‘’Yola devam‘’
Fenerbahçe’nin ilk golü bulması moral motivasyon açısından çok önemliydi. Ama golü bulduktan sonra geri çekilmesi anlamsızdı. Defansif sıkıntıların mevcudiyeti devam ediyor. Kadlec form tutamadı. Beklerin ofansı iyi, defansı kötü. Rakibe bu kadar orta yapma şansı vermenin cezası ağır oluyor. Adam paylaşımında da problem var. Alves’in kararsızlığı önce baskı yemesine sonrasında da top kaybına sebep oluyor. Topla baş başa kalmamalı. Tek top oynaması sıkıntıyı çözer. Top Alves’e geldiğinde bir orta sahanın mutlak boşa çıkıp top alması şart.
Ozan sonunda atacak
Ozan’ın çok istekli olması güzel. Zaman zaman pas hatası yapsa bile hep boşa çıkarak top istemesi, top ayağında olana alternatif sağlıyor. Pozisyona girmesi de önemli. Şimdilik golü yok ama eninde sonunda atacak. Kanarya, Marko Paşa’sını buldu. Topla derdi olan, pas verecek adam bulamayan Markovic’e başvursun. Kanatta da, forvet arkasında da her türlü sorunu çözebilir. Önde baskıyı da doğru yaptığı gözlerden kaçmadı.
Takım kararlı
İskeletini Kanarya’ya kaptıran Bursaspor’un eski günlerine kavuşması zaman alacak. Yapılan takviyeler takıma uyum sağlamaya başlamış. Advincula ve Necid göze batan isimler. Sağlam ellerde olmaları avantaj. Ertuğrul hoca bu takımı havaya sokar. Fenerbahçe’nin tabii ki problemleri var. Ama takım kararlı. Hedeflerinden vazgeçmeyecekleri bariz belli. Yeter ki Mehmet Topal saha da olsun..
‘’Yeteneğin yetersizliği‘’
Galatasaray’da üç etkili şutör var. Sneijder, Podolski ve Bilal. İlk yarıda şut atma başarısını gösteren tek isim Podolski. Sebebi ise Okay ve M’bia. Bordo-Mavililer’in iki güçlü ön liberosu orta sahayı o kadar parselliyor ki, şut atmak için ne alan var ne de zaman. Okay ve M’bia iklisi aynı zamanda Bilal ve Rodriguez’in pas alışverişini de engelledi. Yükleri ağır. Genç Sinan’ın oyuna girişine kadar da sorun yaşamadılar. Ancak Sinan’ın dinamik oyunu Trabzonspor’un defansını da zorladı. Pozisyon bulmaya başlayan Galatasaray’ın golü bulması da gecikmedi. Yüksek tempo her takımımızın defansına, başa bela.
Çok basitti...
Trabzonspor’un direkten dönen şutlarında ise şanssızlık var hem de beceriksizlik. Bireysel yetenek de ligimizin zirve oyuncularından olan Erkan Zengin’in, altı pas içinde, boş kale yerine topu direğe vurma beceriksizliğinin sebebi, pozisyonun çok basit olması. Çok daha zor pozisyonları gol yapan yetenekler bazen böyle goller kaçırır. Çünkü akıllarında hep zoru başarmak vardır. Oysa “basit mükemmeldir.” Tıkır tıkır işler. Basit işleri de önemsemektir, futbolcuyu yıldız yapan. Aksi takdirde yetenekli o bir oyuncu olarak karıyeriniz son bulur.. Ve ülkemizde bu tip bir sürü oyuncu var.
Süratle geçilemez
Cavanda’yı süratle geçmek mümkün değil. Çünkü ondan hızlısı yok. Cavanda’yı hataya zorlamak daha akıllıca. Aşırı özgüveni pas kaybına neden oluyor. Galatasaray’da ise hızlı değil ama, hatasız oynayan Hakan Balta var.. Ve başarıyı detaylar belirliyor. Her ayrıntıyı düşünenler kazanıyor.
‘’Her şey rüzgar gibi gelişiyor‘’
Tempo artırmakta becerili Beşiktaş için pozisyona girmek kolay. Defans arkasına atılan herhangi bir koşu, bir ara pası ya da kafayla indirilen bir top Beşiktaşlı oyuncuların kaleciyle karşı karşıya kalmaları için yeterli. Çünkü rakibin müdahale için zamanı yok. Rüzgar gibi gelişiyor her şey. Son vuruş becerisi de gerçekleşirse mutlu son kaçınılmaz oluyor. Yannda Necip varken defansif yükü azalan Atiba, bu maçta rahat. Dinlenme koşusu yapar gibi. Quaresma’nın istekli oyunu Skenderbeu defansı için büyük tehlike. Oyunun başında kaçırdığı golü unutturma çabasıyla sahada basmadık yer bırakmadı. Çok şey yapma arzusu bazen top kaybına sebeb oluyor. Basit oyun onu da rahatlatacak, Beşiktaşı da.. Ama süslemeyi de beceriyor. Kazandıkça sorun yok..
Sosa oynarken hoca olmuş. Pozisyon ne gerektiriyorsa onu yapıyor. Şenol hocanın stoperlerde rotasyona gitmemesi düşündürücü. İstikrar arayışı mı yoksa diğer stoperlere güvensizlik mi söz konusu. 19 yaşındaki Olayinka bile Rhodolfo-Ersan ikilisini zorlayabiliyor. Sezon uzun, kulvar bol.. Forvette yaratılan alternatif bolluğu defansta da gerçekleştirilmeli. Önde yapılan preste başarı var.
Hak ederek kazandı
Cenk Tosun’un presi başlatması büyük avantaj. Laf olsun diye değil, topu almak için hamle yapıyor. Yeter ki yardım zamanında gelsin. İlk maçta gol kaçırma rekoru var. Ama gocunacak bir şey yok. Kazanmak çok önemliydi. Ve Beşiktaş hakederek kazandı.
‘’Kupaların kredisi‘’
Bir teknik adam ilk yarım saatte değişikliğe gidiyorsa ya ilk 11’inde bir saçmalık vardır ya da oyuna çok kötü başlayan bir veya birkaç oyuncusu. Evet, Emre Çolak oyuna çok kötü başladı. Ama Emre oyundan çıkarken Galatasaray’da iyi oynayan var mıydı? Kaç maça tek ön liberoyla başladın. Defansta sezona en iyi başlayan Hakan’ın ön liberoda ne işi var? Orta saha kalabalık değil alabalık olmuş. Üç tane tatlı su orta sahası. Hakan alıyor geri veriyor, Selçuk öne oynamıyor, Emre geriden top almaya çalışıyor. Bu orta sahayla nasıl rakip kaleye gideceksin.
Kendinle yalnız kal...
Nitekim atak yapamadan maç 0-2 oldu. İkinci yarıdaki baskılı oyuna aldanma. Kimseyi de aldatma. Kendinle biraz yalnız kal Hamza hocam. Özür dilediğin maç dahil yaptığın hatalarda yardımcılarının tesiri varsa, kov hepsini. Hatalar seninse de artık tek başına takım yapma. Aldığın kupaların kredisini bu kadar çabuk tüketme.
Bu maçın tek kazancı Denayer. Pozisyon hatası yok. Top kullanmada başarılı. Diğer stoperlerden daha iyi bir altyapı gördüğü bariz belli. Umut Bulut ile Galatasaray tribünlerinin yıldızının barışması oldukça zor. Rakip defansı çok zorluyor. İyi niyetinden, hırsından ve arzusundan kimsenin şüphesi yok. Pozisyon bulmakta da başarılı. Ne yazık ki son vuruşları yetersiz. Umut iyi bir yardımcı oyuncu. Ama gol atmadıkça başrol alamayacak.
Atletico Madrid’in geleni gideni çok. Fakat oyun anlayışı değişmiyor. Sahanın her yerinde mücadele had safhada. Bir Diego Simeone klasiği.
Futbolculuğundaki hırs ve azmini oyuncularına da aşılamış. Griezmann takımın en yetenekli oyuncusu. Üstelik hepsinden fazla koşuyor. Takım oyuncusu olmak budur. Böyle oyuncularla takım olunur.
‘’Goller için biraz sabır‘’
Kendi kalesinde az gol görmek tabii ki Fenerbahçeliler’i sevindiriyor. Birinci etken, Volkan’ın formu. Tecrübeli kaleci, kaledeki rekabetten pozitif etkilenmiş gözüküyor. Yerli kaleciyi yedek bekletebilirsiniz. Ama yabancıyı 2. kaleci yapmak zordur. Bu rekabet hiç bitmeyecek. Bitirilmeyecek.
Stoperlerin uyumu, sakatlıklar ve kartlar sebebiyle henüz oluşmadı. İyileşen oynayacağı için de uzun süre oluşmayacak. Ön liberoların defansif oyunu, stoper zaafını su yüzüne çıkartmıyor. Mehmet Topal, Josef ve Ozan, orta alanın müdafaa yönünü aksatmıyor. Meireles bile defansına yardımı göz ardı etmiyor.
Atılan gol sayısının azlığının öncelikli sebebiyse forvet oyuncularının yeni transfer olması. Birlikte oynamaya ihtiyaçları var. Diğer etken forvetlerin oyun karakteristikleri. Fernandao yıpratıcı özelliğe sahip. Topla ilişkileri de sert. Boş kaleye bile şut atıyor. Plase vuruşu yok gibi. Van Persie topla daha haşır neşir. Topu yumuşatmayı da iyi biliyor. Aldığı süre ile birlikte gol sayısı yükselecek. Zaman lehine işliyor. Nani’nin asistleri ve duran toplardaki isabeti de arkadaşlarını tanıdıkça artacak. Biraz sabır...
‘’Takım içi rekabet‘’
Hava şartlarının teknik taktiğin önüne geçtiği bu statta her türlü sürpriz yaşanabilir. Rüzgarı hiç dinmiyor. Şükür ki zemin şimdilik iyi. Ayağa kısa pas yaparak rüzgarın olumsuz etkisini azaltmak mümkün. Topsuz oyunu ve disiplini iyi olan maçı kazanır. Beşiktaş bu maçı favori olduğundan değil, gereğini yaptığı için kazandı. Sosa ile Beşiktaş’ın doğal bir güzelliği var. Estetiğe hiç gerek yok.
Top alışverişi, pozisyon alması ve gelişen defansif anlayışıyla Kartal’ın vazgeçilmezi olabilir. Olamasa bile takım içi rekabeti artıracağı kesin. Sosa’nın rakibe ve dış etkenlere göre teknik taktik anlayış geliştirebilme özelliği de mevcut. Rüzgarın yönüne göre konum, pas ve şut hızı belirleyebiliyor. Rakibin zayıf yönlerini tespit ve kullanımında da başarılı. Tam bir nokta transfer.
Başakşehir keyif vermiyor
Gökhan Töre iyi gününde rakip için ciddi bir baş belası. Çalımı nereden atacağını anlamak mümkün değil. Kime atacağıda meçhul. Topu iki kişinin üzerine sürüp canının istediğine basıyor çalımı. Tedbir almak mümkün değil. Başakşehir geçen sezon ki görüntüsünden çok uzak. Modern oyun anlayışını terk etmişler. Kollektif oyun yerini bireysel çabalara bırakmış. Mehmet Battal’ın önde topu tutması, takımın rakip alana kat etmesi için tabii önemli.
Ancak Mehmet’in kolay kaybettiği toplar Başakşehir’i vasıfsız bir takım yapıyor. Rakibe bu kadar pozisyon vermenin cezası hep ağır olacak. Oyuncuların isteksizliği bariz belli. Yaptıklarından keyif almadıklarından olsa gerek, hiç keyif vermiyorlar. Beşiktaşlı oyuncular bu maçta iyi oynama yarışı yaptılar. En iyi kimin oynadığı da tartışılır. “En istikrarlısı kim” sorusunun ise tek cevabı var... Atiba Hutchinson!
‘’Uyumsuz forvetler‘’
Kendi giden, aklı Galatasaray’da kalan Mancini’nin transfer harekatı Sarı-Kırmızılılar’a pahalıya mal oluyor. Aklı karışan futbolcuların transferinin son güne kalması büyük bir handikap. Gideceği belli olmayan bir oyuncunun yerini hemen doldurmak vakit ister. Nakit ister. Ocak ayında yapalım bir defile. Cimbom’lu oyuncular giysin kışlık formalarını. Mancini istediğini alsın. Ama sakın son dakikaya kalmasın.
Goller ya gecikiyor ya gelmiyor
Carole’nin alternatifi Olcan’ın ofansta problemi yok. Defansta var. Kademeleri gecikmeli. Hava hakimiyeti olmadığı için yan toplar sıkıntılı. Defans oyuncuları topa vuramıyorsa, vurdurmazlar. Olcan ne topa vuruyor ne de rakibi önlüyor. Rodriguez ile Selçuk henüz uyumlu değil. Ama ikisi de akıllı. Bu sorunu çabuk çözerler. Forvetler ayrı birer gezegen. Podolski, Yasin ve Burak birbirine pas vermiyor. Boşa çıkıp top almıyor. Boş koşu yapıp arkadaşına pozisyon yaratmıyor. Bu uyumsuzluk Cim Bom’un pozisyon arayışlarını Sneijder’ın paslarına endekslemiş. Oysa Sneijder’ın önceliğinde şut var. Asist sonra geliyor. Goller ise ya gecikiyor ya da gelmiyor.
Krizden fırsat doğabilir
Kötü gidişata rağmen Mersin İdmanyurdu futbol oynamaya istekli. Nakoulma müthiş bir yetenek. Verkaç denemelerinde Welliton ile uyum sağladıklarında pozisyon sayıları artacak. Pedriel ve Welliton’un aklı fikri gol. İkisinin birden ilk onbirde yer alması zor. Murat’ın hırsı, Khalili’nin top kullanma becerisi bu takımı düzlüğe çıkarır. Biraz sabır. Atletico Madrid maçı öncesi kötü bir prova. Ders çıkarılırsa krizden fırsat doğar. Haydi Aslan. Avrupa senin ‘Arena’n...
‘’Art arda Arda‘’
Arda’nın maç eksiği fark etmez. Çünkü yeteneği fazla. Futbol zekası daha da fazla. En fazlası da yüreği... En alt basamaktan zirveye yerleşen ve bunu yaparken de hiç değişmeyen bir yürek. Bir yürek ki kaybedince herkesten fazla üzülen... Bir yürek ki kazanınca da sevinmekte sınır tanımayan... Lafını kimseden esirgemeyen, yardımlarını kendinden bile gizleyen bir yürek. Sen bu ülkenin bütün renklerini bir araya topladın Arda. Sen gibi bir tane daha gelene kadar bizi sakın bırakma...
Galibiyete inandırdı
Arda’nın mükemmel pasını harika bir bitirici vuruşla taçlandıran Oğuzhan’ın golünden sonra bu skoru ne kadar koruyabileceğimizi düşünmeye başladık. Sebebi de Letonya maçında yaşadığımız hüsran. Ne mutlu ki Arda “Paniğe gerek yok, ben pres de yaparım, golümü de atarım” dedi. Ve inandık. 70 milyon kişi, gelecek olan galibiyet için heyecanlandık...
Caner’in cesareti...
İkinci yarıda oyunun sahamızda oynanması doğal. Dünyanın futbol devi Hollanda yetenekli oyunculara sahip. Narsingh ve Depay beklerimizi zorlarken, Van Persie’nin varlığı da defansımızın öne çıkmasını engelledi. Yaptığımız gereksiz pas hataları işimizi zorlaştırırken, Caner’in cesareti maçı bitirdi. İnatla, topu rakip aut çizgisine taşıyan sol bekimiz, ite kaka kazandığı ikili mücadelelerden sonra, bir de baktı ki pas verebileceği iki oyuncumuz ceza sahasında pusuda. Canını dişine takıp sürüklediği topu da Burak’a ulaştırınca ‘ohh’ dedik. 18 yıldır beklediğimiz ‘Portakal’ı yedik. Ne mutlu bize... Ne mutlu Türk’üm diyene...