Arama

Popüler aramalar

‘’Teknik adam eseri‘’

Fenerbahçe’yi futbolsuzluğa, futbolcuları alternatifsizliğe mahkum eden Daum, yürümeyi tercih eden sporcuları yanında değil sahada tutunca Fenerbahçe liderliği kaybetti. Bu analiz Fenerbahçe cephesine bakınca yapılanı... Alex yürüyor, veteran futbolcu gibi, sade vatandaş gibi! Koşmuyor, yerine getirmediği en basit fonksiyonla Appiah, Aurelio ve Tuncay’ı agresif rakipleriyle ekstra boğuşmaya, ekstra efor sarfetmeye mahkum ediyor. Alex seyrediyor, Daum seyrediyor, biz de seyrediyoruz... Daum’un beğenmediği Selçuk, Kemal ve Mehmet Yozgatlı da seyrediyor! Kadroya alınmayan Olcan muhtemelen televizyon başında izliyor... Büyük mücadele ve fedekarlıkla alınan Servet ve Deniz de Luciano’yu seyrediyor... Hepsi biliyor ki, bir sakatlık ya da kart cezası olmazsa hep arkadaşları oynayacak, onlar bakacak! Yabancı yıldızların kulübeye alınmaması, Daum’un bel bağladığı adamların vurdumduymaz davranması ve yine her koşulda onların oynatılması herkesin performansının düşmesine neden oluyor. Maçta bu kadar mücadele eden, antrenmanda neler yapıyordur kim bilir?Daum Türkiye’nin en alternatifli takımını, en alternatifsiz takım haline getirmenin bedelini camiaya ödetiyor, Fenerbahçe taraftarına şu an için bir tek teselli kalıyor: Örneklerimiz de dünya markası, Real Madrid’in durumu bizden de kötü...Ertuğrul Sağlam... Daum harika, bizim teknik direktörlerimiz vasıfsız ya, onlardan biri o da... Sırtını futboldan kazandığı şöhrete bağlamamış, akademiyi bitirmiş, tezler hazırlamış, çok çalışmış, çalıştırmış... Süleyman Hurma ve Mutlu Topçu ile çıktığı yolda kulübüne anormal paralar harcatmamış. Hem mücadele etmek, hem de oynamak üzerine sistem geliştirmiş. Kulübün tüm profesyonel futbolculara ödediği bonservis, transfer taksitleri, primleri, kamp ücretleri, uçak-otel vs. Anelka’nın Fenerbahçe’den aldığı kadar! Fenerbahçe’liler 6 yabancı ve toplam 183 kez A, 81 kez ümit milli olmuş Türk futbolcularla oynarken, Sağlam’ın 3 kez A milli olmuş 3, 36 kez ümit milli formayı giymiş 2 futbolcusu ile 3 de yabancısı var... Biri Fenerbahçe’nin gönderdiği Johnson, diğeri İstanbulspor’dan alınan Yordanov, diğeri kaleci İvankov...Yani mesele kadroda değil hocada. Birisi toplama futbolculardan bir takım yaratıyor, diğeri kadrodaki milli futbolcuları örseliyor, yok ediyor... Fenerbahçe öyle güçlü bir marka ki, çok nitelikli olmayan bir hocayla da şampiyon olabilirdi. Aynı son 2 senede olduğu gibi... Artık olamayabilirler...Fenerbahçe’den çok eksiği, çok önemli iki de fazlası olan Galatasaray kovaladı, kovaladı ve sonunda liderliği de yakaladı... Yönetim kurulu üyelerinin başkana ve kulübe katkısı yok, tek seslilik yok, stad yok, para yok, bu hafta sayılmazsa taraftar desteği yok, ancak çok soğukkanlı (sıcakkanlı) bir teknik direktörleri ve futbolcuların birbirini sevmesi var... Herkes mücadele ediyor, didiniyor, sorumluluk ve risk alıyor. Daum A milli bir çok oyuncusuna güvenmezken, Gerets PAF takımındaki oyunculara korkmadan forma veriyor... Yine çok iyi olmasalar da, iştahlı, kararlı mücadelelerinin karşılığını Samsun’dan 3 puanla aldılar. Gerets’in, 3 forvetle başlamanın hücum zenginliğini düşürdüğünü bir kez daha gördüğü maçta, Necati’nin 2 ve İliç’in golü Samsun’u geçmeye yetti, ancak Necati’nin kornerden gelen topa olduğu yerden sıçrayarak vurduğu kafa savunma oyuncularımızın pozisyon bilgisinin ne olduğunu bir kez daha gösterdi! Galatasaraylılar belki şampiyon olamazlar ama şampiyon gibi alkışlanmaya çoktan hak kazandılar...Beşiktaş ise Fenerbahçe maçında oynadığı kadar iyi oynamasa, o kadar iyi mücadele etmese de Ankaraspor’u hazırlanışı ya da yapılışı mükemmel 3 golle geçmeyi başardı. Son 57 lig maçında 45 futbolcu kullanan Siyah-Beyazlılar, uzun zaman sonra ilk kez üstüste 2 maça aynı kadroyla çıktılar. Goller güzeldi, ancak kirlilikten ve küfürden uzak bir stadyum mükemmeldi. Trabzonspor çok tempolu oynayan Vestel Manisa’dan altın 3 puan çıkarttı. Galatasaray maçında olduğu gibi Trabzon maçında da ilk dakikada yenen gol Yanal’ın öğrencilerine defans konsantrasyonunun ilk dakikada başlayacağını öğretmiştir. Bordo-Mavililer çok iyi oynamadı. Ancak onlar için kötü olan çok kritik bir oyuncu olan Yattara’nın kendini attırmasıydı. Bir Fatih olmuyor, bir Yattara... Galatasaray maçı öncesi büyük kayıp...Gençlerbirliği ve Konya’nın yukarıya yürüyüşü sürdü. Sivasspor. Erciyes’i sürklase ederek, Ankaragücü moralsiz Diyarbakır’ı 5 golle geçerek, Gaziantepspor neredeyse bir yıl sonra evinde galip gelerek nefeslendi... Diyarbakırspor’un kurtulması zor gözüküyor. Kazanacakları bir maçla, rakipleri kaybetse dahi düşme hattından çıkamayacak Samsunspor ve Malatyaspor’u çok zor günler bekliyor... Zira güçlü rakiplerin dışında, her zaman aleyhlerine tecelli eden hakem tercihleri var!

07 Mart 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Siyah ve beyaz!‘’

Hakkında kitap yazılabilecek 4 maç vardı haftasonunda. Birincisi derbi, ikincisi Galatasaray-V.Manisaspor, üçüncüsü Diyarbakırspor-Konyaspor ve sonuncusu Trabzonspor-Sivasspor...Derbi maçı şahaneydi. Hoş, Beşiktaş’ın seyircisi yoktu, hakem neredeyse taraf tuttu, defanslar affedilmez hatalar yaptı ama tempo vardı, pozisyon vardı, gol vardı. Daum’un frenlemesine rağmen liderliği kimseye kaptırmayan, kadrodaki yıldızların kriz anlarında ağırlıklarını koymasıyla son dakikalarda da olsa maçları kazanan Fenerbahçe iyi başladı. Üçü Türk, biri Kolombiyalı Beşiktaş defansının inanılmaz hatasıyla golü de yakaladı... Selçuk Dereli, Rüştü’nün Gökhan’a yaptığı faulü ve penaltıyı ve hatta Tuncay’ın Tümer’e yaptığı kartlık faulü atladı. Yine de Beşiktaş hiç kimsenin beklemediği kadar iyi oynadı. Tigana’nın iki hafta önce ‘maç seçiyor’ dediği Tümer, milli maçtan geç döndüğü ve disiplini bozduğu için cezalandırdığı Ahmed Hassan ikilisi sahadaydı. Bütün kariyerini kendisine ihanet etmekle geçirmiş Sergen Yalçın da... Fenerbahçe’nin en güçlü olduğu orta alanı kos helvaya çevirdiler. Forvetin etkisizliği yüzünden neticeye gidemediler. Sergen kariyeri boyunca yapmadığı bir şeyi de yaptı, rakibini 40 metre kovaladı!Beşiktaşlılar hakeme kızdılar, elleriyle kollarıyla hep birlikte hesap sordular! Beşiktaş’ın lehine kritik düdükleri çalamayan Dereli, yaptığı hataların farkında olacak ki başını öne eğdi, Siyah-Beyazlılar’ın isyanını sineye çekti. Beşiktaşlılar haklıyken duygularını kontrol edemediği için eksik kalabilirdi. Birisinin onları uyarması ve hatta sorması lazım: Haklıyken dahi hakeme böyle davranmayın ve sezon başından beri neredeydiniz?Yazılarımı okuyanlar bilirler, sezon başından bu yana şampiyonluktaki favorim Fenerbahçe. Daum’un sabit fikri, forma için rekabeti sağlayamaması takımı eritmeye, taraftarı hasta etmeye devam ediyor. Hala şampiyon olabilirler. Rakipleri analiz ederlerse, yıldızlar yürümekten vazgeçerse... Oynamadan, çalışmadan bu kadar oluyor...Galatasaray maçına geçelim. Şanslıydı Sarı-Kırmızılılar... Çek milli takımının dört yıldızı, İkinci ligde küme düşmekte olan Dardanel’den alınan Selçuk’u, Galatasaray’da forma bulamayan Arda’sı ile güçlenmiş V.Manisaspor karşısında ecel terleri döktüler. Maçı bazıları Ersun Yanal-Hakan Şükür karşılaşmasına çevirdiler. İkisi de kaybettiler. Ersun Yanal uzun vadede kazanır çünkü bu takım futbol oynuyor. Faulsüz, hilesiz, tertemiz... Hakan Şükür de kazanır, eğer kişisel hesaplaşmalardan vazgeçerse... Skor 2-2 iken kaleciyi de geçip şut atmak yerine takım arkadaşını topla kaleye sokabilirdi. O ise gol atmayı, hesabı kapatmayı tercih etti, olmadı... Şans Hakan’ın yanındaydı da Galatasaray kazandı. Yoksa o ‘muhteşem’ taraftar hiç emeklerine bakmaz Hasan’a yaptığının aynısını ona da yapardı!Hasan’a edilen küfürleri savunan mailler aldım, inanamadım. “Galatasaray bitiyor” demiştim, çürümenin bu kadar olduğunu tahmin etmemiştim. Sorun yalnızca parasal değil, daha da kötüsü var; “kültür”...Neyse, maçta şahane işler oldu... Volkan’ın olağanüstü güzellikteki vuruşu, Holosko’nun attığı ilk golde Zelenka, ikinci golde Arda’nın pasları futbol adına özlenen işlerdi...Ancak Sabri’nin Ümit abisini belki de krallıktan edecek golü kendi adına kaydettiren dokunuşundan sonra, “Ben atmadım, Ümit ağabey attı” demesi beni geçmişe gönderdi. Tanju, Metin Oktay’ın rekorunu kırarken Yusuf Altuntaş herkesi geçmiş topu çizgide tutup Tanju’yu beklemişti. O gol krala yakışmamış, herkes yadırgamıştı. Bazı arkadaşlar rekor kırdırır, bazıları dalar! O da kötüydü, bu da!Trabzonspor maçında da futbol yazmak zor... Hakemler dikkatli olmak zorunda! Yoksa insanlar dedikoduya başlayacak. Seçimi kazananı belirleyen kulübün takımı hakemlerden açık destek görüyor durumuna düşüyor. Trabzon da, federasyon da yara alacak, hakem camiasına azalmış olan güven tükenecek... Atilla’ya dirsek atan Djokaj’a kart yok, el ense ile Balili’yi yere yapıştıran Tayfun ve Fatih’e kart yok, rakibe net bir tekme atan Fatih’e kart yok, rakibin ayaklarına atlayan Ferhat’a da... Fatih Gökçe’nin kural bilgisinden şüphe edemeyeceğimize göre işin içinde başka bir iş var... Ya bu hakemlere maç vermesinler, ya da önümüzdeki hafta Sivaslı ya da bir başka takım futbolcusu aynı hareketleri yaptığında kart göstermesinler! Diyarbakır’a gelince... Yaklaşık 8 senedir süren “Diyarbakır’ın ligde takımı olmalı” anlayışının iflasıydı yaşananlar! Sahada olmayı kim ister ki o anda... Değil Konyalı, Diyarbakırlı futbolcuların yaşadığı da dramdı... Eğer o karar Danıştay’dan dönmese, stadyuma girmesi yasak olanlar maç saatinde karakolda beklese, olay çıkaranların bekleyebileceği sayıda karakol yoktur Diyarbakır’da... Hata ettiler... Muhtemelen 4 büyükleri ve diğer tüm rakipleri televizyondan izleyecekler. Kentin ekonomisi ve imajı bir kez daha zarar gördü... Takımda oynayacak futbolcu bulmakta zorlanacaklar. Ama bunun olacağı belliydi...Futbolla bir kentin kalkındığı, sosyal problemlerin çözüldüğü görülmemiş... Futbolla halletmektense, okulla, fabrikayla çözmek doğrusu. Bu sahaya giren, sopalarla rakip kovalayan, polisleri yaralayan insanların bir Süper Lig takımına layık olduğunu söylemenin imkanı var mı?Stadyumları futbolun bir eğlence olduğunu unutmayan insanların doldurması dileğiyle...

28 Şubat 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sahte aslanlar!‘’

Ne olmuş? Adı Galatasaray taraftarı olan, hem yönetimlerin hem muhalefettekilerin teslim olduğu, kendini de bilen(!), yöneticileri de bilen(!), özel güvenlikçileri de(!) bilen ahlaksızlar Hasan Şaş’ı iki kez küfür yağmuruna tutmuş...Hasan’ı sahada kontrol eden bir kaç kişi var. Hasan rakibine küfretse cezası kırmızı kart. Top toplayıcıya küfretse kırmızı kart. Seyirciye ya da hakeme küfretse kırmızı kart. Ve hepsi doğru karar... Üstelik, Hasan kırmızı kart gördükten sonra o sahayı terketmeden, soyunma odasına gitmeden oyun bile başlamıyor...Sahada sporcuya yasak olan, tribünde seyirciye serbest! Türkiye’de, özellikle Ali Sami Yen’de...Gelin maça. Seçin bir ya da istediğiniz kadar futbolcu.. Küfredin, içinizdeki bütün pisliği futbolun, futbolcunun, rakibin, rakip kulüp başkanının üstüne kusun! Serbest!Taraftar maça deşarj olmaya gelmiyor mu! Hatta 50 milyon da veriyorlardır! Ahlaksızlar!Galatasaray Kulübü bu sezon taraftarlarının ettiği küfürler yüzünden yalnızca ilk devrede 14 maçta ceza aldı. 210 milyar... Terbiyesizler, futbol kültüründen yoksun adamlar, kimseyi sevmeyen kötü kalpli insanlar yüzünden. Hala devam ediyorlar. Ve bir milli futbolcu stadyumu 4-2 kazandıkları bir maçtan sonra ağlayarak terkediyor!Yöneticiler demeç veriyor. Sportif direktör, “Bunun için bir şey yapmak lazım. İş emniyete düşüyor. Bakın Danıştay’dan döndü. Aslında stadyumda olay çıkartanlar karakolda beklemeli” diyor... Ergun Gürsoy, “Bu aile içerisinde bir iş. Büyütmemek lazım” açıklaması yapıyor.Hepimizin tanıdığı Ergun Gürsoy. Kendisine değil küfür etmek, kaba konuşulsa, adamın dünyasını karartacak Ergun Gürsoy...İlk sorum Bülent Tulun’a, daha doğrusu tüm Galatasaray Yönetimi’ne: Bu pislikleri stadyumdan uzak tutmak için siz ne yaptınız? Özel güvenlikçileriniz ne iş yapar? Küfreden taraftarı uyarır mı? Kendisini dinlemezse gidip polise, “Bu taraftarı alın lütfen” diye yardım ister mi? Kulüpten bir yetkili, futbolu, Ali Sami Yen’i kirletenlerin İl Güvenlik Kurulu tarafından ne ceza aldığını takip eder mi? Ödenen 210 milyar cezanın tahsili için sorumluları adalete havale eder mi? Etmez! Onlar karakola alınan ‘güzide’ taraftara avukat tutar! Onlar uçaklarında taşırlar taraftarları. O taraftar uçakta kendisine yan bakan futbolcuyu yumruklar... Tavrı yönetici koymaz, Gerets koyar. “Bu adamlar indirilmezse, dönmeyeceğiz” Uçak kalkmaz, takım bir gün geç döner. Manevi hasar dışında, maddi zarar da vardır. Ama kimse kimseye dava açmaz! Çünkü Galatasaray yöneticileri güç izafe ettikleri taraftarlarından açıkça korkar! Küfredenlerin Ali Sami Yen’de kimseden korkusu yok!Rakibe küfreder, futbolcusuna küfreder. Ancak Ali Sami Yen’de! Sokakta yapamazlar...Küfredenleri iyi tanıyın! Sürüler halinde dolaşırlar. Arkadaşlarının kendilerini koruyacağını bilirler. Tek başlarınayken ve sokaktayken Hasan’a bunu yapamazlar... Dayak yemeyecek bile olsalar, karakola çekileceklerini bilirler! Ali Sami Yen’e gidin, küfredin, orada birşey olmaz... Muhataplar ses çıkarmaz, görevliler uyarmaz, yöneticiler umursamaz. Sağduyulu taraftar bunlara gıkını çıkartmaz, çıkartamaz... İyiler stadyumdan kaçar, meydan eşkiyaya kalır.Yöneticilere haksızlık etmeyelim onlar da olayları kınar! Biz de kınarız, vali de kınar, federasyon da, bakanlar da!.. Kimse bir şey yapmaz... Kınamayın, bu adamların adalet tarafından cezalandırılmasını sağlayın da bir şeyler değişsin!Hatırlatalım...Galatasaraylı yönetici sorun çözer, yardım dilenmez!Önce kendisi bir çözüm bulmaya çalışır. Bir tavır alır. Güvenlik güçleriyle koordineli çalışır. Elinden gelen her şeye rağmen şiddet bitmiyor ve mesela emniyet işini yapmıyorsa, emniyet yetkililerini görevden aldırır!Hiç bir şey yapmazsanız, sadece mıy mıy mıy yardım isterseniz, size kimse el uzatmaz... Vergi ödememe alışkanlığı, borcu 100 milyon dolara getiriyor ve siyasetçiler affediyor. Ama şiddetle mücadele vergi borcuna sahip çıkmamaktan dahi ciddi bir problemdir... Bu işi sizin adınıza emniyet yapmaz, yapamaz...Yok mu Galatasaray’ın güvenlik kameraları... Aziz Yıldırım Ali Sami Yen’de kendine küfredenleri bulmamış mıydı? O buluyor da, siz nasıl bulamıyorsunuz! O adamlar maçlara gelip canlarının istediği gibi istediklerine küfredecekler mi? Galatasaraylı futbolcular size güvenebilir mi? Onlara edilen küfür size edilmedi mi? Direkt size edilse, tavrınız bu mu olur?Galatasaray temizlenmeli. Yönetiminden tribününe...Purolarıyla poz verip, imajlarını cilalayanlar yerine Galatasaray’daki sportif ideali takip edecek, verdiği sözü tutacak, tutamayacağı sözü vermeyecek yöneticelere ihtiyaç var...Yönetimlerin baş tacı yaptığı ve canavara dönen çapulcuları stadyuma almayacak kararlılıkta ‘adam’lara ihtiyaç var!Galatasaray yöneticisinin her başı sıkıştığında “Nerede bu devlet!” diyen eğitimsiz, çıkarcı bazı vatandaşlardan farkı olmalı...Samimiyet, idealizm, dürüstlük, kötülerle çatışma, iyileri koruma, şampiyonluktan önemlidir.

27 Şubat 2006, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hakem kararıyla…‘’

Samsun’da kendi lehine yapılan kritik hatadan sonra, ‘Hakem gayet başarılıydı, tamam öyleyse birini saymayalım, öbürünü de saymayalım hatta bir tanesini daha saymayalım, yine biz galip gelirdik’ diyen Daum’un, Ankaraspor maçından sonra da hakem aleyhine bir açıklama yapması beklenemezdi. Liderin ligde 266 gün sonra kaybettiği ilk karşılaşmadan sonra gazetecilerin Daum’a hakemi değil, futbolsuzluğu sormaları gerekirdi. Neredeyse bütün sezonu vasat bir futbolla geçiren Fenerbahçe’nin ciğeri Tuncay’ı neden kenara aldığı, Alex’in neden ortalarda dolaştığı, Ankaraspor’un attığı iki golde işini yapamayan Luciano’nun, hangi kontenjandan oynadığı öğrenilebilirdi. Luciano skor 1-1’ken bomboş pozisyonda topu ağlara yollasa, maçın kahramanı olacaktı! A Milli Servet oynasaydı, iddaa ediyorum ki golle biten iki pozisyondan birinde rakibine kafayı vurdurtmazdı. Ankaraspor geçen hafta 19 puan ve averajla 16. sıradaydı. 16. sıradaki bir takıma, namağlup bir lider yeniliyorsa, bu ligin kalitesinden değil, kalitesizliğinden, temponun düşüklüğünden... Fenerbahçe yine şampiyon olur, ancak yüzde yüz artamayacak futbol kalitesiyle, 100. yılda Avrupa başarısı da hayal...Fenerbahçe’nin puan kaybettiği her maçta telaşlanan Galatasaray, klasiğini tekrarladı, rakibinin kaybettiği haftada yine kazanamadı. Kazanamamakta mesele yok, onlar da hiçbir şey oynamadı. Üstelik Sarı-Kırmızılılar altı yabancıyla sahadaydı... Yabancıları futbola yabancı. Yerlileri de, futbol ahlakına aykırı her hareketlerinde, arkalarında bulduğu yöneticilerine, ‘Akıllı olun... Bizi değil futbolun doğrularını savunun, gözü kapalı savunuyorsunuz. Başkalarını suçluyorsunuz, sonra da komik oluyorsunuz’ dedirtecek eylemlerin içinde. Sarı-Kırmızılılar’ın aklı başında futbolcularından Cihan, o dirseği Atilla Birlik’e değil; arkadaşlarına, hocasına, taraftarına, Özhan Canaydın’a, muhalefete belki de şampiyonluğa attı. Asıl çirkin olan, Hasan Şaş’ın 4. hakeme salladığı parmak ve Necati’nin haksızlığa cansiperane tepkisiydi. Bilemeyiz ki, hakem onları da kartla değerlendirseydi Bülent Tulun ne derdi?Denizlispor maçında Bülent Tulun’u çileden çıkartan, futbolcuların ceza almasına yol açan Selçuk Dereli’yi hemşehrilik ilişkileri olduğu Sivas’ta görevlendirenlere ne demeli?Transfer rekortmeni Beşiktaş, kümede kalma savaşı veren Rizespor’a 1-0 kaybetti. Ama futbol açısından da üstünlük -tartışmasız- misafirdeydi. Rize maçında sahne alan yeni yüz Kenan, trilyonlar kazanan bütün ağabeylerinden daha etkiliydi. Yalanlar üzerine kurulmuş, vasatın üstündeki oyunlarıyla yıldız yapılıp uçurulmuş, cepleri parayla doldurulmuş düzenin çarpıklığını, yönetimlerin çapsızlığını ortaya koyan bir performanstı. Jun’dan da iyiydi Kenan, Bobo’dan da, Heinz’dan da, Jefferson’dan da...Trabzonspor maçı MHK’nın samimi şekilde sorgulanmaya ve Çulcu’nun hırpalanmaya başlayacağı sınavların ilki oldu. Bütün camiasına mavi boncuk dağıtan Çulcu’nun, kadim dostu Erol Ersoy, Metin Tokat’ın yaptığı gibi hakemliği bırakma kararında doğruluğunu belgeledi. Keşke Çulcu, onu vazgeçirmese Gaziantepspor maçına vermeseydi. Trabzonspor’un Fatih gibi bir eksiğine rağmen, çok kötü Gaziantepspor defansını delik deşik ettiği, sayısız fırsat ele geçirdiği maçı, hakem kararıyla kazanması üzücüydü. Erol Ersoy’un iki penaltı, bir kırmızı kart vermediği maçı Trabzonspor kazandı ama Gaziantepspor hakem kararıyla ateşte kaldı.Hoş hakem hataları her maçtaydı... Sürek avındaki hakemler, kader anlarında çalınmayan düdükler, futbolseveri çileden çıkartacak cinstendi. Doğru transferler yapan Vestel, İsmet Arzuman’ın kararıyla kazandı, Samsunspor hem maçı hem Celil’i kaybetti. İki penaltıyı vermeyen, Johana’yı ihraç etmektense, Celli’e kırmızı kart gösteren Arzuman, Celil delirmişken ne de rahattı. İzmir’de yaşayan Arzuman’ın, bu maça atanmasını da ayrıca kutlamalıyız!Sezon başından bu yana hakem kurbanı olan Konyaspor, Aytekin Durmaz’ın 0-0’ken vermediği penaltıyla sallandı. Gençlerbirliği’nin hocası Mesut Bakkal, ‘Hakem mükemmel bir maç yönetti, iyileri de söylememiz lazım’ derken, Daum’u hatırlattı. Kendisi açısından haklı Bakkal, eski sporcusu Tayfun’a da kulak kabartmalı: ‘İsmail maçın başından sonuna kadar küfrediyor, hocam bilir ama onu bir psikiyatriste göndersinler...’ Mesut hocam, yoksa İsmail de mi haklı!.. Göremeyen Ayketin Durmaz, muhtemelen küfür de duy(a)maz. Ama bu sorun sen devreye girmezsen, çözüm bulmaz.Sezon başından beri lehine bir, aleyhine 7-8 hakem kararı tecelli eden Malatyaspor, bir diğer FIFA kokartlı hakemimiz Yunus Yıldırım’ın vermediği nizami golle iki puan daha yitirdi. Nizami bir şarja faul düdüğü çalan, bir takımın kaderiyle oynayan Yıldırım’ın, gol iptaline ilişkin verdiği kararı ben burada yazamam. Televizyon Makinası’na öneriyorum, medya arkasında Erman Toroğlu’nun tarifini göstersinler. Bu kadar olur... Hatta Erman hocanın, Erol Ersoy ve İsmet Arzuman’la ilgili yorumlarını da göstersinler de, millet görsün. İş Mustafa Çulcu’da... Biz hakem takdirleriyle değil, futbolcuların emekleri, teknik adamların taktikleriyle biten maçları yazıp çizmek istiyoruz. Seminer yapacaksanız seminer yapın, hakemlerle hemen toplanın. Halk bu kadar hatayı kaldırmaz. İşiniz budur, son üç haftadaki hakem hatalarıyla kaderi değişen maçlara göre bir puantaj yapın, sonra da bakın: Ben bu enkazı nasıl kaldırırım!..

21 Şubat 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Siyah gölge‘’

Kaleciyi de geçmişken, gol atmak yerine rakibini attıran Nobre, haftaya damgasını vurdu. Hakemler bu hatalara devam ederse, Fenerbahçe taraftarı da ayaklanacak. Rize maçında stadı “Ulusoy istifa” sesleriyle çınlatanlar, bu hakemler böyle hata yapmaya devam ederse “Ulusoy istifa” tezahüratıyla haksız kazanca isyan eden ilk kulüp olacak!Ligin en güçlü kulübü Fenerbahçe... En kaliteli oyuncular da Fenerbahçe’de. Daum’un takımı yavaş oynatması ve yıldızlardan maksimum verim alamaması bile, Sarı-Lacivertliler’i her rakibini yenecek performanstan uzaklaştırmıyor. Ancak hakemler öyle hatalar yaptı ki, hakem hatasının maç sonucuna nasıl etki ettiği somut olarak hesaplanamasa da, Fenerbahçe zirvede olmanın keyfini ağız tadıyla yaşayamıyor. Fenerbahçe son haftaların aksine, gerçekten çok iyi oynuyordu. Nobre gol atmak yerine kendisini bırakıp, takımına haksız penaltı kazandırırken, Kerem’i attırınca maça simsiyah gölgesini koydu. Belki lige koydu! Önce Nobre, emeği çalınan Kerem’den, karizması sarsılan Serdar Tatlı’dan ve hatta alın terlerine gölge düşürdüğü takım arkadaşları ile milyonlarca dolarlık bütçe yapan başkanından özür dilemeli...Federasyon, FIFA’yı UEFA’yı beklemeden bir iç düzenleme yaparak bu tür haksız ceza alanların cezalarını kaldırırken, Mustafa Çulcu da bize verdiği demeci uygulamaktan vazgeçmeli. “Kırım yapan pilot hemen uçurulur!” Tatlı Malatya maçında bir kırım yapmıştı, hemen arkasından Samsun’da! O da biraz dinlensin, Özgüç Türkalp de...Nobre’nin hakem avcılığı yüzünden Anelka’nın haftalar sonra yaptığı gösteri, Alex’in asistleri, Appiah’ın yaptığı pozitif etki kaynadı gitti...Pozisyon gereği hile yapanlara kulübün büyüklüğü gereği cezalar verilirse, Galatasaray’da da, Fener’de de, Beşiktaş’ta da, Trabzon’da da her yerde daha çok futbol konuşabiliriz ve o kulüp yöneticileri o zaman büyük olur!****Galatasaray’lı futbolcular Antep’i 6 golle geçince kendilerini haklıyken haksız duruma düşüren protesto eyleminin yansımalarından kurtuldu. Oyunun hemen başında biri, yüzde yüzlük 2 pozisyonu kullanamayan misafir ekip, şansı bir türlü yaver gitmeyen, hocaların tercihleri yüzünden bir türlü milli formayı giyemeyen Ümit Karan’ın şahane golleriyle yıkıldı. 2-0’dan sonra Veysel’in de atılması, Kalpar’ın Arıca gibi kapanmaması, defansında çok pozisyon vermesine, yarım düzine gol yemesine neden oldu.Galatasaray’ın kaynak yaratmakta yetersiz yöneticileri, demeç ustalıklarını bir kez daha gösterdi. Bakın Fatih Gökşen ne diyor: “Kuddusi Müftüoğlu’nu kutluyorum. Bu sezon elle oynamayı gören ilk hakem oldu!”.Herkes işini yapsa, hakemler eyyam, futbolcular hile yapmasa, yöneticiler demeç yarışına girmek yerine, kulüplerindeki organizasyonu sağlıklı kurmanın peşinde koşsa.Futbolcular antrenmana çıkmayarak yanlış yaptılar da, hakemleri mi kınadılar, yoksa aralarında Fatih Gökşen’in de olduğu yönetim kurulu üyelerini mi!Beşiktaş, milyonlarca doları savurduktan sonra 3 yeni transferinin de birer gol atmasıyla hafif bir nefes aldı. Kadrodaki esinti kötü değil, camiadaki karışıklık umutların yeşermesini engellemeye devam ediyor.Futboldan başka herşeyin konuşulduğu Trabzon’da, kadroyu neredeyse tepeden tırnağa yenileyen Bordo-Mavililer, galibiyete gencecik ve neredeyse maliyeti yok sayılabilecek Ali Güzeldal’la ulaştılar. Orada da bu sezona dair umut yok. 3-4 önemli maçta iyi futbol bekleyeceğiz. Tahmin ediyoruz ki, manşetlerimizi önümüzdeki sene yapılacak transferlerle süslemeye devam edeceğiz.Futbolun konuşulmasına bu kadar az müsaade edilen düzende, güzel şeyler de yaşandı... En keyifli, en gollü karşılaşma Denizli’deydi. Can Çobanoğlu’nun kulübe getirdiği düzen, Nurullah Sağlam’ın uyguladığı sistem, transferlerin uyumu, ligin dibinden burnunu çıkaramayan Denizlispor’u futbol zengini bir takım haline getirmiş. 9 deplasmanda 7 gol yemiş Konyaspor’a, bir 90’da 5 gol atmak rastlantı değil, ancak çok başarılı bir organizasyonun sonucu olabilir. Tabii biraz da Yusuf’un... Son 8 ay hariç, ömrünü yeteneklerine ihanetle geçirmiş Yusuf, hayatını düzene sokunca, biraz sorumluluk alınca, ölüyü bile diriltebiliyor! Fazla değil, birkaç sene sıksa dişini de, futbolcu seyretsek keyifle...Kayserispor’un, Gençlerbirliği’ne yenilmesi, başarılı teknik adam Ertuğrul Sağlam ve menacer Süleyman Hurma’nın demeçlerine de yansıdı. Onlar da oyunlardan bahsetmeye başladılar. 3 dakikalık özet görüntülerden gördüğümüz, infiale gerek yok. Onların konuşmalarını yadırgadık. İşlerini iyi yapan ikiliye, kafayı hiçbir şeye takmadan, çok fazla konuşmadan çalışma ‘inadına’ devam diyoruz...Vestel’deki değişim, kulübün gücü ve Yanal felsefesiyle oyuna ve skora yansımaya başladı. ‘Alacaksan iyi yabancı alacaksın’. ‘Futbolcunun genci-yaşlısı olmaz, iyisi-kötüsü olur’, Selçuk da olduğu gibi, Caner de olduğu gibi, Arda da olduğu gibi. Önümüzdeki sene çok Vestel konuşacağız, çok...Ankaragücü’nün, Erciyes’i devirmesi, Rize’nin evinde iki altın puan yitirmesi, Bulak’ın Ankara’ya şahsiyet vermeye başlaması ligin dibinin sonuna kadar yangın yeri olacağını, hiç ummadığımız takımların İkinci Lig’in yolunu tutacağını düşündürüyor.

14 Şubat 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hemen kovardım‘’

Galatasaray, tarihin en utanç verici günlerini yaşamaya devam ediyor. Ediyor diyorum, çünkü “bunun kötüsü olmaz” diyoruz, bir gün sonra daha beteriyle karşılaşıyoruz...O, Galatasaray’da var olduğunu düşündüğümüz “spor kültürü”, “batıya açılan pencere” olma gerekçesini sağladığı düşünülen “yüksek kültür” tamamen hayalmiş...Özal’la birlikte Galatasaray’ın da ruhunu sarmalayan liberalizm, AIG örneğinde olduğu gibi 1 koyup 10 alma hayali, Galatasaray’ı çürüten “benden sonrası tufan” anlayışı sadece parayı bitirmemiş, koca bir kurumun “duruşunu” da yok etmiş...Birileri, neyi neden ve kimden çok bildiklerini bilmediklerimiz, Galatasaray elitleri kendi aralarında toplantılar yapıyor, başkan konusunda uzlaşmaya çalışıyor! Ne hakla, ne sıfatla! Kurum yöneteninden yönetilenine bitmiş, “duayenler” başkan seçiyor! Bu başka bir yazı konusu, yazacağız. Çünkü asıl problem orada...Ama günceli de değerlendirmeliyiz. 6 aydır medyada her gün para haberi var. Hatta 6 ay değil, 6 yıl...Adnan Polat bir kampanya başlattı. Televizyonda... Galatasaray’ı sevenleri yardıma çağırdı, yönetime rağmen! Gık çıkmadı... Yetmedi, her ne kadar iyi niyetli olursa olsun, “Para önce FIFA borcuna, sonra futbolcu alacaklarına ödenecek!” dedi. Yani diyor ki; “Bu yönetim benim sağladığım kaynağı bu şekilde kullanacak!” Galatasaray Başkanı çıkıp, “Kaynak için sağolsunlar da, herkes haddini bilsin. Önceliklerimizi biz belirleriz” diyemiyor. Bin tane polemik oluyor. Hayatları boyunca Galatasaray’dan hep alan, Galatasaray’la tanınan insanlar kampanyada gözükmüyor. Bu arada hesaplara hayallerini Galatasaray’la kuran, günlerini Galatasaray’la geçiren insanlar “Çorbada tuzum olsun” diye karınca kararınca katkılar yapıyor. Gönlü zengin, yüreği güzel Galatasaraylılar... Dağın fare doğurduğu anlaşılıyor, kampanya da el değiştiriyor. Yönetimin hiçbir davetine katılmayan Faruk Süren bayrağı devralıyor! İsviçre’de kayak yapmayı özleyen Faruk Süren... (Nedense!) Bu arada başta Canaydın, yöneticilikle kamuoyundaki tanınırlıklarını artıran yöneticiler futbolculara söz veriyor, gün veriyor, çek veriyor, hiçbirini tutmuyor. Yöneticiler başkanlarını, futbolcular herkesi suçluyor, muhalefet de yönetimi... Kaynakların kötü kullanılması hatadır, hoş görülebilir, fakir olmak da ayıp değildir. Ancak tutmayacağın, tutamayacağın sözü vermek ayıptır... Oysa Galatasaray fakir değil ki. Binlerce dönüm arsası var. Kurum ele güne rezil olurken, her sorunu çözecek arsa satılmıyor. Canaydın’ın eli güçlenmesin diye!..İtibar kaç paraya kurtulacak! Saygınlık kaç milyon dolarla sağlanır? Onu da duayenler bilir!Ve en sonunda Galatasaraylı futbolcular antrenmana çıkmıyor. Restleşme hep olmuştu ama bu olmamıştı ki! Hakan Şükür, Serhat Ulueren’le koyduğu son noktada, “Benim şu güne kadar kazandığım para hayatımın sonuna kadar yeter, fazlasına da” dememiş miydi!Futbolcular profesyonel. Futbolcuların hakları olduğu gibi ödevleri de var...Bu arkadaşlar bu çarpık düzende, 3 büyüklere gelme şansını yakalamış, yine bu çarpık düzen yüzünden Avrupalı meslektaşlarına oranla daha çok para kazanma şansını yakalamış şanslı insanlar. Çünkü vergilerini kulüpleri ödüyor, oynadığı kulüp dolayısıyla medyada daha çok ve kolay yer buluyor, milli takıma kavuşuyor, her yerde izzeti ikram ve saygıyla karşılanıyor. Yani onlar hep alıyor... Alamadığı zaman da idmana çıkmıyor...Haklarınız var. Gitsenize federasyona. Sözleşmenizi feshetsenize... Hem alacaklarınızı alır, hem de parasını tıkır tıkır ödeyen bir kulüpte aslan gibi oynarsınız. Neden gitmezsiniz? Kulüp aşkından mı? Hadi canım. Hiç bir Anadolu kulübü size burada aldığınız paranın yarısını vermez ki, veremez ki! Fenerbahçe ve Beşiktaş verir mi? Avrupa’da da talip mi var? Orada adamdan yüzde 40 vergiyi söke söke alırlar.Hocaya da sitem etmiş Galatasaraylı profesyoneller! Niye idmana çıktın diye... “Bizim antrenmana katılma” demişler.Futbolcunun sözleşmesini feshetme hakkı var, parasını son kuruşuna kadar tahsil etme hakkı var, antrenmana çıkmama hakkı yok, olamaz! Kendi başına yapılan antrenman, hocanın yaptırdığı idmanın yerini tutmaz.Protesto bile arabesk mi olur Galatasaray’da!Futbolcular, farkında değiller, yönetime değil camiaya karşı kazan kaldırdılar...Kimsenin günahını almayalım ama, pozisyon itibarıyla muhalefette olanlar içten içe seviniyor mudur?Parasını almadığı için antrenman yapmayanlar, “kimsenin bilmediği sıkıntıyı” duyurmak için eylem yapanlar, Gerets’le haber göndermiş: Taraftar merak etmesin 3 puan için çıkacağız! Desenize çıkmayacağız. İnanılır gibi değil... Yine de belki haklılar. Mesela parasını alamadığı için Tomas “Ben santrfor oynayacağım” diyebilir, hatta çocuklar canları isterse 1-2-3-4 taktiğiyle mücadele edebilir!Gerets profesyonel mi? Bak gavurun yaptığına! O da parasını alamıyor, ama gençlerle antrenmana çıkıyor. Aslında gençlere de pas vermemek lazım! Yahu aslında bu takımın teknik direktöre de ihtiyacı yok. Futbolcu oynuyor, parsayı hoca topluyor...Aslında “Batıya açıldığı farz edilen” Galatasaray’da bunu yapan futbolcuların gönderilmesi lazım, hiç düşünmeden, fazla da üzülmeden. Onlar kulüp bulana kadar sözleşme gereği hakettikleri tüm paraları da ödeyerek. Aynı Fatih Terim’e Milan’ın ödediği gibi...Futbolcular yönetimi, yönetemeyenleri dünyaya şikayet edecek, günlerini kurtarmak için Galatasaray’ın marka değerini düşürecek, ondan sonra “bilmem kim buraya, yumruk havaya”. Olur!3 büyük kulüpte de, hatta hiç bir kulüpte antrenmana çıkmamak kabul edilemez... Cezalandırılmalıdır. Gerekirse formaları alınmalıdır. Kurumlar futbolcularıyla yücelmez, futbolcuyu yücelten kurumun bizatihi kendisidir, gururla andığı tarihidir. Profesyoneller haklarını da hadlerini de bilmelidir...“Param ödenirse antrenman yaparım, ödenmezse yapmam” diyenler hemen gönderilmeli, yaptığı hatayı anlayıp, samimi, içten özür dileyenlere bir şans daha verilmeli. Ancak bu özür kamuoyu önünde dilenmeli.Aksi takdirde böyle bir durumda gençler ve antrenmana çıkanlarla 15 mağlubiyet, düşenlere son tekmeyi atanlarla çıkıp şampiyon olmaktan yeğdir!Şampiyonluk kimi zaman hiçbir şeydir!Her futbolcu Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’taki oyuncuların yerinde olmak için hayal kurar. Keşke Canaydın’ın, ya da Gerets’in yerinde bugün ben olsaydım...

10 Şubat 2006, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu ne güzel lig‘’

Fenerbahçe Daum’un örselediği, derinleştirmediği kadrosuyla küme düşme korkusu yaşayan Rizespor maçında, altın 2 puan kaybetti. Maç herşeye rağmen çok güzeldi. Altan skor 1-0’ken golü yapsa Fenerbahçe yetişemeyebilirdi. Ancak, Daum da Fenerbahçe’yi solda kötü oynayan Deniz’e mahkum etmese, Ümit’i erkenden sola gönderse, belki Mehmet’le başlasa puan farkı 6 olacaktı. Rizespor ve Güvenç Kurtar’ı kutlayarak başlamalıyız elbette satırlarımıza, ancak her hafta olduğu gibi Daum’u unutmamalıyız. “Alex’in yedeği Gürhan ya da Olcan olabilir mi?” diyor rekortmen hoca... Bize mi soruyor, yönetime mi? “Hangi Türk alternatifleri istedin de almadılar” diye sormayı unutuyoruz. Bu kadar iyi koşullarda, bu kadar olanağa sahip bir teknik adamın sürekli mazeret üretmesinden sıkıldık artık. Hadi vazgeçtik Gürhan’dan, Can’dan, Olcan’dan, Mahmut’tan, Kemal’den Anelka ve Alex’teki bu düşüşün sebebi ne! Yedeklerini beğenmediğin futbolcuların abileri ne oynuyor, niye hazır değiller, yönetim mi çalıştıracak, medya mı? Konya maçından beri 9 lig, 4 Avrupa kupası maçında tek gol atamayan, ancak 2 gol pası yapan Anelka’yı zorlayacak birisi yoksa, o var olan ancak Daum’un yok saydığı adam neden antrenmanı ciddiye alsın. Gürhan ya da diğerleri gitsin mi kalsın mı? Bir hoca kendi futbolcularını bu kadar bozar mı?Daum bir tek konudan şikayet edebilirdi maçla ilgili, onu da Türkiye gerçeklerini iyi bildiği için yapmadı... Kendi kaptanını, son 3 senedir takımda her işi yapan Ümit’i daha 30. dakikada yuhalamaya başlayan taraftarını kınamadı! Demeliydi ki belki de, “Bu oyuncular bizi iki senedir şampiyon yapıyor. Benim oyuncularım iyidir. Onların kötü günleri olacaktır, ancak kötü bir taraftara, takımı üzerinde bu kadar baskı oluşturan bir taraftara rağmen onlar bile şampiyon olamayabilir!” Demedi, çünkü bir maç sonra kendisi istifaya davet edilebilir. Buna da şükür. Hiç değilse övmedi...Taraftar meselesi de anlaşılır gibi değil. Tribünler boş... Gelenler de, takımını mı seviyor, galibiyeti mi anlaşılmıyor. Demek ki, sağduyulu dediklerimiz, gelmeyenler... Onlar gelsin, Türkiye’nin neresinde olursa olsun, ne sebeple olursa olsun, futbolcusunun ayağına pranga bağlayanlar evinde otursun. Ne güzel olur...***Galatasaray da şahane bir maçta Malatyaspor’la yenişemeyerek fırsat kaçırdı. Bir o kalede, bir bu kalede pozisyonlar, çerçeveyi tutan tutmayan şutlar, 2’li 3’lü sıkıştırmalar, güzel goller, kaliteli gençler... Umutlandık gelecek için...Malatyaspor ilk Galatasaray maçında oynayan 7 futbolcusuna evindeki maçta yer vermedi. Çünkü çoğu gitti azı kaldı. Yönetimler nasıl futbolcu planlaması yapar, bu nasıl iştir anlamak güç. Öte yandan düşmeme mücadelesi veren takımın iki çok iyi futbolcusu Toth ve Bilal de satılabilir! Nasıl kümede kalacaksınız? Hadi Ziya Doğan işini çok iyi yapıyor, çok iyi hoca da, mucize yaratmak insanların işi değil ki!Galatasaray’a gelince çok pozisyon verse de sezonun en iyi futbollarından birini oynadı. Belki de oynamadı! Ancak, Çek milli takımındın yıldızı Heinz’e bakıyorsunuz, bir de tamamen altyapı ürünü Ferhat’a. Ümitleniyorsunuz, keyifleniyorsunuz... Hasan abisine bakıyorsunuz, Hırvat’ların yıldızı İliç’e gözünüzü bir de Aydın’a çeviriyorsunuz, şu parasızlık krizi tam zamanında geldi, diyorsunuz... Bu arada farkında mısınız kimse Hakan’ın yedek kalmasını, “Gerets gitsin kalsın, Gerets Galatasaray’ı bitiriyor” şeklinde tartışmıyor. Necati dökülse, Ümit maçı golsüz geçse bile... Enteresan. ***Tigana Gençlerbirliği maçından sonra futbolcularını övdü. O geldiğinden beri en iyi futbollarını oynamışlar. Yoksa en iyi mücadelelerini mi etmişler? Neyse Gençlerbirliği daha 2. Lig A Kategorisi’nde bile oynamadan Süper Lig’e terfi eden futbolcuları ve Mesut Bakkal’ın Ersun Yanal’dan devraldığı oyun anlayışı ile kimi zaman sıksa da, bir golcü bulması koşuluyla bir kaç sene güle oynaya tepelerde yer bulmaya devam edeceğini gösterdi.Oynanan futbol ve Tigana’nın demeci de gösterdi ki Beşiktaş’tan iyi futbol beklemek bu sezon için hayal. İçimizi sezon sonuna kadar Sergen’in yapacağı olağanüstü güzellikteki bir kaç hareket veya Cordoba’nın topu oyuna sokuşundaki üstün başarısı, ya da Toraman’la Koray’ın, hatta Ali Güneş’in disiplinli, cansiparene oyunları ısıtacak.***Kendisine silah gösterenlere “Abdest alayım da, kafama sıkın” dediği ileri sürülen Fatih, bunca travmaya rağmen attığı iki golle hem ustalığını konuşturdu, hem de Trabzon’u 3 puana kavuşturdu. Ancak, oradaki hüner onun kafasında olduğu kadar Yattara’nın ayaklarında ve futbolcuların savunmayı bilmemesinde. Abim, “İyi pasın defansı olmaz” der, doğrudur da, ancak bir defans bu kadar mı kötü pozisyon alır. Umut’un, ümit milli yıldızın, gelecekteki umudumuzun yaptığı savunmaya bakar mısınız!Ankaragücü taraftarı kulübü basmış, futbolcular arka kapıdan çıkmış. çok tehlikeli...Yalnız başarıyı ya da başarısızlığı bu senede aramamalı... Kulüp son 3 senede 47 Türk, 20 yabancı futbolcu kullanmış!***Denizlispor, Samsunspor çok çok değerli puanlar aldılar... Konyaspor iyi bir rakibi yenip 3.’lük iddiasını yeniden canlandırdı. Haftadan başta Bülent Bölükbaş’ın attığı olağanüstü güzellikteki golle, maçlardan sonra verilen düzgün demeçler kaldı. Keşke Ankaraspor-Diyarbakır maçında yapılan kritik hakem hataları maçın kaderini etkilemeseydi. Çünkü sanıyorum lig bitince bu maç çok konuşulacak.

07 Şubat 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mazide kalan aydınlık‘’

Galatasaray Türkiye’nin batıya açılan penceresiymiş! Aydın’a, Ferhat’a, Uğur’a, Mehmet’e, Sabri’ye, Vestel’de forma giyen Arda ve Zafer’e bakarsanız, altyapıya yapılan yatırımla penceresini batıya açan kulüp oluşu önünde tartışmadan şapka çıkartırsınız. Ama altyapıda 30’a yakın çocuğun milli takımlara kazandırılmasında ter döken 10’a yakın hocanın ortalama 1250 lira maaşla çalışmasına şaşırmazsınız. “Onlar ödüllerini A takıma, milli takımlara verdikleri sporcularla zaten alıyor” diyerek plağın öbür tarafına bakarsınız.Gencecik bir adam, hocasının verdiği sorumluluğu rahatça taşıyor, 90. dakikada şahane bir gol atıyor, takımı yarışta tutuyor... Film gibi...Ama sonra ne oluyor...Futbolcular soyunma odasında, “Param yok, pulum yok” şarkısını söylüyor! Gazeteciler futbolculara, “Daha ne kadar dayanacaksınız?” diye soruyor... Senede yaklaşık 1 trilyon kazanan, ancak parasını geç alan futbolcular kahramanca konuşuyor. Yöneticiler söz veriyor - tutmuyor, söz veriyor - tutmuyor, söz veriyor - tutmuyor... Pardon sözü başkan veriyor tutmuyor. Yöneticiler başkanı eleştiriyor, futbolcuları övüyor!“Tamam” diyoruz “futbola dair konuşacak birşeyler bulduk”... Haber geliyor, “Galatasaray uçağında olay! Taraftar uçakta Necati’yi yumrukladı. Uçak kalkmıyor”. Gerets demiş ki, “Ya bu adamlar iner, ya biz!” Sonrasında yöneticiler konuşuyor. Niyazi Yelkencioğlu, “Olay geçmişe dayanıyor. Olmaması gerekir. Bir taraftarın yaptığını bütün taraftarlara mal etmemek lazım”... Olur... Bugün de (dün) Anadolu Ajansı’na bir haber düştü. Fatih Gökşen, “Kimse Galatasaray’ın para almadan oynayan oyuncusuna değil yumruk, fiske bile atamaz. Bunu hiç yakıştıramadım” demiş! Bu lafın üstüne söylenecek söz mü var! Bir de Gerets’e bakalım: O yumruk Necati’ye değil, bana atıldı! “Gerets’e helal olsun” diyen eyyamcı mı olur.O yumruk aslında Gerets’e de değil, Galatasaray’ın mazisine atıldı, hücrelerine işlediği farzedilen spor kültürüne atıldı!Taraftarla uçmaya devam! Ya aleyhte tezahürat yaparlarsa ne olur! Fenerbahçe ligin orta sahası en güçlü takımı Gençlerbirliği’ni uyutarak, durarak - dinlenerek yendi, son 16 haftada 46. puanını aldı. Bir ligde oynuyorsunuz ve o ligdeki en büyük rakiplerinizi de deplasmanda yenip 46 puan topluyorsunuz... Muazzam olmalısınız ama sergilediğiniz futbol kimseyi tatmin etmiyor. O halde kral çıplak geziyor: Süper Lig süper ka-li-te-sizzz! İlhan Cavcav’ın yaptığı açıklama ile 1 ay öncesinden gerilen ortam, Gençler’in fırsatları harcaması, oyun içinde kaleye tek şut atamayan Sarı Lacivertliler’in duran top ustası Alex’in bir Önder’e, bir Nobre’ye attırdığı iki golle devreyi 2 farklı önde kapamasını sağladı. Fark açılabilirdi, Anelka’nın konsantrasyonu biraz yerinde olsa, ya da onun yerine Semih oynasa! Daum yine “Oyuncum yok” diye bağırdı. Aydın ve Ferhat’ı görünce, Olcan’a, Can’a, Mahmut’a yaptığı saygısızlıktı. Olsun, Daum çok başarılı!Beşiktaş ve Trabzonspor da, Kayserispor da bıraktıkları yerden devam ettiler... Pancu’yu, Youla’yı gönderen, Ailton için gün sayan yönetim şimdi de Kallon’u alacakmış... Bir yandan Mehmet’e, Rıza’ya sarılacaksın, diğer yandan Kallon’u alacaksın. Başiktaş’ın sorunu kadrosu değil ki, düzeni! Oyun düzeni de değil... Bir futbolcunun iştahli bir şekilde formasına sarılmasını sağlayamayan düzensizliği... Taraftarın yönetim üzerindeki etkisi, futbolcu üzerindeki baskısı! Bu düzen değişmeden, futbolcular oynadıkları oyundan keyif almadan başarı hayal... Bu öyle bir baskı ki, Ali Tandoğan daha bir tane eli yüzü düzgün orta yapamadı... Hiçbiri kendi kalitesi kadar futbol oynamadı!Trabzonspor 2 avansla oynadığı maçta 13 dakikada 4 gol yiyerek çizgisini korudu! İlk Kayserispor maçında oynayan 9 oyuncusunu transfer, sakatlık ya da başka sebeplerle kullanamayan, defansı ile baştan başa oynanan bir takımın başarılı olma şansı ne kadar olabilir ki...Kayserispor’u ayakta alkışlamalıyız. Başarıyı belediyeden aldığı desteğe bağlayanların aklına şaşarım. Kayserispor’un bütçesi tam 6,5 trilyon... Yani bu işlerin parayla pulla alakası yok. Yenersin yenilirsin, belki üçüncü olamazsın 13. olursun ancak sahip olduklarınla ne yaptığın önemli. Futbolcu kazandırıyorsun, seyreden keyif veren futbol oynuyorsun ve pek çok büyüğü yerle bir ediyorsun. Şampiyonluk budur! Dileyelim böyle devam etsinler...Vestel’i de alkışlayalım, başarıyı transferlere bağlamayalım. Büyük hedefler konulan bir takıma katkı yapsın diye alınan ve oynatılan Arda’yı (18) ve Selçuk’u (20), Caner’in (17) yanına koyup yarışan Ersun Yanal’ı kutlayalım...Beşiktaş’taki hayal kırıklığının hemen ardından Ankaraspor’la anlaşan Rıza Çalımbay’ın Ankaraspor dergisinde bir söyleşisini okumuş, “Önce Türkiye şampiyonu olacağız, sonra Avrupa’da kupa alacağız” demecine inanamamıştım. “Kimse çöpsüz üzümü herhangi bir teknik adama bırakır mı hocam” diye soramamıştım. 6 haftada tükendi, çok yazık oldu...Denizlispor toparlanmış... Yusuf istikrarını korursa ilk onlar kurtulur. Rizespor ve Samsunspor hayati üçer puan aldı. Diyarbakırspor ve Ankaragücü’nün, hatta Gaziantep’in işi çok zor. Yukarıda heyecan kalmadı, heyecanı aşağıda yaşayacağız...

24 Ocak 2006, Salı 03:30
YAZININ DEVAMI