Arama

Popüler aramalar

‘’Tudor'un zaferi‘’

Bursaspor mükemmel bir alan savunması ve etkili hücumlarla başladı. Delarge’ın ayağından buldukları golün ardından, Galatasaray’ı oyundan düşürecek iki fırsat daha buldular, yapamadılar. 30. dakikadan sonra oyunu eline alan Galatasaraylı futbolcular maçın sonuna kadar oyunun hakimiyetini ellerinden hiç bırakmadılar. İkinci yarı Galatasaray adına pozisyon sağanağı yaşandı. Tolga’nın golle bitebilecek şutu Barış’ın yüzüne çarparak kornere gitti. Belhanda’nın ortasında Maicon’un kafa şutunu Harun harika kurtardı. Belhanda’nın sıfıra inerek kestiği topta Rodrigues topu auta yolladı. Tam da bu sırada Tudor kumar oynadı. Pozisyon vermeyen, pozisyon üstüne pozisyon yakalayan takımın önlem alınmaya çalışılan iki kanat bekini oyundan çıkartıp Yasin ve Feghouli’yi oyuna aldı ve 3’lü savunmaya döndü.

Harika vuruş...

İkisi de çıkmazdı. Mariano hiç çıkmazdı. Çıkacak oyuncu varsa, o, belki de 55. dakikaya kadar takımı adına tek olumlu iş yapmayan Rodrigues olmalıydı. Bu değişikliklere rağmen Galatasaray iyi oyununu devam ettirip skoru değiştirdi... Feghouli’nin neden bu kadar beklendiğini, ona neden bu kadar çok para önendiğini kanıtlayan şutu 10 numaraydı. Galatasaray golden sonra Rodrigues’in Gomis’e attığı felaket pasla bir pozisyonu heba ederken, Belhanda’nın kullandığı kornerde bu kez Serdar topu auta vurdu. Geçen sene her topu gökyüzüne yollayan Tolga’nın ceza alanı dışından yaptığı vuruş harikaydı.

Belhanda ve Fernando

Oyuncu değişikliğinde Feghouli’nin yerine oyundan çıkması beklenen Tolga, Tudor’un da, Galatasaray’ın da yükselişine çok değerli katkı yapıyor. Galatasaray puan kaybetseydi en çok eleştirilecek kişi olan Tudor da ona duyduğu güvenin karşılığını alıyor. Tudor taraftara ve medyaya kulak assaydı şimdi Tolga yoktu! Belhanda çok özel bir oyuncu, Fernando da öyle...

25 Eylül 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gençler ve şahaneler‘’

Şahane bir maç seyrettik. Hataları konuşmaktansa Trabzonspor’un ve Başakşehir’in ikinci gollerindeki kaliteyi konuşmak isterim. Benim maça dair en büyük sevincim ise Abdülkadir’in performansı. Ersun hoca çok zengin yedek kulübesine rağmen pırlantayı sahaya atarak, yabancı futbolcu meselesine konuşmadan farklı bir pencere açtı. Geçen sene Abdullah Avcı’nın yaptığı gibi... Cengiz kalitesiyle ışığı yaktı, yönetiminin saygı duyduğu Avcı sporcusunu sonuçta kulübüne 15 milyon Euro kazandırıp İtalya’ya yolladı. Maçın 61. dakikasındaki kırılma anında Trabzonspor altyapısının hepimize armağanları vardı. Abdülkadir, kendisi daha 4 yaşındayken Arsenal’de oynamaya başlayan, 8 sene Arsenal, 4 sene City’de zirvelerde dolaşan Clichy’yi çalımladıktan sonra pasını Yusuf’a attı, Yusuf’un güzel şutu direkte patladı. O vuruş gol olsa, Trabzonspor 3 puanı cebine koyup dönecekti. Olmadı, Yanal oyuna müdahale etmek için fazla bekledi, Avcı beklemedi.

Kalitenin belgesi

Elia ve Batdal hamleleri ev sahibinin evindeki yenilmezlik serisini 25 maça getirdi. Mevlüt’ün attığı gol hazırlanış bakımından harikaydı. Harika demişken, Burak’ın ikinci golüne değinmemek olmaz. Attamah’ı ve Epureanu’yu geçişi, Volkan’ı terse yatırışı kalite kokuyordu. Burak da zaten bu kalite olmasa arkadaşları ile birlikte 31’de bırakırdı! Pasaport değil, kalite oynuyor. 18’lik Abdülkadir de, 20’lik Yusuf da, 38’lik Emre de bizim. Kaliteliler ve sen dahil ne de güzel oynuyorsunuz değil mi Burak? Trabzonspor’un takım halinde uzun süre yaptığı baskı, Yanal’ın bence risk alarak oynattığı Okay ve Mustafa’sı başarılıydı. 70’ten sonra düştüler, kulübeden müdahale ise gecikti. Başakşehir ise bildiğiniz gibi. Yorgun ama çok kaliteli... Son 5 dakikada yakalanan 3 gollük pozisyon da fiziksel kalitenin belgesi... Başakşehir ilmek ilmek dokuyarak 4 senede buraya geldi. Trabzonspor’un bu süreye, oyuncuların da desteğe ihtiyacı var.

18 Eylül 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gomis ve Belhanda‘’

Maç genelinde elindekinin, avucundakinin hepsini sahaya koyan bir Galatasaray seyrettik... Dönen topların büyük çoğunluğunu hemen kazanan, sağ kanadı harika kullanan ancak atak sonlandırmakta sıkıntı çeken bir Galatasaray vardı. Büyük santrforun becerisiyle kazandı ama yan top savunması hala arızalı...

Stoper uyumu artıyor

Defansta Serdar Aziz ve Maicon’un uyumu her maç biraz daha artıyor. Sakalığı ve aldığı maaş yüzünden bir dönem taraftarın ağır tepkiler alan Serdar, burnunun kırıldığı hafta sorumluluk alarak oynamasıyla gönül almıştı. Gomis’in attığı ikinci golde yaptığı kafa pasıyla kendisine duyulan güveni daha da artırmış olmalı. Fernando tecrübesi ve oyun bilgisiyle stoperleri toparladığı gibi oyuna da hep doğru yerden başlıyor müthiş kazanç. Badoo müthiş coşkusuyla Galatasaray taraftarını oyuna çağıran figür olmayı dün de sürdürdü.

Anlatmaya gerek yok!

Gomis’i anlatmaya gerek yok. Başladığı gibi gidiyor. Attığı ilk gol ustalık işi. Eskiden ilk topu çatala vuruyordu, bu kez vurur gibi yapıp iki Kasımpaşalı meslektaşını yatırdı, sol ayağıyla alt köşeye topu yolladı. Müthiş bir santrfor, tam bir takım oyuncusu. Yalnız önünü açtığı zaman defansla yan yana durmaktansa, iki adım geriden çıksa ofsayt değil gol rekoru kıracak!

17 Eylül 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tudor'dan iki puan‘’

İlk 3 maçtaki coşku ve tempodan eser olmasa da Galatasaray sınırlı sayıda yaptığı hücumlardan birinde Gomis’in ön direk koşusunun ardından golü bulunca, SarıKırmızılılar farka ko şacak sandık. Çünkü, Maicon, Belhanda, Rodrigues ve Gomis’in pas orga nizasyonu mükemmeldi. Feci yanıldık. Ancak Galata saray’daki önceki maçlardaki coşkudan eser yo ktu. Özellikle ilk yarının orta larından sonra devre bite ne kadar dörde dört, beşe beş hücumlar yaparken hücum sonlandırmayı beceremediler. Halbuki dikkatli bir pas,doğru bir koşu maçı kopartacak skoru bulmalarını sağlayabilirdi.

Mazeret olmaz!

Sonra topu Antalyaspor’a verdiler, Eto’o golü atana kadar da seyrettiler. Maçı seyretmeyenler için söylüyorum, yine du ran top organizasyonunda yediler, yine uykuda yakalandılar. Galatasaray gibi kadro zengini bir takımın ko ca ikinci yarıda tek pozisyon yakalamasının mazereti olmaz. O mazeret zemin de olmaz, hava sıcaklığı ve nem de olmaz. Hücum ve pozisyon kısırlığının mazere ti olmaz, sorumlusu olur. O da Tudor! 55’ten golü yediği 80’e kadar topu ra kibe verip, kendi kalene 25 metrede savunma ya ptırtmak için mi harcattın o paraları! Galatasaray’ın en ucundaki oy uncu rakip kaleye 70 metrede olmaz!

Oynamayı deneselerdi

Rodrigues yoruldu, Feghuli’yi almak için niye 87 beklenir. Belhanda niye çizgiye çekilip, To lga merkeze alınır! Niye önde baskı yapılıp da, kazanılan toplarla yeni bir gol, yeni bir pozisyon aranmaz. Defansı ve Fernando’yu biraz öne çıkartarak oy namayı deneselerdi, 3 puanla dönmek işten değildi. Büyük takımlar kötü oynarken de kazanır, Galatasaray ’ın bu kadrosunun büyük takım olması için zamana ve Tudor’un cesaretine ihtiyacı var. Ve Mert Çetin kardeşimiz hocaya iletsin lütfen, kimse o kombinelere, decoderlere parayı Galata saray’ı koca 45 dakika savunma yaparken seyretmek için ödemiyor.

Eto’o harikaydı

Antalyaspor’da Rıza Çalımbay’ın Emre ve Aydın’ı oyuna alması hücuma çeşitlilik ve kalite kattı. Ceza alanına bu kadar çok top sokan ev sahibi Sarı-Kırmızılılar’ın elbet bir hatasını yaka layacaktı, Eto’o’nun topa çıkışı da, vuruşu da harikaydı. Antalyaspor’un yenilmesi futbolun adaletsizliği olurdu.

11 Eylül 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Avcı Kerim Frei‘’

Abdullah Avcı’nın 3 senedir nakış gibi işlediği takım hem de ilk dakikada golü bulunca maç net bir biçimde Başakşehir’e döndü. Zira kontratağa müthiş yatkın futbolculara sahip Başakşehir, aynı futbol dilini henüz konuşamayan Fenerbahçe savunma dörtlüsüne ceza kesecek nitelikteydi.

Fenerbahçe son derece doğru savunma yapan Başakşehir’e karşı ilk yarıda pozisyon bulmakta zorlanırken misafir takımın 28. dakikadaki olağanüstü kontratağında Napoleoni’nin vuruşunda Volkan başarılıydı. Gole ihtiyacın olduğunda da savunmayı unutmayacaksın. Çıkarsan cezayı keserler! 32’de Emre serbest atışı kullanırken, ceza alanına harika ortalar yapan Caiçara taç çizgisi kenarında bomboştu ve cezayı Adebayor kesti!

Skor ne olursa olsun, Fenerbahçe’nin üstüne koya koya geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Neto daha ilk maçta çok iyi bir stoper olduğunu gösterdi. Soldado antrenman ve maç eksiği azaldıkça hücumun en değerli oyuncusu olacak gibi gözüküyor. Josef de Souza da tek ön liberolu sistemin ilk oyuncusu olacak. Başakşehir hücuma çıkacağı anlarda çok kritik toplar kazandı ve geçiş oyununu bozdu. Dirar mı Aaatif mı derseniz, Aaatif...

Protestolar haksızlık

Sarı-Lacivertliler’in en önemli iki problemi savunmadaki konsantrasyon eksikliği ve İsmail ile İsla’nın hücuma çıktığında etkili pas üretememesi... Volkan Demirel’e yapılan protestolar ise net haksızlık! Gollerde hatasızdı ve 3 gol kurtardı. Üstelik desteği hata yaptığında vermek lazım tabii, eğer aynı taraftaysanız!

Başakşehir’de Epureanu olağanüstü oynadı. Avcı’nın takımı savunmada kalıp pozisyon vermedi ama üçü bulmak için de kendini çok zorlamadı. 2-2’den sonra bulunan, biri Demirel tarafından kurtarılan, diğeri auta giden iki pozisyon ve ardından gol olan Kerim Frei’nin füzesi iddiamın delili... Cengiz’i satıp koca bir alternatif havuzu oluşturan yönetime de tebrikler. Çıkan oyuncu Elia, giren oyuncu Kerim! 38’den gün olan Emre3 goldeki etkisi ve oyuna yalnızca tekniğini değil, aklını da koyuşuyla bir kez daha alkışa hak kazandı.

10 Eylül 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yeter devrim yapmayın!‘’

Dünden beri sosyal medya ocak ayında yabancı futbolcu sayısı ve niteliği konusunda yapılacağı iddia edilen “devrim” üzerinden yanıyor! Muhtemelen belli sayısına yaş, belli sayısına millilik kriteri vs koyacaklar.

Türk medyası da, medya mensupları da yapılan her yeni düzenlemeye “devrim” başlığı atmaya, “devrim” yakıştırması yapmaya bayılır!

Çoğu zaman bilgisizlikten, kimi zaman da futbolun iktidarındakilere yakınlıktan, kimi zaman da kurum politikaları belirler bu “devrim” nitelemesini…

5149 sayılı yasa çıkar, “Futbolda devrim”, “Stadyumda şiddet bitiyor” naraları atılır.

“Dediğimiz gibi” yasanın yetersizlikleri. Problemi çözmediği ortaya çıkar, gık diyemezler.

Sonra 6222 sayılı yasa çıkar! “İşte bu devrim, her şey çözülecek” derler.

Futbol direktörü atanır, “Devrim” olur.

Kulüplere masraf olmasın diye, “U21 deplasmanlı ligi, bölgesel olur” gık çıkmaz.

U21 yine deplasmanlı oldu, yine “devrim”oldu!

Bir başka devrim primlerde oldu. İlk devrim ilk 24’e kalan takımın tam maçlarda oynayan oyuncularına verilen rekor primdi! 1 milyon euro!

Prim tartışması mıydı, “ganimetin paylaşımında adaletsizlik” tartışması mıydı, hala çözemedik. Ancak, maalesef istese de istemese de, haklı ya da haksız herkes değersizleşti! Ve maalesef milli takımdan soğuyanlar var.

İfrat – tefrit! Yeni bir devrim gecikmedi, “Finallere kadar prim yok.”

Bir “Devriiiim” başlığı daha atıldı çünkü: Artık seyircisiz maç oynanmayacak!

Haydiii devrim yine patladı. Seyircisiz cezası yine var, yeni bir devrime ihtiyaç vardı.

Gecikmedi devrim yapmakta yönetenlerimiz. Devriiim: Seyircisiz maçlar kadın ve çocuklara bedava!

Ayrımcılık var ama devrim be kardeşim. Varsın suçsuz erkekler giremesin!

Yok yok bu sefer kesin bitti, yeni bir devrim! E bilet geldi! Stadyumda 188 kamera var, mmm biliyor musun gözbebeklerine kadar görüntüleniyor

Yaşasın!

Bugün ise TFF başkanı, “Uygulamamızda bir problem yok, talimatlar böyle, kombine alanlar olay çıkartanlara dava açsın” diyor. Masum taraftarı, futbolu korumak başkasının göreviymiş gibi! “Herkesin kimlik numarası elimizde” diyorsanız, hiç değilse hakkını gasp ettiğiniz insanlar o gün stadyumda olanlarla sınırlı kalsın! İlla birilerinin hakkı yenecekse sadece stadyumda olanların hakkı yensin!

Siz maç gitmiyorsanız gitmeyin de, gitmek isteyen masumlara engel olmayın…

Yok yok yeni bir devrime ihtiyaç var!

Öncesinde 18’de 2 altyapı oyuncusu oynatma zorunluluğu vardı, sonra bire indi, sonra bulundurmayana para cezası, sonra o da kalktı!

Yabancı oynatma serbestisi 14’e çıktı, “Devriim” dediler.

Şimdi değiştirilecekmiş, yine “Devriiim” diyorlar.

Bu kadar devrim yapıp, dünyada devlet tarafından bu kadar sübvanse edilen, gelirleri bu kadar yüksek olup, kulüpleri bu denli borçlu, bu kadar az oyuncu yetiştiren, hatta yetiştirmeyen bir başka ülke yok!

Sorun yabancı futbolcu sayısı değil, sorun çocuklarımıza, gelen yabancı futbolcu ile rekabet edecek bir eğitim verememek!

Kulüpleri denetlememek! Avcı giderken size, altyapı ile ilgili bir proje sunmuştu! Ne yaptınız? Okudunuz mu? Fatih Terim mi bilir? Şimdi kim bilir, Tolunay hoca mı? Türk futbolunun altyapı projeleri değişen hocaların bileceği iş mi? Sizin politikanız ne? Üff, ne gereksiz soruyorum değil mi! Zaten Altınordu, Bursaspor, Gençlerbrliği ve 1- 2 kulüp dışında kimsenin de umurunda değil, değil mi?

Ohhh, hep birlikte, yüksek sesle“Marka değeri, marka değeri” diyerek, mutlu mesut yuvarlanıp gidin!

Sayın Demirören dedi ki, “Altyapılarda, eğitimsiz eski futbolcular antrenörlük yapıyor”

“Sizin (bizim) milli takımlarınızda, bölgelerde, kimler görev yapıyor, eğitimleri, deneyimleri ne?” diye soramıyorum, çok iyimser bir yaklaşımla yarısına haksızlık olur.

Sorun yöneticiler!

Siz önce bu futbol ailesinin egemenlerine, onun çevrelerinde yer kapmış, “Bence çok basit” diyenlere değil, bilgiye ulaşıp, fikir üretenlere, futbol emekçilerine, teknik adamlara, spor bilimcilerine bir sorun sonra devrim yapın.

(TÜFAD’a ise sormayın. Serkan Korkmaz’a, “Milli takım senelerdir 3 ismin çevresinde dönüyor. Dördüncü isim Abdullah Avcı. Başka kim var” diyen Demirören’e gık çıkartamayanlar, zaten, “En iyisini başkanımız bilir” diyeceklerdir!)

Mesela ben bir pro-lisans kursunda 29 teknik adamla yabancı sayısı kaç olmalı diye anket yapmıştım, siz de yapın? Neden diye de sorun? Bunu böyle yaparken altyapı için ne yapalım diye sorun? Uluslararası örnekleri inceleyip, sonra bir karar verin. Toplumun genel kabulünü arayın!

“Bence” diyerek, yakın çevredeki 10 kişiyle devrim yapmayın artık, yorulduk!

19 Ağustos 2017, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Altın puan‘’

14 yıl sonra Göztepe, yuvasına gelmiş hoş gelmiş, bir de seyircisiyle gelseydi çok daha iyi olurdu tabii. “Sevinmeyi bilmeyen ‘büyük’ taraftarlar” grubunun üyelerinden Göztepe, taraftar desteğini arkasına alabilseydi, oyun elbette farklı gelişebilirdi. Tamer Tuna’nın “nitelikli” yabancılardan oluşturulan kadroyu takım yapabilmesi için zamana ihtiyacı var ve bu süreçte alınan her puan altın. Üstelik rakip de şampiyonluğun büyük favorilerinden biriyse!

Şans Göztepe’nin yanında

Maçın hemen başında yenen gole Volkan’ın da büyük hatasıyla Castro’nun verdiği cevap takımın coşkusunu, mücadele gücünü artırdı. Ancak yine bir pozisyon hatası sonrası Rotman’ın gördüğü sarı kart Göztepe’nin orta sahadaki direncini düşürdü! 25. dakikadan itibaren dönen her topu Fenerbahçeliler topladı, Valbuena’nın etkili oyunu sonrası maçı bitirecek fırsatları da yakaladı. Van Persie’nin kaçırdığı, Mehmet Topal’ın kafa şununun direğe takıldığı pozisyonlarda şans Göztepe’nin yanındaydı.

Scarione, kullanamadı...

Josef’in topu kaptığını düşündüğü anda Scarione’nin topu çalıp ağlara yollaması Göztepe’yi 3 puan için ümitlendirse de, ilk yarıda 2, ikinci yarıda 1 duran top organizasyonunda gol pozisyonu yakalayan Fenerbahçe 4. fırsatta Skrtel’le golü yakaladı. Göztepe’nin yerleşim hatası da, Fenerbahçe’nin duran toplarda organizasyon becerisi de büyük! Maçın son dakikasında Jahoviç’in ve Scarione’nin kullanamadığı pozisyon da Fenerbahçe’nin şansıydı. Göztepe açısında alınan puanın altın olduğunun altını çizelim ve ekleyelim, 4 sarı kartın ikisi itiraz, biri de vakit geçirmekten. İleride dert olur!

Gollerden klip yapılsa...

Valbuena Fenerbahçe’nin yüreği, aklı. Statik oyunu hareketlendiren, bire birde adam eksilten, etkili paslar yapan Fransız sahanın en iyi oyuncusuydu. Fenerbahçe’nin 1 numaralı sorunu ise Volkan’ın konsantrasyonu. Yeteneklerini bildiğimiz Volkan’ın geçen sezon sonu ve bu sezon başı yediği gollerden bir klip yapılsa kulüp bulamaz!

13 Ağustos 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bari Muslera'yı kaçırmayın!‘’

Muslera’nın sözleşmesi de bitiyor. Dünyanın hemen her kulübü bonservisi elindeki Urguaylıyı almak ister. Yönetimin Galatasaray’da kalmak isteyen büyük kaleciyi de elden kaçırması sonları olacaktır

Galatasaray yönetimi öyle acemice işler yapıyor ki; insan, “Sıradaki hataları hangisi olacak” diye düşünmeden edemiyor. Çünkü yönetim taraftarın en çok sevdiği oyuncuları satarak, yıldırarak yürüyor.

Takımın en gelecek vaadeden futbolcusu Bruma’ydı, sattılar… Satılabilir. Başkanın dediği gibi kariyer planında Almanya varmış!

Takımın dünya çapında en bilinen futbolcusu Sneijder. Yaklaşık 5 milyon euro maaşı var. Başkan, “Gitsen iyi olur” dediklerini geçen hafta açıkladı. O da Florya’da düz koşularına devam ediyor!
Ancak sanki Belhanda’nın sırtında koşuyor! Yönetim öyle kötü yönetiyor ki tüm süreçleri, Sneijder’in formasını gelecekte taraftarın sevgilisi olma adayı Belhanda’ya verdiler. Sneijder’in Galatasarayla problemli olduğunu bilen hangi kulüp bonservis öder, hangisi 5 milyon euro maaş verir?

Kimse vermez! Tudor takıma alsa bir dert, almasa başka dert. En iyisi, “Ne olur bir kulüp bul. Aldığın maaşla farkı Tarık’ta olduğu gibi biz öderiz” demek. Belki demişlerdir ama Sneijder bu, kötü davranışın bedelini ödetir…

Aslında bu yazıyı yazmamın sebebi Muslera. Türk futboluna gelmiş geçmiş “en iyi” yabancı futbolculardan biri. “En iyi” tanımlaması o kadar geniş bir yelpazede ki, içini ne koysanız doldurabilirsiniz. “Yetenekli”, “maç kazandıran”, “şampiyonluk kazandıran”, “saygı duyulan”, “çalışkan” vs…

Sosyal medya hesabımdan yaptığım ankete göre, taraftarın en sevdiği oyuncu. Ankette Muslera yüzde 52 ile birinci, Sneijder yüzde 21 ile ikinci, Bruma yüzde 19 ile üçüncü.

“O da soru mu abi tabii ki Muslera”, “Muslera şıkkı gereksiz sonrası tabii Sneijder” vb cevaplar var!

İki hafta evvel, kariyerinin sonuna kadar Galatasaray’da kalmak istediğini açıkladı. Galatasaray yönetiminin kendisi ile yaptığı görüşmede geçen sene aldığı ücretin biraz altında bir teklif yaptığını öğrendim. Yeni gelenlere sonsuz cömert yönetimin, taraftarın sevdiklerine hoyratlığını hatırlayınca şaşırmadım.

Belhanda’ya ödediği 8 milyon euro bonservisin dışında senelik yaklaşık 4.5 milyon euro, Gomis’e hem 2.5 bonservis, hem 2.5 imza parası, hem senelik 3.350 milyon euro, Maicon’a 7 milyon euro bonservis ve senelik yaklaşık 3 milyon euro ödeyenler, taraftarın en sevdiği oyuncuyu elinde tutmak için iyi bir formül bulmak zorundalar.

Ancak 15-20 milyon euro vererek alınabilecek bir kaleciyi, doğru hamleleri yapamadığı için elinden kaçıran yönetim, stadyumda maç seyredemez!

10 Temmuz 2017, Pazartesi 23:40
YAZININ DEVAMI