‘’Belli ki barışmayacaklar‘’
Lig maçında sonra Obradoviç’in oyuncularına faul yaptırmasını doğru bulmamış, Ataman’ın kızmakta haklı olduğunu, ama tepkisini el sıkmama olarak değil de, başka türlü gösterebileceğini yazmıştım. Hayatımda 100 sayıya ulaşmak için taktik faul yapan bir takımı ilk kez görmüştüm çünkü. Kimisi Obradoviç’in yaptığını saygısızlık olarak algıladı, kimisi ‘taraftarın isteğine cevap verdi. Ne var bunda’ dedi.
Ondan sonra Ataman’ın açıklamaları ile gerginlik had safhaya tırmandı. Ataman yıllar önce kendisinin Göktürk’ü dövdüğü pozisyonla, Obradoviç’in Melih’e yaptığı fiziki müdaheleyi kıyaslamaya kalktı.
‘Ben ceza aldım, o da alsın’ mantığı da çok doğru değil aslında.
Melih açıklaması yanlıştı
O olay soyunma odasında, takımın mahreminde olmuştu. Göktürk ve babası şikayetçi olmasa kimsenin haberi bile olmayacaktı belki. Oyuncu ve ailesi federasyona kadar gidip dilekçe verdi. Hadise büyüdü de büyüdü.
Diğerinde ise Melih’in ‘gık’ı bile çıkmadı. Belki kendisi de rahatsız olmuştu ama bunu dile getirmedi. ‘Baba-oğul ilişkisine dayalı bir durum’ denildi, iş Göktürk olayı kadar büyümedi.
Bence en önemli yanlış, ‘Menacerleri Melih’i bana önerdi’ açıklaması oldu. Herkes biliyor ki, sezon içinde menacerler, kulüplere bir çok isim öneriyor, bunlar kişilerin özelinde kalıyordu. Ataman’ın, bunu bilerek duyurması doğru olmadı. Nitekim oyuncu ve menacerlik şirketi olayı yalanladı, Ataman konuştuğu ile kaldı.
Sorun eskiye dayanıyor
Dünkü basın toplantısında ikili talep olmasına rağmen el sıkışmadı. Birbirlerini iğneliyici açıklamalar yaptılar. Belli ki barışmayacaklar. Zaten aralarındaki sorun eskiye dayanıyor. Daha önce saha ortasında tartışıp ardından birbirlerini ‘provakatör’ diye suçlamışlardı. Obradoviç’in dünkü, ‘Bana saygı duymayana, ben de saygı duymam’ açıklaması da, olayın eskiye dayandığını gösteriyor.
‘’Aslan'dan Kaf Kaf'a aynı tarife‘’
Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde, alt sıraları yakından ilgilendiren bir maçtı. Daha sezonun bitimine çok fark belki ama Play-Off sınırı ile diğerleri arasında 4 galibiyet de fark var. Yıllardır zirve yarışında bulunan Galatasaray Odeabank ile Pınar Karşıyaka’yı da buralarda görmeye hiç alışık değiliz. Önümüzde hafta Türkiye Kupası maçları oynanacak, bu kupayı kazanan bu iki takım maçları televizyondan izleyecek.
Hardy’nin önderliğinde...
Galatasaray, İzmir’de farklı (91-75) kazanmıştı, dün de aynı tarifeyi uyguladı Karşıyaka’ya... Oktay Mahmuti’den sonra Galatasaray’da bazı şeyler değişti. Daha takım gibi, daha dirençli oynuyorlar. Sakatlık ve kadroda kimya sorunu var, bu yıl için Sarı-Kırmızılı ekipten çok fazla şey beklemek gereksiz ama en azından daha iyi oynadıkları kesin. Dün Dwight Hardy önderliğinde, bütün maçı önde götürüp 7. galibiyetlerine ulaştılar. Juskevicius, Litvanya ekolünden geliyor. Çok yetenekli bir oyuncu değil belki ama basketbol bilgisi, görgüsü bile fark yaratmasına yetiyor. Pınar Karşıyaka, Şampiyonlar Ligi’nde harikalar yaratıyor, ama aynı konsantrasyonu lige yansıtamıyor. 10. deplasman maçında 9. yenilgilerini aldılar. Galatasaray gibi hücum kapasitesi sınırlı bir takımdan yedikleri 98 sayı da, oyuna ne kadar motive olduklarının bir göstergesi.
‘’Uçalım Vesely!‘’
Fenerbahçe taraftarının söylediği ‘Vesely’ marşının hakkının verildiği bir maç daha izledik Ülker Arena’da... Brose Bamberg’in uzun süre alan savunması yaptığı, bu savunma karşısında Fenerbahçe’nin çizgi dışından 21’de 4 ile çember dövdüğü maçta Vesely’nin çoğu takip smacından attığı 26 sayı son derece değerliydi. 77 sayının 26’sını atan Çek pivotun aldığı 11 ribaundun da 8’i hücumdu. Girmeyen üçlükler, Vesely sayesinde 2’lik olarak değer bulurken, Kanarya’nın 40 dakika boyunca yaptığı efektif savunma da övgüye değerdi. Öyle ki Bamberg sadece 69 sayı üretirken, en az 7 tane süre dolarken el üstü basket buldular. Bu şans basketleri de olmasa 50’de kalacaklardı.
CSKA kaybetti biz kazandık
CSKA Moskova’nın kaybettiği haftada liderlik için de önemli bir galibiyet oldu. Gerçi 1 ya da 4 bitirmenin çok fazla bir şey değiştirmiyor ama bitime 7 hafta kala zirveye sımsıkı yapıştı Sarı-Lacivertliler. Euroleague’de görmeye alışık olmadığımız bu kadar uzun süren alan savunması, Fenerbahçe’nin hücum ritmini bozdu ama, Sarı-Lacivertliler, bir şekilde çözüme ulaşmayı başardı. Bitime 2 dakika kala fark 14’tü: 76-62. Aslında bütün maç çift hanelerde geçti. Son anlarda Bamberg, oyunu bırakan Fenerbahçe karşısında sadece skoru kendileri açısından makul bir seviyeye getirdi.
‘’Fenerbahçe daha agresifti‘’
Euroleague’de Olympiakos’a farklı yenilen Fenerbahçe Doğuş’un, Valencia’yı deviren Anadolu Efes karşısında maça daha hırslı başlaması tahmin ediliyordu.
Anadolu Efes, Brown’u tribüne gönderip, sert oynayarak Fenerbahçe’yi durdurma planı yapmıştı. Nitekim oyunun başında agresiftiler. Ama bu agresiflik, asabiyet boyutuna geçince zararı kendileri gördü.
Fenerbahçe aynı sertlikle karşılık verince bir anda kimsenin tahmin edemeyeceği bir fark oluştu Ülker Arena’da... Dakikalar 14’ü gösterdiğinde fark Fenerbahçe lehine 28 olmuştu: 42-14. Ondan sonrası pek de çekilir bir maç olmadı. 2. yarının başında McCollum’un bireysel çabası sonrası 12-0’lık seriyle fark 11’e indi ama Sarı-Lacivertliler, 2 dakika sonra aynı cevabı verince galibiyete çok rahat ulaştı.
Yerli rotasyonu yetersiz
Efes’in yerli rotasyonu çok yetersiz. Doğuş-Birkan dışında tamamen genç oyuncuları var. Birkan da kariyerinin en kötü sezonunu yaşıyor. Ona verilen şansı artık Onuralp, Yiğitcan, Muhaymin gibi isimlerin alması gerekiyor. Nitekim Yiğitcan Saybir’in 3’ü üçlükten olmak üzere 11 sayı atması Efes açısından olumlu tek faktördü.
Fenerbahçe taraftarı da Yiğitcan’ın attığı her basket sonrası onu alkışladı. Sadece kendi takımındaki değil, sürekli rakipteki gençlere de destek vermeleri, onların Türk basketbolu için ne kadar önemli olduğununu farkında olmaları çok güzel. Taraftar 100 sayı isteyebilir.
Oyuncu da mümkünse son basketi atıp taraftara jest yapmak isteyebilir. Bunda bir sakınca yok. Ama Obradoviç’in de onayıyla, rakip gencecik oyuncularla sahadayken arka arkaya üç 3 tane taktik faul yaparak 100’e ulaşmak, o gençleri rencide etmiş olabilir. Gereksiz ve yakışıksız bir hamleydi. Ergin Ataman zaman zaman gereksiz çıkışlar yapıyor. Dünkü tepki verme şekli tartışılabilir belki ama kızmakta haklı...
‘’Sorun yenilmek değil‘’
Son 4 maçın 3’ünü kaybeden, bu üç maçta toplam 71 sayı fark yiyen Olympiakos’un geçen yıl finalde mağlup olduğu Fenerbahçe Doğuş’a karşı reaksiyon göstereceği tahmin ediliyordu. Atina’ya 5 maçtır kazanarak gelen Fenerbahçe’nin de nispeten rahat olması beklenirdi belki ama bu kadar tepkisiz kalması, Bobby Dixon dışında direnen 1 oyuncunun bile çıkmaması, hayal kırıklığı yarattı. Tek taraflı oynanan bir maç izledik Atina’da... Obradoviç’in son iki yıldır savunma sisteminin en önemli unsurlarından biri, çabuk ayaklı uzunlara sahip olduğu için (Vesely, Udoh, Melli) her pozisyonda adam değiştirmesiydi. Uzunlar, kısalara hiç geçilmiyordu. Thompson’la oynarken bu savunma kolay yapılamıyor, hele ki rakipte Spanoulis gibi akıllı, hızlı, çabuk, tecrübeli bir oyun kurucu varken.
Savunmada switch (adam değişme) yapılmayınca, Spanoulis her ikili oyun sonrası ya şut, ya potaya gidip turnike attı, ya da penetre sonrası üçlük atacak boş adamı buldu. İlk periyotta fark 19 sayıya kadar çıktı: 34-18. Spanoulis bu periyotta 14 sayı atıp fişi çekti. Bundan sonrası Fenerbahçe’nin hem savunma, hem de hücumda extra efor sarfedip geri gelme çabaları ile geçti. Oyun kurucular Wanamaker ve Sloukas yine hiçbirşey oynamayınca Bobby Dixon son çare olarak sahaya girdi. Kimsenin çift haneye ulaşamadığı maçta, Bobby’nin 24 sayılık performansı bir ara umutlanmamıza (44-36) neden oldu, o kadar...
Maçın devamında, Dixon haricinde herkes için felaket senaryosu yazıldı. Sloukas’ın Fenerbahçe’deki 3. sezonu. Bu 3 sezonu genel olarak harika geçirdi. Atina’daki maçlar hariç... Aşırı motivasyon mu, ürkeklik mi, adını siz koyun. Yunan oyun kurucunun gerek eski takımına, gerekse eski ezeli rakibi Panathinaikos’a karşı bir tane iyi maçını izleyemedik. Yenilmek, fark yemek de sorun değil ama, bu takımın emanet edileceği Wanamaker- Sloukas ikilisini geride kalan 21 hafta sonunda bu halde görmek can sıkıcı....
‘’Savunma savaşı‘’
Euroleague’de CSKA Moskova- Real Madrid maçıyla beraber en önemli mücadelerinden biri oynanacak Atina’da... Geçen yıl finalde karşılaşan Olympiakos ile Fenerbahçe Doğuş, bu kez Dostluk ve Barış Spor Salonu’nun parkelerinde kozlarını paylaşacak. İstanbul’da çok çekişmeli geçen bir maçtan sonra Olympiakos, uzatmada galip gelirken Fenerbahçe hem rövanşı almak, hem de rakibiyle puan farkını açmaya çalışacak.
En az sayı yiyenler
İki takımın en önemli özelliği yaptıkları savunma. Fenerbahçe Doğuş en az sayı yiyen birinci, Olympiakos ise ikinci takım. Hal böyle olunca, çok çekişmeli ve sert bir maçın bizi beklediğini tahmin etmek zor olmaz.
Atina’da 1 kez kaybetti
Olympiakos, sezona 4’de 4’le başlarken sonra düşüşe geçti. Özellikle dış sahada ağır yenilgiler alıyor. Son iki maçı da kaybettiler. Ama Atina’da sadece ezeli rakipleri Panathinaikos’a mağlup oldular. Real Madrid ve CSKA Moskova gibi iki favoriyi yenmeyi başaran Olympiakos evinde 9’da 8 yaptı.
9 maçta 6 galibiyet
Ligde son 5 maçını kazanan Fenerbahçe içinse deplasmanlar sorun olmuyor. Şu ana kadar 9 dış saha maçı oynayan Kanarya, bunların 6’sından galibiyetle döndü. Malaga ve Panathinaikos’a ise son saniyede kaybettiği gözönüne alındığında, Atina’daki zor atmosfer Fenerbahçe için çok fazla sorun yaratmayacak.
Guardların kapışması
Olympiakos, İstanbul’da kazanırken Spanoulis sakattı ama Strelnieks-Thompson guard ikilisi tam 37 sayı atıp canımızı fazlasıyla yakmıştı. Fenerbahçe ise oyun kurucularından çok az katkı almıştı. İlk 10 maçı kaçıran Spanoulis iyileşti ve direksiyona geçti. Olympiakos sistem olarak kısaların performansına dayalı bir takım. Bu nedenle son haftaların formda ismi Wanamaker’ın yanı sıra eski takımına karşı hep kötü oynayan Sloukas’a, Dixon’a hatta Sinan’a çok iş düşecek.
‘’Lidere Banvit sürprizi‘’
Banvit, lig ve Avrupa’da son 10 maçı kazanarak çıkmıştı Fenerbahçe Doğuş karşısına. Geçen yıl kupayı kazanan ve ligin en başarılı coachlarından olan Filipovski, bu sezon da önemli işler yapacak gibi. Yabancı oyuncuların çoğunu değiştiren Sloven coach Rıdvan, Erkin gibi gençleri de rotasyona dahil etti, roller belirlendi, seri galibiyetler de gelmeye başladı.
Fener’i 61 sayıda tuttular
Dün de Fenerbahçe’ye çok iyi çalışmışlar. Euroleague’de son 3, ligde de son 9 maçı kazanan Fenerbahçe 61 sayıda tutmak herkesin yapabileceği iş değil. İki takım da savunmada birebirde hiç geçilmedi. Sayı atmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordu belki. Ama Banvit, Fenerbahçe’nin savunma rotasyonunun da zayıf yönlerini çok iyi çözmüş. Savunma kayarken, tepeden paslarla defalarca pota altında boş adamı buldular. Sarı-Lacivertliler’i bu savunmada Euroleague takımları bile zorluk çıkaramamıştı, ama Filipovski’nin öğrencileri bir kaç kolay basket buldu.
Datome ve Vesely dışında...
Fenerbahçe’de 8/9’la oynayan Datome ve takımın ilk 9 sayısını atan Vesely dışında, diğerleri devreye giremedi. Wanamaker bir ara takımı öne geçirdi ama yine el yakan toplarda hata yaptı. Banvit ise bu hataları sahanın yıldızı Caloiaro ile değerlendirirken, son iki topu basket yapan Taylor zaferi Banvit’e getirdi. Özellikle son saniye basketinde, faulle karışık müdafaya karşı zor bir açıdan attığı turnike, usta işiydi.
‘’Barça kolay lokma değildi‘’
Barcelona’nın kadro kalitesi ile bulunduğu yer doğru orantılı değil. Takım olma yolunda büyük sorunlar yaşıyorlar. Heurtel’in oyun kurucu olduğu bir takımda bu gayet doğal. Ama oynadıkları zaman da, kazanacakları hiç bir maç sürpriz olmaz. Nitekim de, Heurtel’in son periyot performansı neredeyse canımızı yakacaktı ama, maçın genelinde hakim taraf olan Fenerbahçe Doğuş, buna izin vermedi.
Kanarya’da genelde her şey paylaşılıyor.
Dün ise iki oyuncu ön plana çıktı. Wanamaker-Melli 86 sayının 47’sini attı.
Fenerbahçe oyunun başında farklı öne geçince rahat bir maç olacağı izlenimi doğmuştu belki ama Barcelona son zamanlarda iki 4 numaraya döndüğünde çok etkili oluyor. Dün de, Oriola-Claver aynı anda oyuna girince, 12-0’lık bir seri yakaladı İspanyol ekibi, oyunun geri kalanında da maçın hep içinde oldu.
Gecenin sorusu
Maçın karar anı, 3. periyottu. Fenerbahçe bu bölümde tamamen bench oyuncularıyla oynadı, potasında sadece 13 sayı gördü. Bu savunma diğer 3 periyotta neden yapılamadı?
Maçın starı
İtalyan uzun Nicola Melli, geldiği günden bu yana en iyi performansını sergiledi. İlk defa bu kadar çok top kullandı, 23 sayı (1 Sayı: 4/5, 2 Sayı: 8/9, 3 Sayı: 1/6) üretirken çoğu basketi kritik anlarda geldi.
Maçın olayı
İlk yarı oynamayan Melih, 3. periyotta sahaya girerken her pozisyon sonrası Obradoviç’in sert uyarılarına maruz kaldı ama kısa sürede 7 sayı atarken, kaptığı top sonrası bulduğu turnike, tribünleri de havaya soktu.
Kısa mesaj
İlk 4 yolunda zor bir engeli aştık. Obra, hem maçı hem bazı oyuncuları kazanmaya çalıştı. Örnek; Guduriç ve sakatlıktan çıkan Kaliniç.









































