‘’Kanarya işi çabuk bitirdi‘’
Beşiktaş Sompo Japan, evinde Fenerbahçe Doğuş’a en çok zorluk çıkaran takımlardan biri. Geçen yıl finalde 4-0’la kaybetmişlerdi ama iki maçı da uzatmada vermişlerdi.
Akatlar tribünleri bu yıl ilk kez dolmuştu. Yine çekişmeli ve keyifli bir derbi bekliyorduk ama Fenerbahçe maça öyle bir başladı ki, Kartal adeta ‘şok’a uğramıştı.
Sarı-Lacivertliler, geçmiş yılların aksine bu yıl genelde rakibi tam sahada alırken, bu baskı Beşiktaş’ı zorladı.
Thompson pota altında etkili olurken, Guduriç başta olmak üzere Fenerbahçe potaya çok kolay gitti.
Beşiktaş ise tam tersi. Kullandığı ilk 8 üçlüğün hepsini kaçırdı. Kaçırdıkça da oyundan düştü. Şutlar girmeyince savunma direnci azaldı, hücum da panikleyip oyun planının dışına çıkmak zorunda kaldılar.
30 saniye kala
Fark 15. dakikada tam 24 sayı olmuştu. Fenerbahçe’nin iyi başlaması tribünlerin de devreye girmesini engelledi. Beklediğinden kolay bir derbi galibiyetine doğru gidiyordu Sarı-Lacivertliler. Diebler, Clark, Boatright gibi skorerler potayı döverken, kenardan gelen Weems ve Erkan’ın üçlükleri az da olsa umut oldu. Maça 0/8 başlayan Kartal, takip eden 4 üçlüğün tamamında isabet bulmasına rağmen Fenerbahçe rakibin en fazla 10 sayı kadar yaklaşmasına izin verdi, daha fazlasına değil.
İlk yarı hiç oynamayan Datome, ardından Sinan’ın kritik üçlükleri, Vesely’nin yakın mesafe atışları Sarı-Lacivertliler, Tahincioğlu Basketbol Ligi’nde yeni yıla zirvede girdi. Beşiktaş denemeyi hiç bırakmadı ama 30 saniye kala farkı tek hanelere indirebildiler. O zaman da iş işten geçmişti.
‘’Neredesin Bobby?‘’
Fenerbahçe Doğuş, sezona bazı kesimler için soru işaretleri ile başlamıştı. Bogdanoviç ve Udoh’un ayrılması, gelenlerin kendini ispat etmemiş olması, bu yıl için endişeleri artırmıştı. Nitekim Sarı-Lacivertliler, bir maç dışında çok iyi basketbol oynayamadı. Bunda bir çok etken var. Gidenleri artık geride bıraktık. Kalanlardan Bobby Dixon ve Nikola Kaliniç gibi geçen yılki şampiyonluğun en önemli iki isminin de sezona sakat başlaması, Kanarya için büyük dezavantaj oldu.
Geçen yıldan fark yok
Geçen sene bu zamana baktığımızda, ortada hiç fark yok aslında. 9 galibiyet ve 6 mağlubiyet var. Thompson’un bekleneni verememesi, Guduriç’in yetersiz kalmasına rağmen Sinan ve Melih’in onun yarısı kadar şans bulamaması, taraftarın Ülker Arena’da geçmiş yıllardaki atmosferi yaratamaması gibi bir sürü neden sayabiliriz. Ama bana göre en önemli sorun takımın emanet edildiği Wanamaker’ın, dişlinin henüz bir parçası olamaması. Sezon başında da yazmıştım. Wanamaker çok iyi bir oyuncu ama lider mi? Winner mı?
İyi oyuncu ama...
Bence ikisi de değil. Daha önce orta sıra takımlar olan Bamberg ve Darüşşafaka’daa iyi işler yaptı ama o kadar. Maç kazandırır belki ama şampiyonluk kazandırabilir mi? Bir çok soru işareti ve belirsizlik var onun hakkında. Sloukas’la da uyum sağlayamadılar. Yunan oyuncu sezona iyi başlamıştı ama onun da verimi gün geçtikçe düşüyor. Oysa ki Sloukas son iki sezonda takımın finale çıkmasındaki en önemli faktörlerden biriydi. Bir de Obradoviç’in son toplarda ona çok güveniyor. Darüşşafaka’da da bütün son topları o atıyordu, Daçka çoğunu kaybediyordu. Potaya gitmek yerine genelde orta mesafe şut denemesi, faul alma şansını da yok ediyor. Bir de sahadaki duruşu, vücut dili taraftarın çok hoşuna gitmiyor.
Enerjisi takımı ateşler
İkinci yarıdan itibaren Bobby Dixon sağlığına kavuşur, geçen yılki rölünü geri alırsa bu durum takıma olumlu yansır bence. Direksiyon o ve Sloukas’ta olursa, hücumlar daha iyi işleyebilir. Wanamaker’dan da iki numarada, skor ve yaratıcılık beklenebilir. Ayrıca Bobby’nin katacağı enerji, tribünleri de ateşleyebilir. Takım sıkıştığı anda Bogdanoviç tek başına çok şey üretebiliyordu. Bu yıl maalesef öyle bir opsiyonu yok takımın. Takım halinde birşeyler yapmalı, takım halinde oynamalı, takım halinde paslaşmalı ve üretmeliler. Obradoviç sezon ortasında radikal değişiklikler yapmıyor. Thompson’dan o da memnun değil. Transfer düşünceleri var ama ‘evet işte aradığım bu’ diyeceği bir oyuncu çıkmazsa kesinlikle deneme amaçlı oyuncu almaz, Thompson’la devam eder.6 yenilgi çok gibi görünüyor belki ama ligin ikinci yarısında da bu performans devam ederse 18 galibiyet ve 12 yenilgi, tıpkı geçen yılki gibi Fenerbahçe Doğuş’u Play-Off’a sokar. Ondan sonrası ise Obradoviç’in uzmanlık işi. Tabii ki büyük sakatlıklar olmazsa...
‘’Kopya mağlubiyet‘’
Fenerbahçe için bu yıl klasikleşmiş yenilgilerden biri oldu. Maçı oynama tarzı farklıydı ama yine son topta kaybedildi.
Sezon başından bu yana en çok sorulan, “Bogdanoviç ve Udoh’un yeri dolar mı?” sorusuydu. Geçmişle yaşanmaz ama Bogdanoviç en çok bu anlarda aranıyor. Sırp yıldızın o
kadar çok son saniye basketi var ki hatırlamıyorum. Bu yıl ise kafa kafaya gidip kaybedilen 5. maç oldu bu. Maccabi hariç, kaybedilen 5 karşılaşma bir topla bitti.
Wanamaker olmuyor
Ama bu yıl Bogdanoviç yok. O role Wanamaker soyunmaya kalkıyor ama olmuyor. Wanamaker ne kadar iyi oynadı gözükse de, Darüşşafaka’da da son topları o kullanıyordu, o topların çoğu yine girmiyordu.
Hele 3. periyodun bitimine 2 saniye kala Donçiç’e yaptığı faul var ki akıl alır gibi değil. Bir oyuncu faul yaptıktan sonra kafayı kaldırıp skorboarda bakıyorsa, coach olsam onu bir daha oyuna sokmam.
Demek ki maç konsantrasyonu yok, kaç takım faulune sahip olduklarının farkında değil. Bu seviyede oynuyorsan, farkında olacaksın. Durduk yere takımına 2 sayı yedirmeye kimsenin hakkı yok.
Kötü oynasak da...
Bardağın dolu tarafından bakacak olursak, Fenerbahçe ne kadar kötü oynarsa oynasın, kimse onu rahatça yenemiyor, bir şekilde kazanacak noktaya geliyor. Real Madrid’de Llull, Kuzmiç, Ayon, Randolph ve Fernandez sakattı. Üstüne üstlük Tavarez de ikinci çeyrekte çift centilmenlik dışı faulden oyundan atıldı. Thompkins uzun süre 5 numarada oynadı. Laso, yokluktan birşeyler varetmeye çalıştı. Nitekim son 4 maçtır da varoluyorlar. Ayakta kalanlar iki kat daha konsantre, iki kat daha agresif oynuyor.
Obra durumun farkında
Fenerbahçe Doğuş ise tam tersi. Ülker Arena ve oyuncular geçen yılki şampiyonlukta takılıp kalmış gibi. Sadece Obradoviç durumun farkında. Çözümü de o bulacaktır. Vesely’nin kontrolsüz hırsı bu kez zarar verdi. Son dakikada Donçiç’e yapılan faul sonrası, gitti bir de centilmenlik dışı faul yaptı. 4 atış artı kenardan topu oyuna sokan Real, büyük avantaj yakaladı. Maç kazanılsaydı, Thompson’un hanesine yazılırdı herhalde. Takip basketleri çok kritikti. Bu kez diğerlerinin tersine, en konsantre olan oydu.
‘’Oyun kurucu farkı‘’
İki maçlı haftalarda iki maç kazanan takım çok nadir görülüyor. Fenerbahçe Doğuş zaten hiç kazanamamış. Deplasman da Maccabi olunca, Kanarya’nın işi daha zorlaştı. Hele ki Ahmet’in yokluğunda Thompson da 1 dakika 18 saniyede üç faul alıp oyun dışı kalınca, geniş rotasyona sahip evsahibi, taraftar desteği ve ekstra motivasyonla galibiyete ulaştı. Fenerbahçe oyun kurucularından destek alamadığında kazanamıyor da. Maccabi, açık saha basketbolunu seven, Norris Cole ve Pierre Jackson’a endeksli bir takım.
Wanamaker- Sloukas hiçbirşey oynamadı, Cole-Jackson ikilisi 39 sayı ve 9 asistle oynadı. Fenerbahçe’nin enerjisi de düşüktü. Sakatlıktan kurtulan Kaliniç’in tekrar sakatlanması, Thompson ve Ahmet’in yokluğunda Vesely-Melli ikilisine çok yük bindirdi. Kanarya kötü oynamasına rağmen 15 sayıdan geri gelip oyuna ortak oldu ama, gerisini getirecek gücü kalmamıştı.
Tek olumlu yan; Dixon...
Maccabi daha iyi savunma yaptı, tam 7 blok yaptı. Daha çok istedi ve kazandı. Gecenin Fenerbahçe açısından tek olumlu yanı, kazanılan son şampiyonluk ve oynanan finalde önemli payı olan Bobby Dixon’un kendine geliyor olmasıydı. 12 sayı ve 5 asistle oynadı Bobby. Fizik olarak, biraz daha gelişirse eski günlerine dönecektir. Bir ay önce Thompson’dan umudu kestiğimi söylemiştim. Fenerbahçe Ülker de bütün yaz çalışıp son anda Thompson’da karar vermesinin hata olduğunun farkında. Yenisini arıyorlar ama bu saatte üst düzey ve verimli olacak bir uzun bulmak zor. Umarız şans onların yanında olur.
‘’Fener normale döndü!‘’
Beklenmedik Zalgiris yenilgisi sonrası, Fenerbahçe Doğuş savunması çok daha hazırlıklı ve konsantreydi Kızılyıldız karşısında. Üst üste 3 maç kazanarak İstanbul’a gelen Belgrad ekibi moralli ve özgüvenliydi. Oyunun başında direnmeye çalıştılar ama Zalgiris’e yüzde 70’lere yakın şut oranıyla oynama şansı tanıyan Fenerbahçe, Kızılyıldız’a göz açtırmadı. Rakipleri bu sezon ortalama 60’larda tutan Sarı-Lacivertliler, dün potasında sadece 56 sayıya imkan tanıdı. İlk yarı kendi çok rahat hücum edemedi belki ama ikinci yarıdan itibaren, zincirlerinden boşaldı. Wanamaker’ın üçlükleriyle rahatlayan Fenerbahçe, Melli, Datome ve her zamanki gibi sahanın en iyisi Vesely’le bu yılki en farklı galibiyetine ulaştı.
Kaliniç’in zamana ihtiyacı var
Obradoviç, Kaliniç’e ilk beşte şans verdi. Onu hazırlamaya çalışıyor ama biraz daha zamana ihtiyacı var geçen yılın yıldızının. Bobby Dixon daha iyi durumda ama henüz ikisi de, istenilen seviyede değil. Onlar da fizik olarak normale dönünce, Sarı- Lacivertliler’in rotasyonu iyice genişleyecek. 3. periyot oynanırken taraftarlar zafer şarkıları söylemeye başlamıştı. Fark 20 olmasına rağmen Kızılyıldız, 4. periyoda 4-0’la başladı. Obradoviç hemen müdahele etti oyuna. Taraftar ve oyuncuları gibi düşünmüyordu belli. Nitekim mola sonrası, herşey normale döndü tekrar. Gecenin en güzel yanlarından biri de Ülker Arena tribünlerinin Pero Antiç’e gösterdiği sevgi seli, kulübün de onu unutmayıp şampiyonluk yüzüğünü takdim etmesiydi. Duygusal anlar yaşandı Ülker Arena’da. Antiç, sadece iki sene oynadı Fenerbahçe’de ama yıllarca unutulmayacağı kesin.
‘’Fener lider dinlemedi‘’
Tahincioğlu Basketbol Ligi’nin şu ana kadar en başarılı takımı Tofaş. İkinci Lig’den başlayan uzun süreli plan ve projelerinin karşılığını alıyorlar. Her yıl üstüne biraz daha koyarak, çok da fazla para harcamayarak. Bu ligde, Anadolu Efes, Darüşşafaka, Beşiktaş ve Galatasaray’ı yenerek 10’da 10 yapmışlardı. Ama dün rakip Fenerbahçe Doğuş’tu... Takımın ikinci guardı Henry’nin yokluğu onları çok etkiledi belki ama Fenerbahçe’nin Zalgiris karşısında hüsrana uğrayan savunması geri gelmişti.
Devrede 8’de 1 üçlük
İlk periyotta Tofaş set hücumunda bir basket bile bulamadan sadece 10 sayı üretebildi. Sadece geçiş hücumlarından sayı üretebiliyorlardı ve Fenerbahçe, geri kalan bölümde geriye çok iyi koşarak ‘fast break’ sayılarına da izin vermedi. Durum böyle olunca evinde 90 sayıya yakın bir ortalama tutturan Bursa ekibi sadece 71 sayıda kaldı. Fenerbahçe’de Melih 0/3 üçlük isabetle başlarken, Kanarya 1/8 üçlük attığı devrede 13 sayıda kaldı.
Savunmasıyla durdurdu
İkinci periyottan itibaren Datome’nin müthiş hücum performansı savunmada çalınan toplar, üstünlüğü Sarı- Lacivertli ekibe getirdi. Tofaş, Kadji ile ayakta kalmaya çalıştı belki ama Fenerbahçe savunması ne Meija’yı, ne Crocker’ı, ne Morgan’ı ne de Owens’ı devreye sokturmadı. Hal böyle olunca Sarı- Lacivertliler, farkı giderek açıp Tofaş’ı bu sezonki ilk yenilgisini tattırırken, rakibine de bir adım daha yaklaştı.
‘’Aslan direndi Kartal kazandı‘’
Seyirci yoktu belki ama heyecanı fazla çok zevkli bir derbi vardı Akatlar’da.. Sezona kötü başlayan, son dönemde toparlanma sinyali veren Galatasaray Odeabank, çift haneli farklarla geri düşmesine rağmen, oyunun içinde kalmayı başarmasının karşılığını neredeyse kazanarak alıyordu. İki kere maç topu geldi Cim Bom’a ama önce Summers’ın üçlüğü, ardından Hopson’ın yakın mesafe şutu girmeyince, Kartal 40 dakika domine ettiği derbiyi zor da olsa kazandı. Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde 7 maçtır kazanan Beşiktaş Sompo Japan, ikinci periyodun sonundan itibaren Diebler’ın üçlükleri ile kontrolü eline aldı. Üst üste 5 üçlük atan keskin şutöre, bu yılın en iyi oyunlarından birini çıkaran Clark da eklenince, Beşiktaş’ın rahat kazanacağı bir ortam oluştu.
Cim Bom direnç gösterdi
Takım kimliğini yakalayamayan, en ufak kötü gidişte dağılan Galatasaray Odeabank ise bu kez direnç gösterdi. Taylor kritik anlarda Diebler’a yanıt verdi. Hardy son dakikada rakibin savunma hatasını iyi değerlendirip üç sayılık atış pozisyonundayken iki faul aldı. Kaybedilmiş bir maç görüntüsü bir anda Sarı-Kırmızılılar’ı umutlandırsa da, sonunda derbiyi daha çok hak eden kazandı. Emir 4 numaraya geçtiğinde Galatasaray savunması büyük handikap yaşıyor ama onun saha görüşü hücumda avantaja dönüyor. Sarı-Kırmızılar, bu pozisyonda artı-eksi dengesini sağladında daha çok verim alabilir. Geçen yılın finalisti Beşiktaş yoluna emin adımlarla ilerliyor. Galatasaray’ın eksiği çok ama son bir ayda önemli yol kat ettiklerini söyleyebilirim. Özellikle de mental anlamda...
‘’Efes'ten aynı senaryo‘’
Evinde sadece bir maç kazanabilen, Panathinaikos ve Malaga’ya elindeki galibiyeti veren Anadolu Efes için benzer bir senaryo yazıldı Sinan Erdem’de...
Coach değişikliğinden sonra çıkışa geçen, 5 maçta 4 galibiyet elde eden Baskonia, son haftaların en formda takımıydı belki ama Efes için yenilmeyecek bir takım da değildi.
Nitekim maç tahmin ettiğimiz gibi başladı. İki hücum takımı savunma konsantrasyonundan uzak, potaya kolay giden bir görüntü çizdi. Burada Efes, Adams, Ledo gibi Euroleague tecrübesi olmayan oyuncularının yanlış tercihlerinden handikap yaşadı belki ama oyunun sonuna doğru avantajı elde etti.
McCollum’un yanı sıra takımın en çok basketbol aklına sahip ismi Simon ve Dragiç’e, Stimaç’ın savaşçı oyunu eklenince 3. periyodun başında 10 sayı geri düşen Lacivert- Beyazlılar, farkı kapayıp 10 sayı öne geçti. Dragiç’in üçlüğüyle bitime 3 dakika kala skor 79-71 olmuştu. Belki Baskonia’nın da kazanma inancı kalmamıştı ama, Efes bırakın maç konsantrasyonunu, pozisyon konsantrasyonu bile yaşayamıyor. Bir dakikada bütün avantajı kaybetmeyi başardı temsilcimiz.
Savunma hataları
Bırakın kontrolü 40 dakika ele geçirmeyi, birkaç dakika duruma hakim olabilseler, şimdi çok daha yukarılarda olabilirlerdi. Ama yapılan yanlış hücum tercihleri, savunma hataları bir kez daha avucunun içine kadar gelen galibiyeti kaçırmasına neden oldu Efes’in... Euroleague’de iç sahada oynadığı 6 maçın 5’ini kaybeden bir takımın da bundan sonrası için umudunu koruması hayli zor olacak.









































