynanmıştı. Bazı oyunculara dinlenme bazı oyunculara ise kendini gösterme maçı olarak şans tanıdı deneyimli hoca. Sarı kart cezalısı Selçuk dışında Eboue Dany - Hamit ve Burak yedeğe çekilmişti. Geri 4’lüde Sabri ile Cris, Melo’nun yanında Yekta, sağ kanatta Engin ,ileri 2’li de Umut görev aldılar. Bu dizilişle sahada yer alan Galatasaray ilk yarıda etkisiz göründü. Rotasyona girenler kenarda dinlenirken,yerlerine girenler de sanki sahada dinleniyorlardı.(!) Galatasaray alışılmış oyun düzenini işleten en önemli etkenlerinden biri olan tempoyu sahaya yansıtamadı. Orta sahada her iki takım da gerekli dirençle karşılaşmadı. Savunmadan çıkan topları iyi kullanılmadı. Elazığ maç boyunca Galatasaray’ın sol kanadından gol kokladı. Amrabat’ın defansif zaafından,Riera’nın yalnız kalmasından yararlanmak istedi. Ama final pasları yerini bulmadı. Galatasaray 45 dakikayı pozisyonsuz kapadı. İkinci yarıda zorunlu Elmander-Aydın değişikliği sonrası Yekta daha çok hücuma çıktı. Sonrasında bu oyuncunun attığı gol ne kadar göğsüne çarpıp önüne düşen toptan gelse de burada Yekta’nın takipçiliğini ve arzusunu gösterdi bize. Doğru pozisyon takibi yaparak golü attı.Zaten maç süresince topu iyi kullandı,hücumda çok iyi işler yaptı. Öne geçmek Galatasaray’ı rahatlattı.Sonrasında çok fırsat yakaladılar.Umut’un,Yekta’nın,Emre’nin pozisyonları ,Melo olmasa çok aranacaktı. Sabri uzun süre sonra bulduğu forma şansını iyi değerlendirdi.Savunmada Semih hata yapmadı.Riera hatasız oynadı. Engin 11 maçlık cezanın ardından ilk 11’de maç kondüsyonu eksikliğini üzerinden atamamış göründü. Muslera penaltı öncesinde duraklamasının faturasını kırmızı kart ve penaltı ile ödedi.
Sonuç alarak Galatasaray bir Avrupa dönüşü maçını zararsız kapatmış oldu.3 puanı zor da olsa aldı.Son dakika yaşananlar ise 90 dakikaya bedel gel-gitleri gösterdi futbolseverlere.Melo’nun fantastik kurtarışı son 2 haftadır yaşanan puan kayıplarına da dur dedi.
‘’Yaz tarih yaz!‘’
Galatasaray maç boyunca mücadele gücünü hep yüksek tuttu. Konsantrasyonunu ilk dakikadan itibaren sahaya yaydı. Şampiyonlar Ligi düzeyinde koşup, çabaladılar. Fatih hoca oyuna başlarken Semih ile Riera ’yı tekrar savunma bloğuna geri almış, Selçuk ’un yanına ise Melo’yu uygun görmüştü. Umut’un yerine ise Elmander, Burak’a partner olarak seçilmişti. Bu isimlerin yanısıra sahaya klasik düzende yayıldılar. Galatasaray beklenenin aksine rakip alanda baskılı başlamak yerine dengeli oyunu tercih etti. İlk yarım saat orta sahada güç gösterisi şeklinde geçti. Sarı Kırmızılılar 33. dakikada gole çok yaklaştı. Üst üste yakalanan şut şansları doğru zamanlamayla taçlandırılamadı ne yazık ki. Devrenin akıllarda kalan en kritik anı ise Powell’ın direkte patlayan kafa şutuydu.
Maçın neredeyse orta sahada iki ekibin de birbirini test eder gibi süregelen mücadelesinde kırılma noktası bize göre 52. dakikada Melo ’nun müthiş kafa şutunda kornere giden topla yaşandı. Melo’nun o an gürleyen yüreği ve kalbinden fışkıran ateş Sarı Kırmızılı tribünlere de yayıldı, zafer oldu. Nitekim ardından Selçuk'un korneri Burak’ın kafasında patlayınca tarihi bir gecenin coşkusu artık Arena’ya sığmıyordu. Filelerde buluşan bu altın vuruş tüm ülkeyi ayağa kaldırdı.
Galatasaray ’da dün gece mücadele etmeyen oyuncu yoktu. Herkes elinden gelenin üstesinde efor sarfetti. Savunmada Riera mükemmel oynadı. Ofansa katkısı kadar savunmada çok doğru hamleler yaptı. Eboue kariyerine yakışan seviyedeydi. Semih’in geri dönüşü Dany’nin de dengesini sağladı. Melo-Selçuk geçen sezonki performanslarını anımsattı. Amrabat bu kez umut verdi. Hamit hakkındaki söylemleri olumluya dönüştürecek düzeye çıktı. Şanssız olduğu tek an direkte patlayan o müthiş şutuydu. Onun gibi 70 milyonun da yüreği o dakika yandı. Galatasaray taraftarı da dün gece sınıfı geçti. Takımlarını müthiş desteklediler. 90 dakika nefeslerini arkalarında hissettirdiler. Gerçek bir 12. adamdılar. Futbolun havalimanında değil, sahada oynandığını gösterip alkışı hak ettiler.
Evet! Galatasaray çok önemli aynı zamanda da değerli bir futbol gecesine daha imzasını attı. Manchester United’a neredeyse pozisyon bile vermediler. Bir futbol markasına nasıl kafa tutulacağını gösterdiler. Maçtan bir gün önce Fatih hoca “En güzel hesap kazanmak” dedi. Terim’in iyimser hesapları gerçeğe dönüştü, kâr hanesine altın harflerle yazıldı. Arena muhteşem bir zafer gecesine tanıklık etti. Emeği geçenleri ve bu geceyi yaşatanları kutluyoruz.
‘’Şapkalar öne!‘’
Galatasaray, başta savunma olmak üzere oyun konsantrasyonundan uzaktı. Karabük, rakibinin ayağında top gezdirmesini izledi ama kaptığı toplarla da hızlı atağa kalktı. Ujfalusi’den bu yana oturmayan savunma hattı ise bu ataklarda hazırlıksız, başıboş ve kademesiz yakalanıp durdu.
15. dakikada Ahmet İlhan’ın ilk gol denemesinde Cris’i kurtaran Muslera; 22’de Eboue’yi kurtaramadı. İlhan’ın asistinde bu hafta milli maç oynamadan gelen Eboue’nin yerini kaybetmesine, yine milli forma giymeyen Hamit de çare olamadı. Savunmanın bu çaresizliğine orta sahada seyirci kaldı. Lualua ve İlhan Parlak karşısında zor durumlara düştüler. İkinci yarıda yüklenen Galatasaray daha çok açık verdi. Karabük Cim Bom’dan daha fazla şans buldu, oyunu koparabilirdi. Son darbeyi uzatmada vurdu. Melo’nun geri dönüşü yetersiz, Hamit etkisizdi. Hamit-Engin ile Melo-Ambrabat değişiklikleri sonrasında Galatasaray gol için çok yüklendi. O da saman alevi kadar sürdü. Galatasaray’ın ligdeki puan kayıplarında baş gösteren artışı takım kimliğinden kopma olarak yorumlayabiliriz. Savunmada uyum sorunu, orta sahanın uyku hali ve temposuz oyun bu ana görüntünün nedenleri bize göre. Bu zaafları giderecek en önemli isim Fatih Terim tabii ki. Manchester maçı umarız tüm hataların gözden geçirildiği bir çıkış maçı olur. Çünkü; Karabük karşılaşmasının verdiği işaretler ne yazık ki, hiç iç açıcı değil.
‘’İzin günü‘’
Romanya’da çok önemli bir 3 puana imza atan bu kadro, 90 dakika boyunca yorgunluk atar gibiydi doğrusu. Oyunun hakimi gözüktüler ama sonuca gidecek organizasyonları yapamadılar. Mersin haddini bilerek Galatasaray’ı sahasında bekledi. Rakibinin üzerine gitmedi.Galatasaray önceki maçlarına oranla daha az koştu, tempoyu yükseltemedi. Rakip savunmanın arkasında Burak ile Umut’u yeterince topla buluşturamadı. Kanat atakları yetersiz kaldı. Topa hükmeden ve top çeviren Galatasaray olmasına karşın etkili olamadılar. Bu da Mersin’in ekmeğine yağ sürdü. Hatta Mersin’in tam da istediği buydu. İlk yarıda pozisyon yoktu ama direkten dönen 2 top vardı. Umut’un vuruşuna seyirci kalınması dikkat çekti. Nitekim ikinci yarı başında Umut arkadaşlarina nasıl davranılması konusunda attığı golle brifing verdi. Takipçiliğini ve ısrarcılığını belgeledi. Bu gol oyunun seyrini Galatasaray adına olumlu yönde değiştirebilirdi ama Nobre’nin Sarı-Kırmızı istatistiği yine çalıştı. Beraberlik golü Mersin’in sahasından kıpırdamamasını sağladı. Golde Nobre kendisini kale içinde unutturunca Dany-Cris-Hamit de seyirci kaldı. Bu gol, Mersin’in Galatasaray kalesine 2. yarıdaki tek gelişiydi. Emre’nin yerine giren Aydın, Yekta’nın yerine giren Amrabat da arkadaşlarının temposuna hemen ayak uydurdu! Amrabat, Culio’ya yaptığı gereksiz hareketle penaltıya bile yol açabilirdi. Doğrusu oyundan çıkana kadar Emre ve Yekta yerlerine giren arkadaşlarından daha faydalı işler yaptılar.
‘’Yürüyedur!‘’
Maçın Galatasaray için tek bir anlamı ve seçeneği vardı; Kazanmak. Felsefe netti. Cuma akşamı İBB maçında oyunu geride kabul ederek başlayan Galatasaray, provanın aldatmaca olduğunu Romanya’da tersini yaparak gösterdi.
İlk çeyrekten itibaren Cim Bom topu Cluj sahasına taşıdı ve olabildiğince orada tuttu.
Ne istediğini bu anlayışıyla sahaya yansıttı. İlk yarıya damgasını Burak’ın mükemmel kafası vurdu. Şahane golün ortası da şahaneydi. İlk 45 dakikada Cluj, gereksiz top kayıplarından yarattığımız duran top şansları dışında kalemizi zorlayamadı. Uyurgezer gibi sahada dolaştılar. Biz onların bu halinden tempoyu yükselterek yararlanabilir farkı artırabilirdik. İkinci yarıda Bjelanoviç’i oyuna katıp çift forvete dönen Rumenler, savunmamızın paylaşım hatasından yararlanarak beraberliği buldu. Golü getiren bu değişiklik aynı zamanda Cluj’un savunma zaafını da açığa çıkardı. Galatasaray’ın usta ayaklarına da bu boşluklardan yararlanmak düşüyordu. Nitekim; önce Hamit-Burak, sonra Selçuk-Burak müthiş işbirliğiyle iki altın gol daha yaratarak umutları geleceğe taşıdı. Oyunun genelinde Selçuk ve Yekta göbekte doğru işler yaptı. Maça tedirgin başlayan Emre sonradan yere sağlam bastı. İyi çalıştı. Hamit çalışkanlığının ödülünü iki asistle aldı. Umut Bulut çok top ezdi. Dağınık ve savruk göründü. Ama geceye adını altın harflerle yazdıran ve gerçek bir kral olduğunu kanıtlayan Burak’tı. Devler ligini hat-trick’le selamladı. Bravo!
Galatasaray bu sonuçla çok kıymetli bir galibiyet elde etti. Avrupa macerasını bahar aylarına sarkıtacak, gelecekte değerini çok daha iyi algılayabileceğimiz kritik bir dönemeci aldı. Rakibiyle arasındaki kalite farkını da belgeledi. Geçen hafta Arena’da suya neyin takıldığı da kanıtlanmış oldu. Emeği geçenleri kutlarız.