‘’Fenerbahçe'ye şok!‘’
Ülker Arena’ya üst üste iki yenilgi ile gelen Olympiakos’un, bu maçı çok daha konsantre oynayacağı belliydi. Ama kapasiteleri de belliydi. Spanoulis’in yokluğunda, özellikle hücumda çok zorlanıyorlardı. Burada savunma yaparak kazanmaktan başka çareleri yoktu. Onu da çok iyi uyguladılar. Hücumda ise, bir gün önce McCollum’un Maccabi’ye yaptığını, dün Roberts, Fenerbahçe’ye yaptı. İkinci yarıda 5/5 üçlük atıp, oyunun bütün gidişatını değiştirdi. Fenerbahçe ikinci yarının başında 45-32 öndeyken, rahat galip gelecek havadaydı. Ama basketbolda rüzgar her an tersine dönebiliyor. Düne kadar 10’da 1’le üçlük atan Roberts, Olympiakos’u ayağa kaldırırken, Fenerbahçe’nin iki oyun kurucusu inanılmaz kötü performans sergiledi. Özellikle ikinci yarıda ne pas trafiği vardı, ne doğru dürüst bir organizasyon. Nitekim 37. dakikada skor 60-71’di, Sarı-Lacivertliler, 17 dakikada sadece 18 sayı atabilmişti.
Thompson’un yaptığı hatalar...
Son 3 dakikada can havliyle atılan üçlükler, mucizevi bir şekilde maçı uzatmaya götürdü ama yorgunluk son 5 dakikada fazlasıyla kendini gösterdi. Obradoviç’in bütün maçı 6 kişiyle oynamasını da anlayamadım. Bazı maçlarda dar rotasyon kullanır ama kötü oynayan bir çok isim varken, Wanamaker, Sloukas, Nunnally, Datome, Vesely ve Melli 30 dakikanın üzerinde oynatmak, Ahmet’i, Melih’i hiç denememek tuhaf kaçtı. Thompson’un öğreneceği şeyler var diyorduk ama yaptığı hatalar Avrupa basketbolunu bilmemekle değil, basketbolu bilmemekle alakalı. İlk 3 faulunu hücumda yaptı. Perdeleme yaparken, ribaunda girerken, savunmada ellerini kullanarak faul yapıyor sürekli. Yıllarca NBA’de oynamış ama temel bilgileri çok zayıf. Belki erken ama ondan bu yıl için ümidi kestim.
‘’Fener, rövanşı vermez‘’
Olympiakos, Spanoulis, Printezis ve Papanikolau üçlüsünün üzerine kurulu, yabancıları rol oyuncuları olan bir sistem takımı. Yıllardır aynı basketbolu oynuyorlar. Ama düzen oturduğu için, ne yapacakları bilindiği halde kolay önlem alınamıyor. Bu üçlünün en önemli parçası Spanoulis sakat. Sisteme adapte olan Mike Green de Valencia’ya gitti.
Avrupa tecrübesi çok olmayan Brian Roberts ve Hollis Thompson takviyeleri yaptılar. Geçen yıldan güçlü değiller. Hata şu an çok iyi durumda oldukları da söylenemez. İlk 4 maçı kazanmışlardı ama 3’ünü evde oynamışlardı. Ardından Barcelona ve Panathinaikos’a mağlup oldular. Çok formda değiller. Fenerbahçe ise çıkış trendinde.
Özellikle savunma oturdu. Ligin en az sayı yiyen takımı onlar. Hücumda da topu ve sorumluluğu paylaşıyorlar. Yunan ekibine oranla kadro kalitesi de yukarıda. Euroleague finalinin rövanşı oynanacak. Fenerbahçe bu şartlarda galibiyete fazlasıyla yakın görünüyor.
‘’Kusursuz fırtına‘’
Fenerbahçe, 6. Euroleague maçında 4. galibiyetini alırken uzak ara ligin en iyi savunma yapan takımı konumunda. Şampiyon kadrodan ayrılan ve sakat olan 5 oyuncuyu gözönüne aldığımızda, kısa zamanda savunma düzenini oturtmak kolay değil.
Obradoviç’in takımı her geçen gün vidaları sıkıyor. Valencia’yı 66’da tutan Fenerbahçe, dün de 57 sayı imkanı tanıdı Bamberg’e. Savunmada kaymalar, ters taraf yardımları, pas açılarını kapamak, birebirde mümkün olduğunca az yenilmek, top çalmak ve blok yapmak. Neredeyse kusursuza yakın müdafa yaptılar takım olarak, bunun karşılığı da farklı galibiyet olarak geldi.Hücumda ise paylaşım ve saha yerleşimi yine çok iyiydi. 21 asist yaptı Sarı-Lacivertliler. İç dış dengesini çok iyi kurdular. Vesely’nin orta mesafe şut atmaya başlaması, Fenerbahçe’nin hücum zenginliğini de artırdı. Gelişmenin yaşı yok. NBA yıldızıydı, Euroleague şampiyonu oldu ama 3 sezon sonra şapkadan yeni birşey çıkardı Çek oyuncu.
Wanamaker yıldızlaştı
Wanamaker eski takımını fazlasıyla üzdü. Brose Arena’da bu tip performansları fazlasıyla çıkarmıştı Amerikalı oyun kurucu. Dün de sevdiği salonda yıldızlaştı.Datome ve Sloukas’ın form grafiği de giderek yukarı çıkıyor. Guduriç ve Thompson’un ise öğrenmesi gereken şeyler var hala. Yine de katkı veriyorlar. Kanarya eksik ve sezon başı itibariyle bazı sorunları var ama kazanmaya devam ediyor. Sarı-Lacivertliler, büyük sakatlık sorunları olmazsa, her ay üstüne daha da koyacak gibi görünüyor
‘’Kriz kapıya dayandı‘’
FIBA-EuroLeague savaşında bir çözüm gelişmesi olmazken, oyuncular zor durumda kalıyor. Fenerbahçe’nin oyuncuları Milli Takım’a göndermeme kararı tartışılırken, sorun sadece bizim milli takımı etkilemiyor.
Sarı-Lacivertliler’in elinde 6 farklı ülkeden 11 tane milli oyuncu var. Hepsi gitse, Euroleague maçına çıkamayacak duruma gelecekler. Avrupa’da Fenerbahçe’nin durumunda 16 takım daha var
Fenerbahçe Doğuş’un, milli oyunculara yaptırdığı açıklama zaten belli olanın ilanını biraz erkene çekti. Yazın FIBA, Dünya Kupası Eleme Grubu maç programını 15 yıl sonra sezon içine koyarken, Euroleague de geri adım atmadı ve süregelen normal takvimini açıkladı. Çakışan takvimler sonrası olan oyunculara oldu. Bir tarafta antrenman ve maçlara çıkma yükümlülüklerinin bulunduğu bağlayıcı sözleşme, diğer tarafta milli takım. Bir kere oyuncuları arada bırakmaya kimsenin hakkı yok diyelim, devam edelim.
Elinde oyuncu kalmıyor
Fenerbahçeli oyuncuların açıklamalarından sonra, Fenerbahçeli olmayanlardan ağır eleştiriler geldi, bu durum vatan hainliğine kadar götürüldü. Olaya geniş pencereden bakmak gerekiyor. Bu sadece Fenerbahçe ve Türk Milli Takımı’nı etkileyen bir durum değil. Kendimizi dünyanın merkeziymişiz gibi görmeyelim. Sarı-Lacivertliler’in elinde 5 Türk oyuncunun yanı sıra, Datome ve Melli (İtalya), Guduriç (Sırbistan), Sloukas (Yunanistan), Vesly (Çek Cumhuriyeti), Ahmet (Ürdün) olmak üzere 11 milli basketbolcu var. Kaliniç de sakat olmasa o da Sırbistan Milli Takımı’na çağırılabilirdi.
Böyle bir durum yok
10 oyuncu da takımdan ayrılsa, Sarı-Lacivertliler EuroLeague maçlarına çıkamaz ve hükmen mağlup olur. Fenerbahçe, Türk oyuncuları milli takıma göndermeyip, diğerlerini gönderseydi o zaman bu vatan hainliğine kadar uzanan saçma eleştirilere maruz kalabilirdi. Ama ortada böyle bir durum yok. ‘Türkler zaten Euroleague’de çok oynamıyor, milli takıma gelsin düşüncesinde olanlar var. Türkler’i gönderirsen, Guduriç’i, Sloukas’ı nasıl takımda tutacaksın. ‘Türkler gidiyorsa, biz de gidiyoruz’ deme hakkına sahip olurlar.
FIBA’nın NBA’e gücü yetmiyor
Hadi bizi geçtik, İspanya ne yapsın? Kadroda 11 EuroLeague oyuncusu var. 7-8 tane de NBA oyuncusu çağrılmadı. Bu şartlarda elemelerde en iyi 20 oyuncusu olmadan mücadele edecekler. Federasyonlar, EuroLeague oyuncularını kadroya çağırdılar ama NBA oyuncuları neden yok. Mesela Furkan ve Cedi zaten oynamıyor mantığıyla hareket edip, 3-5 günlüğüne onlar da gelsin diyebiliriz. Zaten asıl sıkıntı burada. FIBA, NBA oyuncularını getiremeyiz, gücümüz yetmez, EuroLeague oyuncularını getirtmeye çalışalım mantığı ile Federasyonlara baskı yapıyor. Bu pencereleri sezon içine açarak, zaten ‘Ülkeler en iyi oyuncuları (NBA’de forma giyenler) olmadan mücadele edecekler’ dedi. Euroleague kulüpleri de haklı olarak, bu çifte standarda isyan ediyorlar. Ayrıca oyuncularını milli takıma göndermeyen kulüp konumuna düşmek de istemiyorlar.
Devlet baskısı
Bazı ülkelerde ise durum farklı. Devlet baskısı var. Mesela CSKA Moskova ve Khimki’nin üzerinde. Onlar büyük olasılıkla oyuncuları gönderecekler ama bu sefer de ortada haksız rekabet olacak. Onlarla oynayayan takımlar, bu ekipler tam kadroyken oynayanlara karşı haksız bir avantaj elde etmiş olacak. Panathinaikos’un da oyuncuları serbest bırakacağı konuşuluyor ama ortada henüz net bir durum yok.
Litvanya çağırmadı
EuroLeague’de oynadığı 5 maçı da kaybeden Anadolu Efes, oyuncularını serbest bırakacağını açıkladı. Bunun üzerine de Doğuş ve Birkan, milli takım’ı seçtiklerini söyledi. Kadro şu anda 24 kişi. Büyük olasılıkla nihai kadroda onlar da olmayacaklar. Stimaç kadroya çağrılmadı. Simon ve Muriç’in gitme ihtimali var. Efes, bu dönemde Zalgiris Kaunas ile oynayacak. Litvanya Federasyonu, EuroLeague oyuncularını kadroya çağırdı. Onlar tam kadro, Efes ise çok düşük bir ihtimal eksik olacak.
Peki şimdi TBF ne yapacak?
Asıl soru şu; TBF ne yapacak? Yönetmelikler açık. Milli Takım’a gelmeyenler ceza veriliyor. Sadece bizim federasyon değil, diğerleri ve kulüpler de tehlike yaklaşmasına rağmen bir hareket planı belirlemediler. ‘O gün gelince’ bakarız mantığı ile sorunu ertelediler. Ama o gün geldi çattı. Şimdi bir şekilde oyunculara ceza vermeden nasıl pozisyon alacaklar, onu düşünüyorlar. Büyük olasılıkla, EuroLeague oyuncuları aday kadrodan çıkarılacak ve diğer ülkelerin yapacağı gibi eldeki mevcut kadroyla eleme maçları oynanacak.
‘’Fener farka koştu‘’
Fenerbahçe Doğuş’ta taşlar yerine oturdukça, oynanan basketbol da gelişim gösteriyor. Euroleague’in en zor rakiplerinden biri olan Valencia’ya karşı, gerek savunma, gerekse hücumda bu sezonun en iyi oyunlarından birini sergileyen Sarı- Lacivertliler, Pınar Karşıyaka’yı da 97 sayılık bir performansla farklı yenmeyi başardı.
Dixon’ın dönüşü...
Galibiyetin yanı sıra uzun süredir sakat olan Bobby Dixon’un takıma katılması, Fenerbahçe için önemli kazanımlardan biri oldu. Obradoviç, 12 oyuncuya da dakika verme şansı bulurken, 11 isimden skor katkısı aldı Kanarya. Pınar Karşıyaka sadece bir devre dayanabildi, güçlü Fenerbahçe’ye. İlk yarıda başa baş oynadılar ama Sarı- Lacivertliler’in giderek artan agresifliği ve savunma konsantrasyonu karşısında yapacak fazla da şeyleri yoktu. Son 8 dakikada oyuna girip 4/4 üçlük atan Melih’in performansı onun için sıradandı belki ama, en üst düzey Euroleague yıldızları bile belki senede bir kez bu isabet oranını yakalayabilir.
İşler yoluna girdi
Melih’in üçlükleri farkın giderek açılmasını sağladı, Thompson hiç kaçırmadan 13, Sloukas ise 12 sayı attı. Diğer bir yeni Guduriç ise 1 şut kaçırıp 12 sayıya ulaştı. Geçen hafta Galatasaray’a karşı yüzde 75 iki sayı yüzdesi yakalayan Kanarya, dün de 30 asist üzerinden yüzde 70 iki sayı, yüzde 55 ile üçlük attı. Pas temposu üst düzeydeydi. Gerçi Galatasaray ve Karşıyaka’nın savunma direnci çok zayıftı belki ama bu yüzdeler, hücumda işlerin yoluna girmeye girdiğinin göstergesi.
‘’Efes dibe vurdu‘’
Anadolu Efes’in, mental olarak ayakta kalabilmesi için mutlaka kazanması gereken bir maçtı. Maç Sinan Erdem’de, rakip de Play-Off adayı olmayan Unicaja Malaga’ydı. İlk çeyrekte yapılan felaket savunmanın ardından Lacivert- Beyazlılar oyunun kontrolünü eline aldı. Özellikle Stimaç’la bulduğu ikinci şans sayıları ile rakibin moralini de oldukça bozdu. Çok iyi hücum etmedi belki Efes ama, her topu kovaladı, tam 17 hücum ribaundu aldı, potaya rakipten 15 fazla top attı ama yenilmekten kurtulamadı. Karar anlarında, önemli savunmaları yapamadı Efes. 4. periyotta 7 sayı öne geçmesine rağmen, üç hücumda üst üste üçlükler yedi. Bütün momentum Malaga’ya geçinde zorlama hücumlar deneyen bunda da başarılı olmadı. En büyük sorun takımı Euroleague tecrübesi olmayan iki oyun kurucu McCollum ve Adams’a emanet etmeleri. Dün biraz tecrübeli bir oyun kurucu olsa, sonuç da farklı olurdu.
19’da 3 isabet
Ledo’nun da basketbol bilgisizliği, Efes’in başını fazlasıyla ağırtıyor. Ledo dün 13’te 2 ile oynarken, 4 serbest atışın da üçünü kaçırdı. McCollum ise 6’da 1’le şut attı. Takımın en önemli iki skoreri 19 şutta sadece 3 isabet bulursa, maç da kazanamazsın. Sonuçta Efes’in önünde 25 maç var ama ışığı yok. Kısa zamanda, çok yol almaları gerekiyor. Belki beraber oynamayı, Euroleague takımı olmayı öğrenecekler ama umarış iş işten geçmez.
‘’Fener, zoru kolay yaptı‘’
Valencia, ligin en organize ve disiplinli takımlarından biri. Hücumları müthiş bir düzen içinde oynuyor, savunmaları da aynı şekilde... Pas alanlarını kapamaları, kaymalar ve yardımlaşmalar oturmuş. Zaten şu ana kadar yedikleri sayı da ortada. Bu nedenle dünkü galibiyet, hem de farklı galibiyet çok değerli bence. Fark şuydu, Fenerbahçe, Valencia’nın övdüğüm şeylerini onlardan daha iyi yaptı. Hücumda çok yerleştiler, çok iyi paslaştılar. 22 asist üzerinden, ligin en iyi savunma yapan takımlarından birine 79 sayı attılar. 39 yakın mesafe atışın 26’sında isabet bulmaları, sadece 8 top kaybetmeleri bu maçı ne kadar istediklerinin ve konsantre olduklarının göstergesiydi. Savunma ise kusursuza yakındı. Valencia 66 sayının çoğunu, süre biterken el üstü zor üçlüklerden buldu. Neredeyse 50’lerde kalacaklardı.
Ribaunda katkı
Fenerbahçe defalarca çift haneli farklara ulaşmasına rağmen son 3 dakikaya kadar maçı bir türlü koparamadı. Her türlü hamleyi yaptı, bir çok darbe vurdu ama Valencia bir şekilde ayakta kalmayı başardı. Aynı zamanda çok da inatçıydılar. Ama son çeyrekte onların her yaklaşmaya çalışmasında önce Nunnally, sonra Sloukas ‘izin yok’ dedi. Öldürücü vuruşu ise maçın en iyisi Vesely yaptı. Olumsuz taraflar, yenilerden Thompson ve Guduriç’in hale sistemin için dahil olamaları. Kolay değil. Şampiyon olmuş, oturmuş bir düzenin içinde kendine yer bulmak... Zamanla o da olacaktır. Ribaunt sorunu da halen devam ediyor. Bobby ve Kaliniç’in dönmesiyle, kısaların da ribaunda daha çok katkı yapmasını bekliyorum.
‘’Fener, derbide aktif dinlendi‘’
Çift maçlı EuroLeague haftası sonrası, hele bir de son saniyede kaybedilen Panathinakios yenilgisini hesaba katınca, Galatasaray Odeabank derbisinin zor geçmesi beklenebilirdi belki Fenerbahçe Doğuş için. Ama Sarı-Lacivertliler, derbiyi güle oynaya kazanırken, Obradoviç de as oyuncularını fazlasıyla dinlendirme fırsatı buldu. Düşünün Galatasaray’ın halini...
Vesely’nin kenarda, Wanamaker ve Datome’nin 7, Thompson’un 13 dakika oynadığı maçı, genelde çok az süre alan oyuncularıyla 21 farkla kazandı Kanarya. Guduriç, Sinan, Egehan, Ahmet, Barış ve sahanın yıldızı Melih’in çok fazla oynadığı Sarı-Lacivertliler, çok da fazla zorluk yaşamadı Galatasaray savunması karşısında. Galatasaray toplama takım. Kariyerleri boyunca hiçbiryerde barınamayan, aidiyet hissi olmayan Amerikalılar’dan bir kimya yaratmaya çalıştı Erman Kunter. İşi zordu, düne kadar da bunu başaramadı.
Bir takımı Alex Renfroe’ya emanet etmek, risklerin de en büyüğüydü. Son 7 sezonda 10 takımda forma giyen Renfroe’nun yanı sıra Summers, Hendrix ve Hopson da çok gezen oyuncular. Galatasaray bu yıl da yabancı transfer hakkını sonuna kadar kullanacak gibi gözüküyor!.









































