‘’Osimhen & Sane düeti!‘’
Hani, futbolda klasik bir laf vardır: Her maç final! O misal! Galatasaray açısından artık her maç final her maç ölüm kalım mücadelesi! Ya tamam ya devam! Asırlık kulübü her hafta sırat köprüsünden geçmeye zorlayan ise ülkemizdeki futbol iklimi. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe maçının ikinci yarısında yaşanan hakem rezaletinin ardından Galatasaray yönetiminin TFF'ye çıkarma yapması, Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu'na hakem Yasin Kol ve VAR hakemi Ali Şansalan ile ilgili rahatsızlıklarını dile getirmesi sonrası bu iki isme Sarı-Kırmızılı kulübe meydan okurcasına bu hafta da görev verilmesi, dün geceki maçın ne kadar gergin geçeceğinin habercisiydi.
Samsunspor da durumdan vazife çıkardı!
Nitekim beklendiği gibi oldu. Hafta içinde Samsunspor cenahından yükselen sesler, biz bu maçta hakem kararıyla kaybetmek istemiyoruz, şeklindeydi. Onlar da durumdan vazife çıkarmışlardı! Samsun cephesine göre Fenerbahçe maçı sonrası o kadar hakem polemiği yaşanmıştı ki, bunun faturası kendilerine çıkacaktı! Galatasaray'ın, Osimhen'in uzatma dakikalarında attığı golle 3-2 kazandığı maç sonrası tartışmalı bir penaltı pozisyonu nedeniyle koparılan fırtına da hafta içi oluşturulan kaotik futbol atmosferinin bir sonucuydu.
İlkay Gündoğan orkestra şefi gibiydi
Oysa bütün bu vaveylaya rağmen Galatasaray-Samsunspor maçı son derece futbol oyun kuralları çerçevesinde dostane bir şekilde başladı ve ilk yarı boyunca da mücadele dozu yüksek bir şekilde böyle devam etti. İlk 45 dakikada Galatasaray sahanın mutlak hakimiydi. Henüz fizik olarak tam hazır olmamasına rağmen İlkay Gündoğan takımını bir orkestra şefi gibi yönetti. İlkay yönetimindeki Cim Bom oyunun temposunu istediği gibi ayarladı. Topa hükmetti, sahaya çok iyi yayıldı, pas bağlantılarını kusursuz bir şekilde sağladı, ön alan baskısıyla Samsunspor'u kalesine çok fazla yaklaştırmadı ve sahne alan yıldızlarıyla da sonuca gitti.
Sane ve Osimhen ilk yarı döktürdü
Galatasaray'ın oyun üstünlüğüyle geçen ilk yarıya damga vuran isimler Leroy Sane ve Victor Osimhen'di. Sane, Bayern Münih günlerinden esintiler getirdi Rams Park Ali Sami Yen Stadı'na. İlk yarının bir başka başarılı oyuncularından Torreria ile oluşturduğu pas kombinasyonu sonucu nefis bir golle takımını öne geçirdi Alman Panzeri. Ardından da kendine has özelliklerinden birini sahneleyerek yarı sahayı driplingle geçti ve Osimhen'e harika bir ara pası çıkardı. Nijeryalı da en iyi yaptığı işi yaparak bu ikramı ağlarla buluşturdu ve takımının soyunma odasına rahat gitmesini sağladı. İlk yarıda eleştirilecek tek nokta Barış Alper'in bu ikiliye ayak uyduramaması ve Sane'nin yakaladığı iki net pozisyonu daha acemice harcamasıydı.
İkinci yarıda bambaşka bir Samsunspor
Galatasaray'ın bu taktik anlayış ve oyun temposuyla ikinci yarı farkı daha da açacağını düşünenlerin yanıldığı kısa sürede ortaya çıktı. Yine ilk yarının iyi isimlerinden biri olan Lemina'nın sakatlık nedeniyle oyundan çıkması ve yerine Fenerbahçe maçında son dakika yenen golün tüm faturasının kesildiği moralsiz genç Arda'nın girmesi sahadaki bütün kurguyu alt üst etti. As kadrodaki beş bek oyuncusunun yokluğunda forma şansı bulan Kazımcan ile birdenbire kendini kurtlar sofrasında bulan genç Arda bu maçta da tecrübesizliğinden kaynaklanan pozisyon alma ve paylaşım hataları yaptı. Bu ikilinin ortak hatası da ilk golü getirdi. Bence bu golde hatalı olan bir diğer isim ise kaleci Uğurcan'dı. Altı pasa yapılan bir ortayı dünyadaki bütün büyük kaleciler bloke eder ve böylesine basit bir gol yemez!
Emre'ye saldıran ahlaksızlar neredesiniz?
Samsunspor tehditkâr oyununu golden sonra da sürdürdü. Kırmızı-Beyazlı Takımın Teknik Direktörü Thomas Reis'in Eyüp Aydın'ın yerine ikinci yarıda sahaya sürdüğü Ntcham'ın önderliğinde Karadeniz ekibi Galatasaray kalesine adeta kâbus gibi çöktü. Üst üste pozisyonlar yakaladılar ancak değerlendiremediler. Tribünlerdeki Galatasaray taraftarının tırnaklarını yediği son dakikalarda sahanın en iyilerinden Emre Kılıç ile skoru 2-2'ye getirdiler. Bu golde Galatasaray'ın ve maç boyunca savunmasına cansiperane bir şekilde yardımcı olan Osimhen'in şanssızlığının da payı olduğunu da belirtmeliyim. Emre'nin uzak köşeye yaptığı plase Osimhen'in ayağından sekerek Uğurcan'ı çaresiz bıraktı. Tabii, burada bir noktaya daha temas etmeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz sezonlarda bir Galatasaray maçında kaçırdığı gol sonrası ülkenin en namuslu futbolcularından biri olan Emre Kılıç'a hayasızca saldıran ahlaksız trollere de bu maçta gerekli cevabı vermiş oldu emektar futbolcu. O şeref yoksunlarının istediği de muhtemelen buydu! Ellerine geçirdikleri medya gücüyle manipülasyon yaparak Galatasaraylı eski futbolculara iftira at ve onları eski takımına karşı motive et! Ucuz, bayat, rezil ve demode numaralar...
Osimhen'in varsa bir adım öndesin
Maçın son bölümü ise Martin Scorsese filmlerinin final sahneleri gibiydi. İkinci yarıdaki edilgenliğine isyan eden Galatasaray 88'de yediği golün altından kalkmak için 5 dakikalık uzatmayla beraber kalan 7 dakikada inanılmaz bir dominasyon sağladı Samsunspor'a karşı. Ve bu isyanının karşılığını da olağanüstü bir Osimhen golüyle aldı. Davinson'un pasıyla başlayan atakta Barış Alper'in topla buluşması ve ceza sahasına ortası, İcardi'nin kafa vuruşunu engellemek isteyen stoperin uzaklaştırmak istediği topun Yunus'a gelmesi, genç futbolcunun da kafayla Osimhen'e indirmesi sonucu Nijeryalının jeneriklik röveşatası Galatasaray için şampiyonluk habercisi gollerden biriydi.
Spor medyasının vuvuzela ekibine gün doğdu!
Ancak bu muhteşem gol Samsunspor'u pes ettirmedi. Galatasaray maçına kadar ligde sadece bir yenilgi alan ve Konfederasyon Ligi'nde de lider durumda olan Karadeniz temsilcisi yeniden beraberliği sağlamak için Sarı-Kırmızılı takımın kalesine bir kez daha yüklendi ve maçın son bölümünde uzun süre konuşulacak bir pozisyonun yaratılmasını sağladı. Holse'nin ceza sahasına ortaladığı topun Kazımcan'ın eline çarpması sonucu hakem heyeti pozisyonu uzun süre inceledi ve topun çarptığı kolun doğal konumda olması nedeniyle penaltı olmadığına hükmetti. Pozisyon bana göre penaltıydı. Ancak hakem hocalarının maç sonrası bu konuda ikiye bölünmeleri ve kural kitabında yazanlar kafamın karışmasına neden oldu. Ama her ne olursa olsun böylesine tartışmalı bir pozisyon sonrası Galatasaray'ın üç puan alması iyi bir şey olmadı.
Spor medyasındaki vuvuzela ekibinin Vahap Beyaz-Arif Erdem olayı gibi bu konuyla ilgili de uzun yıllar gürültü patırtı çıkaracağına ve mevzuyu sakız gibi çiğneyeceğine adım gibi eminim. Galatasaray olarak haklı olsan bile!..
‘’Avantaj Galatasaray'ın‘’
Bu maçın kritiğine başlarken en son söyleyeceğimi ilk birkaç paragrafta söylemeliyim: 2025/2026 Sezonunun kaderini belirleyecek en önemli karşılaşmalardan biri olan dün geceki derbiye, maalesef beklendiği gibi maçın hakemi Yasin Kol damga vurdu. Yasin Kol'un bu maçı katletme ihtimali birkaç gündür her türlü medyada dillendiriliyordu. Hatta şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Geçtiğimiz hafta sona eren maçların ardından, Sarı-Kırmızılı tribünlerin 40 yıllık emektarı, Galatasaray kongre üyesi, Rami’den sevgili dostum Taner Kolankaya ile yaptığımız yazışmalarda, sohbetlerde bu maça Yasin Kol'un atanacağının neredeyse yüzde yüz olduğunu konuşmuştuk!
Yasin Kol ataması malumun ilamıydı!
Nitekim öyle de oldu! Perşembe günü haftanın hakemleri açıklandığında Yasin Kol'un bu önemli derbinin hakemi olduğunu öğrendik! Aslında malumun ilamıydı! Zira, ilahlar buna çoktan karar vermişti! Liyakatin epeydir rafa kalktığı bir coğrafyada bunu bir hafta önceden kestirmek pek de müneccimlik değildi, bizler ve bizler gibi düşünenler için! Ancak bizim gibi fanilerin bu ön görüsü maalesef Galatasaray Yönetimi için geçerli değildi! Yasin Bey'in açıklanmasının ardından VAR hakeminin de Ali Şansalan olacağı yönünde çeşitli tevatürler dolaştı durdu sosyal medyada. Sonra bunun da tevatür değil, gerçek olduğu anlaşıldı!
Skriniar'ın Sara'ya hareketi kırmızıydı
Bu muhteşem ikili maçın ilk 45 dakikasında beklenmedik bir şekilde iyi işler çıkardılar. Hatta Fenerbahçe'nin attığı golü iptal bile ettiler (haklı olarak)! Lakin, ikinci yarı sazı ellerine aldılar ve sahne onların oldu! Burada tek tek pozisyonları değerlendirecek değilim ama Skriniar'ın Sara'ya yaptığı kırmızı kartlık harekete faul bile çalmamak, VAR'ın da burada devreye girmemesi hakem hatası filan değil, düpe düz art niyettir, talimattır! Buna benzer pozisyonda geçtiğimiz hafta sonu oynanan Chelsea-Arsenal Premier League maçında hakem VAR uyarısıyla Caicedo'ya 38. dakikakada kırmızıyı yapıştırmıştı! Üstelik kendi seyircisi önünde!
Kazımcan Karataş neredeyse kör oluyordu
Elbette sadece Skriniar-Sara pozisyonu değil, birçok ikili mücadelede Yasin Kol faul ve kart standartlarını tek taraflı kullandı. Galatasaray'ın, özellikle ikinci yarıda üçüncü bölgede top tutamamasının en önemli nedenlerinden biriydi Yasin Kol'un çifte standardı. Sarı-Lacivertli defans oyuncularının Barış Alper, Osimhen, Sane ve Sara'ya yönelik sert hareketlerini temaslı oyun olarak niteleyerek cezalandırmaması maçın duvar tenisine dönmesine neden oldu. Buna karşın Sarı-Lacivertli oyunculara Galatasaraylı oyuncuların her türlü müdahalesini serbest vuruşla cezalandırdı. Özellikle de ceza sahası çevresinde! Tabii bu arada tribünden atılan sert bir cisimle Kazımcan'ın kafasının gözünün yarılmasını, neredeyse gözünün kör olmasını, bunun yayıncı kuruluş tarafından tekrar gösterilmemesini, bu olayla ilgili hiçbir yetkilinin aksiyon almamasını nereye sığdıracağız bilemiyorum.
Yasin Kol, FIFA hakemlerine hakarettir
Bir gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, diğerlerini de öyle iliklersiniz. Bu maça TFF Başkanı'nın hemşerisi, torpillisi Yasin Kol gibi yetersiz, kifayetsiz, atletik testleri geçememiş, futbolu bilmeyen, vücut dili son derece kötü, yabancı dili ve FIFA Kokartı olmayan bir hakemi atarsanız olacağı budur. Yabancı dil demişken, bu hakem arkadaşın yönettiği maçta ilk 11’lerde 15 yabancı oyuncu olduğunu belirtmeliyim. Sonradan oyuna girenleri saymıyorum bile! Bu oyuncularla hangi dilde anlaştığını bir dudak okuma uzmanına yorumlatmalıyız! Üstelik böyle bir atama ülkemizin uluslararası maç yönetme yetkinliğine sahip FIFA hakemlerine de büyük hakarettir. Siz bu FIFA hakemlerine nepotizm yaparak saygı duymuyorsanız, Avrupa ve dünya niye duysun ki! Bu hakemlerimize uluslararası maçlarda görev verilmiyor diye bizler neden zırlanıyoruz ki! TFF bir devlet kurumudur. Her devlet kurumunun olduğu gibi TFF'nin de devlet ciddiyetiyle kurallara, kaidelere, teamüllere, manzumelere uygun hareket etmesi gerekir. Belli ki bu güzide kurumumuzun da çivisi çıkmış!
Bu maç Okan Buruk için başarı hikayesidir
Maça gelince... Hangi Galatasaraylıya sorsanız, bu şartlarda beraberliğin iyi sonuç olacağını söylerdi. Lakin, 90+6'da gelen golle berabere kalmak kimsenin razı olacağı bir sonuç değildi. Buna Okan Hoca da dahil! O nedenle, şu oyuncu iyiydi, şu oyuncu kötüydü, şu topçu oynasaydı, filanca oyundan çıksaydı gibi yorumların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bu kadar eksik oyuncu, ağır sakatlıklardan yeni çıkmış ve tam hazır olmayan futbolcuların ilk 11'de sahaya çıkması, bir ay önce kasık ameliyatı olan Yunus'un maçın sonunda oyuna girmesi, 18'lik Arda'yla savunma güvencesi sağlamaya çalışması Okan Buruk için aslında başlı başına bir başarı hikayesidir.
İki büyük takım Mayıs'a kadar rekabet eder
90 dakikanın genelinde oyunu domine edememelerine, çok basit top kayıpları yapmalarına, ileride top tutamamalarına rağmen son 10 haftanın en formda takımı Fenerbahçe'ye deplasmanda yenilmemek Sarı-Kırmızılı takım için şampiyonluk yolunda çok büyük bir avantajdır. Ayrıca ligin sonundaki ikili averaj için de Galatasaray lehine oluşan fiili bir durumdur. Görünen o ki, Galatasaray önündeki üç maçı kazanıp ligin ilk yarısını lider olarak kapatırsa ve ara transferi çok doğru hamlelerle değerlendirirse -ki bu arada eksik oyuncular da takıma katılacaklardır- bu sezon da ipi göğüsler. Ancak bu Fenerbahçe'nin ligin sonuna kadar yarışın içinde olacağını da bilmeleri gerekir. Bu da iyi bir şeydir. Hem Galatasaray'ı zinde tutar hem Fenerbahçe'yi hem Türkiye Süper Ligi'ni hem de Avrupa Kupalarını...
‘’Galatasaray'ın futbol aklı‘’
Transfer sezonunun başlamasından itibaren Galatasaray'la ilgili en büyük eleştirilerden biri de hiç kuşkusuz bir sportif direktörün olmamasıydı. Gerek konvansiyonel medyada gerekse sosyal mecrada bu konuyla ilgili sık sık Galatasaray Yönetimi'ne tenkitler yapıldı. Transfer gibi takımın bir sezonuna mal olacak planlamanın yapılması için kulübün futbol aklını oluşturacak profesyonellerle çalışılması gerektiği yönündeki eleştirilere karşın Başkan Sayın Dursun Özbek birkaç kez şu tarz ifadeler kullandı: Bu takımın futbol aklı zaten var. Olmasaydı, biz üç yıl üst üste şampiyon olabilir miydik? Osimhen vb. transferleri futbol aklı olmayan bir yönetim yapabilir miydi?
Liverpool, Ajax zaferleri Pirus Zaferi oldu!
Sayın Özbek, kendi bakış açısıyla haklı olabilir. Evet, Osimhen, Sane, İlkay, Singo gibi yüksek maliyetli yıldız oyuncuları kadrosuna kattı Galatasaray. Daha önce de İcardi ve Mertens gibi özel oyunculardan başlayan bir transfer furyasının altına imza attılar. Pahalı ve lüks bir takım oluşturdular. Bunun meyvesini de Türkiye Süper Ligi'nde üç yıl üst üste şampiyon olarak topladılar. Ama ya Avrupa! Asıl hedef olan Avrupa kupaları? Burası şu ana kadar bir hayal kırıklığı oldu. Liverpool, Ajax gibi zaferler dün geceki St.Gilloise mağlubiyeti sonrası birer Pirus Zaferi'ne dönüştü. Yani, pratik hayat Sayın Dursun Özbek'in tam tersini söylüyor.
Yedek kulübesi bu sezonun ibret vesikası
Gelin, olaya daha somut bakalım: Dün gece Şampiyonlar Ligi'nin en önemli dönemeci olan St. Gillois maçında Galatasaray'ın yedek kulübesinde kimler vardı? Hemen sıralayalım: Batuhan Şen, Güney Güvenç, Ahmet Kutucu, Yusuf Kahraman, Ege Araç, Eyüp Can Karasu, Furkan Koçak, Çağrı Balta, Arda Ünyay. Nasıl? U21 ya da herhangi bir Üçüncü Lig takımının yedek kulübesi gibi değil mi? Allah aşkına siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz Sayın Galatasaray Yönetimi? Böyle bir planlama, böyle bir kadro mühendisliği olur mu? Üç-dört futbolcuya 200 Milyon Euro civarında para harcayıp böyle bir yedek kulübesini oluşturmak için nasıl bir futbol aklına sahip oldunuz ki!
St. Gilloise ilk yarı daha etkiliydi
Aslında, sakatlıklar, cezalar gibi sorunlar nedeniyle teknik direktör Okan Buruk St. Gilloise karşısında sahaya olabilecek en ideal kadroyla çıktı. Ancak bu kadro aynı zamanda Galatasaray'ın en yumuşak karnıydı! Çünkü gerek fizik gücü gerek yüksek atletik özellikleri gerek sertlikleri gerekse oyun ve taktik disiplinine olan sadakatleri nedeniyle St. Gillois'in, omurgasını İcardi, İlkay, Sara, Sane gibi fizik ve kondisyon olarak yetersiz oyuncuların oluşturduğu bir takıma karşı üstünlük kurması kaçınılmazdı. Nitekim de özellikle ilk yarı öyle oldu. Belçika temsilcisi daha organizeydi, sahaya daha iyi yayıldı, daha çok pozisyona girdi, daha fazla şut çekti, daha çok pozisyon üretti.
Galatasaray'ın en iyisi Gabriel Sara'ydı
Buna karşın takım olarak iyi savunma yapan St. Gillois karşısında Galatasaray'ın cılız atakları vardı. Elbette bu hücum aksiyonlarında pek pozisyon üretemedi Cim Bom. Akılda kalan tek pozisyon Galatasaray adına sahanın en iyi oyuncusu olan Sara'nın direkten dönen şutuydu. Belçika ekibi Galatasaray'ın en tehlikeli silahı Barış Alper'i kademeli ve sert savunma yaparak kısmen etkisiz hale getirdi. Tabii bu arada genç futbolcuya yapılan kasti faullere İspanyol hakemin müsamaha göstermesi ayrı bir konu, ona yazının sonunda geleceğim. St. Gillois'in tatlı sert savunmasıyla Barış Alper'i etkisiz kılması Galatasaray'ın hücum gücünü oldukça zayıflattı, ancak hücumdaki üretkensizliğin tek sebebi bu değildi tabii...
Cim Bom duran toplarda da etkili olamadı
Leroy Sane'nin maçın büyük bölümünde markaja girmemesine rağmen etkisiz kalması, İlkay'ın fizik yetersizliği nedeniyle bir türlü sahaya ağırlığını koyamaması, İcardi'nin uzun boylu ve fizikli stoperler arasında pek varlık gösterememesi Galatasaray'ın gol planlarını duran toplar üzerine kurmasına neden oldu. Ancak ne var ki, kullanılan duran toplarda da Sarı-Kırmızılı takım beklentilerin uzağında kaldı. Beklentilerin yakınına yaklaştığı duran top organizasyonlarında ise yaptıkları acemiliklerle taraftara saç baş yoldurttular. Özellikle de Davinson Sanchez'in altı pastan topu tribünlere göndermesi maçın kader anlarından biriydi.
Okan Buruk'un yapabileceği bir şey yoktu
Okan Hoca 90 dakika boyunca sadece bir değişiklik yaptı. Sakatlanan Jakops'un yerine Arda Ünyay'ı oyuna aldı. Yapacak başka bir şeyi de yoktu. Belki, duruma göre Ahmet Kutucu'yu alabilirdi ama onu da almadı; gole ihtiyacı olduğu halde. Demek ki Kutucu'yu da gözden çıkardı! Aslına bakarsanız, bütün bunlar Okan Buruk'un yönetime sahada verdiği mesajlar: Sahadaki oyuncularla eş değer, en kötü ihtimalle bir level altında kaliteli oyuncuları kulübeye oturtun. Sakatlık geçmişi olan istikrarsız oyuncuları transfer etmeyin. Rakiplerimle eşit şartlarda rekabet edeceğim bir kadro mühendisliğine imza atın.
Osimhen bu takımın neredeyse yarısı
Galatasaray bu mağlubiyetle ilk 8'e girme yolunda önemli bir avantajı kaybetti. Kaderini bundan sonraki maçlarda alacağı puanlar belirleyecek. Osimhen'in olmadığı iki maçı da kaybeden Sarı-Kırmızılı takım, Nijeryalı oyuncunun tekrar takıma katılmasıyla yeniden Şampiyonlar Ligi'nin en iddialı takımlarından biri haline gelecektir. Yeter ki, dün geceki maçın hakemi İspanyol Jose Maria Sanchez gibi yetersiz ve art niyetli hakemler görevlendirilmesin. İspanyol tetikçi, Galatasaray'ın bunca handikapına rağmen kazanabileceği bir maçı temsilcimizden aldı, St. Gillois'e verdi.
Hakem Sanchez maçı Gillois'e hediye etti
Sanchez, sarı kartlı David Promise'ye, kaleci Uğurcan Çakır'a yaptığı faul sonrası ikinci sarıyı çıkarmayarak maçın kaderine direkt etki etti. Aynı David bu pozisyondan bir-iki dakika sonra maçın tek golünü attı! Hemen ardından da daha golün santrası yapılmadan atılmasın diye hocası tarafından oyundan alındı. Galatasaray'ın yaptığı 7 faule 4 sarı, 1 kırmızı çıkaran Sanchez, rakibin 17 faulüne ise sadece iki sarı çıkararak Türkiye Süper Ligi'ni dizayn eden yerli tetikçilere adeta bir selam çaktı! Özellikle de Barış Alper'i durdurayım derken en az 6-7 faul yapan Mac Allister'e gösterdiği müsamaha anlaşılır gibi değildi.
‘’Galatasaray'ın işi zor‘’
Bugünkü FANATİK Gazetesi'nde okuyacaksınız; Fenerbahçe Futbol Şube Sorumlusu Ertan Torunoğulları sevgili meslektaşımız Orhan Yıldırım'a verdiği demeçte, "Galatasaray'ın Bayern Münih, Türkiye Süper Ligi'nin de Bundesliga olmasına asla müsaade etmeyeceğiz, bu sene şampiyon Fenerbahçe olacak," demiş. Şimdi normal şartlarda bu demeçte hiç bir beis yok, diye düşünebiliriz. Bir kulüp yöneticisinin kendi takımını motive etmek, rakip takımın da motivasyonunu düşürmek için bu tarz söylemlere başvurması gayet doğal. Özellikle de bizim gibi her alanda Üçüncü Dünya ülkesi statüsüne sahip ülkelerde!..
Kazım Kanat’ın müritleri ortaya çıktı!
Bu yeni bir şey değil elbette. Daha önce de yaşandı bu tarz yaklaşımlar. Galatasaray UEFA ve Avrupa Süper Kupası'nı kazandığı zaman Beşiktaş'ın spor medyasındaki en etkili yazarlarından biri olan rahmetli Kazım Kanat Sabah Gazetesi'ndeki köşesinde, "Bu Galatasaray durdurulmalı" diye bir yazı kaleme almıştı. Ama nasıl durdurulacağı konusunun altını doldurmamıştı. Sonra bunu öğrendik tabii! O dönemin Galatasaray yönetimlerinin ve profesyonellerinin de katkısıyla zamanın muktedirleri Galatasaray'ı şark usulü yöntemlerle durdurmayı başardı. Bu operasyon Galatasaray'ın ve Türk futbolunun 25 yılına mal oldu.
Galatasaray durdurulmalı güruhu sahnede!
Aynı süreç bugün de yaşanıyor. Üç yıl üst üste gelen şampiyonluk, İcardi ile başlayan ve Osimhen ile zirveye ulaşan transfer hamleleri, Şampiyonlar Ligi'nde elde edilen galibiyetler, bundan sonraki dönemlerde olası yıldız oyuncu transferleri rakipleri öylesine tedirgin etti ki, yine aynı terane yürürlüğe sokuldu: Galatasaray durdurulmalı. Oysa öncülüğünü rahmetli Kazım ağabeyin yaptığı bu durdurucu güruhun bilmesi gereken bir realite var ki; Galatasaray'ı durdurmanın yolu, Galatasaray'ı kendi seviyelerine çekmek değil, Galatasaray'dan daha iyi olmaktan geçiyor. Sayın Torunoğulları'nın, Galatasaray'ın Bayern Münih, Türk futbolunun da Bundesliga seviyesine çıkmaması için çaba sarf etmesi yerine, yöneticisi olduğu Fenerbahçe'nin de Bayern Münih ve kıyasıya bir rekabetle Türkiye Süper Ligi'nin de Bundesliga seviyesine çıkmasına ön ayak olması gerekiyor.
Kocaelispor maçıyla başlayan operasyon
Bütün bu rakiple aynı seviyeye çıkamama kaygısı; bilakis aşağı çekme çabalarının meyvelerini yavaş yavaş topluyor Galatasaray karşı cephesi! Kocaelispor karşısında VAR'da bile değerlendirilmeyen penaltı pozisyonu, ardından aynı VAR'ın ve sahadaki hakemin iş birliğiyle dünyanın her ülkesinde gol verilecek pozisyonun iptal edilmesi Galatasaray için alarm zillerinin çaldığının göstergesiydi. Daha önceki maçlarda yaşananlara değinmiyorum bile! Sayfalar yetmez! Ardından her nedense rakiplerine hiç dokunmayan ama Sarı-Kırmızılı takımın iki oyuncusunu saha dışına iten bahis operasyonu! Son olarak da dün gece şahit olduğumuz üzre, Gençlerbirliği karşısına çok önemli oyuncularından yoksun çıkan Galatasaray'ın nasıl durdurulacağının örneklenmesi...
Sallai’nin ayağı kırılmayınca, kırmızıyı yedi!
En ufak bir temasta oyunu soğutmak için yerde dakikalarca kıvranan Gençlerli oyunculara müsamaha gösteren bir hakem yönetimi, daha ilk yarıda Galatasaray'ın iki önemli oyuncusunun sakatlanarak çıkmasına neden olan rakibin sert futbolu, Ankara ekibinin ikinci yarıda gördüğü kırmızı kartla 10 kişi kalmasının ardından Sallai'nin direkt ayağının kırılmasına yönelik tekmeyi tüm hakem heyetinin görmezden gelmesi ve ardından el birliğiyle aynı Sallai'ye kırmızı kart çıkarmak ve Cim Bom'un en dinamik, en efektif oyuncusunun Fenerbahçe maçına çıkmasını engellemek için gösterdikleri çaba, Galatasaray'ın dördüncü şampiyonluk yolunda en önemli rakiplerinin kimler olduğu konusunda hepimizi yeterince fikir sahibi yapıyor.
Osimhen yoksa İcardi sahaya ilk 11 çıkar
Bütün bunlar, önemli oyuncularından yoksun olsa da Galatasaray açısından kolay geçmesi muhtemel Gençlerbirliği maçını zora sokan etkenlerin başında geliyordu. Lakin, teknik heyet de yaptığı yanlış tercihlerle şer cephesininim işini kolaylaştırdı. Osimhen'in yokluğunda İcardisiz sahaya çıkmak intihar gibi bir karardı. Galatasaray bunun bedelini ilk 45 dakika sonunda soyunma odasına 1-0 yenik giderek ödedi. Üstelik iki zorunlu değişiklikte saha içi rotasyonda kullanacağı iki önemli oyuncu Barış Alper ve Sallai varken İcardi'nin ancak Singo çıktığında düşünülmesi büyük bir teknik heyet yanlışıydı. Oysa futbol oynayanlar bilir; İcardi gibi ceza sahası içinde etkili olan golcüler yaşı başı, kilosu, form durumu ne olursa olsun oyun içinde mutlaka pozisyona giren ve yeterli pas bağlantısı sağlanınca tabelayı değiştiren oyunculardır.
İcardi ile Barış Alper maçı çevirdiler
Nitekim İcardi, ilk yarının sonlarında direkten dönen kafa şutunun ardından ikinci yarının başında tam da büyük santraforlara özgü bir şekilde ilk golü atarak takımının geriye dönüşünü sağladı. Hemen sonra ikinci golün de hazırlayıcısı oldu. Kalan dakikalarda takımının girdiği bütün pozisyonların içinde yine Arjantinli süper star vardı. Mauro'nun yansıra Galatasaray'ın galibiyetinde en büyük pay sahibi olan oyuncu ise Barış Alper Yılmaz'dı. Milli takımla İspanya karşısında tüm dünyayı kendine hayran bırakan Barış, Gençlerbirliği karşısında takımının en etkili futbolcularından biriydi. Sanırım, bundan sonra, en azından sezon sonuna kadar Galatasaray'ın Barış Alper Yılmaz diye bir sorunu olmayacak! Ayrıca, Osimhen'in yokluğunda Fenerbahçe karşısında takımının en önemli kozlarından biri olacak.
Sara, Sane ve Yusuf taraftarı kahretti
İcardi ve Barış Alper'in yanı sıra Torreria, çıkana kadar Lemina, Adülkerim, iki sol bekin yokluğunda forma şansı bulan Kazımcan gibi sahada varını yoğunu ortaya koyan oyuncular da vardı. Gelgelelim bu kadar eksik kadroyu sahada daha da eksik bırakan futbolcular da düşündürücüydü. Bunların başında Sara ve Sane geliyordu. Yusuf Demir'i saymıyorum bile! İlk yarının sonlarına doğru sakatlanıp oyundan çıkan Lemina'nın yerine İlkay gibi bir usta dururken hocasının kendisine güvenerek sahaya sürdüğü genç futbolcu öylesine acemice işler yaptı, öylesine vurdumduymaz bir oyun sergiledi ki tüm taraftarı kahretti. Hocasını da kahretmiş olacak ki, normal şartlarda Okan Buruk'un maç kaybetme pahasına yapmayacağı bir değişikliğe başvurarak Yusuf Demir'i ikinci yarının başında oyundan alması ve yerine İlkay Gündoğan'ı sahaya sürmesi Sarı-Kırmızılı takımda taşların yerine oturmasını sağlarken, genç futbolcunun da Galatasaray macerasının sona ermesi anlamına geliyordu. Bu kadar şans bulduğu Galatasaray gibi bir takımda yazık etti kendisine. Bundan sonra ikinci ligde seyrederiz muhtemelen. Hücumda hiçbir etkinliği olmayan Ahmet Kutucu'nun da hızla bu yönde ilerlediğini söyleyeyim ve Galatasaray'a salı günkü kritik Şampiyonlar Ligi maçı St. Gilloise maçında başarılar dileyeyim.
‘’Sorun sadece Icardi mi?‘’
Türkiye'nin en önemli uluslararası menajerlerinden biri (İznini almadığım için adını vermiyorum) hafta içi Galatasaray ile ilgili değerlendirmesinde, "Şu anda takım içinde en büyük sorun İcardi!" demişti. Tüm kulüplerle yakın ilişkisi olan menajer arkadaşımızın bu lafı boşuna etmediğini öğrenmemiz için birkaç gün geçmesi yetti. Kocaelispor maçı, başta İcardi olmak üzere takım içindeki tüm defoları gözler önüne serdi. Bir takımın kaptanı sorun üretiyorsa o takımın başarılı olması mümkün değildir. Okan Buruk'un İcardi olayını iyi yönetmesi ya da devre arasında ailevi sebepler vb gibi nedenlerle yolları ayırarak yeni bir planlamaya gitmek şu anda Galatasaray açısından en uygun seçenek olarak görülüyor.
Sakatlanmadan önce 10 numara oynadı
Okan hocanın İlkay Gündoğan ve Yunus Akgün'ün yokluğunda 10 numara pozisyonu için İcardi'yi düşünmesi aslında yeni bir şey değil. İcardi, sakatlanmadan önce de bazı maçlarda Osimhen ile sahada yer almış ve çoğunlukla 10 numara pozisyonunda oynamıştı. Başarılı da olmuştu. Gerek ön alan baskısını gerek pas dağılımını yönetmesi gerekse ceza sahasına yaptığı koşularla pozisyon üretmesi Arjantinli yıldızı o mevkide önemli bir alternatif haline getirmişti. Ayrıca duran toplarda ve karambollerde de ne kadar önemli bir silah olduğu herkesin malumu. Okan hoca Kocaeli maçı sonunda yaptığı açıklamada aynı sistemi taktik idmanında da denediklerini ve İcardi'nin iyi bir performans gösterdiğini ifade etti.
İcardi hazır olmadığını kabullenmeli
Bütün bunlar anlaşılabilir. Mertens gibi gerçek bir 10 numaranın olduğu oyun şablonunda Osimhen-İcardi ikili forveti sahaya sürülebilir, Arjantinli oyun kurucu pozisyonunda düşünülebilir. Tabii İcardi'nin fit ve formda olduğu bir denklemde... Nitekim geçen yıl Galatasaray'ın sürklase ettiği Tottenham maçında İcardi ve Osimhen birlikte sahadaydı ve rakibi perişan etmişlerdi. Gelgelelim sonradan oyuna girdiği bazı maçlarda skor katkısı vermesine rağmen İcardi'nin henüz ilk 11 oynayacak kadar hazır olmadığı gün gibi aşikâr. Bunu önce İcardi kabullenmeli. Sonra da Okan Buruk...
İki gol kralı topla buluşturulamadı
Bütün bu uzun girizgahtan sonra Kocaelispor yenilgisinin faturasını tek başına İcardi'ye kesmek hem bir nesli Galatasaraylı yapan Arjantinli yıldıza haksızlık ve vefasızlık olur hem de bazı hataların halının altına süpürülmesine neden olur. Örneğin; Kocaelispor maçında kenarlarda oynayan Barış Alper ile Leroy Sane özellikle ilk yarıda ne ürettiler? Sahadaki gol kralı iki santraforu kaç kez topla buluşturabildiler? Bekler Singo ve Jakops gerekli bindirmeleri yapabildiler mi? Torreira ile Lemina eksik orta alan kurgusu nedeniyle rakibi karşılamakta bitap düştüler ve hücuma katkıları neredeyse sıfırdı. Duran toplar ve bomboş pozisyonlarda yapılan ortalar dağlara taşlara atıldı. Defansın sigortası Davinson ile Abdülkerim konsantrasyon eksikliği ve mental yorgunluktan her Kocaeli atağında sallandılar. Kocaelispor bütün tehlikeli atakları sağ kanat oyuncusu Agyei ile geliştirdiği halde başta kulübe olmak üzere herkes gole kadar Gana asıllı İngiliz futbolcuyu seyretmekle yetindi. Golde Jakops'un ufak bir müdahalede yerden kalkamaması, Abdülkerim'in amatör futbolcu gibi çalım yemesi, Uğurcan'ın Muslera'ya nazire yaparcasına kapadığı köşeden topu içeri alması bir büyük takıma yakışmayacak hatalar zinciriydi.
Takımın en istikrarlısı Sallai yedek
45. dakikada yenilen golle soyunma odasına 1-0 yenik gidilen ilk yarıda Galatasaray'ın ürettiği tek bir gol pozisyonu bile yoktu. Buna karşın birini Tayfur Bingöl'ün kaçırdığı, birini de Uğurcan'ın kurtardığı iki net pozisyon ve atılan bir gol vardı Kocaelispor adına. Galatasaray'ın ilk yarı gol beklentisi 0.12 idi. Daha bunun üstüne ne söylenir ki! İkinci yarıya Singo'nun yerine takımın en istikrarlı oyuncusu Sallai'yi alarak başlayan Galatasaray oyunu Kocaelispor yarı alanına yıktı. Sallai'nin yarım devredeki dinamizmi ve hücuma katkısı ilk yarıdaki tüm futbolculardan çok daha fazlaydı. Nitekim VAR'dan dönen gol de onun pozisyonu zorlaması ve ortasıyla gelmişti. Bu arada sezon başından beri tüm istatistiklerde takımın en iyisi ve en faydalı oyuncusu olmasına rağmen ilk fırsatta nedense kulübeye Macar futbolcunun çekildiğini de buraya not düşeyim! Tamam Rotasyon da bu rotasyon Barış Alper ile Sane'ye hiç uğramaz mı!
Kadro zenginliği bir illüzyondur
Bütün bunlara tüm takıma sirayet eden konsantarsyon eksikliğini de ekleyince yenilgi kaçınılmaz oldu. Oysa yıllardır taraftarın ve takımın genel mottosu, 'KONSANTRASYON'dur. Belki rakibi hafife almak belki Ajax galibiyetiyle ayakların yerden kesilmesi buna sebep olabilir. Lakin Türkiye'nin en pahalı ve en iyi kadrosuna sahip olmasına rağmen Galatasaray kulübesinin yetersizliği bu maçta bir kez daha ortaya çıktı. Başarılı geçen yıllarda hücumda üçüncü bir alternatifi her zaman oldu Galatasaray'ın. Bakambu, Batshuayi, Morata en iyi örnekler. Stoperleri rekabete sokacak üst düzey bir stoper hala eksik. Sezon boyunca bütün yük Davinson ve Abdülkerim'in üzerine biniyor. Onlarda yoğun maç trafiğinden dolayı haliyle sürmenaj oluyorlar. Davinson’un son haftalardaki yüz ifadeleri ve mutsuzluğu her şeyi anlatıyor. Orta sahada hücuma katkı sağlayacak ve oyunu dikine oynayacak bir 8 numarası yok Sarı-Kırmızılı takımın. Mevcut oyuncuların sakatlık, formsuzluk gibi nedenlerle katkı sağlayamadığı dönemlerde devreye girecek bir kanat forveti de bulunmuyor Galatasaray'ın. Puan için bir gole ihtiyacı olduğu bir maçta dahi Ahmet Kutucu ile Yusuf Demir oyuna giremiyorsa o kulübeyi boşuna işgal ediyorlar demektir.
Devre arası iyi değerlendirilmezse...
Elbette büyük hedef Şampiyonlar Ligi. Ancak Türkiye Ligi de hafife almaya gelmez. İşte gördüğünüz gibi birkaç haftada puan farkı sekizden bire indi. Olası bir Fenerbahçe yenilgisiyle ilk yarıyı lider bile bitiremeyebilir Galatasaray. Alanyaspor, Konyaspor maçlarından sonra Kocaelispor karşılaşması da Sarı-Kırmızılı takım için alarm zillerinin çaldığı müsabaka oldu. Bu tehlike sinyallerini iyi okumalı teknik heyet ve yönetim. Yönetim diyorum, çünkü fiyaskoyla geçirilecek bir devre arası transfer dönemi Galatasaray'ı hem ligde hem de Şampiyonlar Ligi'nde hüsrana uğratır. Bu da bütün gelecek planlarının alt üst olması anlamına gelir.
‘’Tarih yazan Galatasaray‘’
Liverpool galibiyetiyle yeni Avrupa yürüyüşünün startını veren Galatasaray açısından Ajax maçı gruptaki kaderini belirleyecek kritik bir öneme sahip olmuştu. Her ne kadar Hollanda temsilcisi eski formunda olmasa da sonuçta ülkesinin ve Avrupa'nın köklü geçmişi olan ekol takımlarından biriydi. Galatasaray kâğıt üstünde bu maçın favorisi olarak gözükse de disiplini, ciddiyeti, mücadeleyi elden bırakmadan sabırlı bir oyun ortaya koymak zorundaydı. Nitekim öyle de oldu.
Ajax'a karşı müthiş dominasyon
Okan Buruk'un öğrencileri ilk yarım saat oyunu öylesine domine ettiler ki, Hollanda efsanesi Ajax ceza alanımıza bile yaklaşamadı. Bu bölümde Osimhen'in iki şutunu inanılmaz reflekslerle önleyen 40 yaşındaki kaleci Pasveer takımını ayakta tutan isimdi. İlk yarının son çeyreğinde ise Ajax oyunu dengeler gibi oldu. Bu bölümde kalemizde iki önemli pozisyon yaşadık. Birinde Uğurcan başarılıydı, diğerinde ise şanslıydık. Oscar'ın şutu kalemizi tutsa devreyi hiç de hak etmediğimiz bir skorla kapatabilirdik
Barış Alper'den iki penaltı katkısı
Son haftaların en formda isimlerinden biri olan Okan Buruk, ilk yarının aksayan tek oyuncusu Sara'nın yerine son haftaların tartışılan yıldızı Barış Alper'i alarak ikinci yarıya başladı. Oyuna girer girmez Osimhen'in arkasında konumlanan, daha sonra da Sallai ile yer değiştirerek sol kanada geçen Barış Alper gerek ön alan baskısında gerek temponun yükselmesinde gerekse pozisyon zenginliğinin yaşanmasında önemli rol oynadı. Yarattığı iki penaltıyla da maça damga vuran isimlerden biri oldu. Genç futbolcunun, Sarı-Kırmızılı takımın Şampiyonlar Ligi'nde attığı üç penaltının da yaratıcısı olması bir başka dikkat çeken ayrıntı. Umarım bu maçtan sonra tribünlerdeki Barış Alper homurtuları yerini tam desteğe bırakır
Kadro kalitesi Ajax'ın çok önünde
Hollanda takımlarına karşı deplasmanda başarılı olamayan Galatasaray'ın, bu kez şeytanın bacağını kıracağını düşünenlerden biriydim. İlkay ve Yunus gibi oyun kurucu karaktere sahip iki oyuncusundan yoksun olmasına rağmen kadro kalitesiyle genç ve tecrübesiz Ajax'ı kendi seyircisi önünde puansız bırakması en güçlü ihtimaldi. Bizleri bu ön görüye sevk eden en önemli faktör ise Osimhen gibi dünya starı bir sartrafora ve oyun içinde her an her şeyi yapabilecek saf yetenek Sane gibi bir yıldıza sahip olmasıydı Galatasaray'ın.
Osimhen rakipleri ejderha gibi yutuyor
Bu karşılaşmadan önce oynadığı Avrupa maçlarında üst üste 7 maçta da gol atmayı başaran Nijeryalı süper star Ajax'a karşı hat-trick yaparak üst üste sekizinci maçında da gol buldu ve 9 maçla Lewandoski'ye ait rekora göz dikti. Aynı zamanda Şampiyonlar Ligi'nde 6 gole ulaşarak Gol Krallığı'nda da zirveye oturdu. Kariyerinde Şampiyonlar Ligi'nde ilk kez hat-trick yapmasına neden olacak ikinci penaltıyı ilk golde kendisine müthiş bir asist yapan takım arkadaşı Sane'ye attırmak istemesi ise onun futbolculuğunun yanı sıra çok yüksek bir karaktere ve takım aidiyetine sahip olduğunun göstergesiydi. Sane de jeste jestle karşılık vererek Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray formasıyla atacağı ilk golden fergat etti ve topu Osimhen'e bıraktı. Bu tip karakterli oyunculara sahip olmak başarıya giden en önemli anahtardır
Torreria&Lemina orta alanı kapatıyor
Ajax galibiyetiyle ilk 8'e göz kırpan Galatasaray'da dün gece kötü oynayan oyuncu yoktu. Üst düzey mücadele, yardımlaşma, sabırla paslaşarak rakip defansta boşluk arama, pozisyon yaratma ve başarılı takım savunması Galatasaray'ı farklı kılan etkenlerdi. Ancak skor üreten Osimhen, Sane ve Barış Alper dışında öne çıkan oyunculardan da bahsetmemek haksızlık olur. Bunların başında, rakibin en etkili oyuncusu Godts karşısında kulvarını başarıyla savunan Singo gelirken, orta alandaki ikili Torreria ile Lemina Galatasaray'ın Ajax karşısındaki ezici üstünlüğünün baş mimarlarıydı. Torreria&Lemina ikilisi, Avrupa'nın en gözde orta alan partnerleri olarak dikkat çekmeye devam ediyor. Sallai, Davinson ve kendisinden 12 santim daha uzun olan Weghorst'a karşı üstünlük kuran Abdülkerim öne çıkan diğer isimlerdi
12 yıl sonra üst üste üç maç kazandı
Ajax'ı deplasmanda yenen ilk Türk takımı olarak tarihe bir çentik daha atan Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde 12 yıl aradan sonra üst üste üç maç kazanarak yeni bir rekora adını yazdırdı. Taraftarlarını büyük bir üzüntüye ve karamsarlığa sevk eden farklı Frankfurt mağlubiyetiyle başladığı Şampiyonlar Ligi serüveninde silkinen ve Avrupa Fatihi unvanına yakışan bir performansı yakalayan Galatasaray'ın önümüzdeki maçlarda alacağı asgari 5 ya da 6 puan ilk 8'e adını yazdırmasına yeterli olabilir. Bu futbolunu devam ettirdiği müddetçe de bunu başarabileceğinden hiçbir kuşkum yok. Çünkü, onun adı Galatasaray. Tarih yazan Galatasaray. Yeni bir tarihi yazmak için de kolları sıvamış durumda. Kutlu olsun.
‘’Galatasaray da durdurulur!‘’
Ben de dahil olmak üzere, Galatasaray'ın Bayern Münih gibi bir takım olduğuna dair çok sayıda iddiada bulunuldu. Aslında ben hala kısmen de olsa bu iddiamın arkasındayım. Lakin dün geceki Trabzonspor maçına bakınca, Sarı-Kırmızılı takımın bu konuda daha çok fırın ekmek yemesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında bu iddiayı şöyle toparlamak mümkün: Galatasaray, Bayern Münih olma yolunda! Olur mu olmaz mı, bunu ileride göreceğiz elbette... Fakat bu konudaki sinyallerin olumlu olduğunu da ifade etmeliyim.
Üç oyuncunun yokluğuna rağmen...
İlk 11'in üç tane çok önemli oyuncusundan yoksun çıktığı Trabzonspor maçında Cim Bom'un, maçın genelinde ama özellikle ikinci yarıda dominasyon sağlaması bu sezon yine ligin en büyük favorisi olduğunun göstergesiydi. Üstelik çok zorlu bir fikstüre rağmen... Arka arkaya oynadığı Liverpool, Beşiktaş, Boto Glimt, Göztepe ve Trabzonspor gibi zorluk derecesi yüksek maçlardan sonra hiç yenilmemesi, kritik galibiyetlere imza atması ve bu keskin virajı hasarsız atlatması Galatasaray'ın gücünün, kadro kalitesinin sahaya yansımasıydı.
Sahasındaki iki derbi maçı tehlike sinyali!
Bardağın dolu tarafı bu. Olaya böyle bakınca Galatasaray'ın bir şey kaybetmediğini düşünebilirsiniz. Ancak bu sonuçların bir başka boyutu da şu: Galatasaray bu sezon kendi sahasında oynadığı iki derbi maçında dört puan kaybetti. Ve iki maçta sadece bir gol attı. Puan kaybettiği bu ezeli rakipleriyle ligin ikinci yarısında deplasmanda oynayacak. Fikstür avantajı diye ter ter tepinenlere ithaf ediyorum bu bölümü!
Fatih Tekke'nin çok iyi analizi...
Liverpool, Bodo Glimt ve Göztepe... Galatasaray'ın galibiyetiyle sonuçlanan bu üç karşılaşmada da Sarı-Kırmızılı takımın en büyük silahı ön alan baskısıydı. Trabzonspor Teknik Direktörü Fatih Tekke bu maçları çok iyi analiz etmiş olmalı ki, Cim Bom'un en büyük silahını geçersiz kılacak önlemleri almıştı. Temaslı ve dikkatli oynayan bir defans dörtlüsü, orta alanda Jabol ve Oulai'nin dinamik oyunlarının yanı sıra topu saklama becerileri ve teknik kapasiteleriyle Galatasaray'ın agresif presini kırmaları ve rakiplerine karşı geçiş hücumu sağlamamaları, kusursuz bir savunma prensibinin sahaya yansımasıydı.
Cim Bom forvetleri bu maçta etkisiz kaldı
Fatih hocanın bu taktik anlayışına karşın Galatasaray, özellikle ilk yarıda üretken olamadı. Trabzonspor'un başarılı takım savunmasını aştıkları anlarda da Sarı-Kırmızılı takımın hücum oyuncuları ya final paslarında son derece kötü tercihler yaptılar ya da anlamsız şutlarla Trabzon kalesi arkasındaki taraftarlarına saç baş yoldurttular!
Barış Alper Yılmaz'ın ibretlik hikayesi!
Galatasaray takımında aksayan çok oyuncu vardı; başta Barış Alper Yılmaz olmak üzere... Genç futbolcunun bu sezonki hikayesi, spor okullarında ders olarak okutulacak cinsten... İbret vesikası olarak tabii... Hani, bir deyiş vardır bizim kültürümüzde; düz yolda araba devirmek, diye... Barış Alper'in yaptığı aynen böyle bir şey. Tekrar bu saf çocuğun hatalarını burada daha fazla irdelemenin anlamı yok ama Galatasaray'ın puan kayıplarını yaşadığı maçlarda en kötü performansı onun göstermesi de taraftar nezdinde kredisini her geçen gün tüketiyor.
Victor Osimhen çok çabaladı ama olmadı
Trabzonspor karşısında Barış Alper'e nazire yaparcasına kötü oynayan başka oyuncular da vardı elbette. Yunus, Sara, Sane ve Sallai... Bu dört oyuncu da Galatasaray'a skor katkısı sağlayabilecek isimler. Gelgelelim, ikinci yarı biraz kıpırdayan Sane dışındakilerin hepsi hayalet gibi sahada dolaşan isimlerdi. Şimdi bu kadar hayaletin olduğu bir denklemde maskeli süvari Osimhen'in de yapacakları çok sınırlı kalıyor tabii!
Okan Hoca dün gece de çok formdaydı
Nitekim de öyle oldu. Her şeye rağmen Osimhen, takımının yine en etkili futbolcusuydu. İcardi oyuna girince etkinliği daha da arttı. Böyle olunca insanın, keşke Okan Hoca bu ikiliyi maçın ikinci yarısının başında sahada konumlandırsaydı diyesi geliyor, ama neyse... Benim bu serzenişime karşın teknik direktör Okan Buruk dün gece de takımın en formda ismiydi. Takımını rakibe göre ideal bir şekilde sahaya yerleştirmişti.
Herkes maçın kahramanı olmaya soyundu!
Okan hocanın hesap edemediği, forvet hattındaki oyuncularının yetersiz kalmaları ve egoist olmalarıydı. Girdikleri pozisyonlarda inanılmaz hatalı tercihler yapan forvet oyuncuları kaybedilen iki puanın baş sorumlusuydu. Boşa çıkan arkadaşını görmeyip kaleye atılan anlamsız şutlar, tribünlerden bir hayli hayır duası aldı, belirtmeliyim! Herkes derbi kahramanı olmaya soyunmuştu!
Onuachu'yu durduran Lemina yıldızlaştı
Buna karşın Galatasaray savunması kusursuzdu. Başta Lemina olmak üzere. Kolay kolay hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir eşleşme gerçekleştirdi Okan Hoca. Davinson'un yokluğunda Trabzonspor'un en büyük silahı, 2.02'lik forveti Onuachu'yla Lemina'yı eşleştirdi. Lemina da bu eşleşmeden fiziki direnci, çabukluğu, temaslı oyunu ve hava toplarındaki etkinliğiyle yüzünün akıyla çıktı. Takımının en iyi oyuncusuydu. Keşke Torreira ile orta alanda yer alsaydı dedirttirdi ama eksik oyuncular nedeniyle bu maçta bir başka göreve atanmıştı!
Her daim hakkı yenen adam: Abdülkerim
Lemina'ya ayak uyduran bir diğer oyuncu ise Abdülkerim'di. Türkiye'de hakkı en çok yenen oyuncu olan Abdülkerim dün gece de kusursuz bir futbol sergiledi. Bu iki isme ayak uyduran, her maçın dinamosu Torreria ile Eren Elmalı, kaleci Uğurcan Çakır'ın eski takımına karşı çok rahat bir maç çıkarmasına sebep olan isimlerdi.
Ajax maçı, sezonun en kritik karşılaşması
Hani, yukarıda belirttik ya, Beşiktaş ve Trabzonspor maçlarındaki puan kayıpları... Aslında şu son bir-bir buçuk aylık periyotta o kadar da üzerinde durulacak ve Galatasaray taraftarlarının karalar bağlayacağı kayıplar değil bunlar. Sarı-Kırmızılı takımın bu sezonki en büyük hedefinin Şampiyonlar Ligi olduğunu düşünecek olursak hafta içi deplasmanda oynanacak Ajax maçının Trabzonspor karşılaşmasından çok daha önemli olduğunu söylemeliyim. Bu nedenle Galatasaray’ın son zamanlarda kötü sonuçlar aldığı Hollanda ekiplerine karşı şeytanın bacağını kıracağı bir fırsat Ajax maçı. Avrupa Fatihi’nin de çarşamba gecesi o şeytanın bacağını fibula kemiğinden başlayarak çatır çatır kıracağından hiçbir şüphem yok. Unutmayın, gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray!..
‘’Ne de olsa Aslan!‘’
Yüksek tempolu ve yıpratıcı Bodo Glimt maçından sonra Galatasaray'ın Türkiye Ligi'nde karşılaşmak istemeyeceği takımların başında Göztepe geliyordu. Lakin fikstür ağlarını örmüş ve Sarı-Kırmızılı takıma dur diyebilecek ekiplerin başında gelen İzmir temsilcisiyle karşı karşıya gelmişti. Ligdeki ilk yenilgisini geçen hafta Alanyaspor karşısında alan Göztepe, daha maçın başında Galatasaray'ın başına çorap örebileceğini göstermiş ve henüz 5. dakikada Efkan Bekiroğlu'nun şık golüyle tribünleri endişeye sürüklemişti. Galatasaray'ın kullandığı korneri karşıladıktan sonra seri bir şekilde üç oyuncusuyla atağa çıkan Göz Göz golle sonuçlandırdığı bu hücumla ligin geçiş oyununu en iyi oynayan ekiplerinden biri olduğunu bir kez daha ispatlamıştı. Hiç kuşkusuz bu golde Göztepe'nin hızlı hücumunu karşılayamayan Galatasaraylı oyuncuların zincirleme hatalarının da payı vardı.
Aslan'ın pençesi Victor Osimhen
Yediği erken gole kısa zamanda reaksiyon göstermek isteyen Galatasaray'ın tempoyu artırması ve oyunu Göztepe ceza sahasına yıkması maçta heyecan dozunun yükselmesine neden oldu. Lakin Cim Bom bu bölümde pozisyon üretmekte zorlandı. Bunun en büyük sebebi ise Göztepe'nin uyguladığı akıllı alan savunmasıydı. Neden ligin en az gol yiyen takımı olduklarını ligin en çok gol atan takımına karşı uygulamalı bir şekilde gösteriyordu İzmir ekibi. Gelgelelim karşılarında savunma oyuncularının baş belası Osimhen adında bir anomali vardı. Nijeryalı süper star 19. dakikada Furkan'ın hatasını affetmedi ve durumu eşitledi. Golde, sahanın etkisiz elemanlarından Barış Alper'in rakibine uyguladığı baskıyla hata yaptırmasının da payı büyüktü. Son haftaların tartışılan isminin maç içindeki tek olumlu hareketi de buydu. Yardımcı hakemin ofsayt bayrağını kaldırarak golü iptal ettirmesi ve VAR’ın devreye girerek maçın hakemini monitöre çağırması skandal hakem uygulamalarından biri olarak hafızalara kazındı.
Hakem Oğuzhan Çakır'dan kritik hata
Galatasaray'ın galibiyet golünü aradığı, ancak ceza alanı içi ve çevresinde pek fazla üretken olamadığı ilk yarının son bölümünde maçın en büyük kırılma anı yaşandı. Birkaç dakika önce sarı kart gören Göztepe'nin savunma oyuncusu Bokele 42. dakikada Osimhen ile girdiği mücadelede ikinci sarıdan kırmızı görerek takımını 10 kişi bıraktı. Bokele'nin yaptığı hareketin karşılığı sarı karttı, ancak bana göre onun öncesinde Osimhen'in faulü vardı. Hakem Oğuzhan Çakır, Nijeryalı oyuncunun hareketini süzemedi ve karşılaşmanın momentumunu tamamen Galatasaray'ın lehine çevirdi. Bu bölümde akılda kalan tek pozisyon Sallai'nin uzaktan şutunun direkten dönmesiydi.
Barış'ın yerine İcardi girince...
Okan Buruk ikinci yarıya takımın aksayan tek oyuncusu Barış Alper'in yerine İcardi'yi alarak başladı. Yunus'u Barış'ın bölgesine çeken Buruk, forvet arkasında ise İcardi'yi konumlandırdı. Bu dokunuş, Galatasaray'ın oyunu tamamen Göztepe ceza alanına yıkmasına ve İzmir temsilcisinin de iyice geriye yaslanmasına neden oldu. Başta Osimhen olmak üzere rakip kalede çok sayıda pozisyon bulan Cim Bom'un daha önce öne geçmesini engelleyen faktör kaleci Lis'in kurtarışlarıydı. Bir ara karşılaşma Osimhen ile Lis arasında düelloya dönüştü. Polonyalı kaleci, Osimhen'in olası bir hat trick'inin önüne geçen isimdi. Ancak Lis'in bu başarılı performansı Nijeryalı santraforu belki tek sayıda tuttu ama Galatasaray'ı durdurmaya yetmedi. 63’te sahneye çıkan maçın başarılı isimlerinden Gabriel Sara'nın ceza alanı dışından çektiği sert şutta Göztepe kalecisinin yapabileceği bir şey yoktu. Keza, üç dakika sonra İcardi'nin attığı gole de... Zaten Arjantinlinin kendisinden dönen topu tamamlamasından önce yapabileceği ne varsa yapmıştı.
Yorucu haftada iki önemli zafer
İki farklı üstünlüğü ele geçirdikten sonra da Göztepe kalesinde düşük viteste de olsa gol arayan Galatasaray farkı açamadı, ancak göz kamaştırıcı istatistiklere ulaştı. Sane'nin getirip alın da atın dediği iki pozisyonda Yunus ve Sallai saç baş yoldururken, Göztepe maçın son bölümünde az kalsın farkı bire indiriyordu. Şayet Olaitan bom boş vaziyette topu üstten auta atmasaydı... İlkay, Torreria ve Singo gibi üç önemli futbolcusunun yokluğuna rağmen Göztepe engelini aşan Galatasaray, bu skorla rakipleriyle arasındaki puan farkını korudu ve yorucu bir haftayı da iki önemli zaferle sonuçlandırdı. Şampiyonluk hesapları yapan rakiplerine de “ben varken fazla umutlanmayın,” mesajını verdi.









































