‘’Neredesin ey sorumluluk!‘’
Taraftar, kulüp ya da takım taraftarı değil, kendine taraftar! Her koşulda sevmiyor, takıma destek vermiyor. Canı sıkıldığında önce yönetime, sonra yönetime, sonra bir daha yönetime saldırıyor.Ergun Gürsoy’a, “Bunadın sen artık” diye bağırıyor. Niye? Hakem satın almıyor diye mi? Galatasaray’a maç bağlantısı yapmıyor diye mi? Bilet alışverişi bitti diye mi? Gürsoy artık kimseye hakaret etmiyor, “Galatasaray’ın hakkını korumuyor” diye mi? Bu güzel havada 25 bin kişilik stada, 11 bin kişinin gelmesi üzerine, “Bizde 50 binlik stada ihtiyaç yok” demesi üzerine mi? Ayıptır, bu nasıl taraftarlık? Yönetim istifa! Bu ve alkışlı protesto belki iyi ama çözümsüzlükten, baskıdan başka ne işe yarıyor ki? Aylardan ekim, kongre martta, aday var da, biz mi bilmiyoruz?Bütün yük futbol şubesinde. Çünkü taraftarın ne Galatasaray’ın kurtuluş projelerine yaptığı ve yapacağı bir katkı var, ne de ilgisi... Proje hazırlayıp, çıkacak aday da yok.Denizlispor maçında yaşananlara bakınca Galatasaray’ın takım olmaktan çıkıp, “yeniçeri ocağı”na döndüğünü görüyor ve üzülüyoruz. Takımdan bir tek kişi, “Çok gol kaçırdık, hata bizde” demez mi! Kötü bir yönetim gösterse de, hatta kötü niyetli olduğu ileri sürülse de, bu maçın faturası yönetime ya da hakeme çıkar mı?Hakan daha 15 yaşındayken güle oynaya attığı golleri Dereli yüzünden mi kaçırdı? Ya Necati? Ya da Ümit, ya da Song? Futbolda kalmak lazım.Kim sportif direktör? Bülent Tulun. Yönetimin futbolu teslim ettiği profesyonel. Futbolcular hakeme saldırıyor, o, sözüm ona, futbolcuları çekiyor! O esnada Denizlisporlu futbolcuları soyunma odasına götürmeye çalışan Denizli kaleci antrenörü, yine kendi sporcularına, “Bunlar niye ağlıyor, galibiyeti biz kaçırdık” diyor. Tulun koşa koşa ona gidip, orta parmağını çıkartarak, “Sana giren çıkan mı var!” diyor. Salih hoca “Terbiyeli olun” dedikten sonra, Tulun, Can Çobanoğlu’na gidip, “Kim bu adam? Senin olduğun yerde nasıl çalışır!” diye şikayet ediyor. “Nasıl tanımazsın Bülent? O Galatasaray’ın eski kalecisi Salih Sayar” cevabına da aldırmıyor, “Tesadüfen oynamış” diyor!Aklı, soğukkanlılığı temsil etmesi gereken Tulun böyle yapar da, Hasan soyunma odasının önünde, “Biz alınterimizle para kazanmaya çalışıyoruz. Emeğimizi çalmayın, hırsızlık yapmayın” diye bağırmaz mı? Bağırır. Hakem kötü niyetliyse bulunmaz fırsat. Kötü niyetli değil, ama kötü bir maç yönettiyse, duymasın mı? Duyarsa da mı “hırsız”! Ya da bir diğer ‘milli geveze’ kapının önünden geçerken, “Şerefsizler” diyorsa, onun profesyonelliğinden, sorumluluğundan kim bahsedebilir? Bir tane soğukkanlı, akıllı insan kalmadı mı Galatasaray’da? Dünyanın başka hiçbir yerinde lider takımın taraftarı tribün yakar mı? Ya da iyi bir futbolsever tribün yakar mı? evinizi yakın kardeşim. Kamu alanına niye zarar verirsiniz? Sevgiden mi!Bir de Orhan var. Mükemmele yakın oynamaya başladı. İki çapraz bağ ameliyatı geçirmiş bir sporcunun futbola dönmesi bu kadar zorken, her geçen gün üstüne koyuyor. Ancak o kadar anlamsız sarı kartlar görüyor ki, insanın aklı almıyor. Milli takım eski mentörü Turgay Biçer, Denizlispor’da çalışıyor. Bu takımın, bu şubenin her bireyinin bir mentör ya da spor psikoloğuna ihtiyacı yok mu? Bu mu Türkiye’nin batıya açılan penceresi! Herkes dursun, düşünsün. Ben nerede yanlış yaptım, yapıyorum diye... Bu sporcular, futbol şubesi, taraftar birlik olmayı başarır, keyifle yarışmayı denerse, şampiyon da olur. Ama böyle kaotik bir duygu sarmalıyla, sevgisizlikle şampiyon olsa ne olur, olmasa ne olur...
‘’Fatura forvete‘’
Ligde sondan ikinci durumda bulunup, 3 önemli eksikle sahaya çıkan Denizlispor iştahlı oynuyor, her yerde ev sahibine 3 kişiyle basıp alan daraltıyor, sürekli pas hatası yapan Galatasaray 5 paslık mükemmel bir organizasyonla Hasan’ın ayağından golle buluşuyordu. Sonrasında Galatasaray defansı öyle bir yaslandı ki 18’ine sürekli hücum deneyen ve dönen her topu alan Denizli Mustafa Keçeli ile bir de pozisyon yakaladı. Mondi, Erciyes maçının son dakikasında olduğu gibi, yatmadı ve yine kurtardı.20. dakikadan sonra Denizli’nin temposu düşünce Sarı-Kırmızılılar maçı kopartacak bir çok pozisyon yakaladı. Hasan her yere yardıma koşuyor, İliç’in futbol zekası ve tekniği Sarı-Kırmızılılar’ı pozisyon üstüne pozisyona sokuyordu. Ümit, Hakan (2) ve Orhan’la net pozisyonları değerlendiremeyen Galatasaray devreyi yalnızca tek farklı önde kapatıyordu.İkinci devre yine eski günlerini arayan Hakan’ın kaçırdığı yüzde yüzlük fırsatla başladı. Denizlispor ise artık Yusuf’un organizatörlüğünde çok adamla gelmeye başladı. Ömer Rıza’nın gollük vuruşunu Mondi tokatladı, top direğe takıldı. Forvet mesajı hala almamıştı. Bir sonraki atakta Mikka, İbrahim Çelik’in güzel pasını harika bir şutla gol yaptı. Şuursuzca şişirerek oynayan Sarı-Kırmızılılar bir sonraki pozisyonda da şanslıydı. Song’un ıskasında Ömer Rıza bir daha direğe takıldı. Kalan dakikalarda Galatasaray şuursuz, Denizlispor kontrollüydü. Cepheden gelen topları Kratochvil, Burak ve Souleymanou rahatlıkla topladı. Göbekteki Denizlili futbolcular ayağa ve çizgiye oynayarak hiç sıkılmadı. Hakan ve Necati 2 pozisyonda topu yine gökyüzüne yolladı. Hücum futbolcuları defansa yardım etmedikleri gibi yakaladıkları fırsatları değerlendiremeyerek kaçan 2 puanın sorumlusudur!Bir kaç da küçük not: * Yönetimi istifaya çağırıp, başkalarına küfretmektense bu güzel havada maça gelmeyen, takımı itmeyen arkadaşlarınızı suçlayın. Takımınızın desteğe ihtiyacı var.* Şişmanlamış gözüken Selçuk Dereli kötü bir yönetim gösterdi. Serdal’a sarı kart göstermek için 50 metre koşması da ayıp (futbolcuyu yanına getiremiyor), Mondragonu topu 1 metre geriden oyunu başlatmadığı için cezalandırması da. (Zira Mondi yalnızca 1 metre ileriden kullandı). Bir de oyuncularla diyaloglarındaki yüz ifadesine baksın. Otoriter bir ifade mi, nefret mi var! Ona FIFA kokartı verenleri bir kez daha kutluyorum!
‘’Herkes için adalet‘’
Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 9 hafta gibi kısacık bir sürede diğer 2 büyük rakibinden bu kadar önde olması, o takımların futboluna ait bir kalite göstergesi midir, yoksa diğer kulüp yönetimlerinin beceriksizlikleri ya da talihsizlik silsilesi mi? Hepsi...Hoş güçlüyseniz yönetenler de bilinçaltlarındaki korkularla sizin haklarınızı ziyadesiyle korumaya soyunuyorlar... Mesela hakemler, tekrar söylüyorum ki yönettikleri maçlarda bilinçaltları Galatasaray ve Fenerbahçe’nin aleyhine oluşabilecek durumlarda, onların neredeyse kulüp yöneticisi kadar hassas davranmasına neden oluyor. Yoksa Serdar Tatlı gibi bir hakemin Song’un tüyler ürperten teşebbüsüne kart vermemesi ya da Erol Ersoy’un Anelka’nın kendini atışını penaltıyla cezalandırmasını nasıl açıklayabiliriz ki... Hiçbir zaman “Hakemler Fenerbahçe’yi, ya da hakemler Galatasaray’ı tutuyor” demeyeceğiz, diliyoruz ki, “Hakemlerimiz gördüklerini aslan gibi çalıyor” diyeceğimiz günler de gelsin!Fenerbahçe her açıdan çok güçlü. Gücünün karşılığını hiç bir şey oynamadan da alabiliyor. Belli ki Şampiyonlar Ligi’nden sonra Süper Lig angarya geliyor. Daum muhakkak yedek kulübesindekileri verimli kullanmanın bir yolunu bulmalı... Galatasaray da anormal bir hücum zenginliğine sahip. Onlar da kötü oynadıkları maçları bile çevirmeyi başarabiliyor. Hakan çok iyi oynamasa da attığı gollerle kendine geliyor. Gerets, Saidou’nun yalnızlığına çare bulabilirse, Şampiyonlar Ligi’ni asla hafife alamayacak Fenerebahçe’yi geçebilirler...Keşke bu “güçlü” laflarını Beşiktaş ve Trabzonspor kulüp yönetimleri için de söyleyebilseydik. Her iki kulüpte de yönetimler açısından ses birliği yok. Teknik adamlarla sporcular arasındaki iletişimin iyi olduğunu iddia etmek saflıktan öte bir şey değil. Futbolcularının birbirlerine bağlılıklarından, takım olmalarından bahsetmek de mümkün değil! Onları bu sezon için diğer 14 takımdan ayıran özellikleri naklen yayın gelirlerinden aldıkları anormal pay farkı... Beşiktaş için bu hafta hakem talihsizliğinden bahsetmek mümkün değil ama İsmet Arzuman’ın Trabzonspor aleyhine verdiği penaltıyı nasıl açıklayabiliriz. Galatasaray ve Fenerbahçe aleyhine verilen böyle bir penaltı hatırlayan var mı? Güç budur, güçlüyseniz hiç değilse direkt olarak hakkınız çalınmaz!Denizli’de yalnız Güven’in bacağı değil kalbimiz de kırıldı. Yılmaz’a ise en az Gökdeniz kadar sevgi göstermeliyiz. Çünkü o hiç değilse o pozisyonda faul yapmaya gitmedi. Olur böyle kazalar...
‘’Büyüksünüz!‘’
Feci bir futbol haftası daha yaşadık. Fenerbahçe’nin PSV, Beşiktaş’ın Malmö maçlarından galibiyetle ayrılması içimizi ısıtsa da Galatasaray’ın sıradan bir rakibe sıradan bir futbolla elenmesi üzüntü vericiydi. Daha üzüntü verici olanı 500 yıllık kültür birikimine sahip olmakla övünen camianın taratarları en az onlar kadar üzülen Ergun Gürsoy’u tartaklamayı dahi deniyordu! Ne birikim!Sonra yıllarca unutulmayacak bir hakem kararı geldi, takke düştü kel göründü...72. dakikaya 2-0 önde giren Konyasporlu futbolcular Mehmet Yozgatlı’nın ortasında Anelka’nın elle ağlara gönderdiği topa, Özgüç Türkalp “gol” kararı verince darmadağın oldular. Anelka, “sarı kart görmesem” diye bakarken hakemin santrayı göstermesi üzerine “Gerçekten büyük kulüpteymişim, gerçekten!” duygusunu yaşamıştır. Hakem görmedi, yardımcı görmedi, 4. hakem görmedi. Karar yalnız Konyalı değil, hiç bir futbolseverin içine sinmedi. Fenerbahçe’yi bu sezon yenen ilk belki de yenecek tek takım olma hayalini gerçekleştirmeye 18 dakikası kalan Konyasporlular mağlubiyetin ardından Aykut Kocaman’ın “teknik direktörlüğü bırakma kararıyla” bir kez daha sarsıldılar. “Bu düzen, bu sistem kurban istiyor. Böyle olacaksa bana para vermenizin de anlamı yok. Ve benim gücüm kalmadı” diyen Kocaman, göz göre göre emeklerinin, hayallerinin çalınmasının travmasıyla (doğru olmayan) “şık” bir karar verip, anlamlı bir protesto yaptı. Üzücü olan taraf Rize’den sonra Konya’da da el yordamıyla galibiyetin kapısını aralayan Fenerbahçe camiasında hocasından yöneticisine tek kişi pozisyon hakkında yorum yapmadı. Yakışmadı. Kocaman’ın İstanbulspor’un başındayken Fazlı’nın elle atıp, galip gelmelerini sağlayan gol sonrası, “Böyle atılmış bir golle galip geldiğimiz için üzgünüm” demecini hatırlayınca Daum’la farkını da gözleme şansımız oldu...Hakemin kararı utanç vericiydi, Fenerbahçe yönetici ve teknik adamlarının suskunluğu ve memnuniyeti üzüntü vericiydi, ya diğer 3 büyüklerin pankart dayanışması!Rezalet!El değmemiş bir lig istiyorlarmış! Mesela Malatyaspor’un en az 3 maçta puanlar kaybetmesine sebep olan hatalar hakkında bir görüşünüz var mı? Neden pankart yalnızca sizlerdeydi... Mesela lig dördüncüsü Kayserispor’un da maçı vardı dün. Fenerbahçe’nin hakem hatasıyla kazandığı puanlar sizi şampiyonluk yarışında geri bıraktı da, onları bırakmadı mı? Kayserispor Beşiktaş ve Trabzonspor’dan 4’er puan ileride... Bu fırsatçılık adil yarışma için değil... Taraftar tepkisini kendilerinden federasyona ve rakip camiaya yönlendirmek için. Adalet yalnızca hakem kararlarıyla sağlanabilecek bir şey değil. Dayanışmacı büyükler, Fenerbahçe’ye öfkeliler ya bakın, perşembe günü nasıl 4 büyükler olacaklar! Adil yarışma isteyenler elbette gelirlerin başarıya göre adil dağıtılmasını da isteyeceklerdir. Yarınki kulüpler birliği toplantısından sonra “devrimci” federasyona paraları adil dağıtın çağrısı yapılınca bakın nasıl kaynaşacaklar!Galatasaray-Trabzonspor maçı da oynandı bu arada. Orhan Çıkırıkçı genç Tolga’yı aslanlara yem yaparken, tribündeki yeni teknik adam futbol fakirliğine akıl sır erdiremiyordu. Özhan Canaydın taraftarı protesto için maça gelmemiş, gelenler de hiç bir günahı olmayan Fatih Tekke’ye hakaret etmeyi seçmişti. Biz tribünde coşku, heyecan görmeyi, sahada da kaliteli futbol seyretmeyi çok bekleyeceğiz herhalde...Kayserililer 3 ve 4. sıradaki yerlerini korurken zerafetleriyle de dikkat çektiler. Skor 0-0’ken golle bitebilecek bir pozisyonda rakip arkadaşı sakatlandığı için Zafer’in topu taca atması Vestel’i galip kılarken, maç sonrası konuşmasında genç teknik adam Mustafa Uğur’un sözlerine Levent Eriş ve Zafer’i kutlayarak başlaması Daum’la farkını ortaya çıkarıyordu.Bu arada iki teknik adamın basın toplantısı düşündürücüydü. Lorant medya mensuplarına, “Bana aptal aptal sorular sormayın” derken, Gerets de soru soran bir gazetecinin beğenmediği sorusuna “Sen provokatör müsün?” sorusuyla cevap veriyordu. Beyler unuttular, onların işi soruları cevaplamak... Beğenmediği soru olursa zarif bir insan, “Ben bu soruyu yanıtlamıyorum” der olur biter. Yani bu cevaplarla gazetecilerin mesela Lorant’a, “Niye bu aptal taktikle oynadınız” deme hakkı doğmaz mı! Önce zerafet...(Bu federasyon başkanını başta Aziz Yıldırım, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı destekledi. Tahkim Kurulu’nun oluşumundan, Disiplin Kurulu’nun oluşturulmasına herkes müdahale etti. Şimdi bağırıyorlar. El değmemiş bir lig diye... Federasyonun yönetmeliklerini de, federasyon asbaşkanı Şekip Mosturoğlu’nu da tanımıyorlar. Böyle başa böyle tarak mı demeli, bu iş buraya kadarmış mı bilmiyorum ama federasyonun saygınlığının bittiği kesin. Genel Kurul yakındır...)
‘’Aşağıdakiler yukarıdakiler‘’
Önce Fenerbahçe... Çünkü onlar ligin dördüncüsüyle oynadılar. Tek pozisyon verirken 10’un üstünde fırsat yakaladılar. 2 sene şampiyon oldular, üstüne Appiah’ı aldılar. Avrupa Kupası maçlarında ön libero olarak yalnızca Aurelio’yu kullanan Daum, Brezilyalı’nın yanına Appiah ve Selçuk’u monte edince defans da forvet de rahatladı. Nasıl olup da kalitesini tartıştıklarını bilemediğim Anelka 1 ay antrenman yaptı, formunu yakaladı ve Fenerbahçe sahip olduğu değerlerle rekorlar kıracak bir güç ve ivme yakaladı. Ligin son 4 maçında alınan sonuçlar normal, Milan’da puan bırakılması anormal... Büyüklük kriterlerini tamamlamak için bir kaç fırsat daha var. Avrupa’da bir hesap açma zamanı geldi. Daum maça ilişkin tüm uyarılarını maçtan önce değil de, 90 dakika boyunca yapmayı sürdürürse, Fenerbahçe, PSV’yi de Kayserispor gibi eli boş, hatta bir çuval golle gönderebilir...Sonra Galatasaray... Galatasaray’a her zaman ters gelen Samsunspor engeli iki golle aşıldı. Hakan Şükür ve Cihan gibi önemli iki oyuncunun eksikliği takımın dengesini bozabilirdi. Bozmadı... Heainz’le başlayan gol kaçırma yarışı Volkan’ın kaçırdığıyla tamamlandı, arada Necati 2 gol pasını biri şahane 2 kafa şutuyla tamamladı...İzleyenler beğenmediler ancak güçsüz de olsa, Samsunspor’a yalnızca 2 pozisyon verip 10’a yakın pozisyon yakalamak alkışa değer. Alkışa değecek başka şeyler de var. Gerets’in oyuna müdahaleleri... Kafa kafaya girip pas kavgası yapan Necati ve Hasan Şaş en iyi iki arkadaşmış. Bunlar bir de birbirlerini sevmiyor olsalar, ne olurdu düşünmesi bile güç! Hasan iyi oynadı, Necati’nin uyarısını tepkiyle karşılayıp horozlandı. Arkadaşının ikinci golünde gidip onu kutladı ama o göbekte pas istediğinde vermeyince Gerets tarafından kenara alındı. Kişisel hesaplaşmalar takıma zarar verecekse, kralından vazgeçerim dedi Gerets. Bu onlara ders olsun. Kavga sorumsuzca, Necati’nin uyarısı haklıydı. Galatasaray o ana kadar 2 korner kazandı, paslaşarak kullanılması yüzünden 2 top da ceza sahasına inmedi! İyi orta gol getirir. Aynen Ankara’da Jaba’nın attığı gibi... 15 dakika oynasa da Zafer çok çok iyiydi. Ümit Abisi istatistik kovalamak yerine kendisine pas verseydi, belki gol de gelecekti... Son bir not daha... Heinz’ı kimse beğenmemiş, ben beğendim. topu iyi kullanıyor, pozisyona giriyor. Gol de yapacak, gol pası da... İliç ile ilgili görüşüm değişmedi. Onun yeri kulübe, iyi bir Altan onun yerine.Aşağıdakilere de Beşiktaş’la başlayalım. Rıza Çalımbay gitsin mi, kalsın mı tartışması bitti. O gidecek. Ancak ya futbolcular? Çoğunda millilik apoleti bulunan futbolcular taktik de kötü olsa, diziliş de kötü yapılsa nasıl bu kadar kötü oynar... Bir ver kaç, bir ikiye bir yapılmaz mı! Bu Beşiktaş’ın maçlarını seyretmektense, halı sahada herhangi bir maçı seyretmeyi tercih edeni suçlayabilir misiniz? Orada ikiye bir var, ver kaç var, çalım var, mücadele var, hırs var, eğlence var. Beşiktaş’ın maçında yok!Altay hafta içerisinde Ankaraspor’a 6 gol attı. Beşiktaş 3 tane şut atmadı, Jevriç bir kere yatmadı!Yönetim Rıza Çalımbay hakkında ne karar verirse versin, profesyonellikle ilişkisini kesmiş, profesyonelliği bir tek anlaşmasının karşılığı paranın tahsilatı sanan futbolcuların takımla ilişiğini kesmeli. Bir şey oynamayıp, dedikodu yapan, ikilik yaratan kimse, hemen ama hemen gönderilmeli. Bunlar, gelecek yeni hocayı da yerler...Maçın genelinde penaltı dahil 7 net pozisyon kullanamayan Bordo Mavililer, kaleci Jeferson’un ikramıyla geriye düştükleri karşılaşmayı yine Meduna’nın ayağından yedikleri golle 2-0 yenik bitirdiler. Trabzon tarihinin en önemli futbolcu ve teknik adamlarından biri Şenol Güneş’in istifasıyla yeniden antrenör arayışına girdiler. Öyle bir sevgi var ki, boğuyor insanları... Bu süreç artık yönetimin de genel kurul kararı alma sürecidir. Borcu harcı olmayan, kim ne derse desin oyuncu kadrosu çok kaliteli Trabzonspor’un, bu krizleri aşamamasının sebebi futbol yorumcularının değil, sosyologların çözeceği bir sorundur. Çok yazık oluyor...Denizlispor da küme düştü. Bence... Fair Play’in, centilmenliğin kalesiymiş orası... Kendilerine tarihlerinin en iyi iki sezonunu yaşatan Giray Bulak’a daha maçın ilk dakikasından itibaren küfretmeye başlamışlar. Bulak dönüp protokol tribününe, “Susturun şu adamları” demiş, küfür kafir devam etmiş. Maçtan sonra da, “topu topu 20 kişi. Yönetim uğraşmayacaksa bıraksın ben halledeyim. Bana da bırakmıyorlar, üstelik halletmiyorlar” diyordu. Yönetim hocayı bıraktı, o taraftarı sahiplendi. Allah mesut etsin! Bakalım yeni hocayı ne zaman yollayacaklar. Turgut Dalaman da istifa etti ki, yönetimden hocasını küfüre layık görmeyen birini görmek sevindirici. Artık şampiyon olsalar hikaye...Ankaragücü’nün Diyarbakır’ı 3 golle geçmesi, onlar açısından sevindirici. Muhtemelen taraftar bu hafta, “Yönetim istifa” demeyecek, oyuncularını destekleyecektir. Rizespor’un sayılmayan golü temiz. Ancak hakem kararıyla 2 puan yitirmiş Cengiz’in, “Ne yapalım yani. Hocayı tokatlayamıyoruz da” demeci yanlış. Haklı olmak kadar, haklı kalmak da önemli. Kocaman’ın kendisini tekrar futbola kazandırmak için uğraştığı Ceyhun, iki kırılma anında topu iyi kullansa tartışma da olmayacaktı. Ziya Doğan fizik kalitesini mükemmel hale getirdiği eski takımına, fizik kalitesi zayıf takımıyla yenildi. Mesut Bakkal’ı tebrik etmeliyiz, ancak onun da Doğan’a bir teşekkür borcu var...
‘’Olağanüstü!‘’
İnönü’deki derbiyi görünce insanın içinden Fenerbahçe ile Beşiktaş senede 10 maç yapsa diye geçiyor. Her maç nefes kesiyor, ancak son maçlarda hep Beşiktaş kazanıyordu, bu kez Fenerbahçe Beşiktaş’ın soluğunu kesti... Anelka’nın golü enfesti. İngilizler bir adama 10 milyon pound veriyorsa elbette vardır bir hikmeti... Maç çok kaliteli olmasa da iki takımın, takımlarını ayakta tutan yıldızları vardı. Fenerbahçe’de Rüştü’den kaleyi artık herhalde tamamen devralan kalecisi Volkan, çift ciğerli Serkan, Selçuk, Tuncay ve Anelka, Beşiktaş’ta Cordoba, İbrahim Toraman, Koray, gördüğüm en iyi orta saha oyuncularından Kleberson... Bir tek Okan eksikti. Okan’ın eksikliği, “akıl”, “kalite” eksikliği olarak nüksetti. Ona sormak lazım, bitmiş bir maçın ardından Diyarbakırsporlular la hesaplaşmak senin işin miydi?Sarı-Lacivertliler’in en önemli farkı özgüveni artmış, bıktırana kadar pas yapan bir “takım” olması... Bir de Daum tutmasa!Beşiktaş’ın en büyük dezavantajı ise forvette belli, Ümit Karan’ın attığı gol sayısı 9, Beşiktaş’ın 7... Dünyanın başka bir yerinde rakip takım taraftarının stadyuma giriş yasağı var mı bilmiyorum. Bir kulüp taraftarının, taraftarı olduğu takımın maçına gitmesini yasaklamak, İstanbul gibi bir metropolde “acz” ifadesi değil midir? Emniyet stat kapasitesinin yüzde 5’i kadar bir topluluğu kontrol etmeyi, ya da korumayı başaramaz mı? Bu yasak kalkmalı, hemen!Öte yandan stada gelen 100 küsür Fenerbahçe taraftarı İnönü’den ayrılırken kendilerine gaddarca vurulmasının hesabı en azından o polis memurlarından sorulmalı. Polisin oradaki görevi güvenlik önlemi alıp, taraftarı korumak. Taraftarı jopla akıllandırmak değil! Bir suçları varsa, tutuklarsınız...Bilmem Necati ne der?Ümit Karan formayı Gerets’den aldı, sırada Fatih Terim var. Önce Necati’ye şahane iki pas attı, Necati ikisinde de Bülent’i kolay aştı. Maç krize giriyordu, 40 metreden gelen topa şahane bir vole çaktı. Galatasaray farkı açtı. Durmadı, Hakan’a 2 “al da at” pası verdi. Hakan yine zorunu yaptı. Zaten o da patlarsa 4-1-5 oynayan Galatasaray’ın bir maçı 8-9 golle bitebilir. Bu anlayışla zaten Galatasaray her halükarda gol yiyecektir. Hasan Şaş eğer sezon başında olduğu gibi basit oynamayı seçmez, cilaladığı yıldızlığıyla kendine oynamaya devam ederse, Galatasaray’a da, kendine de yazık eder...Necati’ye gelince... Oynadığı futbol ve tavırlarıyla Galatasaray’a çok katkı yapan başarılı futbolcu geçen hafta abuk subuk bir demeç verip, medyaya ne yazıp yazmayacağını öğretmeye kalkmıştı. “Hakan abi ile biz beraber 40 maç oynadık. Ümit Karan konusunda hocamızı kimse eleştirmesin. Takıma zarar veriyorlar” demişti. “Ümit Karan oynamalı” diyenler haklı çıktı. 2 güzel gol attığı gibi, kendisine de 2 tane attırdı. Hakan’a da 2 çok kolay pozisyon hazırladı. Oysa, Necati bir, ikiye birde Ümit’e pas vermektense şut attı, Ümit’in bir çok güzel koşusunda yine pas yapmadı. Medyayı eleştirmektense, sahada ne yaptığını iyi bilmek, arkadaşın müsaitken pas vermek lazım. Yoksa Galatasaray’a zarar verir!..Bu arada ligde 6. hafta itibarı ile gol atan futbolcu sayısı 80, gol pası yapan futbolcu sayısı 68. Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı forveti Hakan Şükür’ün gol sayısı da 0, asist sayısı da... Hakan artık kendine gelmeli!Sivas’a saygıTrabzonspor kendi kendine karıştı. Önce Gökdeniz takımdan uzaklaştı, sonra da hiç hesapta olmayan bir şekilde Szymkowiak sakatlandı... Hemen ardından deplasman bile sayılmayacak maçta Sivasspor’a 3 puan kaptırıldı. Daha doğru ifade; Sivasspor, Trabzonspor’u ateşe attı. Yeni kurulan bir takım olmalarına rağmen müthiş disiplinli, müthiş yardımlaşmalı ve şahsiyetli bir ekip olmayı başaran Sivassporlular neredeyse pozisyon vermeden galip geldi.Trabzonspor senelerdir ligin en iyi futbol oynayan takımı olmasına rağmen, yalnızca şampiyonluğa ulaşamadığı için eleştiriliyor, sürekli baskı altındaki teknik adam ve futbolcuların aidiyet duygusu törpüleniyor. Tahmin ediyoruz ki, şimdi genel kurul tartışmaları başlayacak. Borcu olmayan, kaliteli kadroya sahip Trabzonspor okyanusu aşıp, derede boğulacak. Soğukkanlılık zamanıdır!Kayseri’nin işine bakİki Kayseri takımı da hayati maçlarda şahane skorlar yapmaya devam ediyor. İki kadro da tepeden tırnağa yenilenmesine rağmen bu kadar başarılı oluyorsa, en azından korkulu rüya görmeyeceklerdir. Ve transfer bir sanattır... Giray Bulak, Timuçin için, “1.67 boyu var. Tamamı yürek!” diyordu. Haklıydı. Erciyes’e şahsiyet kazandırdığı gibi, Denizlispor çok zayıfladı. Cenk ve ülkenin en iyi stoperlerinden Bouazizi de unutulmamalı.Ankara’nın durumu tatsızSon 3 sırada 2 Ankara ekibi var. Ankaragücü ve Gençler karşılaştılar, kazanamadılar. Ankaragücü taraftarının her maç yönetimi istifaya davet etmesinin takıma bir katkısı olmadığı kesin. O enerji takıma lazım. Gençlerbirliği bir şekilde bu sıralardan kurtulacaktır. Çünkü kadrosu forvet dışında çok çok iyi. Ancak Ankaraspor nasıl 5 büyük takımdan biri olacak, imkansız. Seyirci yok, konsantrasyon yok. Parayla saadet olmaz. Denizlispor rakibin acemice eksildiği maçta Malatya’yı yendi, biraz morallendi. Malatyaspor devre arasına kadar ne kazanırsa kârdır! Konya ise Kocaman’la tepelere doğru yürüyüşünü sürdürüyor. Aykut hoca sürekli kendine ihanet eden Ceyhun’u Türk futboluna bir kez daha kazandırıyor...(Not: 3 büyükler Avrupa Kupası’nda ikisi çok zayıf 3 rakibe de mağlup oldular. Asıl gerçek ve ürkütücü durum budur!)
‘’Kritik dava‘’
Kendisini, muhabirimiz Cüneyt Karakaya’nın, “Ağabey, Galatasaray’da yapılan başarısız transferlerin perde arkasını anlatacak birini buldum. Yalnız Futbol Federasyonu’nda görevli olduğu için izin almamız gerektiğini söylüyor. İzin alırsan, gündem yaratacak açıklamalar alacağımızı düşünüyorum” dedi. Ben de hemen Futbol Federasyonu Asbaşkanı Hasan Doğan’ı aradım ve “Cenevre’deki temsilcinizle Galatasaray’ın transferlerini konuşmak istiyoruz. Sizin izin vermeniz gerekiyormuş. İzin verirseniz konuşabilir miyiz” dedim. Hasan Doğan bana, “Federasyon ile mi ilgili konuşacak” sorusunu yöneltti. “Hayır. Sanıyorum Galatasaray’daki transfer yanlışlarını açıklayacak” dedim. Bunun üzerine Sayın Doğan, Levent Bıçakcı ile konuşup, bana döneceğini söyledi. Ve en nihayetinde izin verildi. Cüneyt, çok çarpıcı bir röportaj yaptı. Galatasaray Yönetimi büyük bir rahatsızlık yaşadı. Hemen birkaç gün sonrasında da Tunç Üner’in görevine son verildi. Hasan Doğan bana, “Tunç Üner yetişkin bir insan. Elbet söyledikleri kendisini bağlar” da demişti.Tunç Üner hakkında kulağımıza gelen dedikodular vardı. Üstelik yenilir yutulur gibi değil... Üner sözüm ona Haluk Ulusoy’un oğlu Saffet’in eğitimine yardımcı olsun diye Cenevre’de kendisine bir iş yaratılmış bir insandı. Kendisiyle bu olaydan sonra konuştuğumda önyargılarımızı kıracak açıklamalar yaptı. Kendisi Türker Aslan’ın ve Metin Kazancıoğlu’nun ricası üzerine Saffet’in okul kayıtlarına yardımcı olduğunu, göreve ise Saffet’in eğitimi bittikten 4 ay sonra başladığını söyledi. Federasyon Temsilciliği yaparken aynı zamanda menacerlik yaptığı iddialarını kesin bir dille reddetti. Göreve başlamadan önce bütün sporcuları ile ilişkisini kestiğini belirtti. Galatasaray Liseli bir kongre üyesi olduğu için de daha önce Özhan Canaydın’a, “Dünyanın her yerinde iyi bir iletişim ağım var. Transferde yanlışa düşmemeniz için bilgi edinmek istediğiniz futbolcular hakkında bilabedel kulübüme katkı sağlamak isterim” dediğini de dile getirdi. Neticede Tunç Üner, Futbol Federasyonu’ndaki görevinden kovuldu. “İzin almama rağmen konuştuğum halde beni kovuyorlar” diyerek Cenevre’deki iş mahkemelerinde Türkiye Futbol Federasyonu’na dava açtı. Sözleşmesinin kalan süresindeki maaşını istiyor ve bunun karşılığı 350 bin Dolar. Kendisi izin aşamasında ben de bulunduğum için beni şahit göstermiş. Ben Hasan Doğan ile aramızda geçen konuşmayı ve iznin alındığına ilişkin bir ifadeyi İsviçre’ye gönderdim. Tunç beyin ricasına rağmen işlerimin yoğunluğundan davaya katılamayacağım. Ancak davanın sonucunu merakla bekliyorum. Tunç Üner’in kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek işten çıkarmaları halinde ödeyecekleri miktar 50 bin doları geçmeyecekti. Ancak Galatasaray Kulübü’nün şikayeti üzerine olduğu öne sürülen operasyon Futbol Federasyonu’nun belki de ekstra 300 bin dolar ödemesine neden olacak. Federasyon adına mahkemeye Hasan Doğan’ın katılacağını duymuştum. Hasan Doğan aramızda geçen konuşmaları aynen aktaracaktır. Galatasaray Kulübü de Futbol Federasyonu’nun ricası üzerine Sinan Kalpakçıoğlu’nu gönderiyormuş. Sinan Kalpakçıoğlu’nun ne diyeceğini bilmiyorum ama Tunç Üner’in elinde Galatasaray Kulübü antetli ve Başkan Yardımcısı Turgay Kıran imzalı, “Kendisiyle hiçbir problemimiz ve ondan şikayetimiz yoktur” yazısı olduğunu biliyorum. Bu davayı federasyon kaybederse alelacele karar verip federasyonu hesaplananın dışında tazminata mahkum edenlerin bunu bir şekilde tazmin etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Hukukçuysa hukukçu, başkansa başkan...
‘’Ümit'in çilesi biter‘’
Hakan Şükür milli maçlar dahil 794 dakikadır, Necati ise 178 dakikadır gol yapamıyordu. 4 maçta 5 gol yapan Ümit Karan ise 286 dakikada 5 gol atıp Galatasaray’ı zirvede oturtuyordu.Gerets de Fatih Terim gibi yorgun ve suskun kralla başlamayı tercih etti. İlk 4 hafta evinde hiç oynamamasına rağmen 8 puan toplamayı başarmış Sivasspor, Galatasaray karşısında takım savunmasını mükemmel yaptı ilk 45 dakikada neredeyse hiç fırsat tanımadı. Karambolde Orhan net bir pozisyon yakaladı, Vedat çıkarttı. Saidou’nun direkten dönen topu pozisyon dahi değildi...Ekstra 6.500 seyirci ve yüksek tempoya rağmen Sivasspor hiç sıkışmadı. Galatasaray’ı zirveye taşıyan Karan 63’te oyuna girdi, hem Gerets’e hem de Terim’e mesaj gönderdi: Ben oynarım...Hakan kötü oynamaya, hocaları ona fırsat tanımaya devam ediyor. Hakan’a da önemli bir görev düşüyor. Tronmso maçından başlayarak gol atmak... Ya Hakan bir an önce gol yapmaya başlayacak, ya da hocalarının yapmadığını ona Ümit yapacak... Kulübede oturacak.İliç yine kötü oynadı. Öyle gözüküyor ki; Gerets 10 numara konusunda sol kanat oyuncusu olarak kullanmaya karar verdiği Altan’ı da kullanmak zorunda kalacak ve Altan o bölgenin patronu olacak...Anelka da gelinceÇok oldu aslında geleli. Ancak sezon öncesi hazırlık antrenmanı yememiş olması, Newcastle’nin uzunca süre kanca takması dönüşünü geciktirdi. Ankaraspor karşısında izlediğimiz Anelka Newcastle’nin 10 küsür milyon poundu boşuna gözden çıkarmadığını gösterdi. Fizik olarak güçlü olduğu anlarda çok sükseli işler yaptı. Biraz daha güçlenecek, bir de kapalı oynamayan takımlar bulursa belki Milano’da başlayıp rakip defansları perişan edecek. Daum sabit fikirli davranmazsa Nobre’nin etkisizliği Tuncay’ı forvete çekecek, Brezilyalı biraz kulübede bekleyecek. Selçuk, Appiah ve Aurelio’lu orta saha ve Ümit ve Serkan’lı kenarlar muazzam. Göbekteki sıkıntı Ankaraspor önünde de sürdü. Ligde bile sıkıntı yaşayan stoperler uyum sağlamazsa, Avrupa’da başarı hayal olur. Ankaraspor ise Wederson ve Jaba’nın dönmesiyle tırmanışa başlar. Çok iyi bir takım olmuşlar...Atacaksın!Rizespor Douglas’la sanki sınıf atlamıştı. Beşiktaş’a ilk mağlubiyeti yaşattı. Maçın başında gol yiyen Siyah Beyazlılar 90 dakika kısır bir hücum anlayışıyla pozisyon aradılar. Yine de Youla, İbrahim Toraman, Tümer’le çok önemli fırsatlar yakaladılar, kullanamadılar. Ama bu maçın suçlusu aranacaksa, Rıza Çalımbay değil Okan’dır. Bu denli tecrübeli bir futbolcu bitmiş bir maçın ardından, rakip teknik adamlarla hesaplaşma yerine soyunma odasına gitseydi, Rıza Çalımbay’ı zorlama çözüm önerileri bırakmak, Ahmed Hassan’ı önlibero oynatmak zorunda bırakmazdı. Beşiktaş çok kritik bir dönemece giriyor. Bu hafta oynanacak iki rakip de çok güçlü. 2 maçın da arzu edilen sonuçlarla bitmemesi Rıza Çalımbay’ın tartışılmasını, hatta ayrılmasını bile gündeme getirebilir. Beşiktaş açısından soğukkanlı olma zamanı...Rizespor rakiplerinin kaybettiği haftada 3 puan kazanmakla kalmadı, derin de bir nefes aldı. Benim aklım Rize Başkanı Ekrem Cengiz’in, “Haysiyetimizi kurtardınız” açıklamasına takıldı. Düzeltelim. Maç kaybetmek haysiyetle alakalı bir şey değildir...Güneş’in çilesiÖnce Gökdeniz son derece büyük bir sorumsuzluk yaptı. Teknik adam belki de aylar sürecek yoklukta hangi oyun planını kullanırım diye düşünürken, geçen sene takıma anormal katkı yapan ve Gaziantep maçında nihayet ilk günlerindeki gibi oynayan Szymkowiak sakatlandı.Oysa Trabzonspor otoritelerin beğenmediği maçta ligin güçlü ekibi Gaziantepspor karşısında bir çok pozisyon yakaladı, iyi yapılmayan son paslar yüzünden de bir o kadarını harcadı. Jefferson ve Eller artık takıma alıştı. Emrah Eren büyük bir çıkış yakaladı. Ve onların en kötü günlerinde bile tabelayı değiştirebilecek iki silahı var. Yattara ile Fatih...Rakipleri yenersiniz, iyi iseniz kötü niyetli hakemleri de halledebilirsiniz. Ama talih... Onu zaman ve Trabzonlu futbolcuların karakteri gösterecek. Bence başarabilirler...Aşağıya gelince... Gençlerbirliği, Malatyaspor, Ankaragücü ve Denizlispor’un ligin son 4 sırasında olacağını kim söylerdi ki. Gerçi daha ligin başı ancak sanki Denizlispor için yolun sonu göründü gibi... Takımın gol yollarındaki zaafı değil, böyle düşündüren. 3 sezondur müthiş sezonlar yaşatan Giray Bulak gitgide yalnızlaşıyor. Önce silahları birer birer satıldı. Kimse alınmadı. Bir de tribünler moral destek bir yana köstek olmaya başladı. Neticede gidiş gidiş değil. Ankaragücü ise şahsiyetli futbolla puan almayı başardı. Onların her koşulda destek olan taraftarı var avantajları bu... Kayserispor Gökhan’ın eliyle düzeltip attığı golle öne geçti ve kalesinde çok pozisyon verdiği maçı kazanmayı başardı. Diğer Kayseri ekibi Erciyesspor ise 50 dakika bir kişi fazla oynamanın avantajını kullanamadı. Maç başına 3 gol yiyen Malatyaspor’un Ziya Doğan’la ilk maçında direnmesi iyi günlerin başlangıcıydı. Vestel Samsun’dan deplasmanda puanı koparttı, Samsun taraftarı da Şaban Yıldırım’ı kulüpten... Onların ki de gidiş değil...