‘’Efes'ten müthiş geri dönüş‘’
Kazanmaktan başka çaresi olmayan Anadolu Efes, savunması ile eleştirilen Heurtel-Krstic ikilisi ile başlayınca kader maçında Milano’nun ilk 7 hücumunu engelleyemedi. Her hücumdan sayı üreten Milano, farkı 15’e kadar çıkardı daha 2. periyodun başında. Ama maçı Efes’e getiren de Heurtel-Krstic ikilisi oldu. İlk raundun aksine Efes, Top 16’da tutarak değil, atarak kazanıyor artık. Fransız yıldız, 25 ile 30. dakikalar arasında 4/4 üçlük isabet oranı ile tam 16 sayı attı. Bu küçük çaplı mucize, maçın bütün rengini değiştirdi. Bu bölümlerde 18-2’lik seri yakalayan Anadolu Efes, 12 sayı geri düştüğü 3. periyodu 4 sayı farkla önde bitirdi.
Bu inanılmaz performans son hafta öncesi Efes’in umutlarını hayatta tuttu.
Krstic de sakatlık sonrası en etkili oyununu çıkardı. 8/11 isabet oranı ile 22 sayı atan Sırp yıldız, kendine geldiğini de gösterdi.
Kenardan gelen Cedi’nin savunma katkısı, Saric’in başta devre biterken ve 3. periyotta attığı kritik üçlükler, galibiyete yardımcı oldu.
Top 16’da kör topal ilerleyen Anadolu Efes’in kaderi artık kendi elinde. Haftaya ilk ikiyi garantileyen Fenerbahçe Ülker’i deplasmanda yenerlerse Play-Off’a kalacaklar. Tarihimizde ilk kez çeyrek finale iki
takım sokmaya çok yakınız artık...
‘’Fenerbahçe kendini sıkmadı‘’
Üst üste 9 maç kazanıp, hedefe ulaşmayı yüzde 80 garantiledikten sonra kazanmaktan başka çaresi olmayan ve formda bir takıma karşı deplasmanda galip gelmek kolay iş değildi. Nitekim Fenerbahçe Ülker daha birinci dakikadan itibaren geri düştüğü 40 dakikayı aynı şekilde tamamlayıp, hem kendi, hem de Efes’in kaderini son haftaya bıraktı.
Gerçi bugün büyük olasılıkla CSKA, Spanoulis’ten yoksun Olympiakos’u Moskova’da yenecek ve Fenerbahçe ile Rus ekibi ilk ikiyi garantileyecek. O nedenle ne Obradoviç, ne de Fenerbahçe’li oyuncular Top 16’da üst üste kazandıkları 8 deplasmandaki motivasyonun yarısına bile sahip değildi.
Hâl böyle olunca istim üstündeki Laboral, skorer kısaları James, Couseur, Adams ve San Emeterio ile 64, toplamda da 93 sayı atıp çeyrek final iddiasını sürdürdü. Geçen hafta iki takım da büyük şok yaşadı. Onlar Bertans’ı, Fenerbahçe ise Hickman’ı aşil sakatalığı nedeniyle kaybetmişti. Kanarya’nın Hickman olmadan nasıl bir reaksiyon göstereceğini merak ediyordum. Ama ölçü bu maç değildi anladım. Özellikle de Obradoviç’in sakin tavırlarından!.
Final-Four ve şampiyonlukların gediklisi olan, o kupayı nasıl kazanması gerektiğini bilen Obradoviç, bazı maçlarda kaybetmeyi göze alabiliyor, geleceği düşünerek. Dün bilerek kaybetti demiyorum ama kazanmak için çok da çabalamadı. Bir bildiği vardır mutlaka!
Alba’nın, Panathinaikos’u deplasmanda yenmesi ile diğer grup da karıştı. Fenerbahçe Ülker artık rakip de seçemeyecek. Maccabi, Panathinaikos ve Alba, 3-4-5 olabilir diğer tarafta. Haftaya dananın kuyruğu kopacak...
‘’Banvit'e yakıştı‘’
Banvit, ilk yarı final tecrübesinde, bu kupayı daha önce kazanan, büyük bütçelere sahip Khimki’yi Bandırma’da devirdi. Bu skor final için yeterli mi, tabii ki hayır. Ama en azından bu galibiyet, küçük bir ilçe takımının, büyük bir Moskova takımını eleme ihtimali olduğunun göstergesi. Banvit, biraz daha dikkatli olsa, savunma stratejisini biraz daha doğru belirlese, en önemlisi rakibe 14 hücum ribaundu vermese, çok daha farklı olabilirdi. Khimki, Maccabi’yi Euroleague Şampiyonu yapan Rice önderliğinde, son yıllarda gördüğüm en iyi hücum takımı. Rice, Koponen, Monya dışında belki süperstarları yok ama bu kadar çabuk ve hızlı pas yapıp, sonunda doğru şutu bulan bir takım şu an için Euroleague’de bile yok. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yılki performansından hiç hoşnut olunmayan Rowland, belki Banvit’teki en iyi oyununu sergiledi. Kenardan gelip genelde saçmalayan, genelde hep yanlış tercihler yapan Can, bu kez doğru şutları kullandı, 16 sayı üretti. Çeyrek finalde ortalarda görünmeyen Davis, çok fazla katkı verdi. Uzunlar Veremeenko ve Dragiçeviç biraz daha etkili olsa, rakibe bu kadar hücum ribaundu vermese, Moskova’ya çok daha umutlu giderdik. Hakemlere değinmeden edemeyeceğim. Moskova’da ‘katliam’ beklentisi, sadece bizde değil, tüm basketbol kamuoyunda var. Ama Bandırma’da yapmayın bari. Son 2.5 dakika içinde önce Veremeenko’ya, ardından Rowland’a turnike atarken yapılan ‘sportmenlik dışı’ faulleri çalmamak art niyet göstergesidir. Hadi birini ‘es’ geçtiniz anlarım, bir dakika sonra ikinciye de ‘göz yummak’ ‘üç maymunu’ oynamaktır. Bu oyunu da en iyi ULEB’in ‘üçlüler’i oynar!
‘’Dünyanın sonu değil‘’
Sezon başında çok eleştirilmişti. Şampiyon takımdan gelmesine rağmen, burada farklı bir rolde oynadığı için gereken katkıyı veremiyordu. Ama Zisis’in gelmesi onun üzerindeki baskıyı ve yükü azalttı.
Sorumluluğu Zizis’le paylaşınca rahatlayan, rahatladıkça açılan Hickmann, yaklaşan Play-Off öncesi Fenerbahçe’nin en önemli oyuncularından biri olmuştu. Sezonu kapaması -hem de saçma sapan bir pozisyonda- büyük şanssızlık. Şu reklam alanlarının kaymasına bir türlü çözüm bulunamadı.
Kaç senedir, kaç oyuncunun hayatı karardı, saymakla bitmez. Bu çağda bu kadar zor birşey mi parkeye yapıştırılan reklamın, kaymayan bir maddeden yapılması. Bu işlerin uzmanı varsa çıkıp aydınlatsın bizleri...
Bundan sonra ne olacak? Sakatlık sporun bir parçası. ‘Eyvahlar olsun’ diye karalar bağlamanın anlamı yok. Tabii ki işleyen düzenin önemli bir dişlisi kırıldı. Ama Obradoviç gibi bir tecrübe, yıllardır bu tip sıkıntılarla yüzlerce kez karşılaştı. O pozisyon için, Kenan’dan, Emir’den ve Bogdanoviç’ten daha fazla verim almanın yollarını bulacaktır.
‘’Fenerbahçe yükseliyor‘’
Top 16'da her maç üstüne koyarak gidiyor Fenerbahçe Ülker. Daha kaybettikleri ilk CSKA maçında savunmayı yoluna koyduklarını göstermişti. Hücum organizasyonu dünkü Malaga maçında bu yılın belki en iyi seviyesine çıktı. Takımda 1.5 senedir oyun kurucu olmadığı için, ya birebirler üzerinden, ya da forvetlerden oynadıkları ikili oyunlarla birşeyler yapmaya çalışıyorlardı.
Ama Zizis'in gelmesiyle, diğer tüm oyuncuların da hücum aklı gelişti bence. Dün neredeyse bütün topları 'doğru' kullandılar. Bazen topu Goudelock'a verip tek bir pas yapmadan şut atıyorlardı, dün 4-5 pas yapmadan hücum kullanmadılar. Son derece akıllı, akıcı, göze hoş gelen basketbol oynadılar.
Goudelock'un artık 'B' planı var. Daha önce topu aldı mı, potaya atmaktan başka birşey düşünmüyordu. Artık takım arkadaşlarına pozisyon hazırlıyor, asistler yapıyor. En önemlisi 'doğru' şutları kullanıyor. Zaten Avrupa'nın en yetenekli hücum oyuncusu. Verimliliği her geçen gün artıyor.
Saha yerleşimi, pas açılırını kullanmaları harikaydı. Savunma zaten oturmuş durumda. Yedikleri 63 sayı da bunun göstergesi. Malaga her ne kadar iddiasız olsa da, İspanya Ligi'nin lideri. İki maçtır çok kolay kazanıyor Fenerbahçe. Kalan iki maçtan birinin kazanılması halinde, saha avantajını da kazanacak Fenerbahçe Ülker. Final-Four'u özlemle bekliyoruz artık...
Efes hak etmiyor
Olympiakos'u istesen böyle yakalayamazsın. Takımın iki yıldız oyun kurucusu Spanoulis ve Sloukas yok. Bu ikisi, düzen basketbolu oynayan Olympiakos organizasyonun en önemli parçası. Petway de sakat. İki maçtır yeniliyorlar. Atina'da dün kazanamıyorsan, bir daha hiç kazanamazsın. Maça biraz iyi başlasak belki dirençleri kırılacak. Ama 12 serbest atışın 8'ini kaçıran Olympiakos'a verilen hücum ribauntları, hücumdaki yanlış tercihleri onları oyunda tuttu. Dördüncü periyodun başında Papapetrou'dan gelen üçlük sonrası, Efes savunması çorap söküğü gibi dağıldı.
Tam 33 sayı yedi Efes 4. periyotta. Heurtel kimi tutsa yanından geçip turnike attı. Krstiç evlere şenlik. Tam fark 6 sayıya çıkacak sportmenlik dışı faulle rakibi tekrar oyuna soktu. Ortamı gereksiz yere gerdi, uyuyan devi uyandırdı. Gerginlik sonrası kendi oyundan düştü, serbest atışlar ve smaç kaçırdı.
O bu haldeyken, İvkoviç de maçı seyretti. Momentumu değiştirmek için hiçbirşey yapmadı, maç bittikten sonra Lasme'yi alıp, Krstiç'i çıkardı. Bu yıl sadece 2 maçta 6'şar dakika oynayan Papapetrou, 12 sayı atıp maçı aldı. Kazansaydı çeyrek final garanti olacaktı Efes için. Ama bu Olympiakos'u yenemiyorsan, Papapetrou'dan 12, son periyotta 33 sayı yiyorsan zaten çeyrek finali haketmiyorsun demektir.
‘’Kaf Kaf'tan buruk veda‘’
Pınar Karşıyaka aslında turu büyük oranda İspanya’daki maçın son iki dakikasında kaybetmişti. Maçı 38 dakika tutan ekibimiz, son anları çok kötü oynayınca 10 sayılık fark gelmişti. 7-8 sayı ile 10 sayı arasında çok büyük fark yok gibi gözükse de, psikolojik bir fark var.
İspanya’da tek haneli bir yenilgi olsaydı, Karşıyaka bu kadar baskı ve stres altında olmayacaktı belki de. Acele etmeyecekti dünkü gibi, panikten kaynaklanan hatalar aza inecekti. Çok çabaladı ama olmadı Ufuk Sarıca ve ekibi...
Baskıyı kaldıramadı
İspanya’da yenilginin en büyük nedeni verilen hücum ribauntlarıydı. Dün biz de hücum ribauntları aldık ama ritm yakalamak, hızlı hücum yapabilmek için savunma ribauntlarını ‘net’ almak gerekiyor. 11 hücum ribaundu verdik, aldıklarımızın çoğu da ya sağa-sola düşen toplar oldu, ya da rakibin el soktuğu toplar. Bir tane bile ‘fastbreak’ sayısı atamadık. Hal böyle olunca istediğimiz tempoyu da bulamadık.
Umutlandık ama...
Kaçan serbest atışlar, kritik anlarda yapılan top kayıplarına rağmen son çeyrekte umut ışığı yine doğdu. Devre sonunda 9 sayı geri düşen, 3. periyotta hamle yapamayan Kaf-Kaf bitime 5 dakika kala 67-67 ile beraberliği yakaladı, 36.18’de ise 71-67 öne geçti. Gereken farkı yakalamak için yeterli süre de vardı. Ama burada yanlış tercihler, acele atışlar ve Kendall’ın öldürücü orta mesafe şutları geldi, o umutlarımız da suya düştü: 74-75. Her şeye rağmen çok önemli işler yaptı Ufuk Sarıca ve oyuncuları. Her sene üzerine katarak devam ediyorlar. Umarız seneye yarı final ya da final gelir...
‘’Tarihi zafer‘’
Eurocup çeyrek final ilk maçında Fransa'da Paris Levallois'e 67-65 mağlup olan Banvit, taraftarının müthiş desteği altında rövanşı 4 sayı farkla aldı, tarihinde ilk kez yarı finale çıkma başarısı gösterip, ülkemizin gururu oldu.
Banvit’ten müthiş zafer... Yıllardır Türkiye Ligi’ni domine etmesine rağmen Avrupa’da istediği yere gelemeyen Bandırma ekibi, bu sezon harikalar yaratıyor. Banvit, bir çok dev kulübün elendiği kupada artık yarı finalde. Finale sadece bir adım kaldı. Coach Selçuk Ernak yönetiminde gerek Roma serisinde, gerekse Paris eşleşmesinde harika savunma yapan Bandırma ekibi dün de salondan 75-71 galip ayrılıp mutlu sona ulaştı. Savunma konsantrasyonu o kadar üst düzeydeydi ki, ekibimiz ilk periyotta tam 5 blok yaptı. Rakibi top kayıplarına zorladı, 6 dakika geçildiğinde potasında sadece 2 sayı gördü: 12-2. Rakibin üç yıldızı Ford, Schilb ve Green’i etkisiz hale getirmeyi planlayan savunma stratejisi çok iyi işledi. İlk çeyrek 17-8 sona erdikten sonra Paris, riske edilen oyunculardan sürpriz üçlükler buldu.
İki takımın savunması iyiydi
Oniangue ve Sane ile bu çeyrekte 5 üçlük bulan Fransız ekibi oyuna ortak oldu ve devre 34-32 sona erdi. 3. çeyrekte her iki takımın da savunma konsantrasyonu üst düzeydeydi. Banvit, Rawland ve Meija
ile skor üretip son çeyreğe 49-45 önde girdi. Kenardan gelen Can ve Şafak’ın üçlükleri ekibimizi rahatlattı.
Yüksek yüzdeli atışlar
Rawland ve Dragiçeviç’in sayıları ile bitime 48 saniye kala skor 68-59’du. Önce Miller’a yapılan üç atışlık faul, ardından Christmas’ın üçlük ve basket faulden çıkardığı 4 sayı bizi biraz tedirgin etse de, Meija taktik faullerde çok yüksek yüzde ile attı ve maçı 75-71 kazanan Banvit, adını yarı finale yazdırdı. Öte yandan bugün oynanacak olan Khimki-Valencia maçının galibi, Banvit’in rakibi olacak.
‘’Güneş tutulur Fener tutulmaz!‘’
İkinci yarının ortalarıydı, ‘dejavu’ yaşadığımızı düşünmeye başlamıştım. İspanyol Artega’nın ‘skandal’ yönetimi sonrası kaybedilen Milano maçı ve çeyrek final umutları gözümün önüne geldi. Benzer gerginlik, benzer atmosfer vardı sahada ve tribünlerde. Ama geçen seneki Fenerbahçe ile bu yılki Fenerbahçe arasında fark olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Özellikle Zisis’in yani gerçek bir oyun kurucunun varlığı, çok ama çok şey farkettirdi.
Yüzde yüzle hücum ettik
29. dakikada skor 61-61’di... Hakem kararlarına kızan Sarı-Lacivertliler, bu anda bir karar verdi. Kalan 11 dakika skor 37-16 oldu... İnanılmaz bir hücum performansı vardı sahada...Son periyotta neredeyse yüzde yüzle hücum etti Kanarya... Maçı da yüzde 70’e yakın bir iki sayı isabet oranı ile bitirdiler. Tam 20 asist yaptılar, 16 yaşındaki Ömer Faruk Yurtseven’in basketi de, keyifli gecede, herkesi daha da mutlu etti. Maçın başında verilen 10 hücum ribaundu, Brooks ve Gentile’nin birebirlerini yeteri kadar savunamamak oyunu biraz sıkıntıya soktu. Ama hücumda Bogdanovic başta olmak üzere forma giyen herkesin katkı vermesi takımı skorda tuttu. Son periyotta ise tek bir darbe ile zaten takım olmada sorunlar yaşayan Milano, darmadağın oldu. Kleiza ve Brooks gibi oyuncularla da takım olmak biraz zor...
Yenilgi kredimiz var
Geçen yıl Avrupa’nın en pahalısı olmasına rağmen felaket bir sezon geçiren Kleiza, Fenerbahçe’den gönderildiği için hırslanmış galiba. Sahada birşey yapamadığı gibi önce Bjelica’ya, ardından Bogdanovic’e vurdu. Hakem ‘centilmenlik dışı’ faul çalınca da küfür edip oyundan atıldı... Top 16’da 3 maç kaldı. Çeyrek final dün garantilendi. CSKA-Olympiakos maçını düşündüğümüzde ilk iki için bir yenilgi kredisi var Fenerbahçe Ülker’in... Bir aksilik olmazsa, grup liderliği, doğal olarak saha avantajı, doğal olarak da Final-Four her zamankinden daha yakın artık...









































