Fenerbahçe maça tam anlamıyla Pelkas etkisi ile başladı. Hücumda sazı eline alan Yunan oyuncu daha ilk 10 dakikada yaptığı servislerle önce Zajc'ın harika golünün sonrasında ise Serdar Dursun'un sayısının hazırlayıcısı oldu. Gustavo-Zajc ikilisinin yüksek enerjisi Pelkas'ın iyi oyunu ile süslenince bu kez Pelkas-Mesut organizasyonunda Serdar Dursun'un son vuruşu yarım saatte kusursuz bir skor getirdi. Fürth'ün ilk yarı bitmeden Barry ile bulduğu gol ise bu iyi devrenin nazar boncuğu gibiydi.

İki farklı görüntü

İkinci yarıya Fenerbahçe, Valencia İrfan Can gibi önemli hamlelerle gelmesine rağmen oyunun kontrolünü alan taraf Fürth oldu. Kale emin ellerde dedirten performansı ile önemli kurtarışlar yapan Altay 76 dakikaya kadar dayansa da 5 değişiklik daha yapmasına rağmen dağınık bir görüntü sergileyen Fenerbahçe karşısında Leweling savunmanın ortasından girerek golü yaptı.

Sonuçların önemsiz olduğu hazırlık maçlarından biri olan Fürth maçını 2 bölümde değerlendirmek gerekir. İlk bölümde oynamaya çalıştığı tarzı benimsemeye başlayan, Pelkas'ın yıldızlaştığı ve olumlu sinyaller veren Fenerbahçe, ikinci bölümde ise kalitesi sahaya yansımayan ve eksikleri çok olan bir takım görünümündeydi.

Fenerbahçe oyuna hakim olduğu maçın ilk yarısında biraz yeni sistemi yadırgamış gözüktü. Özellikle Samuel ve Ferdi orta sahanın kenarları için çok uygun gibi gözükmediler. Diğer taraftan Mesut ve Pelkas'ın henüz sezon başı ağırlığını üzerlerinden atamadıkları, preste kazanılan toplarda final paslarını atamayışlarından belliydi. Savunmada ise 3'lü diziliş ve stoper kalitesinin yanında, Gustavo'nun varlığı önemli bir sigorta olarak dikkat çekti. Bu kurgu rakibe pozisyon vermedi ve devre Zajc'ın duran topunda Tisserand'ın dokunuşu ile Fenerbahçe'nin üstünlüğü ile bitti.

Lemos'tan bariz hatalar

Oyuna girdiği 30 dakikadan itibaren kalitesini hissettiren Valencia, Pelkas'tan aldığı pasla ikinci yarının başında harika bir bitirişle golü buldu. Oyun çok rahat giderken Pereria'nın 8 oyuncu değişikliğini aynı anda yapması ile rüzgar birden değişti. Aynı dizilişe rağmen yeni Fenerbahçe'nin dağınık görüntüsüne Mustafa Saymak ve Landu golleri ile cezayı kesen Zwolle geri döndü. Bu gollerde oyuna sonradan giren Lemos'un yaptığı bariz hatalar da dikkat çekti.

Sonuçta hazırlık maçlarında sonuç çok önemli değildir ama Fenerbahçe adına akıllarda kalan ayrıntı Valencia, Zajc, Gustavo ve Szalai gibi oyuncuların takım içinde fiziksel olarak arkadaşlarının önünde olduklarıydı.

Maç Galatasaray'ın en güvendiği isim Muslera'nın büyük hatası ve Zahavi'nin golü ile adeta kabus gibi başladı. 3'lü savunma ile çabuk PSV ataklarına tepki vermekte zorlanan Galatasaray hücumda da topu öne taşımakta zorlandı. 20. dakikada Fatih Terim 4'lü savunmaya geçmesine rağmen baskıda kaybedilen topta Zahavi Galatasaray'ın sol kenarını felç eden Madueke'nin asisti ile skoru 2-0 yaptı. Devre boyunca sadece bir kez rakip sahada pas yapan Galatasaray nihayet Ömer Bayram'ın ortasında Emre Kılınç'ın kafa gölü ile PSV'ye cevap verebildi.

Savunma ağır kaldı

Fatih Terim'in kötü oyuna rağmen aynı 11 ile ikinci yarıya başlaması ve Götze'nin erken golüyle kabus bu devrede de devam etti. Son yarım saatte gelen Mohamed, Feghouli ve Yunus değişiklikleri özgüveni iyice yükselmiş PSV'ye karşı etkili olmamıza yetmedi. Hatta Zahavi ve Götze ile savunmamızın ağırlığından faydalanıp 4. ve 5. golü de buldular.

Terim’den kötü performans

Galatasaray'da tecrübesi çok fazla olan futbolculardan Babel ve Arda gibi isimlerle kulübede ise Fatih Terim çok kötü bir performans sergilediler. Sonuçta rövanş için beklenenden çok daha kötü bir skor aldık. Artık durum için söylenebilecek tek bir şey kaldı; Çıkmayan candan ümit kesilmez

Beşiktaş’ın yeni sezon öncesi en önemli eksiklerinden biri savunmanın önünde Josef’i dinlendirebilecek, farklı pozisyonlarda da oynayabilecek tecrübeli bir oyuncu. Yeni kuraldan dolayı Türk oyuncu olması, maliyetinin düşük olması da önemli ama en önemlisi tecrübe kısmı.

Mehmet Topal’ın alternatif oyuncu olmayı dert etmeyecek karakterde olması, maç başı anlaşma ve hem lig şampiyonluğu hem de Avrupa tecrübesi olması geniş kadroya ihtiyaç duyan Beşiktaş için kendisini doğru tercih yapıyor.

Profesyonellik konusunda iyi bir karakter olan Mehmet Topal ilerlemiş yaşına rağmen takımın dengesini bozmayacak iyi bir transfer gibi gözüküyor.

Trabzonspor için Abdullah Avcı geldiği andan itibaren yakalanan çıkış, transfer döneminde yapılan her hamle ile doğru kurgulanan kadro, yeni sezon için Bordo Mavili ekibi daha güçlü bir şampiyonluk adayı yapıyor. Hâlâ eksikleri olmasına rağmen Abdullah Avcı lider iki stoper, üretken ve pozisyon bilgisi yüksek oyun kurucuları Berat ve Abdulkadir Parmak, skora dokunabilecek ve sorumluluk alabilecek Bakasetas ve Hamsik, takıma katkıları ve yetenekleri ispatlanmış Ekuban, Nwakaeme gibi önemli isimlere sahip. Gervinho, Peres transferleri uyum sürecini çabuk atlatır, direkt katkı yaparsa; Trabzonspor sezona en hazır takım olarak başlayabilir.

11’e iki takviye

Hâlâ transfer bekleyen eksik olan 1-2 bölge daha var... Özellikle sol bek ve santrfor konusunda maç oynama sayısı yüksek ve direkt 11’e yazılabilecek kalitede transferler yapılabilirse Trabzonspor kusursuz bir transfer dönemi geçirmiş kabul edilebilir. Olumsuz senaryoda ise Kasımpaşa’da istikrarsız görüntüsüne rağmen çok özel bir yetenek olduğunu ispatlayan Koita’nın performansı çok kritik.

Sörloth çok önemli

Futbolun gerçeği şu; şampiyonluk adayı her takımın ipi göğüsleyebilmesi için iyi bir santrfor performansı yakalayabilmesi, yarışta büyük ölçüde belirleyici olur. Eğer Trabzonspor Sörloth konusunda mutlu sona ulaşamazsa Abdullah Avcı’nın Djaniny, Koita ikilisinin performanslarına ne kadar dokunabildiği çok önemli olacak. Tabii Sörloth’un durumuna göre santrfora başka bir isim de alınabilir. O doğrultuda yapılacak seçim de oldukça kritik.

Fenerbahçe Atilla Szalai'nin yanında yaşanacak forma rekabeti için en doğru isimlerden birini kadrosuna kattı. Sezon boyunca şampiyonluk adaylarının oynaması beklenen oyunu oynamaya çalışan ve başarılı olan Alanyaspor'un başarılı stoperi özelliklede maliyeti yüksek olmadığı düşünüldüğünde iyi transfer diyebilirim. Güçlü fiziği, yüksek toplarda ve yan orta adam paylaşımındaki başarısının yanında Alanya gibi pas oyununu oynarken, top rakibe geçtiğinde de forvetlere yakın olma özelliği ve bire bir kalmaktan çekinmemesi en önemli özellikleri.

Hiç kimse ‘hayır’ demez

Çabuk bir oyuncu olmamasına rağmen ön sezileri iyi olan Steven Caulker'ın kariyerinde hem Premier Lig takımlarının olması hem de özel hayatında yaşadığı sıkıntılar aslında futbol hayatının kalanı için büyük avantaja dönüşebilir. Yaptığı işin kıymetini anlamış potansiyelli bir oyuncudan daha iyi bir transfer olmaz. Her ne kadar hoca raporu doğrultusunda olmasa da Caulker gibi bir stopere de hiçbir teknik direktör ‘hayır’ demez.

İspanya'nın pas oyununu ürettiği pozisyonlarla süslemesine rağmen Sarabia ve Koke ile bitiremediği, Hırvatistan'ın ise sadece savunma yapmaya çalışırken Simon'un hatası ile kaleye gitmeden öne geçtiği enteresan bir yarım saat izledik. İspanya'nın yediği komik gole rağmen demoralize olmadan rakibini hapsederek oynamaya devam ettiği ilk yarıda, Sarabia'nın bu baskının meyvesi golü atması ile skor dengelenmiş oldu. İkinci yarıda da senaryo İspanya'nın şanssızlıkları hariç değişmedi. Oyuna hakim İspanya maç boyunca enfes toplar kesen Ferran Torres'in ortasında öne geçti, sonra Hırvatistan'ın su molasında hala amatör takımlar gibi geri dönemeyişine yine maçın yıldızı Ferran Torres ile cezayı kesti.

Sonradan girenler maçı değiştirdi

Hırvatistan bu gole Orsic hamlesi ile karşılık verdi. Maç boyunca hücumda vasat kalan Hırvatlar Modric'in asistinde Orsic, Orsic'in asistinde ise Pasalic ile müthiş bir geri dönüş gerçekleştirerek maçı uzatmaya götürmeyi başardı. Luis Enrique'nin maçın içinde iyi oynayan Sarabia ve Ferran Torres'i çıkarması dikkat çekiciydi. Uzatmalarda iki takımın da gol aramaya devam etmeleri maçı daha da güzelleştirdi. Orsic ve Kramaric'in kaçırdığı pozisyonlar adeta Hırvatistan için kırılma anı olurken, oyuna giren Olmo yaptığı 2 asist, Morata ve Oyarzabal ise attıkları gollerle daha uzatmanın ilk yarısında turnuvanın en güzel maçının kazananının İspanya olmasını sağladılar. Cüneyt Çakır ve ekibi de kusursuz bir maç yöneterek bu güzel karşılaşmayı daha da güzel hala getirdiler.

Maça iyi başlama hevesimiz önce İsviçre kalecisi Sommer'e sonra da Seferovic'in klas golüne kurban gitti. Oyun ve pozisyon sayısı dengeli gibi gözükse de çok adamla savunma yapmamıza rağmen müdahalesiz kaldığımız anda Shaqiri'nin nefis golü ile tüm hastalıklarımız nüksetmiş oldu. Hücumda ise ilk kez sol bek başlayan Mert Müldür'ün denemeleri maçın en iyi ismi Sommer'in ellerinde eridi. 2. yarıda oynadığımız oyun iyiye değil kötüye gitti. Pozisyona girmeyen İsviçreli forvet oyuncusu kalmazken, Uğurcan performansı ve direkler farklı mağlubiyeti önleyen unsurlardı. İrfan Can'ın jeneriklik golü teselli olur mu derseniz, bu turnuvanın en büyük hayal kırıklığı olmanın hiçbir tesellisi olduğunu düşünmüyorum.

En güzel ders...

Şu bir gerçek, futbolda ne kadar klas, yetenekli olursan ol, yeteri kadar koşmaz, mücadele etmez ve konsantre olmazsan yeteneğin de bir anlamı olmadığı. Bizim bu turnuvadan alabileceğimiz en güzel ders, futbolda kazanan takımların ilk önemli özelliğinin çok istemesi olduğudur. Üstelik hangi oyuncularla ya da hangi dizilişle olursa olsun. Şenol Güneş için ise belli oyuncular ile ilgili güveninin boşa çıkması bana göre artık milli formayı garanti gören bu oyuncuları da forma rekabetine sokacak kadar kadromuzu genişletme mecburiyetinin olduğu.