‘’Sneijder ve Muslera‘’
Türkiye Kupası’ndaki kötü performansın lige nasıl yansıyacağı merak edilse de harika başlangıç şüpheleri bir nebze olsun giderdi. Sarı- Kırmızılı futbolcular ‘doğru’ oynayarak
çok pozisyon yakalarken devreyi de 2 farklı üstünlükle kapatmayı becerdi. Selçuk’un pasında Sneijder’in kolayca gol yaptığı pozisyon Galatasaray’ı rahatlattı. Sarı-Kırmızılılar çabuk oyunla çok sayıda fırsat yakalasa da; Serkan yüksek konsantrasyonuyla Bruma’nın 2, Sneijder’in 1 vuruşunu kurtararak farkın açılmasına fırsat tanımadı.
İlk devrede Emre ve Umut aksadı. Harikulade bir tekniği olan Emre, yanında Sneijder gibi basit oynayarak fark yaratan bir büyük futbolcu varken, hep ekstrayı aradı. Pas tercihi
ve zamanlamaları da, çalım zorlamaları da rahatsız ediciydi. Hele bir de orta sahada çıkarken kaptırdığı bir top vardı ki; Rizespor’a 6’ya 4 atak geliştirme şansı tanıdı. Bu denli yetenekli bir oyuncunun, sıradanlaşması ancak kendi tercihleri ile olur...
Takımın en istekli, coşkulu ve klas oyuncusu Sneijder devre biterken Bruma’ya Süper Lig’deki ilk golünü hazırladı. Bruma da nihayet gol yapıp, taraftarlarının ve arkadaşlarının nefes almasını sağladı. İkinci yarıda ise sahne Muslera’nındı. Obraniak ve özellikle Sercan Kaya’nın vuruşlarını harika kurtardı. Ancak bu devrede pek çok sıkıntı göze battı. Birincisi skor 2-0’ken kontratakta 2’ye 1 yakalanmak...
Deneyimli bir takım bir mecburiyet yoksa böyle kontra yemez! İkincisi en az 3 hafta oynayamayacağı açıklanan Burak’ın oynamasına doktor tarafından izin verilmesi ve maç
bitmişken riske edilmesi! Ben mucize tedavilere hiç inanmıyorum, size ve meslektaşlarıma da inanmamanızı salık veriyorum. Burak hiç risk almadan bekler, Bursa maçında da hazır olarak forma giyerdi. Cezalı duruma düşen Selçuk’tan sonra, bir de Burak oynamazsa Bursaspor maçı iyice zorlaşacaktır.
‘’Zenginlik‘’
Trabzonspor sezonun en iyi futbolunu oynadığı karşılaşmayı net bir skorla kazandı. Yeni futbolculardan sadece Hakan'ın 11'de başladığı müsabakada Sivasspor başlangıçta iyiydi. Yusuf'un yardıma gelmeyişi, Musa'yı Burhan ve Cicinho karşısında çaresiz bırakırken, kazanılan ilk kornerde Hakan yan top çok kötü çıktı. Da Costa çerçeveyi bulabilse çok tartışılacaktı.
Sonra sazı Trabzonsporlu futbolcular aldı. Orta sahada oyunun iki yönünü de mükemmel oynayan Özer ve Mehmet Ekici, Yusuf'u Sefa'yı ve Musa'yı oyuna iyi soktu. çok sayıda pozisyon yakaladılar. Özer'in takipçiliği Taouil'in dikkatsizliğiyle birleşince kazanılan penaltıyı Cardozo mükemmel kullandı. Coşkulu hücumlarıyla rakibi bunaltan Bordo Mavililer bir dakikada 3 pozisyon birden kullanamadı. Yusuf'un direkten dönen topu, Cardozo'nun sert pasında kötü zamanlama, sonrasında Yusuf'un sert pasına Musa'nın vuruşunu Korcan'ın kurtarışı farkın açılmasını engelledi. Keza, Cardozo'nun güzel pasında Yusuf'un vurmak yerine çalım arayışı bur poziusyonu daha harcadı. "Bu kadar gol kaçarsa Trabzonspor maç sonunda bu fırsatları arar" diye düşünülürken, Aatif'in güzel ortasına, Batuhan'ın 10 numaralara yakışır dokunuşu, Taouil'in Hakan'ı mağlup eden güzel vuruşuyla bitti.
İkinci yarıda da oyunun tek hakimi Trabzonspor'du. Mehmet'in direkten dönen şutu, Cardozo'nun auta giden güzel aşırtması, Özer'in harika atak başlangıcında Sefa'nın kötü pasıyla pozisyonun kaçışı, Mehmet'in füzesinin rakibe çarparak kornere gidişin habercisiydi...
Sanki Trabzonsporlu futbolcular öne geçmek için son 15 gündür hakkında en çok konuşulan, en çok tartışılan arkadaşlarını bekledi. Erkan oyuna girdi. Özer'den aldığı topu ceza alanına kesti, Cardozo'nun kafayla dokunamadığı topu önünde bulan Mehmet harika bir vuruşla takımını öne geçirirken, Erkan'a da 'Hoşgeldin' dedi. Erkan'ın, söylediği iddia edilen ve zamanında düzeltmediği sözlerin altında ezilmemesinin tek yolu da buydu. Sahada konuşmak. Özer, Mehmet, Erkan, Cardozo ve Yusuf uyumu, tek paslar, iyi futbol iyi futbolcularla oynanır tezinin güçlendirdi. Erkan, Mehmet'ten aldığı pasta, rakip defans arkasına doğru koşuya başlayan Cardozo'nun önüne harika bir pas daha attı ki; Cardozo pası aldığı an golü yapacağından kimsenin şüphesi yoktu.
Trabzonspor defansını öne taşıyarak oynayan ve risk alan her takımı perişan edebilir. Etkileyici bir oyundu... Savunmadaki zaafiyetler giderilirse seyretmeye doyum olmaz.
‘’Sevinmeli mi, üzülmeli mi!‘’
Ligin devre arasına girmeden, ligin dibindeki Balıkesirspor’dan 3 puan alıp moral bulmak isteyen Trabzonspor, futbol şansı, hakem kararları yanında olmayınca 1 puana sevindi. Kadroya baktığımız zaman, gak deyince et, guk deyince süt bulan Halilhodziç’in ne feci bir transfer politikası izlediğini gördük. Ligin devre arasının ne zaman yapılacağını, ikinci yarısının ne zaman başlayacağını bilen bir “uluslararası teknik adam” kadrosunu Afrika Kupası ’na gidecek futbolcularla doldurmaz! O, hepsini oradan alsa kulübün profesyonelleri “dur” der. Biz uyuyabiliriz, onların uyamaya hakkı yok! Uyudukları için, Medjani, Constant, Waris, Yatabare kulüplerini yalnız bırakmışlardı. Bütün bu eksiklerin yanı sıra, Tolga Özkalfa ve çizgideki yardımcısının büyük hatalarıyla yaratılan penaltı maçın başında Balıkesirspor’u öne taşıyıp, 10. dakikada da Gökhan/Vargas işbirliğiyle ikinci gol gelince maç Trabzonspor için içinden çıkılması güç bir hal aldı.
Şunu da eklemeliyim, bu kadar eksik varken, takımın en golcüsü Cardozo’nun kulübede oluşunu da benim aklım almadı. Nitekim büyük golcü, Mehmet’in attığı golün pasını şahane vermekle kalmadı, Safa’ya mükemmel bir top indirdi ve maçın sonunda attığı harikulade golle son sözü söyledi.
Kulusiç ve Emrullah Balıkesir’de maçın iyileri olarak göze çarparken, 55’te Sercan’ın arka direğe kestiği topu iyi kullanamayan Burak Çalık ve 83 ile 85 ’te iki net gol pozisyonu kaçıran Sercan evsahibi açısından maçın kader adamları oldular.
İbrahim doğru zamanlamayla çıkarak kestiği 2 atak ve Sercan ’ın vuruşunu engelleyerek puanın kahramanlarından biri oldu. Gördük ki; söylediğimiz gibi İshak bu takımda banko oynar. Mehmet, Özer iyi
oynarken, Yusuf ve Sefa kötü olunca kazanılabilecek 2 puan uçtu gitti. Bir de not: Eğer zirvede değilsen, hakemler aleyhine kolayca çalıyor. Net!
‘’Büyük ikramiye‘’
Galatasaray’ın Hamza Hamzaoğlu yönetiminde çıktığı müsabakalarda en dağınık görüntüyü verdiği maçtı. Defansta dağınık, orta sahada etkisiz, hücumda silik Galatasaray Mersin’in yüksek tempolu etkili atakları karşısında daha maçın başında dağıldı. İlk 8 dakikada biri Muslera’nın kurtardığı, biri direğin yanından auta giden, üçüncüsünde de Güven’in boş kaleye attığı golle sarsıldı. Rıza Çalımbay’ın öğrencileri takım savunmasını harika yaparken Nihat ligdeki en rahat maçlarından birini oynadı ancak Güven’i tutamadı! Güven’in dikkatsizliğiyle beraberliği yakalayan Galatasaray Chedjou’nun hatasıyla
gelen penaltıda bir daha geride kaldı. Galatasaray ilk fırsatını Emre’nin ortasında Umut’un auta giden kafa şutunda yakaladı. Evinde oynar gibi oynayan Mersin İdman Yurdu kırılma anlarında hem hücumda hem savunmada beceriksizce davranırken, Galatasaray tecrübesi ve ustalığıyla maçı kazanmayı başardı.
Hamza hoca etki etti
Hamza hocanın oyuncu değişiklikleri oyunu ve skoru olumlu etkiledi. Hamit’le başlanan ikinci yarıda takım orta sahada Hamit, Selçuk ve Melo oyunu alırken pozisyonlar da gelmeye başladı. Sabri’nin şahane pasında Burak penaltıyı almayı ve atmayı başardı. İlk yarıdaki tartışmalı pozisyonlar bence penaltı değildi, Nihat’ın yaptığı ise penaltıydı. Chedjou’nun direkten dönen topundan sonra en net pozisyonu yine Mersin yakaladı. Chedjou’nun kaptırdığı topta Hakan Balta 2 ayrı rakibini iki kez engelleyerek, takımının bir kez daha mağlup duruma düşmemesini sağladı. Mersin maçını da Umut’a ‘Al
da at’ pası veren Sabri’nin çözmesi ise onun adına harikaydı. Chedjou, Sneijder, Umut, Emre’nin kötü, geri kalanların vasat oynadığı bir maçta, bu kadar pozisyon verip 3 puan almak şampiyonluk yolunda
büyük avantaj sağlayacaktır. Bu kadar dağınık olmamak kaydıyla!
‘’Yalnız Yusuf yetmiyor‘’
Futbol kalitesi çok yüksek olmasa da coşkusuyla, pozisyonlarıyla şahane bir karşılaşma izledik. Futbol adına güzellikleri daha çok ortaya koyan, takım bütünlüğünü daha çok sağlayan takım Bursaspor olsa da evsahibi takım oyuncuları kırılma anlarında Trabzonspor'un maça havlu atmasına neden olabilicek dokunusşları yapamadı.
Bursaspor'un hızlı girdiği müsabakada Trabzonspor'un harika hücum organizasyonu, Harun'un uzaklaştarıdığı topta Özer'in mükemmel vuruşuyla ağlarla buluştu. Bursapor'da önde Fernandao, Bakambu, Volkan Şen, arkalarında Ozan Tufan ve Beluschi uzun süre harika oynadı. Trabzonspor'da ise Bosingwa bile kötüydü. Bursaspor "ucuz" penaltıyla beraberliği sağlarken, kaleci Fatih'in kolay topu kontrol edememesi, Beluschi'nin kendini yere bırakması, Yıldırım'ın da penaltı çalması kadar büyük hataydı. 24'te Ozan'ın güzel golüyle öne geçen Bursaspor, 32. dakikada ilk kırılma anını kullanamadı. Fernandao nispeten zor pozisyondayken vurmak yerine sağdaki Şener'e bıraksa maç kopacaktı. O vurdu Fatih kurtardı. İkinci kırılma anı da yardımcı hakem Serkan Gencerler marifetiyle iptal eden Bursaspor golüydü. O gol verilmedi, dönen topta Trabzonspor'un, hatta sahanın en iyisi Yusuf'un şahane frikik golüyle beraberlik sağlandı.
Bursaspor Fatih Atik'in kaptırdığı topta muazzam bir kontra yapıp Volkan'la öne geçerken, yine farkı ikiye taşıyacak fırsatta, yine Fatih Atik'in kaptırdığı topta Ozan Tufan'ın kötü vuruşuyla skoru koparkma fırsatını kaçırdı.
Ersun hoca Özer'i çıkartıp, Fatih'i oyunda tutarak büyük hata yaptı.
Sonra da sözü Yusuf aldı. Trabzonspor oyunu resmen sol kanattan oynadı. Onun ortasında Yatabare kolayı yapıp golü atamadı. Sonra İshak'ı kaçırdı, İshak'ın ortasında Yatabare bu kez Yavuz'un üstüne vurdu. 78'de Yusuf harika getirdi, vurabilirdi, vurmadı daha uygun pozisyondaki Fatih'e verdi. Fatih, Yavuz'u geçemedi. En nihayetinde Yusuf'un kazandırdığı kornerde Mehmet Ekici'nin güzel ortasında Mustafa Akbaş güzel bir kafa şutuyla maça dengeyi getirdi.
Yusuf'a, biraz Mehmet Ekici, sonradan girse de biraz İshak eşlik etti. Bursaspor bu kadar güzel ve "doğru" oynamışken kazanılan bir puan altındır.
Şenol Güneş ise önümüzdeki yıllara damgasını vuracak şahane bir takımı yaratıyor. Bursaspor'u seyretmeye doyum olmuyor. Hakemlerimiz ise maalesef takımlarımızın gerisinde kalıyor.
‘’Sistem büyüklerini korur!‘’
Taraftarlar da dahil, biz hepimiz öncesinde teknik direktördük. Sonra feci bir süreç yaşandı. Kulüpler hakemlerle şampiyon oldu, kümede kaldı. Teknik direktörlükten, “hakem gözlemciliğine ” geçtik. Taraftarlık duygusuyla maç seyredenler, lehlerine yapılan hataları “sehven” yapılan hata, aleyhlerine yapılan hataları, “bilinçli planın bir sonucu” olarak görmeye başladılar. Medya da buna çomak tuttu. Mesela bundan seneler evvel bir Fenerbahçe-Beşiktaş maçından sonra hakem İsmet Arzuman’ın verdiği bir faul kararından sonra, şimdinin federasyon başkanı Yıldırım Demirören, “Taraftar gelmesin, sponsorlar çekilsin” demiş ve eklemişti: Paf takımıyla çıkacağız!
O pozisyonu yayında tam 97 dakika konuşmuştuk!
Taraftarlarda ve kolayı seçen yöneticilerde, “Kulübümüz üzerine oynanan oyunlar var” kolaycılığı ve duygusu bu kadar hakimken, medyada en önemli tüketicileri olan büyük kulüp taraftarlarının mağduriyetini giderme telaşı var.
Ben bir Anadolu takımıyla oynarken yaptığı fahiş hatalardan dolayı büyük bir kulübün maç kazanmasına sebep olan ve hakemliği dahi biten Cem Deda dışında hakem hatırlamıyorum. Bizim gördüğümüzü onlar görmüyor mu, bilinçaltlarında, “Büyük takım aleyhine hata yapma da başın belaya girmesin duyusu ” yok mu?
Sistem, sistemi ayakta tutan kulüplerin lehine gelişen hataları görmeyerek kendisini koruma gayretini sürdürüyor. Bilinçli olduğundan şüpheliyim, ancak medyanın bir “Özgür Yankaya refleksine” sahip olduğu net bir gerçek...
Hakemler bu sene, eskisinden biraz daha kötü. Cüneyt Çakır, Dünya Kupası ’na giderken, Çakır ’ın fotoğrafına girmek için yarışanlar, Türk hakemliği aslında ne de şahane diyenler gerçeklerle yüzleşiyorlar. Türk hakemliği de, 'Türk yönetici, teknik adam, futbolcu ve gazeteci' kadar iyi, onlar kadar kötü .
Hakem gözlemciliği yapmayı ve olumsuz sonuçları sadece hakem kararlarına bağlamayı bırakana kadar bir gelişim olmaz. Büyükler aleyhine yapılan fahiş hatalar dışında hakemler cezalandırılmaz...
Aslında hepsi 3 büyüklerde oynamış ve bu sene gerçekten çok mağdur olmuş; Okan Buruk, Roberto Carlos, Tolunay Kafkas ve Ertuğrul Sağlam
Futbolcuyken kazandılar, teknik direktörken kaybediyorlar... Hep aynı...
‘’Trabzon'un Sefa'sı, Karaman'ın cefası‘’
Futbol kalitesi çok yüksek olmasa da, nefes kesen bir ilk yarı izledik, o kadar çok pozisyon oldu ki; 30’dan sonra pozisyonları kaçırmamak için not almayı bıraktık. Daha birinci dakikada Sefa’nın kullanamadığı net pozisyonla başladı maç. Yeni teknik direktörü Hikmet Karaman’la ilk kez sahaya çıkan Rizespor da önde basıyor, rakip kaleyi düşündüğünü daha ilk dakikalardan belli ediyordu. İlk yarıda 3 etkili pas üreten Eren’in ilk güzel ortasında Kweuke topa iyi vuramıyor Trabzonspor nefes alıyordu.
Trabzonspor’un korner organizasyonunda Medjani’nin kafasıyla bulduğu gol küme düşme hattından çıkmaya çalışan Rizespor’un dağılacağını düşündürtse de, böyle düşünenlerin yanıldığı ilerleyen dakikalarda çok net ortaya çıkıyordu. Constand, Medjani ve Belkalem’li savunmayı bu kadar pozisyon hatası yaparken görmemiştik. Holosko ve Kweuke, Deniz, Eren ve Kıvanç’ın pas organizasyonlarıyla 7’ye yakın gollük şut üretip yalnız bir tanesini yapabildi. Kaleci Fatih tartışılmayacak biçimde takımının en iyisiydi. Kweuke’nin iki şutunu ve Holosko’nun aşırtmasını harikulade önledi. Fatih’i överken, Holosko’nun topu bomboş durumdaki Deniz’e vermeyişini unutmamak lazım. İşte tam da bu yüzden Beşiktaş’ta değil Rize’de… Deniz Kadah ise oyunun iki yönünü de aynı ciddiyette oynayan, önemli bir takım oyuncusu olarak karşımızdaydı. Nitekim takımının attığı ikinci golün pası da ondan geldi. Mükemmel oynadı.
Trabzonspor ikinci yarıya ilk yarıda takımını tabiri caizse 10 kişi oyhatan Constand’ın yerine Yatabare’yi alarak başladı ki; Ersun hocanın geç kalmış bir hamlesi olarak kabul edilebilir. Ev sahibini yarışta tutan galibiyet gollerinin altında ise alınmaları için kıyamek kopartılan 8 yabancının değil, iki Türk yıldızın Yusuf ve Sefa’nın imzaları vardı. Yusuf ilkinde Rizespor defanstan çıkarken kaptığı topu arka direkte Sefa’nın kafasına, ikincisinde driplingle ceza alanın girip ayağına bıraktı. Sefa’nın iki vuruşu da harikaydı.
Maçı aslında 79’da Ergin’in vuruşunu kurtararak maça imzasını atan kaleci Fatih noktaladı. O pozisyonda Belkalem’in Kweuke’yi önde karşılamak yerine geri geri kaçması ve gole davetiye çıkartması gözlerden kaçmadı. Maçın ilk devresinde Mehmet Ekici’nin 25 metreden gönderdiği füzenin çataldan Serkan tarafından kurtarılışı da notlarımızda yer almalı. Zira futbolu seyredilir kılınır hareketler bunlar…
Trabzonspor maalesef gelişmiyor. Bu takımın gol bulması sorun değil, ancak takım savunmasının bu denli kötü olması, defansın tek pasla ve defalarca ıskartaya çıkması çözülmesi gereken problemler. Rizespor’da ise Hikmet Karaman’ın eli takıma değdi. İstatistikten belli, Aynı takım Fenerbahçe maçını yalnızca 1 şutla tamamlayabilmişti. Trabzonspor’a ise 14 şut atıp, 8 pozisyon yakaladılar. Bu takımın orta sahada bir ustaya, yani iyi bir Lua Lua’ya ihtiyacı var. Aynı konsantrasyonla oynayabilirlerse birkaç hafta sonra tutulamaz hale gelebilirler.
‘’Sneijder ve arkadaşları‘’
Galatasaray ilk yarıda yakaladığı tüm pozisyonları gole çevirip, çok zor bir virajı çok kolay geçti. Sarı Kırmızılı takım ilk sekiz dakikada o kadar çok pas hatası yaptı ki; Prandelli'li günlere döndüler diye düşündük. Sonrasında maç bitene kadar oyunun ve sahanın tek hakimiydi misafir takım.
Umut’lu takım Burak’ın geliştiği ve skora katkı yaptığı takım oldu. Hamza Hamzaoğlu’nun elinin dokunduğu ve hemen sonuç aldığı tasarruflarının başında bu geliyor. Sonra da Emre… Fatih hoca gittikten sonra Mancini ve Prandelli’nin pek güvenmediği genç yetenek her geçen gün biraz daha üstüne koyuyor.
Gol verimliliği açısından da muazzam bir geceydi. İlk pozisyon Sneijder’in harika vuruşunda geldi. Belec son anda kornere çeldi. Kornerde Chedjou’nun vuruşu çizgiden çevrildi, Umut’un vuruşu çok güzeldi. İkinci gol yine bir pas organizasyonundan geldi. Hamza hoca ile eski günlerine dönüş sinyalleri veren Selçuk, doğru tercih yaptı mı tartışılır, ancak Emre’nin sakatlanma pahasına ceza alanı üstünden voleyle attığı gol alkışlanır.
Soğukkanlı biçimde pas yapan, top Konyaspor’da iken iyi kapanan, Melo, Selçuk, Emre ve özellikle Sneijder ile topa sahip olan Galatasaray’da Burak ilk golde ekmeğini taştan çıkarttı. Selim’in ayağının altından kaçırdığı topu sol ayağıyla 90’a yolladı.
Aykut Kocaman’ın Hasan’ı öne, Djalma’yı oyuna alma hamlesi çok doğruydu ancak yapacak çok da bir şey kalmamıştı. Djalma’nın pasında Hasan Kabze’nin Muslera tarafından kurtarılan şutu ev sahibinin ümitlenmesine bile fırsat vermedi.
4. gol ise harikaydı. Ben 9 pas saydım. Emre, Telles, Sneijder, onun pasında Melo’nun topun üstünden atlayışı, Selçuk’tan Emre, Emre’den sıfıra doğru koşu yapan Sabri’ye pas, Sabri’nin ortasında Burak’ın topu kafasıyla boş kaleye bırakışı… Burak bomboştu çünkü ön direkte Umut kaleci ve stoperleri etkisiz eleman haline getiriyordu.
Sneijder’in ikiye biri ve direkten dönen vuruşu, topu önünde bulan Hamit’in topu ağlara yollayışı ile maç bir anlamda neticelendi. Konyalıların bulacağı golleri Muslera yüksek konsantrasyonu ve pozisyon bilgisi ile engelledi.
Galatasaray’ın maçta en rahatsızlık veren organizasyonu Sabri, Selçuk ve Emre’nin kullan(a)madığı korner organizasyonuydu. Stoperler dahi gol atmak için ceza alanına girmişken onlar, evelediler gevelediler, topu kaptırıp takımın gol ararken 2’ye 2 pozisyon vermesine neden oldular. Bu denli bilinçsiz korner organizasyonu olmaz.
Hiçbir golün altında Sneijder imzası yok belki ama sahanın ve takımın yıldızı şüphesiz ki oydu. Mükemmel tekniğini ve futbol bilgisini arkadaşlarının emrine sundu ki; neden Real Madrid ve İnter gibi takımlarda oynadı bir daha anlaşıldı.